100 Liralık Alım Gücü 35 Liraya Geriledi

2007 yılında, İstanbul’da orta halli hane halkının geliri asgari ücretin 4 katı iken, bu oran 2023 yılında 1,4 düzeyine gerileyerek neredeyse Türkiye ortalaması olan 1 asgari ücret düzeyine indi.

Haber Merkezi / İstanbul’daki hane halkının 2007 yılındaki 100 liralık alım gücü ise, 2023 yılında 35 liraya geriledi.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA), “Küreselden Yerele Orta Sınıf ve Gelir Dağılımı” raporunu yayınladı. Raporda öne çıkan bölümler şöyle:

Türkiye’de Orta Sınıfı: Türkiye’de halkın yaklaşık dörtte üçü kendini orta sınıf görmektedir. Halkın çok yüksek oranda kendini orta sınıf görmesi, orta sınıfın toplumda genel kabul gören bir kesimi oluşturmasındandır. Orta sınıfın altında olan kesim, orta sınıf gelir ve değerlerine önem vermektedir.

Türkiye’de reel medyan gelir “Epistemolojik Kopuş” un yaşandığı 2021 sonrası dönemde dramatik biçimde düşmüştür. Bu bağlamda Türkiye’de 2021 sonrası dönemde reel medyan gelirdeki düşüş, Türkiye’de gelir dağılımının uçlara savrulduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü medyan gelir, gelir dağılımının orta nokta değerini gösterir. 2021 ve sonrası dönemdeki yüksek enflasyon, ortanca hanehalkının net reel gelirini erozyona uğratmış ve önemli ölçüde tepedeki bir avuç insana gelir aktarmıştır.

2006 – 2023 Asgari Ücret -Nominal Medyan Gelir karşılaştırması yapıldığında 2007’deki 2,7 oranı 2023’te 1 düzeyine gelmiştir. Yani 2007’de medyan gelir 2,7 kat asgari ücrete eşitken, 2023’te 1 asgari ücrete eşittir. Bu bağlamda, Türkiye’de ortanca yurttaş, asgari ücretle geçinen yurttaş konumuna gelmiştir.

Türkiye’de Medyan Gelir Odaklı analizde TÜİK Mikro Veri Seti kullanılarak OECD tanımlamasına uygun orta sınıf ve diğer sınıf verileri ilk kez bu çalışmada 2006 – 2023 dönemi için oluşturulmuştur. Bu veriler bağlamında, Türkiye’de orta sınıf Covid-19 Pandemisi ve “Epistemolojik Kopuş” dönemi ve sonrasında AB-27, G-7 ve BRICS ülkelerindeki orta sınıftan çok daha fazla güç kaybetmiştir. Orta sınıfta yaşayan haneler, diğer iki uca (alt ve üst sınıf) kaymıştır.

AB-27, G-7 ve BRICS ülkelerinin aksine, Türkiye’de medyan(ortanca) gelire göre orta sınıf içinde en fazla haneyi barındıran gelir grubu, orta sınıfın ortasında yer yer alan orta sınıftır. Ancak bu gruba yakın düşük gelirli orta sınıf ve yoksul hanelerin varlığı dikkate alındığında, yoksul ve her an yoksulluğa düşecek hanelerin toplamı, toplam hanelerin 1/3’ünden fazladır. Orta sınıf içinde en düşük paya sahip olan üst-orta sınıftır.

Orta sınıfta, üst orta sınıfı oluşturan yüksek eğitimli hanelerin gelirinin zaman içinde azalmasına koşut orta sınıfın ortasına düştüğü görülmektedir. Buna karşın, daha düşük eğitimlilerin gelirlerinin artmasının bir sonucu olarak düşük orta sınıftan da orta sınıfın ortasına yöneldiğini görmekteyiz.

Türkiye medyan gelirine göre İBBS 1 bölgesel düzeyde OECD sınıfsal analizi yaptığımızda, ülkenin Dağ – Doğu’su olarak adlandırılabilecek Karadeniz, Doğu ve Orta Anadolu bölgelerindeki hanehalkının önemli kısmının yoksul, her an yoksulluğa düşebilecek kırılgan ve düşük orta sınıfta olduğu verilerce görülmektedir. Diğer yandan, ülkenin Kıyı -Batı’sı olarak adlandırılabilecek İstanbul, Doğu Marmara, Batı Anadolu, Batı Marmara, Akdeniz ve Ege bölgelerindeki hanehalkının orta, üst orta ve üst sınıf olarak adlandırılan kümede olduğu görülmektedir. Dolayısıyla dünyada var olan Kuzey-Güney ya da Doğu-Batı çelişkisi Türkiye’de Kıyı-Batı / Dağ-Doğu Çelişkisi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum medyan gelir farklılıklarında da açıkça görülmektedir.

TÜİK’in gelir dağılım yönteminde kullandığı gibi, kullanılabilir hanehalkı gelirinin bölgesel net medyan gelire göre sınıfsal olarak dağıttığımızda gelir dağılımında görece bir düzelmenin olduğu görülmektedir. Bu bağlamda daha güçlü bir orta sınıfın varlığı da ortaya çıkmaktadır. Ancak bu yöntem bölgesel gelir farklılıklarını göz ardı eden yöntemdir. Bölgesel medyan gelire göre geliri dağıtığımızda var olan bölgesel gelir uçurumlarını göz ardı edilmektedir. Örneğin Türkiye medyan gelirine göre Kuzeydoğu Anadolu’da yoksul olan hane, Kuzeydoğu Anadolu’nun medyan gelirine göre Üst orta sınıfta yer almaktadır. Bu nedenle çalışmada her iki yöntemle hesaplama yapılmıştır. Böylece çarpıklık çok daha açık görülmektedir.

Türkiye’de yüzdelik dilimler odaklı analizde iki farklı veri seti kullanılma gereksinimi ortaya çıkmıştır. Çünkü TÜİK oluşturduğu veri seti ile World Inequality Database (WID)’in oluşturduğu veri setinin yöntem ve ulaştıkları sonuçlar oldukça farklıdır. Bu çalışmanın önceki bölümlerinde World Inequality Database (WID) verileri ile analiz yapıldığından Türkiye bölümünde de aynı veriler ile analiz yapılmalıdır. Bunun yanında TÜİK B Grubu Mikro Veri 2006 – 2023 Ham verilerinden yaptığımız hesaplamalar bağlamında TÜİK’in oluşturup yayınladığı veriler ile de analiz yapılması gerekmektedir.

