Erdoğan’ın “Son Seçimim” Açıklaması: Ömür Boyu Sürecek İktidarın Mı Peşinde?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimlere ilişkin “Benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim” açıklaması gündemdeki yerini korurken, Gazeteci Murat Yetkin, konuya ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

“Erdoğan Cumhurbaşkanlığını üç dönemin ötesine, ömür boyu sürecek şekilde nasıl taşıyabilir?” diye soran Murat Yetkin, yazısında şu ifadelere yer verdi:

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ömür boyu sürecek” bir iktidarın peşinde olduğu sorusunu sormanın zamanı geldi. Hayır, sadece AK Parti seçim kampanyasının sıcak günlerinde “Bu benim son seçimim” demesi nedeniyle değil. Bu Erdoğan’ın seçmenlerinin vicdanına ilk “Bu seçim son seçimim” deyişi de değildi, böylelikle kendisinden sonra “acı günlerin yakında” olduğunu ima edişi de.

Erdoğan’ın ömür boyu sürecek bir iktidarın peşinde olduğu sorusu, TBMM’nin AK Partili Başkan Vekili, önceki Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın son açıklamasından sonra anlam kazandı. Bozdağ, sosyal medya hesabından şunları söyledi:

“Yarınlar ne getirir, bilinmez. Belki de vakti gelince TBMM seçimlerin yenilenmesi kararı alarak, Cumhurbaşkanımıza yeniden adaylık yolunu açabilir.”

Anayasa’nın 101’inci maddesi “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diyor. Bozdağ ise “seçim yenilenmesi” ya da “erken seçim” hatırlatmasıyla Anayasa’ya adeta Cumhurbaşkanının yeniden ve yeniden seçilebilmesi ihtimalini üzerine yerleştirilmiş olan 116’ıncı maddesinin 3’üncü fıkrasına atıfta bulunuyor.

Yani, seçimlerin yenilenmesi kararını Meclis’in alması durumunda isterse Cumhurbaşkanının 5 yıllık görev süresinin bitimine çeyrek kalsın, Cumhurbaşkanı o sürede ülkenin başında kalmamış sayılıyor, yeniden aday olabiliyor.

Aslında Anayasa’nın 101’inci maddesine göre Erdoğan’ın 2023 seçimlerindeki adaylığı da tartışmalıydı. Önceki TBMM Başkanı Mustafa Şentop 2017’de Anayasa değişmiş olduğundan, Erdoğan’ın 2014’te Cumhurbaşkanı seçilmesinin sayılmayacağını, sadece 2018’de seçilmesinin sayılacağı yorumunu yapmıştı. Anayasa Mahkemesine götürülebilirdi ama o dönem müttefik olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener “Sandıkta yeneceğiz” şövalyeliğine kalktı ve Erdoğan üçüncü defa Cumhurbaşkanı seçildi.

Üç dönem cumhurbaşkanlığı yetmediyse buna çare ne olabilir?

Peki, Erdoğan Cumhurbaşkanlığını üç dönemin ötesine, ömür boyu sürecek şekilde nasıl taşıyabilir?

“Muhalefet cephesinden destek alabilmesi gerekiyor”

Cumhur İttifakı partilerinin (AK Parti, 264; MHP, 49; Hüda-Par 4, Yeniden Refah 4, DSP1) toplam 322 oyu bulunuyor; o da tamamı bu yönde oy kullanırsa. Geriye kalıyor 38 oy.

Muhalefet cephesindeyse CHP’nin 129, DEM Parti’nin 52, İYİ Parti’nin 38, (gelecek dahil) Saadet’in 20, DEVA’nın 15, DP ve TİP’in 3’er, Emek ve DBP partilerinin de 2’şer vekili bulunuyor. 7 de bağımsız milletvekili var.

Dolayısıyla Erdoğan’ın hem 2023’ün Cumhur ittifakı partilerini ömür boyu cumhurbaşkanlığı için saflarında tutması hem de stratejik ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin oluruyla muhalefet cephesinden destek alabilmesi gerekiyor. Bu çok sıkı ve tavizlerin verilmek zorunda olduğu bir pazarlık sürecini gerektiriyor.

