Ahmet Davutoğlu’ndan İktidara Sert Sözler

Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, iktidarın genel afet ve kriz yönetimindeki eksikliklerini vurgulayarak, “Bu köhnemiş sistemi ve ahlaki çöküş yaşayan siyaseti kökten ve radikal şekilde değiştirmeye kararlıyız!” dedi.

Haber Merkezi / Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşım ile orman yangınları başta olmak üzere genel afet ve kriz yönetimindeki aksaklıkları gündeme getirdi.

Davutoğlu, paylaşımında şu ifadeleri kullandı: “Bir sistem çöküşü yaşıyoruz! Her afete geç ve etkisiz müdahale ederek halkı kendi kaderiyle başbaşa bırakan, ülkenin kriz yönetim kapasitesini her geçen gün zayıflatan, yangınlarda ve depremlerde erken uyarı sitemini harekete geçiremeyen,

bir afet ülkesi olduğu halde, gece görüşü ekipmanı ile donanmış helikopterler ve uçaklar temin edemeyen, kendi lüks ve itibarları için kullandıkları özel uçak filolarının yerine, yangınlara müdahale kapasitesi yüksek tam donanımlı hava araçları almaktansa,

halkın mal ve canını riske etmekten kaçınmayan, orman işçilerini yeterli planlama olmadan ve yine yeterli ekipman temin etmeden alevlerin içine salıp, cenazelerini alan, memleketi korumasını beklediği askerini, sıvı yetersizliği ile kaybeden,

herhangi bir askeri operasyon esnasında askerlerini düşman saldırısında değil, metan gazı zehirlenmesi ile şehit veren, Kartalkaya’da tatile giden vatandaşlarının yanışını canlı yayında izleyen, herkesin güvenilirliğinden emin olduğu bir sınavı dahi yapamayan,

sokaklarını uyuşturucu baronlarından, sosyal medya ortamını kumar sitelerinden temizleyemeyen, aile yapımızı çökerten toplumsal yozlaşmaya set çekemeyen, gençlerimizi, kadınlarımızı ve çocuklarımızı koruyamayan; bugünkü iktidar, bu sistem çöküşünün temel sorumlusudur.

Kapsamlı bir sorgulama ve yenilenme olmadan bu sistem çöküşünden çıkamayız. Bu köhnemiş sistemi ve ahlaki çöküş yaşayan siyaseti kökten ve radikal şekilde değiştirmeye kararlıyız!”

Paylaşın

Gelecek Partisi’nde İstifa Furyası: Vekil Sayısı 4’e Düştü

Gelecek Parti’nde Selim Temurci ve İsa Mesih Şahin’in ardından Doğan Demir’de partisinden istifa ettiğini açıkladı. Demir’in istifasıyla Gelecek Partisi’nin TBMM’deki vekil sayısı 4’e düştü.

Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir, 19 Aralık 2019 tarihinde kuruluşuna öncülük ettiği Gelecek Partisi ile yollarını ayırdı.

Doğan Demir, istifasının gerekçesini ise şu sözlerle dile getirdi: “19 Aralık 2019 tarihinde kurucuları arasında yer aldığım Gelecek Partisi’nden ayrıldığımı kamuoyunun bilgisine sunarım. Yaklaşık altı yıllık bu süre zarfında, Türkiye’yi il il, ilçe ilçe gezerek partimin başarılı olabilmesi; daha da önemlisi, milletimizi içine girdiği siyasi çıkmazdan çıkararak bir alternatif sunabilmek adına her kesimden insanla bir araya geldim.

Demokrasi kültürümüzü güçlendirmek, hukukun üstünlüğünü, eşit ve adil bir yaşamı tesis etmek amacıyla çok uzun yollardan geçtik. Ancak geldiğimiz noktada sürdürülebilir bir siyasi zemin kalmadığından ve yaklaşık iki yıldır tüm uyarılarımıza rağmen ortak bir alan oluşturulamadığından bu ayrılığı gerekli gördüm. Tüm kurucu arkadaşlarıma, genel merkez yöneticilerine, teşkilatlarda emek veren üye ve gönüllülere teşekkürü bir borç bilirim.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi: ‘Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.’ Başta milletvekili olarak görev yaptığım güzel İstanbul’umuz olmak üzere, ülkemiz ve aziz milletimizin geleceği için mücadelem devam ediyor ve edecektir.”

Doğan Demir’in istifasıyla birlikte Gelecek Partisi’nin TBMM’deki milletvekili sayısı 4’e düştü.

Yakın zamanda Gelecek Partisi’nin İstanbul Milletvekilleri Selim Temurci ve İsa Mesih Şahin Gelecek Partisi’nden istifa ettiklerini duyurmuşlardı.

Doğan Demir kimdir?

1973 yılında Muş Varto’da dünyaya gelmiş ilk ve ortaokulu Varto’da, liseyi Adana Yapı Meslek Lisesi Makina Bölümü’nde bitirmiş, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yerel Yönetimler mezunudur. Askerlik görevini üstün hizmet belgesi alarak tamamlamıştır.

1992 yılında CHP yeniden kurulurken Kocaeli Derince’ de kurucu gençlik kolları başkanı olarak uzun yıllar görev yapmış, daha sonra İl Sekreterliği, Başkan Yardımcılığı, 2004- 2009 yılları arasında Belediye Meclis Üyeliği yapmıştır.

2009- 2013 yılları arasında Türkiye’nin en büyük ve örgütlü Alevi kurumu olan Alevi Kültür Dernekleri Kocaeli Şube Başkanlığı, 2013- 2019 yılları arasında da Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanlığı’nı yapmıştır. Aynı zamanda Alevi kurumlarının çatı kuruluşu olan Alevi Bektaşi Federasyonu’nda Genel Sekreterlik görevini yürütmüştür.

2015 yılında Avrupa Alevi kurumları tarafından düzenlenen, “Türkiye’deki Hak İhlalleri” konulu sunumda Avrupa Birliği Parlamentosu’nda konuşmacı olarak yer almıştır.

2017 yılında Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından davet edilen ve dünyanın birçok ülkesinden en etkin din ve inanç temsilcisi olarak 100 kişiden biri olmuştur. Ayrıca ülkemizden seçilen tek kişidir.

Avrupa’nın birçok ülkesinde çeşitli panellere katılmıştır.

2019 yılı Aralık ayında kurulan Gelecek Partisi kurucuları arasında yer almış, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcılığı, Yerel Yönetimler ve Şehircilik Başkanlığı görevini yapmış ve şu anda da Parti Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yaptı.

Evli, iki çocuk ve iki torun sahibidir.

30 yıldır ticaret ile uğraşmakta, iş insanı, biri aile şirketi, diğeri de iki ortaklı farklı iş alanlarını içinde barındıran iki firmanın sahibidir.

28. Dönemde İstanbul Milletvekili seçilmiştir.

TBMM Çevre Komisyonu Üyesidir.

Paylaşın

Ahmet Davutoğlu: Gemi Batıyor, Bu Gidiş Gidiş Değil

Yeni Yol Grubu toplantısında konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, enflasyon verilerinden Kıbrıs’a, suikast iddialarından siyasi ahlak yasasına kadar pek çok başlıkta hükümete sert eleştiriler yönelterek, “Gemi batıyor, bu gidiş gidiş değil” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Yeni Yol Grubu toplantısında konuştu. Konuşmasında Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’e yönelik taziye mesajı veren Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırıyı kınayarak, yalnızca saldırganın değil, azmettiricilerin de cezalandırılması gerektiğini vurguladı.

Davutoğlu, infaz yasalarının sonuçları konusunda daha önce uyarıda bulunduğunu hatırlatarak, “İki çocuğunu öldüren bir caninin ıslah edilmeden topluma salıverilmesi bir canlı bombayı sokaklara göndermekten başka bir şey değildir” dedi. Cezaevlerinin artık ıslah kurumu değil, suç eğitim merkezi haline geldiğini söyledi.

Konuşmasında Hindistan’ın Pakistan’ın Azad Keşmir ve Pencap bölgelerine düzenlediği hava saldırılarını da gündeme taşıyan Davutoğlu, bu gelişmenin İsrail’in Gazze ve Suriye’ye yönelik saldırılarıyla eş zamanlı olmasına dikkat çekti.

Bu saldırıların tesadüf olmadığını belirten Davutoğlu, “Türkiye Suriye ve Pakistan’a karşı yapılan bu alçakça saldırılara sessiz kalmamalıdır” dedi. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın olağanüstü toplanması ve Cumhurbaşkanlığı düzeyinde diplomatik ziyaretlerin gerçekleşmesi gerektiğini ifade eden Davutoğlu, NATO’nun 4. madde kapsamında toplantıya çağrılması ve BM Güvenlik Konseyi’nde girişim başlatılması çağrısında bulundu.

