HDP’li Sancar: AK Parti Ömrünü Uzatma Planı Yapıyor

AK Partinin yarı başkanlık için muhalefetle görüştüğü iddiaları üzerinden “Bu ömrü uzatmaya mı yönelik yoksa kaybetme endişesiyle yapılan bir planlama mıdır?” sorusuna HDP’li Sancar; “Evet, çok net söyleyeyim. Şuanda AKP’nin tek başına da olsa MHP ile birlikte de olsa yaptığı her hamlenin altında bu hesap yatıyor. Yani ömrünü uzatma. Ya tam kazanma, eğer olmuyorsa en azından tam kaybetmeme hesabı yapıyor, bu açık” dedi.

Halk TV’deki Suat Toktaş ile Liderler Özel programına katılan HDP Eş Genel Başkanı Prof. Dr. Mithat Sancar, gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

HDP’nin seçimlerdeki tavrının ne olacağını aktaran Sancar, “Bizim Cumhur İttifakı’nda yer almamız söz konusu değildir. Bir ittifak söz konusu olacaksa, bu bizim kendi ittifakımızdır. Bunun dışında bir arayışımız yoktur” dedi.

Suat Toktaş’ın AK Partinin yarı başkanlık için muhalefetle görüştüğü iddialarını hatırlatarak “Bu ömrü uzatmaya mı yönelik yoksa kaybetme endişesiyle yapılan bir planlama mıdır?” sorusuna Sancar, şu şekilde cevap verdi;

“Evet, çok net söyleyeyim. Şuanda AKP’nin tek başına da olsa MHP ile birlikte de olsa yaptığı her hamlenin altında bu hesap yatıyor. Yani ömrünü uzatma. Ya tam kazanma, eğer olmuyorsa en azından tam kaybetmeme hesabı yapıyor, bu açık. Yeni bir mesel de değil bu yarı başkanlık konusu. Bizim dışımızda muhalefetin bazı partilerinin yoklandığına dair bizim bilgimiz var. Benim bildiğim yeni de değil. Bir yıl önce de muhalefeti yokladılar. ‘Acaba sistemi yarı başkanlık gibi bir sisteme çeksek muhalefet nasıl karşılar?’ gibi yoklamalarda yaptılar.

“Başbakansız bir yarı başkanlık sistemi”

Dolayısıyla bir çalışmaları olduğu da biliniyor. Bu aslında AKP çevrelerinin zaman zaman kendilerinin sızdırdığı, zaman zaman da başka kanallardan sızan bir bilgi. Yani bir anayasa taslağı üzerinde çalışıyorlar. Burada da üzerinde çalıştıkları sistemin tam yarı başkanlık olmadığı da anlaşılıyor. Yarı başkanlığın vazgeçilmez unsurlarından bir tanesi başbakanlığın olmasıdır. Önermeye hazırlandıkları sistem de başbakansız bir yarı başkanlık sistemi”

“Eğer aday çıkarmamız gerekecekse”

”HDP aday çıkaracak mı?” sorusuna da yanıt veren Sancar, ”Bu sorunu en son sorulması gerek soru. Biz cumhurbaşkanlığının isimler üzerinde konuşulmaması gerektiğini söylüyoruz. Kişiler değil, ilkeler ve yöntemler. Aday çıkarmamız gerekecekse şimdi yaptığımız gibi yaparız. Bizim adayımızın kim olacağını halk buluşmaları ile demokrasi güçleri ile konuşarak tartışarak belirleriz. Üç sayfa, üç aylık buluşmalar ve bir aylık komisyon tartışmaları üzerine çıktı. HDP’nin önemli özelliği farklı kesimleri bir araya getiriyoruz. Demokrasi ve tartışma bizi bir arada kalmamızı sağlıyor. Eğer aday çıkarmamız gerekecekse, takip edeceğiz” dedi.

”İlke ve yöntem üzerinde müzakere önerdik”

Sancar ayrıca ”Çok net bir ifade beklemeyin, biz cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday fikrine açık olduğumuzu belirttik. Bunun içinde ilke ve yöntem üzerinde müzakere önerdik. Eğer bu ilke ve yöntemlerde ortaklaşamazsak bu olabilir ama bunu da ben şimdi söyleyemem” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

HDP’li Sancar: Halk İradesine Saygısızlığın Başladığı Yerde Demokrasi Biter

Partisinin düzenlediği Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Demokrasi sadece merkezi idarede kuvvetler ayrılığı ile sadece seçimle gerçekleşebilecek bir yönetim şekli değildir. Şüphesiz seçim ve halk iradesi demokrasinin vazgeçilmez şartıdır. Bunlar olmazsa diğer konuları konuşmanın gereği ve anlamı kalmaz. Halk iradesine saygısızlığın başladığı yerde demokrasi biter” dedi.

Haber Merkezi / Konuşmasında, “Tartışmaların Kürt sorunu etrafında yoğunlaştığı bir dönemde bu konferansın anlamı büyüktür. Bizler demokrasiyi bütün ayakları ve bütün ilkeleriyle yerleştirmek için yola çıkmış bir geleneğin temsilcisi devamı ve yeni bir bileşimiyiz. HDP, Türkiye’de barışı, demokrasiyi, özgürlüğü ve eşitliği bütün bölgelere yerleştirmenin adresidir. Bu mücadele geleneğinin geldiği en yüksek aşamadır. Elbette bu nihai bir nokta değildir. Bizlerden sonra da bu mücadele başka boyutlar kazanarak büyüyecektir. Bizler, sizler bu onurlu mirasın şimdiki emanetçileriyiz. Üzerimize düşen sorumlulukları, halkımıza karşı yükümlülükleri onurlu bir şekilde yerine getirmek için elimizden gelen çabayı sarf ediyoruz, yeter ki bu geleceğe ışık saçan yolu bizden sonrakilere hakkıyla devredelim” sözleriyle başlayan Sancar, açıklamalarının devamında şu ifadeleri kullandı;

Gelecek kuşaklarla barışı, özgürlüğü ve demokrasiyi birlikte inşa edelim. Demokrasi sadece merkezi idarede kuvvetler ayrılığı ile sadece seçimle gerçekleşebilecek bir yönetim şekli değildir. Şüphesiz seçim ve halk iradesi demokrasinin vazgeçilmez şartıdır. Bunlar olmazsa diğer konuları konuşmanın gereği ve anlamı kalmaz. Halk iradesine saygısızlığın başladığı yerde demokrasi biter. İşte kayyım rejimi halk iradesini gasp etmenin en vahşi yöntemi olarak demokrasinin tümüne yönelik bir darbe olarak karşımıza çıktı ve Türkiye’de çöküşün en önemli adımı oldu. Türkiye’yi karanlık bir çukura sürükleyen gelişmelerin en kritik yerinde halk iradesini tanımayan, keyfi, tekçi anlayış yatıyor. Eğer bu anlayışı durduramazsak gelecekte de böyle olacaktır ama biz bu gidişatı durdurmaya kararlıyız. Demokrasiyi sağlam bir şekilde yerleştirebilmek için halk iradesine mutlak saygı, halkın denetimi ve halkın katılımı şarttır, bütün bunlar da yerelde başlar, ülkenin tümüne yayılır. Böyle olursa demokrasi gerçek anlamına kavuşur. Yerel demokrasi olmadan demokrasinin ülke genelinde kurulmasının anlamı yoktur. Çünkü yerel demokrasi halkın iradesinin en somut yansıdığı alandır. Yerel demokrasi halkın katılımının en doğrudan olduğu halkın denetiminin en etkili olduğu alandır.

Yerel demokrasinin en güçlü ve kararlı savunucusu HDP’dir

Tekçiliğe, zorbalığa karşı halkın iradesinin etkili hayata geçmesi gerekiyor. Eğer erkleri, iktidarı, merkezde toplarsanız keyfilik, yolsuzluk, soygun, talan, yozlaşma kaçınılmazdır. Kuvvetleri devlet içinde birbirinden ayırmak yetmiyor, merkezin yetkilerini yerele devredeceksiniz. Yerele yetki devrini genişlettikçe, yerel yönetimlerin kaynaklarını güvence altına aldıkça demokrasiyi sağlam bir temele oturtmuş olursunuz. Bunun en güçlü ve kararlı savunucusu da HDP’dir. O nedenle diyoruz ki Türkiye’nin demokratik geleceği yerel demokrasiden bağımsız düşünülemez.

Kayyım rejiminin en az 3 alanda büyük tahribatları var. Birincisi kültürel asimilasyondur. Kayyım halk iradesini gasp ederken kimliğini de talan ediyor. Kültürel asimilasyonun yani 100 yıllık planların en ağır uygulamasını kayyım rejimi oluşturuyor. Kayyım rejimi aynı zamanda siyasal asimilasyon yöntemidir. Çünkü Kürt halkını kendi iradesini kullanabilen bir özne olmaktan çıkarmayı  ve siyasal hayatına yabancılaştırmayı hedefliyor. Kürt halkının kendi olarak var olma, kendi ilkeleri ile siyasal temsiliyet oluşturma imkanlarını ortadan kaldırmak istiyor. Kürt halkını iradesiz, başka partilere dağıtılmış, etkisiz bir topluluğa dönüştürme operasyonunun en önemli aracıdır. Oysa kayyıma karşı yerel demokrasiyi savunurken biz Kürt halkının siyasi özne olma hakkını da savunuyoruz. Kürt halkının bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olma hakkını savunuyoruz. O nedenle kayyım rejimine karşı mücadele siyasi özne olma hakkına sahip çıkma mücadelesidir.