Bu süreçte Erdoğan kapılarını DEM’den İYİ Parti’ye dek herkese açık tutmak zorunda kalabilir.

Erdoğan’ın “son seçim” sözleri üzerine Bozdağ’ın erken seçim hazırlıkları bu pazarlık kapısını 31 Mart seçiminden önce açmış, şimdiden kendisine karşı kesin tutum almamaya çağırmayı amaçlıyor adeta Erdoğan.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Cumhuriyet’ten Mehmet Ali Gürler’de “Erdoğan’ın Final” başlıklı yazısında konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Mehmet Ali Gürler, yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı ve Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan, belediye seçimleri için her gün bir ilde miting düzenliyor. Haliyle Adana’dan İstanbul’a, Malatya’dan Zonguldak’a kadar tüm illerde fiilen belediye başkanı adayı gibi çalışıyor.

“Tek adam rejimi”nin doğal sonucu olarak partisinde ikinci, üçüncü, beşinci sırada etkin aktör kalmadığından, kazanabilmek için tüm illerde bizzat çalışmaya mecbur. Erdoğan’ın “Benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim” demesini de “Erdoğan’ın finali” olarak değil, kazanabilmek için seçmene ağıt ve kurduğu rejimden nemalanan sermaye kesimlerine mesaj olarak okumak lazım. Ve elbette demokrasinin de finali olarak okumak lazım.

30 yıl önce demokrasiyi “zamanı gelindiğinde inilecek tramvay durağı” olarak tanımlayan Erdoğan, 2024’te kalan yarım demokrasiye de final yaptırıyor. Çünkü seçimin görünen konusu belediye ama görünmeyen konusu da yeni anayasadır. Erdoğan belediyeleri kazanırken aynı zamanda yeni anayasa yapma gücü de elde etmek istiyor. Böylece “yasanın verdiği yetkiyle son seçim”den, yeni anayasanın vereceği ömür boyu başkanlık yoluna çıkmak istiyor.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Murat Yetkin Yazdı: Erdoğan’ın Deprem Kaynaklı Seçim Taktiği Değişikliği

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlerin siyasi alandaki yansımaları belirginleşmeye başladı. Gazeteci Murat Yetkin, “Erdoğan taktik değiştiriyor: seçime düşen depreme sarılır” başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Murat Yetkin, YetkinReport’taki yazısında deprem felaketinin ardından AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim öncesi taktik değiştirdiğini belirtti.

Erdoğan’ın taktik değiştirme gerekçelerini; “Türkiye’nin gündeminin artık deprem olması”, “depreme müdahalede dağınıklık”, “dış güçler söyleminin çökmesi”, “AK Parti teşkilatındaki hasar” ve “Seçim bütçesindeki açık” olmak üzere beş maddede sıralayan Murat Yetkin, yazısında şu değerlendirmede bulundu:

“Erdoğan’ın seçime giderken deprem kaynaklı taktik değişikliğinin riski hayli yüksek bir girişim olduğu söylenebilir. Kazanma ihtimali yok değil ama bu kadar dağınıklık ve beceriksizlik ardından ters teperse ağır kaybedebilir.

Bu riskli ve iddialı taktik, hakaret ve defter tutma tehditleriyle yüklü üslup beraberinde medya üzerindeki siyasi baskının artması anlamına da gelecek gibi.

RTÜK’ün CHP’li üyesi Okan Konuralp, 22 Şubat toplantısında Kurul’daki AK Parti-MHP çoğunluğunun başta Fox TV, HaberTürk, Halk TV ve Tele-1 olmak üzere deprem sonrası yardım çalışmalarındaki eksiklikleri de gösteren, bina kalitelerini sorgulayan kanallara ve internet yayınlarına ceza yağdırmaya hazırlandığını duyurdu.

Dün akşam saatlerinde Ekşi Sözlük’ün yayınları durduruldu. Gelişmeler giderek artma eğilimindeki bir sertleşmeye işaret ediyor.”

