Davutoğlu: 12 Şehidin Ardından Cumhurbaşkanını Bölgede Gördünüz Mü?

Gelecek – Saadet ortak grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “Pençe-Kilit Harekatı 20 ayı doldurdu. Sayın Bahçeli’nin dün bu kürsüden ifadesiyle; kış şartlarında teneke barakalara kim terketti askerlerimizi? Neden yeterli teçhizat verilmedi?” dedi ve ekledi:

“Bakın terörle mücadelenin başında bulunmuş bir kardeşiniz olarak söylüyorum; her çatışmada insan kaybolur, olabilir askerliğin gereği bu. Ama eğer 12 şehit varsa, ben görevde olsaydım ilk sorum şu olurdu; çok kapsamlı bir çatışma mı yaşandı? Bir baskın mı yedik? Eğer kapsamlı bir çatışma yaşanmış ise; bunun öncesinde ve sonrasında o harekatın devam ediyor olması lazım.”

Ahmet Davutoğlu, konuşmasının devamında, “12 şehidimizin üzerinden kaç gün geçti, sayın cumhurbaşkanını bölgede gördünüz mü? Siyasi parti liderlerine cenazeleri dar edebilirsiniz ama siz nerdeydiniz? Biz o cenazelere giderken herhangi bir tahrik değil, şehit annesinin, babasının elini öperken gözlerimiz yaşararak, ağlayarak, acıyı hissederek gideriz.

Şimdi bu sorulara cevap verme vakti: Savunma Bakanlığımız bilirler; her olay olduğunda bütün komutanları ve yerel komutanları toplayarak değerlendirme yapardık biz. Yapsınlar değerlendirmeleri ve açıklasınlar millete. Sıvasız evlerden çıkan cenazelerin boyutlarını açıklasınlar” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Gelecek – Saadet ortak grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Davutoğlu’nun konuşmasından satırbaşları şu şekilde:

“Bir hüzün durumundayız. Grubumuzda birçok vesileyle konuştuk ama bugün konuşurken yüreğimizde derin bir sızı, boğazımıza düğümlenen cümleler…

Hasan Bitmez kardeşimiz; ahlakıyla, vakarıyla ve herkese örnek olan o asil duruşuyla bizim sadece Meclis’teki bir milletvekilimiz değil, aynı zamanda her an ve her seferde yüzüne baktığımızda muhabbeti cehli gayreti gördüğümüz bir kardeşimizdi.

Vefatından yaklaşık 1 hafta önce 2 saat kadar birlikte baş başa. Üslubunda nezaket ve kararlılık vardı. Ve bu Meclis kürsüsünde konuşurken, Gazze’deki kardeşlerinin gayretini anlatırken, son nefesinde de tarihin şahitliğine ve Allah’ın huzuruna bütün vicdan sahibi milletvekillerini davet ederken, vuslata kavuştu.

O vuslat ki; hepimizin son anda ahiretimiz hayrola dediğimiz bir vuslat. Son nefestir insanın bütün hayatını özetleyen. Biz bir taraftan hüzün duyuyoruz ama aynı zamanda gıpta ediyoruz. Allah bize de Hasan kardeşimiz gibi son nefeste cehdi, gayreti, mazlumların hakkını savunmayı nasip eylesin.

Hasan Bitmez kardeşimizin mirasını üstlenerek, aramıza katılan Kütahya Milletvekilimiz Ali Fazıl Kasap Bey’e tekrar hoş geldiniz diyorum. Sadece milletvekili olarak bir gruba katılmadı. Bütün değerlerimizle aramıza ve aileye katıldı. Bu anlayışı, fedakarlığı ve demokrasiye yaptığı katkılarından dolayı hem kendisine hem de Cumhuriyet Halk Partisi’ne teşekkürü bir borç biliriz.

İktidarda olmak; halka güzel örnek olmakla ancak yerine getirilebilecek bir vazifedir. Bir hak değil, bir vazifedir iktidarda olmak. Ama maalesef bugünkü iktidar, eylemiyle söylemi farklılaşan, sözüyle davranışları bir türlü örtüşemeyen bir tavır sergiliyor.

Birer birer üzerinden geçelim; yüzleşmekten korkmamamız lazım. Biz niçin günde 5 kez rabbimizin huzuruna çıkıyoruz? Ve kimse yok aramızda; ne ruhban sınıfı ne kilise hiçbir şey yok. Secdeye inerken niçin ineriz? Kendimizle yüzleşmek için. Korkmadan, sadece Allah korkusuyla kendimizle yüzleşmenin adıdır namaz.

Gelin yüzleşelim. Önce 12 şehidimiz… Hepimizi yaralayan günler yaşadık. Sadece şehitlerimizin şehadeti dolayısıyla değil, onların arasında bir kardeşimiz de Gelecek Partisi’nin Manisa Gençlik Kolları’ndandı. Ve Gençlik Politikalar Başkan Yardımcımız bizim adımıza cenazedeydi.

3 konuda ciddi bir sınavdan geçtik hükümet, hepimiz ve maalesef başarılı olamadık. Birincisi; “milli birlik ve beraberliğin unutulmaması gereken günlerdeyiz” diye bir tekerleme var. Herkes bunu söyler. Ama 12 şehidimiz toprağa verilirken, ortak kader bilincimiz, ortak acı bilincimiz, ortak demokratik bilincimiz aynı anda darbe yedi. Gönül isterdi ki; 5 değil, 6 partinin de imza attığı bir metinle “bu ülkenin çocukları kardeştir ve bu ülkenin birliği için toprağa düşen herkes aziz şehitlerimiz mukaddestir ve onların davasına sahip çıkarız” diyebilseydik. Maalesef ortak bir metinde dahi buluşulamamış olması milletimizi derinden yaralamıştır.

Biz Gelecek ve Saadet Partisi grubu olarak o gece, arkadaşlarımız ve grup başkanvekillerimiz çok gayret sarffetiler bir ortak zeminde buluşturabilmek için bütün partileri. Çünkü ne zaman buluşacağız; eğer o acının yaşandığı gün buluşamazsak. Maalesef olmadı…

Önce o ortak bildiride uzlaşacaktık, hepimiz altına imza atacaktık. Şehitlerimizin aziz ruhları adına. Sonra demokratik bilincimiz devreye girecekti ve neden bu şehitlerimiz karın kışın ortasında zor şartlarda oralarda terkedildi diye soracaktık. Ve tabii ortak acıyı yaşayacaktık.

Anadolu’da üniversite bitirmeleri, çok yüksek okul okumaları gerekmeyen bizim Toroslar’ın dağlarında dahi Doğu’nun Batı’nın her yerinde iki konuda mutlak mutabakat vardır. Eğer cenaze varsa her şey unutulur. Kan davası unutulur, borçlar unutulur, küslükler unutulur, her şey unutulur ve cenaze makamında sadece tekbir getirilir.

Bir cenaze namazı kılındı Manisa’da ve sanki siyasi partiler arasında kavga mekanı gibi. Ve maalesef bütün bu günlerde milleti birleştirmesi gereken cumhurbaşkanlığı makamı, neredeyse bundan sonraki cenazeleri de ipotek altına alırcasına “daha ne günler göreceksiniz” tarzında halkı ana muhalefet genel başkanına karşı tahrik etti. Düşmanınız gelse cenazede unutursunuz. Taziye kültürünün bir ahlakı vardır. Bu ahlakı ne zaman kaybettik biz?

