Otizmde Kök Hücre Tedavisi: Biyobelirteçlerin Rolünü Anlamak

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), sosyal iletişimde zorluklar, tekrarlayıcı davranışlar ve kısıtlı ilgi alanlarıyla karakterize edilen karmaşık bir nörogelişimsel durumdur.

Haber Merkezi / Güncel verilere göre, çocuklarda görülme oranı yaklaşık yüzde 1 – 2 arasındadır ve kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Mevcut tedaviler (davranışsal terapiler, ilaçlar) semptomları yönetmeye odaklanırken, kök hücre tedavisi gibi yenilikçi yaklaşımlar, altta yatan biyolojik mekanizmaları hedefleyerek umut vaat etmektedir.

Kök Hücre Tedavisinin Otizmdeki Temel Mekanizmaları

Kök hücreler, vücutta kendini yenileyebilen ve farklı hücre tiplerine dönüşebilen özel hücrelerdir. Otizmde, beyin hipoperfüzyonu (kan akışının azalması), kronik nöroinflamasyon ve bağışıklık sistemi disregülasyonu gibi faktörler rol oynar.

Kök hücre tedavisi, özellikle mezenkimal kök hücreler (MSC; kemik iliği, göbek kordonu kaynaklı) kullanılarak şu yollarla etki gösterir:

Bağışıklık Düzenleme: Otizmli bireylerde gözlenen pro-enflamatuar sitokin artışı (örneğin IL-6, TNF-α) azalır; anti-enflamatuar yanıtlar (IL-10 gibi) teşvik edilir. Bu, beyin iltihabını azaltarak nöronal bağlantıları iyileştirir.

Nörojenik Etki: Kök hücreler, yeni sinir hücreleri oluşumunu (nörojenez) destekler ve hasarlı beyin bölgelerindeki anjiyogenezi (yeni damar oluşumu) artırır.

Eksozom Aracılığı: Kök hücre kaynaklı eksozomlar (hücre dışı veziküller), biyoaktif molekülleri taşıyarak hücreler arası iletişimi düzenler; bu, invaziv olmayan bir alternatif olarak umut vericidir.

Klinik denemelerde, otolog (hastanın kendi) veya allojenik (donör) kök hücreler (genellikle göbek kordonu mononükleer hücreleri – UCB-MNC veya umbilical cord MSC – UC-MSC) intravenöz veya intratekal (omurilik sıvısına) yolla uygulanır. Dozlar, hastanın kilosuna göre 1-5×10^7 hücre/kg arasında değişir.

Biyobelirteçlerin Rolü: Tedaviyi Kişiselleştirmede ve Etkinlik Değerlendirmede Anahtar

Biyobelirteçler, otizmin heterojen doğası nedeniyle kritik öneme sahiptir. Bu moleküller (sitokinler, proteinler, gen ekspresyonu işaretleyicileri), hastaları stratifiye etmede (kimin fayda göreceğini belirlemede), tedavi yanıtını izlemede ve kök hücrelerin mekanizmasını doğrulamada kullanılır.

Kanıtlar ve Örnekler:

Hasta Stratifikasyonu: Riordan ve ark. (2019) çalışmasında, otizmli çocuklarda baseline sitokin profilleri (yüksek IL-6/TNF-α), kök hücre infüzyonu sonrası iyileşmeyi öngörmüştür. Bu, immün disregülasyonu olan alt gruplarda tedavinin daha etkili olduğunu gösterir.

Etkinlik İzleme: Sun ve ark. (2020) faz I denemesinde, UC-MSC infüzyonu sonrası sitokin seviyeleri normalleşmiş; VABS (Vineland Adaptive Behavior Scales) skorlarında %20-30 iyileşme gözlenmiştir. Benzer şekilde, proteomik analizler (Hewitson, 2017) 9 serum proteini belirleyerek ASD şiddetiyle korelasyon kurmuştur.

Mekanizma Araştırması: iPSC (indüklenmiş pluripotent kök hücre) modelleri, otizmli bireylerden türetilen nöronlarda aberrant katyon kanalları ve sinaptik değişiklikleri gösterir. Chetty ve ark. (2021) çalışması, CD47’nin beyin budanmasını engelleyerek otizm fenotipini sürdürdüğünü; kök hücrelerin bunu modüle edebileceğini vurgular.