Son resmi rakamlara göre can kaybı 42 bin 310’a yükseldi

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerde, 42 bin 310 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ’dan toplam 448 bin 18 vatandaşın tahliye edildiği bildirildi.

Bölgede AFAD, PAK, JAK, JÖAK, DİSAK, Sahil Güvenlik, DAK, Güven, İtfaiye, Tahlisiye, MEB, STK’lar ve uluslararası arama kurtarma personelinden oluşan toplam 14 bin 740 personelin görevini sürdürdüğü kaydedildi.

Ayrıca afet bölgesinde toplam 13 bin 700 aracın kullanıldığı belirtildi.

Açıklamada bölgede 301 bin 289 çadır ile 6 bin 375 konteynerin kurulumunun yapıldığı, toplamda 3 milyon 354 bin 316 battaniyenin sevk edildiği, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 78 bin 500 kişiye ayrıca geçici barınma hizmeti sağlandığı söylendi.

Bölgede toplam 375 mobil mutfak, 86 ikram aracı, 40 mobil fırın ve 361 hizmet aracının görev yaptığı, 55 milyon 785 bin 367 sıcak yemek, 9 milyon 487 bin 845 çorba, 13 milyon 465 bin 878 kumanya ve paketli gıda, 27 milyon 59 bin 350 su, 60 milyon 377 bin 166 ekmek, 3 milyon 189 bin 954 içecek dağıtımı yapıldığı belirtildi.

Ayrıca deprem bölgesinde 497 bin 93, deprem bölgesi dışında 201 bin 151 olmak üzere toplam 698 bin 244 kişiye psikososyal destek verildiği de bildirildi.

Paylaşın

“Erdoğan’ın Seçim Stratejisi Belli Oldu” İddiası

Gazeteci Murat Yetkin, son yazısında AK Parti’nin seçim stratejisine değinerek, “Bir süredir devam eden çalışmalar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla 2023 seçimlerinde güçlerin hem Cumhurbaşkanlığı hem TBMM çoğunluğuna bölünmesi yerine Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanması yönünde ilerleyecek” yazdı ve ekledi;

“Bunun anlamı AK Parti’nin milletvekili seçimlerine önem vermemesi değil ama önceliğin Cumhurbaşkanlığı seçiminin mutlaka kazanılmasına verilmesi.”

Gazeteci Murat Yetkin, kaleme aldığı “AK Parti seçim stratejisi: ilk hedef Meclis değil Beştepe” başlıklı yazısında AK Parti içinden kulisleri aktardı.

Yetkin, AK Parti’de 12 Eylül’deki MKYK toplantısında bir seçim stratejisi çizilmesi konusunda anlaşıldığını belirterek, “Bir süredir devam eden çalışmalar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla 2023 seçimlerinde güçlerin hem Cumhurbaşkanlığı hem TBMM çoğunluğuna bölünmesi yerine Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanması yönünde ilerleyecek. Bunun anlamı AK Parti’nin milletvekili seçimlerine önem vermemesi değil ama önceliğin Cumhurbaşkanlığı seçiminin mutlaka kazanılmasına verilmesi.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını kazandıktan sonra Meclis’te AK Parti ya da AK Parti ve MHP Cumhur İttifakı çoğunluğu kaybedilse bile geçici ya da kalıcı ittifaklarla “bir yolunun bulunacağına” inandığı anlaşılıyor.

Parti kaynaklarına göre, bu hedef çerçevesinde yeni seçim stratejisi belirlemek amacıyla ayrı bir çalışma grubu oluşturulması düşünülüyor. Bu çalışma grubu resmen ne Parti Genel Merkezi ne de Beştepe’ye bağlanacak ama doğrudan Erdoğan’a sorumlu olacak. Strateji çalışma grubunun çalışma mekanları da ayrı olacak ve muhtemelen Ankara ve İstanbul’da kurulu bürolardan çalışan toplam 30-40 isimden oluşacak.” diye yazdı.