Şimdi biz imzamızı attık ortak bildiriye, keşke hep beraber atabilseydik… Cenazelerimizi kaldırdık. Mademki ortak acımızı ve ortak kaderimizi paylaşma görevimiz bitti; şimdi Meclis’te demokratik bilincimizi harekete geçirip soru sorma günüdür. Kimse bu sorulardan gocunmasın. Kimse bu sorulardan kaçmasın, kaçamasın. 12 şehidi hamasetle üstüne örtecek şekilde toprağa vermedik biz.

Pençe-Kilit Harekatı 20 ayı doldurdu. Sayın Bahçeli’nin dün bu kürsüden ifadesiyle; kış şartlarında teneke barakalara kim terketti askerlerimizi? Neden yeterli teçhizat verilmedi? Bakın terörle mücadelenin başında bulunmuş bir kardeşiniz olarak söylüyorum; her çatışmada insan kaybolur, olabilir askerliğin gereği bu. Ama eğer 12 şehit varsa, ben görevde olsaydım ilk sorum şu olurdu; çok kapsamlı bir çatışma mı yaşandı? Bir baskın mı yedik? Eğer kapsamlı bir çatışma yaşanmış ise; bunun öncesinde ve sonrasında o harekatın devam ediyor olması lazım.

12 şehidimizin üzerinden kaç gün geçti, sayın cumhurbaşkanını bölgede gördünüz mü? Siyasi parti liderlerine cenazeleri dar edebilirsiniz ama siz neredeydiniz? Biz o cenazelere giderken herhangi bir tahrik değil, şehit annesinin, babasının elini öperken gözlerimiz yaşararak, ağlayarak, acıyı hissederek gideriz.

Şimdi bu sorulara cevap verme vakti: Savunma Bakanlığımız bilirler; her olay olduğunda bütün komutanları ve yerel komutanları toplayarak değerlendirme yapardık biz. Yapsınlar değerlendirmeleri ve açıklasınlar millete. Sıvasız evlerden çıkan cenazelerin boyutlarını açıklasınlar.

Enes kardeşimiz Manisa’daydı ama Ağrılıydı. Bu mesele Türk-Kürt meselesi değil. Bu acıyla yüzleşmemiz lazım. Bir taraftan terörle mücadele yapacaksınız, diğer taraftan halkı birleştireceksiniz, bölmeyeceksiniz.

Ve tam böyle terörle mücadele yapılırken, 12 Eylül ile yüzleşmemiz gerekirken, 12 Eylül’de terörün nerdeyse kuluçka makinası gibi çalışan Diyarbakır Cezaevi’nde orda dışkı yedirmek kadar adice suçlar işlenirken orada bulunan görevlilerin adlarını okullara vermeyeceksiniz. Çünkü 12 Eylül’de ülkücüler, devrimciler, sağcılar, solcular, islamcılar, Kürtler hepsi birden cezalandırılırken çok insan hakları suçu işlendi.

Diyarbakır Hapishanesi onun için İnsan Hakları Müzesi’ne dönüştürelim demiştim ben. Çünkü çok acılar yaşandı orda. Devlet o devlettir ki terörle mücadele ederken, celal vasfını kullanır, kudret dilini kullanır, halkını kucaklarken şefkat elini merhamet elini kullanır. Sürekli sert bir hamasetle yürüteceğiniz mücadelenin adı terörle mücadele olmaz. Türkiye 40 yıldır bu mücadeleyi veriyor. Daha uzun yıllar bu mücadeleyi vermeyecekse halkı kucaklayacaksınız.

Kime olursa olsun insan hakları suçları işlemiş olanları yüceltmeyeceksiniz. 12 Eylül dahil bütün darbelerin hesabını soracaksınız. 28 Şubat’ın faillerinin adları nasıl verilemezse bir okula, 12 Eylül Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan acıların faillerinin de isimleri okula verilemez. Devleti ve milleti birleştirmenin yolu bu.”

Kızıl Goncalar dizisine destek

Tarikatların hedefinde olan Kızıl Goncalar dizisine dair de yorumda bulunan Davutoğlu, şunları söyledi: Allah aşkına siz bir kurgu dizi ile değil de gerçek hayatın en sefil örneklerinin sergilendiği ATV’deki gündüz programlarıyla uğraşın. Aile ilişkisinde ensest ilişkisi dahil her şeyin konuşulduğu sabahtan akşama yayın yapacaksınız, onun sahibi sayın Cumhurbaşkanı’nın damadının kardeşi olacak.

Gerçek sahibi belli… Oradaki en ufak açık oturumlara dahil müdahale edeceksiniz ama sabahtan akşama kadar aile yapımızı ortadan kaldıran, her türlü rezilliğin gösterildiği sabah kuşağı programlarında kadınlarımızın bütün mahremiyeti ortaya çıkacak şekilde izin vereceksiniz. Oradan rant elde edeceksiniz. Bundan daha büyük bir ahlaksızlık olmaz.

Paylaşın

GP Lideri Ahmet Davutoğlu: Bazı Yerlerde İktidarın Adayını Destekleyebiliriz

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlere ilişkin değerlendirmede bulunan GP Lideri Ahmet Davutoğlu, “İlkesel olarak iktidar-muhalefet demeden bütün partilerle konuşmaya hazırız” dedi ve ekledi:

“Bazı yerlerde bizim adayımıza MHP ya da AK Parti destek vermek isterse niye veriyorsunuz demeyiz veya bazı yerlerde o kadar iyi, dürüst ve liyakat sahibi aday çıkarırlar ki müzakere ederek iktidarın adayına destek verebiliriz. Mühim olan şehirlerimizin en doğru, dürüst ve liyakat sahibi insanlarla yönetilmesi.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Gazeteci Murat Sabuncu‘ya açıklamalarda bulundu. Genel seçimler sürecinde altılı masaya ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, “Halk dedi ki bu doğru bir iş ama üslubu yanlış bunlar ülke yönetirken uyum sağlayamayacaklar ve maalesef seçim sonrasında 6 ay içinde ortaya çıkan tablo halkın bu kaygısını neredeyse teyit eder mahiyette oldu” dedi.

Önümüzdeki yerel seçimlerde partinin yol haritası nasıl olacak konusunda Gelecek Partisi’nin henüz ittifak yaparız ya da yapmayız, şununla yaparız ya da yapmayız diye netleşmiş bir kararı yok. Davutoğlu bu konuda şunları da söylüyor:

“İlkesel olarak iktidar-muhalefet demeden bütün partilerle konuşmaya hazırız. Bazı yerlerde bizim adayımıza MHP ya da AK Parti destek vermek isterse niye veriyorsunuz demeyiz veya bazı yerlerde o kadar iyi, dürüst ve liyakat sahibi aday çıkarırlar ki müzakere ederek iktidarın adayına destek verebiliriz. Mühim olan şehirlerimizin en doğru, dürüst ve liyakat sahibi insanlarla yönetilmesi”

Bir diğer çarpıcı cümlesi Kemal Kılıçdaroğlu ile Ümit Özdağ’ın arasında imzalanan protokole ilişkin oldu. Davutoğlu bir düş kırıklığı oluşturduğunu şu sözlerle belirtti: “Sayın Kılıçdaroğlu’nun bizden habersiz olarak milliyetçiliğin en dışlayıcı ve otoriter temsilcileri ile gizli bir protokol imzalaması benim için bu tarihi toplumsal barış çabasının liderler düzeyinde dahi yeterince içselleştirilmediğini ortaya koyan büyük bir düş kırıklığı oluşturdu.”

“Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var”

Davutoğlu, söz konusu anayasa değişikliği tartışmalarına ilişkin de alacakları tutumu açıkladı: “Tabii arkadaşlarımızla konuşuruz. Mecliste alacağımız pozisyon bakımından Saadet Partisi’yle de görüşürüz ama ilkesel olarak bizim özgürlükleri genişleten hiçbir uygulamaya hayır deme şansımız yok. Yani partimizin ilkelerine uyumlu bir şey getirilirse buna bakarız ama bir şeyi verip beş şeyi geri alıyorsa yani bir şeyi gösterip sembolik olarak da beş şeyi geri alıyorsa ona da izin vermeyiz.

Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var mı kesinlikle var. Peki Türkiye’nin bu yeni anayasayı şu anda yapabilecek karşılıklı güven ortamı ve kurumsal kapasitesi var mı? Maalesef yok. Çünkü Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi getirdiği kutuplaşma ortamı ile karşılıklı güven iklimin de, kurumsal kapasiteyi de yok etti Cumhurbaşkanı hükümet sistemi öyle bir psikolojik ortam doğurdu ki, Meclis tablosu bu anayasa ilkeler üzerine değil, ancak pazarlıklar üzerine yapabilir sonucu ortaya çıktı. Bu da doğru bir şey değil.

Çok radikal bir tavır değişikliği olmuş olsaydı mesela nihayet Cumhurbaşkanı, ‘benim son dönemim tamam geride şunlar oldu, gelin bir beyaz sayfa açalım, bütün partilerle bunu konuşmaya hazırım’ deseydi ve bunu eylemiyle de gösterseydi ve bütün partilerin katılımına açık hale gelseydi bu düşünülebilirdi.  Ama konu 50+1 odaklı değişiklik teklifiyle ‘bir sonraki seçimi nasıl garanti altına alırız’a odaklanınca, Serap Hoca’nın dediği gibi bugünkü anayasayı bile uygulamaktan kaçınıldığında biz size nasıl güveniriz sorusu doğru bir soru haline geldi.”

Paylaşın

Demokrat Parti’den Gelecek Ve Saadet Partisi’ne “Grup” Desteği

Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in hayatını kaybetmesi sonrası Saadet Partisi Grubu’nun düşmemesi için Demokrat Parti İzmir Milletvekili Salih Uzun’un Saadet Partisi’ne katılacağı öne sürüldü.

Demokrat Parti, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi, son seçimlere Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden girmiş; toplamda 38 milletvekili çıkarmıştı.

Serbestiyet’ten Hilal Köylü’nün haberinde, bunun önüne geçmek için Demokrat Parti İzmir Milletvekili Salih Uzun’un Saadet Partisi’ne katılacağı öne sürüldü.

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamaollaoğlu ile temasta olduğu, Demokrat Partili bir vekilin Saadet Partisi’ne geçeceği iddia edildi.

Demokrat Parti, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi, son seçimlere CHP listelerinden girmiş; toplamda 38 milletvekili çıkarmıştı.

Bu partilerden 15 vekilli DEVA ve 3 vekilli DP grup kurmazken; 10’ar vekili olan Saadet ve Gelecek partileri Saadet Partisi çatısı altında grup kurmuştu. Bitmez’in ölümü, grup kurmak için gerekli 20 milletvekili sayısına ulaşmayı da ortadan kaldırmıştı.

Hasan Bitmez hayatını nasıl kaybetti?

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda 12 Aralık Salı fenalaştıktan sonra hastanede tedavi altına alınan Hasan Bitmez hayatını kaybetmişti.

Bitmez, fenalaşmadan önce AKP’nin Filistin’e saldıran İsrail’e yönelik politikalarını eleştiriyordu. Buradaki tartışmada AKP sıralarından kendisini hedef alan ifadeler kullanırken; bu ifadelerin en ağırı AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’den gelmişti.

Bitmez, konuşması bitirdikten hemen sonra fenalaşarak yere yığıldı ancak AK Partililerin hedef alması devam etmişti. Meclis tutanaklarına göre Bitmez yere yığılınca AK Parti grubundan “Allah’ın gazabı böyle olur” ifadeleri sarf edilmişti.

Gazeteci İsmail Saymaz’a konuşan CHP’liler bu ifadeyi kullananın Özlem Zengin olduğunu öne sürmişlerdi.

Özlem Zengin, Bitmez’in hayatını kaybetti haberi gelince sosyal medya hesabından şöyle bir başsağlığı mesajı paylaştı: “Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’e Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına, Saadet Partisi camiasına ve Meclisimize başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun.”

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in bu mesajı tepkilere neden olmuştu.

Paylaşın

“Saadet – Gelecek Meclis Grubu” Düştü

Saadet Partisi Kocaeli Milletvekili Hasan Bitmez’in hayatını kaybetmesinin ardından, Saadet ve Gelecek Partisi’nin oluşturduğu Saadet ve Gelecek Meclis Grubu’nda vekil sayısı 19’a düştü. Böylelikle iki partinin de Meclis’teki grubu da düşmüş oldu.

Haber Merkezi / 14 Mayıs’ta yapılan genel seçimde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden seçime giren ve 10’ar milletvekili çıkaran Saadet ve Gelecek partileri, Temmuz ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) ortak grup kurmuştu.

Grubun düşmemesi için Saadet ve Gelecek Meclis Grubu’na bir milletvekilinin katılması gerekiyor. Grubun varlığını devam ettirebilmesi için gözler DEVA Partisi’ne çevrildi. DEVA, 14 Mayıs’taki genel seçim sonrasında grup kurma görüşmelerinden çekilmiş, bunun üzerine Gelecek Partili 10 isim Saadet Partisi’ne geçmişti.

Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nin mecliste grup kurması sayesinde Başkanlık Divanında ve İhtisas komisyonlarında üye bulundurma, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nda (RTÜK) üye bulundurma, genel kurulda yapılan görüşmelerde grup adına 20 dakika konuşma, Genel Kurul’da genel görüşme açma ve genel seçimlerde cumhurbaşkanı adayı çıkarma gibi haklar elde etmişti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) grubu olan partiler sahip olduğu bazı haklar nedeniyle grubu olmayan partilere göre daha etkililer.

Saadet Partisi ve Gelecek Partisi TBMM’de grup kurma aşamasında ittifakın gerekçelerini şöyle sıralamışları;

Geniş toplum kesimlerinin önüne daha güçlü bir alternatif koyabilmek,
Siyasi yelpazedeki dağınıklığı giderebilmek,
Muhalefetin TBMM’ndeki denetim gücünü artırabilmek,
Genel seçimler sonrası oluşan alternatifsizlik duygusuna dayalı karamsar toplumsal psikolojiyi dağıtarak yeni bir umut ve vizyon dalgası oluşturmak,

Yerel seçimlere hazırlıkları daha etkin şekilde yürütebilmek,
İktidarın milli ve manevi değerlerimizi istismar ederek sürdürdüğü otoriter yolsuzluk düzenine karşı siyasi ahlak başta olmak üzere ortak değerlerimizi siyasi hayatımıza egemen kılmak,

Yanlış ekonomik politikaların yol açtığı yoksullaşma süreci ile büyük bir çoğunluğu açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakılan halkımızın gür sesi olmak,
Temel hak ve özgürlükler bağlamında siyasi çıkarları değil insan onurunu ve adaleti yücelten bir siyasi iklimin oluşmasını sağlamak,
İktidarın kutuplaştırmaya, sloganlara ve kaba hakaret diline dayalı siyaset yöntemine karşı ortak aidiyet bilincine, akla, vicdana ve siyasi nezakete dayalı bir siyaset yöntemine öncülük edebilmek.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan İktidara İsrail Tepkisi: Böyle İkiyüzlü Politika Görülmedi

