Birleşmiş Milletler: 30 Milyon Çocuk Açlıktan Ölme Tehlikesi Altında

Dünya çapında yaklaşık 30 milyon çocuk açlık nedeniyle ölüm tehlikesi altında. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Genel Direktörü Qu Dongyu, 2023 senesinin açlıkla mücadele eden çocuklar için daha da kötü bir yıl olabileceği endişesini dile getirdi.

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre dünya çapında yaklaşık 30 milyon çocuk açlık nedeniyle ölüm tehlikesi altında.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile BM’ye bağlı üç örgütün daha Cenevre’de yaptığı ortak açıklamada, açlık nedeniyle hayati tehlike yaşayan çocukların tamamının, Afganistan ve Nijer’in de aralarında bulunduğu, dünyanın, küresel gıda krizinden en fazla etkilenen ülkelerinde yaşam mücadelesi verdiği belirtildi.

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, ağır bir yetersiz beslenmenin ölüme ya da büyümenin ve gelişmenin kalıcı bir biçimde olumsuz etkilenmesine neden olabileceğini dile getirdi. BM örgütleri, uluslararası toplumu, “Bu krizin, dünya çapında en büyük risk altında olan çocuklar açısından bir trajediye dönüşmemesi için kararlı ve acil bir biçimde harekete geçmeye” çağırdı.

Açıklamanın devamında, silahlı çatışmaların, iklimdeki şok değişikliklerin, Covid-19 pandemisinin devam eden etkilerinin ve gıda fiyatlarındaki yüksek seyrin, ağır beslenme yetersizliği ile mücadele eden çocuk sayısını giderek artırdığı vurgulandı.

Sağlık, gıda ve hayat kurtaran diğer hizmetlere erişimin ise her geçen gün zorlaştığı ifade edilirken, çocukların açlıkla en fazla mücadele ettiği diğer ülkeler arasında, Burkina Faso, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Etiyopya, Haiti, Kenya, Madagaskar, Mali, Nijerya, Somali, Güney Sudan, Sudan ve Yemen sayıldı.

FAO Genel Direktörü Qu Dongyu, 2023 senesinin açlıkla mücadele eden çocuklar için daha da kötü bir yıl olabileceği endişesini dile getirerek, tüm dünyanın, küçük çocuklara, kızlara, hamile ve emziren kadınlara sağlıklı gıda sağlaması, bunların erişilebilir olması için çaba sarfetmesi gerektiğini belirtti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

2022 Yılında Gıda Fiyatları Rekor Seviyeye Yükseldi

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), fiyat endeksinin 2022’de ortalama 143,7 puanla 2021’e göre yüzde 14,3 arttığını kaydetti. Böylece 1990’da tutulmaya başlayan kayıtlardan bu yana en yüksek noktaya çıkıldı.

FAO baş ekonomisti Maximo Torero, “Çok dalgalı geçen iki yılın ardından gıda emtia fiyatlarının sakinleşmesini memnuniyetle karşıladık” dedi.

Dünyada gıda fiyatları geçtiğimiz yıl kayıtlardaki en yüksek seviyeye ulaştı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), fiyat endeksinin 2022’de ortalama 143,7 puanla 2021’e göre yüzde 14,3 arttığını kaydetti. Böylece 1990’da tutulmaya başlayan kayıtlardan bu yana en yüksek noktaya çıkıldı.

Geçen yılın tamamında FAO’nun tahıllar, et, süt ürünleri ve bitkisel yağlar endeksi rekor noktalara ulaşırken diğer şeker endeksi de son 10 yılın en yüksek düzeyinde gerçekleşti.

Dünya ekonomisinin Covid-19 pandemisinin etkisinden kurtulmasıyla endeks, 2021’de bir önceki yıla göre yüzde 28 değer kazanmıştı.

Rusya’nın 2022’nin şubat ayında Ukrayna’yı işgalinin yol açtığı kesintiler, kıtlık endişelerini artırdı ve geçen yıl çoğu gıda ürününün maliyetinde artış yaşandı. Karadeniz ticaretinin sekteye uğrayacağı korkusuyla fiyatlar yükseldi.

Marmara Denizi üzerinden Birleşmiş Milletler destekli tahıl ihracat kanalı ve üretici ülkelerde arzın iyileşmesi beklentisi krizi az da olsa hafifletti.

Aralık ayında gösterge endeks, Kasım ayındaki revize edilmiş 135,00 puana kıyasla art arda dokuzuncu ay 132,4 puana geriledi. Kasım ayı rakamı daha önce 135.7 puan olarak verilmişti.

Aralık ayında endeksteki düşüş uluslararası bitkisel yağ fiyatları, tahıl ve et fiyatlarındaki gerilemeden kaynaklandı. Aynı dönemde şeker ve süt ürünleri fiyatları azda olsa arttı.

FAO baş ekonomisti Maximo Torero, “Çok dalgalı geçen iki yılın ardından gıda emtia fiyatlarının sakinleşmesini memnuniyetle karşıladık” dedi.