Bu belirteçler, tedaviyi “kişiselleştirilmiş tıp” yaklaşımına taşır: Örneğin, immün hiperaktivitesi olan hastalar için MSC’ler öncelikli olurken, hipoperfüzyonu olanlarda anjiyogenez odaklı hücreler (CD34+) tercih edilebilir.

Mevcut Kanıtlar: Klinik Denemeler ve Meta-Analizler

Kök hücre tedavisi, otizm için hâlâ deneyseldir; FDA veya EMA onaylı değildir. Sistemik incelemeler (Qu ve ark., 2022 meta-analizi, 315 çocuk) şu bulguları gösterir:

Etkinlik: CARS (Childhood Autism Rating Scale) skorlarında anlamlı düşüş (Yüzde 15 – 25 iyileşme); sosyal iletişim ve davranışta kazanımlar. Faz II denemelerde (Dawson, 2017), otolog kordon kanı infüzyonu güvenli bulunmuş; yüzde 70 hastada ek davranışsal terapiye yanıt artışı gözlenmiştir

Güvenlik: Hafif yan etkiler (ateş, hiperaktivite) yüzde 10 – 20 oranında; ciddi advers olay yok. Uzun dönem takip (1 – 2 yıl) önerilir.

Sınırlılıklar: Küçük örneklemler, plasebo kontrollü az çalışma. Biyobelirteç entegrasyonu eksik; preklinik modeller (fare MIA) umut verici olsa da, insan verileri sınırlı

Türkiye ve uluslararası kliniklerde (örneğin, GenCell, Beike) tedaviler sunulmakta; başarı oranları yüzde 70 – 90 iddia edilse de, kanıtlar meta-analizlerle doğrulanmalıdır

Sonuç ve Öneriler:

Otizmde kök hücre tedavisi, biyobelirteçler sayesinde umut verici bir yol izlemektedir: Sitokin profilleri gibi belirteçler, hasta seçimini optimize ederken, tedavi sonrası izlemeyi güçlendirir. Ancak, kanıtlar deneysel aşamadadır; plasebo kontrollü, büyük ölçekli RCT’ler (randomize kontrollü çalışmalar) ve biyobelirteç odaklı stratifikasyon şarttır.

Aileler, onaylı terapilere (ABA, konuşma terapisi) öncelik vermeli; kök hücreyi düşünürlerse, etik klinik denemeleri tercih etmelidir. Gelecekte, iPSC ve eksozom teknolojileriyle kişiselleştirilmiş tedaviler standart olabilir. Bu alanda ilerleme için, biyobelirteç araştırmalarına yatırım esastır.

Paylaşın

Yetişkinlerde Otizmin En Önemli Belirtileri

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), yaygın olarak otizm olarak kısaltılır, sosyal etkileşimleri, iletişimi, öğrenmeyi ve davranışı etkileyen geniş bir gelişimsel durum yelpazesini ifade eder.

Haber Merkezi / Belirtiler genellikle yaşamın ilk iki yılında ortaya çıktığı için otizm sıklıkla çocukluk gelişimsel bir sorun olarak kabul edilir. Ancak otizm yaşam boyu süren bir durumdur, yani yetişkinleri de etkiler.

Yetişkinlerdeki otizmin birçok belirtisi çocuklardaki belirtilere benzerdir, ancak daha belirsiz olabilirler. Siz veya çevrenizdeki birinin otizmli olduğunu düşünüyorsanız, işte belirtileri:

Sosyal etkileşimde zorluklar:

Göz teması kurmakta zorlanma veya kaçınma.
Sosyal ipuçlarını (yüz ifadeleri, beden dili) anlamada güçlük.
Arkadaşlık kurma veya sürdürmede zorluk, sosyal izolasyon eğilimi.
Karşılıklı sohbetlerde zorlanma, konuşmayı başlatma veya sürdürmede güçlük.

İletişim zorlukları:

Sözlü veya sözsüz iletişimde farklılıklar, örneğin monoton konuşma veya mecazi ifadeleri anlamama.
Konuşurken karşısındakinin ilgisini gözetmeme, tek taraflı konuşma eğilimi.
Kelimeleri veya cümleleri tekrar etme (ekolali).

