Yabani Pirinçli Mantar Çorbası, Malzemeleri, Hazırlanışı

Sevdikleriniz için iyi bir çorba tarifi mi arıyorsunuz? Tavuklu nane çorbası aradığınız çorba tarifi olabilir. Öyleyse hemen verilen adımları takip edin ve bu kolay tarifi sevdikleriniz için yapın! 

Haber Merkezi / Tarifi denedikten sonra yorum bölümüne değerlendirebilirsiniz.

Malzemeleri;

1 yemek kaşığı zeytinyağı
Yarım beyaz soğan, doğranmış
0,25 su bardağı doğranmış kereviz
0,25 su bardağı doğranmış havuç
1,5 su bardağı dilimlenmiş taze beyaz mantar
0,5 su bardağı beyaz şarap veya 1/2 su bardağı düşük sodyumlu, yağsız tavuk suyu
2,5 su bardağı düşük sodyumlu, yağsız tavuk suyu
1 su bardağı yağsız yarı yarıya
2 yemek kaşığı un
0,25 çay kaşığı kurutulmuş kekik
Karabiber
1 su bardağı pişmiş yabani pirinç

Hazırlanışı;

Tencereye zeytinyağını koyup orta ateşte ısıtın, doğranmış soğan, kereviz ve havuçları ekleyin, yumuşayana kadar pişirin, mantarları, beyaz şarabı ve tavuk suyunu ekleyin, kapağını kapatın ve iyice ısıtın.

Bir kasede süt kremasını, unu, kekiği ve karabiberi karıştırın, ardından pişmiş yabani pirinci ekleyip karıştırın, pirinç karışımını sebzelerle birlikte sıcak tencereye dökün, orta ateşte pişirin.

Koyulaşıp kabarcıklar oluşana kadar sürekli karıştırın. Ilık servis edin. Afiyet olsun…

Paylaşın

Mars’ın Uydusu Var Mı?

Kızıl Gezegen olarak da bilinen Mars, 1610 yılında keşfedildiğinden bu yana insanoğlunun hayal gücünde büyük bir rol oynuyor. Ancak gezegenin uyduları pek itibar görmüyor: Phobos ve Deimos.

Haber Merkezi / Bu uydular, 1877 yılında Amerikalı astronom Asaph Hall tarafından keşfedilmiştir. Phobos, Mars’a daha yakın ve daha büyük olan uydudur, yaklaşık 22 km çapındadır, Deimos ise yaklaşık 12 km çapındadır. Her ikisi asteroid benzeri gök cisimleridir.

Phobos

1877’de Asaph Hall tarafından keşfedilen Phobos’un adı, Yunan mitolojisindeki korku tanrısı Phobos’tan gelir. Yaklaşık 22 km çapında olan Phobos, düzensiz, patates şeklinde bir gök cismidir.

Phobos, Mars’a yaklaşık 6 bin km mesafede dolanır. Bu, bir gezegen uydusunun ana gezegenine en yakın yörüngelerden biridir. Phobos, Mars etrafında bir turu yaklaşık 7 saat 39 dakikada tamamlar, bu da Mars’ın kendi ekseni etrafındaki dönüş süresinden (bir Mars günü: ~24.6 saat) daha hızlıdır. Bu nedenle Phobos, Mars gökyüzünde batıdan doğuya doğru hareket eder gibi görünür.

Phobos’un yüzeyi kraterlerle kaplıdır ve en büyük krateri Stickney Krateri’dir (yaklaşık 9 km çapında). Yüzeyde ayrıca toz ve gevşek kayaçlardan oluşan bir regolit tabakası bulunur. Phobos’un düşük yoğunluğu (1.9 g/cm³), onun muhtemelen gözenekli bir yapıya sahip olduğunu ve bir yığın moloz asteroidi olabileceğini gösteriyor.

Phobos, Mars’a çok yakın olduğu için gezegenin yerçekimi etkisiyle yavaş yavaş ona yaklaşıyor. Phobos’un yaklaşık 30 – 50 milyon yıl içinde ya Mars yüzeyine çarpacağı ya da tidal kuvvetler tarafından parçalanarak bir halka sistemi oluşturacağı tahmin ediliyor.

Deimos

Deimos da Phobos gibi 1877’de Asaph Hall tarafından keşfedildi. Deimos’un adı, Yunan mitolojisindeki dehşet tanrısı Deimos’tan gelir. Yaklaşık 12 km çapında olan Deimos, Phobos gibi düzensiz şekilli ve asteroid benzeridir.

Mars’tan yaklaşık 23 bin 500 km mesafede döner ve bir turunu yaklaşık 30 saat 18 dakikada tamamlar. Bu, Mars’ın dönüş süresinden daha yavaştır, bu yüzden Deimos gökyüzünde doğudan batıya doğru hareket eder.