World Inequality Database (WID)’e göre Türkiye’de orta sınıfın gelirden aldığı pay, AB-27, G-7 ve BRICS ülkelerinde Brezilya ile birlikte en düşük paya sahip olup, zaman içerisinde de payı giderek düşmüştür. Bu verilere göre üst sınıf gelirin %57’sini almakta ve payı artmaktadır. Alt sınıfın payı ise yaklaşık %12 düzeyinde sabittir.

World Inequality Database (WID)’e göre Gini katsayısı 2002’den 2007’e kadar azalmış ve en düşük düzeyi 57,9’a düşmüş daha sonraki süreçte 60 düzeyinde giderken 2021 sonrasında keskin bir biçimde yükselerek 64,4 düzeyine çıkmıştır. Bu katsayı TÜİK’in bulduğu katsayının %50’den fazlasıdır. Ayrıca Brezilya’dan sonraki en yüksek Gini eşitsizlik katsayısıdır.

TÜİK’in kullandığı yöntemle yaptığı hesaplama sonucu Türkiye’de 2006’dan bu yana alt ve orta sınıfların gelirden aldığı pay ile üst sınıfın gelirden aldığı payda dramatik bir değişiklik görülmemektedir. Ancak orta sınıfın 2014 sonrası azalan payı 2024’te artmış, buna karşılık üst sınıfın artan payı 2024’te düşmüş ve alt sınıfın payı da düşmeye devam etmiştir.

TÜİK’in hesapladığı Gini Katsayısı 2021 sonrası dönemde artmış; ancak 2024’te çok az da olsa azalmış olup, 41,9’dan 41,8’e gerilemiştir. TÜİK Gini Katsayısı 2023’te 41,9 iken; Eurostat Gini Katsayısı 44,2 ve WID 64,4 olup aralarında çok büyük farklılıklar vardır. TÜİK hesaplaması daha eşit bir gelir dağılımını ortaya koyarken, WID çok daha eşitsiz bir gelir dağılımını ortaya koymaktadır.

Türkiye’de İBBS 1’e göre eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelire göre sınıfsal dağılımına bakıldığında, ülkede bölgesel gelir dağılımının önemli derecede bozuk olmadığı gibi bir algı ortaya çıkmaktadır. Bu durum yöntemsel hesaplama odaklı ortaya çıkmaktadır. Medyan gelirde olduğu gibi yüzdelik dilimlerde de dağılım bölgesel bazdaki ortalamalar bağlamında gerçekleşmektedir. Türkiye ortalamaları ile bölgesel yüzdelik dilimler oluşturulduğunda tablonun farklılaşacağı açıktır. Bu tür bir hesaplamada bile, gelirin sınıfsal dağılımında bölgesel farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan, tüm bölgelerde gelirden en fazla payı nüfusun %40’lık kesimini oluşturan orta sınıf almaktadır. Ülkenin yarı nüfusunu oluşturan alt sınıf ise Doğu Karadeniz ve Ortadoğu Anadolu bölgeleri dışında en az geliri alan bölgelerdir.

Bölgesel Gini katsayıları incelendiğinde, gelirin görece en adaletli dağıtıldığı bölge Ortadoğu Anadolu iken en adaletsiz dağıtıldığı bölge İstanbul’dur. Nitekim Ortadoğu Anadolu bölgesinin Gini eşitsizlik katsayısı 32,5 iken İstanbul’unki 42,8’dir. Diğer yandan görece zengin ve medyan geliri yüksek bölgeler daha eşitsiz gelir dağılımına sahipken görece yoksul olan ve medyan geliri düşük olan bölgelerin daha adil gelir dağılımına sahip olduğu görülmektedir. Bu durum TÜİK’in her bölgenin medyan, ortalama gelirini dikkate alarak analiz yapmasından ileri gelmektedir. Türkiye medyan ya da ortalama değerler dikkate alınarak hesaplama yapılsa bu durum değişecektir.

Türkiye’de servetin sınıfsal dağılımı incelendiğinde servetin üst sınıfta toplandığı ve gelirde olduğu gibi, zaman içinde orta ve alt sınıftan üst sınıfa servet transferi yapıldığı görülmektedir.

Covid 19 Pandemisi ve Epistemolojik Kopuş alt ve orta sınıftan üst sınıfa gelir ve servet transferini hızlandırmıştır.

Türkiye’de emeğin GSYİH’den aldığı pay 2004-2016 aralığında artmıştır; ancak 2019 sonrası dönemde azalmış; 2023’te yükselmiştir. GSYİH artarken işgücü ödemelerinin payının azalması ülkedeki çok önemli kitlenin yoksullaşması ve daha eşitsiz hale gelmesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Emeğin kendi içinde dağılımına bakıldığında üst orta sınıfın zaman içinde pay kaybettiği, buna karşılık düşük nitelikli işçi sınıfı, nitelikli işçi sınıfı ve orta sınıfın emek gelirleri payının arttığını görülmektedir. Bu da zaman içinde üst orta sınıf ile orta sınıfın daha da yoksullaştığını göstermektedir.

Türkiye’de iş gücünün saatlik kazancının eğitim düzeyine göre ayrıştırılıp işçi başına çıktı ile karşılaştırıldığında, çalışmada incelenen ülke gruplarından oldukça farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Diğer ülkelerin aksine, Türkiye’de eğitim düzeyi yükseldikçe, iş gücünün saatlik kazanç artışı görece düşmektedir. Diğer yandan, Türkiye’de eğitim durumuna göre esas iş kazançları da benzer bir sonucu ortaya çıkarmaktadır. Türkiye’de en fazla geliri reel olarak artan okur yazar olmayan kesim iken, en düşük reel gelir artışı sağlayan kesim de yüksek öğretimli kesimdir.

Türkiye’de, BRICS ülkelerine benzer biçimde, verimlilik artışı ile ücretler arasındaki ilişki oldukça zayıftır. Bu bağlamda, Türkiye’de oluşan artık(surplus) firmalarda kalmakta ve firma sahiplerinin cebine girmekte; emek payını alamamaktadır. Bu hem emeğin GSYİH içindeki payının azalması hem de üretim yapısına da bağlı olarak nitelikli emek yerine niteliksiz emeğin önem kazanması sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Böylesi bir ortamda, firmaların reel net karı aşırı düzeyde artmıştır.