“Kolay görmediğinin işareti”

Öte yandan seçim stratejisi içinde mart ve nisan aylarının kritik önem taşıdığını kaydeden Yetkin, sözlerini şöyle noktaladı:

Erdoğan, Mart ve Nisan aylarında Ocak’ta memur ve işçi ücretlerine yapılacak zammın etkisiyle hayat pahalılığı tepkilerinin dineceğine inanıyor. Ayrıca “yerli ve milli” TOGG otomobilinin bu sırada piyasaya sunulması, Karadeniz doğal gazının karaya naklinin tamamlanması, Şangay Zirvesi sırasında Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile anlaşmazlığı giderdikleri Akkuyu nükleer santralinin elektrik üretimine başlaması da hep bu sürece planlanıyor. Keza TOKİ konutları gibi geleceğe umut bağlayıcı projelerin ve dış politikada “dünya lideri” algısının yaygınlaştırılmasının moral etkisi de hesaplanıyor.

Bu hesapların tutup tutmayacağını zaman gösterecek. Ancak Erdoğan’ın önceliği Meclis çoğunluğuna değil Beştepe’yi korumaya veren hedef değişikliği işleri eskisi kadar kolay görmediğinin işareti. Bu da akla CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Erdoğan parlamentoda çoğunluğu kazanamayacağını biliyor” sözlerini getiriyor.

Ortada bir gerçek daha var. Şu anda Altılı Masa içindeki tartışmalar en çok seçim stratejisi değişikliği sürecindeki Erdoğan’ın işine yarıyor.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

‘Kılıçdaroğlu’ndan Partisine Yeni Anayasa Talimatı’ İddiası

Gazeteci Murat Yetkin, CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla yeni bir anayasa çalışması içerisinde olduğunu yazdı. Yetkin’in ifadesine göre CHP yönetimi, “liderlerin bakan değil, cumhurbaşkanı yardımcıları olmasının önerilmesi üzerinde duruyor.”

Yetkin’in kişisel blogunda kaleme aldığı bugünkü köşe yazısının ilgili kısmı şöyle:

“CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masanın Cumhurbaşkanı adayı olup, seçimin kazanılması halinde diğer liderlerin de kilit bakanlıklara geleceği yolundaki haberler de Altılı Masada gerilim kaynağı oldu. Özellikle Akşener’in TBMM Grubunun başında bulunmak bu nedenle de milletvekili olmak istediği siyaset kulisinde biliniyor. Oysa Anayasaya göre, milletvekilleri bakan olamıyor.

Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla CHP’de bir Anayasa çalışması yapıldığı konuşuluyor. Buna göre, seçimi kazanmaları halinde TBMM İç Tüzüğünde parti liderlerinin milletvekili olmasalar da Meclis Çalışmalarına katılmasının önü açılabilecek. Ancak CHP yönetiminde bu durumda da liderlerin bakan değil, Cumhurbaşkanı Yardımcıları olmasının önerilmesi üzerinde duruluyor.

Tabii iktidarın önlerine çıkardığı tuzaklara düşüp halkın gerçek sorunlarıyla daha fazla ilgilenip sorunları kendilerinin çözebileceğine ikna ederek seçimi kazanırlarsa.

Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına gelince… Muhtemelen geri dönüşü artık kolay değil ama bunu da Altılı Masayla bir an önce şeffaflıkla konuşmasında yarar var.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

AK Parti’nin 55 Milyar Dolarla Seçimi Alma Hesabı

Gazeteci Murat Yetkin, AK Parti’nin seçimi alma hesaplarında 55 milyar dolar civarında dış kaynak bulmak olduğunu söyledi: Suudi Arabistan’dan 20, Katar’dan 15, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Rusya’dan ise 10’ar milyar dolar.

“Yani bir yandan hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadeleyi bakkal etiketlerine bağlarken 55 milyar doları nereden bulacak hükümet ve neden mesela 50 değil, 60 değil de 55?” sorusunun kendisine yöneltilebileceğini söyleyen gazeteci, yetkinreport.com ‘da yayınlanan yazısında şunları kaydetti:

“Bunu soranlar eğer dış güçlerin etkisinde değilse hükümetin hesap-kitap inceliklerinden bihaber sayılır.

