İfade Özgürlüğü Derneği: Kamu Yararı Olan İçerikler Sansürleniyor

Merkezi Washington’da Freedom House’un “özgür olmayan ülkeler” arasında gösterdiği Türkiye’deki son duruma ilişkin değerlendirme yapan İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD), açıklamasında “Yayınlanmasında kamu yararı bulunan binlerce haber ve içerik erişime engellenerek ve yayından çıkarılarak sansürlenmekte ve dolayısıyla yok edilmektedir” ifadelerini kullandı.

İFÖD, şeffaf olmadığı için analizi zaman alan 2021 yılı verilerine ilişkin İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve uzman araştırmacı Ozan Güven’in hazırladığı raporunu bugün paylaştı.

VOA Türkçe’den Yıldız Yazıcıoğlu’nun aktardığına göre, İFÖD, raporuyla 2021 sonu itibarıyla Türkiye’den 574 bin 798 internet sitesine 789 farklı kurum (mahkemeler ve yetkili kurumlar) tarafından alınan 504 bin 700 farklı kararla erişim engeli uygulandığını açıkladı.

Dernek, “Üst Düzey Kamu Şahsiyetlerinin İncinen İtibar, Onur ve Haysiyet Yılı” başlığıyla 2021 yılı raporunda, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle kamu yararı olan haberlere erişim engellemesi yapıldığına dikkat çekti. Raporda, “devletin karmaşık internet sansür mekanizması daha önce olmadığı kadar canlı ve aktif şekilde işlemeye ve gelişmeye devam ediyor” denildi.

Raporda, “2021 yılına ise damgayı itibar, onur ve haysiyeti incinen üst düzey kamu şahsiyetler vurdu” ifadesiyle Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, aile fertleri yanı sıra hakkında pek çok iddia haber konusu olan üst düzey eski veya şimdiki yönetici isimlerce erişim engeli talep edildiği açıklandı.

Raporda, “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle “sulh ceza hakimlikleri karar verirken ifade ve basın özgürlüğü, AYM ve AİHM içtihatları hiçe sayılmıştır” tespiti yapıldı.

Organize suç örgütü hükümlüsü Sedat Peker’in açıklamalarıyla gündeme taşıdığı yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları sonrasında Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı Siber Suçlarla Mücadele Başkanlığı’nın erişim engellemesi talebiyle yargıya başvurduğu da belirtildi.

“Türkiye’den toplam 107 bin 706 alan adı erişime engellenmiştir”

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve uzman araştırmacı Ozan Güven tarafından hazırlanan rapora göre, 509 farklı hakimlik tarafından verilen 5 bin 986 farklı kararla erişimi engellenmiş 28 bin 474 haber (URL adresi) ve kaldırılan, çıkartılan veya silinen 22 bin 941 haber (URL adresi) olduğu tespit edildi.

Bunun yanı sıra, 251 farklı sulh ceza hakimliği tarafından verilen toplam 839 farklı karar ile erişime engellenen 5 bin 436 haber adresi (URL) tespiti yapıldı.

Bu erişim engellemesi kararlarına ek olarak 4 bin 445 haberi ise içerik sağlayıcısı olan haber siteleri yayından kaldırdı. Raporda, “EngelliWeb projesi kapsamında 2021 yılı içinde tespit edildiği kadarıyla Türkiye’den toplam 107 bin 706 alan adı erişime engellenmiştir” bilgisi aktarıldı.

Ayrıca, “Bu erişim engellemelerinden yüzde 91’nin ise Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı tarafından 5651 sayılı Kanun’un 8. maddesi kapsamında tarafından 5651 sayılı Kanun’un 8. maddesi kapsamında erişime engellenmiştir” denildi.

İçerik kaldırma oranı 2021’de yüzde 82’ye ulaştı

İFÖD’un raporunda, “5651 sayılı Kanun’da Temmuz 2020’de yapılan değişiklikler sonrasında ise içeriklerin yayından kaldırma yüzdelerinde artış tespit edilmiş, 2019 içerik kaldırma ortalaması yüzde 76 civarında iken 2020 ortalaması yüzde 81’e çıkmıştır. 2021’de ise bu oran yüzde 82 olarak hesaplanmıştır” vurgusu yapıldı.