Gelecek – Saadet grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, “Bütün dünya, İsrail televizyonları her gün Türkiye’den İsrail’e giden bu ekipmanları, gıdaları, demir-çeliği gösteriyor. Şu anda İsrail’in demir-çelik ihtiyacının 3’te 1’i Türkiye’den gidiyor. Jet yakıtları Türkiye’den gidiyor. Gıda Türkiye’den gidiyor. Böylesi bir ikiyüzlü politika görülmedi” dedi ve ekledi:

“İletişim Başkanlığı’nın propaganda taktikleriyle bunlar bir müddet gözardı edilmeye çalışılabilir, karartılabilir ama emin olun Boraltan Köprüsü nasıl unutulmadıysa, Cezayir’e karşı o vicdansız politika nasıl zamanla Türkiye’yi özür dilemek zorunda bırakmışsa şu görüntülerde gelecek nesiller özellikle Gazzeli çocuklar tarafından hatırlanacak. Ama bunlar hatırlandığı gibi Türkiye’de 85 milyonun Gazzeli çocuklar için yüreğinin çarptığı da hatırlanacak.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet – Gelecek Partisi grup toplantısında konuştu. Davutoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şu şekilde:

Değerli arkadaşlar, bu acılara benzer acılar yaşıyoruz. Nasıl Boraltan Köprüsü olduğunda iktidar karartmayla onu unutturabilmişti. Nasıl Demokrat Parti döneminde tek parti dönemindeki Cezayir Politikası devam edip bir karartmayla NATO öncelikli unutturulabilmişti. Johnson mektubu daha sonra fark edildi. Şimdi yaşadığımız yüz kızartıcı, utanç verici, milletin yüreğine hançer gibi saplanan resimlerde de gelecek nesiller aynı şekilde bahsedecek.

Şimdi size bir resim göstereceğim; kamuoyu önünde daha önce gösterdiğimiz bir resim. Bu resme bakıldıkça, nesiller bu resme baktıkça bu resimdekileri kara bir tablo olarak anacak. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ve sağında solunda önünde Müslüman liderler ve bir tarafta da sayın Erdoğan.

Arkadaşlar, iktidar bugün bu resmi göstermemek için çaba sarf etse de, özellikle gençlere söylüyorum; bu resmi hiçbir zaman unutmayacaksınız, unutturmayacaksınız. Bu resimde; Gazze’de öldürülen binlerce, on binlerce kardeşimizin kanını elinde tutan birinin yanında Müslüman liderler duruyorsa ne diyebiliriz. Çok basit diyebilirler ki; Birleşmiş Milletler Toplantısı. Hayır arkadaşlar, toplantı yeri Dubai. İstese ev sahibi çağırmaz.

İstese Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, “siz onları çağırırsanız ben gelmiyorum” diyebilirdi. İklim Zirvesi, evet önemli bir zirve ama “insanın olmadığı yerde iklim konuşulmaz” diyebilirdi. Çocukların katledildiği yerde iklim olmaz. Ölü çocuklar, Nazım Hikmet’in dediği gibi büyüyemez ve güzel iklimleri göremez diyebilirdi. Demedi arkadaşlar.

Ve bir resim daha, bu sefer bir video. Bu videoyu da dikkatlice izleyin. Bu video aynı zamanda bir utanç tablosunu yansıtmakla kalmıyor, bir milletin nasıl susturulduğunu da gösteriyor. Bu Türkiye’den İsrail’e giden, birçoğu da İsrail ordusu tarafından kullanılan malzemelerin İsrail tarafından teşhir edilmesinin videosu.

Yüz kızartıcı bir video. Bu çekilebilenler. Şu ana kadar İsrail’e 7 Ekim’den bu yana giden Türk gemisinin sayısı 350’yi geçti. Bu gemilerin kimlikleri tek tek çıkarıldığında birçoğunun AK Parti’yle iktidarla doğrudan ilişkili iş adamları olduğu ortaya çıkıyor.

“Böylesi ikiyüzlü politika görülmedi”

Bu video üzerine İletişim Başkanlığı, alelacele dezenformasyon birimi üzerinden, bu videoda made in Turkey yazıyormuş orada, o yüzden daha önce çekilmiş bir videoymuş. Bir kelime üzerine söyleniyor bu. Şunu çıkıp diyemiyorlar; “Türkiye’den İsrail’e hiçbir gemi gitmiyor” diyemiyorlar. Bir kelime oyunu üzerinden savunmaya geçmeye çalışıyorlar.

Ama bütün dünya, İsrail televizyonları her gün Türkiye’den İsrail’e giden bu ekipmanları, gıdaları, demir-çeliği gösteriyor. Şu anda İsrail’in demir-çelik ihtiyacının 3’te 1’i Türkiye’den gidiyor. Jet yakıtları Türkiye’den gidiyor. Gıda Türkiye’den gidiyor. Böylesi bir ikiyüzlü politika görülmedi.

İletişim Başkanlığı’nın propaganda taktikleriyle bunlar bir müddet gözardı edilmeye çalışılabilir, karartılabilir ama emin olun Boraltan Köprüsü nasıl unutulmadıysa, Cezayir’e karşı o vicdansız politika nasıl zamanla Türkiye’yi özür dilemek zorunda bırakmışsa şu görüntülerde gelecek nesiller özellikle Gazzeli çocuklar tarafından hatırlanacak. Ama bunlar hatırlandığı gibi Türkiye’de 85 milyonun Gazzeli çocuklar için yüreğinin çarptığı da hatırlanacak.”

Paylaşın

Davutoğlu’ndan İktidarın İsrail’e Yaptırım Uygulamamasına Tepki

Saadet – Gelecek grubunda konuşan Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, “Ne olurdu Türk hava sahası İsrail’e kapatılsaydı? Bir Filistinli çocuk şunu söyledi bizi İsraillinin attığı kurşunlar değil de akşam televizyonlarda gözümüzün içine soka soka Türkiye’den gelen gemiler daha çok yaralıyor” dedi ve ekledi:

“İsrail televizyonu sırf Filistinlilere Türkiye arkanıza değil demek için her haberde Türkiye’den gelen gemileri gösteriyor. Utanmıyor musunuz siz? Halka söylediğiniz boykotu siz uygulayın dedik.”

Davutoğlu konuşmasının devamında, “Gece yarısı kararnameleriyle ülkedeki tüm düzeni sarsan Cumhurbaşkanı kararnamelerinden bir kararname yayınlayacaklar ve İsrail’e destek sağlayan firmalar bundan sonra T.C. Devleti’nin hiçbir ihalesine giremez hiçbir kamu kurumu alışveriş yapamaz diyecek. Bu kadar basit.

Çünkü Allah’tan önce hesap vermek zorunda oldukları yerleri düşünüyorlar artık. Artık kaybetmekten korktukları koltuklarını düşünüyorlar. Artık kaybetmekten korktukları servetlerini düşünüyorlar. Mazlumları düşünmeye vakit kalmadı” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet – Gelecek grup toplantısında konuştu. Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Soğuk Savaş’ın iki süper gücünü birini Vietnamlılar çıplak ayaklarıyla Amerikalıları dize getirerek yendiler diğeri Sovyetler Birliğini de o dağlardaki Afgan dağlarındaki yiğit insanlar dize getirdi.