FAO Tahıl Fiyat Endeksi, piyasa sorunları, yüksek enerji ve girdi maliyetleri, olumsuz hava koşulları ve devam eden güçlü küresel gıda talebi gibi faktörler nedeniyle 2022 yılında yüzde 17,9 arttı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

2050’ye Kadar Tarım Alanlarının Yüzde 90’ı Tahrip Olabilir

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünyada toprağın yüzde 33’ünün tahrip olduğunu, 2050 yılına kadar bunun yüzde 90’a yükselebileceğini aktarıyor. FAO’ya göre sadece 2-3 santimetrelik sağlıklı toprağı oluşturmak 1000 yıl sürebiliyor.

Çiftçiler eskiden toprağın kalitesini ölçmek için toprağa donlarını gömüp ne kadar hızlı çürüdüğünü izlerdi. Toprakta ne kadar çok sağlıklı bakteri ve mantar gibi mikroorganizmalar bulunursa kumaş o kadar hızlı bir şekilde yok olurdu.

Ancak bu yöntem bugünlerde denendiğinde toprağa gömülen kumaş parçası, bir yıl sonra bile hiç hasar görmeden aynı şekilde çıkartılabiliyor.

Uzmanlar, dünyada tarımda kullanılan toprağın yarısından fazlasının bozulduğunu aktarıyor.

Son dönemde tarımda büyük zorluklarla mücadele eden ve her gün neredeyse 30 kişinin intihar ettiği söylenen Hindistan’da çiftçiler borçlanmanın yanı sıra toprak bozulmasının en büyük etkenlerden biri olduğunu paylaşıyor.

Hindistan’daki bu duruma çare bulmak isteyen Sadhguru adlı ünlü guru, SaveSoil (Toprağı Kurtar) adlı küresel bir kampanya başlattı.

Sadhguru, toprak sağlığını iyileştirmeyi hedefleyen kampanya kapsamında çiftçilere topraklarındaki organik maddeyi korumak ve en az yüzde 3 oranında tutmak üzere çeşitli teşvikler sağlanmasını talep ediyor.

Sadhguru, “Eğer bunu da yok edersek toprak kuma dönüşür ve iş burada biter. Eğer toprak sorunuyla baş edemezsek bir çölün içinde yaşamak zorunda kalacağız” diyor.

İnsanlar kalitesiz toprakla tarihte sık sık mücadele etti.

Washington Üniversitesi’nde Jeomorfoloji Profesörü olan David Montgomery, “1930’larda Kuzey Amerika’da görülen dev toz bulutu hatırlarsınız, herkesi çok şaşırtmıştı” diyor ve devam ediyor:

“Eğer toprağa iyileşme fırsatı vermezseniz ve sürekli tahrip ederseniz o toprakta tarımsal üretim yapılamaz hale gelir. Toprağın en verimli kısmı üst katmanıdır. Bu verimlilik yıllarca ve yüzyıllarca devam eden tarımsal aktivite yüzünden yok ediliyor. Böylece gıda yetiştirmek de giderek zorlaşıyor.”

Tarımda toprak neden bozuluyor?

Toprak bozulmasının birçok sebebi var. Aşırı otlatma, devamlı tek tip bitki yetiştirme ve ilaç kullanımı bunlardan birkaç tanesi.

Toprağı olumsuz etkileyen bir diğer faktör ise çifçilikte devrim yaratan ve tarlayı ekmeden önce toprağı havalandırmakta kullanılan saban teknolojisi.

Eski bir teknoloji olan saban kullanımı, tarımın vazgeçilemez bir parçası haline geldi.

Modern tarımda yabani otlardan kurtulmak için toprak döndürülür ancak bunu yaparken toprağın altında, sağlığı için hayati önem taşıyan mikroplar açığa çıkarılyor.

Güneş ışığına maruz kalan bu mikroplar ölüyor ve toprak verimliliğini kaybediyor.

Ancak biçerdöver gibi diğer tarım aletlerinin yanı sıra saban, çiftçiliğin ölçeğini, hızını ve üretkenliğini genişleterek daha fazla arazinin daha verimli ekilmesine yol açtığı için hala tercih ediliyor.

İngiltere’de bulunan Toprak Derneği’nde (Soil Association) Tarımsal Ormancılık ve Bahçecilik Başkanı Ben Raskin, tarımda teknolojinin rolünün yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

Raskin, “Teknolojide öncelik toprak ve bitki sağlığı olmalı” diyor.

Bazı şirketler de bu doğrultuda toprakta en az hasara neden olacak yeni teknolojiler geliştiriyor.

Örneğin toprağı derinden kazan aletlerin yerine ufak delikler açıp içine tohum bırakan tohum ekiciler ve günümüzde kullanılan aletlerin sert müdahalelerine alternatif olarak çok daha yumuşak bir şekilde tohum eken ve yabani otları temizleyen robotlar geliştiriliyor.

Diğer taraftan toprağın çıplak kalmasını engellemek için örtü olarak kullanılan bitkilerin de önemli olduğu belirtiliyor.