Türkiye’de orta sınıfı oluşturan nitelikli emeğin refah kaybının çok önemli oranda arttığı görülmektedir. Dolayısıyla bu durum önemli derecede güçsüzleşen ve refah kaybı yaşayan bir orta sınıfın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

İstanbul’da Orta Sınıf: Türkiye’de sigortalı çalışan nüfusun yaklaşık dörtte biri İstanbul’da yaşamaktadır. İstanbul’da sigortalı çalışanların aylık kazancı asgari ücretin yaklaşık 2,5 katıdır. çalışma çağındaki nüfus değerlendirildiğinde ise lise altı eğitime sahip nüfusun oranının azaldığı, yüksek öğrenimlilerin oranının arttığı görülmektedir. Bu veriler bağlamında İstanbul’un, çalışan orta sınıfın merkezi olduğu ortaya çıkmıştır.

İstanbul’da medyan gelir, 2006’dan 2021’e kadar Türkiye medyan gelirine yaklaşmıştır. Epistemolojik Kopuş ve sonrasında ise ıraksamıştır. 2006-2024 dönemi olarak baktığımızda ise yaklaşmıştır.

İstanbul’daki medyan hanenin görece refah kaybının Türkiye’den çok daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Diğer yandan, Türkiye’de ve İstanbul’da reel medyan gelir 2006 yılına göre düşmüştür; ancak düşüş İstanbul’da daha fazla olmuştur. Dolayısıyla İstanbul’daki ortanca hanehalkı Türkiye’dekinden daha fazla refah kaybına uğramıştır.

2007’de İstanbul’daki ortanca hane halkının geliri asgari ücretin 4 katı iken, bu oran 2023’te 1,4 düzeyine inmiş olup neredeyse Türkiye ortalaması olan 1 asgari ücret düzeyine gelmiştir. İstanbul’daki hane halkının 2007’deki 100 TL’lik alım gücü 2023’te 35 TL’ye gerilemiştir.

İstanbul’daki hane halkı gelirinin, Türkiye’deki medyan gelire göre OECD sınıflaması yapıldığında İstanbul’daki hane halkının yaklaşık %58’inin orta sınıf olduğu görülmektedir.

İstanbul’daki hane halkı geliri Türkiye medyan gelirine göre değil de kendi medyan gelirine göre sınıfsal dağıtıldığında orta sınıfın payının %54,5 olduğu görülmektedir. Aynı zamanda, görece üst ve orta sınıfta yaşayan hanehalkı oranı düşerken, yoksul ve yoksulluğa düşme riski olan kırılgan hanehalkı oranı yükselmektedir. Orta sınıfın kendi içinde bölünmesinde de aynı durum geçerlidir. Nitekim, üst orta ve orta sınıf daha düşük oranlara sahipken alt orta sınıfın oranı daha yüksektir. Dolayısıyla bu yöntemde İstanbul’da daha zayıf bir orta sınıf yanında daha da kırılgan bir orta sınıfı tanımlanmaktadır. Bunun nedeni İstanbul medyan gelirinin Türkiye Medyan gelirinden yüksek olmasıdır.

TÜİK’in en son yayınlanan Gelir Dağılım İstatistikleri 2024 verileri dikkate alındığında yüzdelik dilimler çerçevesince orta sınıf olarak görülen orta %40’lık dilim en yüksek payı almakla birlikte, pay kaybeden bir sınıftır. Diğer yandan, üst sınıf olarak nitelendirilen tepe %10’luk kesimin gelirden aldığı pay yükselmektedir. Öyle ki 2020 yılında bu iki sınıfın pay neredeyse aynı düzeye gelmiştir. Aynı zamanda üst sınıf ile alt sınıf arasındaki oran farkı da 2014 sonrası dönemde açılmıştır. Farkın artmasında alt sınıfın aldığı payın azalmasına karşın, üst sınıfın aldığı payın artması etkilidir.

Gini eşitsizlik katsayısı Türkiye ile İstanbul karşılaştırıldığında 2015 yılına kadar İstanbul’da Gini eşitsizlik katsayısı artarken, Türkiye Gini eşitsizlik katsayısı azalmış ve 2015 yılında aynı eşitsizlik katsayısı oluşmuştur. 2015 sonrasında ise 2020’e kadar İstanbul ile Türkiye Gini eşitsizlik katsayısı arasındaki fark açılmış olmasına karşın 2023’teki keskin düşüş ile yeniden katsayılar birbirine çok yakın hale gelmiştir.

İstanbul ve Türkiye Gini eşitsizlik katsayılarındaki bu değişim, İstanbul’un kendi içindeki eşitsizliğinin, 2015 ve 2023 yılları dışında, Türkiye’dekinden daha fazla olduğunu göstermektedir.

İstanbul’un eşitsizliği hesaplanırken Türkiye ortalaması kullanılması durumunda, tıpkı Türkiye’nin eşitsizliği artacağı gibi, İstanbul’da eşitsizliğin çok daha artacağı görülmektedir.

Paylaşın

İstanbul’da Yaşamanın Aylık Maliyeti 83 Bin Liraya Dayandı

Ocak ayında, İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti bir önceki aya göre, 5 bin 495 lira artarak 82 bin 880 liraya yükseldi. Asgari ücret 22 bin 104 lira.

Haber Merkezi / İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) ocak ayına ilişkin “İstanbul’da Yaşam Maliyeti” araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Buna göre; İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti ocak ayında bir önceki aya göre, 5 bin 495 lira aratarak 82 bin 880 lira oldu.

Temel tüketim maddelerinde önemli fiyat artışları saptandı. Bebek maması yıllık bazda yüzde 67,43, et-kıyma yüzde 55,10, Ayçiçek yağı yüzde 62,28, süt ise 42,54 arttı. Yıllık bazda dikkat çekici fiyat artışlarından biri de yüzde 92,48 ile tıraş malzemelerinde yaşandı.

İstanbul’un enflasyonu yüzde 48,40

İstanbul Ticaret Odası (İTO), 2025 Ocak Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi verilerini açıkladı.

