158 Şairden ‘Gezi Davası’ Bildirisi

Gezi Davası’nda açıklanan ve kamuoyunda tepki çeken karar nedeniyle bir araya gelen 158 şair bir bildiri yayımladılar. Bildiride, “Yaralı, üzgün ülkemizin alanlarında, bulvarlarında bizler de ayağa kalktık. Gezi direnişi, kardeşlerimiz gibi bizim de onurumuzdur” ifadeleri yer aldı.

Gezi Davası’nın geçtiğimiz ay görülen karar duruşmasında, Gezi Direnişini finanse ve organize etmekle suçlanan Osman Kavala müebbet hapis cezası alırken Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi 18’er yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. AKP’den milletvekili aday adayı olan hâkim üyenin de yer aldığı mahkeme heyetinin verdiği karar skandal olarak yorumlanırken yurdun dört bir tarafında protesto edildi.

GerçekGündem’de yer alan habere göre şairler, bugün “Gezi davası hukuksuzluğu”na karşı hazırladıkları “Şairler Bildirisi”ni kamuoyuyla paylaştı. Bildirinin yanı sıra “Şairler Bildirisi İmzacıları” da okundu.

Şairlerin okuduğu bildiri şöyle;

Suçsuzdur kardeşlerimiz

Ruhları barbar olanlar, doğanın dilini anlamazlar. Onlar için gözler ve kulaklar kötü tanıklardır.*

Ama biz şairler, gördük ve anladık.

Cinayet bu ülkede işlendi. Biz şairler, gördük ve tanığız.

Ağaçlarımızı bu ülkede kestiler.

Biz şairler, gördük ve tanığız.

Çocuklarımızı bu ülkede öldürdüler.

Biz şairler, gördük ve tanığız.

Akan kan, bizim de kanımızdı. Biz şairler, duyduk ve anladık.

Bize daha fazla güneş gerek.

Biz şairler, duyduk ve tanığız.

Yarının aydınlık unuyla yoğrulmuş ekmektir özgürlük.

Biz şairler, duyduk ve tanığız.

Şiir ve hayat, “Susmayın, boyun eğmeyin!” diye fısıldıyor bize.

Bunun için ustamız Cemal Süreya da “Biz kırıldık daha da kırılırız / kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.” diyordu.

Suçsuzdur kardeşlerimiz. Barbarlar, onların suçsuzluğuna dokunamazlar Suçsuzdur kardeşlerimiz. Yasaları, yalanları onların vicdanlarını tutsak alamaz. Suçsuzdur kardeşlerimiz.

İkiyüzlü kalemleri, onların saf erdemlerini karalayamaz. Biz biliyoruz ki hiç kimse özgürlüğün şarkısını bizim ağızlarımız kadar gür söyleyemez. Ve biz biliyoruz ki hiç kimse dizlerinin üstünde yükselemez güneşe.

Bunun için yaralı, üzgün ülkemizin alanlarında, bulvarlarında bizler de ayağa kalktık. Bunun için Gezi direnişi, kardeşlerimiz gibi bizim de onurumuzdur. Bunun için Gezi direnişi en güzel, en umutlu şarkımızdır…

Bu şarkı, geleceğin özgür, eşitlikçi, insana, insanlığa ve doğaya saygılı Türkiye’sinde bizleri daha da dirençli kılacak.

Bu ışıklı şarkıya sözcüklerimiz kadar inanıyoruz. Bunun için biz şairler diyoruz ki boyun eğici yasalarınızla, yasa koruyucularınızla, baskıcı erkinizle bugünü kurtarabilirsiniz ama yarın, halkın vicdanından asla kurtulamayacaksınız. Bunun için susmuyoruz, susmayacağız.