Ekonomi başlığında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in enflasyon açıklamalarını eleştiren Davutoğlu, “Ne düşmesinden bahsediyorsun? Yapma Mehmet Bey, umut tacirliği yapma” ifadelerini kullandı. Enflasyonun düştüğüne dair söylemlerin halkın yaşadığı gerçeklikle uyuşmadığını savundu. TÜİK, İTO ve ENAG verileri üzerinden örnekler vererek, “Bunların evindeki hesap çarşıya uymuyor” dedi.

Davutoğlu, 2016’daki başbakanlığı döneminde asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk zam sonrası enflasyonun düşüş eğilimi gösterdiğini hatırlatarak, “O günlerle bugünlerin farkı güven! Ekonominin ruhu güven” dedi. Bugünkü ekonomik krizin temelinde güven eksikliği olduğunu belirtti.

“Dükkanlar boş, cepler boş, umutlar boş, hayaller boş”

Açıklamasında karşılıksız çeklerdeki artış, kredi borçları ve iflaslarda yaşanan yükselişe değinen Davutoğlu, üreticilere yönelik vergi denetimlerini eleştirerek, “Fakirin fukaranın ümüğünü sıktın, TCMB rezervlerini artırdın da ne oldu?” sorusunu yöneltti. Kur Korumalı Mevduat uygulamasından elde edilen haksız servetlerin vergilendirilmesini, imar rantlarının kamuya aktarılmasını ve siyasi ahlak yasasının çıkarılmasını önerdi.

Davutoğlu, “Bu ülkenin sokaklarında alnım ak dolaşıyorum, bana haksızlık edenler ise koruma ordusu olmadan sokağa çıkamıyor” diyerek İstanbul Kapalıçarşı’da yaptığı ziyaret izlenimlerini de paylaştı. Esnafın ekonomik sıkıntılardan şikayet ettiğini dile getirerek, “Dükkanlar boş, cepler boş, umutlar boş, hayaller boş” ifadelerini kullandı.

Konuşmasının son bölümünde Kıbrıs’ta yaşanan son gelişmelere dikkat çeken Davutoğlu, Güney Kıbrıs’ı tanıyan bölgesel anlaşmalara Türkiye’nin sessiz kalmasını eleştirdi. “Yavru vatan trilyonlarca liralık, milyarlarca dolarlık kara para adasına çevrilmiş” diyen Davutoğlu, suikastla öldürülen uluslararası bahis baronu üzerinden yürütülen kara para ilişkilerinin Türkiye’yi uluslararası alanda itibarsızlaştırdığını söyledi.

“Rant hırsı yüzünden kirli ilişkiler çarkına bu derece batmış bir devlet, uluslararası arenada nasıl haklarını savunacak?” diye soran Davutoğlu, “Devletin istihbaratı, bürokrasisi ve dış politikası foseptiğe dönmüş durumda. Gemi batıyor” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu konuşmasını, yolsuzluk ve adaletsizliğe karşı temiz siyaset vurgusuyla tamamladı: “Senin yoksulluğunun sebebi bunların yolsuzluklarıdır. Çözüm, kamu kaynaklarına uzanan elleri koparacak temiz ve dürüst bir yönetimdir.”

Paylaşın

Davutoğlu’ndan İktidara Kanal İstanbul’a İlişkin Altı Soru

Yeni Yol Grubu’nda konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, başbakanlığı döneminde Kanal İstanbul projesiyle ilgili aldığı brifinglerin ardından ciddi endişeler taşıdığını belirterek, iktidara 6 soru yöneltti.

Davutoğlu, sorulara tatmin edici yanıtlar alamadığını, Erdoğan’ın Kanal İstanbul’un İstanbul’u koruyacağı yönündeki inancının da yanıltıcı olduğunu ifade etti.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Yeni Yol Partisi grup toplantısında konuştu. Davutoğlu, konuşmasında hem İstanbul’un karşı karşıya olduğu risklere hem de iktidarın Kanal İstanbul ısrarına sert sözlerle tepki gösterdi.  23 Nisan’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki Marmara Depremi’ni bir ‘uyarı’ olarak niteleyen Davutoğlu, “Kanal İstanbul, kalan İstanbul’u da yok edecek” dedi.

Konuşmasına, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutlayamayan emekçilere destek mesajı vererek başlayan Davutoğlu, özellikle Altındağ Belediyesi işçilerinin karşılaştığı baskı ve hak ihlallerini örnek gösterdi. Enflasyonun işçi ve emekli gelirlerini ciddi biçimde erittiğine dikkat çeken Davutoğlu, “4492 TL’lik kayıpla karşı karşıya kalan kamu işçileri ve 134.2 milyar TL toplam gelir kaybı yaşayan çalışan kesim için ne bayram kaldı ne huzur” dedi.

Davutoğlu, konuşmasının büyük bölümünü İstanbul ve Kanal İstanbul projesine ayırdı. 23 Nisan 2025’te Marmara Denizi’nde meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremi “ilahi bir uyarı” olarak nitelendiren Davutoğlu, bu sarsıntının İstanbul’un sessiz çığlığı olduğunu söyledi: “Geçen hafta İstanbul bir kez daha feryat etti. Dedi ki: ‘Beni hırpaladınız, daha fazla yormayın! Benim doğama vurduğunuz her darbe, sizin de sonunuzu getirir.’”

Davutoğlu, 1999 depreminin ardından rahmetli Mimar Turgut Cansever’in öncülüğünde oluşturulan bir uzmanlar grubuyla İstanbul için bir eylem planı hazırladıklarını hatırlattı. “Bugün o raporun yeniden değerlendirilmesi bir zorunluluktur” diyen Davutoğlu, İstanbul’un plansız nüfus artışı ve kent estetiğinden yoksun yerleşimlerle dayanılmaz bir yük altında olduğunu vurguladı.

Kanal İstanbul’a ilişkin 6 kritik soru

Başbakanlığı döneminde Kanal İstanbul projesiyle ilgili aldığı brifinglerin ardından ciddi endişeler taşıdığını belirten Davutoğlu, iktidara şu 6 soruyu yöneltti:

İstanbul’un ada haline gelmesi durumunda savaş, deprem veya terör riskine karşı nasıl korunacağı stratejik olarak analiz edildi mi?
Kanal İstanbul, Montrö Sözleşmesi’nden doğan haklarımızı nasıl etkileyecek?
Tatlı su kaynakları olan Küçükçekmece Gölü, Sazlıdere Barajı ve Terkos’un akıbeti ne olacak?
Zaten kirlenen Marmara Denizi, kanal inşası sonrası nasıl korunacak?
Kuzey ormanlarının ekosistemi nasıl korunacak?
Yeni yerleşim alanlarının yaratacağı nüfus baskısı İstanbul’u nasıl etkileyecek?

Davutoğlu, bu sorulara tatmin edici yanıtlar alamadığını belirttiği konuşmasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kanal İstanbul’un İstanbul’u koruyacağı yönündeki inancının da yanıltıcı olduğunu ifade etti.

Davutoğlu, bu konuyu 2018 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunduğu 27 sayfalık raporda da gündeme getirdiğini, İstanbul’un adaya dönüşmesiyle birlikte savaş ve afet senaryolarında ağır güvenlik zaafları doğabileceği uyarısında bulunduğunu hatırlattı.

“Bir savaşta Boğaz ve Kanal üzerindeki köprüler tahrip edilirse, 16 milyondan fazla insanın yaşadığı İstanbul, kara bağlantısı kopmuş bir ada olur” diyen Davutoğlu, benzer bir felaketin büyük bir depremde de yaşanabileceği uyarısını yineledi.

Erdoğan’ın son günlerdeki “yapı stokunu birlikte dönüştürelim” çağrısını olumlu bulduğunu belirten Davutoğlu, bu çağrının gereğinin yapılabilmesi için tüm kesimleri kapsayan toplumsal bir mutabakat önerdi.
“Gelin, iktidarlar değişse bile korunacak bir ‘İstanbul Yasası’ çıkaralım” çağrısında bulunan Davutoğlu, imar rantlarının kamusallaştırılacağı yeni bir “İmar Yasası” ile hem şehirlerin korunabileceğini hem de kaynak yaratılabileceğini ifade etti.

