Adıyaman: Kurşunlu Camii

Kurşunlu Camii; Adıyaman’ın Besni ilçesi sınırları içerisinde yer alan Eski Besni Ören Yeri’ndedir.

Külhanönü Camii ve Hacı Zeyrek Ağa Camii diye de bilinmektedir.

Kurşunlu Cami, 1960-1965 yıllarında Besni’nin yer değiştirmesinden sonra diğer yapılar gibi yıkılmaya terkedilmiş ve tahrip olmuştur. Ancak daha sonra yapılan bazı girişimlerle 2005-2006 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarım ve restorasyonu yapılmıştır.

Paylaşın

Isparta: Atabey Sinan Camii (Kurşunlu Camii)

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinde Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Atabey Sinan Camii (Kurşunlu Camii); Isparta’nın Atabey İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Halk arasında bu yapıya Defterdar Burhanettin Paşa Camii de denilmektedir. Yaklaşık kare planlı olan caminin kuzeybatı köşesinde sekizgen kaideli, silindirik gövdeli bir minaresi bulunmaktadır.

Son cemaat yeri birimlerini üç adet kubbesi ve her iki yönde sekilerle yükseltilmiş birer mihrabiyesi bulunur. Harimin üzeri de merkezi bir kubbeyle örtülüdür. Mihrabı kıble duvarının orta aksında, yarım küre kavsaralı ve dışarıya taşkındır. Isparta’daki Mimar Sinan Camisi’ne plan ve yapım malzemesi olarak benzemektedir.

Kitabesi olmayan ancak Burhaneddin Paşa Vakfı olarak 1590 yılında yapıldığı anlaşılan cami Klasik Osmanlı Dönemi’nde inşa edilen camilerdendir.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Giresun’un Mimarlık Harikası ‘Camileri’

Giresun, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Doğu Karadeniz bölgesindeki şehirler içerisinde tarih öncesi dönemden itibaren iskân izlerine rastlanılan Giresun, görülmesi gereken yerleri arasındadır.

Giresun’un gezilecek yerleri bitmez. Gezilecek yerler arasında camilerde önemli bir yer tutar.

Kale Cami: Kent merkezinde, Hükümet Konağı yakınında mimari değeri yüksek bir yapıdır.  İki kitabesi vardır. Giriş kapısı üstündeki 1830 tarihli kitabesinde ilk camiyi Dizdarzade Emetullah Hanımın yaptırdığı bilinmektedir. 1911-1912 tarihli kitabesinde ise caminin Sarı Mahmutzade El-Hac Mustafa Efendi tarafından yeniden inşa ettirildiği bildirilmektedir.

Fahrettin Behram Camii: Şebinkarahisar ilçe merkezinde bulunan bu küçük cami, Mengücek Hükümdarı Fahrettin Behramşah adına oğlu Muzeffirrüddin Mehmet tarafından 12. yüzyılda inşa ettirilmiş, 1978 yılında ise onarım görmüştür.

Hacı Hüseyin Camii: Kent merkezinde bulunan cami, 1594 yılında Çobanoğlu Hacı Hüseyin tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra yıkılan yapı, 1861 yılında Dizdarzade Murat Bey’in kızı, Ayşe Emetullah hayratı olarak yenilettirmiştir. 1901 tarihli kitabesinden mermer şadırvanının Hattatzade Hacı Ömer Ağa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Kurşunlu Camii: Şebinkarahisar ilçe merkezinde, 1587 yılında inşa ettirilmiştir. 1968 yılında restore edilen cami, Osmanlı mimari özelliklerini taşıyan müstesna bir eser olma özelliği taşımaktadır. Üç kubbeli bir son cemaat yeri ile tek kubbeli bir ana mekandan oluşmaktadır.

Çekek Camii: Giriş kapısı üzerindeki 1884 (h.1301) tarihli kitabeden bu camiden önce aynı yerde bir mescidin bulunduğu, zamanla harap olduğundan Sarı Alemdar Zade tarafından bugünkü camii inşa ettirilerek imam ve müezzin için birer bahçe vakfedildiği anlaşılmaktadır.

Taş Mescit: Şebinkarahisar’da kalenin batı eteğindedir. Ertanoğulları zamanında 1352 yılında Melik Ahmet Bey tarafından yaptırılmıştır.

Soğuksu Camii: Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeden, Müslim isminde bir zat tarafından yaptırıldığı; 1896 yılında da Giresun Kaymakamı Mahmut Rüştü Bey tarafından “ianeten” genişletilerek yenilendiği anlaşılmaktadır.

Şeyh Keramettin Camii: Aynı adla anılan mahallede bulunan kagir camii daha önce Şeyh Keramettin adlı zat tarafından yeri vakfedilerek inşa ettirilen ahşap caminin yerinde yaptırılmıştır fakat camii zamanla yıkıldığından 1900 (h.1318) yılında Sarı Alemdarzade İzzet Kaptan’ın varisleri tarafından hayrat olarak yeniden yaptırılmıştır.

Kapu Camii: Kapu mahallesi, Fevzipaşa caddesinde bulunan bu zarif yapı Mutasarrıf Seyyid Mehmet Paşa tarafından 1593 yılında inşa edilmiştir. Doğu cephesine yakın bir yerde bulunan Medresesi’nin uygulama camii olarak da kullanılmıştır. Şehrin çekirdeğini oluşturan Kale girişine inşa edildiği için, halk arasında daha çok Kapu Camii şeklinde anılmıştır.

Tarih içinde birçok onarım görmüş olan mabet, bu günkü şeklini Giresun eşrafından Karamustafazâde Mahmut Efendi’nin 1896 yılında yıkıp yeniden inşası ile kazanmıştır. Bu yüzden 19. yüzyılın mimari özelliklerini taşımaktadır. Cami müştemilatından olan medrese ve hamam etrafında zaman içinde meydana gelen yerleşime Kapu Mahallesi denilmiştir.

Bektaş Bey Camii: Sarpkaya köyünde Osmanlı dönemine ait oldukça eski bir cami vardır. Halen faaliyette bulunan camii, görülmeye değer bir güzellik sergilenmektedir. Bektaş Bey Camii’ni Bektaş Bey adında bir Osmanlı’nın yaptırdığı ve bu caminin 1232 hicri yılda yapıldığı bilinmektedir.