Hiç merak etmeyiniz bir gün bugün işlenen savaş suçlarını işleyenler de bu süper güçler gibi tarihe karışacaktır. Filistinliler bir tarih yazıyor. “Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” sözü gibi bütün dünyayı uyandırmaya da bir tek Filistinli çocuk yeter.

İslam İşbirliği Teşkilatı toplandı geçenlerde. İslam İşbirliği Teşkilatı bildirisini okuduğumda hayal kırıklığı değil, utanç duydum. Bildirinin iki şeyi var. Bir gözlem. Dünyadaki diğer insanlar gibi bunlar da gözlüyorlar.

İkincisi de çağrı. Birleşmiş Milletlere, insanlığa ve değişik kurumlara çağrı. Birleşmiş Milletler şunu yapsın o bunu yapsın gibi birtakım kararlar. Peki siz ne yapacaksınız? Siz ne karar aldınız? Sayın Cumhurbaşkanı yolda büyük bir başarı kazanmış gibi ciddi kararlar aldık diyor. Diplomatik bir yazım dışında hiçbir şey yok.

Bugünden itibaren bütün normalleştirme ilişkilerinizi donduracağınızı söyleyin. Söylediler mi? Hayır. Aksine Netanyahu Arap liderlerini tehdit etti. “Sizler de yerinizde duramazsınız” dedi. İşte Filistinli çocuk şunu söylüyor onlara “Sizin gibi korkak liderler olmaktansa bizim gibi küçücük bedeniyle ahirete gidenler olmak daha hayırlıdır”

Netanyahu’nın tehdidinden korkan İslam liderlerine sesleniyorum. Bu korku ikliminin sorumlusu sizsiniz. Nerede cesaretiniz? Neden Netanyahu’ya ortak bildiriyle haddini bildirmiyorsunuz. O sizi tehdit etme cesaretini buluyor siz onunla normalleşme ilişkilerini durdurma cesaretini niye bulamıyorsunuz?

Ne olurdu Türk hava sahası İsrail’e kapatılsaydı? Bir Filistinli çocuk şunu söyledi bizi İsraillinin attığı kurşunlar değil de akşam televizyonlarda gözümüzün içine soka soka Türkiye’den gelen gemiler daha çok yaralıyor.

İsrail televizyonu sırf Filistinlilere Türkiye arkanıza değil demek için her haberde Türkiye’den gelen gemileri gösteriyor. Utanmıyor musunuz siz? Halka söylediğiniz boykotu siz uygulayın dedik.

Gece yarısı kararnameleriyle ülkedeki tüm düzeni sarsan Cumhurbaşkanı kararnamelerinden bir kararname yayınlayacaklar ve İsrail’e destek sağlayan firmalar bundan sonra T.C. Devleti’nin hiçbir ihalesine giremez hiçbir kamu kurumu alışveriş yapamaz diyecek. Bu kadar basit.

Çünkü Allah’tan önce hesap vermek zorunda oldukları yerleri düşünüyorlar artık. Artık kaybetmekten korktukları koltuklarını düşünüyorlar. Artık kaybetmekten korktukları servetlerini düşünüyorlar. Mazlumları düşünmeye vakit kalmadı.

Çok mu zordu topluca İsrail BMGK’nin 242 sayılı kararını uygulayıp bütün işgal edilen topraklardan çekilene kadar İsrail ile hiçbir görüşme yapmayacağız demek. Onlar için zordu. Filistinli bebekler için ölmek kolay ama onlar için böyle cesur kararlar almak çok zor.

Şimdi 20 Kasım dediler değil mi? Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetinin gitmesi öngörülen tarih. Bu ne demek? 7 Ekim’den sonra yaklaşık 40-45 gün. Çünkü şöyle düşündüler 20 Kasım’a kadar bu savaş biter ortalık sakinleşir biz de sakin şartlarda göstermelik heyet göndeririz. Mesele savaş bittiğinde heyet göndermek değil bombalar yağarken orada olabilmek.

Bir milletin kaderiyle kader birliği yapmazsanız o milletin ruhuna nüfus edemezseniz o milletin hakkını savunamazsınız.

Makul olmak lazımmış, devlet aklı devreye girmeliymiş. Türkiye her iki tarafa da aynı mesafede olmalıymış. Her iki tarafa da aynı mesafede olan bitaraf olmak adına zulme ses çıkarmayan tarihin çarkları içinde utançla anılır. Devlet aklı Cumhuriyetin kurulmasında İstiklal savaşında mazlumun yanında olmayı gerektirir. Devlet aklı Dicle’ye ve Fırat’a kadar gelme iddiasını açıkça söyleyen Netenyahu’ya karşı “Sen oturduğun yerde otur” diyebilmektir.

Biz İsrail’e, emperyalizme, zulme karşı duracaksak. Orta Doğu’da Türkiye, İran ve Araplar arasında ekilmeye çalışılan nifak tohumlarını kaldırırsak biz ayakta durabiliriz.

Eğer İslam diye yola çıkanlar İslam’ın en temel ilkelerini çiğnemeye başlamışsa, eğer ümmet millet diye yola çıkanlar kendi yakınlarını düşünmekten milleti ümmeti düşünmeye vakit bulmama başlamışsa bizim onlara sormamız lazım sen niye burada değilsin, niye hala oradasın?

Ben de onlara soruyorum siz bütün bu yanlışlar karşısında bizim yerimize gelen çıkarcılar, uyuşturucu tacirleri, her türlü çeteyle resimleri olan bakanların yanında nasıl durabiliyorsunuz?

Şimdi AK Partili kardeşlerime sesleniyorum sorun kendinize tüm dünya ayaktayken resmi bir miting dışında resmi toplum niye harekete geçirilmedi. İHH’nın yürüyüşleri, Anadolu Gençlik Derneği’nin faaliyeti dışında.

Emin olun, 90’larda böyle bir iktidar olsaydı biz muhalefetteyken o iktidar İsrail ile normalleşmeyi bile durdurmasaydı bu katliam karşısında İsrail ile ticareti kesmeseydi bütün sokaklar cami önleri mitinglerle dolardı. Şimdi niye susuyorsunuz, ey vakıflar, kanaat önderleri, İslami birikimin bütün mirasını yiyip tüketenler niye susuyorsunuz?

Çünkü o zamanlar derin vicdanımız vardı bizim. Şimdi bu vakıfların, derneklerin yüksek binaları lüks makam odaları var ama artık vicdanlarından eser kalmadı. Onları Allah’a, millete şikayet ediyorum. Bizim tek derdimiz gelecek nesillere iyi örnek olabilmek.

AYM – Yargıtay krizi: Mesele iki mahkeme arasında dava olsa çözmek kolaydı. Mesela Can Atalay, bir milletvekilinin seçimden sonra hapishanede tutulması olsaydı onu da çözmek kolaydı.

Biz Gelecek-Saadet grubu olarak milli irade ile seçilmiş milletvekillerinin yerlerinin hapishaneler değil millet meclisleri olduğu kanaatindeyiz ve bunda ısrarcıyız. Peki nedir mesele? Mesele büyük bir devlet krizidir.

(15 Temmuz) Bir darbeyi büyük fedakarlıklarla hep beraber yendik. O günden bugüne Türkiye’de gizli bir el, özel örgütlenmiş bir çete adım adım baskıcı bir rejimi kurumsallaştırmak istiyor. Bunu yaparken kullandıkları en önemli araç hukuktur. Hukukun özgür olduğu yerde baskıcı bir rejim olmaz. Türkiye Cumhuriyeti tarihi yüzyıl boyu demokratik hukuk devletini gerçekleştirememenin acısını yaşıyor.