Buna göre; 2025 Ocak ayında İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İTO İstanbul Tüketici Fiyat İndeksi aylık yüzde 5,16 arttı. 2024 Ocak ayına göre, 2025 Ocak ayında İstanbul’da yaşanan fiyat değişimlerini gösteren İTO İstanbul Tüketici Fiyat İndeksi yüzde 48,40 arttı.

Ocak ayında en yüksek grup artışı “Sağlık Harcamaları” grubunda, en yüksek azalış “Giyim ve Ayakkabı Harcamaları” grubunda izlendi.

Ocak ayında “Sağlık Harcamaları” grubunda yüzde 18,82, “Ulaştırma Harcamaları” grubunda yüzde 10,95, “Lokanta ve Oteller” grubunda yüzde 8,48, “Eğitim Harcamaları” grubunda yüzde 8,47, “Eğlence ve Kültür Harcamaları” grubunda yüzde 7,80, “Konut Harcamaları” grubunda yüzde 7,03,

“Çeşitli Mal ve Hizmetler Harcamaları” grubunda yüzde 6,92, “Ev Eşyası” harcamaları grubunda yüzde 4,67, “Gıda ve Alkolsüz İçecekler Harcama” grubunda yüzde 3,90 ve “Alkollü İçecekler ve Tütün Harcamaları” grubunda yüzde 0,81 artarken, “Giyim ve Ayakkabı Harcamaları” grubunda yüzde –1,62 azaldı.

Paylaşın

Türkiye’de Zenginler Son 10 Yılda 13 Kat Daha Zenginleştiler

Türkiye’de 2014 yılından itibaren ortalama geliri en az artan grup en yoksul yüzde 20’lik gelir grubu olurken; ortalama geliri en fazla artan grup geliri en yüksek yüzde 20’lik grup oldu.

Haber Merkezi / En yoksul yüzde 20’lik grubun ortalama geliri son 10 senede 10,7 katına çıkarken; geliri en yüksek yüzde 20’lik grubun ortalama geliri 12,6 katına çıktı.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA), Gelir Dağılımı İstatistikleri 2024 Raporu’nu yayınladı. Rapordan öne çıkan bölümler şöyle: “Türkiye’de 2009 ile 2024 yılları arasında emekli  sayısı yüzde 85,3 oranında artarken; tüm gelir içerisinde emekli aylığının payı yüzde 2,7 azalarak yüzde 18,3’ten yüzde 15,6’ya geriledi.

Hanehalkı Kullanılabilir gelire göre bakıldığında; Türkiye için Gini Katsayısı 2014 yılında 0,379 iken; 2024 yılında bu gösterge 0,039 puan yükselerek 0,418’e yükselmiştir. İstanbul için Gini Katsayısı 2014 yılında 0,357 iken; 2024 yılında bu gösterge 0,071 puan yükselerek 0,428’e yükselmiştir. Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade etmektedir.

İstanbul’da hanehalkı kullanılabilir gelire göre sıralı yüzde 20’lik gruplar itibariyle bakıldığında; 2014 yılından itibaren ortalama geliri en az artan grup en yoksul yüzde 20’lik gelir grubu olurken; ortalama geliri en fazla artan grup geliri en yüksek yüzde 20’lik grup oldu. En yoksul yüzde 20’lik grubun ortalama geliri son 10 senede 10,8 katına çıkarken; geliri en yüksek yüzde 20’lik grubun ortalama geliri 14,5 katına çıktı.

Türkiye’de 2014 yılından itibaren ortalama geliri en az artan grup en yoksul yüzde 20’lik gelir grubu olurken; ortalama geliri en fazla artan grup geliri en yüksek yüzde 20’lik grup oldu. En yoksul yüzde 20’lik grubun ortalama geliri son 10 senede 10,7 katına çıkarken; geliri en yüksek yüzde 20’lik grubun ortalama geliri 12,6 katına çıktı.

İstanbul’da en yüksek gelire sahip yüzde 10’luk kesimin payının en yoksul yüzde 10’luk kesimin payına oranı son 10 yılda 9 kattan 14 kata yükseldi. Toplumun en yüksek gelir elde eden yüzde 10’unun elde ettiği payın en düşük gelir elde eden yüzde 10’unun elde ettiği paya oranı şeklinde hesaplanan P90/P10 oranı; İstanbul’da 2014 yılında 9,25 iken; 2024 yılında bu oran 13,91’e yükseldi.

İstanbul’daki yoksul sayısı 2 milyon 756 bin olarak hesaplandı. TÜİK 2024 yılı ‘Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’ bültenine göre bölgesel düzeyde eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre; İstanbul’daki yoksul sayısı 2 milyon 756 bin kişi olarak hesaplandı.

Konut masrafları yoksul bireylere yük getiriyor. TÜİK Gelir Dağılımı ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırının altında olan bireylerden konut masraflarının yük getirdiğini belirtenlerin oranı 2021-2024 yılları arasında yüzde 88,9’dan yüzde 93,8’e yükseldi. Aynı dönem dikkate alındığında; 2021 yılının başından itibaren Tüketici Fiyat Endeksinin ‘Konut’ kalemindeki artışın yüzde 423,7 olduğu görüldü.

Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanların oranı yüzde 29,3 olduğu görülürken; 2021-2024 yılları arasında bu oranın 0-17, 18-64 yaş grupları için azaldığı; 65 Yaş Üstü nüfus için arttığı gözlemlendi. 2021 yılında Türkiye’de 100 yaşlıdan 17’si yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altındayken; 2024 yılında 100 yaşlıdan 23’ü riski altındadır.”

Paylaşın

İstanbul’da Yaşayanların Yüzde 39,1’i Kıt Kanaat Geçiniyor

İstanbul’da yaşayanların yüzde 28,7’si bazı ödemelerini yapamadığını, yüzde 8,4’ü aslında pek geçinemediğini, yüzde 39,1’i kıt kanaat geçinebildiğini ifade etti.

Haber Merkezi / İstanbul Planlama Ajansı (İPA), İstanbullunun gündemini içeren “İstanbul Barometresi Aralık 2024” araştırmasını yayınladı.

Buna göre; Katılımcıların yüzde 53,3’ü ekonomik sorunların, yüzde 7,2’si ise asgari ücret tartışmalarının gündemlerinde olduğunu belirtti. Üçüncü sırada yüzde 5,4 ile Suriye’de Esad rejiminin yıkılması yer aldı.