“AK Parti’nin ‘çalının büyümesini bekleyecek’ zamanı yok”

Ayrıca bunu Nasreddin Hoca’nın ‘çalı ekeceğiz, koyun geçecek, yün bırakacak, iplik yapıp satacağız’ hikayesine benzetenlerin iyi niyeti de şüpheli. Zaten öyle çalının büyümesini, koyunun geçmesini filan bekleyecek zamanı da yok AK Partinin. Seçime şurada en fazla 10 ay var.

‘En fazla’ diyorum, çünkü bir süredir iktidarın ‘erken seçim hüllesi’ yapıp seçimleri Nisan-Mayıs aylarına alacağı konuşuluyor, 14 Mayıs tarihinden filan bahsediliyor, malum.

“AK Parti’nin bulacağı dış kaynak dış güç sayılmıyor”

Cumhurbaşkanın öngördüğü üzere ekonominin Şubat-Mart aylarında düzelip halkı seçimde mührü yine Ampule basması için dışarıdan kaynak gerekiyor. Çünkü Merkez Bankasının (TCMB) yayınladığı son piyasa katılımcı anketinde dahi yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 70’i, dolar beklentisi ise 19 lirayı aştı.

Ve hayır, AK Parti’nin bulacağı dış kaynak dış güç sayılmıyor.

“55 milyar nereden?”

Gerçi bu müjde bana AK Parti taraflarından daha Mayıs ayında ‘Öyle bir para girdi ki, ekonomi hemen kurtulur, yeter ki doğru kullanılsın’ diye verilmişti. Ziraat Bankasının önceki genel Müdür Yardımcılarının Temmuz ayında 55 milyar doların yakında ‘Hazine’ye gireceğini’ duyduğunu yazmasından önce yani.

Ekonomiye pompalanarak döviz kurunu düşürecek, kış aylarında doğal gaz ve elektrik fiyatlarını indirecek, seçim öncesi hayat pahalılığına çare bulacak bu 55 milyarın dökümüyse şöyle çıkarılıyordu: Suudi Arabistan’dan 20, Katar’dan 15, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Rusya’dan ise 10’ar milyar dolar gelecekti.

Nitekim paranın ucu daha temmuz sonunda Rusya’dan göründü. Akkuyu nükleer enerji santrali üzerinden ilk 2,1 milyar dolar Rus parası geldi. Türk müteahhitlik şirketi İçtaş’ın alelacele tasfiye edilme çabaları ve tartışmalarının ortasında, Akkuyu’nun Türkiye’nin değil, Rusya’nın Türkiye’deki atom enerjisi santrali olduğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez tarafından ilk kez resmen tescil edildi. (…)”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

“KPSS Dosyası Büyüyor, 2018’den Beri Tüm Sınavlara Bakılıyor”

Gazeteci Murat Yetkin, 31 Temmuz’da düzenlenen KPSS’de bazı soruların Yediiklim Yayınevi’nin deneleriyle aynı çıkması üzerine başlatılan soruşturmaya ilişkin edindiği bilgileri aktardı.

Yetkin, soruşturmanın sadece iptal edilen KPSS ile sınırlı kalmadığını, görevden alınan Halis Aygün’ün ÖSYM başkanı olduğu 2018 yılından itibaren yapılan tüm sınavlara bakıldığını ifade etti.

Yetkin’in yazısında ilgili bölüm şöyle:

“31 Temmuz’da yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavının (KPSS) iptal edildiği, soru yolsuzluğu iddiaları üzerine görevden alınan Halis Aygün’ün yerine, yine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığına atanan Bayram Ali Ersoy tarafından 4 Ağustos’ta açıklandı. Ersoy, 6-7 Ağustos ve 14 Ağustos KPSS sınavlarının da ertelendiğini duyurdu. YetkinReport’a bilgi veren kaynaklar ise sınav sorularının sızdırılmasıyla ilgili soruşturmanın iptal edilen sınavla sınırlı kalmayacağını ve Aygün’ün ÖSYM Başkanlığına atandığı 2018’den itibaren bütün KPSS sınavlarının yanı sıra mercek altına alınmakta olduğunu söyledi. Öncelikle Devlet Denetleme Kurulu (DDK) sorumluluğuna yürütülecek inceleme, gerekirse savcılık soruşturmasına da dönüşebilecek.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir kaynak, incelemelerin sadece KPSS değil, ÖSYM tarafından yapılan üniversite giriş sınavları (YKS) dahil 2018’den bütün sınavları da kapsaması üzerinde durulduğunu söyledi.”