Deimos’un yüzeyi de kraterlerle kaplıdır ancak Phobos’a göre daha pürüzsüz görünür, çünkü yüzeyindeki kraterler daha fazla regolit (toz ve kaya parçaları) ile doludur. En büyük kraterleri Swift ve Voltaire olarak adlandırılmıştır.

Deimos’un yoğunluğu da oldukça düşüktür (1.5 g/cm³), bu da onun gözenekli bir yapıya sahip olabileceğini düşündürmektedir.

Phobos ve Deimos’un kökeni hala tartışmalıdır. En yaygın teori, bu uyduların Mars tarafından yakalanmış asteroidler olduğu yönündedir, çünkü yapıları ve düşük yoğunlukları, Jüpiter ile Mars arasındaki asteroid kuşağındaki C-tipi (karbonlu) asteroidlere benzerler.

Başka bir teori, bu uyduların Mars’ın oluşumu sırasında gezegenin çevresindeki malzemelerden oluştuğunu öne sürmektedir.

Paylaşın

NASA, Mars’ta Gizemli “Yeşil Noktalar” Keşfetti

NASA’nın Perseverance keşif aracı, Mars’ta “Serpentine Rapids” adı verilen bölgede “yeşil noktalar” keşfetti. Dünya’da bu lekeler mikropların faaliyetinin bir işareti olabiliyor.

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Mars’ta da aynı şeyin olduğunu gösteren hiçbir şey bulunmadığı uyarısını yaptı. Ancak bunun kayadaki ilginç ve beklenmedik bir özellik olduğunu ve gezegende önemli bir bulguya işaret edebileceğini belirtti.

Sözkonusu keşif, Perseverance aracının Mars yüzeyindeki bir kaya parçasını kazımasıyla yapıldı. Açtığı 5 santimetrelik kısım, kayada beyaz, siyah ve yeşil lekelerden oluşan, NASA’nın deyimiyle “çarpıcı bir renk dizisi” olduğunu gösterdi.

En büyük sürprizlerden biri de bu kısımda bulunan koyu yeşil renkli lekelerdi. Bu lekeler, etraflarında bulanık ve açık yeşil kenarları olan koyu tonlu kısımlardan meydana geliyor.

Dünya’da pas rengi ya da kanımızdaki kırmızı renk olan oksitlenmiş iyondan oluşan kırmızı kayalar var. Mars’takilere benzer kayalarda bu türden yeşil lekeler görülebiliyor ve bunlar suyun kayaya dönüşmeden önce tortudan akmasıyla oluşuyor. Bu da kimyasal reaksiyonu değiştiriyor ve geride farklı, yeşil renkli bir kimyasal bırakıyor.

Mikroplar bazen Dünya’da bu sürece dahil oluyor. Ancak mikrobik yaşam gerektirmeyen sülfür ve demir arasındaki etkileşimler de dahil başka nedenlerle de meydana gelebiliyor.

NASA’nın Perseverance’ın diğer araçlarını yeşil lekelerin üzerine yerleştirerek bileşimlerini daha iyi anlamak için yeterli alanı yoktu. NASA, bunun bir “gizem” olarak kaldığını belirtti. Ancak uzay ajansı, Mars kayalarında benzer ve beklenmedik özellikler aramaya devam edecek ve bunları keşfedip belki de uzaylı yaşamın ipuçlarını bulmayı umacak.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Mars’ta “Yaşam” Buz Birikintilerinin Altında Saklanıyor Olabilir Mi?

Mars’ta herhangi bir yaşamın olup olmadığını hala kesin olarak bilmiyoruz… Yeni bir araştırma, Mars’ın donmuş yüzeyinin altında, eriyik su birikintilerinde saklı mikrobiyal yaşamın var olabileceğini öne sürdü.

Araştırma, bilgisayar modellemesi kullanılarak su buzunun içinden geçen güneş ışığının sığ yeraltı sularında fotosentezi destekleyebileceği gösterdi. Aditya Khuller, “Mars’taki buz tabakaları, dünya dışı yaşam için bakmamız gereken en ulaşılabilir yerlerden biri olabilir” dedi.

Mars’ın her iki yarım kürede 30 ila 60 derece arasındaki orta enlemleri, yeraltı suları için en umut verici yerler olarak kabul ediliyor. Bu alanlar sıcaklık, toz seviyeleri ve güneş ışığına maruz kalma arasında bir denge sağlıyor ve bu da onları gelecekteki keşifler için birincil hedefler haline getiriyor.

NASA’nın Jet İtki Laboratuvarı’ndaki (JPL) araştırmacılar, Mars’ın ultra kalın su buzu birikintilerinin altında bir tür yaşam keşfedebileceklerini düşünüyor.