Yaklaşık 200 yıl önce yaptırılan Bektaş Bey Camii’nin futuhat sırasında başarısı nedeniyle Kelkit havzasına Trabzon Beyi’i tarafından gönderilen Bektaş Bey’in Kelkit Vadisi Beyliği sırasında bu camiyi yaptırdığı söylenmektedir.

Bektaş Bey’in ismini taşıyan bu caminin duvarları kesme taşla yapılmış ve tavanı ahşap olarak bitirilmiş ancak son yıllarda mevsim şartlarından etkilenmemesi için çatı yapılarak saçla kapatılmıştır. Camii’nin yapımında kullanılan süsleme işlerinde kök boyası kullanılmıştır.

Giresun’un kısa tarihi

Şehrin nerede kurulduğu ve kimler tarafından iskan edildiği konusu tartışmalıdır. Bu tereddüt M.Ö. 350 yıllarına ait kaynaklarda da yer almaktadır. Coğrafyacı Strabon, Farnakia dediği şehrin; bugünkü Giresun kentinin olduğu yerde kurulduğu üzerinde durmuştur. Romalı idareci Arrien Farnakia´nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinoplular tarafından kurulduğunu yazmıştır.

Şehir hakkında Roma, Bizans ve Rum Pontus İmparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler yoktur. Eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde dil incelemeleri sonucunda, bu bölgede M.Ö. 2000´li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

M.Ö. 7.y.y.da İskitlerin Karadenize göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç´ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur.

Karadeniz bölgesinde, ilk ve orta çağlarda, İskit, Kimmerler, Hun, Hazar, Bulgar, Uz, Peçenek göçlerinin sonucu Türk iskanının olduğu, Karadeniz ağızlarının fonetik ve morfolojik yapısıyla birlikte yer adlarından da anlaşılır. Giresun´un batı yakasındaki Çıtlakkale mahallesinin adının Deliorman ve Selanik civarından gelerek buraya yerleşmiş olan Türk topluluğu Çıtaklardan geldiği, bölgede konuşulan lehçenin ve kültür unsurlarının Çıtak ve Gagavuz Türklerinin ki ile benzerlik gösterdiği görülür.

Hitit İmparatorluk dönemi tabletlerine dayanan tarihi kaynaklarda, Giresun´un Azzi Bölgesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Karadeniz bölgesinde 90´a yakın koloni şehri kuran Miletoslular, Giresun ve Tirebolu şehirlerinin de kurucularıdır. Amaçları bu bölgeyi kendilerine yurt edinmek olmayıp, buraların her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmekti. Bu yüzden yerleşim birimlerinin korunabilecek kısımlarını alıp buralara yerleşmişlerdir.

Çevresinde önemli gümüş ve demir üretim yerleri olan Giresun´a Romalılar tam bir hakimiyet kurmamışlardır. Onların döneminde bu bölgede para basıldığı rivayet edilmektedir. Roma idaresinin ilk dönemlerinde Romalı yazarlardan Ammianus Marcel´e göre Romalı komutan Lucullus buraya geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görmüş ve bu ağacın fidanlarını Roma´ya götürmüştür. Bu bilgi kirazın dünyaya Giresun´dan yayıldığı inancının kaynağı olmakla birlikte Roma´da daha önce de kirazın varolduğu belirtilmektedir. Giresun Romalıların ardından Bizanslıların denetimine geçmiştir.

Bizans egemenliği döneminde Yunan medeniyetinin büyük bir hızla gelişip yayılmasına karşılık, Yunan soyu gittikçe zayıflamıştır. Bu sebeple, Bizans İmparatorları, ülkelerinin içerisinde yaşayan ve başka soydan gelen insanları asimle etmeye çalışmışlar ve bu yolda en çok dil ve dinden yararlanmışlardır. Doğu Karadeniz´in ormanlık alanlardaki kabileleri itaat altına almak için ormanlar kesilerek yollar açılmış, yol boylarına muhafız kulübeleri yapılmış, hatta bir miktar Hıristiyan Bulgar Türk´ü de getirilip bölgeye yerleştirilmiştir. Bizanslılar bu yolda çaba harcarken 705 yılında ilk kez Müslüman Arap orduları bölgeye gelip İslamlığı tanıtmaya başlamıştır.

Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244´te Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir. Trabzon´a bağlı bulunan Giresun ve çevresi Moğol nüfuzu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan biri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Bayram Bey, Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin beyidir. Oğlu Hacı Emir Bey döneminde bu bölgeye “Bayramlu Beyliği” denilmeye başlanmıştır. O da aynı şekilde Trabzon Rum İmparatorluğunu sıkıştırmaya devam etmiş olup, Hacı Emir Beyin Oğlu Emir Süleyman Bey de, 1397´de Giresun´u fethetmiştir.

Böylece onun zamanında Giresun ve çevresinin fethi ve Türkleşmesi tam manasıyla sağlanmıştır. Bu beylik iç ve dış çatışmalar sonucu zayıflayıp Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin´in hakimiyetine girmiş ve dolayısıyla Giresun da bu devletin sınırları içinde kalmıştır.

Bugüne kadar yanlış bir kanaat olarak Giresun´un Türkleşmesi Fatih Sultan Mehmet´in 1461´de Trabzonu fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun´un Osmanlı Devletine bu tarihte katıldığı doğrudur. Oysa Giresun´un Türkleşmesi 1397´de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Beyin Giresun´u fethetmesiyle gerçekleşmiştir. Bu yanlış kanaat yüzünden Giresun´da onun adını taşıyan hiçbir eser bulunmamaktadır. Dolayısıyla Giresun´un ilk fatihi tanınmamaktadır.

Paylaşın

Eskişehir’in Tarihi “Camileri”

Tarihi dönemler içinde Anadolu’daki ünlü merkezlerden biri olan Eskişehir, Türkiye’de görülmesi gereken yerleri arasında ilk sıralardadır. Çok yönlü bir kent olan Eskişehir, Türkiye’nin en çok tekrar ziyaret edilen şehridir.