Ne olmuştu?

Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) geçtiğimiz pazar günü iki oturumda gerçekleştirilmişti. Sınavın ardından KPSS cevap anahtarı, ÖSYM’nin internet sitesi üzerinden yayımlanırken sosyal medyada soruların sızdırılmasıyla ilgili iddia ortaya atılmıştı.

Cevap anahtarının yayımlanmasının ardından Twitter’da , sosyal medya kullanıcıları, öğrenciler ve sendikacılar soruların daha önce özel bir kurumun YouTube sayfasından paylaşıldığını, hatta WhatsApp gruplarından dağıtıldığını iddia etmişti.

Bu iddialar üzerine ÖSYM ve YÖK hakkında suç duyurusunda bulunulmuştu. ÖSYM’den yapılan açıklamada ise; iddiaların asılsız olduğu belirtilmişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2022 KPSS Lisans oturumundaki bazı sorulara ilişkin iddialarla ilgili Devlet Denetleme Kurulu’na inceleme talimatı vermişti ve birkaç saat sonra Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla yayınlanan kararla ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün görevden alınmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra Ali Ersoy’u ÖSYM Başkanı olarak atamıştı. Ersoy, sorularının sızdırıldığı iddiasıyla inceleme başlatılan KPSS’nin iptal edildiğini duyurmuş ve sınava katılanlardan özür dilemişti.

Sorular ile ilgili iddialar üzerine Yediiklim Yayınevi yetkilileri ise tüm soruların iddia edildiği gibi aynı olmadığını “Bir iki soru aynı diye algı yapmaya gerek yok” açıklamasını yapmıştı. Yediiklim Yayınevi hakkında soruşturma başlatılmıştı.

Paylaşın

Erdoğan, En Büyük Endişesini Açığa Vurdu

Gazeteci Murat Yetkin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz gün Ankara Ticaret Odası’nda gerçekleştirilen Geçmiş Dönem Belediye Başkanları İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı açıklamaları değerlendirdi.

Yetkinreport.com’da yayınlanan yazısında “Erdoğan’ın yüreğine seçimi kaybedebileceği korkusu düşmüş ve bu korkunun nedenini gayet doğru olarak saptamış. Erdoğan’ın yüreğine düşen korku 2023 seçiminin kızgınlık ve kırgınlık seçimi olması” diyen Yetkin, şöyle devam etti:

“O yüzden diyor ‘Bu seçim kızgınlıkla, kırgınlıkla, nefsaniyetle hareket edilebilecek bir seçim değildir’ diye.

Kime diyor? Güya ‘istişare ve değerlendirme’ toplantısı için Ankara’ya çağırdığı AK Parti’nin ‘Geçmiş Dönem Belediye Başkanlarına’. İstişare ve değerlendirmenin anlamı genellikle bir konuşma da onlara yapmak, daha doğrusu bir konuşma da onlara hitaben yapmak oluyor.

Zaten böyle bir toplantının yapılması bile başlı başına Erdoğan’ın artık kendi partisindeki kan kaybının farkında olduğunu ve onu durdurma çabasına girdiğini gösteriyor.

Yirmi yıllık iktidarında kimler geldi, kimler geçti? Herkesin gönlünü hoş tutmak mümkün değil. Ama seçimi yitirebileceği korkusu yüreğine düşmüş AK Parti liderinin. ‘Kayıpları telafi edeceğiz’ sözüne sarılıyor.”

Yazının tamamını için TIKLAYIN

Erdoğan ne demişti?

Erdoğan, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin kaybedilmesinden dolayı üzüntü duyduğunu söylemiş, ardından “Seçimi kaybettik demiyorum sadece başkanlık nezdinde diyordum. Çünkü meclislerini biz kazandık. Bunu iyi anlatmamız lazım” ifadesini kullanmıştı.