Tekrarlayıcı davranışlar ve özel ilgi alanları:

Yoğun ve dar kapsamlı ilgi alanları (örneğin, belirli bir konuya aşırı odaklanma).
Tekrarlayıcı hareketler (el çırpma, sallanma) veya ritüeller.
Rutinlere sıkı sıkıya bağlılık, değişikliklere karşı direnç veya rahatsızlık.

Duyusal hassasiyetler:

Ses, ışık, doku veya kokulara karşı aşırı duyarlılık veya duyarsızlık: Örneğin, yüksek seslerden rahatsız olma veya belirli kumaşlara dokunamama.

Planlama ve organizasyon zorlukları:

Zaman yönetimi veya görev önceliklendirmede güçlük.
Soyut düşünme veya problem çözme becerilerinde zorlanma.

Duygusal düzenleme sorunları:

Duyguları ifade etmede veya anlamada zorluk.
Stresle başa çıkmada güçlük, ani duygusal tepkiler.

Paylaşın

Yetişkinlerde, Otizmin En Sık Görülen Dokuz Belirtisi

Sosyal medyada, yetişkin bireylerin otistik olduklarını fark etmelerine neden olan ayrıntılı videolar görmüş olabilirsiniz. İzleyiciler, bu videoları aydınlatıcı ve rahatlatıcı buluyor.

Haber Merkezi / Yakın zamanda yapılan bir araştırma, otizmli bireylerin yüzde 80’inin 18 yaşına geldiklerinde hala teşhis edilmediğini ortaya koydu.

Otizm, genellikle çocukluk döneminde fark edilse de, bazı bireylerde yetişkinlikte teşhis edilebilir ya da belirtileri daha belirgin hale gelebilir. Yetişkinlerde otizmin en yaygın belirtileri, bireyin sosyal etkileşim, iletişim ve davranış kalıplarıyla ilgili zorluklar yaşaması şeklinde ortaya çıkar.

Yetişkinlerde otizmin en sık görülen 9 belirtisi sıralanmıştır:

Sosyal etkileşimde zorluk: Yetişkinlerde otizm, başkalarıyla bağlantı kurmakta veya sosyal ipuçlarını anlamakta güçlük çekme şeklinde kendini gösterebilir. Örneğin, göz teması kurmaktan kaçınma veya sohbetin akışını sürdürememe yaygın olabilir.

Rutinlere bağlılık: Değişikliklere karşı aşırı hassasiyet ve günlük yaşamda katı rutinlere ya da alışkanlıklara sıkı sıkıya bağlılık gözlemlenebilir. Planlarda ani bir değişiklik bu kişilerde kaygı yaratabilir.

Duyusal hassasiyet: Işık, ses, doku veya koku gibi duyusal uyarılara karşı aşırı duyarlılık ya da tam tersine duyarsızlık sık görülür. Örneğin, yüksek seslerden rahatsız olma veya belirli kumaş türlerini giymekten kaçınma.

İletişim zorlukları: Sözlü veya sözsüz iletişimde güçlük çekme, mecazları, şakaları veya ima edilen anlamları anlamama gibi durumlar ortaya çıkabilir. Monoton bir ses tonuyla konuşma da yaygın bir işarettir.

Yoğun ilgi alanları: Belirli bir konuya veya hobiye aşırı odaklanma ve bu konuda derinlemesine bilgi sahibi olma eğilimi. Bu ilgi alanları genellikle diğer insanlara sıra dışı gelebilir.

Tekrarlayıcı davranışlar: El çırpma, sallanma gibi fiziksel hareketler ya da belirli kelimeleri/cümleleri tekrarlama gibi alışkanlıklar yetişkinlikte de devam edebilir.

Empati kurmada zorluk: Başkalarının duygularını anlamakta veya uygun duygusal tepkiler vermekte güçlük çekme. Bu, soğuk veya ilgisiz gibi algılanmalarına neden olabilir, ancak bu kasıtlı değildir.

Zaman yönetimi ve organizasyon sorunları: Günlük görevleri planlama, önceliklendirme veya birden fazla işi aynı anda yürütme konusunda zorluk yaşayabilirler.