Davutoğlu, konuşmasını İstanbul’un sadece bir şehir değil, bir medeniyet sembolü olduğunun altını çizerek tamamladı: “İstanbul’a hükmetmeye kalkmayalım! İstanbul’un önünde diz çökelim ve ders alalım! Mekânları ve şehirleri cansız varlıklar olarak görmeyelim; onlar gönül kulakları açık olanlara konuşur. İstanbul anlayana en büyük Hoca’dır.”

Gelecek Partisi lideri, Kanal İstanbul’a karşı “Kalan İstanbul’u da yok etmesine izin vermeyeceğiz” diyerek uyarısını yineledi.

Paylaşın

Davutoğlu, Ekonomi Üzerinden İktidara Yüklendi

Yeni Yol Partisi grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, “Türkiye büyüme endeksine göre, inşaat sektörünün rantı ve finans sektörü bir araya gelerek oligarşi oluşturmuş” dedi ve ekledi:

“Sanayi sektörüne ise hiçbir şey kalmamış. Tablo bu. Bir rant ekonomisiyle karşı karşıyayız. Gelir uçurumu bu kadar büyük olduğunda, açların ahı, tokların sofrasını zehir eder demekten geri duramıyorum. Türkiye, gelir adaletinde dünyadaki en kötü dördüncü ülke.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Yeni Yol Partisi grup toplantısında konuştu. Davutoğlu’nun konuşmasında öne çıkanlar şu şekilde:

TÜİK enflasyon rakamlarını açıkladı: Yıllık enflasyon yüzde 39,05, aylık enflasyon ise yüzde 2,27. Kış aylarında bir ay içinde böyle büyük zıplamalar olan başka bir dönem var mı? Aralık ayında enflasyon yüzde 1,03, Ocak ayında yüzde 5,03, Şubat ayında ise yüzde 2,27 oldu. Bunun nedeni ne? Çünkü birileri halka maaş vermek istemedi; “Halkı enflasyon karşısında ezdirmeyeceğiz” diyenler, halkı tankla ezdi.

2016 yılında 25 ila 29 lira arasında olan yardım kolilerinde kilo bazında 20 ürün vardı. 2020 yılında ise bu koli fiyatı 49 ila 60 lira arasında değişiyor ve ürün miktarı 500 grama düşmüştü. 2024 yılında ise koliler 250 ila 500 gram arasında değişiyor. Asgari ücretle 45 koli alınabiliyordu, ancak gram bazında. 2016’da ise asgari ücretle 52 kilo bazında koli alınabiliyordu. Bu yıl ise asgari ücretle gram bazında 40 koli alınabiliyor.

Dört kişilik bir ailenin Ramazan ayında gıda masrafı 23.464 TL, yani asgari ücretten 1.000 TL fazla. Çırağan Sarayı’nda bir aile iftara giderse, kişi başı 6.000 TL ödeyecek. Dört kişiyle gittiğinde toplamda 24.000 TL ödeniyor. Yani bir ailenin bir ayda yaptığı masrafı, başka bir aile tek bir yemekte harcayabiliyor. İkisi de Türkiye, ancak biri kıtlık Türkiye’si, diğeri ise mutlu azınlık Türkiye’si. İki Türkiye bir arada yaşayamaz.

Subayevleri’nde oturan Erdoğan’a, Beştepe’de oturan Erdoğan’ı şikayet ediyorum. Subayevleri’nde oturan Erdoğan, Beştepe’de oturan Erdoğan’dan hesap sorsun.

Türkiye büyüme endeksine göre, inşaat sektörünün rantı ve finans sektörü bir araya gelerek oligarşi oluşturmuş. Sanayi sektörüne ise hiçbir şey kalmamış. Tablo bu. Bir rant ekonomisiyle karşı karşıyayız. Gelir uçurumu bu kadar büyük olduğunda, açların ahı, tokların sofrasını zehir eder demekten geri duramıyorum. Türkiye, gelir adaletinde dünyadaki en kötü dördüncü ülke.

Halk, geçinemediği için büyük bir kredi borcu batağına düşmüş durumda. Son bir haftada BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) rakamlarına göre, yasal takibe düşen tüketici kredisi borcu 2 milyar 340 milyon lira. Toplam kredi kartı borcu ise 2 milyar 740 milyon lira. Vatandaş, borcu borçla kapatarak geçinmeye çalışıyor.

Çan’da bir esnafın anlattığına göre, sabahları bizimle birlikte vergi memuru geliyor ve ne alıp sattığımızı tek tek hesaplıyor. Kabataslak söylüyorum, Cengiz Holding’e 30 kere, Limak’a 19 kere, Kanyon’a ise 19 kere vergi muafiyeti verilmiş. Sayarak bitiremeyiz verilen vergi muafiyetlerini. Türkiye’nin tüm esnafının başına vergi memuru dikseniz, bu iki holdinge yapılan vergi muafiyeti ücretine bile yetmez. Ne istiyorsunuz, orta direkten? İstedikleri şu: “Biz yukarıdan hortumlayalım, gedik büyüsün, küçük yamalarla kapatmaya çalışalım.”

“Mehmet Şimşek’e sesleniyorum!”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e sesleniyorum! Mehmet Bey, o vergi memurlarını çekip, holdinglere gönderin. Sen benim başbakanlık dönemimde de maliye bakanıydın. Esnaf bu halde miydi? Eski Mehmet Şimşek’e ne oldu? Çünkü talimat veriyorsunuz: “Vergi açığını kapat, ama nasıl kapatacaksın? Esnafa yüklenerek mi?” Bunları yapmanıza rağmen 2023 enflasyonu yüzde 39’du, şimdi yine yüzde 39.

Esnafı soy, zulmet ama bir adım ilerleme kaydetme. Yarın görevde olsak, imar afı değil, esnaf affı getiririm. Vergi daireleri hesabında parası olan esnafa e-haciz gönderiliyor. Esnafın birikmiş üç beş bin lirasına bloke koyduruluyor. E-haciz, rant tayfasına, yolsuzluk yapan siyaset erbabına, uyuşturucu çetelerine neden işlemiyor?

Biz, iyi niyetle, terörden arındırılmış bir Türkiye için her yol ve yöntemi değerlendiririz. Ancak Bahçeli çok kararlı, Sayın Erdoğan ise alışılmışın ötesinde sessiz ve kararsız. Ne dediğini bilmiyor. O gün eğer aranızda anlaşıp iş bölümü yaptıysanız, bu iyi. Ancak ikiniz farklı düşünüyorsanız, anlaşıp toplumun önüne tek bir projeyle çıkın. Ya da üçüncü bir yol varsa, bilek güreşi yapıyorsanız, başarı kimin hanesine yazılacak yarışında, süreçler son ana kadar başarısızlığa uğrar. Biz buna çok şahit olduk.

İmralı açıklamasında olumlu ve olumsuz yönler var. Olumlu yön şudur: 2013 yılındaki Nevruz açıklamasıyla yeni açıklamayı karşılaştırdım.

İlk olumlu yönü, 2013’te silahlı grupların Türkiye’den çıkmasını söylerken, şimdi direkt olarak örgüt tasfiyesinden bahsediyor. İkinci olarak, yeni açıklama devlet yapısını tartışmıyor; Üniter devlet yapısı içinde demokratikleşmekten bahsediyor. Olumsuz yönleri ise, üçlü bir ayak oluşmuş: AK Parti, MHP ve hatta İmralı. Barış getirecekse güzel, neticeye bakarız. Ancak ben, takvimlendirilmiş somut bir yol haritası görmeden hiçbir zaman inanmam.

Bahçeli sürekli vites yükseltirken, Erdoğan sürekli el frenini çekiyor. Erdoğan’dan, bir kere de süreç doğrudur ve hedefe ulaşacak gibi bir açıklama duymadık. Bahçeli hasta yatağında tüm DEM’lilerle görüşüyor. Peki, biz kime inanacağız?

AK Parti konuşabilir; hükümetten kimse, yani İçişleri Bakanı ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısı, konuştu mu? 2013 yılında bütün parti seferber olmuştuk. Şimdi kamu diplomasisi yapılmıyor, halka izah edilmiyor. Sayın Erdoğan çıkıp halka detayları izah etsin, biz bunu bekliyoruz. Kaç seçim dönemini başörtüsü ve terör üzerinden istismar edeceksiniz? Çözebiliyorsanız çözün, çözemiyorsanız biz gelelim, biz çözelim.”