Katılımcıların yüzde 4,3’ü Suriyelilerin tamamının, yüzde 17,7’si çoğunluğunun, yüzde 20,7’si yarısının, yüzde 47,8’i küçük bir kısmının ülkelerine geri döneceğini düşündüğünü belirtirken, yüzde 9,4’ü ise hiçbir Suriyelinin ülkesine dönmeyeceğini düşündüğünü belirtti.

Yılbaşı gecesi planı olan katılımcıların yüzde 54,4’ü ekonomik sebeplerle yılbaşı gecesini eskisi gibi kutlayamadığını belirtirken yüzde 45,6’sı aynı şekilde kutlamaya devam ettiğini belirtti. Katılımcıların yüzde 71,9’u yılbaşı gecesini genellikle çekirdek ailesiyle, yüzde 91,8’i yılbaşı gecesi genellikle evde olduğunu belirtti. Katılımcıların yüzde 40,5’i sevdiklerine yılbaşında hediye aldığını belirtti.

Katılımcılara belirli konularda 2025 yılına dair beklentileri soruldu. Katılımcıların yüzde 26’sı 2025 yılında ülkenin ekonomik durumunun olumlu yönde değişeceğini belirtirken, yüzde 16,9’u ülkenin adalet sisteminin olumlu yönde değişeceğini belirtti. En yüksek olumlu yönde beklenti aile ilişkilerine ilişkin kişisel kanılar temasında gerçekleşti. En olumsuz beklentinin bulunduğu alanlar ise adalet ve eğitim sistemine ilişkin alanlar oldu.

Katılımcıların yüzde 49,8’i ekonomik sorunların konuşulduğundan bahsetti. İkinci sırada, yüzde 20,7 ile asgari ücret tartışmaları, üçüncü sırada ise yüzde 14,7 ile Suriye’de Esad rejiminin yıkılması yer aldı.

Kredi kartı kullananların yüzde 44,1’i aylık kredi kartı borcunun tamamını, yüzde 32,5’i ise borcun asgari tutarını ödeyebildiğini belirtti. Yüzde 8,7’si asgari tutar ile borcun tamamı arasında bir miktarda, yüzde 4,9’u asgariden az miktarda ödeme yapabildiğini belirtirken, yüzde 9,8’i ise kredi kartı borcunu hiç ödeyemediğini ifade etti.

Aralık ayında katılımcıların yüzde 28,7’si bazı ödemeleri yapamadığını ve borca girdiğini, yüzde 8,4’ü aslında pek geçinemediğini, yüzde 39,1’i kıt kanaat geçinebildiğini, yüzde 23,8’i ise geçinebildiğini ve kenara da para koyabildiğini belirtti. Birikim yaptığını belirten katılımcıların yüzde 52’si altın, yüzde 19,6’sı döviz, yüzde 12,7’si hisse senedi aldığını belirtti.

Katılımcıların yüzde 66,1’i kripto paraları güvenli bir yatırım aracı olarak görmediğini, yüzde 6,9’u güvenli bulduğunu, yüzde 9,3’ü kısmen güvenli bulduğunu, yüzde 17,7’si ise fikrinin olmadığını belirtti.

Aralık ayında katılımcıların yüzde 27,1’i Türkiye ekonomisinin iyileşeceğini belirtirken, yüzde 41,1’i değişmeyeceğini, yüzde 31,8’i kötüleşeceğini belirtti. Aralık ayında katılımcıların yüzde 34,5’i kendi ekonomisinin iyileşeceğini belirtirken, yüzde 45,6’sı değişmeyeceğini, yüzde 20’si kötüleşeceğini belirtti.

Katılımcılara Aralık ayındaki duygu halleri soruldu ve 10 üzerinden değerlendirmeleri istendi. İstanbulluların ortalama stres seviyesi 6,6 olarak ölçülürken kaygı seviyesi 5,8 olarak ölçüldü. Aralık ayındaki yaşam memnuniyeti 5 ve mutluluk seviyesi 6 olarak ölçüldü.

Katılımcılara göre İstanbul’un ilk üç sorunu yüzde 58,6 ile trafik, yüzde 44 ile ekonomik sorunlar ve yüzde 42,1 ile olası İstanbul depremi olarak belirlendi.

Paylaşın

Bireysel Kredi Kartı Borcu Olanların Sayısı 37 Milyonu Aştı

Bireysel kredi kartı borcu olanların sayısı 2.2 milyon kişi artarak 37.3 milyona ulaştı. Kişi başına düşen ortalama kredi kartı borcu ise 28 bin 289 liradan 44 bin 681 liraya çıktı.

Haber Merkezi / Kişi başına düşen ortalama bireysel kredi borcu ise bir yıl içinde 63 bin 675 liradan 88 bin 155 liraya yükseldi.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Dr. Buğra Gökce, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Türkiye’deki kredi borçlarının artışı ve bunun ekonomiye olan etkilerini değerlendirdi.

Buğra Gökce, paylaşımında şu bilgilere yer verdi: “Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre; Kredi borcu bulunan kişi sayısı son 1 yılda 2,1 milyon arttı. Kredi borcu bulunan kişi sayısı 41 milyon 376 bine ulaştı.

Kişi başına düşen ortalama bireysel kredi borcu ise bir yıl içinde 63 bin 675 liradan 88 bin 155 liraya yükseldi. Takipteki kredilerin oranı (batık krediler) yüzde 1.8’den yüzde 2.7’ye çıktı.

Bireysel kredi kartı borcu olanların sayısı 2.2 milyon kişi artarak 37.3 milyona ulaştı. Kişi başına düşen ortalama kredi kartı borcu ise bir yılda yüzde 58 artarak 28 bin 289 liradan 44 bin 681 liraya çıktı.

Kredili mevduat hesabı kullanan kişi sayısı bir yılda 1.6 milyon kişi artarak 29.7 milyona ulaştı. Toplam KMH borcu, son 12 ayda yüzde 151 artarak 154.7 milyar liradan 388.3 milyar liraya yükseldi.”

