Böbrek Hastalığı Cilt Kaşıntısına Neden Olabilir Mi?

Böbrekler, vücudun sağlıklı kalmasında önemli bir rol oynarlar. Böbrekler, kanı temizler, kalsiyum ve fosfor gibi mineralleri dengeler ve fazla sıvıyı vücuttan atarlar.

Haber Merkezi / Böbrekler düzgün çalışmadığında, atık ve fazla mineraller vücutta birikirler. Bu durum, cilt kaşıntısı da dahil olmak üzere birçok sağlık sorununa neden olabilir.

Kronik böbrek hastalığı (KBH) olan kişilerde, özellikle de ileri evrede olanlarda veya diyalize girenlerde, en sık görülen şikayetlerden biri cilt kaşıntısıdır. Bu duruma pruritus denir.

Peki neden olur?

Başlıca nedeni, kanda atık birikmesidir. Normalde böbrekler bu atıkları atar, ancak böbrekler düzgün çalışmadığında bu zararlı maddeler vücutta kalır ve ciltte kaşıntıya neden olabilir.

Kuru cilt de bir diğer sorundur. Kalsiyum ve fosfor dengesi bozulduğunda cilt kuruyabilir ve kaşınmaya daha yatkın hale gelebilir. Kuruluk ve atık birikimi bir araya geldiğinde kaşıntı daha da kötüleşebilir.

Yapılan araştırmalar, diyaliz tedavisi gören birçok kişinin bu kaşıntıyı yaşadığını ortaya koymuştur. Hafif bir rahatsızlıktan günlük yaşamı etkileyen şiddetli bir duruma kadar değişebilir.

Bu kaşıntı uyumayı zorlaştırabilir, strese ve hatta depresyona yol açabilir. Bazıları için bu rahatsızlık, böbrek hastalığıyla yaşamanın en zor yanlarından biri haline gelebilir.

Böbreklerden kaynaklı cilt kaşıntısını tedavi etmek zor olabilir. Kremler ve nemlendiriciler yardımcı olabilir, ancak sorunun nedenini ortadan kaldırmaz.

Kaşıntıyı azaltmanın daha iyi yolu, fosfor seviyelerini kontrol etmektir. Bu, sağlıklı bir beslenme, fosfor bağlayıcı haplar ve diyalizle sağlanabilir.

Cilt bakımı da çok önemlidir. Böbrek rahatsızlığı olan kişiler yumuşak sabunlar kullanmalı, sıcak duştan kaçınmalı, her gün nemlendirici kremler sürmeli ve daha fazla hasarı önlemek için cildi kaşımamaya çalışmalıdır.

Sonuç olarak, cilt kaşıntısı, böbrek hastalığının yaygın ancak genellikle gözden kaçan bir belirtisidir.

Paylaşın

“Silah Bırakma” Dünya Basınında: Erdoğan’ın Tek Hedefi İktidarını Korumak

PKK, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Süleymaniye kenti kırsalında, sembolik silah bırakma töreni düzenledi. Silah bırakma töreninin dış basına yansımaları ise şöyle:

Agence France-Presse (AFP): “Tören, PKK’nin son on yıldır üslerinden biri olan Irak Kürdistanı dağlarında, Süleymaniye kenti yakınlarında, gizli tutulan bir bölgede sabah saatlerinde yapılacak. Törene dair detaylar sınırlı olsa da, PKK kaynakları AFP’ye yaklaşık 30 savaşçının silahlarını imha ettikten sonra tekrar dağlara döneceğini söyledi. ‘İyi niyet göstergesi olarak, son yıllarda Türk güçlerine karşı çatışmalara katılmış bazı PKK savaşçıları, silahlarını bir törende yakarak ya da imha ederek süreci başlatacak,’ diyen bir PKK komutanı, AFP’ye yaptığı açıklamada ismini vermemeyi tercih etti.

“Ancak tören öncesinde gerilim yükseldi. Süleymaniye ve batıdaki Kerkük kentlerinde, peşmerge güçlerine ait üsler yakınında gece saatlerinde iki insansız hava aracı düşürüldü. Saldırının arkasında kimin olduğu açıklanmazken, yetkililer olayda can kaybı yaşanmadığını belirtti.”

Reuters: “Sürece yakın kaynaklara göre, yaklaşık 40 PKK’li militan ve bir komutan, Süleymaniye’deki törende silahlarını teslim edecek. PKK, son yıllarda Türkiye sınırlarının ötesine itildikten sonra üslerini Irak’ın kuzeyine taşıdı. Silahlar, daha sonra düzenlenecek başka bir törenle imha edilecek. Bu ikinci törene Türkiye ve Irak istihbarat yetkilileri, IKBY yetkilileri ve PKK’nin silah bırakma kararında arabuluculuk rolü oynayan Türkiye’deki Kürt siyaseti temsilcisi DEM Parti’den üst düzey isimler katılacak.

“PKK, DEM Parti ve Abdullah Öcalan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Kürtlerin siyasi taleplerini karşılaması yönünde çağrıda bulundu. Öcalan, çarşamba günü yayınlanan video mesajında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir komisyon kurarak silahsızlanma sürecini denetlemesini ve kapsamlı barış sürecini yürütmesini önerdi. Ankara’nın bu yönde adımlar attığı belirtilirken, DEM Parti ve Öcalan, PKK’nin demokratik siyasete geçişini kolaylaştıracak yasal güvencelere ve belirli mekanizmalara ihtiyaç olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, silahsızlanma sürecine yönelik sabotaj girişimlerine izin vermeyeceklerini ifade ederken, halka ‘tarihi bir müjde’ vereceğini söyledi. AKP’nin sözcüsü Ömer Çelik ise, sürecin birkaç ayı aşmaması gerektiğini, aksi halde provokasyonlara açık hale gelebileceğini belirtti.”

“Abdullah Öcalan’a ne olacak?”

BBC: “Süleymaniye’deki silahsızlanma töreninin ardından gözler, sürecin bir sonraki durağı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne çevrildi. Ankara’da kurulacak özel bir komisyon, hükümetin bundan sonraki adımlarına ilişkin kararları şekillendirecek. Ancak yaz tatili yaklaşırken Meclis’te önümüzdeki birkaç ay içinde somut bir karar çıkması beklenmiyor. Komisyonun hazırlayacağı rapor sonrasında milletvekilleri önerileri oylayacak; nihai kararı ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan verecek. Abdullah Öcalan’ın durumunun nasıl şekilleneceği ise belirsizliğini koruyor. Hükümet yetkilileri, sürecin ilerleyişine göre Öcalan’ın cezaevi koşullarının gözden geçirilebileceğini belirtiyor. Ancak olası bir tahliye ya da ceza indirimi, sürecin çok daha sonraki aşamasında gündeme gelebilir. AKP ve Kürt siyasi hareketini temsil eden DEM Parti, barış süreci ile anayasa değişikliği arasında doğrudan bir bağ kurulmadığını savunsa da, Erdoğan’ın DEM’in desteğini alması halinde anayasa değişikliğini Meclis’ten geçirme şansı önemli ölçüde artacak.