*Herakleitos

İmzacılar

Yeşim Ağaoğlu, Oğuzhan Akay, Nafia Akdeniz, Nuray Gök Aksamaz, Tozan Alkan, Orhan Alkaya, Erdal Alova, Emrullah Alp, Yusuf Alper, Mehmet Altun, Yüksel Andız, Suna Aras, Fatma Aras, Gökhan Arslan, Diyar Atak, Nihat Ateş, Mehmet Atilla, Salih Aydemir, Mehmet Sait Aydın, Hüseyin Bahca, Ali Asker Barut, Bilsen Başaran, Gülce Başer, İbrahim Baştuğ, Pelin Batu, Vural Bahadır Bayrıl, Süreyya Berfe, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Onur Behramoğlu, Egemen Berköz, Şeref Bilsel, Ayhan Bozkurt, Abdülkadir Budak, Özgün Enver Bulut, Eray Canberk, Riitta Cankoçak, Ali Cengizkan, Anıl Cihan, Ahmet Çakmak, Osman Çakmakçı, Cevat Çapan, Tunca Çaylant,

Nalan Çelik, Nevzat Çelik, Nuh Ömer Çetinay, Mazlum Çetinkaya, Veysel Çolak, M. Mahzun Doğan, Deniz Durukan, Efe Duyan, Rahmi Emeç, Gültekin Emre, enderemiroğlu, Şükrü Erbaş, Vecdi Erbay, Eser Ceran Erdi, Ayça Erdura, Haydar Ergülen, Cezmi Ersöz, Ünal Ersözlü, Mehmet Erte, Süreyyya Evren, Hüseyin Ferhad, Koray Feyiz, Turgay Fişekçi, Cenk Gündoğdu, Tarık Günersel, Hilmi Haşal, Fatin Hazinedar, Devrim Horlu, Ümit Yaşar Işıkhan, Gülseli İnal, Emel İrtem, Adil İzci, Hicri İzgören, Orhan Kahyaoğlu, Muzaffer Kale, Arife Kalender, Ayşe Şafak Kanca, Turgay Kantürk, Hilal Karahan, Erkan Karakiraz, Hidayet Karakuş, Halil Karapaşaoğlu,

Levent Karataş, Emel Kaya, Burhanettin Kaya, Metin Kaygalak, Tuğrul Keskin, Cengiz Kılçer, Tuna Kiremitçi, Serdar Koçak, Zeynep Köylü, Mustafa Köz, Lokman Kurucu, Akif Kurtuluş, Faris Kuseyri, Namık Kuyumcu, Oğulcan Kütük, Mehrizat, Mehtap Meral, Özkan Mert, Yaşar Miraç, Ayten Mutlu, Turgay Nar, Çayan Okuduci, Uygur Orhan, Altay Öktem, Tamer Öncül, Halil İbrahim Özcan, Mehmet Özceylan, Nihat Özdal, Yavuz Özdem, Mete Özel, Fergun Özelli, Pelin Özer, Ali Özgür Özkarcı, Hasan Özkılıç, Gonca Özmen, Hasan Öztoprak, Salih Öztürk, Asım Öztürk,

A.Kadir Paksoy, Fatoş Avcısoyu Ruso, Nur Saka, Onur Sakarya, Yücelay Sal, Sezai Sarıoğlu, Neval Savak, Aslı Serin, Şükrü Sever, Mustafa Suphi, Leyla Şahin, Aydın Şimşek, Emin Şir, Tuğrul Tanyol, Tevfik Taş, Zerrin Taşpınar, Ahmet Telli, Mahmut Temizyürek, Erkut Tokman, Enver Topaloğlu, Turgut Toygar, Engin Turgut, Oğuz Tümbaş, Sabahattin Umutlu, Cem Uzungüneş, Mecit Ünal, Hülya Deniz Ünal, Fatih Yalıner, Neşe Yaşın, Halide Yıldırım, İrfan Yıldız, Hayri K. Yetik, Selahattin Yolgiden, Hüseyin Yurttaş, Özgür Zeybek

Paylaşın

Osman Kavala’nın Avukatlarından Müebbet İstenen Mütalaaya Tepki

Gezi davasında Savcı Edip Şahiner’in “cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamamasıyla hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istediği Osman Kavala’nın avukatları yazılı bir açıklama yaptı.