Paylaşın

Türkiye’de 4,7 Milyon Genç Ne Eğitimde Ne İşte

Türkiye’de 2023 yılı itibarıyla 15-29 yaş arasındaki 4,7 milyon genç, ne eğitim görüyor ne de bir işte çalışıyor. Ne eğitimde ne istihdamda olan genç erkeklerin oranı yüzde 15,5 iken, kadınlarda bu oran yüzde 36,4’e ulaşıyor.

Haber Merkezi / Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı Almanya’da yüzde 8,8, Fransa ve İspanya’da yüzde 12,3, İtalya’da ise yüzde 16,1 olarak kaydedildi. Türkiye ise bu oranlarla AB ortalamasının iki katından fazla bir genç nüfus sorunu yaşıyor.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, sosyal medya hesabında Türkiye’de yaşayan gençlerin durumuna ilişkin veriler açıkladı. Buğra Gökce, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Eğitim sisteminin ve ekonominin acı sonucu: 4,7 milyon gencimiz ne eğitimde ne istihdamda!

2023 yılı verilerine göre 15-29 yaş arasında ne eğitimde ne istihdam olan 4,7 milyon genç var. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerimizin nüfusu İzmir dahil 79 ilin nüfusundan büyük.

15-29 yaş aralığında ne eğitimde ne istihdamda olan erkeklerin oranı yüzde 15,5 iken kadınların oranı yüzde 36,4’e çıkıyor. Avrupada cinsiyet farkının en büyük olduğu ülke de Türkiye.

Türkiye’de ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı yüzde 25,8 iken, AB ortalaması sadece yüzde 11,2. Aynı oran İtalya’da yüzde 16,1, Fransa ve İspanya’da 12,3, Almanya’da ise sadece yüzde 8,8 olarak gerçekleşti.

Ne eğitimde ne istihdamda olan genç nüfusun bu derece yüksek olmasının önemli sebepleri var. Uygulanan eğitim politikaları sürekli değişiyor. Eğitimin niteliğinde yaşanan düşüş nedeniyle gençlerimiz hayata dezavantajlı atılıyor. Ekonomi politikalarındaki uygulamalar da gençlerimizin istihdam edilmesini, nitelikli ve güvenceli işler bulmasını engelliyor.

Yapılan araştırmalara göre de eğitime devam eden gençlerimizin en az yüzde 53’ü yurtdışında yaşamak istiyor. Yani uygulanan politikalar yüzünden gençlerimiz kendi vatanlarında hak ettikleri hayata kavuşamazken, yetişmiş gençlerimiz de yurt dışında yaşama hayali kuruyor, ülkemiz beyin göçü nedeniyle geleceğimiz olan gençlerimizi kaybediyor.

Gençlerimizi yeniden kazanmak, gençlerin hayallerine yakışan bir Türkiye kurmak zorundayız.”

Paylaşın

“Asgari Ücret” 10 Ayda 5 Bin 261 Lira Eridi

17 bin 2 lira olan asgari ücretin alım gücü yıl sonunda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) göre 11 bin 741, İstanbul Planlama Ajansı ( İPA) Yaşam Maliyeti verilerine göre 10 bin 788 liraya denk olacak.

Haber Merkezi / Ocak – Ekim döneminde erime Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre 5 bin 261, İPA’ya göre 6 bin 214 lira.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, yılbaşında 17 bin 2 lira olan asgari ücretin alım gücüne ilişkin paylaşımda bulundu. Gökçek, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

“Asgari ücret ne kadar eridi? Yılbaşında 17.002 lira olan asgari ücretin alım gücü yıl sonunda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) göre 11.741, İstanbul Planlama Ajansı ( İPA) Yaşam Maliyeti verilerine göre 10.788 liraya denk olacak. Ocak – Ekim döneminde erime Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre 5.261, İPA’ya göre 6.214 lira.

Ocak ayındaki 17.002 liranın alım gücünü enflasyona karşı korumak için asgari ücretin TCMB verilerine göre 24.621, İPA verilerine göre 26.795 TL olması gerekiyor. Yani asgari ücret bu düzeye ulaşsa bile alım gücü bakımından ancak 2024 Ocak seviyesine ulaşacak. Bu yüzden bu oranı aşan, gelecek senenin enflasyon erimesini de öngören bir artış gerekiyor.”

Paylaşın

İstanbul’da Yoksulluk Oranı Yüzde 18,3’e Çıktı

Yaşanan derin ekonomik kriz, başta dar gelirliler olmak üzere toplumun büyük bir bölümünü yoksulluğa itiyor. İstanbul’da yoksulluk oranı 2023 yılında yüzde 18,3 seviyesine yükseldi.

Haber Merkezi / İstanbulluların yüzde 62,5’inin evlerini istedikleri sıcaklığa getiremedikleri, yüzde 61,7’sinin giyim ihtiyacını rahatça karşılayamadığı, yüzde 34’ünün ise taze sebze/meyveye günlük olarak erişemediği ortaya çıktı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı İstanbul Planlama Ajansı (İPA), Yoksulluk İstatistikleri Raporu’nu yayımlandı. Rapora göre 2022 yılında yüzde 18.1 olan yoksulluk oranında artış yaşanarak, 2023 yılında yüzde 18.3 olduğu belirtilirken, Eylül 2024 için açıklanan yoksulluk sınırının ise 64 bin TL’yi geçtiği ifade edildi.

Raporda, İstanbulluların yüzde 62,5’inin evlerini istedikleri sıcaklığa getiremedikleri, yüzde 61,7’sinin bir kıyafet ihtiyacı olduğunda yenisini alamadığı, yüzde 34’ünün taze sebze/meyveye günlük olarak erişemediği, yüzde 58’1’inin ise iki günde bir et, tavuk ya da balıktan oluşan yemek yiyemediği açıklandı.

İBB’nin yoksullukla mücadele kapsamında ürettiği hizmetlerin artarak çeşitlendiğinin belirtildiği raporda Halk Süt, Gıda Kolisi, Okul Beslenme gibi hizmetlerle yüz binlerce kişiye destek sağlandığı, Askıda Aile Sosyal Destek Paketi gibi dayanışma kampanyalarıyla ihtiyaç sahiplerine destek olunmaya devam edildiği ifade edildi.