Raskin, şimdiye kadar kullanılan teknolojilerin toprağın sadece yüzeyini incelediğini, artık çok daha derine inip toprağın biyolojisinin düşünülmesi gerektiğini paylaşıyor.

Bilim insanlarının toprağın içindeki yaşamın yalnızca yüzde 10’unu tespit ettiği sanılıyor.

Montgomery, uzun yıllardır “yer altındaki dünyanın bilim için görünmez olduğunu, toprağın bilim dünyasında aşılması gereken son büyük sınır olduğunu” aktarıyor.

Toprağın yapısını anlamanın yepyeni endüstrilerin oluşmasına da yol açacağı öne sürülüyor.

Buna örnek olarak çiftçilere toprakları için en iyi besin malzemelerini sağlamak için topraktaki mikropları dizileyen gen teknolojisi gösteriliyor.

Öte yandan çok daha basit ve eskiden kullanılan yöntemlerin de ilginç ve radikal fikirlere yol açacağı ifade ediliyor.

Toprak Birliği’nin Yenilikçi Çiftçiler programı kapsamında yapılan bir deneyde yabani otları ve hastalıkları bastırmak için ağaçların etrafına söğüt talaşı malçı döküldü.

Malçın içindeki asidin ağaçlarda bağışıklık reaksiyonu uyardığı tespit edildi.

Toprak kalitesini ölçmek kolaylaşıyor

Toprağın aynı zamanda tıpta ilaç alanında çok büyük yeniliklere yol açacağı düşünülüyor.

Kimya Dünyası adlı bilimsel dergide yer alan bir makaleye göre toprağın mikrobiyomundaki doğal malzemeler ilaç içeriği için çok faydalı olabilir.

30 yıllık bir aranın ardından geliştirilen ilk yeni antibiyotik sınıfında kullanılanabilecek olan teixobaktin adlı toxin, toprak örneklerine bakarak keşfedildi.

Ancak toprağı analiz etmek çok pahalı olabiliyor ve uzun sürebiliyor.

Uzmanlar bu işlemi artık telefonlarımızla yapmanın yöntemlerini araştırıyor.

İngiltere’de Harvest Agri adlı şirketin yöneticisi Jack Ingle, mikrobiyometre toprak testi adlı bir cihaz satıyor.

Tarımda çalışanlar topraklarından bir örnek alıp onu özel bir solüsyon içeren test tüpüne döküyor ve daha sonra kağıda aktarıyor.

Daha sonra Android ve Iphone’larda bulunan ücretsiz bir uygulamayla toprak örneği taranıp içindeki mikroplar inceleniyor.

Öte yandan bir grup bilim insanı, dünya genelindeki toprak sağlığı ölçümlerinden oluşan SoilHealthDB adlı bir veri tabanı oluşturdu.

Geçen yıl Avrupa Birliği (AB) de, toprak verilerini toplamak ve izlemek ve toprak araştırmalarını ve politika geliştirmeyi desteklemek için AB Toprak Gözlemevi’ni kurdu.

Montgomery, tarım teknolojilerinin geleceğinde geçmişe bakılması gerektiğini söylüyor.

Montgomery, “Mahsul rotasyonu ve mahsulleri örtmek gibi eski bilgileri alıp bunları modern teknolojiyle birleştirebiliriz” diyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Gıda Fiyatları Dünyada Yüzde 4; Türkiye’de Yüzde 92 Arttı

Gıda fiyatları dünya genelinde yıllık yüzde 4. Avrupa Birliği’nde yüzde 14 olurken, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalaması ise yüzde 15 gerçekleşti. Gıda fiyatları Türkiye’de son 1 yılda yüzde 92 artış gösterdi.

Euronews Türkçe‘nin aktardığına göre, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi ise 6 aydan bu yana düşüyor.

Türkiye’de resmi yıllık enflasyon Eylül 2022’de yüzde 83’ü aşarken ulaştırmadan sonra en çok fiyat artışı gıdada oldu. Gıda fiyatları son 1 yılda yüzde 92 artış gösterdi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi ise 6 aydan bu yana düşüyor.

Küresel gıda fiyatlarında yıllık artış oranı yüzde 4. Ağustos ayı itibariyle Avrupa Birliği’nde yıllık gıda enflasyonu yüzde 14 olurken Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalaması ise yüzde 15 gerçekleşti.

Peki, gıda enflasyonunun en yüksek olduğu ülkeler hangisi? Dünyada ve Avrupa’da gıda enflasyonu ne durumda?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yıllık tüketici enflasyonu Eylül ayında yüzde 83,45 oldu. Gıda fiyatları aynı dönemde yüzde 92,4 yükseldi. FAO’nun Küresel Gıda Fiyat Endeksi ise aynı dönemde yıllık yüzde 3,8 artış gösterdi.

Dünyada 6 aydır düşüyor, Türkiye’de 2 seneden beri yükseliyor

Küresel gıda fiyatları 6 aydan bu yana aralıksız düşüyor. Türkiye’de ise Eylül 2020’den bu yana 2 seneden beri aralıksız yükseliyor. FAO ve TÜİK’in açıkladığı gıda fiyat endeksleri arasındaki fark Türkiye’nin “yeni ekonomik modele” geçtiği Kasım 2022’den itibaren giderek büyüyen bir makasa dönüştü. TÜİK verileri yeni ekonomik modelden sonra Türkiye’de gıda fiyatlarının nasıl hızla artmaya başladığını ortaya koyuyor.