Yerel demokrasiden asla vazgeçmek söz konusu olmaz

Bir asimilasyon da ahlaki asimilasyondur. Yani yozlaştırma politikalarıdır. Gençlerimizi toplumumuzu, kendi değerlerinden koparma uygulamalarının en sinsi şekilde hayata geçirilmesinin modelidir. Yolsuzluklar, halkın kaynaklarının talanı, gençliğin başta uyuşturucu olmak üzere kendi kişiliğinden ve toplumundan koparılmasının bütün yöntemlerini hayata geçirdiler kayyımlar. Kayyım rejimine karşı mücadele ahlaki asimilasyon ve yozlaşmaya karşı değerlerimizi savunma mücadelesidir. Yerel demokrasi değerlerimizi ilkelerimizle, ilkelerimizi aydınlık geleceğimiz ile buluşturan bir hedeftir. Yerel demokrasiden asla vazgeçmek söz konusu olmaz. Yerel demokrasisiz bir barış inşa etmek mümkün olmaz.

Belki şimdi şehirlerimizde seçilmiş yöneticilerimizi görevden aldılar ama sizler burada bulunan belediye eşbaşkanları, seçilmiş belediye meclis üyeleri halkın gerçek temsilcileri olarak yükümlülüklerini yerine getiriyorsunuz. Eksikliklerimizle, bazı alanlarda yanlışlarımızla bu mücadele devam etti ve edecek. Eksikliklerimiz, özeleştiri yapmak, kendimizi sorgulamak ve halkın denetimine açık olmakla ortadan kalkar. Bizler asıl denetim mercii olarak kendimizi partimizi, tüm yönetici organlarımızı sizlerin tabanın denetimine açık tuttukça büyüyebiliriz. Önümüzdeki dönemde bunu çok daha etkili şekilde yapacağımızdan şüphemiz yok. Bugüne kadarki eksiklik ve yanlışlıkları da yine en geniş demokratik sorgulama, özeleştiri ve denetim yöntemleri ile gidereceğimizden hiçbir şüphemiz yok.

Herkes yarın açıklayacağımız deklarasyonu bekliyor. Bu deklarasyonda neler yer alacağına dair ipuçları vermek istemiyorum. Beklesinler yarın Türkiye’nin bütün halklarına duyuracağız. Orada yer alan bir özü tekrar etmekte sakınca yoktur. Biz bu ülkede her kesime özgürlüğü ve demokrasiyi, her inanca eşitliği getirmek için yola çıktık. Bütün halklar özgür ve bütün inançlar eşit olacak ve demokrasi bu ülkede sağlam bir şekilde kurulacak. Bu olmadan Türkiye’de aydınlığı yakalamak da yeni bir başlangıç yapmak da mümkün değildir. HDP bütün baskılara, bütün oyunlara, kara propagandaya ve psikolojik savaş yöntemlerine rağmen ilkelerinden asla vazgeçmedi, mücadelesinden taviz vermedi, bedel ödemekten geri durmadı.

Özgürlüğe, demokrasiye, eşitliğe ve aydınlığa yakın duruyoruz

Bugün sizin gibi seçilmiş değerli dostlarımızın bir kısmı zindanlarda rehine olarak tutuluyor. Gültan Kışanak ve Selçuk Mızraklı şahsında içerideki tüm arkadaşlarımıza, hepiniz adına en güçlü selam ve sevgilerimizi yolluyoruz. Yine 2016 Kasım darbesi ile eş genel başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere birçok yöneticimiz siyasi rehine olarak alındı. Onları da buradan özgürlüğün yakın olduğu inancıyla selamlıyoruz. Özgürlüğe, demokrasiye, eşitliğe ve aydınlığa yakın duruyoruz, eşikteyiz. Bu eşiği geçmenin yolu HDP’nin oluşturduğu değerler ve ilkelerden geçer. Biz programlarımızı kimseye kayıtsız şartsız kabul edilmek üzere dayatıyor değiliz. Toplumun bütün kesimleri ile müzakere istiyoruz. Türkiye’de demokrasiye giden yol, müzakere ve diyalog, katılım ve toplumsal meşruiyetten geçiyor. HDP bunun en etkili önerilerini sunuyor. Yarın da temel mesajımız bu olacak. hedefimiz bu, müzakere istiyoruz. Müzakereyi çıkarınca siyaset kalmaz, sorunları silahla, şiddetle, savaş politikaları ve güvenlikçi anlayışla değil müzakere diyalog ve en geniş toplumsal mutabakatla çözmek istiyoruz. Türkiye’nin tüm sorunlarını çözmeye talibiz. HDP olmadan bu ülkeye demokrasiyi, barışı, eşitliği özgürlüğü getirmek mümkün olmayacaktır. Müzakere kanalları yerleştikçe, diyalog sürekli hale geldikçe bunu Türkiye’nin bütün halklarına anlatabileceğimizden hiçbir şüphe duymuyoruz.

Yolumuza büyüyerek devam ediyoruz. Tüm engellemelere rağmen HDP büyüyor. HDP’nin büyümesi umudun büyümesidir, demokratik gelece inancın büyümesidir. HDP ayazda bir yaz güneşidir. HDP çölde bir vahadır. HDP tayfunda güvenli bir liman, karanlıkta güçlü bir ışıktır. HDP en karamsar dönemlerde halkların en büyük umududur. Bunu önümüzdeki dönemde hep birlikte, mahallede, sokakta, şehirlerde, meydanlarda, salonlarda anlatmaya devam edeceğiz. Müzakere yolunu genişlettikçe halkların demokratik iradesini, HDP’nin demokrasi güçleriyle oluşturacağı ittifakta çözüm gücü ve çözümün anahtarı olduğunu yakın zamanda hep birlikte göreceğiz.

HDP olarak umudunuzu boşa çıkarmayacağız

Çok acı çekildi, çok bedel ödendi ama unutmayın boşuna çekilmiyor bu acılar, boşuna ödenmiyor bu bedeller. Biz diyoruz ki Türkiye’nin başta Kürt sorununda demokratik çözüm ve barış olmak üzere bütün sorunlarını çözecek kadrolara, inanca ve inada sahibiz. O nedenle geleceği birlikte kurmak istiyoruz. Türkiye’ye aydınlık, özgür geleceği birlikte getirmek istiyoruz. Demokrasi diyoruz ille de demokrasi, barış diyoruz ille de barış ve eşitlik diyoruz ille de eşitlik. İnadın ve inancın insanlarına ve partisine ve buna yüzünü dönmüş ve buna umudunu bağlamış bütün insanlara yürek dolusu sevgi ve selam gönderiyorum. İnancınızı, inadınızı, umudunuzu HDP olarak boşa çıkarmayacağız. Birlikte yürüyeceğiz. Bu yol büyüyor, kervan genişliyor ve kapılar açılıyor.”

Paylaşın

HDP’li Sancar: Bizim Kendi İttifaklarımız Var

HDP’li Sancar, ülkeye güçlü bir demokrasi ve sağlam bir barış getirmek istediklerini belirterek, “Seçimler çok önemli, bunun farkındayız. Milletvekilliği seçimleri için bir ittifak arayışında değiliz. Bizim kendi ittifaklarımız var, yolumuz ve gücümüz var. Bunu 2018 seçimlerinde de 2019 yerel seçimlerinde de hayata geçirdik. Biz bu ittifakları büyüterek kendi yolumuzda yürümeyi kararlaştırdık” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, ‘HDP’liyiz, her yerdeyiz’ kampanyası kapsamında Bursa’da düzenlenen halk şöleninde BursaMuhalif’ten Uğur Ökdemir’e gündemin öne çıkan başlıkları hakkında açıklamalarda bulundu. Seçimlerde bir ittifak arayışında olmadıklarını söyleyen Sancar, iktidarın kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı politikalarına karşı demokrasi güçlerinin ortak hareket etmesi gerektiğini vurguladı.

Ülkeye güçlü bir demokrasi ve sağlam bir barış getirmek istediklerini söyleyen HDP’li Sancar, “Seçimler çok önemli, bunun farkındayız. Milletvekilliği seçimleri için bir ittifak arayışında değiliz. Bizim kendi ittifaklarımız var, yolumuz ve gücümüz var. Bunu 2018 seçimlerinde de 2019 yerel seçimlerinde de hayata geçirdik. Biz bu ittifakları büyüterek kendi yolumuzda yürümeyi kararlaştırdık” dedi.

“İlkeler etrafında tartışmayı öneriyoruz”

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sistemin farklı işlediğini belirten Sancar, “Orada yüzde 50+1 usulü var. Dolayısıyla oradaki ittifaklarda, çeşitli taktik hamleler daha kritik bir hale gelebiliyor. Bizim orada da söylediğimiz açık. Biz ilkelerin ve geçiş sürecinde temel hedeflerin tartışılmasını öneriyoruz. Bütün demokrasi güçlerine siyasal ve toplumsal muhalefete diyoruz ki sistematik bir diyalog ve düzenli bir müzakereyle temel ilkeleri belirleyelim. Temel ilkeler aynı zamanda geleceğe nasıl bir yürüyüş yapılacağını da gösteriyor. Yani hangi sorunu hangi yöntemle çözeceğimizi, gelecekte nasıl bir düzen inşa edeceğimizi ancak bu diyalog ve müzakere ile ortaya koyabiliriz. Bunlar olmadan şahıslar üzerinden tartışma yürütmenin sorunları çözmeye katkısı olmaz. Bizim bütün Türkiye’ye ve demokrasi güçlerine çağrımız budur. Daha sonra gelişmelere göre daha somut adımlar ve daha somut kararlar alacağız. Ama bunlar için de gelişmeleri göreceğiz. Halkımızla, demokrasi güçleriyle istişareler yapacağız. Kurullarımızda tartışmalar yapacağız. Her adımımızı buna göre atacağız” şeklinde konuştu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş için verdiği kararlara da değinen Sancar, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş’ın bir siyasi rehine olarak tutulduğunu açıkça söylüyor. Ortada hukuka, kanunlara uygun bir durum yok. Yargılamanın siyasi bir amaçla yürütüldüğünü söylüyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Bunları biz de söylüyoruz. Türkiye, mahkemenin kararlarını tanımakla yükümlü ama bu kararı tanımıyorlar. Burada adalet yok, burada adalet olmadığı gibi uluslararası mahkemenin ve kurumlarında kararlarını tanımayan yönetim anlayışı var. Biz bu yönetim anlayışını ve zihniyeti değiştirmek için her türlü siyasal ve hukuki mücadeleyi sürdüreceğiz” diye konuştu.