Paylaşın

İmam Hatip Liselerinin Sayısı Arttı Öğrencisi Azaldı

İmam Hatip Liselerinin artmasına rağmen derslik başına düşen öğrenci sayısındaki düşüş dikkat çekti. İmam Hatip Liselerinde okuyan öğrenci sayısı 2015 – 2016 eğitim öğretim yılında en üst seviyeye çıkmıştı.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) “Eğitim Kurumlarında Özelleşme ve Dönüşümün Eğitim Hakkı Üzerinden Değerlendirilmesi” isimli raporunu kamuoyu ile paylaştı.

Temel bir insan hakkı olan eğitim hakkına erişimin okullaşma türleri bakımından mercek altına alındığı raporda, özel okul/devlet okulu tercih ve dağılımları değerlendirildi. Liseden üniversiteye geçişlerde, üniversiteye geçiş sınavında alınan puanların analizi yapildiginda, en az 450 puanla kapatan bölümlerin kontenjanlarının büyük bir oranının devlet liselerinden mezun öğrenciler tarafından doldurulması dikkat çekti.

Raporda bu durum, “Özel okulların eğitimde özel sektör payındaki artışın öğrencilerin başarısını etkilemediği görülmüştür. İstanbul’da eğitim sisteminde özel sektör payındaki artışın daha çok rant odaklı olduğu görülmekte ve eğitimde standart düşüşleri yaşanmaktadır. Sonuç olarak rant odaklı eğitim İstanbul’da nitelikli eğitim sorununu ortaya çıkarmaktadır” şeklinde değerlendirildi.

Rapora göre,on yıl içinde özel ilkokul oranı İstanbul’da iki kattan fazla bir yükseliş göstererek yüzde 17,93’ten yüzde 35,44’e çıktı. İstanbul’daki liselerin yüzde 68,10’unu özel liseler oluşturdu. Son 10 yıllık döneme bakıldığında, Türkiye’de de İstanbul’da da özel ilkokul sayıları önemli ölçüde arttı. 2012 – 2013 döneminde 992 olan Türkiye’deki özel ilkokul sayısı 2 bin 65’e, İstanbul özelinde ise 279’dan 583’e yükseldi.

Özel okullara olan yönelişin 4+4+4 sisteminin değişmesi ve dershanelerin kapanmasıyla arttığı, paralı eğitim şansı bulamayan öğrencilerin imam hatip ve meslek liselerine gittiği görülüyor.

İstanbul’daki devlet ilkokullarında derslik başına düşen öğrenci sayısı 2022-2023 eğitim öğretim yılında 31,91
iken, bu sayı Türkiye’deki devlet ilkokullarında 21,55 oldu. Bu veriler, İstanbul’daki öğrencilerin Türkiye ortalamasının üzerinde bir kalabalıkta ilkokul eğitimlerini geçirdiğini gösterdi.

Rapora göre Beylikdüzü, Ataşehir, Çekmeköy ve Üsküdar, İstanbul’da özel ilkokul sayısının devlet ilkokul sayısından daha fazla olduğu ilçeler olarak ön plana çıktı. Bu ilçelerden Beylikdüzü ve Ataşehir özel ilkokulların devlet ilkokullarından neredeyse onar tane fazla olmasıyla dikkat çekti.

Bu ilçelerin yanında, Beşiktaş, Bakırköy ve Başakşehir’de de özel ilkokulların sayısı devlet ilkokullarının sayısına yakın olarak kaydedildi. Raporda, bu ilçelerin sosyoekonomik olarak ön planda olduğu düşünüldüğünde özel okul sahiplerinin bu ilçeleri özellikle seçtiği yorumu yapıldı.

Özel ilkokulların ya hiç bulunmadığı ya da az sayıda bulunduğu ilçeler ise osyoekonomik olarak diğer ilçelerin gerisinde kalan Adalar, Şile, Güngören, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Beyoğlu, Esenler, Sultanbeyli, Çatalca, Sultangazi, Silivri ve Arnavutköy oldu.

İlkokul kademesinden sonra ortaokul kademesine geçildiğinde, özel ilkokulların aksine özel ortaokulların sayısında pandemiye kadar artış ve pandemiden sonra ise azalış yaşandığı göze çarptı. Pandemi öncesinde Türkiye’de 2351, İstanbul’da 645 olan özel ortaokul sayısı 2022- 2023 eğitim öğretim döneminde Türkiye’de 2 bin 266’ya İstanbul’daysa 609’a düştü.

“Sermaye İstanbul’u tercih ediyor”

Türkiye ve İstanbul’daki özel ortaokulların tüm ortaokullar arasındaki oranına bakıldığında İstanbul’da Türkiye’ye göre üç kattan fazla özel ortaokul olduğu görüldü. Raporda verilere ilişkin, “Bu durum, okul öncesi ve ilkokullarda olduğu gibi İstanbul’un sermaye tarafından eğitim alanında bir yatırım bölgesi olarak tercih edildiği anlamına gelmektedir” yprumu yapıldı.

Türkiye’de ve İstanbul’daki özel ortaokullarda okuyan öğrenci sayıları değerlendirildiğinde ise, dershanelerin kapatılmasıyla ilgili olan yükseliş trendi devam etmekteyken pandemiden sonraki düşüş trendinin öğrenci sayısında sadece 1 yıl sürdüğü ve daha sonrasında yükselmeye başladığı görüldü.

Araştırmaya göre, dershanelerin kapanmasını takiben imam hatip liselerinde okuyan öğrenci sayısı hem Türkiye’de hem İstanbul’da 2015-2016 eğitim öğretim yılında en üst seviyeye çıktı.

Ancak bu yılın ardından öğrenci sayısı sadece bir sene arttı ve onun dışındaki tüm senelerde düştü. İmam hatip liselerinde okul sayılarının artmasına rağmen öğrenci sayılarındaki düşüş derslik başına düşen öğrenci sayısı azaldı.

Raporda, imamhatip okullarına ilişkin şu değerlendirmeler dikkat çekti: “2012-2013 eğitim öğretim yılında Türkiye’deki mesleki ve teknik liselerin sadece %0,79’u meslek ve teknik lisesi iken, oran 2022-2023 yılında %6,45’e çıkmıştır. İstanbul’da ise bu oranlar %1.25’ten %5.64’e çıkmıştır. Her ne kadar mesleki ve teknik liselerin büyük bir bölümü hala devlet lisesi konumunda olsa da, her geçen yıl artan özel sektör payının önümüzdeki yıllar içinde de devam edeceğini göstermektedir.