Eğer Anayasa Mahkemesi gerçekten devlete ve millete karşı bir mihrak haline dönüşmüşse derhal bir soruşturma açılsın ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin tek tek geçmişleri araştırılarak onların hangi şartlarda AYM’ye Cumhurbaşkanı tarafından atandığı tespit edilsin.

Her gün değişen kararlarla Türkiye’de sistem ve devlet krizi çıkarılmaya çalışılıyor. Hakimin tek bir kimliği vardır o da adalet. Bugün yargı, maalesef, şu Yargıtay’ın şu dairesine giderseniz şu parti hakim, şu dairesine giderseniz şu çevre hakim diye bölünmüşse buradan adalet çıkar mı?

Biz milletimize şunu vaat ediyoruz. Bizim iktidarımızda aynen Fatih Sultan Mehmet Han’ı vicdanıyla hesaba çeken Hızır Beyler gibi hakimler olacak. Hiçbir devlet adamı o hakimin huzuruna çıkmaktan çekinmeyecek. Bizim dönemimizde adalet dağıtan hakimlerin tek bir kimliği olarak vicdan kimliği. Başka kimlik tanımadık, tanımayacağız.”

Paylaşın

GP Lideri Davutoğlu: Gazze’de Katledilen İnsanlıktır

GP Lideri Ahmet Davutoğlu, İsrail’in abluka altında tuttuğu Gazze’ye yönelik hava ve kara saldırılarını yoğunlaştırmasına tepki göstererek, “Gazze’de katledilen insanlıktır” dedi.

Haber Merkezi / Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugaylarının “Aksa Tufanı” operasyonu sonrası başlayan Filistin – İsrail savaşının 22. günü, İsrail, abluka altında tuttuğu Gazze’ye yönelik hava ve kara saldırılarını yoğunlaştırdı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesabından, “Ey Müslüman ayağa kalk. Ey insanlık ayağa kalk. Gazze’de katledilen insanlıktır. İsrail devlet terörü uygulayarak kadın çocuk demeden masum sivilleri katlediyor, dünya seyrediyor, yeter, yeter” paylaşımında bulundu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, saldırılarını yoğunlaştıran İsrail yönetimine tepki göstererek şu ifadeleri kullandı:

“Dış dünyayla bağlantısı koparılan Gazze, ağır bir bombardıman altında… Gazze’de masumlar katlediliyor, yetmezmiş gibi, İsrail Başbakanı hala hastaneleri hedef gösteriyor. Bu gece, bu katliama sessiz kalan herkesin eline masum kanı bulaşır. Dünya, ya bu katliama dur diyecek ya da ortak olacak, bunun ortası yok! Dualarım mazlum Filistin Halkı için…”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener paylaşımında, Gazze’de gün geçtikçe büyüyen zulmün, bu geceki kara harekatıyla artık geri dönülmez bir boyut kazandığını vurguladı.

Akşener, “Uluslararası tüm normların hiçe sayıldığı böylesi bir vahşete engel olamayan uluslararası toplum, bu saatten sonra insan haklarını nasıl savunacak? Nasıl demokratik değerler, nasıl barış diyebilecek? Netanyahu terörüne göz yummaya devam edenler, hiç şüphesiz ki tarihe bir utanç vesikası olarak geçecekler. Uluslararası güvenliğin bir krize terk edilmemesi için tüm devletleri acilen bu terörü durdurmak üzere birleşmeye davet ediyorum” ifadesini kullandı.

SP Lideri Karamollaoğlu, “2 milyondan fazla insandan haber alınamıyor. Bugüne kadar İsrail’in Gazze’deki soykırımına seyirci kalan Batı ülkeleri artık insanlık suçuna karşı İsrail’in bu soykırımına engel olmalıdırlar” dedi ve ekledi:

“Aksi takdirde tarih onları da bu soykırımının ortağı olarak anacaktır. İslam dünyası ise Türkiye öncülüğünde bu gece izzet ve onurunun karanlığın içinde boğulduğunu izlemek yerine harekete geçmeli, tüm dünyaya ve işgalcilere Filistin’in sahipsiz olmadığını göstermelidir.”

İsrail, Gazze’ye yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı

İsrail Savunma Güçleri (IDF) Sözcüsü Daniel Hagari, Gazze’ye yönelik saldırıları yoğunlaştırdıklarını belirterek, “Hava Kuvvetleri çok kapsamlı bir şekilde yer altındaki hedeflere saldırı düzenliyor ve terörist altyapıyı hedef alıyor. Son günlerde düzenlediğimiz hücum faaliyetlerinin devamı olarak bu akşam kara birliklerinin operasyonlarını genişleteceğiz” ifadelerini kullandı.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant da Hamas’ın Gazze’deki tünellerini yok etmek amacıyla planladıkları kara harekatının uzun süreceğini ve zorlu olacağını belirtmiş, bakanın sözleri ucu açık bir savaşa işaret ettiğinden endişeleri arttırmıştı.

Gazze’de kontrolü elinde bulunduran Hamas, İsrail’in kara operasyonlarını genişleteceği açıklaması ile ilgili olarak, “Arap, Müslüman ülkeleri ve uluslararası kamuoyunu sorumluluk almaya, bu suçları ve insanlarımıza karşı katliam dizisini durdurmaya çağırıyoruz” açıklaması yapmıştı.

Hamas’ın silahlı kanadı İzeddin El Kasım Tugayları, Gazze’nin kuzeyinde İsrail ordusu ile çatıştıklarını açıkladı. Hamas açıklamasında Gazze’nin kuzeyinde yer alan Beyt Hanun ve merkezde yer alan Bureij’de İsrail güçleri ile “şiddetli çatışmaların” yaşandığını aktardı.

Paylaşın

Davutoğlu, İktidara “Biz Düşersek Gazze Düşer, Kudüs Düşer” Sözlerini Hatırlattı

TBMM’deki Saadet – Gelecek Grubu’nda konuşan Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, “Seçimlerden önce iktidar ‘Biz düşersek Gazze düşer, Kudüs düşer’ diyordu. Uyanın, uyanın. Gazze siz iktidarken düştü. Bunun hesabını dünyada da ahirette de vereceksiniz” dedi.

Haber Merkezi / Davutoğlu konuşmasında ayrıca, “Beş arkadaşımız dün itibariyle Gazze’ye gitmek üzere müracaatta bulundu. Sizlerin selamını iletecekler” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, TBMM’deki Saadet-Gelecek Grubu’nda gündeme dair açıklamalarda bulundu. Davutoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“Bu hafta hem bir onur hem de hüzün haftası. Onur haftası; çünkü cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağız. Herhangi bir yıl değil, 100 yıllık bir geçmişi hep beraber muhasebe etme dönemindeyiz. Hüzün haftası; çünkü hala Filistin’de Gazze’de her hanede yanan bir yangın var.

4 gün sonra Cumhuriyetimizin 100. yılı ve iktidarın herhangi bir hazırlığı yok. Birileri Cumhuriyet öncesi geçmişi hafızalardan silmeye çalışırken diğerleri de maalesef bütün bu sürekliliği yok etmeye çalışıyor.

İktidarın propaganda makinası, Türkiye’nin gündemini belirlemeye çalışırken gündemde 100 yılın muhasebesi yok. Türkiye Yüzyılı üzerinden bir hayal üretme çabası var. Şimdi tam da vaktiydi; Cumhuriyetimizin gelecek yüzyılı ancak geçmiş yüzyılını anlayarak inşa edilebilirdi. Hafızasını kaybetmiş bir milletin geleceğini kuramayacağının farkında değiller. Birileri cumhuriyet öncesi geçmişi hafızalardan silmeye çalışırken diğerleri de maalesef bu sürekliliği yok etmeye çalışıyor.