Eskişehir’in gezilecek yerleri bitmez. Gezilecek yerler arasında tarihi camilerde önemli bir yer tutar. Eskişehir’in tarihi camilerini şöyle sıralayabiliriz:

Alaeddin Camii

Eskişehir, Odunpazarı İlçesi sınırları içerisinde yer alan Alaeddin Camii, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde 1267 yılında III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yapılmıştır. 1267 yılından sonra cami üzerinde değişikler yapılmış, restorasyonlarla Selçuklu mimari özelliklerini yitirmiştir.

Kendi adı ile anılan parkın içerisinde bulunan cami şehrin en eski camilerindendir. Alaeddin Camii çevresinde Alaeddin Parkı adıyla anılan yeşil bir alan bulunuyor.

Akoğlan Camii

Eskişehir Odunpazarı İlçesi Çifteler Caddesinde bulunan Akoğlan Camii tarihi bir cami olup 1890’da ibadete açılmıştır. Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı “Kalıcı Eserler Projesi” kapsamında restore edilerek, tekrar ibadete açılmıştır.

Balaban Camii

Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde yer alan Sofya Fatihi Balaban Paşa tarafından yaptırılmıştır. Dört ahşap direkli ve ahşap örtülü caminin minaresi, güzel tuğla işçiliği ile ilgi görür. Cami önündeki çeşmenin de Balaban Paşa tarafından yaptırıldığı kabul ediliyor.

Büğdüz Köyü Camii

Eskişehir’in Alpu ilçesine bağlı Büğdüz köyü meydanında yapılmış olan cami bahçe içerisinde yer almaktadır. Kârgir olarak inşa edilmiş caminin duvarları içte ve dışta sıvalı ve boyalıdır.

Yaklaşık 155 cm olan beden duvarlarının üzerinde iki kademe hâlinde yükselen, üzeri kiremitle örtülü onikigen kasnak yer almaktadır. Kuzey ve güney cepheleri yola, doğu ve batı cepheleri bahçeye bakan caminin avlusuna batıdan ve güney cephesinin batı tarafından olmak üzere iki farklı kapı ile girilebilmektedir.

Kitabesi bulunmayan caminin inşa tarihi bilinmemektedir. Köy halkının ifadesine göre 1235 yılında inşa edilmiştir.

Çalçı Köyü Camii (Kuş Evli Camii)

Mihalıççık’ta, ilçenin 13 km kuzeyinde bulunan Çalçı köyündedir. Caminin Osmanlı dönemine ait ve adının Babüsaade Ağası “Mehmet Ağa Camii” olduğu belirtilir. Cami kare planlı, tek mekânlı, kubbeli ve kubbe kasnağı çokgenlidir. Önünde üç kemerli, üç kubbeli son cemaat yeri bulunur.

Minaresi tek olup çok kenarlıdır. Plan tipi ve diğer mimari özelliklerine göre cami, 16-17. yüzyıl Osmanlı camilerine benzemektedir. Son cemaat yerinin doğusundaki en dış sütunu, ibadet mekânının kuzeybatı köşesine birleştiren kemer üzerinde yer alan kuş evi bir geç devir özelliğidir.

Halk arasında kuş evinin; caminin maketi olduğu söylenmektedir. Caminin kıble tarafında ise güzel bir çeşme bulunur. Sivri kemerli aynasında 1850 tarihli bir yazıt ve altta iki adet niş bulunur. Kemer üstünde ve yanlarında rozet süsleri vardır. Çeşme tek oluklu olup hâlen buz gibi soğuk suyu gürül gürül akmaktadır.

Hamamkarahisar Camii

Eskişehir’in Sivrihisar İlçesi Hamamkarahisar Köyü’nde Emir Seyfettin Kızıl tarafından 1259’da yaptırılır. Emir Seyfettin Kızıl’ın Türkmen Bayındır Boyu Beyi olduğu, İzzeddin Keykavus’un danıştığı üç büyük emirden biri olduğu belirtilir. Hamamkarahisar Camii, ana mekân ve son cemaat yeri olarak bölümlerin biçimlenmesi ve bütünleşmesi açısından Osmanlı mimarisine geçiş aşamasında kimliğini günümüze taşıyabilen özgün bir örnektir.

Hoşkadem Camii

15. yüzyıla tarihlenen bu camii, Hacı Hoşkadem tarafından yaptırılmıştır. Yapı, tek mekânlı kare planlı, kubbe örtülüdür. Pencere alınlıklarında Osmanlı tuğla işçiliği örneklerini görebilirsiniz.

Hüsrev Paşa Camii

IV. Murat’ın vezirlerinden Hüsrev Paşa tarafından 1631-1638 yılları arasında inşa edilen Menzil Külliyesi’nin en önemli yapısı olan cami, günümüzde sağlam ve kullanıma açıktır. Olasılıkla Bizans dönemine ait bir kilisenin üzerine inşa edilen cami, ters “T” (Zaviyeli) plan tipindedir. Dört yönde yarım kubbelerle desteklenen ortada büyük bir kubbe ile örtülüdür. 16 ve 17 yüzyılın mimari özelliklerini taşır.

Kurşunlu Camii

Sivrihisarlı Şeyh Baba Yusuf’un İstanbul’daki II. Bayezid Medresesi’nin açılışını yaptığı, Bayezid Camii’nde ilk cuma namazında açılış dersi verdiği belirtilir. İlçe merkezindeki cami Şeyh Baba Yusuf tarafından yaptırılmıştır. Kitabesine göre inşa tarihi 1492’dir. Bina plan olarak tek kubbelidir. Üç kubbeli bir son cemaat yeri ve sağında caminin zarif bir minaresi ve önünde çeşmesi vardır.

Son cemaat cephesi ve minare kesme taştan, diğer kısımları kesme taş-üç sıra tuğladan inşa edilmiştir. Son cemaat yeri ince iki yan duvarı uzantısıyla ve kare şeklinde iki yığma ayaktan meydana gelmiş ve üç kubbelidir. Caminin en çarpıcı özelliklerinden biri duvarlarıdır.

Duvar kalınlıkları son cemaat duvarında 1.32 m, diğer duvarlarda 1.48 m olarak ölçülmüştür. Bu cami 1343’te Hacı Osman oğlu Hoca İbrahim’in yaptırmış olduğu mescidin yerine inşa edilmiştir. Caminin yanındaki türbede Şeyh Baba Yusuf’un babası Halil Hoca ve oğlu Veli Hamdi Baba’nın kabri bulunmaktadır.