“İktidar kutuplaştırma politikalarıyla varlığını sürdürmeye çalışıyor”

HDP’ye yönelik saldırıların kendilerini durdurmadığını, yolundan vazgeçirmediğini herkes biliyor ve görüyor diyerek sözlerine devan eden Sancar, “Bu politikaların herhangi bir sonuç alması mümkün değil, bizi de yıldırması mümkün değil. Bu iktidar kutuplaştırma, gerilim, düşmanlaştırma politikalarıyla varlığını sürdürmeye çalışıyor. İşte bu politikalara karşı çok geniş bir demokrasi ittifakı oluşturmamız gerekiyor. Bu saldırılar sadece HDP’ye değildir. Bu saldırılar Türkiye’de demokrasiyedir, özgürlüğedir, barış özleminedir” dedi.

Hedefte sadece HDP varmış gibi düşünen herkesin yanıldığına dikkat çeken Sancar, “Kayyım rejimini örnek vermek gerekirse sanki bu sadece HDP’li belediyelere uygulanan bir uygulamaymış gibi algılandı ama şimdi ülkenin her tarafı kayyumlarla yönetiliyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kendisi bir kayyum düzenidir. Dolayısıyla bize yönelen saldırıları ve bize karşı yürütülen politikaları sadece HDP’ye ve Kürt halkına değil Türkiye’nin tamamına, demokrasi mücadelesine, özgürlük umuduna, barış özlemine yönelik bir saldırı olarak görmek gerekiyor. Eğer böyle görebilirsek Türkiye’yi de güçlü demokrasiyi de sağlam barışı da özgür geleceği de birlikte getirebiliriz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

HDP’li Sancar’dan Dikkat Çeken ‘İttifak’ Açıklaması

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, seçim ittifakı tartışmalarına ilişkin yaptığı açıklamada, “Seçimlerde ne yapacağımız zaten her gün açıklıyoruz. Anlamayanlara bir kez daha 27 Eylül’de deklarasyonla anlatmaya çalışacağız.  Bizim yolumuz bellidir. Biz bütün ezilenlerin, halkların, halkların bütün temsilcilerinin, her inançtan her kesimden insanı insanı bir araya getirerek Meclis’te en güçlü demokratik iradeyi oluşturmak için kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Seçimler için ittifakımız halkladır, demokrasi güçleriyledir. Halklarladır, ezilenlerledir, gençlerledir, kadınlarladır” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “HDP’liyiz Her Yerdeyiz” programımız kapsamında Bursa Yıldırım’da düzenlenen halk buluşmasında konuştu. Alandaki partilileri Türkçe ve Kürtçe selamlayan Sancar, açıklamasında şunları söyledi;

“HDP’liyiz Her Yerdeyiz. Bir gün Şırnak’tayız, bir gün Muğla’da. Bir gün Van’dayız, bir gün İstanbul’da. Bir gün Mardin’deyiz, bir gün Sinop’ta ve şimdi Bursa’dayız. Sizlerleyiz, mutluyuz, onurluyuz. Bütün saldırılara rağmen, her türlü kara propagandaya rağmen, davalara, kumpas davalarına gözaltı operasyonlarına, Denir Poyraz’ızımızı katleden kalleş saldırılara rağmen dimdik ayaktayız ve yine her yerdeyiz. Yürüyüşümüz sürüyor. Her yerde mücadele yürüyor. Sürüyor bu mücadele daha da sürecek.

“Özgürlüklerde buluşacağımız günler yakındır”

Sokak sokak, mahalle mahalle, pazar pazar, meydan meydan buluşuyoruz. Halklarımızla buluşuyoruz, Meydanlardayız, tarlalardayız, fabrikalardayız. Mücadelemiz her yerde sürüyor. Zindanlarda sürüyor, sürgünlerde büyüyor. Dün Avrupa’nın dört bin yanında sürgünde yaşayan haklarımız “HDP’liyiz, HDP’yi savunuyoruz” diye meydanları doldurdular, yürüdüler. Bütün dünyada HDP’nin dimdik ayakta olduğunu bir kez daha haykırdılar. Onlara da teşekkürler, selamlar. Biliyoruz ki bu mücadele barış mücadelesidir. Bu mücadele demokrasi mücadelesidir, bu yol özgürlüğe giden yoldur. Zindanlardaki arkadaşlarımızla sürgündeki yoldaşlarımızla özgürlüklerde buluşacağımız günler yakındır. Sizin inancınız ve duruşunuzla bunu en kısa zamanda gerçekleştireceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

“Bu ülkenin bütün sorunlarını çözmeye talibiz”

Yarın Kobanî Kumpas Davası’na devam edilecek. Eski eş genel başkanımız, sevgili kardeşlerimiz, sevgili yoldaşlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak ve adını sayamadığımız yoldaşlarımız yarın yine mahkeme salonlarında bu düzeni yargılayacaklar. Bu kumpası boşa çıkaracaklar. Bundan şüpheniz olmasın. Biz HDP’yiz, gücümüzü halktan ve haklılıktan alıyoruz. Halkımızla ve haklılıkla yürüyoruz. O nedenle diyoruz ki; her türlü kumpası boşa çıkaracak gücümüz var. Bütün savaş politikalarını durduracak gücümüz var. Her türlü karanlık senaryoyu bozacak irademiz var. Ne yargılamalar, ne saldırılar ne gözaltılar, ne kara propaganda, ne kirli savaş politikaları bizi durdurabilir. Hayır! Buradayız büyüyerek yolumuza devam ediyoruz. HDP’liyiz her yerdeyiz ve HDP’yiz bu ülkenin bütün sorunlarını çözmeye talibiz.

“Bu sesi kimse kısamaz”

Sevgili kardeşlerim 3 aya yakın bir süredir ülkenin her yerinde bu buluşmalarda halkımızla bir araya geldik. Sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri ile toplantılar yaptık. Kanaat önderlerinden fikirler aldık. Halkımızın bizden ne istediğini, ne beklediğini bizzat onlardan dinledik. Herkes HDP’yi konuşuyor, herkes HDP’yi tartışıyor. Belki bizi televizyonlarına çağırmıyorlar, belki kendi gazetelerinde, sitelerinde yer vermiyorlar ama sesimizi kısamıyorlar. Çünkü biz halkla birlikte bağırıyoruz. Bu sesi kimse kısamaz. Bakın emin olun sizin buradaki her sözünüzü herkes can kulağıyla dinliyor. Çünkü biliyorlar ki bu ülkede çözümün gücü ve siyasetin kurucu anahtarı HDP’dir. HDP’nin dayandığı inançtır, haklılıktır, halktır. O nedenle biz de bu sorumluluğun farkında olarak yürüyüşümüze devam ediyoruz.

“Biz her türlü kayırmaya, yandaşçılığa karşı şeffaf ve liyakata dayalı bir ülke yönetimi istiyoruz”

Bu ülkenin bütün halklarına eşitlik, bütün inançlarına özgürlük, bütün emekçilerine sosyal adalet, bütün kadınlarına, bütün gençlere özgür bir gelecek için çalışıyoruz. Evet demokrasi ve barış, özgürlük ve eşitlik bizi var eden değerlerdir. Bunlar olmadan umutla geleceğe bakmanın imkanı yoktur. Bu meydana bakınca şimdi gençlerin kadınların nasıl güçlü ve kararlı bir duruş sergilediğini görüyorum. En başta gençler bilin ki geleceğe umutla bakabilmek için bu ülkede demokrasinin yolunu açmak ve sağlam bir barış kurmak zorundayız. Barış olmadan, demokrasi olmadan hiçbir genç ve hiçbir insan bırakın yıllara göre plan yapmayı yarın bile başlarına ne geleceğini bilemez. Savaş ve zulüm politikaları, yalan ve talan sistemi bu halkın geleceğini, bu ülkedeki bütün halkların ekmeğini, özgürlüğünü gasp ediyor. Adaleti yok ediyor, umutları boğmaya çalışıyor. Ama biz adaleti savundukça ve yürüyüşümüze inançla, kararlılıkla devam ettikçe bu umut asla bitmeyecek, bu ışık sönmeyecek. Buna herkesin inanmasını istiyorum. Biz herkesin anayasal ve sosyal halkalara sahip olmasını istiyoruz. Sadaka sistemi değil; anayasal hak istiyoruz. Sömürü ve talan değil, gerçek adalet istiyoruz. Her alanda adalet istiyoruz. Biz her türlü kayırmaya, yandaşçılığa karşı şeffaf ve liyakata dayalı bir ülke yönetimi istiyoruz. Bizim halkımızdan başka bir gücümüz ve halkımız için çalışmaktan başka bir amacımız yok. Bizim haramda gözümüz yok. O nedenle bu ülkeye adaleti, demokrasiyi, barışı ancak biz getirebiliriz. Ancak bizimle birlikte yürüyecek geniş emekçi kitleleri, kadınlar gençler ve bütün halklardan insanlarla birlikte bu ülkeye gerçek bir demokrasi ve barış yolu açılabilir. O nedenle başlamak için önce savaş politikalarına karşı çıkalım.

“Hep birlikte HDP’yle birlikte yürüyelim”

Bu ülkedeki Kürt sorununu güvenlikçi politikalarla ele alan zihniyetlere kararlı bir şekilde karşı çıkalım. Savaşa karşı barışı haykıralım. Sağlam onurlu bir barışı inşa edelim. Barış ancak ele ele verilerek, inanarak tabandan kurulabilir. Biz bu ülkeye bu barışı getirmek için her türlü görevi yapmaya hazırız. HDP ülkenin sorunlarını tek çözüm yolunun diyalog ve müzakere olduğunu söylüyor. Her alanda tartışma ve özgür yarışma. Bunun dışında baskı zulüm ve savaş politikaları ülkeyi sadece karanlığa götürür. Halkları açlığa, gençleri umutsuzluğa, kadınları köleliğe mahkum eder. İşte buna dur demek için, hep birlikte HDP’yle birlikte yürüyelim.

“HDP demokrasi, barış, adalet ve özgürlük için ilkeler üzerinden bir yol belirleyecektir”

Gelin demokrasi saflarına, demokrasi ittifakını, özgürlük işbirliğini güç birliğini hep birlikte gerçekleştirelim. Bu çağrımız halklarımızadır. Bu çağrımız demokrasi güçlerinedir. Buradan şimdi seçimlere ilişkin mesaj çıkarmak isteyen olacaktır. Bizim derdimiz bugün hemen özgürlük ve barış için emek vermektir. Seçimlerde ne yapacağımız zaten her gün açıklıyoruz. Anlamayanlara bir kez daha 27 Eylül’de deklarasyonla anlatmaya çalışacağız.  Bizim yolumuz bellidir. Biz bütün ezilenlerin, halkların, halkların bütün temsilcilerinin, her inançtan her kesimden insanı insanı bir araya getirerek Meclis’te en güçlü demokratik iradeyi oluşturmak için kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Seçimler için ittifakımız halkladır, demokrasi güçleriyledir. Halklarladır, ezilenlerledir, gençlerledir, kadınlarladır. Yolumuz açıktır buna inanın. Sorunların çözümü sizin iradenizden geçecektir. Sizin iradenizi de biz başımızın üzerinde taşıyacağız. Seçim seçim diye meydanlarda, kulislerde perde arkalarında senaryolar kuranlara da cevabımız şudur: HDP demokrasi, barış, adalet ve özgürlük için ilkeler üzerinden bir yol belirleyecektir. İlkeler, çözüm yöntemleri esas olan budur. Önce bunlar konuşulmalıdır. Şahıslar üzerinden yürüyen her tartışma şahıslar üzerine kurulan bu rejimi biraz daha sağlamlaştırır. Hayır şahıslar değil önce halkların iradesi, iradeyi temsil eden ilkeler değerler ve yöntemler konuşsun. Biz halkın iradesini bu ilkeler, değerler ve yöntemlerle her türlü seçimde en üstte tutacağıma söz veriyoruz.

“Size her zaman hesap vermeye hazırız”

Şuna inanın, ne yaparlarsa yapsınlar, HDP’nin bu ülkeye barış demokrasi ve özgürlük getirmesi için gücünü kullanmasını engelleyemeyecekler. Biz seçimlerde de meydanlarda da sokaklarda da fabrikalarda da mücadelemizi sürdüreceğiz. Ve zamanı gelince bu ülkenin geleceğini belirlemede ne kadar önemli bir güç olduğumuzu herkese göstereceğiz. Evet bu ülkenin geleceğini belirleyen güç işte halkların bu ortak iradesidir. Sizin coşkunuz inancınız sizin kararlılığınızdır. Biz size inanıyoruz. Biz size güveniyoruz ama siz bizi denetlemekten vazgeçmeyin. Biz her daim size hesap vermeliyiz. Sizin her daim bizden hesap sorma hakkınız da var göreviniz de var. HDP yanlış yola girerse, HDP kendi içinde yanlışlar yaparsa bizi asıl uyaracak ve yeniden yolumuza geri döndürecek mevki de güç de halkımızdır. Size her zaman hesap vermeye hazırız. Ülkenin geleceğini belirleyen güç işte halkların bu ortak iradesi. Desteğiniz tam dualarınız eksik olmasın. Gözünüz de bizde olsun. Yanlış yaparsak da bizi siz uyarın. İşte halkın partisi de budur. Halk için çalışanların yapması gereken budur.

Sevgili kardeşlerim bu güzel meydanda bu coşkulu halaya kendini kaptırarak saatlerce konuşabilirim. Ama her konuşmanın da sınırı, süresi olmalıdır. Burada olmak sizlerle buluşmak gerçekten onurlandırdı, duygulandırdı. Moral verdi daha fazla güç verdi ve inancımızı kuvvetlendirdi. Yolumuzun açık olduğunu gösterdi. Yolumuz açıktır.

Paylaşın

HDP’li Sancar’dan Kritik “Ortak Aday” Açıklaması

Katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, seçimlerde ortak aday çıkarılması hakkında, “HDP ortak aday çıkarılması fikrine açıktır ama isimleri şimdi tartışmayalım. Önce ilkeler ve seçim güvenliği konuşulmalı” dedi.

Sancar, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “İki aydır sahada yaptığımız çalışmalarda seçimleri de konuştuk. Buralardan aldıklarımızı kurullarımızda tartışıp deklare edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Okulların açılması sürecinde gündeme gelen sorunlara da değinen Sancar, “Pandemide eğitim çok kötü yönetildi. En kolay yol olarak iktidar okulları kapattı. Şimdi 50-60 kişilik sınıflar var. Mutlaka bu sayı azaltılmalı. MEB 100 bin öğretmen açığı olduğunu söylüyor, neden tayin etmiyor, neden kaynaklar buraya aktarılmıyor?” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Fox TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Çalar Saat programında, açıklamalarda bulundu. Sancar’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“En sık karşılaştığım şikayet elektrik sorunu. Bunun en önemli sebebi elektriğin özelleştirilmesinden sonra yaşananlar. Elektrik faturaları, tarımı bitirme noktasına getirdi. Elektrik konusunda çiftçiye destek sunulmalıdır.

“Kaynakları ranta, yandaşa, savaşa…”

Faturalar ödenmeyince onlarca köyün elektriği kesiliyor. Çiftçinin sulama ihtiyacını karşılayacak planlamayı yapmak gerekiyor. Halkı düşünen bir yönetim olsaydınız planlama yapardınız. Kaynakları ranta, yandaşa, savaşa ve saraya aktarırsanız olacağı budur.

Afganistan’da esas olan halkın ve kadınların haklarıdır. Taliban’ın yapacağı uygulamalarla halkın acılarını artıracağına dair kanaatimiz tamdır. İnsanların hayat haklarını ve yaşama şartlarını dikkate almak gerekiyor.

Pandemide eğitim çok kötü yönetildi. En kolay yol olarak iktidar okulları kapattı. Şimdi 50-60 kişilik sınıflar var. Mutlaka bu sayı azaltılmalı. MEB 100 bin öğretmen açığı olduğunu söylüyor, neden tayin etmiyor, neden kaynaklar buraya aktarılmıyor?

“Önce ilkeler ve seçim güvenliği konuşulmalı”

HDP ortak aday çıkarılması fikrine açıktır ama isimleri şimdi tartışmayalım. Önce ilkeler ve seçim güvenliği konuşulmalı. İki aydır sahada yaptığımız çalışmalarda seçimleri de konuştuk. Buralardan aldıklarımızı kurullarımızda tartışıp deklare edeceğiz.”

Paylaşın

HDP’li Sancar: Halkçı Bir Yönetimin İnşasına İhtiyacımız Var

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Bizim devletçi bir yenilenmeye değil halkçı bir yönetimin inşasına ihtiyacımız var. HDP, halkçı bir yönetimin inşasında temel güç olarak her türlü görev ve sorumluluğu üstlenmeye hazırdır” dedi.

Haber Merkezi / HDP İl Eşbaşkanları, “HDP’liyiz, her yerdeyiz” kampanyası, siyasi gelişmeler ve yeni yol haritasını tartışmak üzere partinin Eş Genel Başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan başkanlığında Ankara’da toplandı.

Toplantının açılışında konuşan Sancar, 2 aylık kampanyaya değinerek, “Her yerde her kesimle buluşmaya çalıştık. ‘HDP’liyiz her yerdeyiz’ sloganın hakkını vermeye çalıştık. Çok başarılı bir çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmanın en büyük yükünü sizler omuzladınız” dedi. 1 Eylül buluşmalarının önemine işaret eden ve “buluşmaların görkemli geçmesi” çağrısı yapan Buldan ise, “1 Eylül’de önemli mesajlar vereceğiz” ifadelerini kullandı.

Mithat Sancar, parti organlarıyla ve diğer kurumlarla yapacakları toplantılarda önemli kararlar alacaklarının işaretini vererek özetle şunların altını çizdi:

“Bir deklarasyon yayınlayacağız. Deyim yerindeyse yol haritamızı ortaya koyan deklarasyonu Eylül ayı içinde tamamlayıp halkımızla paylaşacağız. Bu seçimler elbette önemlidir. HDP’nin siyasi olarak kilit güç olduğunun farkında sadece biz değil, herkes bunun farkında. Biz bu seçimleri ülkeye, ülkenin halklarına, topluma kazandırmanın bir önemli imkanı olarak değerlendiriyoruz.

“Gerçek bir demokrasi ve sağlam bir barışla yürüyebilir”

Evet, iktidara kaybettirme hedefimiz devam ediyor. Artık sadece kaybettirme değil kazanma hedefini de herkesin önüne açık ve net koyması gerekiyor. Biz seçimlerde tüm ülkeye, tüm topluma, tüm haklarla özel olarak Kürt halkına kazandıracak yolları inşa edeceğiz. Bunu sizden aldığımız fikir ve destekle mutlaka da başaracağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Seçimleri yeni yaşama giden yolda bir vesile, yeni bir başlangıç yapmak için büyük bir imkan olarak göreceğiz. Yeni bir başlandığı gerçek bir demokrasi ve sağlam bir barışla yürüyebilir. Gerçek demokrasi katılımcılığı güçlendirmeyi gerekiyor. Ama gerçek demokrasi işleyen bir yerel demokrasiyi de gerektiriyor. Bunu da yine bu seçimler vesilesiyle yeni başlangıcın en önemli başlangıçlarından biri olarak görüyoruz. Sadece kaybettirmeyeceğiz. İktidar zaten kaybediyor. Anketler ve saha bunu gösteriyor. Hiçbir bir iktidar böylesine otoriterleşmiş bir iktidar sadece seyredilerek gitmez. Bu iktidarın oylarının düşüyor olması bizim bu iktidarı seyrederek kaybettireceğimiz anlamına gelmiyor.

“Değişim kolay değildir”

“İktidara kaybettirmek için topluma güçlü bir ufuk sağlam bir gelecek vaadi sunmamız lazım” diyen Sancar, Demokrasi ittifakının önemine dikkat çekti.

Sancar, “Demokrasi İttifakı toplumun en geniş kesimlerini kapsamakla anlam bulur. Bu ülkenin emekçilerine, kadınlarına, gençlerine vadedeceğimiz en büyük hedef barışı birlikte inşa etmektir. Bu dönemde yeni bir başlangıç yapmanın yolu tam da burada başlar. Bu yolda yürümek için herkesin cesaretli olması lazım. Değişim kolay değildir, yeniyi başlatmak kolay değildir” diye belirtti.

Son dönemde yaşanan felaketleri hatırlatan Sancar konuşmasının devamında şunlara değindi:

1999 depreminde sadece binalar, yıkılmadı, çökmedi, sistem de çöktü. O dayanışmadan yeni bir siyasi alternatif üretmeye başaramadı toplumsal muhalefet. Şimdi ormanlar yanıyor, bunun sebepleri belli ancak bunun önüne geçecek toplumsal muhalefet yok. Bizim devletçi bir yenilenmeye değil halkçı bir yönetimin inşasına ihtiyacımız var. HDP halkçı bir yönetim için her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazırdır. Bu seçimler de bunun için ciddi bir imkandır.

“Şimdi yeni başlangıç dönemidir”

İşte biz bu yeni dönemde yeni başlangıcı Türkiye’nin yönetimine ortak olarak gerçekleştirmek istiyoruz. Başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye halkları için Türkiye’de yeni kurucu aklın parçası olmaya hazırız. Bunu başaracağımıza dair hiçbir şüphemiz yok. Eylül ayı içerisinde açıklayacağımız deklarasyonla, öyle dedikodunun ötesine geçmeyen siyasi polemiklere nokta koyacağız. Yeni başlangıç için barış olmazsa olmazdır, demokrasi olmazsa olmazdır, adalet olmazsa olmazdır. İşte bunun ile ilgili yaklaşımı bütün kesimlere sunacağız. Sorunların çözümünde rol alacak her aktöre çağrımız olacaktır. Biz bunu oturup parti genel merkezinde belirleyemeyiz. Önce sokakta halkla bunu tartışacağız, sonra bunu kurullarımızda değerlendireceğiz. Şimdi yeni başlangıç dönemidir.

“En büyük engel AKP-MHP iktidarı”

Toplantının basına kapalı kısmında konuşan Pervin Buldan, iki aydır devam eden kampanya boyunca büyük emek veren il örgütlerini kutladı. 1 Eylül buluşmalarının önemine işaret eden ve “buluşmaların görkemli geçmesi” çağrısı yapan Buldan, “1 Eylül’de önemli mesajlar vereceğiz. Her yerde ifade ediyoruz. Ülkemizin en önemli sorunlarından bir tanesi Kürt sorunudur. Kürt soruna ilişkin 1 Eylül’de yapacağımız çağrılar ve daha sonraki çalışmalarımızda Kürt sorunuyla ilgili görüşlerimizi ve çözüm önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz. Kürt sorununun çözümsüzlüğün önündeki en büyük engel AKP-MHP iktidarıdır” dedi.

Paylaşın

HDP’li Mithat Sancar: 19 yıldır iktidardalar, 19 yıldır mağdurlar

Partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Emekli amirallerin yayınladığı bir bildiri var. İktidar, yine her zaman yaptığı gibi siyasi kurnazlık ve fırsatçılıkla bu bildiriden darbe tehdidi üretme ve bunu siyaseten kullanma telaşına girdi. Yani yine mağduriyet edebiyatına sarıldı. 19 yıldır iktidardalar, 19 yıldır mağdurlar” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi /Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yaptığı konuşmada, her gün kriz üreten, sorunları büyüten, eşitsizlik ve adaletsizlik yaratan, toplumu kutuplaştıran, sosyal adaleti ortadan kaldıran, lime lime dökülen bir yönetim sisteminin altında yaşadıklarını söyleyen Sancar, “Sistemin kendisi güçlerin tek adamda toplandığı, tekçi bir sistemdir ama ürettiği sorun ve krizler çokludur. Bu sistemde denetim, halk, yurttaş yoktur. Bu sistemde tek adam, tek adamın etrafına çöreklenmiş gruplar vardır” dedi.

Sancar, bazı emekli amirallerin açıklamasına değinerek, “Topluma güven verebilecekleri inandırıcı ve samimi bir politikaları yok. Bu iktidar çözüm gücü değildir; sorun kaynağıdır, kriz üretme merkezidir. Ellerinde hiçbir şey kalmayınca mağduriyet siyasetine sarılıyorlar. İktidar, her zaman yaptığı gibi fırsatları büyük bir kurnazlıkla değerlendiriyor. Emekli amirallerin yayınladığı bir bildiri var. İktidar, yine her zaman yaptığı gibi siyasi kurnazlık ve fırsatçılıkla bu bildiriden darbe tehdidi üretme ve bunu siyaseten kullanma telaşına girdi. Yani yine mağduriyet edebiyatına sarıldı. 19 yıldır iktidardalar, 19 yıldır mağdurlar” ifadelerini kullandı.

Yargının iktidarın siyasi gündemine göre pozisyon aldığını ve karar verdiğini; iktidar işaret verdiğinde harekete geçtiğini, bunun en çarpıcı örneğini Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesine giden süreçte ve sonrasında gördüklerini belirten Sancar’ın grup toplantısında yaptığı açıklamalar şöyle;

“Geçen hafta Mardin’deydik. 31 Mart 2019 seçimlerinin ikinci yıl dönümü vesilesiyle Demokratik Yerel Yönetimler Kurulumuz bir forum düzenledi. “Halkların İradesi İçin Adalet Forumu” idi adı. Buradan Mardin halkının coşkulu, heyecanlı selamlarını iletiyorum size.

O forumu 31 Mart’ta gerçekleştirmemizin sebebini herhalde tahmin edersiniz. Bizi izleyenler de dinleyenler de muhataplarımız da tahmin eder.

2 yıl önce o tarihte siyasal iktidar tarihi bir yenilgi yaşadı. Bu yenilgiyi yaşamasındaki temel faktör de HDP’nin seçim stratejisiydi. Türkiye’nin siyasi dengelerinde hangi ağırlığa sahip olduğumuzu ve nasıl bir rol oynayacağımızı bir kez daha o seçimlerde dünya aleme göstermiştik. İktidarın geri dönülmez bir yönetememezlik krizi içerisine girmesinde bu yenilgi belirleyici olmuştur.

İktidar için hiçbir şey asla eskisi gibi olmadı bundan sonra da olmayacak. İşte bu tarihi anın yıl dönümünde son derece değerli bir forum gerçekleştirdik. Foruma bölgenin çeşitli illerinden çeşitli kurumların temsilcileri, seçilmişlerimiz, üniversite dayanışma koordinasyonu, Boğaziçi Üniversitesi dayanışma öğrencileri, kadın platformları, inanç örgütleri, dernekler, sendikalar ve meslek odaları katıldı. 300’e yakın insanla güzel bir toplantı gerçekleştirdik. Bu buluşmada esas amacımız halka danışarak yolumuza devam etmektir; çeşitli çevrelerle, demokrasi güçleriyle, yöneticilerimizle, halkımızla istişare ederek yolumuza devam etmektir. Nitekim öyle de güzel bir istişare toplantısı oldu.

“Bizler birlikte hareket ettikçe güçleniyoruz, iktidar ise bu güçten korkuyor”

Bu toplantılarımız bundan sonra devam edecek. Bu buluşma da tıpkı Newroz alanlarını dolduran milyonların bir arada olması gibi baskıya ve zulme karşı birlikte mücadele yürütmenin, demokrasi ve özgürlükler için ortak akıl yaratmanın önemini bize göstermiştir. Bizler birlikte hareket ettikçe güçleniyoruz, iktidar ise bu iradeden, kararlılıktan ve toplumsal demokrasi geleneğinden korkuyor. Hep söylüyoruz, korktukça panikliyor, panikledikçe öfkeleniyor, hınç ve intikama yöneliyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bizler bir arada olmaya, birlikte mücadele etmeye, toplumla birlikte tartışmalar yürütmeye ve birlikte yürümeye devam edeceğiz. Bu vesile ile bir kez daha Mardin halkımızı, Mardin’de yaşayan tüm insanlarımızı, oraya gelen tüm dostlarımızı yürekten selamlıyorum.

Her gün kriz üreten, her gün sorunları büyüten, eşitsizlik ve adaletsizlik yaratan, toplumu kutuplaştıran, lime lime dökülen bir yönetim sisteminin altında yaşıyoruz. Sistemin kendisi güçlerin tek adamda toplandığı tekçi bir sistemdir ama ürettiği sorun ve krizler çokludur. Bu sistemde denetim yoktur, halk yoktur, yurttaş yoktur. Bu sistemde tek adam vardır, tek adam etrafına çöreklenmiş gruplar ve buradan nemalanan sermaye grupları vardır, yandaşlar vardır. İşte halktan kopuk, halkı hiçe sayan, yurttaşı yok eden böyle bir anlayışla yönetiliyor ülke. Bu ülkenin sorunlarını böyle bir anlayışla çözmenin mümkün olmadığını her seferinde her olayda yeniden yaşıyoruz ve yeniden tecrübe ediyoruz.

Güvenlik Yasası meselesinde bir kez daha Meclis’in iradesine darbe yaptılar

Geçen hafta Güvenlik Yasası maddelerine geçilmesi, muhalefet gruplarının çoğunluk oylarıyla reddedilmişti. Bu sistemin, kurumları en başta parlamentoyu nasıl hiçleştirdiğinin çarpıcı bir örneğini yaşadık o gün. İçtüzüğü zorlayarak, oylamayı yenileyerek, yine kendi çoğunluklarıyla yasanın görüşülmesine geçilmesini kabul ettiler. Böylece parlamentonun iradesine bir kez daha darbe indirmiş oldular. Parlamentoyu değil, Saray’ı esas aldıklarını gösterdiler. Ülkede Saray’ın iradesinin her şeyden üstün olduğunu gösterdiler.

Kaybedince seçim yenileme alışkanlığını biliyoruz. 7 Haziran’da gördük bunun örneğini. 7 haziran sonuçlarını geçersiz kıldılar. 1 Kasım’a darbe seçimle gittiler. Ardından 31 Mart’ta da aynı durumu yaşadık, bunu da hep birlikte gördük. Aynısını o gün de yaptılar. İstanbul seçimlerini yenildiler ama kazanamadılar. Bu kez daha büyük kaybettiler. Yani bu yöntemlerle kazanamayacaklarını her seferinde gösteriyoruz. Göstermeye devam edeceğiz. Bunun da sonuçlarını önümüzde konulacak ilk sandıkta kendilerine yaşatacağımızı bir kez daha hatırlatalım.

“Acı tecrübelerini HDP yaşattığı için HDP’ye saldırıyorlar”

Meclis’teki oylamada yaptıkları şey de bundan farklı değildi. Seçimi kaybedince hemen oyun bozanlık yapmak ve kuralları değiştirip seçimi kazanmak. Ama bunun bir sonucu, bir sınırı var. İlk seçimde bunun en acı tecrübesini hep birlikte kendilerine yaşatacağız. Bu tecrübeyi yaşadıklarında en etkili gücün HDP olduğunu da göstereceğiz. O nedenle HDP’ye saldırıyorlar, HDP’yi denklem dışı bırakmaya çalışıyorlar. Ama biz seçimde ve seçim dışı bütün alanlarda bu ülkenin kilit gücü olduğumuzu kendilerine göstereceğiz. Göstermeye devam edeceğiz. Demokrasi mücadelesi alanında, özgürlükler için mücadelede, kadın hakları için mücadelede, iş aş ekmek için mücadelede göstereceğiz, göstermeye devam edeceğiz. Tanımadıkları iradeyi nasıl tanımak zorunda kalacaklarını bu güçlü demokratik mücadele kendilerine gösterecektir.

O gün oylamasını tekrarladıkları İç Güvenlik Yasası benzeri o düzenleme ne getiriyordu? Bu bir fişleme yasasıydı. Şimdi Meclis’te geçen bir yasa. OHAL’i kalıcı hale getirme çabasıdır o yasa. Bunun gibi başka örnekler var, en son örneği bununla ortaya koydular. Darbeci zihniyetin ürünü bir yasa bu. 28 Şubat’ın devamı bir yasadır o. Toplumla mücadele yasasıdır. İktidarlarını koruma ve kollama adına her yolu mubah saymalarının başka bir adıdır.  Bu ülkenin yurttaşlarını tehlike olarak gören, hemen her alanı güvenlik zinciri ile kuşatmaya çalışan bir zihniyet var karşımızda.

“Korku salan bir iktidar varsa onun karşısında da cesaretin sembolü HDP var”

İşsizliğe yoksulluğa çare aramazlar. Tek bildikleri güvenlikçi yasalarla, polis uygulamalarıyla, yargı operasyonlarıyla halkı tehdit etmek ve sindirmeye çalışmaktır. Yapmaya çalıştıkları şey korku salarak iktidarlarını devam ettirme çabasıdır. Ama biliyorsunuz korkunun ecele faydası yok. Bir yerde korku salan bir iktidar varsa, karşısında cesareti temsil eden güçler olduğu sürece başarılı olması mümkün değil. İşte HDP o cesaretin sembolüdür. HDP o cesaretin adresidir. HDP bu umudun kaynağıdır. O nedenle uğraşıyorlar bizimle.

Evet, yargıyı da ellerine bir aygıt olarak alıyorlar. Bir nevi arka bahçe haline getiriyorlar. Yargıyı kullanarak toplumu dizayn etmeye, muhalefeti sindirmeye çalışıyorlar. Adaleti ülkenin temeli olmaktan çıkarıp saraylarının kolonu haline getirdiler.

“Gergerlioğlu bu halkın vekilidir, halkın vicdanıdır”

Yargı sistemi iktidarın siyasi gündemine, ajandasına göre pozisyon almakta ve karar vermektedir. İktidar işareti verdiğinde yargı harekete geçmektedir. Özellikle bunun son ve çarpıcı örneğini Ömer Faruk Gergerlioğlu vekilimizin vekilliğinin düşürülmesine giden süreçte ve sonrasında hep birlikte gördük. Ömer Faruk Gergerlioğlu arkadaşımız halkın vekilidir, halkın vicdanıdır. HDP’nin mücadelesinin sembollerindendir. Çünkü HDP bu halkın vicdanıdır, vicdan mücadelesinin adresidir. Ömer Faruk Gergerlioğlu da vicdanları harekete geçiren biridir, yılmaz insan hakları mücadelesiyle bu sistemi, bu iktidarı fena halde ürkütmüştür.

O nedenle hakkındaki mahkumiyet kararı hızla onanmış, hızla Meclis’e getirilmiş, okunmuş vekilliği düşürülmüştür. O nedenle Meclis’te adalet nöbeti tutarken sabah namazı için abdeste gitmişken yaka paça götürülmüştür polisler tarafından. Ardından genel merkezimizde devam etti Adalet Nöbeti’ne. Adalet Nöbeti’ni sona erdirdiğinde son günü evinde geçirmek üzere ailesinin yanına gitti. Orada da büyük bir zorbalıkla baskın yaptılar, işkence yaptılar, darp ettiler, zulüm uyguladılar. Ama Sevgili Ömer Faruk Gergerlioğlu hiçbir şekilde boyun eğmedi, sözünü kısmadı, başını dik tuttu. Bu onlara büyük bir dertti. HDP budur. HDP onuru ayakta tutmanın, başı öne eğmemenin adıdır. O nedenle onlara dert olmaya devam edecektir. O nedenle her gün HDP’ye saldırı için buldukları her imkanı pervasızca kullanmaya devam ediyorlar.

“Partimize saldırmanın, hedef göstermenin, AYM’yi tehdit etmenin adı faşizmdir”

Her gün yandaş kanallardan iftira atmaya devam ediyorlar. İktidarın küçük ortağı hedef göstermeyi sürdürüyorlar. Hatta partimizi hedef göstermeyi ve yargıya talimat vermeyi aştı artık, yargıyı açıkça tehdit ediyorlar. AYM’yi çok açık bir şekilde tehdit ediyorlar. AYM Başkanını hedef gösterebiliyorlar. Bu anlayış nedir diye sorarsanız, bunun kitaplarda da siyaset biliminde de adı açıktır. Bu faşist bir zihniyettir. Ülkeye giydirmeye çalıştıkları sistem de tam budur. Faşizm. İşte bu faşizme geçit vermeyen halkların mücadelesidir. HDP’nin kararlı ve cesur yürüyüşüdür. Bunda başarılı olamayacaklar, bunu biliyoruz. Tekrar söylüyoruz, bu ülkede vicdanlı yargıçlar var. Bu ülkenin büyük çoğunluğu o vicdanı bilir ve taşır. Buna bu ülkenin vicdanlı insanları da vicdanlı yargıçları da vicdanlı aydınları da emekçileri de kadınları da gençleri de geçit vermeyecektir. Tekrar söylüyoruz, faşizme geçit yok.

Baştan beri Gergerlioğlu arkadaşımızın mücadelesi, partimizin mücadelesidir. Baştan beri Ömer Faruk arkadaşımızın iradesini esas alarak yürüdük. Kendisi nasıl yürüyecekse parti yönetimi olarak onunla birlikte yürüyeceğimizi söyledik. Baştan beri bunu söyledik, sonuna kadar da öyle yaptık. İşte biz birlikte güç olduğumuzda kendi gücümüzü başka alanlarda başka güçlerle birleştirdiğimizde, bu ülkenin karanlık yolculuğunu bitireceğiz. Bunu buradan ilan edelim ve herkesin de bunu böyle bilmesi gerektiğini tekrar hatırlatalım. Halk çaresiz değildir, bu iktidara mahkum ve mecbur değildir. Her alanda mücadeleyi demokrasi, özgürlük, emek ve barış için, ekmek ve aş için birleştirerek büyütüyoruz.

“Kadınların mücadelesi iktidarın en büyük korkularından biridir”

Kadın Meclisimiz dün “Kadın Yoksulluğuna Hayır” kampanyasını başlattı. Kadınların yaşadığı her yerde kadın yoksulluğuna karşı mücadeleyi kadınlarla birlikte yükseltmenin başlangıcıydı bu. Bu güçlü yolculuğun nasıl yürüyeceğini hep birlikte göreceğiz. Kadınlar yürümeye devam ediyorlar, haklarını gasp eden bu iktidara, emeklerini gasp eden bu sömürü ve talan düzenine karşı güçlü bir şekilde devam ediyorlar. Bu da iktidarın en büyük korkularından biridir.

İktidar sadece adalet ve siyaset zeminini yıkmakla kalmıyor. Esasen buna bağlı bir sonuç da ekonomideki çöküştür. Ekonomik kriz demek bunu biraz fazla basitleştirebilir. Ekonomide bir çöküş yaşanıyor ve bunun altında kalanlar yoksul emekçi halklarımızdır. Bu çöküşün her şart altında nimetini yiyenler de vardır. O nedenle kriz kelimesi herkesi eşit vuruyor gibi bir algı yaratır. Kriz  kelimesi yetersizdir. Bir ekonomik çöküş yaşıyoruz. Bunun faturasını da yoksul halka, emekçilere, işsizlere, kadınlara, gençlere çıkarmak istiyorlar. Ekonomik kriz dediğiniz anda tablonun öbür tarafına bakarsanız, yandaş sermayenin nasıl büyüdüğünü görürsünüz. Oraya akan milyar dolarları görürsünüz.

“İnsanlar ekmeklerinin nasıl ve kimler tarafından gasp edildiğini görüyor”

Merkez Bankası’nın – tırnak içinde söylüyorum – “kaybolan” 128 milyar dolarlık rezervinin nereye aktığını görürsünüz. İşte bu nedenle bu sistem ülke ekonomisini yoksulların, emekçilerin üzerine çökertmeye çalışıyor. Bizim buradaki mücadelemiz emekçi hakları içindir, halkın refahı içindir, sosyal adalet içindir. Rant ve talan düzenine son vermek içindir. Ekonomi ve Sosyal Politikalar Komisyonumuz ve diğer komisyonlarımız bir süredir iş ve aş programlarını yürütüyorlar ve orada gördüklerimizi halk ile paylaşıyoruz. İnsanlar ekmeklerinin gasp edildiğini görüyorlar. Ama sadece bunu görmekle kalmıyorlar. Nasıl ve neden gasp edildiğini de görüyorlar. Bu iktidarın sürekli otoriterleşen, herkesi tehdit eden her yere korku salmaya çalışan anlayışının aynı zamanda ekmeğin gaspı, işin gaspı olduğunu görüyoruz. Kurtuluş; özgürlüğü gasp edilen hakları yok edilmek istenen kadınların, ekmeği elinden alınmak istenen emekçilerin, umutsuzluğa sevk edilen gençlerin ortak mücadelesinden geçiyor. HDP bu ortak mücadelenin en sağlam sütunudur.

Bu sistemde bu kadar yolsuzluk, bu kadar talan nasıl olabiliyor? Çünkü denetim yok, yurttaş kavramını ortadan kaldırdılar. Toplumu tebaa yığını olarak görüyorlar. Hiçbir şekilde şeffaflığa izin vermiyorlar. Neler olup bittiğini, halkın kaynaklarının kimden alınıp kime verildiğini ortaya koyacak hiçbir yolu denemiyorlar. Böyle denetimsiz, şeffaflıktan yoksun bir sistemin sürekli kötülükler ve çürümüşlük yaratması kaçınılmazdır. Bu düzenin adı “Kürşatlar Düzeni”dir. Yetiştirdikleri yeni nesil de “Kürşat Nesli” olmuştur. Bu ülkeye vaat ede ede geldikleri yer “Kürşatlar Düzeni, Kürşatlar Nesli”dir. Bunu reddediyoruz.

“Vatandaş borç içinde boğuluyor, yandaşlar semirtiliyor”

Bugün her 100 kişiden 70’i borçludur bu ülkede. Zengin fakir arasındaki uçurumda Avrupa’daki 33 ülke arasında Türkiye 2. sıradadır. En zengin  yüzde 10, toplam servetinin yüzde 80’den fazlasına sahiptir. Yurttaşa sırtını dönmüş bu rant iktidarı 173 firmanın 35 Milyar TL’lik borcunu ödeyerek kapattı. Ama vatandaşın borcunu katmerleştirerek artırıyor. Vatandaş borç içinde boğuluyor. Yandaş sürekli devlet kaynaklarıyla semiriliyor. Bu adaletsizlik devam edemez. Bunu mutlaka ama mutlaka halkların, emekçilerin ortak mücadelesi ile durdurmak zorundayız. Bu bizim görevimizdir, bu ülkenin halklarına, emekçilerine karşı borcumuzdur.

Böyle bir vicdansızlığı bu halka reva gören bir yönetim anlayışı var. Bakın Ziraat Bankası ne yapıyor; 2000’e yakın çiftçi borcunu ödeyemediği için arazilerini satışa çıkarıyor. Bunların traktörlerine haciz konuyor. Çiftçi malını mülkünü satmak zorunda bırakılıyor. Gerçekten açlığa mahkum ediliyor. Bunların hiçbiri bu iktidarın umurunda değil. Bu iktidarın yandaş medyası bunlar yokmuş gibi davranıyor. Ama bu ülkenin en derin gerçeği, en acı hakikati işte budur. Yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik ve sefalettir. Bu düzen değişecektir, bu düzen mutlaka değişecektir.

Açlık sınırı 2517 lira bu ülkede, asgari ücret bunun azıcık üzerinde. Yani yoksulluk sınırının altında. Neredeyse asgari ücret açlık ve sefalet ücreti haline getirilmiş. Asgari ücretliden vergi alınmasın diyoruz, kanun teklifi veriyoruz. Bunu çıkarmak çok kolay ama reddediyorlar. Bunun yerine fişleme yasasını apar topar getirip çıkarıyorlar. Niye eğer açlığı yok edemiyorsanız açları kontrol etmek zorundasınız. Açlıkla mücadele etmiyorsanız, açlarla mücadele etmek zorundasınız.

“Yoksulluk arttıkça yoksulları susturmaya çalışıyorlar”

Yoksulluğu ortadan kaldıramıyorsanız yoksulları susturmak zorunda kalıyorsunuz. İşte bu fişleme yasası ve buna benzer tüm uygulamalar tam da bunun için. Yoksulları susturma ve yoksulların sesini kısmak yoksulları ebedi yoksulluğa mahkum etmektir. Bunun hepimiz farkında olmalıyız. Bunu hepimiz, her an aklımızda tutmalıyız. Bir ülkede demokrasiyi ortadan kaldıran bir iktidar varsa, demokratlarla mücadele eder. Bir ülkede eğer özgürlüğü ortadan kaldıran bir iktidar varsa, elbette özgürlük savunucularını hedef alır. Bir ülkede yoksulluğu sürekli büyüten bir iktidar varsa elbette yoksulları hedef alır, onları susturur. Bizler özgürlük, demokrasi, barış isteyen; onurlu bir yaşam isteyen; işinin, aşının peşinde, ekmeğini onurlu bir şekilde kazanıp onurlu bir yaşam sürmek isteyen insanların partisiyiz, bu mücadelenin partisiyiz. Bu mücadelede bir milim bile sapmayacağız, Yolumuzdan asla şaşmayacağız.

Daha ne kadar veri aktaralım bilmiyorum, dün enflasyon rakamları açıklandı. O da TÜİK verileri tabii. Yüzde 16,19. Ama halkın gerçek enflasyonu en az yüzde 30 belki yüzde 40 belki 50 olabilir. Yoksulluğu bu kadar açık ortaya koyan servet transferi, kaynak transferini bu kadar güçlü yaratan başka bir mekanizma olamaz. Faiz, rant, enflasyon ekonomisi. Bu ne demek? Halkın cebindekini, bir avuç sermayeye sürekli olarak aktarmak demektir. Bu iktidarı ayakta tutan da sürekli rant aktardığı bir grup yandaş sermayedir. Elinde tuttuğu medya araçlarıyla hayatın diğer alanlarını kontrol etmek için beslediği güvenlik aygıtıyla, yeni istihdam ettiği bekçileriyle ve tabii sokağa saldığı başka güçlerle düzeni devam ettirmek istiyor. Bu sadece bir sömürü düzeni değil, aynı zamanda ve zaten bu nedenle bir zorbalık düzenidir. Bir zulüm düzenidir. Bu zulüm düzeni hep birlikte değiştirilmelidir. Değişecektir, mutlaka değişecektir.

Aynı tabloyu pandemide de yaşıyoruz. Her seferinde bunu anlatıyoruz. Sağlık sistemi de bir müşteri sistemine dönüştürülmüştür. Bir rant sisteminin güçlü bir halkası haline getirilmiştir. Pandemi ile mücadeleyi esas alan bir mücadeleyi bu iktidar yürütemez. Çünkü kurulan sistem, halk sağlığını esas almıyor. Sermayeyi kollayan rantı gözeten bir sistem kurulmuştur. O nedenle sürekli olarak tedbirler alıyorlar ama işlerine geldiği gibi kısaltıp uzatıyorlar, sokağa çıkma yasağını keyfi olarak uyguluyorlar. Aşı konusunda hiçbir şeffaflık yok. Bunca zamandır söz veriyorlar. Her seferinde sözlerini tutmadıkları gibi yeni yeni yalanlarla ortaya çıkıyorlar. Bütün bunların faturası halkın sağlığına, halkın hayat hakkına çıkıyor.

İşte geçen gün yaşadığımız o acı olay tüylerimizi ürperten o acı olay… Aslı Özkısırlar kardeşimizin hastane bulamadığı için hayatını kaybetmesi. Bir yandan Aslı gibi insanlar hastane bulamadıkları için, doktora gidemedikleri için hayatlarını kaybediyorlar, bir yandan yandaşa, Londra’ya ambulans helikopter gönderebiliyorlar. Kimin parasıyla kime hizmet ediyorsunuz? Bu, halkın parasıyla yandaşa hizmettir. Bu halkın geliriyle, bu halkın ürettiği kaynaklarla halkın hayatını yok saymak, ama yandaşı el üstünde tutmaktır. Bu her türlü yozlaşmanın zaten temel meselesidir. Kürşatlar Düzeni veya Kürşat tek bir örnek değildir. Bu sistemin şifresidir. Bu şifreyi kurcaladığınızda sistemin gerçek yüzü ortaya çıkacaktır. O nedenle üstünü örtmeye çalışıyorlar. O nedenle Kürşat meselesini geçiştiriyorlar. Ama bu ülkenin vicdanlı insanları, bu ülkenin halkları, bu sistemin şifrelerini ve mekanizmalarını görüyor. Bunu nasıl gördüğünü de ilk seçimde bu iktidara çok güçlü bir şekilde gösterecektir.