Paylaşın

Davutoğlu’ndan AK Parti’ye “Vekil Transferi” Tepkisi: Size Talimatla El Kaldıracak Kuklalar Lazım

Yeni Yol Grubu’nda konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, milletvekili transferleri üzerinden AK Parti’yi eleştirerek, “Onlar ‘iktidarımızı sürdürebilmek için 360’ı bulmamız gerekiyor, talimatla el kaldıracak kuklalar lazım’ mesajı iletiyor. Bir yekun içinde yazılmayı içlerine sindirenler sizin olsun” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Yeni Yol Grubu’nun grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Geçen hafta burada bir ay içindeki üç kritik eşikten bahsetmiştim. Birincisi 23 Şubat iktidar partisinin kongresi, ikincisi Sayın Bahçeli’nin girişiminin nihai tarihi gibi görülebilecek 21 Mart Nevruz, üçüncüsü ana muhalefet partisinin cumhurbaşkanlığı adaylığı için yapacağı ön seçimin tarihi olan 23 Mart. İktidar partisinin kongresi ülkemizde siyasetin ahlaki değerler bağlamında ne kadar çölleştiğini açık bir şekilde ortaya koydu.

Sözün tükendiği günlerden geçiyoruz. Bu kongre ile verilen mesajları ve bizim cevaplarımızı kamuoyunun vicdanına sunmak istiyorum. Biz aylardır dünyanın ülkemizin merkezinde bulunduğu büyük bir krizin içinden geçmekte olduğunu, bu süreçte her tür geçmiş ihtilafı geride bırakarak milletimizin istikbali ve devletimizin bekası için istişareye ve katkı yapmaya hazır olduğumuzu ifade ettik. Yüz yüze görüşme taleplerimize cevap alamadığımız için başta Trump yönetiminin seçilmesinden önce ve sonra Suriye, Filistin ve Irak’taki muhtemel gelişmeler olmak üzere görüşlerimizi Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Bahçeli’ye ve Sayın Dışişleri Bakanına mektuplarla ilettik.

Onlar bu kongre ile ‘bizim iktidarımızı sürdürebilmemiz için 360’ı bulmamız gerekiyor; bize yeni vizyon, ufuk, fikir ve istişare değil, bu sayıyı temin etmek üzere talimatla el kaldıracak kuklalar lazım’ mesajı iletiyorlar. Bu mesaja bizim cevabımız net ve açıktır. ‘Bir yekun içinde yazılıp çizilmeyi içlerine sindirenler sizin olsun; bize ‘durun kalabalıklar diyecek Elif gibi dik ve omurgalı siyasetçiler yeter.’ Sadece sayılardan ibaret olan robotlar sizin olsun, bize ‘olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan’ şahsiyetler yeter.

Onlar bu kongre ile ‘bize siyasi ahlak ilkelerinden bahsetmeyin, elimizdeki güç ile herkesi kendimize benzetiriz; bize katılanları da ilkesizliğe mahkûm ederiz’ mesajı gönderdi. Bu mesaja da cevabımız net ve açıktır. Biz asla size benzemeyeceğiz. Asla size benzemeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun kendimiz kalacak, kendi inandığımız değerleri yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğiz. Siz ilkesizlik ve korku imparatorluğu ile siyasi iklimi çölleştirebilirsiniz, biz bu çöllere dahi muhabbet ve değer tohumları ekmeye devam edeceğiz. Sizin çölünüze razı olanlar sizin olsun, çöle bıkmadan usanmadan ahlak tohumları ekenler bize kalsın.

Onlar bu kongre ile ‘biz ideolojilerinden, siyasi görüşlerinden bağımsız olarak ister muhafazakâr ister seküler ister milliyetçi ister liberal olsun herkesi kendimize ram, otoriter düzenimize köle ederiz; kimse bize direnemez, muhafazakarlara nas der, milliyetçilere tarihi dizi izletir, sekülerlere yeni anayasa masalları okur, hepsini de mevki makam ve güç ile aldatır, dediğimizi yaptırırız’ diyor. Bizim cevabi mesajımız yine açık ve nettir. Bundan sonra saflaşma ideolojiler temelinde değil, şahsiyetler temelinde olacaktır.

Kur Korumalı Mevduat ile Nas’ın hoyratça çiğnenmesine razı olan muhafazakârlar, ‘Aptal olma’ mektubuna sessiz kalan milliyetçiler, düşünce suçluları ile doldurulan hapishanelerden rahatsız olmayan çağdaş sekülerler sizin olsun. Biz insan onuru ile taçlanmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı temelinde buluşan şahsiyetli ve demokrat muhafazakârlar, milliyetçiler ve sekülerlerle yeni bir Türkiye inşa etmeye hazırız. Ve nihayet bana şahsi bir mesajın da iletilmekte olduğunun farkındayım. Siz sembolik bir adımla Şehir Üniversitesinin onurlu mirasını da yıpratmak üzere bir hamle yaptınız. Bu yolla ‘biz en iddialı karşıtlarımızı bile hizaya sokar, iddialarını unutturur ve kendimize hizmetkar ederiz’ mesajıyla beni yıldıracağınızı sanıyorsunuz.

Ben sizi tanıyorum ama siz beni tanımamışsınız; Niyetinizi biliyorum ve bu mesaja cevabım da açıktır. Yılmadım, yılmıyorum, yılmayacağım. Hakkı söylemeye devam edeceğim. Tek başıma kalsam dahi savunduğum değerler adına güzel bir örnek olma çabasını sürdüreceğim. Bütün bu çileli yolculukta başım öne hiç eğilmeyecek. Küçük menfaatler için bu yolculukta bizi yalnız bırakanlar, hırs ile geçici makamlara oturanlar, korku ile köşelerine çekilenler utansın. Biz bu yola gemilerimizi yakarak çıktık; arkada bir sandalımız dahi yok ki korkalım; gemileri olanlar korksun.

Ey iktidar sahipleri. Hani bugünlerde öldükten sonra şu şekilde veya bu şekilde anılmak istiyorum diyorsunuz ya. Bilin ki tek tek şahsiyetlerini yok ettiğiniz kişileri transfer ederek yozlaştırdığınız gücü ebedi hale getirmeye çalışmak sizin hayırla anılmanıza vesile olmayacaktır. Siz, insan onurunu ayaklar altına alan yasaklarla, insanı insana kul eden yoksullukla, kul hakkını yok ederek insanı barbar bir talancıya dönüştüren yolsuzluklarla anılacaksınız.

“İki tarihi uyarıda bulunmak istiyorum”

İki tarihi uyarıda bulunmak istiyorum. Birinci uyarım iktidar partisinin MKYK’sına seçilen üyelerine. Yeni göreviniz hayırlı olsun. Ben benim de geçmişte başında bulunduğum ve şu anda ülkemizi yöneten partinin yöneticilerinin başarılı olmasından rahatsız olmam. Size önce küçük bir araştırma yapmanızı tavsiye ederim. Elinize sizin de içinde bulunduğunuz şimdiki MKYK listesini alın yanına da AK Parti’nin 1. MKYK listesini ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişten önceki son liste olan 12 Eylül 2O15’deki 5. Olağan Kongredeki MKYK listesini alın ve karşılaştırın. Şunu göreceksiniz. 75 kişilik listede 1. Kongre’den sadece bir kişi… Hayati Yazıcı kalmıştır. O da Beştepe’deki sorumsuz tam yetkili danışmanların AK Parti üzerindeki vesayetinin sözcüsü olan hikmeti kendisinden, gücü Soros dahil şaibeli mahfillerden menkul birinin verdiği ayarla tweetini silmek zorunda kalmıştır.

Kendi başbakanları aleyhine hiçbir gerekçe göstermeden yetki sınırlamak üzere imza toplayan ve önce ‘düşük profilli başbakanlık sistemine’ sonra da ülkemize giydirilmiş bir deli gömleği olan ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişi sağlayan 5. MKYK’dan ise sadece 9 isim kalmıştır. Düşük profilli başbakan da TV kanallarında ‘başbakanı devirmek için örgütlendik’ diyerek çeteci vesayeti itiraf eden eski İçişleri Bakanı da, Merkez Bankası’ndan 128 milyar doları buharlaştırdıktan sonra instagram mesajı ile istifa eden Hazine ve Maliye Bakanı da bu listede kendilerine yer bulamamışlardır. O gün talimatla imza atan 47 üyenin 38’i de da zamanla tasfiye edilmişlerdir.