Sultan Alaaddin Camii

Eskişehir İnönü Bucağında bulunan ve Alaaddin Cami adıyla anılan takriben 14. yy. yapısı kargir, kare planlı, tek kubbeli moloz taş duvarlı, tuğla minareli caminin son cemaat yeri bulunmamaktadır. Beden duvarı yüzlerinde; minare kapısı ile batı cephede üst pencere tuğla kemerleri, kirpi saçakları ve kubbe tamburu düzeni yapıldığı tarihin mimari hususiyetini muhafaza etmektedir. Kitabesi yoktur.

Ulu Camii

Anadolu’nun En Büyük Ahşap Direkli Camilerinden Ulu Cami; 1274 yılında Mevlana Celaleddin Rumi’nin müritlerinden ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in naiplerinden Emineddin Mikail tarafından yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet dönemi kadılarından, İstanbul’un ilk Kadısı Hızır Bey bu camiyi l440 yılında onarmıştır. 1485 m2 ’lik bir alana kuruludur. Çatısını 67 adet ahşap direk taşımaktadır.

Bu direklerden altısı motiflerle bezenmiştir. Direklerin üst bölümleri rozet, palmet, geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiştir. Direkler üzerinde Bizans dönemine ait başlıklar da kullanılmıştır. Minberi bir sanat şaheseridir. El işçiliği Horasanlı İbni Mehmet tarafından geçme yöntemiyle yapılmıştır.

Cami içerisinde ceviz ağacından oyma tekniği ile yapılmış dolap kapakları da bulunmaktadır. Duvarlar kesme ve moloz taşlarla örülmüştür. Caminin sağ ve sol kanadı üzerinde kitabeler bulunmaktadır. Dört giriş kapısı bulunan caminin minaresinin 1409 yılında Osman oğlu Hacı Habib tarafından yaptırıldığı kitabesinde yazılıdır. Camide, Sivrihisar kilim dokumacılığının güzel örnekleri görülebilir.

Reşadiye Camii

1916’da Sultan Reşad tarafından yaptırılan Reşadiye Camii yıkılmış ve 1969-1978 tarihleri arasında yeniden yaptırılmıştır. Güzel mimarisiyle dikkat çekiyor. Yapının Mimarı Cevat Ülger’dir. Reşadiye Cami arkasında Eskişehir Valiliği ve eski Adliye binası yer almaktadır. Caminin hemen karşısında Taşbaşı Çarşısı, diğer tarafında İl Halk Kütüphanesi bulunur.

Yazılıkaya Köyü Camii

Eskişehir’in Han ilçesi Yazılıkaya Köyü’nde yer alan caminin kapısı üzerinde yer alan mermer levhada, latin harflerle, 1303 yılında yapıldığı yazılan caminin kitabesi yoktur. Caminin kuzeybatısında bahçe içinde yapıdan tamamen bağımsız, küçük boyutlu minaresi 1969 yılında yapılmıştır.

Abbas Halim Paşa Köyü Camii

Tek mekanlı caminin, duvarları moloz taş örgülüdür. Duvar taşlar arasında ahşap hatıllarla desteklenmiş ve çamur harç kullanılmış, üzeri çimento katkılı harçla sıvanmıştır. Ahşap kırma çatılı caminin çatısı Marsilya tipi kiremitle kaplıdır. Cami üst pencereleri yuvarlak kemerli, alt pencereleri ise dikdörtgen formludur.

PVC malzemeden yapılmış çift kanatlı giriş kapısından asıl ibadet mekanına girilir. Girişin hemen üzerinde ahşap kadınlar mahfeli vardır. Mahfelin korkulukları ahşaptır. Oldukça sade ve basit olan mihrap, beyaz boyalı olup üzerinde perde tasviri bulunmaktadır. Minberi ise ahşap malzeme ile yapılmış ve boyalıdır. Ahşap tavan ortadaki iki ahşap direk üzerine oturmaktadır. Bu direkler üzerine oturan kalın ahşap kiriş üzerine çakılmış düz tavan tahtası, yapının tavanını oluşturmaktadır.

Caminin hangi tarihte ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Köylüler tarafından yapıldığı rivayet olunmaktadır. Minaresi betonarme olarak sonradan yapılmıştır.

Paylaşın

Elazığ’ın Tarihi ‘Camiileri’

Elazığ gezilecek yerleri ve tarihiyle dikkat çekiyor… Tarihi M.Ö 2000’lere kadar uzanan Elazığ, Dogu Anadolu da tarihi Harput Kalesinin bulunduğu tepenin eteğinde kurulmuş bir şehirdir. 

1071’de Büyük Selçukluların Anadolu’yu fethiyle başlayan Türk döneminde, kısa süreli Çubukoğulları (1085-1113), ardından Artuklular (1113-1234) Elazığ’a hakkim olmuştur.

1234 yılında Anadolu Selçuklularının yönetimine giren topraklar, 1243 sonra kısa süreli bir Moğol istilasına uğramıştır. 1139 yılında merkezi Elbistan olan Dulkadiroğulları Beyliği’nin, ardından Akkoyunluların (1454-1465) topraklarına dahil olmuştur.

Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmet’in Otlukbeli Savaşı’yla Osmanlı topraklarına kattığı Harput ve çevresi, 16. yüzyılda Safavi çekişmelerine sahne olmuş, ancak 1516 yılından itibaren kesin olarak Osmanlıların eline geçmiştir.

Çok sayıda kültüre ev sahipliği yapmış olan Harput ve çevresi birçok tarihi esere de ev sahipliği yapmaktadır. Bu tarihi eserler arasında Camilerde önemli bir yer tutmaktadır.

Ulu Cami

Ulu cami 1156-1157 tarihinde Harputlu hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından yaptırılmıştır. Bazı kaynaklar caminin yapılış tarihini farklı olarak vermektedirler.

“Anadolu’daki en eski Türk camilerindendir.” Cami 1899, 1905, 1996 yıllarında tamirat görmüştür. Halen ibadete açık olan caminin içerisi: iç avlu, son cemaat yeri ve iç cami olmak üzere üç kısımdan meydana gelmiştir. Dikdörtgen planlı, duvarları moloz taştan kubbe kemerler ve minare tuğladan yapılmıştır. İki kapısı vardır.