Mütalaaya tepki gösteren avukatlar Osman Kavala üzerindeki “casusluk” suçlamasının sadece tutuklamanın sürdürülmesine yönelik bir hukuki argüman olarak kullanıldığının itiraf edildiğini söyledi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararı ile Uluslararası Ceza Hukuku’na ilişkin karar ve normların ısrarla yok hükmünde addedildiği belirtti.

Osman Kavala’nın avukatlarının açıklaması şöyle:

Osman Kavala hakkında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan davada:

İddia makamı, 4 Mart 2022 tarihinde esas hakkında mütalaasını sunmuş ve Osman Kavala’nın Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesi (“cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmak veya görevlerini yapmasını tamamen ya da kısmen engellemek”) uyarınca ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla cezalandırılmasını talep etmiştir.

Söz konusu mütalaa gereğince;

Osman Kavala hakkında “15 Temmuz darbe girişimini desteklemek” (TCK 309) ve iki yıldır tutukluluk gerekçesi yapılan “Casusluk” (TCK 328) suçlamalarının konusuz kaldığı imza altına alınmış, özellikle casusluk suçlamasının sadece tutuklamanın sürdürülmesine yönelik bir hukuki argüman olarak kullanıldığı açıkça itiraf edilmiştir

Yine aynı mütalaa uyarınca;

Osman Kavala ve diğer Gezi sanıkları beraat etmiş oldukları Gezi ile ilgili davalardan aynı delillerle yeniden cezalandırılmak istenmiş, TCK 312. madde ile ilgili tutukluluğu değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “somut ve meşru delillere dayanmadığı” yolundaki kararı açıkça hiçe sayılarak, Uluslararası Ceza Hukuku’na ilişkin karar ve normlar ısrarla yok hükmünde addedilmiştir.

Mütalaada ne vardı?

Gezi davasında Savcı Edip Şahiner, Cuma günü celse arasında verdiği mütalaada Osman Kavala ve Mücella Yapıcı’nın, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istedi.

Kavala’nın “dosyanın gelmiş olduğu aşama, mevcut delil durumu ve suçun sübutu halinde alması muhtemel ceza karşısında kaçma şüphesinin mevcudiyeti de dikkate alınarak, hükümle birlikte TCK’nin 312. maddesinde işlemiş olduğu suç kapsamında tutukluluğunun devamı” talebinde bulundu.

Şahiner diğer sanıklar Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme suçundan 15’er yıldan 20’şer yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.

Mütalaada, yurtdışında olan sanıklar Ayşe Pınar Alabora, Henry Jack Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Mehmet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin ise dosyalarının ayrılmasını talep etti.

Davada bir sonraki duruşma 21 Mart’ta görülecek.

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden Çok Sert Osman Kavala Açıklaması

Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’ye yönelik başlattığı ihlal süreciyle ilgili sert mesajlar içeren bir açıklama yayımladı.

Avrupa Konseyi’nin siyasi karar alma organı olan Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına hükmeden 2019 yılındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararını uygulamaması nedeniyle Türkiye hakkında ihlal sürecini dün resmen başlatmıştı.

Borrell’in sözcüsü Peter Stano’nun yayımladığı metinde, ihlal sürecinin, Bakanlar Komitesi’nin ender kullandığı araçlardan olduğuna ve Kavala davasıyla ilgili ciddi endişeleri yansıttığına vurgu yapıldı. Kavala’nın hakkında bir hüküm bulunmadan yıllardır cezaevinde tutulduğuna da işaret edildi.