Heyecanla göreve başlayan MKYK üyelerine sesleniyorum. Bu tablo tek bir şeyi gösterir. MKYK üyeliği iktidar için bir payanda olmaktan ibarettir. MKYK üyeleri kullanım miatları dolduğunda geçmişte ne yapmış olurlarsa olsunlar bir kenara konurlar. Bu bir yenilenme değil, tasfiyedir. Özellikle son üç kongredeki tasfiyelerle AK Parti’nin insan envanteri ve hafızası tasfiye edilmiştir. Bu tasfiye yoluyla Beştepe’de odaklanan bazı mahfillerin vesayet sistemi olan Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile milliyetçi-muhafazakâr geniş kitlelerin samimi niyetleri ve iradeleri ipotek altına alınmıştır.

Önce üç neslin milli değerler ve demokrasi mücadelesi ile kurulmuş AK Parti’nin kurucu insan unsuru ve yasaklarla, yolsuzluklarla, yoksullukla mücadele başta olmak üzere temel siyasi değerleri tasfiye edilmiş; sonra da otoriter yolsuzluk düzeni ile yeni bir sistem inşa edilmiştir. Bilin ki bu kadro ve değer tasfiyesi tamamlandıktan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kurucu liderleri de devre dışına çıkarılacaktır. Geriye bir kişiyi kontrol etmek üzerinden bütün bir ülkenin kontrol edilebildiği diktatörlüğe dönüşmüş bir iskelet kalacaktır. Korkun, silkinin ve kendinize gelin.

İkinci tarihi uyarım da AK Parti’nin ilk kongresinden bu yana planlı bir tasfiye ile kenara itilen yüzlerce geçmiş MKYK üyelerine, bakanlarına ve milletvekillerinedir. Gittikçe maliyeti ve riski büyüyen bu tablodan hepimiz sorumluyuz. Beş yıl görevdeyken ve parti içinde bulunurken güç yozlaşmasına karşı, AK Parti’den ihraç edildikten ve Gelecek Partisi’ni kurduktan sonra geçen son beş yıldır da parti dışında ve muhalefette ülkeye giydirilmeye çalışılan bu otoriter deli gömleğine karşı kıt imkanlarla elinde gelen mücadeleyi yapmaya çalışan bir kardeşiniz olarak hepimiz adına itiraf ediyor ve çağrıda bulunuyorum.

Ortaya çıkan bu tablodan hepimiz sorumluyuz ve bu sorumluluğun gereğini yapmak üzere harekete geçmek zorundayız. Sahip olduğumuz imkanların cazibesi ya da bunları kaybetmenin korkusu bizi bu sorumluluktan alıkoymamalıdır. Allah, tarih ve millet güç yozlaşması yaşayan bu iktidar kadar bizi de sessizliğimiz dolayısıyla hesaba çekecektir.

Geçmişte AK Parti’de görev yapmış ve bu sorumluluğu paylaşmış olan herkesi siyasi kimlik ve makam ayrımı gözetmeksizin bir araya gelmeye, istişare etmeye ve ortak adımlar atmaya davet ediyorum. Ramazan ayının bereketi bunun için anlamlı bir fırsattır. Kendi adıma söylüyorum. Böyle bir ortak akıl zemini kurulması için hiçbir talebim ve ön şartım yoktur. Gün küçük hesapların değil, milletin gelecek kaygılarına cevap oluşturacak büyük ideallerin, kapsamlı vizyonların ve yeni siyasi iklim kurma çabalarının günüdür.”

Paylaşın

Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu: Ya Demokrasi Ya Çetelerin Yönetimi

Yeni Yol Partisi’nin Grup Toplantısı’nda konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin bir yol ayrımında olduğunu belirterek, “Bilyoner oligarşinin küçük bir modelini Türkiye’de mi kuracaksınız? Ya demokrasi ya da çetelerin oluşturduğu bir oligarşi mi?” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Yeni Yol Partisi’nin Grup Toplantısı’nda konuştu. Davutoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle: “Dünyada ne oluyorsa Türkiye’yi etkiliyor. Önümüzdeki dönemde de dünya ile Türkiye bir yol ayrımına doğru ilerliyor. Münih Konferansı, dünyanın nabzının attığı bir yerdi. 2007 yılında Putin’in oradaki konuşmasında Rusya’nın stratejisindeki değişimin işaretlerini vermişti. Ardından önce Gürcistan sonra da Ukrayna müdahalesi gelmişti.

Yeni Amerikan yönetiminin başkan yardımcısı, Münih’te yaptığı konuşmada Avrupalılara seslenerek ‘artık sizin değerlerinizin geçerli olduğu bir dünya yok’ demişti. Konuşmasında ne Gazze’ye ne de Filistin’den bahsetmedi. Yalnızca Avrupa’nın ikinci dünya savaşından sonra inşa ettiği yapılar ve uluslararası hukuktan bahsetti.

Avrupa’da yükselen ırkçılığı desteklediğini ifade ederek, Almanya’daki Türk karşıtı, İslam karşıtı, yabancı karşıtı partiye yönelik hukuki engellemelerin kalkması halinde, geleceğin iktidar partisi olabileceğini söyledi. Dikkat çeken diğer açıklaması ise İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakma eyleminin İsveç mahkemesince düşünce özgürlüğü olarak görülmemesine karşı çıkması oldu.

Türkiye’nin dar gündeminin ötesinde dünya neredeyse 1930’lu yılların ötesini yaşıyor. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı yükseliyor. Amerika ile Rusya, soğuk savaş sonrası ilk kez aynı yönetim anlayışıyla bir araya geliyorlar. Ukrayna konusunda Trump ile Putin bir buçuk saat görüşüyor.

Suudi Arabistan’da Ukrayna’nın geleceği konuşuluyor ancak masada ne Türkiye var ne de Ukrayna’nın diğer komşuları, ne Avrupa var ne de Birleşmiş Milletler var. Yeni bir döneme giriyoruz ve ben buna neo-emperyal, yeni sömürgeci dönem diyorum. Bu yönetimlerin ortak karakterleri de oligarşilere dayandırılması. Avrupa, bilyonerlerin oligarşi yönetimine gidiyor.

Geçen hafta bu kürsüde yaptığım açıklamayı tekrarlıyorum. Gazzelilere hitaben söylüyorum: Eğer Amerika’nın 15 bin kilometre öteden gelip oraya el koyma hakkı varsa, Gazzelilerin, Filistin Devleti kurulana kadar son meşru devletleri olan Osmanlı Devleti’ne bir referandum yaparak bağlanma hakları vardır. Türkiye Cumhuriyeti için de bu bir mesuliyettir.

Arap medyasında bu konuşmanın destekçileri varken, Arap ulusalcıları ve Türkiye’deki tarih okumasından yoksun olanlar bana karşı çıktılar. Doğu Akdeniz’e söz söyleyecek kim varsa önce Gazze diyecek. Buradan iktidara iki teklifte bulunuyorum. Bir, madem Filistin devleti var o zaman Filistin devletiyle Doğu Akdeniz’deki Filistin’in doğal gaz kaynakları konusunda mutabakat zaptı imzalayın.

Aynı imzayı Suriye ve Lübnan’la yapın. Bizi Doğu Akdeniz’e sıkıştırmak isteyenleri yaptığınız anlaşmalarla Kıbrıs’la İsrail arasındaki dar alana sıkıştırın. İkinci teklifim, dün Ukrayna Cumhurbaşkanı buradaydı çünkü o da dışlananlardan biriydi. Türkiye ev sahipliği yapmak istiyor. Doğru bir politika. Ancak önce Amerika ve Rusya’ya ‘Amerika’yla bizden habersiz ne konuştunuz?’ diye sorun.

Gelişmeler böyle devam ederse NATO ortadan çatlayacak. Amerikan Başkan Yardımcısı açıkça ‘artık kendi güvenliğinize kendiniz bakın’ dedi. Bu durumda Türkiye, NATO anlaşmasının dördüncü maddesi gereğince acil bir istişareye çağırmalı ve ‘Ben gerek Gazze savaşı gerek Ukrayna savaşı nedeniyle stratejik çıkarlarımın ve bölgedeki risklerin tehdidi altında olduğumu düşünüyorum. Gelin bunu konuşalım’ demeli.

NATO şimdi lazım olmayacaksa ne zaman lazım olacak? Orada, eğer Amerika’yla ayrışma yaşanırsa da tutumunu ortaya koymalı. Türkiye, birilerinin arkasından gidecek bir ülke olamaz. Türkiye öncü ülkedir. Tarihin arkasından koşulmaz, tarihin içinde koşulur, önüne geçilir, tarih yazdırılır.

“Ya demokrasi ya da çetelerin oluşturduğu bir oligarşi mi?”