Caminin minaresi bugün dahi eğri bir şeklide durmaktadır. Kimilerine göre kalın gövdeli ve gittikçe daralarak inşa edilen bu minarenin bilinçli bir şekilde eğri yapıldığını büyük çoğunlukla da bir deprem sonrası minarenin eğrildiği ifade edilmektedir.

Caminin giriş kapısı üzerinde bir kitabesi ile duvarından beyaz mermer levha üzerinden küfüden nesih yazıya geçişin bir örneği olarak kabul edilen vergi kitabesi bulunmaktadır.

Sara Hatun Camii

Sara Hatun Mahallesi’ndedir. 15. yüzyılda Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan’ın annesi Sara Hatun’un ahşap olarak yaptırdığı sanılmaktadır. Yapıyı 1585’te III. Murat döneminde Hacı Mustafa onartmıştır. 1843’te Abdülmecit dönemindeyse, Harput Müftüsü Hacı Ahmet Efendi yeniden yaptırmıştır.

Son cemaat yerinin sağında bulunan minare, 1898’de eklenmiştir. Bu onarım ve yenilemelerle yapı özgün biçimini yitirmiştir. Cami iyi durumdadır ve kullanılmaktadır.

Kurşunlu Camii

Harput’ta Osmanlı Devri camilerinin en güzel örneklerinden biridir. 1738 – 1739 yıllarında Çarsancak beylerinden Osman Ağa’nın yaptırdığı sanılmaktadır. Cami dikdörtgen plânlıdır. Kare plânlı harim kısmının üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbe kasnağında dört penceresi vardır.

Kubbelerinin kurşunla kaplı olması nedeniyle bu ismi almıştır. Caminin son cemaat mahalli üç kubbelidir. Ahşap mihrap Ulu Cami’den getirilmiştir. Minaresi kesme taştan yapılmıştır.

Esediye (Aslanlı) Camii

Anıtsal bir taç kapısı olan yapının Artuklu ve Selçuklu döneminde, 12. ve 13.yüzyıllarda yapıldığı düşünülüyor. Günümüze orijinal olarak sadece kapısı ve iki mihrabı ulaşabilmiş olan camide bu yönde araştırmalar yapılmaktadır.

Yapıda cami kısmının güneyde yer aldığı, onun önünde ise kullanıldığı dönemde medrese hücrelerinin bulunduğu tahmin edilen bir alan görülmektedir.

Camini sol tarafında ana dershane olarak nitelenebilecek bir başka mekana ait kalıntılar, yapının cami ve medreseden oluşan bir külliye olarak tasarlanıp inşa edildiğini ortaya koymaktadır.

Paylaşın

Çanakkale’nin Tarihi Camiileri!

Çanakkale, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken kentler sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır. Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Çanakkale’ye yolu düşen hemen herkesin görmesi gereken yapılar arasında camilerde önemli bir yer tutmaktadır.

Haber Kaos ekibi olarak Çanakkale il sınırları içinde bulunan camileri sizler için derledik.

Kayserili Ahmet Paşa Camii

Kayserili Ahmet Paşa Camii ya da halkın söylemiyle Tatarlar Camii Sarıçay’ın karşı kıyısında kalır. Kitabesi bulunmayan camii 1871 yılında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Kare planlı kırma çatılıdır. Sokağa bakan süslü çeşmesi ve bahçesindeki kare planlı piramidal çatılı gösterişli türbe ile diğer camilerden ayrılır. Kitabesine göre 1904 tarihli türbe Hıfzı Paşanın kızı Nedime Hanım’a aittir.

Lapseki Umurbey Hüdavendigar Camii

Lapseki Umurbey’deki bu cami Sultan I.Murad döneminde yapılmıştır. Ancak son yıllarda yapılan onarımlarla özelliğini yitirmiştir. Bu yapının Bizans dönemine ait bir kilise üzerine yapıldığı sanılmaktadır. Caminin son cemaat yeri kilise narteksidir. İbadet mekanı iki dizi sütunların taşıdığı ahşap bir tavan ve çatı ile örtülüdür. Bu direkler Roma dönemine ait yeşil mermerdendir. Minare kaidesi orijinal olup, kesme taş ve tuğladan yapılmıştır.

Çan Kumarlar Köyü Camii

Çanakkale’nin Çan ilçesine bağlı Kumarlar köyündedir 16. yüzyılda Çatalbergos Kazası’na bağlı olan köyün camisi, çok işlevli düzeniyle ilgi çekmektedir. 19. yüzyıldan kalma yapı 1905 yılında onarılmıştır.

Kitâbe metni günümüz Türkçesiyle şöyledir: “Köy halkı  cimrice davranmadan mallarını harcayarak Muhammed Ağa’nın rehberliğinde bu değerli evi/odayı yeniden canlandırdılar.”

Lapseki Süleyman Paşa Camii

14. yüzyılda Orhan Gazi döneminde Süleyman Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bu caminin Gazi Süleyman Paşa’nın 1345-1357 yılında Rumeli’ye geçerken kiliseden camiye çevirdiği söylenmektedir. Ancak Bizans dönemine ait herhangi bir mimari iz görülmemektedir. Günümüze orjinalliğini büyük ölçüde yitirerek gelebilmiştir.
Dikdörtgen planlı olan caminin üzeri çatı ile örtülüdür. İki katlı bir son cemaat yeri vardır. Stalaktitli mihrabı ile minaresi orjinalliğini korumaktadır

Tabip Hasan Paşa Camii

Tabip Hasan Paşa Camii , Çanakkale İli Eceabat İlçesi Kilitbahir Köyü’nde Deniz kenarınddaır.Yapılış tarihi kesin belli değildir.Tabip Hasan Paşa veya Tabip Hasan Ağa 3. Selim döneminde Kilitbahir’e yerleşmiştir.Saray damadıdır.Muhtemelen camide 1700 lü yılların sonuyla 1800 lü yılların başında yapılmıştır.

Camii, köyde yapılan camilerin sonuncusudur.Mimarisinin mütevazi görünüşü, mihrabı ve kubbesindeki ihlas suresinin yazılışı kayda değer bölümlerindendir. İbadete açıktır.1902 yılındaki onarım kitabesi mevcuttur.