“Kaygı verici bir emsal”

Türk makamlarının ilgili AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesinin üzücü olduğu belirtilen açıklamada “Bu tutum kaygı verici bir emsal oluşturmakta ve AB’nin Türk yargısının uluslararası standartlar ile Avrupa standartlarına bağlılığı konusundaki endişelerini güçlendirmektedir. Bu tutum aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi ve AB üye adayı olarak üstlendiği yükümlülüklerle de tezat oluşturmaktadır” ifadelerine yer verildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün Ukrayna ziyareti öncesinde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’ye karşı başlatılan ihlal süreciyle ilgili bir soruyu, “Bizim mahkemelerimizi tanımayanları biz tanımayız. Çok net söylüyorum. Bizim mahkemelerimizin bu konuda vermiş olduğu bir karar var. AİHM ne demiş, Avrupa Konseyi ne demiş bizi çok ilgilendirmiyor. Biz kendi mahkemelerimize saygı duyulmasını bekliyoruz. Bu saygıyı duymayanlara da kusura bakmasınlar bizim saygımız olmayacaktır” diye yanıtlamıştı.

Paylaşın

Avrupa Konseyi Türkiye’ye Karşı İhlal Prosedürünü Resmen Başlattı

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Gezi davasının tek tutuklusu olan Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen serbest bırakılmamasıyla ilgili ‘ihlal sürecini’ resmen başlattı.

Komite bugün yaptığı oylamada dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından değerlendirilmesine karar verdi. Karar oy çokluğuyla alındı. Karara göre AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal edip etmediğine ve kararının gereğini yerine getirip getirmediğine karar verecek.

Eğer buradan ihlal yönünde çıkarsa, Bakanlar Komite Türkiye’ye hangi yaptırımın uygulanacağını kararlaştıracak. Yaptırım seçenekleri arasında Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden çıkarılması veya oy hakkının askıya alınması da bulunuyor.

Tek örnek Azerbaycan

Bakanlar Komitesi tarihinde sadece, muhalif yazılarıyla tanınan Ilgar Mammadov’un açtığı davada Azerbaycan aleyhine bu adımı atmıştı. Mammadov Ağustos 2018’de şartlı salıverilmiş, Azerbaycan Yüksek Mahkemesi de Mart 2019’da Mammadov’un cezasında indirim yaparak tamamen serbest kalmasını sağlamıştı. Böylelikle Azerbaycan için yaptırım süreci askıya alınmıştı.

Dışişleri Bakanlığı’ndan tepki

Dışişleri Bakanlığı, Osman Kavala kararına tepki gösterdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ülkemizde devam eden bağımsız yargı sürecine müdahale niteliği taşıyan yaklaşımını devam ettirmiş ve yargı sürecine saygı ilkesini ihlal etmiştir” denildi. Bakanlıktan yapılan açıklama şöyle:

“Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 2 Aralık 2021 tarihinde ülkemizin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kavala kararını uygulayıp uygulamadığının tespiti hususunu AİHM’e havale etme niyetini içeren bir bildirimde bulunmuş ve konuya ilişkin görüşümüzü iletmemizi talep etmişti.

Hükümet görüşümüz, bugüne kadar gösterdiğimiz işbirliği anlayışıyla uyumlu olarak, 19 Ocak 2022 tarihinde Avrupa Konseyi’yle paylaşılmıştı. Görüşümüzde, ülkemizin AİHM kararının gereğini yerine getirdiği, Kavala’nın tutukluluk durumunun halen devam eden başka bir yargı süreci nedeniyle olduğu ayrıntılarıyla açıklanmış ve konunun hukuk ilkeleri temelinde incelenmesi çağrısında bulunulmuştu.

Buna rağmen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bugün (2 Şubat) Kavala davasının AİHM’e havale edilmesine dair bir ara kararı oy çokluğuyla kabul etmiştir. Böylelikle, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ülkemizde devam eden bağımsız yargı sürecine müdahale niteliği taşıyan yaklaşımını devam ettirmiş ve yargı sürecine saygı ilkesini ihlal etmiştir.

AİHM kararlarının icrasını denetleyen Bakanlar Komitesi’nin gündeminde başka ülkelerle ilgili çok sayıda uygulanmayan karar bulunurken, Kavala kararının sürekli olarak gündemde tutulmasını, iyi niyetten uzak, kasıtlı ve de tutarsız bir yaklaşım olarak görüyoruz.