İFÖD’un işaret ettiği üzere; AKP ile MHP’nin ortaklaşa imza attığı yasal düzenlemeyle 2020 yılında Temmuz ayı sonunda zaten internet ortamına yönelik var olan denetim mekanizmaları arttırılmıştı. Resmi Gazete’de 30 Temmuz’da yayımlanan düzenlemeyle “kişilik hakları ihlali” ile “unutulma hakkı” gerekçeleriyle erişim engeli kararları alınması adeta kolaylaştırılmıştı. Uluslararası nitelikteki Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal medya platformu kuruluşları açısından daha önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı temsilci belirleme zorunluluğu zaten hayata geçirilmişti.

İFÖD’un bugünkü raporuyla ortaya koyduğu üzere Temmuz 2020’deki düzenleme sonucunda internetteki erişim engellemesi kararlarındaki artış eğilimi gözlemleniyor.

İFÖD’un işaret ettiği yeni kısıtlamalar neler?

İFÖD’un raporunda, “Güçlendirilmiş sansür ve kontrol mekanizmasının yakıcı ve yıkıcı etkisi devam ediyor” ifadesi yanı sıra Türkiye’de internet ortamında ve sosyal medyada yeni kısıtlamalar tartışması yaşandığı da vurgulandı.

İFÖD’un işaret ettiği medya ve sosyal medya alanında yeni kontrol mekanizmaları ise, dezenformasyon mücadele gerekçesiyle 18 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan yeni yasal düzenlemede yer alıyor.

Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal medya platformu kuruluşları açısından hali hazırda Türk hükümetine bildirme zorunluluğu olan temsilciler için Türkiye’de yaşama zorunluluğu ve ofis açma zorunluluğu getirildi.

Bunun internet ortamındaki platformlar üzerindeki baskı mekanizması yaratacağı ve böylece iktidarca söz konusu sosyal medya platformlarına yönelik erişim engellemesi taleplerinde daha fazla artış olabileceği kaydedildi.

Yeni yasaya göre, ilgili sosyal medya platformu temsilcisi düzenli aralıklarla içerikler, platformdaki etiketler ve algoritmasıyla ilgili raporları Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) sunacak.

Temsilci, istenmesi halinde internet içerikleriyle ilgili kişisel bilgileri dolayısıyla kullanıcılara ait kimlik bilgilerini mahkemelere vermek zorunda olacak.

Aksi takdirde o sosyal medya platformuna erişim hızı, bant genişliği daraltılarak yavaşlatılacak. BTK Başkanı, sosyal medya platformuna herhangi bir yargı kararı olmaksızın altı aya kadar reklam yasağı uygulayabilecek.

Yasada “şebekeler üstü hizmet sağlayıcılar” şeklindeki tanımlanan kişiler arasında anlık mesajlaşma veya görüşme olanağı sağlayan Whatsapp gibi uygulamalar da artık BTK’ya detaylı kişisel bilgileri vermek zorunda olacak. Şebekeler üstü hizmet sağlayıcılar, Türkiye’deki aktif bireysel ve kurumsal kullanıcı sayısı, sesli arama sayısı ve süresi, görüntülü görüşme sayısı ve süresi, anlık mesaj sayısı gibi bilgileri, BTK’ya bildirecek.

BTK’ya gerekli bilgileri vermeksizin hizmet sunanlara ise, 1 milyon liradan 30 milyon liraya kadar idari para cezası verilebilecek. Bu cezayı süresinde ödemeyen ve BTK’nın uyarılarına rağmen altı ay içinde kişilere ilişkin bilgi paylaşımı yapmayanlar hakkında internet erişimi kısıtlanacak. Yüzde 95’e kadar internet trafiği bant daraltılması uygulanacak ve böylece bu şebekelere erişim imkansız hale getirilecek.

Paylaşın

Yargıdan Erdoğan’a ‘İfade Özgürlüğü’ Uyarısı

Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “Orduya kumpas kurmak,” “Tefecilerin önünde diz çökmek” ve “Katarlılardan emir almakla” suçlayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin ifade özgürlüğü olduğuna karar verdi.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre, Erdoğan’ın açtığı 500 bin TL’lik tazminat davasını reddeden mahkeme, gerekçeli kararında “Cumhurbaşkanının kendisine yönelik şiddetli siyasi eleştiri içeren ifadelere karşı aynı durumda olmayan kimselerden daha yüksek seviyede tahammül göstermesi gerektiğini” kaydetti.

