Yeni Teori: Uzay Görünmez Duvarlarla Kaplı

Bilim insanları evrene dair standart teoriler ve gözlemler arasındaki boşluğu varsayımsal bir teoriyle birleştirmeye çalışıyor. Yeni ortaya ortaya atılan bir teoriye göre uzay “görünmez duvarlarla” kaplı ve galaksilerin konumlarını bu duvarlar şekillendiriyor.

Evrenin düzeniyle ilgili mevcut teoriler, küçük galaksilerin, ev sahibi galaksiler etrafında rastgele yörüngelerde dağıtıldığını kabul ediyor.

Ancak gözlemler, bu daha küçük galaksilerin ev sahiplerinin etrafında ince diskler halinde yerleştiklerini gösteriyor. Uzmanlar bu yapıyı tıpkı Satürn’ün halkalarına benzetiyor.

Bu da teoriler ve gözlemler arasında büyük bir boşluğa işaret ediyor.

Öte yandan, yeni bir araştırma bu küçük galaksilerin “simetron” (symmetron) adı verilen yeni bir parçacık türünün ortaya çıkardığı “görünmez duvarlar” nedeniyle o şekilde dizildiğini öne sürdü.

Araştırmacılar “5. kuvvet” diye niteledikleri bu varsayımsal parçacık sayesinde teori ve gözlem arasındaki boşluğun dolabileceğini ifade etti.

Buna göre söz konusu parçacıklar, uzayda görünmez duvarlar veya sınırlar oluşturmak üzere çekim kuvveti üretmiş olabilir. Bunun da küçük “uydu” gökadaları, büyük galaksilerin etrafındaki anlaşılmaz yörüngelere itmiş olabileceği belirtiliyor.

Uzmanlar, bunu astrofizik yasalarını yeniden yazabilecek büyüleyici bir öneri diye niteliyor.

Hakem onayından geçmeyi bekleyen araştırma makalesinde ortaya atılan parçacığın karanlık enerji için yeni bir parçacık adayı olduğu aktarılıyor.

Nottingham Üniversitesi’nde görev alan, araştırmanın başyazarı Aneesh Naik, “Yeni parçacıklara ihtiyacımız olduğunu biliyoruz” dedi ve ekledi:

Çünkü karanlık madde ve karanlık enerjimiz var. Bunları açıklamak için standart modelimize yeni parçacıklar eklememiz gerekeceğinden şüpheleniyoruz.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Jüpiter’in Dokuz Katı Büyüklüğünde Bir Gezegen Keşfedildi

Bilim insanları Jüpiter’in yaklaşık dokuz katı büyüklüğünde henüz oluşumunu tamamlamamış bir gezegen keşfetti. Hala rahminde olduğu şeklinde tanımlanan gezegen halihazırdaki gezegenlerin oluşumları ile ilgili kabulleri değiştirebilecek nitelikte.

Hawai adalarında sönmüş bir volkanın tepesinde kurulu Subaru teleskobu ile yörüngedeki Hubble Uzay teleskobu kullanılarak tespit edilen ve üzerinde çalışılan gezegen, merkez yıldızından olağanüstü uzaklıkta bir gaz devi şeklinde dönüyor.

Gaz devleri küçük bir katı çekirdek çevresinde ağırlıklı olarak hidrojen ve helyum gazından oluşan gezegenler için kullanılıyor. Güneş sistemimizde de Jüpiter ve Satürn bu sınıfa giren gezegenlerden.

Bilimsel Nature Astronomy dergisinde yayınlanan makalenin başyazarı Subaru Teleskobu ve NASA-Ames Araştırma Merkezi çalışanı Astrofizikçi Thayne Currie, “Hala onun doğum sürecinin çok erken aşamalarında olduğunu düşünüyoruz,” ifadelerini kullandı. Currie eldeki verilerin bunun şu ana kadar keşfedilen en erken aşama gaz devi olduğunu gösterdiğini belirtti.

Dünyadan 9,5 trilyon kilometre uzakta

508 ışık yılı ya da 9,5 trilyon kilometre uzaklıktaki AB Auriage adlı bir yıldızın etrafında dönen gezegen geniş bir gaz ve toz diskinin içerisinde seyahat ediyor. AB Auriage yıldızının görüntüsü geçtiğimiz yıl yapılan “Don’t Look Up” filminin bir sahnesinde yer alınca bir hayli ünlenmişti.

Şu ana kadar güneş sistemi dışında 5 bin civarında gezegen keşfedildi. AB Aur b adı verilen bu gezegen ise en büyükleri arasında yer alıyor. Kütlesinin büyüklüğü nedeniyle yıldız ve gezen arasındaki yapılar için kullanılan kahverengi cüce sınıfının hemen altında yer alıyor. Gezegendeki gaz ve onun üzerine düşen toz bulutları sayesinde sıcaklığını koruyor.