Endeks yöntemi fiyat değişimi net bir şekilde ortaya koyuyor. TÜİK ve FAO’nun açıkladığı gıda fiyat endekslerini Ocak 2018’de 100’e eşitliyoruz. Bu şu anlama geliyor: Dünyada ve Türkiye’de gıda fiyatları Ocak 2018’de birbirine eşit. Türkiye ve küresel fiyat farkı çoğu zaman yakın seyrediyor.

Ocak 2019 dünya gıda fiyatları 99’a düşerken Türkiye’de 132’ye çıkıyor. Ocak 2020’de ise küresel gıda fiyatları 109 birime çıkarken Türkiye’de 144 birimi görüyor. Ocak 2021’de FAO Küresel Gıda Fiyat Endeksi 119 birim olurken TÜİK’in Gıda Fiyat Endeksi 170’e kadar yükseliyor.

Ocak 2022’ye gelindiğinde ise dünya ile Türkiye arasındaki makas iyice belirginleşiyor. Ocak 2018’de fiyatlar birbirine eşitken Ocak 2022’de dünyada 140 birime; Türkiye’de ise 266 birime yükseliyor. Eylül 2022 itibariyle küresel fiyatlar 140’ta kalırken Türkiye’de 374’e kadar çıkıyor.

Yeni ekonomik model sonrası fark başlıyor

FAO Gıda Fiyat Endeksi ile TÜİK Gıda Fiyat Endeksini Eylül 2021’de 100’e eşitlediğimiz ise fiyat değişimi daha net ortaya çıkıyor. Bu şu demek: Temmuz 2021’de dünya ve Türkiye’de gıda fiyatları eşit ve 100 birim. Ekim ve Kasım aylarında fiyatlar birbirine yakın seyrediyor.

Ancak bu defa Aralık 2021’den sonra fark açılmaya başlıyor. Bir sene önce dünyada ve Türkiye’de gıda fiyatları 100 iken Eylül 2022’de dünyada 103,8 birime; Türkiye’de ise 192,4 birime çıkıyor.

OECD ülkelerinde en fazla artış açık ara Türkiye’de

Öte yandan OECD ülkelerinde gıda fiyatlarının en çok arttığı ülke açık ara Türkiye. Ağustos ayı itibariyle gıda ve alkolsüz içecek fiyat endeksi Türkiye’de yüzde 90,3 artış gösterdi. Aynı dönemde fiyatlar OECD ortalamasında yüzde 15; AB’de ise yüzde 14 yükseldi.

Türkiye’ye en yakın artış yüzde 33 ile Macaristan’da yaşandı. Gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarının en az yükseldiği ülkeler ise yüzde 3 ile İsviçre ve yüzde 4 ile İsrail oldu.

Ağustos 2022 itibariyle yıllık gıda enflasyonu Almanya’da yüzde 16, İsveç’te yüzde 14, ABD’de yüzde 14, İngiltere, Avusturya ve Hollanda’da yüzde 13; Fransa’da ise yüzde 8 gerçekleşti.

Türkiye’de 2019-2021 arasında yıllık gıda enflasyonu yüzde 15-20 civarında seyretti. Ancak 2022 yılından itibaren yüzde 80-90 civarında gerçekleşiyor.

Paylaşın

Küresel Gıda Fiyatlarındaki Düşüş Devam Ediyor!

Gıda ve Tarım Örgütü FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, “Fiyatlarda son 5 ay üst üste gerçekleşen düşüşü Ukrayna – Rusya krizinde tahıl koridorunun açılmasına bağlamakta fayda var. Gıda tedarik zinciri aslında ne kadar bütün etkilerden uzak olursa, yolları ne kadar açık olursa fiyatları o kadar pozitif etkiliyor” dedi.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Dünya Gıda Fiyat Endeksi mevsimsel arz etkisi ve bazı ürünlerde azalan taleple düşüşünü beşinci aya taşıdı. FAO Dünya Gıda Fiyat Endeksi ağustos ayında temmuz ayındaki 140,7 puandan 138 puana indi. Endeks, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısının başlamasının ardından mart ayında 159,7 puana kadar yükselerek rekor kırmıştı.

Ukrayna limanlarından taşınan tahıl miktarı artarken kuzey yarımkürede gerçekleşen buğday hasatları da arz sıkıntılarının gevşemesini sağladı. Dün yayımlanan endeks dünyada gıda maliyetlerinin ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 1,9 gerilediğini gösterdi. Endeks, ocak ayından beri en düşük seviyesinde seyretmeyi sürdürüyor. Düşen gıda fiyatlarının derinleşen hayat pahalılığı kriziyle boğuşan tüketicilere bir miktar rahatlama sağlayabileceği ancak düşüşün 2008’den beri en büyük düşüş olan temmuzdan daha az olduğu ve fiyatların bir yıl öncesine göre daha yüksek olduğu belirtiliyor.