2023 seçimleri için ”Kızgınlık, kırgınlık, nefsaniyetle hareket edilebilecek bir seçim değildir” diyen Erdoğan, şöyle devam etmişti: Türkiye, dünün Türkiye’si değil. Eser ve hizmetlerimizle çok ileri ve farklı bir yerdeyiz. Artık kaybedecek çok şeyimiz var.

Paylaşın

İktidar, Muhalefeti İki Konuda Tuzağa Çekmeye Çalışıyor

Gazeteci Murat Yetkin, son siyasi gelişmelerin Cumhur İttifakı ortakları AK Parti ve MHP’nin muhalefet partilerini iki konuda tuzağa çekmeye çalıştığını ortaya koyduğunu söyledi. 

“İktidarın muhalefeti çekmeye çalıştığı iki tuzak da yasal konularda; biri orman yangınlarıyla yeniden harlanan idam cezası tartışmaları, diğeriyse Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olup olamayacağı üzerine” diyen Yetkin, yetkinreport.com ‘da yayınlanan yazısında sözlerine şöyle devam etti:

“Muhalefet saflarında ise CHP ile İYİ Parti arasında, eğer bir an önce el atılmazsa büyüme eğilimindeki rekabet ve HDP’nin muhalefet kampanyasının odağına yeniden yasadışı PKK lideri Abdullah Öcalan’ın hapishane koşullarını alması bulunuyor.

Öyle ki aslında bu sorunlar muhalefet partilerinin kendilerine kurduğu tuzak, ya da bindikleri dalı kesme gibi görülebilir.

Gelelim ayrıntılarına.

İktidarın muhalefeti içine çekmeye çalıştığı iki tuzak tartışma da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın çıkışlarıyla yön değiştirdi. Birincisi, Erdoğan’ın 2023’te yeniden cumhurbaşkanı adayı olmasında sakınca bulunmadığı beyanıydı. Hatta muhalefet konuya yeterince ilgi göstermeyince beyanını tekrarladı.

İdam cezası tartışmaları

Oysa İYİ Partili Aytun Çıray daha Bozdağ’ın bu bahsi açmadan önce, bu tartışmaya girip Erdoğan’ın yeni bir mağduriyet kampanyası başlatmasına yol açmayacaklarını söylemişti. Meral Akşener Erdoğan’ın adaylığının ‘önünü açacaktı’; Altılı Masa Erdoğan’ı sandıkta yenmek istiyordu.

Belli ki Altılı Masanın -Anayasal zeminin el vermesine rağmen- gündeme dahi getirmediği bir konu kaşınmak isteniyordu.

Marmaris’teki orman yangını daha devam ederken MHP lideri Bahçeli ‘idam cezası’ bahsini yeniden açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘Ağza hoş gelmiyor ama’ diyerek tartışılmasına destek vermişti. Topa İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da girdi. Ancak Adalet Bakanı Bozdağ’ın da tartışmaya yeşil ışık yakması adeta muhalefeti orman yangınları ve sonraki adımda cinsel cinayetler ve terörizm üzerinden istemediği tartışmalara çekmeyi amaçlıyordu. (…)”

Yazının tamamı için TIKLAYINIZ

Paylaşın

Erdoğan, Sığınmacılar Konusunda U-Dönüşüne Hazırlanıyor

Suriyeli sığınmacılar siyasetinde U-dönüşüne hazırlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerde sırtını güvenle dayanacağına inandığı MÜSİAD çevresinin talebini kabul etmiş bunun için de bir fatura kesmiş görünüyor.

Gazeteci Murat Yetkin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın zamanda “Huzurlu ve güvenli bir ortam sağlandıktan sonra sığınmacılar zaten kendileri gönüllü olarak oraya dönecektir” ifadesiyle bahsettiği ‘briket ev’ projesinde yaşanan gelişmeleri yorumladı.

Yetkinreport.com’da yayımlanan yazısında Erdoğan’ın Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nde (MÜSİAD) yaptığı konuşmada adeta “Madem işinize yarayanlar kalsın istiyorsunuz, o zaman işinize yaramayanların masrafını siz üstlenirsiniz” dediği görüşünü dile getiren Yetkin, şunları kaydetti:

“Bunun anlamı Suriye’de dönenler için yeni briket evlerin yapım maliyetinin iş dünyasından çıka(rıl)acağı, bu amaçla bir briket-ev havuzu kurulacağı idi.

Zaten Asmalı hemen orada Suriye’de ‘640 hanelik bir MÜSİAD Köy’ kurulmasını üstlendiklerini ilan etti.

O kadarla kurtaracaklarını pek sanmıyorum, Cumhurbaşkanına siyasetini değiştirtmenin bir maliyeti olacaktır. Ama denklem de ortada, seçmen baskısıyla Suriyeli sığınmacılar siyasetinde U-dönüşüne hazırlanan Erdoğan, seçimlerde sırtını güvenle dayanacağına inandığı MÜSİAD çevresinin talebini kabul etmiş bunun için de bir fatura kesmiş görünüyor.

Tabii bu faturayı sadece MÜSİAD ödemeyecek, başta kamudan iş alan müteahhitler olmak üzere Erdoğan’ın etki alanındaki pek çok yatırımcı ödeyecek. Onlar bu faturayı kime yansıtacak dersiniz?
Evet, bildiniz.”

Paylaşın

Erdoğan Zor Kararı Alabilecek Mi?

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin taklidinin yapıldığı skeç, Güldür Güldür’ün tanıtımında yer almasına rağmen programda yayınlanmadı. Gelişme, iktidara yakınlığıyla bilinen Show TV’nin odağında bulunduğu yeni bir ‘sansür’ tartışması başlattı.

Gazeteci Murat Yetkin, yetkinreport’ta yayımlanan yazısında söz konusu ekibin daha önce çok kez Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı da hicvettiğini, ancak herhangi bir tepki gelmediğini, yayından kaldırılmadığını söyledi.

“Nebati’nin gururu kurtuldu mu şimdi?”

“Türkiye Erdoğan’ın AK Parti iktidarına kadar, Cumhuriyet öncesinde de tek parti döneminde de siyasilerin hicvedilebildiği bir ülkeydi. Erdoğan iktidarını güçlendirdikçe hiciv ruhunu, espri zenginliğimizi de kaybettik” ifadesini kullanan Yetkin, ardından “Kimileri, Koca gibi hicvi de siyasi kültürün bir parçası sayacak anlayışa sahip. Kimileri de Nebati’nin devamcısı olduğu anlayışa. Güldür Güldür’e sansür uygulayınca Nebati’nin gururu kurtuldu mu şimdi?” diye sordu.

“Erdoğan zor kararı alabilecek mi?”

Yetkin, yazısının ilerleyen bölümlerinde şunları kaydetti:

“(…) Nebati’yi ışıldayan gözleri ve beşuş çehresiyle bir yana bırakalım ama Erdoğan’ın ne yapacağına bakalım o zaman.

Ne yapması gerektiği belli: Merkez Bankasının elini biraz olsun serbest bırakacak, enflasyonla mücadeleyi esas alacak, buna uygun para politikası belirleyecek, böylece dar gelirlilerin elindeki paranın her dakika buharlaşmasını en azından yavaşlatacak.

Aslında Erdoğan, efsanevi u-dönüşlerinden birisini, şimdiye dek tersi kanıtlanan ‘faiz sebep – enflasyon sonuç’ tezinden dönerek de yapabilir. Örneğin, ‘Benim tezlerim doğru ama görüyorsunuz Rusya-Ukrayna savaşı var. O nedenle şimdilik programı askıya alıyoruz, Zor zamanlar zor önlemler gerektirir, vs’ gibi bir şey söyleyebilir. Ne de olsa seçimin yolu taşlarla dolu.

Yapabilir de yapar mı?

Hicvi yasaklayarak gururlarını kurtardıklarını düşünenler aynı hassasiyeti ülke ekonomisi konusunda da gösterirler mi? Ne dersiniz?”

Bu yazı, Yetkinreport’tan alınmıştır. Yazının tamamını okumak için TIKLAYIN

Paylaşın