Protoplanet olarak adlandırılan oluşum aşamasındaki gezegenler şu ana kadar sadece yıldız çevrelerinde tespit edilmişti. Güneş sistemi dışında bir yıldız etrafında dönen gezegenlerin de kendi yıldızlarından uzaklığı da Güneş ile Neptün arasındaki mesafe kadardı. Fakat bu gezegenin kendi yıldızına uzaklığı Neptün’ün Güneş’e uzaklığının 3 katı, dünyanın uzaklığının ise 93 katı olduğu tespit edildi.

Gezegenin oluşumunun da geleneksel kabullerden farklı olduğu düşünülüyor. Arizona Üniversitesi ve Subaru Teleskobu araştırmacısı Olivier Guyon, “Geleneksel düşünce, gezegenlerin büyük çoğunluğunun sert bir çekirdeğin üzerine düşen katı cisimlerin zamanla birikerek etrafındaki gazı tutacak büyüklüğe oluşması ile meydana geldiği yönündeydi,” ifadelerini kullandı. Bu senaryoda protoplanetler genç bir yıldızın etrafındaki toz ve gaz diskine gömülü durumdayken zamanla büyük kütleler haline geliyor ve ardından diskteki gazları toplamaya başlıyor.

Guyon, “Bu yolla yıldızdan çok uzakta gaz devi oluşması mümkün değil. O nedenle bu keşif gezegen oluşumları ile ilgili anlayışlarımıza meydan okuyor,” ifadelerini kullandı.

AB Aur b’nin oluşumu ile ilgili bilim insanlarının tahmini yıldızın etrafındaki diskin soğuduğu ve yer çekimi nedeniyle tek veya parçalı kümelere bölündüğü ve zamanla gezegenlerin oluştuğu yönünde.

AB Aur b’nin etrafında döndüğü AB Aurigae yıldızı Güneş’in 2,4 katı büyüklüğünde ve ondan 60 kat daha parlak. 2 milyon yıllık yaşı ile 4,5 milyar yıllık Güneş’e göre çok genç bir yıldız. Güneş’in de ilk yıllarında bir diskle çevrili olduğu ve bu sayede dünya ile diğer gezegenlerin oluştuğu düşünülüyor.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

Nötron Yıldızlarında Milimetre Boyunda ‘Dağlar’

Nötron yıldızları, Evren’deki en yoğun yapıya sahip nesnelerden bazılarıdır: Yaklaşık Güneş kadar ağırlığa sahip, ancak büyük bir şehir büyüklükte, yaklaşık 10 km çapındadırlar. Kompakt olmaları nedeniyle nötron yıldızları, Dünya’dan milyarlarca kat daha güçlü muazzam bir kütleçekimsel çekime sahiptir.

Haber Merkezi / Nötron yıldızların önemli özelliklerinden olan bu muazzam kütleçekimsel çekim, yıldızın yüzeydeki her şeyi çok küçük boyutlara sıkıştırır ve yıldız kalıntısının neredeyse mükemmel bir küre olmasını sağlar.

Dünya’dakinden milyarlarca kat daha küçük olmalarına rağmen, mükemmel bir küreden gelen bu deformasyonlar yine de dağlar olarak bilinir. 

Southampton Üniversitesi’nde doktora öğrencisi Fabian Gittins tarafından yönetilen bir ekip, yaptıkları bir araştırmada, gerçekçi nötron yıldızları oluşturmak için hesaplama modellemesini kullandı ve dağların nasıl oluşturulduğunu belirlemek için onları bir dizi matematiksel kuvvete tabi tuttu.

Ekip ayrıca ultra-yoğun nükleer maddenin dağları desteklemedeki rolünü de inceledi ve üretilen en büyük dağların, önceki tahminlerden yüz kat daha küçük, yalnızca bir milimetre boyunda olduğunu buldu.

Geçmişte yapılan çalışmalar, nötron yıldızlarının mükemmel bir küreden bir milyonda birkaç parçaya kadar sapmaları sürdürebileceğini öne sürüyordu, bu da dağların birkaç santimetre kadar büyük olabileceğini anlamına geliyordu.

Bu hesaplamalar, nötron yıldızının kabuğunun her noktada kırılmaya yakın olduğu şekilde gerildiğini varsayıyordu. Ancak yeni çalışmalar, bu tür koşulların fiziksel olarak gerçekçi olmadığını gösteriyor.

Fabian Gittins, araştırma sonucuna ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Du sonuçlar, nötron yıldızlarının gerçekten dikkate değer ölçüde küresel nesneler olduğunu gösteriyor. Ek olarak, dönen nötron yıldızlarından gelen kütleçekim dalgalarını gözlemlemenin önceden düşünülenden çok daha zor olabileceği” dedi.

Tekil nesneler olmalarına rağmen, yoğun yerçekimleri nedeniyle, hafif deformasyonlarla dönen nötron yıldızları, yerçekimi dalgaları olarak bilinen uzay-zaman dokusunda dalgalanmalar üretmektedir.

Tek nötron yıldızlarının dönüşlerinden kaynaklanan yerçekimi dalgaları henüz gözlemlenmedi, ancak gelişmiş LIGO ve Başak gibi son derece hassas dedektörlerdeki gelecekteki gelişmeler, bu benzersiz nesneleri araştırmak için anahtar olabilir.

Paylaşın