“Erdoğan, son anketlerde geride görünse de, en güçlü rakibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yolsuzluk suçlamasıyla tutuklu. İmamoğlu suçlamaları reddederken, geçtiğimiz hafta başka muhalefet belediye başkanlarının da gözaltına alınması, sürecin muhalefet açısından zorlu geçeceğini gösteriyor. Sonuç olarak, PKK’nin silah bırakmasıyla başlayan barış süreci yalnızca çatışmasızlık değil, aynı zamanda Türkiye’nin iç siyasetini yeniden şekillendirecek karmaşık bir dönemin kapısını aralıyor.”

ABC News: “Türkiye’de yıldır süren bir isyan yürüten Kürt militan grup mensupları, cuma günü Kuzey Irak’ta düzenlenen sembolik bir törenle silah bırakmaya başladı. Bu adım, barış süreci kapsamında vaat edilen silahsızlanmaya yönelik atılan ilk somut adım oldu. Irak devlet haber ajansı INA’ya göre, silahsızlanma sürecinin Eylül ayına kadar tamamlanması bekleniyor.”

Al Monitor: “Cuma günü Irak Kürdistanı’nda düzenlenen bir törende 30 PKK savaşçısı silahlarını yok etti. Bu tören, Kürt militanların Türkiye devletine karşı on yıllardır sürdürdükleri silahlı mücadeleyi sonlandırmalarının üzerinden iki ay geçmesinin ardından geldi. Tören, PKK’nin silahlı isyandan demokratik siyasete geçişinde bir dönüm noktasını temsil ediyor. Aynı zamanda, bölgenin en uzun süredir devam eden çatışmalarından birine nokta koyma çabasının parçası olarak görülüyor.

“Kısa süren törende, Kuzey Irak’taki dağlarda bir mağarada bulunan ilk 30 militanın silahlarını yaktığı görüldü. AFP muhabirinin sahadan aktardığına göre, bu savaşçılardan dördü komutandı. Sabah boyunca, PKK’ye yakın Fırat Haber Ajansı’na göre, geçmişte bir Kürt matbaasına ev sahipliği yapmış sembolik bir yer olan Şikefta Caseneyê’ye araçların geliş-gidişi gözlendi. Ayrıca, DEM Parti’den bazı milletvekilleri ve birkaç gazeteci de törende yer aldı.”

Shafaq News: “PKK’den onlarca erkek ve kadın savaşçı, Süleymaniye’de düzenlenen sembolik bir törende silahlarını yaktı. Barış ve Demokratik Toplum Grubu üyesi Mola Nader, Shafaq News’e yaptığı açıklamada, savaşçıların ardından Jasana Dağı’na döndüklerini belirterek, Türk hükümetine genel af ilan etme ve bu kişileri topluma yeniden kazandırma çağrısında bulundu. Nader ayrıca, daha kapsayıcı bir vatandaşlık çerçevesine ulaşmak için anayasal reformlar yapılması gerektiğini vurguladı. Grup tarafından yapılan açıklamada, bu adımın PKK kurucusu Abdullah Öcalan’n çağrısı ve partinin 12. kongresinde alınan kararlar doğrultusunda atıldığı belirtildi. Grup, bölgesel ve uluslararası güçlere Kürt halkının meşru haklarına saygı gösterme ve barış sürecini destekleme çağrısında bulundu. Tüm siyasi aktörlerden eğitim, taban örgütlenmesi ve demokratik gelişim alanlarında üzerlerine düşen rolleri yerine getirmeleri istendi.”

Yunanistan merkezli Kathimerini gazetesinin internet baskısı Ekathimerini: “Otuz PKK militanı, Irak’ın kuzeyindeki bir mağaranın ağzında silahlarını yaktı. Bu sembolik ama anlamlı adım, Türkiye’ye karşı onlarca yıldır süren isyanı sona erdirme yönünde önemli bir başlangıç olarak değerlendiriliyor. Törene ait görüntülerde, yarısı kadınlardan oluşan militanların AK-47 tüfekleri, fişeklikleri ve diğer silahları büyük gri bir kazan içine sırayla bıraktıkları görülüyor. Daha sonra gökyüzüne doğrultulmuş siyah silah namlularını alevler sararken, Kürt, Iraklı ve Türk yetkililer yakınlarında bu anı izliyordu. Geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan barış girişimlerinin ardından bu yeni girişim, Ankara için 40 binden fazla insanın ölümüne neden olan, ekonomiyi ağır şekilde etkileyen ve Türkiye ile bölge genelinde derin sosyal ve siyasi ayrışmalara yol açan isyanı sona erdirmek adına yeni bir yol açabilir.”

“Demokratik bir açılım pek olası görünmüyor”

Spiegel: Spiegel dergisi “Erdoğan’ın yaptıkları kimsenin gözünü kör etmemeli” başlığıyla yayımladığı yorumda PKK’nın silah bırakma töreni “tarihi bir dönüm noktası” ve Erdoğan için de “başarı” olarak nitelendiriliyor. Bununla birlikte “Ancak Türkiye’de demokratik bir açılım pek olası görünmüyor. Erdoğan çoktan gözünü yeni bir hasıma dikmiş durumda” gözlemi aktarılıyor.

Kuzey Irak’taki sembolik törenle birlikte yarım asırdır süren, on binlerce insanın hayatını kaybettiği ve silah yoluyla çözümü mümkün olmayan bir ihtilafın sona erdiğine vurgu yapılan yazıda, son gelişmelerin barış umudunu yeşerttiği belirtiliyor. Fakat kalıcı bir barışın ancak Türkiye’de bir demokratik açılım ile mümkün olabileceğinin savunulduğu yazıda, bu haftaki gelişmelerin barış konusunda bir ilüzyona yol açmaması ve kimsenin gözünü kör etmemesi gerektiği kaydediliyor.

Erdoğan’ın öncelikli hedefinin iktidarını korumak olduğunun altı çizilerek, “Erdoğan hâlâ bildiğimiz Erdoğan. Ve geçmişte ülkede demokrasiyi teşvik etme konusunda pek de iyi bir iş çıkarmış değil. Tam tersine, son yıllarda yargının altını oydu ve medyayı istediği yönde hizaya soktu. Son olarak, en umut verici rakibi olan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hapse attırdı. Pek çok hamlesi, Erdoğan’ın gelecekte de kendi isteklerine göre bir muhalefet örgütlemek istediğini gösteriyor” deniliyor.