Beş arkadaşımız dün itibariyle Gazze’ye gitmek üzere müracaatta bulundu. Sizlerin selamını iletecekler.

Basit bir Anadolu denklemiyle anlatayım; Komşuda yangın var, 2 bina ötede ve binalar ahşap. O yangının size geleceği belli. Bir grup diyor ki; “Bana ne bu yangından, bırakalım yansın komşunun evi. Zaten o komşuda geçmişte bize ihanet etmişti.” Günlerdir bana ve Karamollaoğlu’na hakaret edenler bu güruhtan. Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gittiğini söyleyenlere ama bugün İsrail’in yanında duranlara bilsinler ki söyleyecek çok sözümüz var.

“İktidar icraat yapar, miting yapmaz” dedi Karamollaoğlu. Çok doğru. Biz de miting yaptık, biz yaparız çünkü toplumda bir farkındalık oluşturuyoruz. Ve biz miting yaptığımızda 600 milletvekiline de davet gitti, 14 parti il başkanları davet edildi İstanbul’dan. Ayrım yapılmadı. İktidar miting yapmaz. Hem de Cumhuriyet’in 100. yılından bir gün önce. Tamam toplumsal duyarlılık oluşturmak isteyebilirsiniz, peki haftalardır neredeydiniz? Niye bu 3 haftada kan ve gözyaşını sadece seyrettiniz?

Cumhuriyetimizin 100. yılına onurla ama hüzünle giriyoruz. Hepimizin görevi, bütün tarihimizi bir bütün halinde okumaz, Cumhuriyetimizin olumlu, olumsuz mirasıyla gerektiğiyle yüzleşmek, gerektiğinde yeniden inşa etmek ve gelecek yüzyıla öyle hazırlanmak zorundayız. Mazlumların cumhuriyetine sahip çıkmak zorundayız.

Seçimlerden önce iktidar ‘Biz düşersek Gazze düşer, Kudüs düşer’ diyordu. Uyanın, uyanın. Gazze siz iktidarken düştü. Bunun hesabını dünyada da ahirette de vereceksiniz.”

“Filistin meselesinde 75 yıldır susuluyor”

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun konuşmasından öne çıkan bölümler ise şu şekilde:

“Her gün bir öncekini aratıyor gibi. Ama biz grup toplantılarımızda bir araya geldiğimizde, mümkün olduğu kadar her meseleyi gündeme getirmeye çalışıyoruz. Şimdi kapıdan girdikten sonra Grup Başkanımızın verdiği bilgiye istinaden. Sizleri de bilgilendirmek istiyorum. Biz mecliste insan hakları komisyonu olarak. 6 partinin de iştirakı ile Gazze’ye bir heyet göndermeyi arzu etmiştik.

Bu talep mecliste iktidar partinin oyları ile kabul görmedi. Bunun üzerine arkadaşlarımız iktidar partisinin dışındaki 5 partinin temsilcileri ile bir heyeti, Filistin’de olup biteni yerinde görmek üzere, gönderme kararı almışlar. Dış işleri Bakanlığı’na iletmişler.. Gerekli formaliteler tamamlandıktan sonra Filistin’i ziyaret edebilecekler.

Filistin meselesinde 75 yıldır susuluyor… Büyük İsrail Projesi uğruna dünyayı ateşe veriyorlar. Önceliği demokrasi olanlara soruyorum; ne oldu sizin demokrasi anlayışınız?

İsrail’e dur demedikçe kalıcı bir barış mümkün mü? Önceliğim İslami değerlerdir diyenlere sesleniyorum. Susarak ve sadece kınayarak, ne kadar bu vebale ortak olacaksınız?

ABD’nin haksız davasında İsrail’e verdiği desteği bizler haklı davamızda Filistin’i kardeşlerimize vermeceyeceksek, vay bizim halimize. ABD’nin kısa tarihi; katliamlar ve soykırımlarla doludur. Akıttığı kan ve gözyaşı ile beslendikçe obezleşmiş, ve daha fazla kan akıtmaya devam etmiştir. Kim ABD’yi kendine dost kabul etmişse başka düşmana ihtiyacı yoktur. Kim ABD yönetimi ile insan haklarını, demokrasiyi, barışı aynı cümle içinde kullanma yanlışına düşmüşse; bu yanlıştan dönmelidir, vazgeçmelidir…

ABD, İsrail’in Filistin’de yaptığı insanlık dışı işler dünya kamuoyunda yer bulmasın diye ağır bir sansür uyguluyor. Askeriyle tankıyla gemisiyle verdiği destek yetmezmiş gibi bir de tüm medya imkanlarını İsrail’in hizmetine adeta seferber ediyor.

Zalimin zulmü karşısında herkes sussa da biz susmayacağız. Gerçekte ne olup bittiğini herkes görmezden gelse de, biz hakikati görmeye devam edeceğiz.” Allah Filistinli kardeşlerimizin yardımcısı olsun.”

Paylaşın

GP Lideri Davutoğlu: Bahçeli’nin İfadelerini Destekliyorum

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Gazze’ye müdahale” çağrısına bir destekte Gelecek Partisi (GP) Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’ndan geldi.

Haber Merkezi / GP Lideri Davutoğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Günlerdir algı yönetimi ve provokatif çıkışlar ile Gazze’de yaşanan katliamı perdelemeye çalışanlara rağmen, bu insanlık suçuna dur demek adına atılan her adımı ve yapılan her çağrıyı desteklediğimiz gibi; Sayın Devlet Bahçeli’nin Gazze ve Filistinli kardeşlerimiz için dile getirdiği ifadeleri de takdirle karşılıyor, destekliyorum” ifadelerini kullandı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail’in Filistin’in Gazze Şeridi’ndeki katliamlarına tepki göstererek şu ifadeleri kullanmıştı:

“Eğer 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, Türkiye süratle devreye girmeli, tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır.

Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır. Türkiye Cumhuriyeti, Gazze’yi yüzü gülen çocukların şehri, kardeşlerimizin huzur ve güven içinde yaşayacağı bir İslam beldesi yapmaya hazırdır, muktedirdir.”

4 bin 385 can kaybı

Hamas’ın silahlı kanadı Kassam Tugaylarının Aksa Tufanı operasyonuyla başlattığı ve giderek şiddetlenen Filistin İsrail savaşının 15. gününde yaşamını yitiren Filistinli sayısının 4 bin 385’e çıktığı açıklandı.

Filistinli sağlık yetkilileri, 15. günde devam savaşta ölü ve yaralı sayısına ilişkin son verileri paylaştı. Buna göre İsrail bombardımanı altında bulunan Gazze’de 4 bin 385 Filistinli öldürüldü.

Ağır bombardımanda can verenlerin bin 756’sının çocuk ve 967’sinin kadın olduğu belirtildi. İsrail saldırılarında 13 bin 561 Filistinli de yaralandı. Öte yandan saldırılarda bin 400 İsrailli hayatını kaybederken, 205 kişi de Gazze’ye kaçırıldı.