Türkiye bir yol ayrımında artık. Uluslararası hukuktan, insan haklarından, evrensel değerlerden, Birleşmiş Milletler sisteminden ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden yana mı olacaksınız, yoksa bilyoner oligarşinin küçük bir modelini Türkiye’de mi kuracaksınız? Ya demokrasi ya da çetelerin oluşturduğu bir oligarşi mi?

Her eleştireni soruşturmaya tabii tutmak, tutuklamak, 10-15 yıl hapishanede tutmak oligarşinin dışavurumudur. Siz sivil toplumu öldürdünüz. Muhafazakar sivil toplum örgütlerini öldürdükleri için şimdi de TÜSİAD’ı susturmaya çalışıyorlar. Muhafazakar sivil toplum kuruluşlarına sesleniyorum: Yanlışlıklara karşı hep beraber 28 Şubat’ta mücadele etmiştik ve hukuk olmadan ekonomi olmaz demiştik. O zaman milli sermaye olarak gördüğümüz şirketlere baskı yapıldığında dimdik karşı çıkmıştık. Adalet, yakınlarınıza uyguladığınız bir şey olduğunda adalet değildir. Adalet, hasımlarınıza uyguladığınızda adalet olur.

Ekim ayında Bahçeli’nin yaptığı açıklamalardan bugüne Türkiye’nin siyaseti savruluyor. Bir taraftan Bahçeli’nin açıklamalarıyla yürüyen süreç varken diğer taraftan kayyum atamaları ve yoğun operasyonlar var. Bahçeli ilk açıklama yaptığında içeride sorunlarımızı çözmemiz gerek diyerek desteklemiştim.

Ancak neden Sayın Cumhurbaşkanı’nın uygulamaları çelişkili? Hangisi doğru? Dem Heyeti 15 Şubat’ta açıklama gelecek demişti. Herkesin kafası karışık. İktidar milletvekillerinin de kafası karışık, devlet aklını inşa etmesi gerekenlerin de kafası karışık. Böyle bir Türkiye gittikçe otoriter eğilimlere teslim olan bir Türkiye olur.

Bizim kafamız net. Hem terörsüz bir Türkiye hem de tam demokratik bir Türkiye. Biri diğerinin alternatifi değil… İktidar kanadına baktığımızda bir tarafta özgürlüklerin kısıtlanması, yargıya siyasi baskı ve değişik partilerden milletvekili transferi çabası. Bir iktidar ne zaman milletvekili transferleri için kirli pazarlığa girişmişse çöküş başlamış demektir. 23 Mart’ta gerçekleşecek AK Parti kongresi var. Kongrede neler olacağı konusunda iktidar içindekilerinde soru işaretleri var. İktidarın MHP-AK Parti ilişkileri ise Sayın Bahçeli’nin sağlık durumuna ve insiyatifine bağlı.

23 Şubat’ta bir de ana muhalefetin cumhurbaşkanı adaylığı için ön seçim var. Bir yıl önce yapılan seçimde 5 yıl için büyük şehirleri yönetme yetkisi aldıktan bir yıl sonra cumhurbaşkanlığı hesapları içine girmek doğru değil. Herkesin birinci gündem maddesi İstanbul’u bekleyen deprem olması gerekiyor. Hem iktidara hem ana muhalefete sesleniyorum, dünyayı tartışın. Nereye gidiyoruz sorusunu konuşmalıyız.

Ramazan bayram ikramiyesi olarak bütün emeklilere bir asgari ücret yani 22 bin 405 Türk Lirası bayram ikramiyesi verilsin. Üretim her alanda daraldı ve 95 bin esnaf kepenk indirdi. Stratejik ve ekonomik yolsuzluğun olduğu bir diğer nokta da UTTS. Bir çipin maliyeti beş buçuk bin Türk Lirasıyken, araç sahiplerinden 55 bin Türk Lirası isteniyor ve İsrail firmasına gidecek. Yani bir gün o çiple İsrail karşıtı söz söyleyenler tespit edilip havaya uçurulduklarında hesabı kim verecek?”

Paylaşın

Ahmet Davutoğlu: Gazze, Türkiye’ye Bağlansın

Yeni Yol’un grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “Gazzeliler referandum yapsın. Filistin devleti kuruluna kadar Gazze, Türkiye’ye bağlansın” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Yeni Yol grup toplantısında konuştu. Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Lahey Grubu kuruldu. 9 ülke var. İçinde vaktinde Fransız sömürgeciliğine direnmiş, her an Trump’ın saldırısına maruz kalabilecek Belize, Gazze için ayağa kalktı. Lahey Grubu başbakanlarına selam olsun.

Trump’ın tehditleri karşısında bir bildiri yayımladılar: ‘Filistin halkına yönelik soykırım eylemleri nedeniyle kaybedilenlere yas tutarak, bu tür uluslararası suçlar karşısında sessiz kalmayı reddederek, İsrail’in Filistin işgalini reddederek Filistin halkının bağımsızlığı için direneceğiz.’ Gönül isterdi ki burada Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da olsun.

Yeni bir düzen kuruluyor. Emperyalist sömürgecilik düzeni. Trump, “Cumartesi gecesi saat 12’de eğer bütün esirler serbest bırakılmazsa Gazze’ye cehennemi yaşatacağım.” dedi. “Gazze’ye sahip olacağız.” diyor. Bir emlakçı olarak söylüyor. Adam ölüler için yas tutmayı unutmuş.

Ankara derin bir sessizlikte. Yaşanan şey sadece Gazze değil. Uluslararası sitem yok oluyor. Ankara’nın neler yapması gerektiğini söyleyeceğim. Ankara, Lahey Grubu’nun dışında kaldı çünkü limanlardan yakıt satışını durdurması gerekecek.

Neden Trump’ın adını zikretmiyorsunuz? Çünkü Trump’la görüşme arzularında. Sayın Erdoğan “one minute” dedikten sonra yeni seçilen ABD Başkanı ilk ziyaretini Türkiye’ye yapmak zorunda kalmıştı. Siz randevu talep ederseniz onlar Gazze’yi talep ederler.

Dünyada iki kutup var. Bir tarafta insan haklarını savunanlar var, bir tarafta da ırkçılığı, katı ulusal çıkarcılığı esas alanlar. Türkiye de safını belli edecek. Belize’nin safında olmak zor görünebilir. Bu mücadelede Batı Bloku ikiye bölünecek. ABD’nin yeni tavrına karşı AB tavır göstermek zorunda kalacak. NATO ya değişecek ya da tamamıyla anlamını kaybedecek.

İki hafta önce hazırlanan kırmızı kitabın bölümleri anlamını yitiriyor. Tekrar yazın milli güvenlik siyaset belgesini. 5 yıl değişmeyecek bu belge Trump’ın gelmesiyle kadük oldu. Destek isterseniz biz varız… Biri daimi ve kapsamlı, biri acil olmak üzere kriz masası kurun. Mesela cumartesi günkü tehdit için acil kriz masası kurun.

Bu gelişmelerden rahatsız olan AB’nin Türkiye’ye duyacağı ihtiyaç değerlendirilmeli… ABD ile ilişkiler sadece Trump’la kişisel ilişkilere indirgenmemeli… Trump’ın tutumundan aynı ölçüde rahatsız olan AB ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerinin özel teşkilatı canlandırılmalı.

Sürgün için adres gösterilen Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün başta olmak üzere Suriye, İran, Lübnan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Kuveyt, Bahreyn ve Umman’ın katılacağı ve ilgili ülkelerin gözlemci olarak davet edileceği bölge barış zirvesine öncülük edilmelidir.

Trump’ın asıl istediği, Filistinlilerin hakkı olan doğal gaz alanlarına el koymak. Gazzelilerin son meşru devleti Osmanlı Devleti’dir. Biz de Osmanlı’nın meşru süreklilik devletiyiz. Gazzeliler referandum yapsınlar ve Filistin devleti kurulana kadar Türkiye Cumhuriyeti’ne otonom bölge olarak bağlasınlar. Amerika oradan gelip Gazze’ye el koyacak da biz Gazzelilere sahip çıkmayacak mıyız? Alın o çok kıymetli siyonistlerinizi ABD’deki bol topraklarınıza götürün.

Muhalefete eleştiriler

İktidar, Erdoğan’a ebedi cumhurbaşkanlığı verme peşinde. Muhalefet de sanki üç ayrı parti varmış gibi üçlü zirveler yaparak bir alternatif cumhurbaşkanı adayı çıkarma peşinde… İktidarın birinci vazifesi İstanbul depremini düşünmektir. İBB Başkanı’na söylüyorum, senin işin ne zaman yapılacağı belli olamayan seçime hazırlanmak değil depreme hazırlanmaktır.