Erdoğan’ın devletin kurucusu Atatürk’ün muhalefetteki partisi CHP’yi kriminalize ederek şiddetli bir mücadele yürüttüğüne, bunu da iktidarını korumak için yaptığına işaret edilen yazı şu ifadelerle bitiyor: “Bunun için Erdoğan’ın Kürtlerin oyuna ihtiyacı var. Artık Erdoğan’ın bir dönem daha görev yapması, hatta belki de ömür boyu cumhurbaşkanlığı yapmasına kapı aralanması onlara bağlı. Ya da hedeflerine sadık kalıp, diğer muhalefet partileriyle birlikte ülkenin gerçek bir demokratik açılımı için mücadele mi edecekler?”

Süddeutsche Zeitung: Süddeutsche Zeitung yorumu ise “Erdoğan bir kez daha ülkesini bölüyor ama bu kez farklı bir şekilde” başlığını taşıyor. Erdoğan’ın Kürtlere barış önerisinin “bir bedeli olduğu” belirtilen yazıda, Erdoğan’ın eş zamanlı olarak ana muhalefetteki CHP’ye baskı uyguladığı, izlediği bu ikili strateji ile “iktidarını güvence altına almayı amaçladığı” yorumu yapılıyor.

“Türk Cumhurbaşkanı güç bilincine sahip bir kişi. Güç ile neler yapılabileceğinin farkında” ifadelerine yer verilen yazıda, “Erdoğan örneğin bu gücü, devlet bir yandan giderek daha fazla Kürt belediye başkanları ve aktivistleri tutuklatırken, ordunun diğer yandan PKK’yı yenilgiye uğratmasından aldı. Bu da ona barış önerisi yapma ve uyguladığı baskıya son verme gücü verdi. Tabii Kürtlerin bir bedel ödemesi kaydıyla: Oyları ile Erdoğan’ın istediği kadar cumhurbaşkanı kalmasına yardımcı olmaları gerekecek” görüşü aktarılıyor.

Yorumda, Erdoğan’ın “Sizin için iyi olan bir şeyi, sadece benden geldiği için reddedebilir misiniz?” diyerek Kürtleri bir ikilemle karşı karşıya getirdiği belirtiliyor, CHP’ye karşı başlatılan tutuklama dalgasına dikkat çekilerek şunlar kaydediliyor: “CHP lideri dokunulmazlığın kaldırılması tehdidiyle karşı karşıya. Kürtler bugüne kadar İmamoğlu’na yakın durdular, çünkü onlar da otokrasi altında acı çekti. Peki hâlâ İmamoğlu’nun serbest bırakılmasını umut etmeliler mi? İmamoğlu Erdoğan’ın yerini alabilecek mi? Alacaksa kaç yıl içinde? Oysa Erdoğan’ın teklifi hemen geçerli. Üstelik Erdoğan CHP’nin alternatif olmasını da gittikçe zorlaştırıyor.”

Der Standart: Avusturya gazetesi Der Standart da PKK’nın silah bırakma törenini mercek altına aldığı yorumunda, Türkiye ile ilgili karamsar bir tablo çiziyor. “PKK, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhalefeti ezmeye çalıştığı bir dönemde silah bırakıyor” denilen yorumda PKK’nın Kuzey Irak’taki töreninin sembolik niteliğine dikkat çekiliyor.

Kürt sorununun, barışın tesisini sağlayacak şekilde çözülmesi için Türk devletinin adımlar atması gerektiğine işaret edilen yazıda, “artık Türk devletinden geriye bir otokrata dönüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı” belirtilerek şu ifadelere yer veriyor: “Türk demokrasisi büyük bir tehdit altında ve muhalefet ortadan kaldırılıyor. Erdoğan’ın önceliği iktidarda kalmak, siyasi ve toplumsal uzlaşma sürecini başlatmak değil. Oysa PKK’nın silahsızlanma sürecine eşlik etmesine acilen ihtiyaç duyulan da tam da bu.”

Paylaşın

İmamoğlu Hakkında “Sahte Diploma” İddianamesi: 8 Yıl 9 Ay Hapis Talebi

Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu hakkında, yatay geçişle usulsüz diploma aldığı iddiasıyla açılan davada 8 yıl 9 aya kadar hapis ve siyasi yasak talep edildi.

Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu hakkında, “usulsüz yatay geçişle diploma temin ettiği” iddiasına ilişkin yürütülen soruşturmada savcılık iddianamesini tamamladı.

Hazırlanan iddianamede İmamoğlu’nun, “resmi belgede sahtecilik suçuna iştirak ettiği” öne sürüldü. Savcılık, İmamoğlu’nun hileyle diploma aldığını belirterek, 8 yıl 9 aya kadar hapis ve siyasi yasak uygulanmasını talep etti.

İddianamede, İmamoğlu’nun öğrenim sürecine dair belgelerin gerçeği yansıtmadığı, yatay geçiş sürecinin mevzuata aykırı yürütüldüğü savunuldu. Belgelerin incelenmesinin ardından, dosya ilgili mahkemeye gönderildi.

Ne olmuştu?

Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden aldığı 35 yıllık diplomasına ilişkin ‘usulsüzlük’ iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı.

Ekrem İmamoğlu, Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne yatay geçiş yapmış, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, geçişin usulsüz olduğunu ve diplomasının geçersiz olduğunu savunmuştu.

18 Mart’ta İstanbul Üniversitesi yönetimi, İmamoğlu ile birlikte 28 kişinin diplomasını ‘yokluk’ ve ‘açık hata’ gerekçeleriyle iptal ettiğini duyurmuştu.

İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan 6 Mayıs’ta yaptığı açıklama ile iptal edilen diploma için karşı dava açtıklarını bildirmiş, aynı gün İstanbul Üniversitesi, İmamoğlu’nun diploma bilgisini üniversitenin veri tabanından silmişti.

Karara ilişkin tebligat ise 55 gün sonra iletildi.

Paylaşın

İstanbul’da Kiralar 30 Bin Liraya Dayandı: Asgari Ücret 22 Bin Lira

25

Veriler, ağustos ayı itibarıyla İstanbul’da ortalama kiraların 32 bin 500 liraya yükseleceğini öngörüyor.

İstanbul’da yaşam maliyetleri artmaya devam ederken, barınma krizi de büyüyor. İstanbul Gayrimenkul Değerleme tarafından açıklanan son verilere göre, kent genelinde ortalama kira bedeli haziran ayı itibarıyla 30 bin TL’ye ulaştı.

Bu rakam, 22 bin TL olan asgari ücretin yaklaşık yüzde 36 fazlasına denk geliyor. Veriler, ağustos ayı itibarıyla ortalama kiraların 32 bin 500 TL’ye yükseleceğini öngörüyor.