Nature Communications Earth & Environment adlı hakemli bilimsel dergide yayınlanan yeni bir çalışmada, geçmiş buzul çağlarından kalma toz ve kar yığınlarını tutan bu birikintilerin, Mars’ın son derece ince atmosferinden içeri giren Güneş radyasyonunu engelleyecek kadar kalın ve koyu olabileceğini ortaya kondu.

Araştırmacıların bilgisayar modelleriyle yaptığı deneylerde buzun yüzeyde bozulmadan kalabildiği, ancak Güneş çarptığında eriyerek zararlı Güneş radyasyonunu etkili bir şekilde engellediği ve sonuçta yaşam formlarına hayat verebilecek fotosentez işlemi için uygun bir ortam oluştuğu tespit edildi.

Araştırmacılar, Dünya’da da bu türden koşullara rastlanabildiğini belirtiyor. Gömülü toz parçacıklarının zamanla alttaki buzun erimesine neden olmasıyla ortaya çıkan kraterlere “kriyokonit delikleri” adı veriliyor. Kriyokonit delikleri, Dünya’daki buzullarda ortaya çıkan minik ekosistemlere ev sahipliği yapıyor.

Jet İtki Laboratuvarı’nın internet sitesinde yayınlanan basın açıklamasında, “Bu toz parçacıkları Güneş ışınlarından uzaklaştıkça batmayı bırakır ama yine de yeterli sıcaklığı üreterek etraflarında bir eriyik su cebi oluşturabilir,” ifadeleri yer aldı: Cepler basit yaşam formları için gelişen bir ekosistemi besleyebilir.

Öte yandan bu bulgular, Mars’ta kesinkes yaşam olduğu anlamına gelmiyor. Araştırmanın lideri Aditya Khuller Space.com’a, “Mars’ta yaşam bulduğumuzu söylemiyoruz,” dedi. Khuller, “Orta enlemlerdeki tozlu Mars buz yüzeyinin bugün Mars yaşamı aramak için en elverişli yerleri temsil ettiğine inanıyoruz,” diye ekledi.

Paylaşın

Mars’ta “Su Okyanusları” Bulundu

Mars’ın iç yapısını inceleyen bilim insanları, gezegenin kabuğunun 10 ile 20 km. derinliğinde, yüzeyindeki okyanusları dolduracak kadar, büyük yeraltı su rezervuarı keşfetti.

Mars’ın kutuplarında donmuş su ve atmosferde buhar belirtileri daha önce bulunmuştu, Kızıl Gezegen’de ilk defa sıvı suyun varlığı keşfedildi.

Baş araştırmacı Dr. Vashan Wright, “Mars’taki su döngüsünü anlamak, iklimin, yüzeyin ve iç mekanın evrimini anlamak açısından kritik önem taşıyor” dedi ve ekledi: Yararlı bir başlangıç ​​noktası, suyun nerede olduğunu ve ne kadar olduğunu belirlemektir.

Bilim insanları Mars’ta, gezegenin kayalık dış kabuğunun derinliklerinde sıvı su rezervuarı keşfetti. Bulgular, NASA’nın 2018’de gezegene inen Insight Lander keşif aracından alınan verilerin yeni bir analizine dayanıyor.

Insight Lander, dört yıl boyunca Kızıl Gezegen’in derinliklerinde meydana gelen titreşimleri kaydeden bir sismometre taşıyordu. Bu depremlerin ve gezegenin tam olarak nasıl hareket ettiğinin analizi, sıvı suyun “sismik sinyallerini” ortaya çıkardı.

Mars’ın kutup dairlerinde donmuş su ve atmosferinde buhar olduğuna dair kanıtlar bulunmuştu, ancak gezegende sıvı su bulgularına ilk kez rastlandı.

Bulgular, ABD merkezli Ulusal Bilimler Akademisi Bildirileri’nde yayınlandı.

Insight’ın bilimsel görevi inişinden dört yıl sonra, Aralık 2022’de sona erdi. Bu süre zarfında, robotik uzay aracı 1.319’dan fazla deprem kaydetti.

Bilim insanları sismik dalgaların ne kadar hızlı hareket ettiğini ölçerek, bu dalgaların geçme olasılığının en yüksek olduğu maddeyi tespit etti.

Araştırmaya katılan, California Üniversitesi’nden Profesör Michael Manga, “Aslında bunlar Dünya’da su veya petrol ve gaz aramak için kullandığımız tekniklerle aynı” dedi.

Analiz, Mars kabuğunda yaklaşık 10 ila 20 km derinlikte su rezervuarları olduğunu ortaya koydu.