Yargıdan Erdoğan’a yönelik çıkan “ifade özgürlüğü” uyarısına ilişkin kararın ayrıntıları şöyle: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Aralık 2020 tarihinde TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sert sözlerle eleştirdi. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı “Katarlılardan emir almak” ve “Londra’daki tefecilerin önünde diz çökmek” ile suçlamıştı.

Ayrıca Erdoğan’ı “Kozmik odayı FETÖ’ye açmak”la da eleştiren Kılıçdaroğlu, “Sen FETÖ’yle iş birliği yapıp orduya kumpas kuran başbakan mısın, değil misin? Bana ordudan bahsediyor. Sen kim, ordu kim ya? Sen orduya kumpas kuran bir başbakansın, kendi ordusuna kumpas kuran bir başbakansın sen” demişti.

Erdoğan’ın avukatları, kişilik haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Kılıçdaroğlu aleyhinde 500 bin TL’lik tazminat davası açmıştı.

Yargıdan ifade özgürlüğü kararı

Davaya bakan Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesi, 16 Mart 2022’de yapılan duruşmada Erdoğan’ın açtığı davanın reddine karar vermişti. Mahkeme, gerekçeli kararını tamamladı.

Hakim, Anayasa’yı anımsattı

Hakim ret kararında, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması”nın Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesi ile “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin kötüye kullanılamayacağını” içeren 14. maddesine açıkça vurgu yaptı.

‘Hakaret amacı yok’

Dava konusu konuşmada Kılıçdaroğlu’nun kullandığı sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığının değerlendirildiği vurgulanan kararda, “Zira, öncelikle davalının sarf ettiği sözlerin davacının şeref ve itibarını doğrudan hedef almadığı, kaba hakaret mahiyetinde olmadığı, ayrıca ve açıkça davacının kişiliğinin hedef alınması yoluyla, sırf davacıyı incitmek, itibarını zedelemek, şerefine saldırıda bulunmak, kamuoyu önünde küçük düşürmek maksadı gütmediği anlaşılmaktadır” denildi.

‘Şiddetli ve sert siyasi eleştiri’

Kılıçdaroğlu’nun asli maksadının Erdoğan’ı siyaseten eleştirmek olduğu belirtilen gerekçede, konuşmanın “şiddetli ve sert siyasi eleştiri niteliği”nde olduğu vurgulandı. Mahkemenin kararında şu değerlendirme yer aldı:

“Konuşmanın yapıldığı yer ve zaman, ve konuşan ile muhatap alınan kişilerin işgal ettikleri mevki ve makam dikkate alındığında, işbu konuşmayla kamuoyunun siyasi bir tartışmaya ve çatışmaya dikkatinin çekilmesinin, siyasi bir konunun kamuoyu önünde derinlemesine ve ayrıntılı biçimde tartışılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.”

“İfade özgürlüğü sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız ve hatta toplumun geneliyle ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici, endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir” ifadesi kullanılan kararda, şöyle devam edildi:

“Yani, bu hürriyet sadece herkes tarafından kabul görecek, tehlikesiz, genel eleştiri ifadelerini değil, ve fakat incitici, şoke edici, sarsıcı, ve dolayısıyla da daha çok dikkat toplayacak ifadeler için de geçerlidir. Dolayısıyla somut olayda kullanılan ifadelerin bu yönüyle de ifade hürriyeti kapsamında kaldığı düşünülmektedir.”

‘Muhalefetin sertçe eleştirmesi doğal’

Somut olayda, davacı Cumhurbaşkanının toplum tarafından azami düzeyde bilinen, tanınan, konuşma ve davranışları tüm toplumca ayrıntılarıyla takip edilen, icraati herkesi etkileyen veya etkileme potansiyeline sahip bir kimse olduğuna işaret edildi.

Kararda, “Ve en yüksek yürütme ve devlet makamında bulunması itibariyle, kendisine muhalefet edilmesi, ve işbu muhalefetin de kendisini sertçe eleştirmesi gayet tabidir; bu durumda davacı Sayın Cumhurbaşkanının kendisine yönelik şiddetli siyasi eleştiri içeren ifadelere karşı aynı durumda olmayan kimselerden daha yüksek seviyede tahammül göstermek mevkiinde olduğu değerlendirilmektedir” sonucuna varıldı.

Paylaşın