İstanbul’da kira bedelleri ilçeden ilçeye büyük farklılık gösteriyor. Şehrin merkezi ve sahil kesimindeki ilçelerinde kira rakamları adeta uçuşa geçti. Kadıköy, Beşiktaş ve Sarıyer gibi ilçelerde ortalama kira 50 ila 55 bin TL’ye ulaşırken; Eyüpsultan, Üsküdar ve Bakırköy gibi ilçelerde de 40 bin TL’nin üzerinde seyrediyor.

İstanbul’da ortalama kiraların bazı ilçelerdeki dağılımı şöyle:

Kadıköy: 55.000 TL
Beşiktaş: 50.000 TL
Sarıyer: 55.000 TL
Üsküdar: 36.000 TL
Maltepe / Ataşehir / Şile / Beykoz / Başakşehir: 35.000 TL
Şişli: 31.000 TL
Beyoğlu: 32.000 TL

Bu ilçelerde bir asgari ücretli, maaşının iki hatta üç katı kadar kira ödemek zorunda kalırken, birçok kişi için bu bölgelerde yaşamak artık erişilmez hale geldi.

Asgari ücretle geçinmeye çalışanlar için tek seçenek, İstanbul’un daha düşük kira ortalamasına sahip bölgelerinde ev aramak oldu. Ancak bu bölgelerde dahi kiralar, maaşın tamamına yaklaştığı için faturalar, ulaşım ve temel ihtiyaçlara bütçe ayırmak neredeyse imkânsız hale geliyor.

Göreceli olarak daha uygun kira bedellerine sahip ilçeler şöyle:

Esenyurt: 17.000 TL
Bağcılar: 19.000 TL
Sultangazi / Arnavutköy: 20.000 TL
Fatih / Silivri / Sultanbeyli: 22.000 TL

Bu ilçelerde dahi ortalama kira asgari ücretin tamamını tüketiyor. Yani bir işçi, maaşının tamamını kiraya verse bile fatura, gıda ve ulaşım gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılayamıyor.

Paylaşın

İstanbul’da Yaşamanın Aylık Maliyeti 92 Bin Liraya Ulaştı

İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti mayıs ayında bir önceki aya göre bin 690 lira artarak 91 bin 722 liraya yükseldi. İstanbul’da yaşam maliyeti son bir yılda yaklaşık yüzde 50 arttı.

Haber Merkezi / İstanbul Planlama Ajansı (İPA), İstanbul’da Yaşam Maliyeti Araştırması Mayıs 2025 verilerini açıkladı.

Buna göre; İstanbul’da yaşamanın maliyeti bir önceki aya göre yüzde 1,88, bir önceki yıla göre ise yüzde 49,09 oranında arttı. Mayıs ayında İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti geçtiğimiz aya göre 2 bin 690 lira artarak 91 bin 722 liraya yükseldi.

İstanbul’un enflasyonu yüzde 46,57

İstanbul Ticaret Odası (İTO), 2025 Mayıs Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi verilerini açıklamıştı. Açıklamada şu ifadelere yer verilmişti:

“Mayıs ayında İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İTO İstanbul Tüketici Fiyat İndeksi aylık artışı yüzde 2,83 olarak gerçekleşti. 2024 Mayıs ayına göre 2025 Mayıs ayında İstanbul’da yaşanan fiyat değişimlerini gösteren bir önceki yılın aynı ayına göre değişim oranı İTO 2023=100 bazlı İTO İstanbul Tüketici Fiyat İndeksinde yüzde 46,57 olarak gerçekleşti.

Mayıs ayında İstanbul Tüketici Fiyat İndeksinde; bir önceki aya göre gıda harcamaları grubunda yüzde 3,24, konut harcamaları grubunda yüzde 3,10, eğlence ve kültür harcamaları grubunda yüzde 2,52, çeşitli mal ve hizmetler harcama grubunda yüzde 2,06, ev eşyası harcamaları grubunda yüzde 1,79, lokanta ve oteller harcama grubunda yüzde 1,70, ulaştırma harcamaları grubunda yüzde 1,12, haberleşme harcamaları grubunda yüzde 0,88, sağlık harcamaları grubunda yüzde 0,72, giyim ve ayakkabı harcamaları grubunda yüzde 0,15 artış izlenirken, eğitim harcamaları grubunda yüzde -0,01 azalış izlendi. Alkollü içecekler ve tütün harcamaları grubunda değişim izlenmedi.

İstanbul’da mayıs ayı fiyat indeksinin belirlenmesinde; Gıda ve alkolsüz içecekler harcama grubunda yer alan bazı ürün gruplarında mevsimsel değişime bağlı olarak yaşanan fiyat değişimleri, konut harcamaları, eğlence ve kültür harcamaları, ev eşyası harcamaları ile çeşitli mal ve hizmetler gruplarındaki bazı ürün ve hizmetlerde piyasa koşullarına bağlı izlenen fiyat değişimleri etkili oldu.

Mayıs ayında en yüksek grup artışı gıda ve alkolsüz içecekler harcamaları grubunda (% 3,24), en yüksek grup azalışı ise eğitim harcamaları grubunda (-0,01) izlendi.”

Paylaşın

İstanbul’da Çalışan Her Üç Kişiden Biri Taşınmayı Düşünüyor

İstanbul ve çevresinde çalışan her üç kişiden biri deprem nedeniyle bulunduğu yeri terk etmeyi düşünüyor. Bu, deprem riskinin çalışma hayatında ciddi bir belirsizlik ve huzursuzluk yarattığını gösteriyor.

Marmara Bölgesi’nde son yıllarda sık sık hissedilen depremler ve İstanbul’a yönelik artan büyük deprem beklentisi, yalnızca konut tercihlerini değil, iş hayatını da kökten etkiliyor.

Kariyer.net tarafından İstanbul ve çevresindeki çalışanlarla yapılan yeni bir araştırma, çalışanların önemli bir bölümünün deprem nedeniyle yaşadığı bölgeyi terk etmeyi düşündüğünü, uzaktan ve hibrit çalışma taleplerinin ise ciddi biçimde yükseldiğini ortaya koydu.

Ankete göre, her üç çalışandan biri taşınma kararı almayı değerlendiriyor. Bununla birlikte şirketlerin afet hazırlık düzeyleri ve çalışanlara sundukları güvenlik önlemleri yetersiz bulunuyor.

Araştırma, İstanbul ve çevre illerde yakın dönemde hissedilen sarsıntıların ardından çalışanların psikolojik durumunu ve iş hayatına yönelik beklentilerini anlamaya odaklandı. Sonuçlar, bölgedeki çalışanların büyük bir bölümünün endişeli bir ruh hali içinde olduğunu gösteriyor.