Gelibolu Yazıcıoğlu Camii

Gelibolu’da Sultan II.Murad döneminde yapılan bir camidir. Ancak, giriş kapısı üzerindeki kitabede Sultan Abdülmecid tarafından yeniden yaptırıldığı yazılıdır. Cami, son cemaat yeri ile birlikte dikdörtgen bir plan göstermektedir. Kesme taştan ampir üslubunda yapılmıştır. İbadet mekanını altı pencere aydınlatmaktadır. Bu pencerelerdeki demir parmaklıklar orijinaldir. Aynı zamanda da caminin yanında oldukça yüksek minaresi ve Yazıcıoğlu’nun türbesi bulunmaktadır.

Gelibolu Yazıcızade Camii

Hacı Bayram Veli’nin müritlerinden olan Muhammediye yazarı Mehmed-i Bican Efendi ile Ahmed-i Bican Efendi ’nin namına yaptırılmış olup Fatih devri eserlerindendir.Yazıcızade mahallesinde, bugünkü halk kütüphanesi yakınında bulunmaktadır.

Cahidi Sultan Camii

Cahidi Sultan Camii Çanakkale İli Eceabat İlçesi Kilitbahir Köyü’ndedir.Yapılış tarihi belli değildir.Muhtemelen 1600 lü yıllarda inşa edilmiştir. (Caminin girişindeki mermer levhada 1630  yazmaktadır)

Cami ahşap ve dörtgen bir yapıdır.Duvarlarının kalınlığı 1 m yi geçiyor.Kiremit örtülü, kapısı mermer kemerlidir, içersindeki levhalar oyma işçiliktir. Denize nazır bir tepe üzerinde olup .Caminin hemen yanında Cahidi Efendi’nin türbeside vardır.

Gelibolu Sofça Halil Mescidi

Sofça Halil Mescidi (Gelibolu) Sultan II.Murad döneminde Sofça Halil isimli bir kişi tarafından yaptırılmıştır. Ancak geçirdiği çeşitli onarımlar nedeni ile orijinal durumundan tümü ile uzaklaşmıştır. Dikdörtgen planlı olan caminin üzerini kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Mimari ve bezeme yönünden herhangi bir özellik taşımamaktadır.

Gelibolu Kadı İsklesi Camii

Alaaddin Mahallesi Eceabat Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Bahari Kadı Zade Mehmet tarafından 1546 yılında yaptırılmıştır. Kullanım alanı 120 m2, avlusu 810 m2 olmak üzere toplam 930 m2 lik alana sahiptir.

Kilitbahir Fatih Camii

Kilitbahir Kalesi’nin yapımından sonra Fatih döneminde Gelibolu Beylerbeyi olan Yakup Paşa’nın gayretleriyle 1460 ‘lı yıllarda  inşaa edilmiştir.(Camiinin girişinde merver levhada 1465 yazmaktadır )Kilitbahir Köyü’nün ilk camisidir.Halen ibadete açıktır. Önceden Caminin yanında bulunan çamaşırhanede askerler çamaşırlarını yıkarlar, namazlarınıda bu camide kılarlarmış.

Gelibolu Hallaç Hüseyin Camii

Yazıcızade Mahallesinde, Mevlevihane yakınında bulunmaktadır. Eskiden Hallaç Hüseyin Mesçidi olarak hizmet vermiştir. Mescit kerpiçten yapıldığından zamanla yıkılmış, 1969 tarihinde cami koruma derneği tarafından bugünkü yeni cami yaptırılmıştır.Kullanım alanı toplam 240 m2 dir.

Gelibolu Cerrah Hüseyin Camii

amikebir mahallesinde çarşı mevkiinde bulunmaktadır. Cerrah Hüseyin tarafından yaptırılmıştır.Önceleri tekke olarak görev yapmış bilahare mescit haline getirilmiş, sonra camiye çevrilmiştir.İki kubbelidir ve tek giriş kapısı vardır.Sağ kubbe altı açık olup, sonradan kapatılmıştır. Kullanım alanı 110 m2 dir.

Bayramiç Çarşı Camii

Bayramiç Çarşı Camii, Bayramiç’in en büyük camisi olup, 1889 yılında yapımına başlamış olup 1904 tarihinde tamamlanmıştır.

Gelibolu Bolayır Gazi Süleyman Paşa Camii

Gelibolu, Bolayır’da Orhan Gazi döneminde, Rumeli fatihi Gazi Süleyman Paşa tarafından 1358’de yaptırılmıştır. Cami 1676 ve 1889 yıllarında onarım görmüştür.

Ezine Zeytini Camii

Zeytinli Camii Hicri 977 (M.1561) yılında Sadrazam İbrahim Paşa Kedhüdası Mehmet Kedhüda tarafından yapılmıştır. Daha sonraları, Ezine esnafından Pamukçuzade Hacı Mustafa Efendi Camiinin karşısında bulunan baba yadigarı evlerini tapu katibi Suluzade Halil Efendi’ye bırakarak karşılığında adı geçen caminin genişletilmesini istemiştir. Camii 1901 tarihinde şimdiki haline getirilmiştir.

Tavil Ahmet Ağa (Yalı) Camii

Yalı Camii’de kare planı, kırma çatısıyla kentin önemli camilerinden biridir. Mevcut onarım kitabesinden anlaşıldığına göre Tavil Ahmet Aga tarafından yaptırılan ilk caminin yanması üzerine 1854 yılında Miralay Halil Bey’in gayretleriyle yenilenmiştir.

Yanında küçük bir Haziresi (Hazîre, külliye, cami, mescid, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklara verilen isimdir) bulunmaktadır.

Ezine Seferşah Camii

Seferşah Camii: XIV. yy’da Yıldırım Beyazıt döneminde yapılmıştır. Duvarlar moloz taştan, saçaklar tuğladandır. Ayrıca yapımında çevredeki antik yapılardan getirilen Bizans kalıntıları kullanılmıştır. Mihrap duvarında iki katta dört pencere vardır. Son cemaat yeri sonradan eklenmiştir. Kandil motifleriyle süslenmiştir.Caminin yanında Sefer Şah’ın mezarı bulunmaktadır.

Ezine İnce Minare Camii

İnce Minare Camii hakkında kesin kayıt bulunmamasına rağmen askeri kışlaya yakın olması dolayısıyla IV.Murat zamanında bir paşa tarafından inşa ettirildiği söylenmektedir. Uzun yıllar, bahçesindeki küçük pansiyon Kur’an Kursu olarak kullanılmıştır.