Paylaşın

Davutoğlu: İsrail Büyükelçisi Derhal Türkiye’den Gönderilmeli

TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada Gazze’deki El Ehli Hastanesi’nin vurulmasına tepki gösteren GP Lideri Davutoğlu, “İçişleri Bakanlığı’na sesleniyorum; dün yapılan Filistin’e destek için toplanan vatandaşlarımıza sıkılan biber gazı ahirette hesabı sorulacak bir eziyettir. Hiçbir gösteri engellenmesin. Burası İngiltere değil, Almanya da değil. Türkiye derhal insani yardım koridoru açılmasına öncülük etsin. Mısır’la derhal görüşülsün ve Vefa kapısından koridor açılsın” dedi ve ekledi:

“İsrail büyükelçisi derhal Türkiye’den gönderilmelidir. Kendisi dün bana sataşmış, beni tehdit etmiş üstü örtülü. Biz sizin ağababalarınızı gördük. Diplomatik kurallara uy, haddini bilerek otur. Bu konuda sayın Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanını da harekete geçmeye çağırıyorum. Bir ülkenin eski bir başbakanına, siyasi partinin genel başkanına ya da herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına hitap eden bir tweet atamaz. Attırmayız. Git senin selefin olan büyükelçiye sor.”

Saadet Partisi ile Gelecek Partisi ortak grup toplantısı TBMM’de yapıldı. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun ardından haftalık grup konuşmasını yaptı. Davutoğlu, grup konuşmasında şunları söyledi:

“Dün gece Gazze’de yaşananları izlerken yürekleri parçalanan ve muhtemelen bütün gece dualarla ve hüzünle geçirip bugün bu salona teşrif eden değerli kardeşlerim, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gazze kuşatması tam 17 yıldır sürüyor. 17 yıldır bir halk, dünyayla iletişimi kesilmiş, her türlü baskıya, her türlü hava saldırısına açık halde vicdanlara seslenmeyi bekliyor.

Hastane bombalamak da mı terörle mücadele? Gazze’de hastane bombalayarak 500 masum canı katleden eli kanlı İsrail’i lanetliyorum. Bunun adı savaş suçudur, bunun adı katliamdır, bunun adı devlet terörüdür. Son nefesime kadar Filistinli kardeşlerimin yanındayım.

Gazze’yi bir terör devleti gibi görenlere sesleniyorum: Stalingrad kuşatmasının kahramanlarını ananlar; Nazilere Hitler’e karşı, Bosna’da hep beraber yüreği çarpanlar, neden Gazze’ye sessiz kalıyor? Gazze kuşatmasını içinde yaşadım 22 Kasım 2012’de bir takım benzerlikleri gösterip, bazı sorular soracağım. Vicdanları kararanlara soracağım. Gazze’de bir terör mü var, direnen bir şehir mi var? Ya da Saray Bosna gibi.

Benzerliklere bakınız; Alman hava kuvvvetleri Stalingrad’ı bombaladığında binlerce insanı öldürdü. Aynen Gazze’yi havadan bombalayan Gazze uçakları gibi. Stalingrad savunmasını yapan general çok temel bir prensip söyledi. ‘Volga’dan gerisi yok’ Sırtını Volga’ya vermiş. Volga’nın etrafında dar bir alana sıkışmış Stalingrad savunucuları tam 5 buçuk ay o muazzam Alman ordusuna direnirken tek düşünceleri vardı ‘Volga’dan gerisi yok’…

Gazze’dekilerin ise Volga’sı da yok. Arkasını verdiği devletler desteklerini çekmiş, kaderlerine terk etmiş. Stalingrad savunması kanalizasyon sistemini kullanarak yapıldı biliyor musunuz?. Kanalizasyon, alanları şehir içindeki geçişleri sağladı. Aynen bir şehrin savunması için yerin altında bir şehir inşa eden Gazze’lilerin yaptığı savunma gibi.

Bir halka empati yapılmasını istiyoruz. Bir farkı var Gazze’nin Stalingrad’dan. Stalingrad savunulurken arkalarında bir koalisyon kuvvetleri vardı. Kızılordu, İngilizler, Fransızlar yani bir ittifak vardı. Saraybosna’yı küresel güçler ihmal ettiler ama en sonunda yine de Bosna’nın arkasında durmak zorunda kaldılar. Şimdi ise küresel güçler de islam dünyası da ip gibi dizildiler İsrail’in arkasında.

İsrail’i ziyaret ederek arz-u hürmet eden Amerikan Başkanı Joe Biden, “Ben kalben bir siyonistim” dedi. BM’nin kararı var siyonizmi ırkçılık olarak tanımlayan. Gazzeliler yalnız, Gazzeliler suçlu muamelesi gören masumlar… Amerikan donanması dizildi Doğu Akdeniz’e. Küçücük bir koridora, Yalova’dan daha küçük bir alana sıkışmış 2 buçuk milyon insan için 2 uçak gemisi geldi Doğu Akdeniz’e.

İngiliz Kraliyet Donanması geldi, İngiliz başbakanı gitti ve dün hastane bombalanırken Almanya başbakanı İsrail’deydi. Bir haber gelince havaalanında bomba geliyor diye başbakan ve bütün heyet yere yattılar. Peki ya Gazzeliler ne yapsın sayın Alman başbakanı?

Batı’da gizli bir suçluluk duygusu vardır Yahudilere karşı. Çünkü defalarca onları katlettiler, defalarca onları gettolara hapsettiler. Onlar için İsrail’e karşı konuşmak kolay değil. Ama biz asla böyle bir suçluluk duygusuna sahip değiliz. Hiçbir İslam şehrinde Yahudi gettosu yoktur. İslam tarihinin hiçbir yerinde Yahudi katliamı yoktur.

Biz Osmanlı torunları 1492’de İspanya’da yok edilmek üzere olan Yahudileri Selanik’e İzmir’e kabul eden bir tarihin temsilcileriyiz. Herkes çekinebilir İsrail’e karşı ama biz Türkler, biz Müslümanlar asla bu duyguya sahip değiliz. Onlara üstün ırk olmadıklarını söyleyecek yegane millet biziz. Geçmişte olsaydık Nazilere karşı Stalingrad’ın yanında olur isek şimdi de Gazzelilerin yanındayız, yanlarında olmaya devam edeceğiz.

Uluslararası hukukta diyor ki; tarih 1947 BM kararı: Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme hakkı vardır. BM’nin ilk kararlarından biridir. Peki Gazzelilere kendi kaderlerini tayin etme hakkı verildi mi? Filistinlilere verildi mi? Hayır. 75 yıldır kendi kaderi için mücadele eden yiğit bir halktan bahsediyoruz Gazze’den bahsederken.

İçişleri Bakanlığı’na sesleniyorum; dün yapılan Filistin’e destek için toplanan vatandaşlarımıza sıkılan biber gazı ahirette hesabı sorulacak bir eziyettir. Hiçbir gösteri engellenmesin. Burası İngiltere değil, Almanya da değil. Türkiye derhal insani yardım koridoru açılmasına öncülük etsin. Mısır’la derhal görüşülsün ve Vefa kapısından koridor açılsın.

İsrail büyükelçisi derhal Türkiye’den gönderilmelidir. Kendisi dün bana sataşmış, beni tehdit etmiş üstü örtülü. Biz sizin ağababalarınızı gördük. Diplomatik kurallara uy, haddini bilerek otur. Bu konuda sayın Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanını da harekete geçmeye çağırıyorum. Bir ülkenin eski bir başbakanına, siyasi partinin genel başkanına ya da herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına hitap eden bir tweet atamaz. Attırmayız. Git senin selefin olan büyükelçiye sor.

Biz arabuluculuk yapmayı da biliriz. 3 savaşta da arabuluculuk bizzat benim üzerimden yürütüldü. Bugün de resmi görevimiz olmasa da arabuluculuk görevimizi sürdürüyoruz.”

Paylaşın