Katılımcıların yüzde 57’si tedirgin olduğunu ifade ederken, yalnızca yüzde 7’si kendini güvende hissettiğini belirtti.

Genel olarak, Marmara Bölgesi’ndeki çalışanların yüzde 80’i depremler konusunda kaygılı olduğunu dile getirdi.
Bu kaygı, yalnızca yaşanılan bölgeyle sınırlı kalmıyor; çalışma modelleri ve işyeri güvenliği de sorgulanmaya başlandı.

Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 82’si halen tamamen ofis ortamında çalışıyor. Ancak bu modelin sürdürülebilir olmadığına dair yaygın bir inanç var. Özellikle deprem riski ve artan yaşam maliyetleri, çalışanları farklı çalışma biçimlerine yöneltiyor.

Çalışanların yüzde 70’ten fazlası hibrit sisteme geçmek istiyor. Evden çalışma imkânı, yalnızca güvenlik değil, yaşam kalitesi açısından da öne çıkıyor.

Bu talepler, şirketler için yeni bir zorunluluğu beraberinde getiriyor: Afet odaklı iş gücü stratejileri geliştirmek.

Araştırmanın dikkat çeken bulgularından biri de taşınma planları. Marmara Bölgesi’ndeki çalışanların: Yüzde 35’i yaşadığı bölgeyi değiştirmeyi düşünüyor. Taşınmak istemeyenlerin yüzde 33’ü, oturduğu binaya ve bölge altyapısına güvendiğini söylüyor.

Öte yandan, çalışanların bulundukları binaların depreme dayanıklılığına yönelik algıları da net değil: Yüzde 38 dayanıklı olduğunu düşünürken, yüzde 17 dayanıklı olmadığını, yüzde 40 ise emin olmadığını ifade etti.

Bu veriler, deprem riskinin yalnızca bireysel düzeyde değil, çalışma hayatında da ciddi bir belirsizlik ve huzursuzluk yarattığını gösteriyor.

Araştırma, çalışanların çalıştıkları şirketlerin deprem sonrası hazırlık düzeyine dair ciddi şüpheler taşıdığını da ortaya koydu. Katılımcıların: Yüzde 55’inden fazlası, şirketlerinin aldığı önlemleri yetersiz buluyor. Bu katılımcılar, şirket aksiyonlarının sürdürülebilir olmadığını vurguluyor.

Ayrıca afet eğitimi eksikliği de dikkat çekici: Yüzde 76’sı, bugüne kadar çalıştığı kurumdan hiçbir afet eğitimi veya seminer almadığını belirtti. Yüzde 60’ı ise bu eğitimleri talep ediyor. Bireysel düzeyde de hazırlık eksikliği var: Katılımcıların yüzde 65’i herhangi bir afet planına sahip değil.

“Çalışanların güvenliğini sağlamak”

Kariyer.net CEO’su Fatih Uysal, araştırma sonuçlarını değerlendirirken, işverenlerin sadece binaların sağlamlığına odaklanmaması gerektiğini vurguladı. Uysal, psikolojik güvenliğin de en az fiziksel önlemler kadar önemli olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:

“Çalışanların güvenliğini sağlamak, sadece iş yeri yapılarının güvenli olmasıyla sınırlı değil; psikolojik olarak da çalışanların kendini güvende hissetmesi gerekiyor. Şirketlerin bu konuda eğitim, bilgilendirme ve destek mekanizmaları geliştirmesi, uzun vadeli başarı ve çalışan bağlılığı açısından kritik.”

(Kaynak: Karar)

Paylaşın

İstanbul 1 Mayıs’ı: En Az 400 Gözaltı

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Taksim Meydanı kararına rağmen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü meydanda kutlamak isteyen 400 kişinin gözaltına alındığı açıklandı.

Haber Merkezi / Anayasa Mahkemesi (AYM), Taksim Meydanı’nın emekçiler için “sembolik” anlamı olduğunu belirterek, burada yapılacak 1 Mayıs kutlamalarının yasaklanmasının hak ihlali olduğuna hükmetmişti.

İstanbul’da sendikalar, meslek örgütleri ve siyasi partiler 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü olağanüstü önlemler altında kutluyor.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) 1 Mayıs kutlamasını Kadıköy İskele’de, Türk-İş, Kartal Meydanı’nda gerçekleştirecek. Bazı sosyalist partiler, sendikalar ve gençlik grupları ise Taksim Meydanı’na yürüyüş çağrısında bulundu.

Ancak Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlamasına bu yıl da izin verilmedi, Taksim civarında da önlemler artırıldı. Meydan ve çevresi dünden itibaren bariyerlerle çevrilirken, Gezi Parkı’na girişler engellendi. Bölgede çok sayıda TOMA, çevik kuvvet aracı ve polis konuşlandırıldı.

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, aldıkları ihbarları esas alarak, 400 kişinin gözaltına alındığını paylaştı. Gözaltına alınanlar arasında en az beş avukat olduğunu bildirdi.

Dernek, bünyesinde kurulan “kriz masası” ile eylemcilere hukuki destek sağlıyor.

Uluslararası Af Örgütü’nden yasağı kaldırma çağrısı

Uluslararası Af Örgütü, hükümete gösteri yasağını kaldırma çağrısı yaptı. Örgütün Avrupa sorumlusu Dinushika Dissanayake “Taksim Meydanı’ndaki 1 Mayıs kutlamalarına yönelik kısıtlamalar tamamen sahte güvenlik ve kamu düzeni gerekçelerine dayanıyor” dedi.

Öte yandan önceki yıllarda olduğu gibi sendika yöneticilerinin küçük bir grupla, 1 Mayıs 1977’de hayatını kaybedenleri anmak için Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakmasına izin verildi.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK Yönetim Kurulu üyeleri, Gümüşsuyu’ndan anıta “Taksim Meydanı 1 Mayıs alanı” sloganıyla kısa bir yürüyüş gerçekleştirdi.

Anıtın önünde “1 Mayıs şehitleri ölümsüzdür”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Kayyımlar gidecek biz kalacağız”, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atılırken, heyet adına DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu bir konuşma yaptı.

“1 Mayıs, ablukanın gölgesinde yaşanıyor”

DİSK Genel Başkanı Çerkezoğlu, 1 Mayıs’ın Türkiye’de işçilerin ve emekçilerin son derece olumsuz bir süreçten geçtiği bir dönemde gerçekleştiğini belirtti.

İstanbul’da ise büyük bir yasak ve ablukanın gölgesinde 1 Mayıs’ı yaşadıklarını vurgulayan Çerkezoğlu, “Bugün burada, 1 Mayıs Meydanı’mız Taksim bir kez daha yasaklı. Gördüğünüz gibi meydan yine barikatlarla abluka altına alınmış durumda. Sadece Taksim değil, bugün tüm İstanbul ablukada” dedi.

Çerkezoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyanın her yerinde işçiler ve emekçiler 1 Mayıs’ı kendi belirledikleri alanlarda kutlarken, Türkiye’de Taksim yıllardır yasaklı. Yıllardır 1 Mayıs’ı ve Taksim Meydanı’nı özgürleştirmek için mücadele ediyoruz. 2010, 2011 ve 2012’de bu meydanda, tam burada, dünyanın en büyük 1 Mayıslarını gerçekleştirdik. Ancak 2013’ten bu yana Taksim yeniden yasaklı.

“Aslında bu barikatlar çok şeyi anlatıyor. Bu barikatlar, ülkeyi yöneten siyasi iktidarın zihniyetini gösteriyor. Milyonlarca işçiyi ve emekçiyi asgari ücrete, sendikasızlığa mahkûm etmeyi anlatıyor.

“Türkiye’yi bir asgari ücretliler ülkesi, çalışmak zorunda kalan emekliler ülkesi, patronundan daha fazla vergi veren işçiler ülkesi hâline getirmeyi anlatıyor. Ülkemizi; kadınların her gün şiddet ve ayrımcılıkla yüz yüze kaldığı, gençlerimizin geleceğinin karartıldığı, çocuklarımızın okullara aç gittiği, siyasetçiler, belediye başkanları, gazeteciler, sendikacıların hapse atıldığı bir ülke haline getirenler, istiyorlar ki susalım, hiçbir şeye itiraz etmeyelim, onların verdiğiyle yetinelim.”

Anayasa Mahkemesi’nin Taksim Meydanı kararını hatırlatan Çerkezoğlu, “Hem hukuksal hem tarihsel olarak Taksim Meydanı, 1 Mayıs meydanı olmasına rağmen hala yasaklı ve hala bu yasakçı zihniyet devam ediyor” dedi.

Çerkezoğlu, iktidara seslenerek şunları kaydetti: “Taksim yasağından vazgeçin. Bu barikatları kaldırın, Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs’a ve işçi sınıfına açın. Baskıyı, zulmü, yasakları kendi iktidarının güvencesi olarak görenler bilsinler ki, bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten halktan daha büyük bir güç yoktur. Mutlaka ama mutlaka bu ablukayı dağıtacağız. Taksim Meydanı’nı da 1 Mayıs’ı da özgürleştireceğiz.”

Olağanüstü önlemler

1 Mayıs kutlamaları nedeniyle kentte olağanüstü önlemler alındı. İstanbul Valiliği’nin 1 Mayıs nedeniyle aldığı önlemler saat 05.00 itibarıyla devreye girdi.

Beşiktaş, Beyoğlu, Şişli, Fatih, Kadıköy ve Kartal ilçelerinde onlarca cadde, bulvar ve sokak ulaşıma kapatıldı. Kent genelinde trafikte büyük bir sakinlik gözlenirken, kapanan yollarla bağlantılı yollarda trafik yoğunluğu yaşanıyor.

İstiklal Caddesi’ndeki nostaljik tramvay dahil çok sayıda hat ve istasyonda seferler durduruldu. Vezneciler, Haliç, Taksim, Şişhane, Osmanbey, Mecidiyeköy, Gayrettepe durakları, Gayrettepe-İstanbul Havalimanı Metro hattının Gayrettepe metro durağı, İstoç-Yıldız metro hattının Kağıthane-Yıldız arası tüm metro durakları, Zincirlikuyu, Mecidiyeköy, Çağlayan metrobüs durakları kapatıldı. Taksim, Tarlabaşı, Ömer Hayyam ve Tepebaşı gibi önemli İETT durakları da hizmet dışı. En yakın durakta inen yurttaşlar yürüyerek varış noktalarına yürüyerek ulaşmaya çalıştı.

Paylaşın

Marmara Denizi’nde Deprem: 291 Artçı Sarsıntı Kaydedildi

Afet ve Acil Yönetim Başkanlığı (AFAD), merkez üssü İstanbul’un Silivri ilçesi açıkları olan 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından 291 artçı sarsıntı kaydedildiğini duyurdu.

Haber Merkezi / AFAD, Marmara Denizi’nde meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından yaşanan artçı sarsıntılarla ilgili açıklama yaptı:

“23.04.2025 tarihinde saat (TSİ) 12:49’da Silivri açıklarında-Marmara Denizi içerisinde 6.2 büyüklüğünde bir deprem olmuştur. Deprem, dış merkezinden 300 km yarıçaplı bir alan içeresindeki illerimizde hafif şiddette hissedilmiştir. Depremin dış merkezi en yakın yerleşim yeri olan Silivri’ye yaklaşık 24 km uzaklıktadır.

Deprem sırasında, İstanbul’un güney kıyılarındaki yerleşimler 5 şiddetine karşılık gelen düşük ivmeler ile sarsılmıştır. Uzun süredir devam eden risk azaltma çalışmalarının da katkısıyla, deprem yapısal bir hasara neden olmamış ve can kaybı yaşanmamıştır.

Ana şoktan sonra şu ana kadar toplam 291 artçı sarsıntı kaydedilmiştir. 3.9 ve altı büyüklükteki artçı sarsıntıların toplamı 283 olup bunların çoğunluğu 3’ün altındadır. 4 ve üzeri büyüklükteki artçı sayısı ise 8’dir. Son 28 saat içinde artçı sarsıntıların dağılımı dörder saatlik aralıklarla incelendiğinde, son 16 saat içinde azalma eğiliminde olduğu görülmektedir.

Artçı sarsıntıların azalarak önümüzdeki birkaç hafta içinde sona ermesi beklenmektedir. 23 Nisan 2025 tarihinde meydana gelen Mw 6.2 büyüklüğündeki depremin açığa çıkardığı enerji 30 kTon TNT’nin üzerinde olup, söz konusu enerji 26 Eylül 2019 tarihinde aynı bölgede meydana gelen Mw 5.8 depreminin yaklaşık 4 katına karşılık gelmektedir”.

Ali Yerlikaya: Artçı sarsıntılar azalma eğiliminde

Öte yandan AFAD Koordinasyon Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, depremin ardından hem bilgilendirme hem de müdahale faaliyetlerinin kesintisiz sürdüğünü belirtti. Yerlikaya, “Depremin ardından başta İstanbul olmak üzere Tekirdağ, Yalova, Bursa, Sakarya ve Balıkesir’de çalışmalar hızla başladı” dedi.

Depremin ardından büyüklüğü 5.9’a kadar ulaşan toplam 8 artçı sarsıntının kaydedildiğini belirten Yerlikaya, son 12 saatte 4’ün üzerinde artçı yaşanmadığını söyledi. Özellikle son 16 saatte sarsıntıların belirgin şekilde azaldığını vurgulayan Yerlikaya, AFAD Deprem Bilim Kurulu’nun ikinci değerlendirme açıklamasının da kamuoyuyla paylaşılacağını aktardı.