İktidara söylüyorum, tutuklamaya çalıştığınız belediye başkanlarından önce Kartalkaya sorumlusu olan Kültür ve Turizm Bakanı’nı sorgulayın… Muhalefet, yerel yönetimlerde yaşanan yolsuzluklara son verin. İki taraf da iş işi gücü bıraktı. Dünyada ne oluyor ilgisi yok.”

Paylaşın

Davutoğlu: Başbakanlıktan Yolsuzlaşmamak İçin Vazgeçtim

TBMM’deki Yeni Yol Grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, AK Parti’den ayrılma kararına ilişkin, “Başbakanlıktan neden vazgeçtim? Ya bunlar gibi yolsuzlaşacaktım ya da başım dik duracaktım” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, TBMM’deki Yeni Yol Grup toplantısında konuştu. Konuşmasında deprem konutları, ekonomik kriz, İsrail-Filistin meselesi ve küresel siyaset başta olmak üzere birçok konuda sert eleştirilerde bulunan Davutoğlu, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, iktidarın deprem sonrası yönetim sürecini ve İsrail ile ticari ilişkileri eleştirdi.

Depremzedelerin yaşadığı zorluklara dikkat çeken Davutoğlu, Erdoğan’ın seçim döneminde verdiği sözleri yerine getirmediğini belirtti: “Deprem olduktan hemen sonra 319 bin konut bir yılda yapılacak dendi. Peki şu anda ne kadar teslim edildi? Sadece 202 bin! İhale edilen konut sayısı 358 bin, 2025 hedefi 468 bin konut. Ama şu an 691 bin kişi hâlâ konteyner kentlerde yaşıyor. Malatya’da 120 bin, Adıyaman’da 60 bin vatandaşımız konteyner kentlere mahkûm edilmiş durumda.”

Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, Erdoğan’a seslenerek, büyük kalabalıklar ve medya şovları olmadan bir konteyner kente giderek halkın yaşadığı zorlukları bizzat görmesi gerektiğini söyledi. Deprem bölgesine harcandığı iddia edilen 68.2 milyar doların nereye gittiğinin şeffaf bir şekilde açıklanmadığını belirten Davutoğlu, bu konuda ciddi bir soru işareti olduğunu vurguladı.

Deprem bölgesinde müteahhitlerin çoğunun bölge dışından seçildiğini, bunun da halkın ekonomik olarak kalkınmasına değil, rantçıların daha fazla kazanmasına neden olduğunu belirten Davutoğlu, konut maliyetlerinin şeffaf olmadığını ve vatandaşların borçlandırıldığını ifade etti.

Bunun yanı sıra, Davutoğlu imar yolsuzluklarına da değinerek, Bostanbaşı bölgesinde sulu arazi üzerine 15 kat imar izni verilmesini eleştirdi. Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasında ekonomik kriz de önemli bir yer tuttu. Artan enflasyon, yükselen fiyatlar ve halkın alım gücünün düşmesi üzerine konuşan Davutoğlu, İstanbul’da simit fiyatlarının 20 liraya çıkmasına tepki gösterdi.

Davutoğlu, konuşmasının önemli bir bölümünü ABD’nin ve İsrail’in Ortadoğu’daki politikalarına ayırdı. Özellikle ABD eski Başkanı Donald Trump’ın son açıklamalarına sert tepki gösteren Davutoğlu, dünyanın yeni bir sömürgecilik dalgasıyla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Bunun yanı sıra, Lahey’de kurulan Filistin destek grubu içinde Türkiye’nin olmamasını da eleştiren Davutoğlu, Türkiye’nin İsrail’e karşı daha sert adımlar atması gerektiğini savundu. Davutoğlu, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Trump ile birlikte Ortadoğu haritasını yeniden çizmeye çalıştığını, ancak bunun başarısızlıkla sonuçlanacağını belirtti.

Konuşmasının sonunda Davutoğlu, Türkiye’de şehirleşme politikalarının değiştirilmesi ve imar yasasının acilen yenilenmesi gerektiğini vurguladı. Kentsel rant düzeninin son bulması ve depreme dayanıklı, planlı şehirleşmenin sağlanması gerektiğini belirten Davutoğlu, depremle ilgili yanlış kararlar veren yetkililerden bir gün mutlaka hesap sorulacağını ifade etti.

“Depremin çilesini rant haline getiriyorlar”

Davutoğlu’nun cümlelerinin satırbaşları şöyle: “Deprem olduktan hemen sonra 319 bin konutu bir yılda yapacağını söyledi Sayın Cumhurbaşkanı. Şu anda teslim edilen 202 bin. İhale edilen konut sayısı 358 bin. 2025 hedefi ise 468 bin konut.

Şu anda Türkiye’de 691 bin kişi konteyner kentte yaşıyor. Malatya gibi bir şehirde 120 bin vatandaşımız, Adıyaman’da 60 bin vatandaşımız konteyner kentte yaşıyor. Daimi yaşanır hale gelmiş. Vatandaşlarımızın kalıcı bir konuta geçme hayali kalmamış.

Sayın Cumhurbaşkanı gün show günü değil. Etrafınızda büyük kalabalıklar olmadan gidin bir konteyner kente ve o halleri görün. Bu paraları nereye harcadınız. Deprem konutlarının gelecekleri belirsiz. Malatya’da bir vatandaş, ‘Sekiz dairem vardı, bana bir daire veriyorlar’ diyor.

Bu alanlar başlı başına rant alanı olmuş. 2023 yılında deprem bölgesine 950 milyar TL harcanmış yani 30 milyar dolar. 2024’te 1 trilyon 28 milyar harcanmış yani 31 milyar dolar. Toplamda 1 trilyon 978 milyar TL harcanmış. Genel toplamda 68.2 milyar dolar harcanmış. Bunlar 200 bin inşaat mı yaptılar? 20 milyon metrekare mi yaptılar? Kedi buradaysa ciğer nerede, ciğer buradaysa kedi nerede? Bu paralar nereye gitti?

Hibeyi 3 milyon liraya çıkar, vatandaşın cebinden para çalıyorsun. Deprem konutlarının halka maliyeti bilinmiyor ama birilerinin karı çok iyi biliniyor. Deprem bölgesindeki bütün inşaatların müteahhitleri deprem bölgesi dışından geliyor. Depremin çilesini rant haline getiriyorlar.

Bostanbaşı’nda sulu arazinin üzerine sen 15 katı nasıl verdin, kim verdi? Yolunu da bulmuşlar. O dönemde bunu veren belediye başkanı depremden bir ay sonra alzheimer raporu almış. İnsanda biraz vicdan olur.

Kartalkaya faciasında herkes koltuğunda hala oturuyor, Cumhurbaşkanı, ‘Hesap soracağız’ diyor? Kimden soracaksın? Soracağın kişi belli: Kültür ve Turizm Bakanı o koltukta oturamaz. Ege sahillerini talan eden bir bakan makamında oturursa kimse ahlaktan, hadisten, ayetten bahsetmesin. Depremin Çevre ve Şehircilik Bakanı kim? Şu anki bakan demi? Bir tanesi bile acı hissetmiyor. Bu depremde bu halka acı çektirenlerden hesap sorulacak. Sanıyor musunuz ki bu davalar bir gün açılmayacak. En önemlisi İmar Yasası çıkacak.

Başbakanlıktan neden vazgeçtim? Ya bunlar gibi yolsuzlaşacaktım ya da başım dik duracaktım. Bunlar ne ahlak bilir ne utanma bilir. Bunlar yeşil dolarları bilir. Yeşili bir tek onun için severler… İstanbul’da bu sabah simitler 20 liraya çıkmış, yazıklar olsun.

Netanyahu ve Trump’ın açıklamaları… Dünya çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Şu anda Trump’ın yaptığı açıklamalarla dünya yeni sömürgecilik dönemine girmiştir. ‘İnsan hakları beni bağlamıyor’ diyor. Filistin mültecilerine verdiği desteği çekti. ‘Amerika korunsun dünya batarsa batsın’ diyor.

Trump, açık bir şekilde, ‘Gazze’ye el koyacağız ve yaşanabilir bir yer haline getireceğiz’ diyor. Adam orayı bir emlak alanı olarak görüyor. Boşuna mı oraya emlakçı atadı. Bir de Gazzelilere rüşvet veriyor. ‘Burayı toparlayınca geri dönersiniz’ diyor. Diyorlar ki, ‘Buradaki doğal gaz kaynakları bizim.’