Kaygı ve stres: Sosyal durumlar, duyusal aşırı yüklenme veya belirsizlik gibi tetikleyiciler nedeniyle yoğun kaygı veya stres yaşama eğilimi. Bu, bazen geri çekilme veya “erime” (meltdown) olarak adlandırılan duygusal patlamalara yol açabilir.

Bu belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve şiddeti değişebilir. Otizm bozukluğu (OSB) tanısı için bir uzmana danışmak önemlidir, çünkü bu belirtiler başka durumlarla da karışabilir.

Paylaşın

Otizmli Bireylerin Yüzde 92’si Eğitime Erişemiyor

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in soru önergesine verdiği yanıt, 0-19 yaş arasındaki otizmli bireylerin yaklaşık yüzde 92’sinin eğitime erişemediğini ortaya koydu.

DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün haberine göre; CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği tarafından hazırlanan ve Milli Eğitim Bakanlığının otizmli öğrenciler için bütçeden kaynak ayırması ve yeni sınıfların açılması taleplerini içeren raporu TBMM gündemine taşıdı. Özdemir, raporda yer alan taleplerin yanı sıra Bakan Özer’den otizmli öğrencilerin eğitime katılma oranlarına ilişkin sorularını yanıtlamasını istedi.

Bin 521 okul, 19 bin 357 öğretmen

Önergeyi yazılı olarak yanıtlayan Özer, Türkiye’de şu anda e-okul sistemine kayıtlı 41 bin 854 kayıtlı otizmli öğrenci bulunduğu bilgisini verdi. Bakanlığın verilerine göre bin 521 özel eğitim okulunda 19 bin 357 öğretmenle otizmli öğrencilerin eğitimine devam ediliyor. Öte yandan 37’si 2021 yılında olmak üzere 638 destek eğitim odasının belirlenen standartlar doğrultusunda donanımı sağlandı. 41’i 2021 yılında olmak üzere toplam 174 özel eğitim sınıfı da standartlara uygun hale getirildi.

Bakanlığın verilerinin Türkiye’de otizmli öğrencilere ilişkin yaşanan sıkıntıyı ortaya koyduğunu iddia eden CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, “Yapılan çalışmalara göre Türkiye’de şu anda 0-14 yaş grubu aralığındaki otizmli çocuk sayısı yaklaşık olarak 150 bin. 0-19 yaş grubu genellendiğinde ise eğitim bekleyen çocuk sayısının yaklaşık 500 bin olduğu tahmin ediliyor” dedi.

2 milyon kişi olumsuz etkileniyor

Verilere göre otizmli çocukların yaklaşık yüzde 92’sinin eğitime erişemediğinin ortaya çıktığını ifade eden Özdemir, “Okulların ve sınıfların nitelik ve standartları bir yana bu oran gerçekten çok ciddi ve çok vahim” ifadesini kullandı. Özdemir, eğitim dışında kalan 450 bin otizmli bireyle birlikte ailelerinin de düşünüldüğünde yaklaşık 2 milyon kişinin bu olumsuz tablodan etkilendiğini belirtti.

Bakan Özer’in kaç otizmli çocuğun okul öncesinde ya da ilkokula başladığı bilgisini vermediğine dikkat çeken Özdemir, “Bu durumda eğitim sistemine dahil olanların eğitimlerinin kesintiye uğrayıp uğramadıkları da maalesef bilinmiyor” dedi.

Otizmin tek ve önemli tedavisinin eğitim, çocuklarla ailelerin en büyük ihtiyacının da kaliteli bir eğitim olduğuna dikkat çeken Özdemir, sözlerini “Otizm tanılı bütün çocuklar için erken başlayan, yoğun ve kesintisiz bir eğitim süreci planlanmadığı ve hayata geçirilmediği sürece devlet üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiş olacaktır” şeklinde sürdürdü.

Avrupa’da 40 saat, Türkiye’de 2 saat

Otizmli çocuklara haftada sadece iki saat eğitim verildiğini de kaydeden Özdemir, “Avrupa’da 40 saat eğitim veriliyor” ifadesini kullandı. Avrupa ile kıyaslandığında bu oranın da çok düşük kaldığını vurgulayan Özdemir, “Dolaysıyla ülkemizdeki otizmli çocukların hem eğitime erişim hem de nitelikli eğitim alma hakkı ciddi şekilde ihlal ediliyor” dedi.

Paylaşın