İç hukukta devam eden dava süreci gözardı edilerek siyasi saiklerle alınan bu önyargılı kararın Avrupa insan hakları sisteminin itibarını zedelediği aşikardır.

Avrupa Konseyi insan hakları sisteminin etkinliğinin sağlanması için, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tarafgir ve seçici yaklaşımını bir yana bırakması gerekmektedir. Temennimiz, AİHM’in alınan bu kararı hakkaniyetle değerlendirmesi ve bu konuda iç hukukta devam eden dava sürecini dikkate alarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca ilk derece mahkemesi gibi hareket etmeden, içtihat ve ilkeleri doğrultusunda karar almasıdır.”

Adalet Bakanlığı’ndan açıklama

Adalet Bakanlığı da yazılı bir açıklama yaparak karara tepki gsöterdi.

Bakanlığın açıklamasında, “Belirli bir kararı teamüllere de uymadan sürekli gündemde tutarak ülkemizi uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemekle itham etmek, söz konusu kararın açıkça siyasi mülahazalarla alındığını göstermektedir” denildi.

Bakanlığın açıklaması şöyle:

“Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi bugün yapılan 1423. toplantısında oyçokluğu ile aldığı bir karar ile Kavala kararının tekrar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) sevk edilmesine karar vermiştir. AK Bakanlar Komitesi bu karar ile AİHM’den ülkemizin söz konusu kararı uygulamayı reddedip etmediği hususunun tespit edilmesini talep etmiştir.

İlgili hakkındaki yargılamalar halihazırda Ağır Ceza Mahkemesi önünde devam etmekte olup, tutukluluk incelemesine ilişkin yapılan değerlendirmelerde Kavala’nın mevcut tutukluluğunun AİHM tarafından incelenmeyen başka bir suç kapsamında devam ettiği belirtilmiştir. Ayrıca yargılama makamları ilgilinin AİHM’in incelemesine konu tutukluğunun daha önceden sona erdiğini tespit etmişlerdir. Öte yandan Anayasa Mahkemesi de AİHM kararından sonra başvuruyu tekrar incelemiş ve mevcut tutukluluk nedeniyle başvuranın özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Hal böyle iken AK Bakanlar Komitesi yargısal makamlar gibi hareket ederek yetkisini aşmıştır. Oy çokluğu ile alınan bu karar hâlihazırda devam etmekte olan bir davaya müdahale niteliğindedir. Başta AK Bakanlar Komitesi olmak üzere herkes, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde devam eden bir yargılama sürecine etki etmekten kaçınmalı ve verilecek karara saygı duymalıdır.

Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi olan ülkemiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan sorumluluklarının farkındadır. AİHM kararlarının icrası kapsamında gerekli adımlar Hükümetimiz tarafından atılmaktadır. Bu kapsamda bugüne kadar 3730 karar kapsamında alınan tedbirler AK Bakanlar Komitesi tarafından da kabul edilmiş ve icra denetimi sona erdirilmiştir. Sadece geçtiğimiz yıl icra denetimi sona erdirilen dosya sayısı ise 222’dir. Buna rağmen belirli bir kararı teamüllere de uymadan sürekli gündemde tutarak ülkemizi uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemekle itham etmek, söz konusu kararın açıkça siyasi mülahazalarla alındığını göstermektedir.”

AİHM kararı ne demişti?

AİHM’nin 12 Mayıs 2020 tarihinde kesinleşen kararında Kavala’nın “bir suç işlediğine dair makul şüphe olmadığı”; Kavala hakkında “Anayasa Mahkemesi’nin ivedi bir yargı denetimi gerçekleştirmediği” ; Kavala’nın özgürlüğüne getirilen kısıtlamanın “suç işlediğine dair makul şüphe nedeniyle yetkili bir adli makam önüne çıkarılma amacından başka bir amaç ile uygulandığı” ve bu durumun “insan hakları savunucularının çalışmaları üzerinde caydırıcı etkiye sahip olduğu” sonucuna varılmıştı.