Tıflı Camii

Kare planlı kırma çatılı caminin kuzeybatı kitabesinden 1891 yılında Sultan Abdülhamit zamanında inşa edildiği bilinmektedir.

Cami adını Osmanlıca “Çocuk” anlamına gelen “Tıfl” kelimesinde almaktadır. Caminin yakınında bir sübyan mektebinin olduğu mektebin günümüze kalan kitabesinden anlaşılmaktadır. Caminin batı girişinde yer alan bu kitabede mektebin Sultan Abdülaziz döneminde vali Kayserili Ahmet Paşa tarafından 1870 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Ezine Çarşı Camii

Çarşı Camii:Bu cami hakkında kesin bir bilgi olmamasına rağmen Ulu Camii inşa ettiren Abdurrahman Bey tarafından yaptırıldığı söylenmektedir.

Ezine Ulu Camii

Ulu Cami ( Abdurrahman Bey Cami), Osmanlı camilerinin ilk büyük örneklerinden olması yönünden önemlidir. Orhan Gazi döneminde Abdurrahman Bey tarafından yaptırılmıştır.

Cami., moloz taştan alçak ve kalın duvarlı bir yapıdır. Pencere kenarları üç dizi tuğla ve bir dizi taştan yapılmıştır. Tavanı dört granit sütun taşımaktadır. Minare kıble duvarının içindedir. Son cemaat yeri mermer sütunludur. 2. Sultan Mahmut döneminde yenilenen tavan ampir üslûptadır. Güzel sıtalaktiklerle süslü mihrap, ilk yapıdan kalmadır.bu caminin kitabesi günümüze gelememiştir.

Çimenlik Kalesi Camileri

Çimenlik Kalesi içerisinde bulunan Mescit, 12.12×5.24 m. ölçüsünde ince uzun dikdörtgen planlıdır. Mescidin alt kısmı taştan, üst kısmı da tuğladan yapılmıştır. Burçlardan biri üzerine tuğladan minaresi oturtulmuştur. Minarenin şerefe çıkmaları beş sıra testere dişi biçiminde tuğlalarla bezenmiştir.

Çanakkale savaşı sırasında mescide isabet eden bir top mermisi yüzünden minaresinin yarısı yıkılmış, 1968’den sonra da onarılmıştır. İbadet mekanındaki mihrap kıble yönündedir. Mihrap tuğladan ve mukarnaslıdır. Mescidin giriş kapısı çift renkli ve geçmeli mermerlerden yapılmıştır.

Sultan Abdülaziz döneminde iç avlunun güney tarafına dikdörtgen planlı, 12.00×15.00 m. ölçüsünde ahşap bir mescit daha eklenmiş, üzeri de çatı ile örtülmüştür.

Kale içerisindeki bu mescitler halkın ibadetine açık idi. Ancak kale müze olarak kullanıldığından mescitler ibadete açık değildir.

Bozcaada Köprülü Mehmet Paşa Camii

Bozcaada’da Yalı Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Köprülü Mehmet Paşa 1657 tarihinde yaptırmıştır. Halk arasında Yalı Camisi olarak isimlendirilen caminin kitabesi günümüze gelememiştir. Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarla orijinalinden oldukça uzaklaşmıştır. Doğu cephesine yerleştirilen minare 1965 yılında yenilenmiştir.

Biga Kurşunlu Camii

Biga Kurşunlu Camii, 1900’de geçirdiği büyük yangından sonra yeniden yapılmıştır. Yangın sonrası yeniden yapılan camii orjinalinden oldukça uzaklaşmıştır.

Fatih Camii

Fatih Sultan Mehmet tarafından 1462 yılında yaptırılmış olan camii zamana direnememiş- 1862 yılında Sultan Abdulaziz zamanında tamamen yenilenmiştir. Ayrıca 1904 yılında Sultan II. Abdülhamid döneminde tekrar onarım geçirmiştir.

Her iki onarıma ait Osmanlıca kitabeler yapının dış cephesinde yer almaktadır. Caminin batısında hazire olarak adlandırılan küçük bir mezarlık yer almaktadır. Burada Sadrazam Hafız İsmail Paşa ile Sadrazam Ali Paşa’nın mezarları kallavi kavukları ile yer almaktadır.

Ayvacık Ümmühan Hatun Camii

Ümmühan Hatun Camii Ayvacık ilçesinin genişlemesine sebep olan Tiflisli Ümmühan Hatun tarafından yaptırılmıştır.ilçe merkezindedir.

Ayvacık Nusratlı Köyü Camii

Ayvacık İlçesi Nusretlı Köyünde olup Yaklaşık 400 yıllık geçmişi olduğu tahmin edilmektedir.

Ayvacık Adatepe Köyü Camii

Çanakkale, Ayvacık İlçesi Adatepe Köyü’ndeki bu caminin ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber zağanos Paşa’nın eşi tarafından yaptırıldığı söylenmektedir. Kareye yakın dikdörtgen planlı cami kesme taş ve tuğladan yapılmış, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür.

Mihrap ve minberi mukarnaslı olup, üzerlerinde rumi motifler ve bitkisel bezemeler görülmektedir. Ayrıca haziresinde de Osmanlı taş işçiliğini yansıtan mezar taşları bulunmaktadır. Caminin altında bir de sarnıç vardır. Caminin köşesine kare kaide üzerine silindir gövdeli köfeki taşından bir minare eklenmiştir.

Arap İbrahim Paşa (Kurşunlu) Camii

Arap İbrahim Paşa (Kurşunlu) Camii: Cami kitabesine göre cami yanan Çınarlık Camii’nin yerine 1867 yılında Biga sancağı mutasarrıfı Arap İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Kare planlı yapının üzeri kubbe ile örtülüdür. Kurşun kaplı kubbesi nedeniyle adı Kurşunlu Cami olarak bilinmektedir.

Ayvacık Yeşilyurt Köyü Camii

Yeşilyurt Köyü Camisi kiliseden camiye çevrilmiştir. Kilisenin ne zaman yapıldığı konusunda yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra mübadele kapsamında Çanakkale’den Rumların ayrılmasından sonra camiye dönüştürülmüştür. Cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kaba taş ve tuğladan yapılmıştır.

Üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Beden duvarları üzerinde iki sıra halinde pencereler bulunmaktadır. Bunlardan ikisi yuvarlak kemerli, biri de ikiz pencereler halinde ampir üsluptadır. Camiye çevrildikten sonra yanına dikdörtgen taş bir kaide üzerine yuvarlak gövdeli, tek şerefeli bir minare eklenmiştir. Mihrabı herhangi bir özellik taşımamaktadır.

Ayvacık Babakale Camii

Ayvacık ilçesi, Babakale Köyü’nde bulunan bu camiyi Sultan II.Ahmet döneminde Vezir Kaptan Mustafa Paşa 1725 tarihinde yaptırmıştır. Cami değişik dönemlerde yapılan onarımlar nedeni ile özelliğini yitirmiştir.

Günümüzde dikdörtgen planlı olan caminin üzeri çatı ile örtülüdür. İbadet mekanı iki yanlarda altta dikdörtgen söveli, üstte de yuvarlak alçı şebekeli dörder pencere ile aydınlatılmıştır. Giriş kapısının ve mihrabın iki yanında da altlı üstlü birer penceresi bulunmaktadır. Cami girişinin önünde sonradan ahşap bir sundurma yapılmıştır. Minaresi taş kaide üzerine yine taştan silindirik gövdelidir. Minare alemi XIX. yüzyılda ampir üslubunda kubbemsi olarak yenilenmiştir.

Lapseki Çardak Yakup Bey Camii

Çardak Gazi Yakup Bey Camii 1472 yılında Abdullah Bin Hacı Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır. yapısıdır. Duvarlar iki dizi tuğla ve moloz taştandır. Köşeli revaktaki sütun ve başlıklar çevredeki antik kalıntılardan yapılmıştır. Kubbe sağır ve oldukça yüksek sekiz köşeli kasnağa oturmaktadır. Minare kapısı, revağın içindedir. Bursa kemerli ve stalaktitlidir. Yapısının iç süslemesi son dönemdendir. Yalnızca mihraptaki yedi sıra stalaktit ve silmeler eski biçimini korumaktadır. Günümüzde halen ibadethane olarak kullanılmaktadır.

Bayramiç Tepe Camii

Caminin Esas adı Hacı Baliğ camiidir.Tepe camii olarakda bilinmektedir.14.yüzyılda yapılmıştır.( tahminen 1357-1365 yılları arasında )Caminin bitişiğinde Haziresi bulunmaktadır.

Cami-i Cedit (Karşıyaka Camii)

Bayramiç’te Taşköprü Camii ,Karşıyaka Camii ,Cami-i Cedit,  Hanbağlı camii gibi isimlerle anılmaktadır. Esas Adı cami-i cedid’tir.Bayramiç İlçesinin  Mehmet Akif Sokağında  Tabaklar Deresinin kenarındadır.Giriş kapısı  üzerindeki  kitabeye göre  Hicri 1207 (Miladi :1792) tarihinde  Hadımzade  Osman Bey tarafından yaptırılmıştır.Caminin çeşmesi ve haziresi de bulunmaktadır.

Ezine Kemallı Köyü Camii

Kemallı Köyü Camii:14.yy. da I. Murat döneminde yapılmıştır. Tek kubbeli ana mekan ve çapraz tonozlu revaktan oluşmaktadır. Revakın 3 çapraz tonozu yıkılmış, yerine ortası kemerli ahşap çatı yapılmıştır. Duvarlar ilk Osmanlı camilerine göre daha yüksektir. Son cemaat yerinin yanları kapalıdır. Ortada iki mermer sütun vardır. Kapı basık ve mermer kemerlidir. Pencereler süslemelidir Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından .2016 yılında Restorasyonu yaptırılmıştır.

Gelibolu Namazgah (Azaplar Camii)

Bir açık hava camii olan Namazgah 1407 yılında Hacı Paşaoğlu  İskender Bey tarafından sefere çıkan deniz tüfekçi erleri (Azepler) için yaptırılmıştır. Azepler sefere çıkacakları zaman toplu halde burada namaz kıldıkları varsayılmaktadır. Gelibolu’da boğaz ve Marmara’ya karşı geniş bir alan olan Fener meydanında inşa edilmiştir. Kendi türündeki yapıların en estetiğidir. Mihrabı bir niş içindedir.

Ayvacık Behramkale Hüdavendigar Camii

14. yüzyılın sonlarına doğru inşa edildiği sanılmakta olup 238 m. yükseklikteki tepenin üzerinde tüm ihtişamıyla ayakta durmaktadır. Camiin dikkat çeken özelliklerinden birisi de dört yöndeki köşelerinin üst noktalarının pahlanması yani taş kenarlarının eğik kesilmiş olması ve pahlanan kısımların şekline uygun olarak üçgen şeklinde kapatılmasıdır.

Kubbe, sekizgen bir kubbe kasnağına oturtulmuştur. Camii, bir kubbe ve sütunlu bir giriş kapısını da içine alan dörtgen bir alan üzerinde inşa edilmiştir. Camiin, Osmanlı mimarisinin tipik bir örneği olduğunu söyleyebiliriz. Camiin mermer giriş kapısı, Carnelıus kilisesinin kapısıdır. Carnelius kilisesini tamir ettiren Skamandros hükümdarının kilise kapısına yazdırmış olduğu duaya dokunulmamış,sadece haç işaretinin iki kanadı kırılmıştır. Üzerinde haç işareti bulunan taşın bir camiin dekorasyonunda kullanılmış olması çok ilginç ve bir o kadar da etkileyicidir.Camiin iç duvarlarının dekorasyonunda kadırga resimlerinin kullanılmış olması da çok sık rastlanılan bir durum değildir.

Ayvacık Tuzla Murat Hüdevendigar Camii

Hüdavendigâr Külliyesi, Ayvacık Tuzla Köyü’ndedir. Cami, medrese ve hamamdan meydana gelmiştir. Cami, 1366 yılında Murat Hüdevendigar tarafından yaptırılmıştır. Medrese, camiin batısındadır. Dershane ve on odadan meydana gelmiştir. Zamanımıza sadece bir odası ulaşabilmiştir.

Paylaşın