Böyle bir dönemde bir grup kuruldu Lahey’de. Bu grup Filistin’in destekçileri grubu. Haritada yerini gösteremeyeceğiniz ülkeler… İçinde Türkiye yok. Niye yok? Çünkü bu ülkeler bir araya gelirken, ‘İsrail’le ticaret yok’ anlaşmasıyla bir araya geldi. Bunlar ateşkesi neden yaptı? Trump dünyaya şirin görünsün diye. Sıradaki adım Amerikan askerlerinin ülkeye girmesidir. Bütün bu sömürgeciler bu topraklardan geldikleri gibi gidecekler.

Dün Şara buradaydı. Suriye’de işlerin çok iyi gittiği kanaatinde değilim. Geçiş süreci kolay değil. Türkiye, Suriye’nin geçiş dönemine sözde değil aktif bir destek vermek zorunda. Çünkü Suriye’nin çökmesini istiyorlar. Netanyahu, ‘Trump’la birlikte Orta Doğu haritasını yeniden çizeceğiz’ dedi. Haritayı yeniden çizmeye kalkarsanız, o harita sizin cehenneminiz olacak.”

(Kaynak: Karar)

Paylaşın

“Yeni Yol”un Hedefi Belli Oldu: Parlamenter Sistem

DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, gazetecilere yaptığı açıklamada, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi ile kurdukları “Yeni Yol” grubunun ortak amacının “parlamenter sistem” olduğunu söyledi.

Babacan, grubun genişlemesi ve yeni katılımlar konusundaki en önemli kriterlerinin “parlamenter sistem” olduğunu ifade etti. Parlamenter sistem konusunda, samimi ve kafası net olan partiler veya milletvekilleriyle grubun genişleyebileceğini belirtti.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bir grup gazeteciyle sohbet toplantısında bir araya geldi. BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın aktardığına göre; Babacan, önümüzdeki süreçte nasıl bir yol yürüyeceklerine ilişkin soruları yanıtladı.

Babacan, üç siyasi partinin kurumsal kimliklerini koruma koşuluyla oluşturulan Yeni Yol’un ilk grup toplantısında, üç partinin genel başkanlarının söz alacağını, daha sonra dönüşümlü olarak grup toplantılarında genel başkanların konuşma yapacağını ifade etti.

Babacan’ın verdiği bilgiye göre Yeni Yol’un grup başkanı Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Bülent Kaya olurken, grup başkanvekilliklerini DEVA Partisi’nden Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Gelecek Partisi Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ üstlendi. Yeni Yol grubunun ilk genel başkanı DEVA Partili Cemal Mümtaz Akıncı oldu.

Babacan, genel başkanın ve grup yönetiminin, her yıl Ocak ayında başka bir partiden birer yıllığına seçileceğini söyledi.

AKP hükümetlerinde AB’den sorumlu Devlet Bakanlığı görevini de üstlenen Babacan, Yeni Yol grubunun oluşum biçimini, Avrupa Parlamentosu ve AB ülkelerindeki uygulamalara benzediğini vurguladı.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesinden sonra, seçim yasasında yapılan değişiklikle, siyasi parti ittifaklarının yasal alt yapısının oluşturulduğuna dikkat çeken Babacan, şunları söyledi:

“Diğerleri siyasi kararlarla, siyasi birliklerle gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu seçim öncesinde yapılan iş birliği modellerine biz şimdi yeni bir tanesini de eklemiş oluyoruz. Bu da ortak grup. Aslında AP ve AB’ye üye ülkelere baktığınızda grup farklı. Partilerin bir araya gelip oluşturduğu yapılara aslında grup deniyor. Dolayısıyla bizde şu anda yasal altyapı buna müsait değil. Biz ne yapabiliriz diye çalıştık ve ortak bir parti tüzel kişiliği oluşturalım ve ortak parti tüzel kişiliği altında milletvekillerimiz meclis çalışmalarını yürütsünler.”

Ortak grup için geçen Eylül ayı sonunda görüşmelere başladıklarını ifade eden Babacan, ilerleyen süreçte bunun seçim işbirliğine dönüşebileceğini vurguladı.

Babacan, “Partilerin şimdiden yan yana yürümeye başlaması, şimdiden işbirliğinin bu temellerini atıyor olmaları ve bu işbirliğinin genişlemeye açık bir işbirliği olmasını çok önemsiyoruz” dedi.

Yeniden Refah Partisi’nden de gruba bir milletvekilinin katılacağı yönündeki iddiaların anımsatılması üzerine Babacan, üç parti olarak grup çalışmasına başlandığını, ancak yeni milletvekili ve parti katılımlara da kapalı olmadıklarını ifade etti.

Gruba yeni katılımlar konusunda üç partinin mutabakatını arayacaklarını belirten Babacan, “Dolayısıyla bugün için bir karar yok ama prensipte diğer partilerin de katılımına açık bir açık kapı politikası izleyeceğiz. Avrupa Birliği’nde açık kapı politikası vardır, ama üye olmak için mevcut üyelerin hepsinden onay alır” ifadelerini kullandı.

Babacan, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve CHP Lideri Özgür Özel’e de yeni oluşumla ilgili bilgi verdiklerini, ancak bir davetin söz konusu olmadığını ifade etti.

Ortak grup kurma çalışmaları sürerken, DEVA Partisi’nden üç milletvekili istifa etti. İstifa eden isimlerden Selma Aliye Kavaf ve Burak Dalgın, gerekçe olarak ortak grup çalışmasını gösterdi.

Partisinden istifaları değerlendiren Babacan, parti yönetimi ve teşkilatlarının ortak grup kurulmasına olumlu baktığını ve destek verdiğini vurguladı.

İstifalar konusunda üzgün olduklarını, ancak parti teşkilatlarında kızgınlık da olduğunu vurgulayan Babacan,genel merkez olarak “gidenin arkasından konuşmama” kararı aldıklarını ifade etti.

İstifa eden milletvekillerinin AKP’ye katılmaları halindeki tutumunun sorulması üzerine Babacan, “Öyle bir şey beklemem. Ama öyle bir şey olursa, üzüntüm kat kat artar” görüşünü dile getirdi.

“Yerel seçimlerde her yerde aday çıkardık”

DEVA Partisi’nin büyüyememesi yönündeki eleştirilerin sorulması üzerine de Babacan, yerel seçimlerde her yerde aday çıkardıklarını anımsattı. Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü eğer bir siyasi partinin uzun vadeli bir iddiası varsa, yani bu ülkede kalıcı olarak siyaset için biz varız diyorsanız, yani seçim sonuçları öyle olmuş ya da böyle olmuş etkilememesi lazım. Yani seçim sonucu şöyle olmuş, böyle olmuş, yok anketler falan bunlar bizi etkilemiyor. Tabii ki gayret etmemiz lazım, güçlenmemiz lazım.”

Babacan, üç partinin birleşmesi konusunu daha önce konuştuklarını, ancak şu anda böyle ihtimalin zor göründüğünü de ifade etti.

Ali Babacan, grubun genişlemesi ve yeni katılımlar konusundaki en önemli kriterlerinin “parlamenter sistem” olduğunu ifade etti.

Parlamenter sistem konusunda, samimi ve kafası net olan partiler veya milletvekilleriyle grubun genişleyebileceğini belirten Babacan, parlamenter sistem etrafında kurulan Altılı Masa’daki bazı partilerin, daha sonra fikrinin değiştiğini söyledi.

“CHP’yi mi kastediyorsunuz?” sorusuna ise Babacan, “Hangi CHP, diye sormak lazım. Bir tane değil gibi geliyor bana şu anda” yanıtını verdi. Babacan, sadece CHP değil, Altılı Masa’daki partilerde de “Bu başkanlığın yetkileri çok önemli. Biz iktidara gelince kullanmamız lazım” yaklaşımı sergilediğini söyledi.

Babacan, İYİ Parti’nin Eski Genel Başkanı Meral Akşener’in, seçimlerden sonraki tutumuna ilişkin soru üzerine de şu görüşleri dile getirdi:

“Bilemiyorsunuz ki tabi insanların, biz tabi sadece söyledikleriyle ve yaptıklarıyla ölçüyoruz. Niyetlerini okumak çok zor. Orada da ben ifade ettim yani eğer bu iş olmadıysa en önemli sebeplerden birisi kavgasız, gürültüsüz bu altı parti bu ülkeyi beraberce yönetebilir güvenini oluşturmadık. Bu sözün kime gittiğini anlaşıldı herhalde.”

Paylaşın