Bu durum lise seviyesinde mesleki ve teknik eğitim almak isteyen öğrencilerin özel liselerle devlet liseleri arasında seçim yapmasını gerektirecektir. Halihazırda ara eleman ihtiyacı bulunan Türkiye’de bu durum özel liseler için gerekli maddi gücü olmayan kesimlerin mesleki ve teknik liselerden uzaklaşması anlamına gelebilir. 4+4+4 şeklinde değişen eğitim sistemi neticesinde düz liselerin kapanması ve LGS’de sadece belirli okulların sınavla öğrenci alan okul durumuna getirilmesi ile öğrencilerin tercih edebilecekleri okullar azalmıştır.

LGS sonucunda Anadolu ve Fen Liselerine yerleşemeyen öğrenciler için seçenek olarak Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri, Anadolu İmam Hatip Liseleri kalmaktadır. Gelir durumu yüksek olan öğrenciler ise özel okullara gidebilmektedir. Bu sistem değişimi ile düz liselerin İmam Hatip Liselerine dönüşümü de hızlanmıştır. Bu nedenle İmam Hatip Lisesi sayısı artmıştır. Ortaöğretim kademesindeki imam hatip kurumlarına değinildiğinde, ortaokul kademesindeki gibi okul artışı dikkat çekmektedir.

Dershanelerin kapandığı yıl olan 2014’ten itibaren imam hatip liseleri sayısı artış göstermiştir. Hem Türkiye hem İstanbul’daki bu artış, dershanelerin kapatılmasının ardından oluşan açığın imam hatip liseleri tarafından tamamlanmaya çalıştığına dair soruları beraberinde getirmektedir. İmam hatip liselerinde okuyan öğrenci sayılarına bakıldığında ise, devlet liselerinde okuyan öğrencilerin içinde imam hatip lisesi öğrencilerinin oranının, imam hatip liselerinin devlet liseleri arasındaki oranından düşük olması dikkat çekmektedir.”

Araştırmada, devlet liselerinin ve devlet liselerinde okuyan öğrencilerin sayıca yoğunlukta olduğu ortaöğretim eğitiminin üniversite yerleşimlerine de yansıdı. Rapora göre, üniversiteye yerleşen öğrencilerin yüzde 80,37’si devlet üniversitelerine yerleşti. Bu oranlar lise türüne göre incelendiğinde devlet lisesinde okuyan öğrencilerin yüzde 86,61’i devlet üniversitelerini tercih ederken, yüzde 13,39’u ise vakıf üniversitelerini tercih etti.

Bu oranlar özel lise çıkışlı öğrencilerde devlet üniversiteleri için yüzde 58,35 vakıf üniversiteleri için ise yüzde 41,65 oldu. Özel liselerde okuyan öğrencilerin büyük bir bölümü vakıf üniversitelerinde okumayı tercih etti.

Liseden üniversiteye geçişlerde, üniversiteye geçiş sınavında alınan puanların analizi yapildiginda, en az 450 puanla kapatan bölümlerin kontenjanlarının büyük bir oranının devlet liselerinden mezun öğrenciler tarafından doldurulması dikkat çekti.

2023 yılında üniversiteye yerleşen öğrenciler incelendiğinde, dört farklı puan türünde de, devlet
liselerinden mezun öğrencilerin ağırlıkta olduğu görüldü. En az 450 puanla kapatan ve dil puanıyla tercih edilen bölümlerdeki 2023 girişli öğrencilerin oranı yüzde 57,86 iken, eşit ağırlık puan türünde yüzde 66,25, sayısal puan türünde yüzde 68,67 ve sözel puan türünde yüzde 64,69 oldu.

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

784 Bin Vatandaş “Kredi Kartı Borcu” Nedeniyle Yasal Takip Altında

2024 yılının ilk yedi aylık döneminde, bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 70 artarak 784 bin kişi oldu.

Aynı dönemde, bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 32 artarak 642 bin kişi oldu.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) yurttaşın kredi kartı kullanımına ilişkin dikkat çeken bir raporu ortaya koydu. İPA Başkanı Buğra Gökçe, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda 784 bin vatandaşın kredi kartı borcu nedeniyle yasal takip altında olduğunu belirtti.

2015 yılının Ağustos ayından 2024 yılının Ağustos ayına kadar toplam kredi kartı sayısı giderek arttı. Toplam kredi kartı sayısı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 13 artış göstererek 125 milyon 925 bin oldu.

Ağustos ayında İstanbulluların yüzde 36’sı kredi kartının yalnızca asgari tutarını ödeyebildiğini ifade etti. Halkın yüzde 9,3’ü kredi kartı borcunu hiç ödeyemediğini, yüzde 6,1’i asgari-tamamı arası bir tutar ödediğini ve yüzde 3,8’i ise asgari tutardan az ödeme yapabildiğini ifade etti. Kredi kartı borcunun tamamını ödeyebilenlerin oranı yüzde 44,8 oldu.

2024 yılı Ocak-Temmuz dönemleri arasında bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı bir önceki döneme göre yüzde 70 artarak 784 bin kişi, bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı ise bir önceki döneme göre yüzde 32 artarak 642 bin kişi oldu.

Temel harcamaları kredi kartıyla yapılıyor

Ağustos 2024 verilerine göre, kredi kartı ile yapılan ödemelerde, en çok 205 milyar ile market ve alışveriş merkezleri harcamaları, 84 milyar ile benzin ve yakıt istasyonları harcamaları, 83 milyar ile hizmet sektörleri harcamaları ve 79 milyar ile çeşitli gıda harcamalarının öne çıktığı görüldü.

2024 yılının Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında bir önceki döneme göre kredi kartı harcamalarında en yüksek artışın yüzde 156,4 ile eğitim/kırtasiye ödemelerinde gerçekleştiği görüldü. Eğitim/kırtasiye ödemelerindeki artışı yüzde 98 ile yemek harcamaları takip etti.

Öte yandan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), kredi kartı borçları ile ihtiyaç kredilerinin yeniden yapılandırmasına yönelik düzenlemeye gitti. Kararla, kredi kartı borcunu veya ihtiyaç kredisini ödeyemeyenler borçlarını 60 aya kadar vadeyle yeniden yapılandırabilecek.

Paylaşın