“Kadınların mücadele ve inşa hattı bu ülkeyi özgürlüğe götürecek en sağlam yoldur”

Ekonomiyi yönetemeyen, pandemiyi halk sağlığı aleyhine yöneten, ancak kriz üreterek ayakta durmaya çalışan iktidarı en çok korkutan kadınların mücadelesidir. Türkiye’de anayasayı zaten rafa kaldırdı bu iktidar. Toplumu anayasasız yönetmeye çalışıyor. Kötü bir anayasa bile artık mevcut değil. Kuralsız, keyfi bir yönetim kuruyor. Kadınların anayasası olan İstanbul Sözleşmesi’ni de bir gece yarısı operasyonu ile aynı keyfiyetle feshediyor. Böylece kadınları güvencesiz bırakabileceğini sanıyor. Ama biz biliyoruz ki kadınlar binbir emekle elde ettikleri haklarından asla vazgeçmeyeceklerdir. Kadınları erkek şiddetinin hedefi haline getiren, cinsel istismardan tecavüze kadar erkekleri cesaretlendiren, erkeklere “kadınlara istediğiniz şiddeti uygulayın, şiddet uygulayan erkekler cezasız kalacak” mesajları veren AKP MHP iktidarı bilsin ki kadınlar çaresiz ve alternatifsiz değildir. Aksine bu ülkedeki en güçlü kesim kadınlardır. En büyük muhalefet gücü kadınlardır. Kadınların mücadele direniş ve inşa hattı bu ülkeyi özgürlüğe götürecek en sağlam yoldur.

Bu iktidar kaybetmeye başladığını biliyor, kaybetmekte olduğunu görüyor. Aslında siyaset biliminin klasik bir belirlemesidir; kaybeden iktidar eğer toplumun rızasına saygılıysa bunun gereklerini yerine getirir. Rızayı kaybetmiş iktidar kendine güveniyorsa rızayı yenilemek için seçimlere başvurur. Ama halka saygısı olmayan halkın iradesini tanımayan bir iktidar toplumun rızasını kaybettikçe baskı aygıtlarına sarılır. Zulme ve zorbalığa yönelir. Topluma güven verebilecekleri inandırıcı ve samimi politikaları yok bunların.

“İktidar siyasi fırsatçılıkla bildiriden darbe tehdidi üretme telaşına girdi”

Bu iktidar çözüm gücü değildir. Bu iktidar sorun kaynağıdır, kriz üretme merkezidir. Ellerinde hiçbir şey kalmayınca mağduriyet siyasetine sarılıyorlar. İktidar, her zaman yaptığı gibi fırsatları büyük bir kurnazlıkla değerlendiriyor. Emekli amirallerin yayımladığı bir bildiri var.

İktidar her zaman yaptığı gibi siyasi kurnazlık ve fırsatçılıkla bu bildiriden darbe tehdidi üretme ve bunu kullanma telaşına kapıldı. Yani yine mağduriyet edebiyatına sarıldı.

19 yıldır iktidardalar, 19 yıldır mağdurlar. Eğer gerçekten mağduriyetten kurtulmak istiyorlarsa iktidarı bıraksınlar. Çünkü iktidarda kaldıkları sürece mağdur oluyorlar. Bir iktidar bunca zaman nasıl sürekli mağdur oluyor bunu çözmek için büyük dehalar gerekiyor. Ya da durum çok farklı. Halkın rızasını kaybedince yapabilecekleri tek şey bu tür siyasi fırsatçılık ve kurnazlıklardır.

“Milyonlarca oy alan partimize kapatma davası açtırmak demokratik siyasete darbe girişimi değil midir?”

Darbeler bu ülkede büyük yıkımlara ve tahribatlara neden olmuştur. Bunlar bizim çok iyi bildiğimiz gerçeklerdir. Askeri ya da sivil bütün darbelere karşı her zaman en açık tutumu alan ve her türlü darbeci zihniyetle mücadele eden bir siyasi geleneğe sahibiz. Buradan bir kez daha hatırlatalım; tüm sorunların çözüm yolu demokrasidir, siyasettir. Demokratik siyasettir. Bunun dışındaki her yaklaşıma ve uygulamaya karşı bizim tutumumuz nettir. Ama bir bildiriden bir darbe tehdidi üretmeye çalışan iktidara da şunları hatırlatalım. Eş genel başkanlarımızdan belediye eşbaşkanlarımıza kadar binlerce arkadaşımızın haksız, hukuksuz bir şekilde tutuklanmasının adı nedir, darbe değil midir? Bu bir darbeci icraat değil midir? Seçme ve seçilme özgürlüğünü yok saymak, halkımızın belediyelerini kayyımlarla işgal etmek halkın iradesine darbe değil midir? Milyonlarca oy alan partimiz hakkında kapatma davası açtırmak demokratik siyasete darbe girişimi değil midir? Ömer Faruk Gergerlioğlu, Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekilliğini haksızca ve hukuksuzca düşürmek halk iradesine bir darbe değil midir? 15 Temmuz sonrası OHAL ilan ederek 100 binlerce kamu çalışanın KHK ile işten atmak, gazete ve TV’leri kapatmak darbeci bir uygulama değil midir? İstanbul Sözleşmesini tek taraflı bir tasarrufla feshetmek kadın kazanımlarına yönelik bir darbe değil midir? Anayasayı, hukuku rafa kaldırmak darbelerin temel özelliğidir. Bu iktidara yönelik en küçük eleştiriye dahi tahammül göstermemek, bir tweet atanı, bir röportaj vereni tutuklatmak yurttaşa karşı darbe değil midir? 28 Şubat’ın ürünü olan Güvenlik Yasasını darbe mantığı ile yürürlüğe sokmak aynı şey değil midir?

“İktidar darbe karşıtlığı konusunda samimi ise kendi icraatları ile yüzleşsin”

Bu iktidarın darbeci anlayışla herhangi bir sorunu yok. Bu iktidarın darbecilerle hesaplaşma konusunda en ufak bir samimiyeti de olamaz. Eğer gerçekten darbeci zihniyetle, darbeci herhangi bir girişimle hesaplaşma konusunda samimi ise bu iktidarın yapacağı ilk şey kendi icraatları ile yüzleşmektir. Eğer cesareti varsa bu iktidar aynaya bakar. O zaman bu ülkede hangi anlayışın darbecilikle nasıl bir içi çelik yaşadığını görür. Bizim duruşumuz ve anlayışımız nettir. Biz siyaset dışı, demokrasi dışı hiçbir arayışa prim vermeyiz. Her türlü siyaset dışı arayışın karşısındayız.

Bugün demokrasiyi rafa kaldıran, siyaseti lağveden iktidarın bizatihi kendisi sürekli bir darbe sarkacının merkezi, kaynağı haline gelmiştir. Bir darbe mekaniği yaratmıştır bu iktidar. Bu sarkaçtan ve kıskaçtan her türlü darbe tartışmasından uzaklaşabilmek, bundan kurtulabilmek için tek çare vardır güçlü demokrasi, gerçek adalet. Bunu kurabildiğimiz oranda hiç kimse, hiçbir şekilde darbe tartışmasına girebilecek zemini bulamaz. Girse de bir karşılık bulamaz. İşte HDP’nin gerçek duruşu budur. Gerçek demokrasi duruşudur bu. Darbeciliğe karşı en etkili mücadele hattıdır. Biz de bu iktidara, bu darbeci zihniyeti nedeniyle, en geniş demokrasi bloğu ile birlikte karşı koyma çağrımızı bu nedenle yapıyoruz. Her türlü karanlık senaryoyu ortadan kaldıracak gerçek demokratik zeminini ve gerçek adalet zeminini hep birlikte kurmak için. İşte buradayız ve bu yolda devam ediyoruz, devam edeceğiz.

“Türkiye’yi askeri ve sivil darbe tartışmalarından kurtaracak olan HDP fikriyatıdır”

Elbette, bizler geçtiğimiz bu karanlık ortamdan dönemden aydınlık bir geleceğe doğru yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Tehditler bizi yıldıramaz. Zorbalıklar bizi yolumuzdan alıkoyamaz. Türkiye’yi askeri ve sivil darbe tartışmalarından kurtaracak olan şey HDP’nin temsil ettiği, mücadelesini verdiği demokratik siyaset, eşit ve özgür yaşam fikriyatıdır. Yani demokratik cumhuriyettir. AKP – MHP demokratik siyasete darbe sürecini devamlı hale getirmek için her gün kürsüden, Saray’dan halkı korkutmaya sindirmeye çalışırken bizler bu anlayışa ve uygulamaya karşı itirazlarımızı ve sesimizi daha fazla yükseltmeye, cesareti örgütlemeye devam edeceğiz.

Hiç kimse sakın karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılmasın. Bildiğimiz yolda, yoldaşlarımızla, demokrasi güçleriyle, kadınlarla, gençlerle, emekçiler hep birlikte inançla, kararlılıkla, önümüze hangi engel çıkarılırsa çıkarılsın yolumuza devam edeceğiz. Bu ülkeyi mutlaka ama mutlaka güçlü demokrasiye, gerçek adalete ve bunların üzerine kurulu bir barışa kavuşturacağız. Yolumuz açık olsun.”

Paylaşın