Gıda ve Tarım Örgütü FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık Bloomberg HT’de açıklamalarda bulundu. Dünya gıda fiyat endeksinde yaşanan 5 aylık peş peşe düşüşü yorumlayan Selışık “Gıda fiyatlarının yükselmesinde geçen seneden beri özellikle iklim değişikliğinin ve iklim krizinin etkileri devam ediyor. Geçen sene ciddi bir kuraklık yaşandı, sonrasında buğday tahıl stoklarında düşüş oldu ve bu da fiyatlara yansıdı, ardından Ukrayna ve Rusya krizi gündeme geldi. Fiyatlarda son 5 ay üst üste gerçekleşen düşüşü Ukrayna – Rusya krizinde tahıl koridorunun açılmasına bağlamakta fayda var. Gıda tedarik zinciri aslında ne kadar bütün etkilerden uzak olursa, yolları ne kadar açık olursa fiyatları o kadar pozitif etkiliyor” şeklinde konuştu.

Özellikle temel gıda ürünlerinde bu düşüşün Türkiye’ye de yansıyacağını öngören Selışık “Ancak bir taraftan enflasyon o kadar hızlı artıyor ki diğer maliyetler bu düşüşü engelliyor. Pazarlarda fiyatları görüyoruz, ufak da olsa bir düşüş var. Türkiye şanslı bir ülke, gıdaya erişimimiz var ancak diğer ülkelerdeki gıdaya erişim hususundaki sıkıntılar piyasadaki gıdanın fiyatının düşmesine katkı veremeyebilir. Kısacası bu ekonomik koşullarda iyimser olmak biraz zor gözüküyor” değerlendirmesini yaptı.

Paylaşın

Gıda Krizi Sürerken Tahıl Şirketleri Rekor Gelir Elde Etti

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve kuraklık yüzünden dünyanın dört bir yanında gıda krizi yaşanırken, önde gelen tahıl şirketlerinin gelirlerini katlayarak artırması “vurgun ve spekülasyon” tartışmalarına yol açıyor.

Dünyanın dört bir yanında fakir ülkelerde gıda güvenliği konusunda riskler her geçen gün artarken, gelirlerini katlayan önde gelen tahıl şirketlerine olağanüstü vergiler dayatılması da tartışılan öneriler arasında.

İngiliz The Guardian gazetesinin araştırmasına göre, dünya tahıl piyasasını yıllardır kontrol eden 4 büyük şirket, gelirlerinde son dönemde rekor artış sağladı.

En az 2024 yılına kadar talebin arzı geçmesini öngören bu şirketler, önümüzdeki iki yıl içinde daha da yüksek satışlara ve gelirler elde etmeyi planlıyor.

BM’nin Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), bu yıl içinde gıda fiyatlarında yüzde 20 artış öngörürken, Dünya Gıda Programına göre dünyada 345 milyon kişi gıda güvenliğinden yoksun yaşıyor.

Dünya Gıda Programı, Covid-19 salgını öncesi bu rakamı 135 milyon kişi olarak açıklamıştı.

Uluslararası Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Uzmanlar Paneli Eş-Başkanı ve aynı zamanda BM yoksullukla mücadele özel raportörü olan Olivier De Schutter, küresel tahıl şirketlerine yönelik sert eleştirilerini şu şekilde dile getirdi: “Açlığın bu kadar arttığı bir dönemde küresel emtia devlerinin rekor karlar elde etmesi açıkça adaletsiz bir durum. Bu gıda sistemlerimizin korkunç bir suçu. Daha da kötüsü, bu şirketler ilk etapta açlık krizini önlemek için daha fazlasını yapabilirdi.”

Küresel tahıl piyasasını kim elinde tutuyor?

The Archer-Daniels, Midland Company, Bunge, Cargill ve Louis Dreyfus isimli şirketler küresel tahıl ticaretinin yüzde 70 ila 90’ını kontrol ediyor.

Bu şirketleri suçlamayı sürdüren De Schutter, “Küresel tahıl piyasaları, enerji piyasalarından bile daha yoğun ve daha az şeffaf. Bu nedenle sektörde büyük bir vurgunculuk riski bulunuyor.” ifadesini kullandı.

Bu yılki gıda fiyatlarındaki artışın, küresel tahıl rezervlerinin bol olduğu tahmin edilmesine rağmen gerçekleştiğini, ancak şirketlerin ne kadar tahıl bulundurduklarını göstermek için yeterli şeffaflık olmadığını, bu şirketleri zamanında stoklarını boşaltmaya zorlamanın hiçbir yolu bulunmadığına dikkat çeken De Schutter, “Tahıl devlerinin ne yaptığına bakmalıyız. Krizi önlemek için ne yaptıklarını ve şimdi ne yapabilecekleri konusunda onları sorgulamalıyız.” dedi.

Küresel tahıl şirketleri krizde ne kazandı?