UC San Diego Scripps Oşinografi Enstitüsü’nden baş araştırmacı Dr. Vashan Wright, “Mars’taki su döngüsünü anlamak, ikliminin, yüzeyinin ve içinin evrimini anlamak için kritik öneme sahip” dedi.

Profesör Manga, suyun “bir gezegenin evrimini şekillendiren en önemli molekül” olduğunu belirtti. Bu bulgunun, “Mars’ın bütün suyu nereye gitti?” sorusunu yanıtladığını söyledi.

Mars’ın yüzeyine dair çalışmalar, antik çağlarda gezegende nehirler ve göller olduğunu gösteriyor. Ancak üç milyar yıl boyunca bir çöldü.

Bu suyun bir kısmı Mars atmosferini kaybettiğinde uzayda kayboldu. Ancak Dünya’daki suyun büyük ölçüde yeraltında olduğunu söyleyen Profesör Manga, “Mars’ta da durumun böyle olmaması için hiçbir neden yok” diyor.

Insight aracı yalnızca bulunduğu yerin altındaki kabuğa ilişkin kayıt yapabildi, ancak araştırmacılar gezegenin her yerinde benzer rezervuarlar olabileceğini söylüyor.

Bu doğruysa, Mars’ın yüzeyinde 800 metreden daha derin bir tabaka oluşturacak kadar sıvı su olduğu tahmin ediliyor.

Ancak Mars’taki yeraltı suyunun yerinin, Mars’a yerleşme planları olan ve bu sudan yararlanmak isteyebilecek milyarderler için iyi bir haber olmadığını belirtiyorlar.

Profesör Manga bunun nedenini sıvı suyun “yer kabuğunun 10-20 km derinliğinde” olmasına bağlıyor. BBC’ye yaptığı açıklamada, “Mars’ta 10 km derinlikte bir delik açmak, (Elon) Musk için bile zor olurdu” diyor.

Bu keşif, Mars’ta bir zamanlar yaşam olduğuna dair kanıt bulmak için devam eden araştırmalara yol gösterici olabilir.

Manga, “Sıvı su olmadan yaşam olmaz” dedi. “Yani Mars’ta yaşanabilir ortamlar varsa, bunlar şu anda yerin derinliklerinde olabilir.”

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Mars’da Yaşamın Olası İzleri Bulundu

NASA’nın Mars keşif aracı Perseverance, Kızıl Gezegen’deki bir kayada eski dönemlere ait olası yaşam izlerini bulmuş olabilir. Araştırma ekibindeki bilim insanları temkinli olmayı sürdürüyorlar. 

NASA ekibinden Kathryn Stack Morgan, incelenen taştaki biyolojik kökeni olabilecek izlere işaret ederek şöyle diyor: Şunu diyoruz “Mars’taki muhtemel bir biyoimzaya sahibiz.”

NASA’nın Perseverance adlı keşif aracından gelen bulgularla çalışan bilim insanları, Mars’ta hayat izi bulduklarını henüz iddia edemese de heyecanlı.

Zira Cheyava Falls adını verdikleri, 60’a 90 santimetre boyutlarındaki kayada, milyarlarca yıl önce Mars’ta yaşamın var olduğunu gösterebilecek izler gördüler. Bu izleri, gezegenin hâlâ sıcak ve sulara sahip olduğu dönemdeki mikroplar yaratmış olabilir.

Bilim insanları fosilleşmiş organizmaya dair bir emare görmese de NASA ekibinden Kathryn Stack Morgan, incelenen taştaki biyolojik kökeni olabilecek izlere işaret ederek şöyle diyor: Şunu diyoruz “Mars’taki muhtemel bir biyoimzaya sahibiz.”

NASA görevinde çalışan bilim insanlarından Kenneth Farley de şu yorumu yapıyor: Şimdiye kadar topladığımız taşlar arasında en ilgi çekicisi. Eğer Dünya’ya getirilebilirse Mars’ta yaşamın hiç görülüp görülmediğine dair soruyu cevaplandırma potansiyeline sahip.

Perseverance, incelediği kayada organik moleküller saptadı. Ayrıca kalsiyum sülfata rastlandı ki akan suyun belirtisi olarak görülüyor. İkisi de hayatın yapıtaşlarının Kızıl Gezegen’de olabileceğini gösteriyor.

Kayadaki leopar desenine benzeyen bir milimetre çapındaki izlerin etrafındaki siyah halkalar da demir fosfat içeriyor. Bu leopar desenine yol açan kimyasal reaksiyonların, mikropların yaşamasını sağlayacak enerjiyi de vermiş olabileceği düşünülüyor.

Perseverence ekibinden Morgan Cable, “Daha önce bu üç şeyi Mars’ta bir arada hiç görmemiştik” diyor.