AİHM bu sonuçlardan yola çıkarak, 1’e karşı 6 oyla, “Kavala’nın tutukluluğunun sona erdirilmesi ve bir an önce serbest bırakılması için Türk hükümeti tarafından tüm önlemlerin alınması gerektiğine” hükmetmişti. AİHM’nin bu kararına Ankara’nın yaptığı itiraz kabul edilmemişti.

Paylaşın

Osman Kavala’nın Tutukluluğunun Devamına Karar Verildi

Birleştirilmiş Gezi davasının üçüncü duruşması bugün görüldü. 4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın tutukluğunun devamına ve duruşmanın 21 Şubat 2022 günü görülmesine karar verildi. Karar oy çokluğuyla alındı. Karara ilişkin açıklama, sanık savunmalarının ardından yapılacak.

Çok sanıklı olması nedeniyle daha büyük olan 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görülen duruşmayı, CHP Milletvekilleri Özgür Özel, Sezgin Tanrıkulu, Ali Şeker, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile Osman Kavala’nın eşi Ayşe Buğra, davayı izleyici olarak takip etti.

Uluslararası boyut kazanan duruşmayı ayrıca Fransa, İtalya ve Belçika, İsveç, Norveç Hollanda ve ABD’li diplomatlar, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, birçok yabancı ülke ve uluslararası hak örgütlerinin temsilcileri de izliyor.

Hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen tutukluluğunun son bulması gerektiği yönündeki kararlardan sonra tahliye edilmeyen Osman Kavala, ikinci duruşma öncesinde “savunma yapmasının artık anlamsız olduğunu” söyleyerek duruşmalara katılmayacağını açıklamıştı.

Davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala’nın avukatlarından İlkan Koyuncu, “Osman Kavala’nın 4.5 yıldır cezaevinde tutulabilmesi casus olmadığının, arkasında dış güçlerin olmadığının en büyük kanıtıdır. Siyasi iklim daha uygun gözüküyor, bu duruşmada ev hapsi ile de olsa tahliyesini talep ediyoruz” dedi.

Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar ise beraat talep etti ve AİHM kararlarının uygulanmasını istedi.

Bayraktar duruşmada, “Üç duruşmadır AİHM kararından bahsediyoruz. AİHM, 18. Madde ihlal kararı nadirdir. Bu demektir ki ihlale sebep olan davanın arkasında siyasi saikler vardır. 1539 gündür tutukluluğun devam etmesi, AİHM’in tespit ettiği hukuksuzluğun devam ettirilmesidir. Bu hukuksuzluğa bugün son verin, müvekkilimiz bugün özgürlüğüne kavuşsun. Osman Kavala için beraat talep ediyoruz” dedi.

‘Savunma yapmıyoruz, Gezi’yi anlatıyoruz’

Sanıklardan avukat Can Atalay savunma yapmadıklarını, Gezi’yi anlatmaya geldiklerini söyledi.

“Barışçıl gösterilerle hükümeti protesto etmek,”Hükümet istifa” demek,kent hakkını savunmak, şiddetsiz eylem ya da sivil itaatsizlik gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs suçunu oluşturur mu?” diye sordu.

Atalay iddianamede Avrupa fonları kullanmanın bir suç delili olarak sunulduğuna dikkat çekerek ” Bu davanın iddianamesini hazırlayan savcının meslek içi eğitim programını Avrupa Birliği fonlamıyor mu?” diye de ekledi.

Sanıklardan Mücella Yapıcı ise daha önceki yargı sürecine dikkat çekerek “Bu yargılamaların sebebi Gezi’nin bugüne kadar kriminalize edilmesi. Bence sizin işiniz de zor çünkü bize beraat veren hakim yok oluyor” diye konuştu.

Paylaşın