Cargill, 31 Mayıs’ta sona eren yıl için gelirlerinde yüzde 23 artırarak, 165 milyar dolara çıkardı. Archer-Daniels-Midland şirketi, yılın ikinci çeyreğinde tarihinin en yüksek karına ulaştı. Sales, Bunge şirketi, yılın ikinci çeyreğinde geçen yılın ikinci çeyreğine oranla gelirlerini yüzde 17 artırdı. Louis Dreyfus ise 2021 yılında bir önceki yıla oranla karını yüzde 80 artırdığını açıkladı.

Derecelendirme kuruluşu Moody’s şirketinde analizci olarak çalışan John Rogers, arz kısıtlamalarının ve talebin yeniden canlanmasının gıda fiyatlarını artırmasının ve daha yüksek karlara yol açmasının şaşırtıcı olmadığını belirterek şu görüşleri dile getirdi: “Aşırı büyüklükteki karlar için bu şirketlerin gizlice anlaştıklarını düşünmüyorum. Çok daha fazla şirket küresel tahıl pazarlarından artan oranda bir pay alıyor. Ben bu şirketlerin ahlaksız davrandıkları inancında değilim. Onlar kasıtlı olarak fiyatları artırmıyor.”

Tahıl şirketlerinin karlarının genel olarak arttığını, ancak marjlarının yüzde olarak belirgin bir şekilde artmadığını kaydeden Rogers, “Bu nispeten verimli bir pazar, bu insanların fiyatları artırabileceğini düşünmüyorum.” dedi.

Bununla birlikte yayınlanmamış Sivil Toplum Kuruluşu (STK) raporlarına atıfta bulunan The Guardian, bu şirketlerin kar marjlarını da artırdığını yazdı.

Bu raporlara göre, Archers,Daniels, Midland şirketleri yılın ilk çeyreğinde kar marjlarını, geçen yılın ilik çeyreğine oranla yüzde 3,36’dan yüzde 4,46’ya çıkardı. Cargill ise kar marjını yüzde 2,5’tan yüzde 3,2’ye yükseltti.

Tahıl şirketlerine küresel vergi uygulanmalı mı?

Uluslararası hayır kuruluşu Bond’un politika müdürü Sandra Martinsone, fakirlere daha iyi yardım edebilmek ve gıda pazarındaki dengesizliği giderebilmek için küresel tahıl şirketlerine vergi konulmasını gerektiğini bildirdi.

Sandra Martinsone, ”Büyük tarımsal gıda şirketleri, emtia ticaretinde, azalan arz ve artan talepten açıkça yararlanıyor. Arz, talepten önemli ölçüde düşük olduğunda, fiyat artışı için alan imkan sağlıyor. Buğday ve diğer emtialar borsalarda işlem gördüğü ve bu nedenle fiyatlar dalgalandığından spekülatif borsalarda bu durum daha da kötüleşiyor.” diyerek endişelerini dile getirdi.

Uluslararası hayır kuruluşu Oxfam; yine tahıl şirketlerine kazandıkları yüksek karlar yüzünden vergi kesilmesini isteyen kurumlar arasında yer alıyor.

Oxfam danışmanı Alex Maitland, “Spekülasyonun gıda fiyatlarındaki artışlarda bir itici güç olabileceğine dair endişeler var. Bence açlığa ve açlığa neden olan her şey ahlak dışı.” diyerek tepkisini dile getirdi.

Aşırı kazanç elde ettiği düşünülen şirketlere vergi koyulmasını destekleyen İngiltere’deki Yeşil Parti temsilcisi Natalie Bennett, “Kısa vadeli bir önlem olarak, gıda tekelini elinde bulunduranlara bu vergiyi koymak için ortada güçlü gerekçeler var.” dedi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Gıda Fiyatları Dünyada Yüzde 13 Azalırken, Türkiye’de Yüzde 94 Arttı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yıllık tüketici enflasyonu Temmuz ayında yüzde 79,6’ya çıktı. Gıda ürünlerinde ise yıllık enflasyon yüzde 94 oldu. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Gıda Fiyat Endeksi ise aynı dönemde yüzde 13 yükseldi.

Türkiye’de gıda fiyatları bir yıldır aralıksız yükseliyor; küresel gıda fiyatları ise son dört aydan bu yana düşmeye devam ediyor. Türkiye, yıllık gıda enflasyonunda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyeleri arasında ilk sırada bulunuyor. Peki, dünyada ve Avrupa’da yıllık gıda enflasyonu hangi ülkede ne kadar?

FAO ve TÜİK’in açıkladığı gıda fiyat endeksleri arasındaki fark Türkiye’nin “yeni ekonomik modele” geçtiği Kasım 2021’den bu yana iyice belirginleşmeye başladı. Veriler, yeni ekonomik modelden sonra Türkiye’de gıda fiyatlarının nasıl hızla artmaya başladığını gösteriyor.

TÜİK ve FAO’nun açıkladığı gıda fiyat endekslerini Temmuz 2018’de 100 birime eşitliyoruz. Bu, “Dünyada ve Türkiye’de gıda fiyatları eşit” anlamına geliyor. Türkiye’de fiyatlar artmaya başlarken dünya ile aradaki fark çoğu zaman yakın seyrediyor.

Temmuz 2019’da dünyadaki gıda fiyatları hala 100 iken Türkiye’de 118’e yükselmiş durumda. 2020 temmuzunda ise küresel gıda fiyatları 99’a düşerken Türkiye’de 133’e çıkıyor. 2021 temmuz ayına gelindiğinde ise dünyada gıda fiyatları 131 birime; Türkiye’de ise 168 birime çıkmış durumda. İki endeks arasındaki fark hala ciddi açılmış değil.

Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Kasım 2021’de ilan ettiği “yeni ekonomik model”den sonra dünyada ve Türkiye’de gıda fiyatları arasındaki fark iyice açılmaya başlıyor. Temmuz 2018’de dünyada gıda fiyatları 100 iken Temmuz 2022’de 148’e yükseliyor. Türkiye’de ise aynı dönemde gıda fiyatları 100’den 326’ya çıkıyor.

FAO Gıda Fiyat Endeksi ile TÜİK Gıda Fiyat Endeksini Temmuz 2021’de 100’e eşitlediğimiz ise fiyat değişimi daha net ortaya çıkıyor. Temmuz 2021’de dünya ve Türkiye’de gıda fiyatları eşit ve 100 birim kabul edildiğinde dört ay boyunca dünyada ve Türkiye’de gıda fiyatları neredeyse hep aynı seyrediyor. Hatta Eylül ve Ekim aylarında Türkiye’de fiyatlar az farkla daha da düşük. Kasım 2021’de ise dünyada 109; Türkiye’de ise 110’a çıkmış durumda. Neredeyse eşitler.

Yeni ekonomik model sonrası fark başlıyor

Aralık 2021’den itibaren aradaki fiyat farkı her ay daha fazla açılıyor. Temmuz 2022’ye geldiğimizde bir sene önce dünyada 100 birim olan gıda fiyatı 113’e çıkmış durumda. Türkiye’de ise bir sene önce 100 birim olan gıda fiyatı 194’e kadar yükseliyor.

Son 4 ayda fiyatlar dünyada yüzde 12 düştü, Türkiye’de yüzde 20 yükseldi

Gıda fiyatları son dönemde dünyada iniş eğilimine girerken Türkiye’de yükseliş sürüyor. Son 4 ayda gıda fiyatları dünyada yüzde 12 düşerken Türkiye’de yüzde 20 artış gösterdi.

OECD ülkelerinde en fazla artış açık ara Türkiye’de

Öte yandan OECD ülkelerinde gıda fiyatlarının en çok arttığı ülke açık ara Türkiye. Haziran ayı itibariyle gıda ve alkolsüz içecek fiyat endeksi Türkiye’de yüzde 94 artış gösterdi. Aynı dönemde fiyatlar OECD ortalamasında yüzde 13; AB’de ise yüzde 12 yükseldi.

Türkiye’ye en yakın artış ise yüzde 29 ile Litvanya’ya ait. Gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarının en az yükseldiği ülkeler ise yüzde 2 ile İsviçre ve yüzde 4 ile İsrail ve Japonya. Yıllık gıda enflasyonu Almanya’da yüzde 12, İngiltere’de yüzde 10 ve Fransa’da yüzde 6’ya çıktı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Küresel Gıda Fiyatları Temmuz Ayında Yüzde 8,6 Geriledi

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Gıda Fiyat Endeksi Temmuz ayında yüzde 8,6 oranında geriledi. Endeks, Haziran ayında 154,3 seviyesindeydi.

Uluslararası piyasalarda yaygın olarak işlem gören gıda emtiasının aylık fiyat değişimlerini izleyen endeks Temmuz’da yüzde 8,6 düşüşle 140,9 puan oldu. Aylık düşüşe rağmen endeks Temmuz 2021’e göre yüzde 13,1 artış gösterdi.

Bu artış, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve elverişsiz hava koşullarıyla üretim ve nakliye maliyetlerinin yükselmesine bağlanıyor.

Temmuz’daki düşüşte ise bitkisel yağlar, tahıllar, şeker ve süt ürünleriyle etin uluslararası fiyatlarındaki gerilemeler etkili oldu.

FAO Baş ekonomisti Maximo Torero, “Gıda emtia fiyatlarında çok yüksek seviyelerin altına inilmesi sevindirici. Ama birçok alanda belirsizlik devam ediyor” dedi.

Torero, karamsar küresel ekonomik görünüm, kur oynaklığı ve yüksek gübre fiyatlarının gıda güvenliğine ciddi bir tehdit oluşturduğunu söyledi.

Fiyatı düşen ürünler

Gıda Fiyat Endeksi’nde bitkisel yağ, şeker, et ve tahıl fiyatlarında düşüş görüldü. Buğday fiyatlarında yüzde 14,5 oranında bir düşüş kaydedildi.

Reuters ajansı bu düşüşte bir ölçüde Ukrayna, Rusya, Türkiye ve Birleşmiş Milletler arasında varılan ve Karadeniz’den tahıl ihracatının önündeki engelleri kaldıran anlaşmanın etkili olduğunu belirtti.

Bir diğer etken ise Kuzey Yarımküre’de hasat mevsiminin başlaması.

Buna rağmen tahıl fiyatları geçen yılın aynı dönemindekinden yüzde 16,6 daha yüksek.

Yağ fiyatları son 10 ayın en düşük seviyesinde

Temmuz’da bitkisel yağ endeksi yüzde 19,2 oranında geriledi. Endeksteki tüm yağ türlerinin fiyatlarının düştüğü görüldü. Yağ fiyatlarının son 10 ayın en düşük seviyesinde olduğu belirtiliyor.

Aylık bazda seker fiyat endeksi yüzde 3,8, süt ürünleri fiyat endeksi yüzde 2,5, et fiyat endeksi ise yüzde 0,5 oranında geriledi.

Paylaşın

2021’de 40 Milyon Kişi Daha Açlık Sınırının Altına Düştü

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) çatışmalar, iklim değişikliği ve ekonomik krizlerin geçim kaynaklarını zora sokması nedeniyle geçen yıl açlıkla karşı karşıya kalanların sayısının 193 milyona ulaştığını açıkladı. 

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, Örgütün yıllık raporunda 2021 yılında yaklaşık 40 milyon insanın “akut gıda güvensizliği”ne sürüklendiği belirtildi.

Raporda 53 ülkenin büyük açlık sorunlarıyla karşı karşıya olduğuna dikkat çekildi. Bu ülkelerin başında salgın, afet ve çatışmalarla mücadele eden Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Tigray bölgesindeki ayrılıkçı güçlerle yaşanan iç savaşın etkisiyle Etiyopya, Suudi Arabistan öncülüğündeki güçlerle İran destekli güçler arasındaki  savaşın yıkıma uğrattığı Yemen ve Taliban’ın kontrolü ele geçirmesinin ardından büyük bir mali krize sürüklenen Afganistan geliyor.

“Ukrayna’daki savaş kıtlığı daha da artırabilir”

Rapor her ne kadar Rusya’nın Ukrayna’da açtığı savaşın etkilerini içermese de, uzmanlar savaşın kıtlığa yol açabileceğine ve bunun akut gıda güvensizliğini daha da derinleştirebileceğine dikkat çekiyor.

Rusya ve Ukrayna buğday, ayçiçek yağı ve gübre gibi en büyük temel tarım ürünlerinin üreticisi durumunda. Çatışmaların dünya gıda fiyatlarını mart ayında en yüksek seviyeye çıkardığını ifade eden FAO, savaşların  küresel gıda sisteminin birbirine bağlı doğası ve kırılganlığını arttırdığını vurguluyor.

Örgüt büyük gıda krizleriyle mücadele eden Somali, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Madagaskar gibi ülkelerin büyük çoğunluğunun buğday ithalatını Rusya’dan yaptığını kaydederek durumun kötüye gittiğini belirtiyor.

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Dünya Gıda Programı (WFP) da, Rusya-Ukrayna savaşının sebep olduğu gıda fiyat artışının dünyanın bazı bölgelerinde açlık, kıtlık ve yetersiz beslenmeyi tetikleyebileceği uyarısında bulunmuştu.

Üçlü ölümcül kombinasyon

Birleşmiş Milletler akut gıda güvensizliğini bir kişinin hayatını sürdürebilmesi için yeterli besin tüketmede aciz kalması ya da geçim kaynaklarının acil tehlike altında olması olarak tanımlıyor.

FAO raporunda, bu tür açlığın kıtlığa ve yaygın ölümlere kayma tehdidini beraberinde getirdiğinin altını çizdi. FAO, Dünya Gıda Programı ve Avrupa Birliği’nin 2016 yılında hazırladığı ilk rapordan bu yana akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olan kişi sayısı giderek artıyor.

FAO 2021’deki bu artışın sebebini üçlü ölümcül kombinasyon olarak tanımladığı çatışmalar, aşırı hava koşulları ve ekonomik şoklara bağladı.

Rapora göre 2021’de çatışma ve güvensizlik 24 ülkede 139 milyon kişiyi akut açlığa sürükleyen temel sebep oldu.

Ekonomik şoklar ise Covid-19’un etkisini daha da kötüleştirerek 21 ülkede 30 milyondan fazla insanı vurdu.

Aşırı hava koşulları ise sekiz Afrika ülkesinde 23 buçuk milyon insanı akut gıda güvensizliğine iten başlıca sebebi oluşturdu.

FAO ekim mevsimi başlayan riskli bölgelerde yerel gıda üretimini arttırmak ve istikrara kavuşturmak için 1,5 milyar dolara ihtiyaç bulunduğunu kaydetti.

FAO’nun raporunda kırsal toplulukların derhal ve daha fazla desteklenmemesi halinde açlık ve kaybolan geçim kaynaklarının ölçeğinin korkunç boyutlara varabileceğini belirtiyor ve kaybedecek zaman olmadığına dikkat çekiyor.

Paylaşın