Deprem sonrası barınma ihtiyacına ilişkin de bilgi veren Yerlikaya, şu ana kadar İstanbul’da 51 bin kişinin camilerde, 50 bin kişinin ise okul, yurt ve sosyal tesislerde barındırıldığını, toplamda 101 bin vatandaşın barınma talebinin karşılandığını söyledi. Yerlikaya, “Talepler olması durumunda vatandaşlarımızın barınma ihtiyaçlarını karşılamaya devam edeceğiz” dedi.

Marmara bölgesindeki çalışmalara destek için 22 ilden 650 AFAD personeli ve 148 araç sevk edildiğini belirten Yerlikaya, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla toplam 11.481 personelin sahada görev yaptığını ifade etti. 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bugüne kadar 16 bin 793 çağrı geldiğini, bunlardan 997’sinin doğrudan acil yardım talebi olduğunu açıklayan Yerlikaya, çağrı sayısında da belirgin bir düşüş yaşandığını vurguladı.

Türk Kızılayı koordinasyonunda, 41 belediye ve STK desteğiyle toplam 302 araç ve 1.508 personel ile 348 noktada beslenme hizmetlerinin sürdüğünü ifade eden Yerlikaya, “Devletimiz tüm kurumlarıyla sahada. Vatandaşlarımızın huzuru ve güvenliği için tüm tedbirler alınmış durumda” dedi.

Yerlikaya, sözlerini “İstanbulumuza ve depremin hissedildiği illerdeki vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun. Allah ülkemizi her türlü afetten korusun” ifadeleriyle tamamladı.

Paylaşın

Özgür Özel Saraçhane’de Konuştu: Gözaltıyla Tutuklamayla Azalmayız Çoğalırız

İstanbul Saraçhane’de toplanan vatandaşlara hitap eden CHP Lideri Özgür Özel, “Tayyip Bey’in bilmesi gereken bir şey var. Gözaltıyla, tutuklamayla azalmayız, çoğalırız” dedi.

Haber Merkezi / İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ikinci gününde binlerce vatandaş, tutuklama kararını protesto etmek için İBB’nin bulunduğu Saraçhane’de toplandı.

Cumhuriyet Halk Partisi CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Saraçhane’de toplanan protestoculara hitap etti. Özgür Özel’in konuşmasından satır başları şu şekilde: “Burada yüzbinler, Türkiye’de milyonlar var. Sandık başında 15 milyon yürek var. Kendisini mücadeleye adamış bir Türkiye var.

Biz çokuz. Kalabalığız, omuz omuzayız. Ama karşımızda bir avuç insan var. Onların arkasında ne devlet var ne millet var. Bir avuç çıkar çevresine karşı omuz omuzayız.

Biz ne zenginleşelim istedik ne mal istedik. Biz üniversiteliye yurt, yenidoğmuşa kreş, insanca yaşam, eşitlik, mutluluk ve huzur istedi. ‘Her şeyi ben bilirim’ diyen kibirinden yanında durulamayan, milyonlara saldıran sinir küpüne karşı biz de ‘Birini bulalım, karşısına çıkaralım’ dedik.

Önce bütün üyelerimize sormak istedik. Sonra baktık ondan korkuyorlar. Yıllar önce aldığı diplomasına bile göz koydular. ‘Bu aday sadece CHP’nin değil hepimizin adayıdır, sandık koyalım oylayalım’ dedik.

Birileri Ekrem Başkanı Silivri’ye koyarken siz de sandığı önünüze koydunuz, onun arkasında kapı gibi durdunuz.

Dosyada kimsenin görmediği, sadece savcının bildiği iftiracı müptezellerin ifadeleri var. Ekrem Başkana iftira atıyor. Kim söylüyor? Söyleyemem. Kod adı, Çınar. Kim biliyor? Kod adı, Ladin. Kim getirdi bunları?

Ben getirdim. Allah seni kahretsin odun. Çınarla ladini getiren odunu da onu oraya getiren odunu da Allah’a havale ediyorum. Ekrem Başkan yalnızca girdiği seçimlerde Erdoğan’a yenilmemiş bir siyasetçi değil bir sonraki seçimde Türkiye’nin cumhurbaşkanı adayıdır.

Eyy Erdoğan, şu kadarcık cesaretin varsa Ekrem İmamoğlu’na kurduğun kumpas davalarını TRT’den yayınla. Cesaretin var mı? O polis kardeşlerimi günde 15 saat çalıştıran ve mesaisini vermeyenler, onlara kanunsuz emir verip gençlerimizin üstüne gaz sıktırıyorlar. Polis de ne aldığı maaştan memnun, ne aldığı emirden memnun.

Ama öyle ki her iki tarafı da mağdur eden körüklüyor. Dün 80 milletvekilimiz görev yaptığı halde biz burada beklerken onlar haksız işlemlerle gençlerimize saldırdılar, hem de gözaltı işlemleri yaptılar. Dün emniyet müdürünü uyardım, Vali’yi uyardım. Şimdi Vali’ye söylüyorum; ‘Bu meydan boşalmadan, herkes evine gitmeden ben bu otobüsün üstündeyim.

Eğer bir gencime bu gece cop vurursan, plastik mermi atarsan, senin alnını karışlamayan namerttir. Yettiniz be! Ne sözünüze güveniliyor, ne yeminize güveniliyor. Eğer bu kadar halktan koptuysan sensin marjinal! Biz utancımızı kaybetmedik. Ama korkuyu unuttuk. Bu akşam bu meydanı provoke ederseniz, bu meydanın huzur içinde dağılmasına engel olursanız yarın sizi en rahatsız eden yere 500 bin kişilik çağrı yaparım.

Bugün sekiz gazeteciyi, ‘Her şey çok güzel olacak’ diyen Berkay’ı tutukladılar. Tayyip Bey’in bilmesi gereken bir şey var. Gözaltıyla, tutuklamayla azalmayız, çoğalırız. Gözaltına alınan gazeteciler, adliyeden Vatan emniyete geri götürdüler çünkü İstanbul hapisanelerinde yerleştirecek yer kalmadı. Yarın civar illere gönderilmek için planlar yapılıyor. Öğrencileri ve gazetecileri içeri ata ata hapiste yer kalmamış.

Yeni boykot listesi!

Kimlere boykot yapıyoruz söyleyelim. İktidara yalakalık bize düşmanlık yapan TRT’ye yazıklar olsun. TRT’nin düğmesini tamamen kapatıyoruz. Kanal D, CNN Türk işi gücü bırakmışlar, İstanbul’un iradesine kafa tutup ne gazetecilik ne televizyonculuk. Kanal D ve CNN Türk bizden uzak olsun.