Bilim insanları, Mars’ın atmosfer, iklim ve akan sulara sahip olduğu dönemde canlı yaşamının olup olmadığını anlamak için bu gezegendeki kayaları inceliyor.

Kızıl Gezegen’deki bu kayanın gelecek yıllarda Dünya’ya getirilerek daha yakından incelenmesi umuluyor. Zira Mars’taki yaşam ihtimaline dair kesin bir şey söylemek için buna ihtiyaç var.

Dr. Kathryn Stack Morgan, “Bence listenin başında bu örnek var” diyerek son keşfin Dünya’ya getirilmesinin önemini vurguluyor.

Ancak örneklerin Mars’tan taşınmasının önünde engeller var. NASA Yöneticisi Bill Nelson, nisanda konuyla ilgili şöyle konuşmuştu: İşin özü şu ki, 11 milyar dolar çok büyük bir maliyet ve 2040’a kadar örnekleri getirememek de kabul edilemeyecek kadar uzun bir süre anlamına geliyor.

NASA örneklerin daha ucuza ve daha hızlı getirilmesi için özel şirketlere başvursa da henüz kayda değer bir sonuç çıkmadı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Bilim İnsanları “Mars’ta Yaşayabilecek” Bitkiyi Buldu

Bilim insanları, çöl bölgelerinde bulunan Syntrichia Caninervis adlı yosunun, kurak, yüksek radyasyon seviyesine sahip ve aşırı soğuk Mars benzeri koşullara dayanabildiğini duyurdu.

Araştırmayı etkileyici olarak nitelendiren Villanova Üniversitesi’nden Prof Edward Guinan, “Mars kolonizasyonu için umut verici bir öncü bitki olabilir” dedi. Yosunun da büyümesi için suya ihtiyaç duyacağını da belirten Edward Guinan, “Gidecek çok yolumuz var” ifadelerini kullandı.

Florida Üniversitesi’nden yosun uzmanı Prof. Stuart McDaniel, “Çöl yosunu yenilebilir değil fakat uzayda başka önemli hizmetler sunabilir” dedi.

Bilim insanları Mars’ta hayatta kalabilecek bir yosun türü belirledi. Zorlu koşullara dayanabilen bitki, Kızıl Gezegen’deki insan yaşamını başlatabilir.

Sıcaklıkların -153 dereceye kadar düşebildiği Mars’ın, insanların yaşaması için uygun koşullara sahip olduğu söylenemez. İnce atmosferi Güneş’ten gelen ısıyı yakalayamadığı gibi, gezegeni ultraviyole radyasyona karşı da koruyamıyor.

Bilim insanları Mars ortamında hayatta kalabilecek çeşitli mikroorganizmaları, alg ve likenleri daha önce test etmişti. The Innovation adlı hakemli dergide dün yayımlanan çalışmadaysa ilk defa bütün bir bitkinin sert koşullarda yaşayıp yaşayamayacağı araştırıldı.

Syntrichia caninervis adlı çöl yosunu, Antarktika’dan Mojave Çölü’ne kadar çeşitli ortamlarda hayatta kalabiliyor. Araştırmacılar yeni çalışmada bu bitkinin -196 dereceye ve yüksek seviyelerde gama radyasyonuna da dayanabildiğini gösterdi.

Ekip, yosunları önce -80 derecede 5 yıla kadar, daha sonra da -196 derecede 30 güne kadar tuttu. Donan bitkiler çözündükten sonra eski hallerine geri dönmeyi başardı. Araştırmacılar dondurulmadan önce kurutulan bitkilerin daha hızlı kendine geldiğini kaydetti.

Çöl yosununun çoğu bitkiyi öldürecek seviyedeki gama radyasyonunda hayatta kaldığı, hatta 500 Gy’de daha iyi geliştiği görüldü. 50 Gy’lik gama radyasyonu, insanları öldürebilecek etkiye sahip.

Ardından Çin Bilimler Akademisi Gezegen Atmosferleri Simülasyon Tesisi’nden yararlanan bilim insanları Mars’taki basınç, sıcaklık ve ultraviyole radyasyona sahip bir ortamda yosunları test etti. Bir hafta boyunca bu ortamda hayatta kalan bitkiler, simülasyondan çıkarıldıktan sonra eski hallerine geri döndü.

Araştırmacılar makalede şöyle yazıyor: Geleceğe bakacak olursak, bu umut verici yosunun Mars’a veya Ay’a götürülerek uzaydaki bitki kolonizasyonu ve büyümesi ihtimalinin daha fazla test edilebileceğini umuyoruz.

Florida Üniversitesi’nden yosun uzmanı Prof. Stuart McDaniel, yer almadığı çalışmanın önem arz ettiğini belirterek şöyle ekliyor: Karasal bitkilerin yetiştirilmesi uzun vadeli uzay görevlerinin önemli bir parçası çünkü bitkiler karbondioksit ve suyu verimli bir şekilde oksijen ve karbonhidratlara, yani insanların hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu hava ve gıdaya dönüştürüyor. Çöl yosunu yenilebilir değil fakat uzayda başka önemli hizmetler sunabilir.

Öte yandan çalışmanın bazı sınırlılıkları var. Prof. McDaniel ve diğer uzmanlar, yosunların Mars toprağında yetişip yetişmeyeceğinin bilinmediğini vurguluyor. Uzmanlar ayrıca bitkinin önemli bir oksijen kaynağı olup olmayacağı sorusunun da cevapsız kaldığını söylüyor.

Villanova Üniversitesi’nden Prof. Edward Guinan, yosunların Mars’ta yetişmek için suya ihtiyaç duyacağını söylese de çalışmanın etkileyici olduğunu da belirtiyor. “Önümüzde uzun bir yol var” diyen Prof. Guinan şöyle ekliyor: Ancak bu mütevazı çöl yosunu, gelecekte Mars’ın küçük bölümlerini insanlığın yaşayabileceği bir hale getirme umudu veriyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Mars’ta Daha Önce Hiç Görülmemiş ‘Kaya’ Keşfedildi

NASA’nın Perseverance Mars keşif aracı, gezegendeki Jezero Kraterini gezerken benzeri görülmemiş bir keşif yaptı; Keşif, bilim insanlarına, bir zamanlar gezegende var olduğu düşünülen hayata dair öngörüler sağlayabilir.

Perseverance, bir zamanlar Jezero kraterini besleyen eski bir nehir kanalı olan Neretva Vallis’i geçerken, koyu renkli kayaların arasında göze çarpan, açık renkli çarpıcı bir kaya keşfetti.

Perseverance görevinin eş lideri Brad Garczynski yaptığı açıklamada, “Washburn Dağı’ndaki doku ve yapı çeşitliliği ekip için heyecan verici bir keşifti, çünkü bu kayalar krater kenarından ve muhtemelen ötesinden getirilen jeolojik hediye torbasını temsil ediyor” dedi ve ekledi: Ancak tüm bu farklı kayalar arasında bir tanesi gerçekten dikkatimizi çekti.

NASA’nın Perseverance Mars keşif aracı, koyu renk kayalardan oluşan bir alanda daha önce hiç görülmemiş açık tonlu bir kaya keşfetti. Bu, Kızıl Gezegen’in jeolojisine yeni bir ışık tutan bir bulgu. Keşif aracı, milyarlarca yıl önce var olan eski bir nehrin kanıtlarını içerdiği düşünülen Neretva Vallis’i geçerken bu kayayla karşılaştı.

Perseverance, engebeli araziden kaçınmak için rotasını değiştirmişti ve Washburn Dağı adı verilen bir tepeye ulaşmak için bir kumul alanından geçiyordu. Keşif aracının yeni rotasında çektiği fotoğraflar tepenin, NASA’nın bazılarını “Mars’ta daha önce hiç gözlemlenmemiş bir tür” diye tanımladığı kayalarla kaplı olduğunu gösteriyor.

Yaklaşık 45 cm eninde ve 35 cm boyundaki kayalardan biri, daha koyu renkli kayalardan oluşan bir alanda tuhaf bir şekilde açık tonluydu. Araştırmacılar kayanın Mars kayaları arasında “eşsiz” olduğunu söyledi. Keşif aracı yeni konumun tabanında, muhtemelen nehir erozyonuyla açığa çıkan eski kayaları ya da kanalı dolduran tortuları temsil eden kayalık açık tonlu çıkıntıları da tespit etti.

Perseverance görevinin eş lideri Brad Garczynski yaptığı açıklamada, “Washburn Dağı’ndaki doku ve yapı çeşitliliği ekip için heyecan verici bir keşifti, çünkü bu kayalar krater kenarından ve muhtemelen ötesinden getirilen jeolojik hediye torbasını temsil ediyor” dedi ve ekledi: Ancak tüm bu farklı kayalar arasında bir tanesi gerçekten dikkatimizi çekti.

Keşif aracındaki aletler, Atoko Noktası diye adlandırılan tuhaf kayanın piroksen ve feldispat minerallerinden oluştuğunu tespit etti. Bazı bilim insanları bu minerallerin muhtemelen Mars yüzeyinin altındaki magmadan geldiğinden şüpheleniyor.

Diğerleriyse Mars’ın farklı bir bölgesinde oluşmuş ve eski nehir kanalı boyunca bugünkü konumuna gelmiş olabileceğini söylüyor. NASA, “Her iki durumda da, ekip Atoko’nun türünün gördükleri ilk örneği olmasına rağmen, sonuncusu olmayacağına inanıyor” dedi.

Son keşif, Perseverance keşif aracı Mars’ta “Marjin Birimi” diye adlandırılan bir bölgede karbonat ve olivin mineral yatakları ararken yapıldı.

Geçmişin kalıntılarını uzun süreler boyunca sakladığı bilindiğinden, yani bu birikintilerde Mars’taki eski uzaylı yaşamının izlerini bulma şansı çok daha yüksek olduğundan bu mineraller araştırmacıların ilgisini çekiyor. NASA’ya göre keşif aracı halihazırda bu bölgede bir kaya çekirdeği örneği toplanıp toplanmayacağını değerlendiriyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Mars’taki Yaşam Arayışları Boşa Mı Çıkacak?

Geçmişte yaşam için uygun koşulların var olduğuna veya olmuş olduğuna dair kanıtların arandığı Kızıl Gezegen’de (Mars) bulunan suyun farklı bir açıklaması olabilir.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Bilim insanları Mars’ın güney kutbundaki buz tabakasının altında sıvı halde su bulunmasının pek mümkün görünmediğini öne sürdü.

Kızıl Gezegen’in yüzeyinde milyonlarca yıl önce su olduğu tahmin ediliyor. Ancak gezegen artık yüzeyinde sıvı halde su barındıracak durumda olmadığından gökbilimciler yerin altındaki işaretleri arıyor.

Avrupa Uzay Ajansı’nın uzay aracı Mars Express’in 2018’de Mars’ın güney kutbundaki buz tabakasına gönderdiği radar sinyalinin güçlü bir şekilde geri yansıması, yüzeyin altında su olduğuna dair teorileri desteklemişti.

Cambridge Üniversitesi’nden araştırmacılar buz yüzeyindeki desenleri inceleyerek bunların buzul altı gölüne işaret ediyor olabileceği sonucuna varmıştı.

Bir gökcismindeki sıvı suyun varlığı mikroorganizmaların, yani yaşamın mevcut olabileceğinin güçlü bir göstergesi kabul ediliyor.

Fakat ABD’deki Cornell Üniversitesi’nden bilim insanlarına göre Mars Express’in bulgularının farklı bir şekilde açıklanması mümkün.

Bilgisayar simülasyonlarından yararlanan ekip, su buzundaki küçük değişimlerin radar dalgalarında parazite yol açarak sıvı su izlenimi veren yansımalar üretebileceğini buldu.

Science Advances adlı hakemli dergide 7 Haziran’da yayımlanan çalışmanın başyazarı Daniel Lalich “Aşağıda sıvı su bulunmasının imkansız olduğunu söyleyemem fakat aynı gözlemi o kadar ileriye gitmeden, orada zaten var olduğunu bildiğimiz mekanizma ve maddeleri kullanarak yapmanın çok daha basit yolları olduğunu gösteriyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Sadece şans eseri bir şekilde radarda gözlemlenen sinyalin aynısı yaratılabilir.

Mars’ın iki kutbunda tıpkı Dünya gibi kalın bir buz tabakası var. Mars Express’in gözlemlerini inceleyen bilim insanları, güney kutbundaki tabakanın neredeyse 1,5 kilometre altında başlayan yaklaşık 20 kilometre genişlikte bir göl olabileceği sonucuna varmıştı.

Bu su kütlesinin, Antarktika’daki buz yüzeyinin 4 kilometre kadar altındaki Vostok Gölü’ne benzediği öne sürülüyor.

Öte yandan yeni araştırmayı yürüten ekip, parlak radar yansımaları Dünya’da buzul altı gölün belirtisi olsa da Mars’taki sıcaklık ve basınç koşullarının çok farklı olduğunu söylüyor.

Lalich, “Yüzeyin biraz yakınında bile sıvı su olabileceği fikri gerçekten heyecan verici olurdu” diyerek ekliyor: Ama ben orada böyle bir şey olduğunu sanmıyorum.

Telegraph’ın aktardığı üzere Cambridge Üniversitesi’ndeki araştırmacılar yeni çalışmayı henüz incelemedi fakat gözlemlerinin, radardaki bozulmayla açıklanamayacağını düşünüyor.

Paylaşın

Bilim İnsanları, Mars’ta Donmuş Su Keşfetti

Mars bir kez daha büyüleyici bir keşifle şaşkına çevirdi. Son araştırmalar, kızıl gezegenin ekvatorunda dev buz tabakaları olduğunu gösteriyor. Bu buz tabakaları birkaç kilometre derinliğe sahip, eritilirse Mars’ın tüm yüzeyini kaplamaya yetecek oranda.

Kızıl gezegenle ilgili son keşif, muhtemelen Mars’ta bir zamanlar yaşamın var olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Mars’ta bir zamanlar nehirlerin aktığına dair kanıtlar daha önce bulunmuştu.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Avrupa’nın “Mars Express” yörünge aracını kullanan bilim insanları, Mars yüzeyinin altında devasa buzlu su birikintileri olma ihtimalinin yüksek olduğunu duyurdu.

Bu birikintilerin yaklaşık 3,7 kilometre kalınlığında olduğu tahmin ediliyor. Bu da erimeleri halinde dünyadaki Kızıldeniz’i doldurabileceği ya da Mars’ın tamamını yaklaşık iki metre derinliğinde bir su tabakasıyla kaplayabileceği anlamına geliyor.

Bilim insanlarına göre bu yeni bulgular, Mars’ın bir zamanlar buzullar, göller ve nehir kanallarıyla bugünkünden çok farklı bir görünüme sahip olduğunu gösteriyor.

Avrupa Uzay Ajansı’nda (ESA) görevli Colin Wilson yeni buluşla ilgili euronews’e şunları söyledi: “Buzullara, artık orada olmayan tükenmiş buzullara ve aynı zamanda tozla kaplı bazı buzullara dair kanıtlar gördük. Bugün Mars’ta gördüğümüz su buzunun çoğu, sıcaklıkların daha soğuk olduğu ve bu nedenle buzun stabil olabileceği daha yüksek enlemlerde.”

Birkaç kilometre kalınlığında su buzu yığınlarının birikmesinin, geçmişte Mars’ta ne kadar su bulunduğunun da bir kanıtı olduğunu kaydeden Wilson, “Bu çok büyük miktarda su demek. Dolayısıyla, Mars yüzeyinde çok miktarda su bulunduğuna dair kanıtları başka yerlerde de gördük,” ifadesini kullandı.

ESA’nın Mars Express yörünge aracı Kızıl Gezegen’deki buz varlığını ilk kez 2004 yılında teyit etti. Yörünge aracı 2007’de bu birikintileri keşfetti, ancak bunların nasıl oluştuğu net değildi.

Bunların belki de dev toz, volkanik kül ya da tortu birikintileri olabileceği konusunda görüşler bulunuyordu. NASA 2015 yılında ise Mars’ta akan tuzlu su akıntıları olduğunu açıkladı.

NASA Gezegen Bilimi Direktörü Jim Green düzenlediği bir basın toplantısında Mars’ta elde edilen bulgularla ilgili şunları söyledi: Bugün, bu gezegene ilişkin bakışımızda adeta devrim yaşıyoruz. Keşif araçlarımız havada hayal ettiğimizden çok daha fazla nem olduğunu keşfediyor.

Bilim insanlarına göre Mars Express’in yeni verileri birikintilerin aslında toz ve buz katmanları olduğunu açıkça gösteriyor.

Mars’a insanlı yapılacak yolculuklar

Bu arada buzlu suyun kutuplarda değil ekvatorda bulunmasının bilim insanlarını da şaşırttığı görülüyor.

Son buluş bir anlamda bilim insanlarını insanlı keşif görevlerinin potansiyeli konusunda ciddi bir şekilde heyecanlandırdı.

NASA’ya göre Mars’ın 20 derece ile –153 derece arasında soğuk bir gezegen olduğu göz önüne alındığında, kutup bölgeleri yerine düşük enlemlerde su buzu bulmak insan keşif görevlerini kolaylaştırabilir.

ESA görevlisi Wilson, “Düşük enlemlerde su buzu bulma konusunda heyecanlanmamızın nedenlerinden biri, gelecekteki keşif görevlerinin, özellikle de insanlı keşif görevlerinin, yörünge mekaniği ve ayrıca güç kullanılabilirliği nedeniyle inmek zorunda kalacağı yer olması.” dedi.

Bilim insanları toz ve buz katmanlarının üzerinde birkaç yüz metre kalınlığında koruyucu bir toz veya kül tabakası bulunduğuna dikkat çekiyor.

Buz katmanlarının yeri konusundaki endişelerini de dile getiren Wilson, “Ancak, eğer 300 metre aşağıdaysa, bu keşif hedefleri için pek yardımcı olmaz. Ne yazık ki, bu muhtemelen insanlı keşif ihtiyaçlarımıza cevap olmayacak.” dedi.

Avrupa’nın Mars Express sondası Haziran 2003’te Dünya’dan ayrılmış ve Aralık 2003’te Mars’a ulaşmıştı. Kısa bir süre önce Kızıl Gezegen’i incelemeye başlamasının üzerinden tam yirmi yıl geçti.

Paylaşın