TGRT’yi, A Haber’i, Sabah’ı, Turkuaz’ı İhlas’ı gören okuyan, izleyen, bunlardan bir şey satın alan bizden değildir. İHA ve DHA’ya a abone olan belediye başkanlarımı, tüm şirketleri uyarıyorum. Espressolab’ın önünden geçmeyelim. D&R’ı gördüğünüzde karşı kaldırıma geçin.

Bakan’ın ETS Tur’unu yerin dibine batırın.  Milli Piyango’dan uzak durun, misli.com, iddia.com bu sitelerin yanına yanaşmayın. Gençler kafayı takmış, Ülker diye bağırıyorlar.

HaberTürk ile CNN ipin üstünde yürüyorlar. Bugün grubu vermişler yarıdan fazla. İyi hal durumundan izliyoruz. Ama sınıfı geçen biri var. Demirören AVM’yi başkaları almış, İstiklal’de. Beni aradılar, ben de ‘tabelayı kaldır’ dedim. İsimleri sökmüşler, adlarını İstiklal AVM yapmışlar. Bu boykotun gücü.

Yarın bu binada sizin sayenizde bir seçim yapılacak. Tarihin en büyük açık hava halk oylamasını yapacağız. Ekrem İmamoğlu’na sahip çıkmak için, canlı yayında yargılamalar talep etmek, erken seçim için bir büyük mitinge var mısınız?

Yüzde 80 oyla Maltepe seçildi. Yenikapıcılar kaybetti. Anadolu yakasına gidiyoruz, Ekrem Başkan’a sahip çıkıyoruz. Cumartesi günü saat 12’de Maltepe’de buluşuyoruz. Cumartesi günü Maltepe’de tarih yazacağız. Size inanıyorum, size güveniyorum. Bu meydan boşalana kadar buradayım.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu’nun Tutuklanmasının Olası Siyasi Ve Hukuki Sonuçları

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “yolsuzluk” iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanırken, “terör” iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında ise serbest bırakıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada, “Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen soruşturmalar kapsamında nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğince, mali nitelikli soruşturma kapsamında şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun suç örgütü kurmak ve yönetmek, rüşvet almak, irtikap, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarından tutuklanmasına,

şüpheli Ekrem İmamoğlu hakkında ise üzerine atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kuvvetli suç şüphesi bulunmakla birlikte mali nitelikli suçlardan zaten tutuklanmasına karar verildiğinden bu aşamada gerek görülmemekle talebin reddine karar verilmiştir” denildi.

Peki Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması hangi siyasi ve hukuki sonuçları doğurabilir?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanabilir mi?

İmamoğlu, hakkındaki “yolsuzluk” iddiaları nedeniyle tutuklandı. Belediyelere kayyum atanması “terör” suçlaması nedeniyle yapılıyor. Bu nedenle şu anda kayyum atanması söz konusu değil.

CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek de Halk TV’de katıldığı canlı yayında konuyla ilgili gelen soru üzerine “Bu kararla kayyum ihtimalinin ortadan kalkmış olduğunu” söyledi.

Ancak İmamoğlu ileriki dönemde “teröre yardım” suçlamasıyla görevden uzaklaştırılırsa veya tutuklanırsa İçişleri Bakanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanabilir.

İmamoğlu’nun tutukluluğunda belediyeyi kim yönetecek

İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından yerine İBB Birinci Meclis Başkanvekili Nuri Aslan geçici olarak belediye başkanvekili olarak görevlendirildi. İmamoğlu, yolsuzluk iddiası nedeniyle tutuklandığı için Belediye Meclisi toplanarak kendi içinden bir ismi belediye başkanvekili seçecek.

Tutuklama, İmamoğlu’nun ön seçime girmesine engel mi?

Ekrem İmamoğlu, CHP’nin gerçekleştirdiği önseçime tek aday olarak girdi. Önseçimde adaylığına ve aday olarak seçilmesine engel bir durum yok. Resmen adaylık için YSK’nın seçim takvimini açıkladıktan sonra, İmamoğlu’nun CHP Meclis grubu tarafından aday gösterilmesi gerekiyor.

Bu sürecin ardından, Cumhurbaşkanı adaylığı için gerekli koşulları taşıması ve adaylık tarihinde kesin hüküm giymemiş olması şartıyla İmamoğlu resmen CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olabilir.

İmamoğlu’nun tutuklanması, cumhurbaşkanı adaylığına engel mi?

İmamoğlu hakkındaki tutuklama kararı adaylığına ve cumhurbaşkanı seçilmesine engel değil. İmamoğlu hakkında şu ana kadar kesinleşmiş yargı kararı bulunmuyor.

Ancak tutuklanmasına yol açan soruşturma dahil, kendisine yöneltilen suçlamalardan herhangi birinden kesin hüküm giymesi, siyasi yasak getirilmesi veya cumhurbaşkanı adaylığına engel bir durumun ortaya çıkması halinde adaylığı mümkün olmayacak.

İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptal edilmesi adaylığını nasıl etkileyecek?

Anayasaya göre cumhurbaşkanı adayı olabilmek ve seçilebilmek için üniversite mezunu olma koşulunu yerine getirmek gerekiyor. Üniversitenin iptal kararı, şu anda adaylığa engel bir durum oluşturmuyor, bu konuda da yargı kararının kesinleşmesi gerekiyor.

Diploma iptali karşısında İmamoğlu İdare Mahkemesi’ne itiraz kararı aldı. İdare Mahkemesi, diplomanın iptali yönünde karar verirse, İmamoğlu’nun bu kararı istinafa taşıma hakkı bulunuyor. Bu süreçlerin sonunda diploma iptal edilirse, İmamoğlu aday olma yeterliliğini kaybetmiş olacak.

Ayrıca İmamoğlu’nun avukatları, diplomanın iptal kararıyla ilgili Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de hak ihlali gerekçesiyle başvuracağını açıkladı.

Bu süreçte bir seçim olursa ve İmamoğlu başvuruda bulunursa, aday yeterliliğini taşıyıp taşımadığına Yüksek Seçim Kurulu (YSK) karar verecek.

Şişli ve Beylikdüzü belediyelerine kayyum atanabilir mi?

Şişli Belediye Başkanı Emrah Şahan “kent uzlaşısı” soruşturmasında silahlı terör örgütüne yardım suçundan tutuklandığı için İçişleri Bakanlığı bu belediyeye kayyum atayabilir. Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık “yolsuzluk” soruşturmasından tutuklandığı için bu ihtimal şu aşamada yok.

Daha önce terör soruşturması edeniyle tutuklanan CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in yerine kayyum atanmıştı.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın