‘7’li İttifak’ın Adı Ne Olacak?

“7’li ittifak”, “7’li masa” olarak tarif edilen yapının kendisine bir de isim koyması bekleniyor. Kulislerde daha önce “Demokrasi İttifakı”, “Halk İttifakı” gibi öneriler dile getirilmişti. Ancak yapılan son tartışmalara göre iki öneri de kabul görmedi.

HDP’nin çağrısıyla bir araya gelen Türkiye İşçi Partisi, (TİP) Emek Partisi, (EMEP) Toplumsal Özgürlük Partisi, (TÖP) Emekçi Hareket Partisi, (EHP) Halkevleri (HE) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun (SMF) oluşturduğu ‘7’li masa’ ağustos ayının ikinci yarısında ortak bir deklarasyon yayınlamaya hazırlanıyor.

Türkiye’nin sorunlarına yönelik çözüm önerilerini ve iş birliğinin ilke ve hedeflerini içerecek deklarasyon, İstanbul’da düzenlenecek geniş katılımlı bir toplantı ile kamuoyuna duyurulacak.

Deklarasyon açıklamasında bugüne kadar “7’li ittifak”, “7’li masa” olarak tarif edilen yapının kendisine bir de isim koyması bekleniyor.

Kulislerde daha önce “Demokrasi İttifakı”, “Halk İttifakı” gibi öneriler dile getirilmişti.

Ancak yapılan son tartışmalara göre iki öneri de kabul görmedi.

Öncelikle bu iş birliğinin ‘ittifak’ mı, ‘hareket’ mi, ‘inisiyatif’ mi olarak ifade edileceğine karar verilecek. Bu kararın ardından isimlendirme yapılacak.

Kulislere göre üzerinde en çok konuşulan isimler arasında “Demokratik Halk İttifakı/Hareketi/İnisiyatifi”, “Emek ve Demokrasi İttifakı/Hareketi/İnisiyatifi” ve “Umut Hareketi” yer alıyor. Bunların dışında yeni önerilerin de tartışılacağı ifade ediliyor.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Yedi Partinin Yer Alacağı Üçüncü İttifakta Sona Gelindi

Türkiye’de cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine bir yıldan daha az bir süre kaldı. Siyasi partilerin seçim programı ve ittifaklar meselesi de yavaş yavaş netleşiyor. HDP’nin de içinde yer aldığı 7’li yapı son şeklini almaya başladı.

AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı belli. İki parti de adaylarının mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu açıkladı. Millet İttifakı’nın adayı merak edilirken, üçüncü bir oluşum arayışı da sürüyor.

Adının “Demokrasi İttifakı” olabileceği belirtilen yeni oluşumda 7 siyasi yapının bu ittifakın içinde yer alacağı ifade ediliyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri (HE) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun bu yapı içinde ortak mücadele edeceği vurgulanıyor.

Edinilen bilgilere göre yapı, toplumun farklı kesimleriyle ittifak zeminini bulmak için uzun süredir görüşmeler gerçekleştiriyor. 7’li yapı veya üçüncü ittifakta sona gelindiği ifade ediliyor.

İttifakın bileşenlerinden Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, dün akşam katıldığı bir televizyon programında, yol haritasında sona gelindiğini söyledi.

Üçüncü ittifakın başarılı olup olmayacağı bilinmez ancak özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminde kilit konumunda olduğu çokça dillendiriliyor. Peki, üçüncü ittifak görüşmelerinden nasıl bir sonuç çıkması bekleniyor? Cumhurbaşkanı başkanı adayı kim olacak?

HDP’nin STK ve Siyasi Partilerle İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Sultan Özcan ile EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, son gelişmeleri Independent Türkçe’den Abdulhakim Günaydın’a değerlendirdi.

“Türkiye’nin demokratik geleceğini inşa edecek bir ortaklıktır”

Eylül 2021’de 11 maddeden oluşan “Tutum Belgesi”ne atıf yapan HDP’li Özcan, belgeyi yurttaş inisiyatifleri, sivil toplum kuruluşları, sol, sosyalist ve Kürdi partiler dahil birçok kurum ile buluşturduklarını söyledi.

Bir yandan Kürdi partiler genişletme çalışmaları devam ederken, diğer yandan da 7’li mücadele ortaklığı olarak başlattıkları çalışmanın aralıksız sürdüğünü belirten Özcan, “Bu ortaklık, seçimle sınırlı olmayan, Türkiye’nin demokratik geleceğini inşa edecek ve mevcut tek adam rejimini değiştirip-dönüştürecek ilkesel bir mücadele genişletme ortaklığıdır” dedi.

Şimdiye kadar ücret düzenlemesi, yoksulluk, işsizlik, savaş, göç ve mültecilere ilişkin ortak birçok çalışma yaptıklarını ifade eden Özcan, “Ortak mücadele çalışmalarımız sorunsuz bir şekilde devam etti. Henüz tarih netleşmedi ama ağustosun son haftası gibi İstanbul’da konuyla ilgili bir deklarasyon açıklamayı hedefliyoruz” diye konuştu.

Toplumun büyük bir morale ihtiyacı olduğunu ve tünelin sonunu görme arzusunun çok yükseldiğini aktaran Özcan, “Bu yan yana geliş ve HDP’nin çoklu ittifak dediği bu 7’li yapı sadece demokrasi ittifakıyla sınırlı değil, bir mücadele ortaklığıdır. HDP büyük kongreye giderken bütün demokratik kurumları ziyaret etti yazar, sanatçı, aydın, gazeteci ve hukukçular dahil birçok kesim ile yuvarlak masa toplantıları gerçekleştirdi. Bunların tamamı HDP’nin içinde olduğu bu yan yana gelişlerinin çok anlamlı olduğunu ifade ettiler. Tabanda da buna yönelik destek yüksek düzeyde” ifadelerini kullandı.

“‘Ahmet gitti, Mehmet geldi’ gibi olmasını istemiyoruz”

Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde “Tutum Belgesi” dışında bir girişimlerinin olmadığının altını çizen Özcan, “HDP parlamento seçimlerinde demokrasi güçleriyle ortak seçimlere katılmayı hedefliyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı’yla ortak bir aday ise Türkiye toplum sözleşmesi olabilecek asgari 5-6 ilke üzerinden olabilir. Bu cumhurbaşkanı ne yapacak? ‘Ahmet gitti, Mehmet geldi’ şeklinde olmasını istemiyoruz” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:

Kişiye bağlı değil de kabul edilebilir bir aday ve ülkenin demokratik bir düzeye çıkması için topluma sunulacak ve bir toplum sözleşmesi niteliğinde olursa diyaloğa ve müzakereye açık olduğumuzu söylüyoruz. Aslında başından beri şartlarımız bellidir. Henüz açıklanmış bir aday yok ama 6’lı masa bu konuda HDP’yi meşru muhatap kabul edip, ülkenin demokratik geleceğiyle ilgili temel birkaç maddede ortaklaşma ve topluma bir sözleşme sunulmazsa aday konusu dahil yani ‘HDP’yi hoş tutalım boş tutalım’ gibi bir yaklaşım olursa HDP kendi adayını çıkaracaktır. Bu seçenek masada duruyor.

“Ağustosta bir deklarasyonla kamuoyuyla paylaşılacak”

7’li yapının toplu görüşmelerinden sonra her partiden birer temsilci olmak üzere ortak bir koordinasyonun kurulduğunu anlatan Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, çalışmalarının aralıksız devam ettiğini ve koordinasyonun en son dün bir toplantı gerçekleştirdiği bilgisini verdi.

Koordinasyonun döneme dair taleplerle ortak siyasi platform metni çalışması olmak üzere iki temel görevinin olduğunu vurgulayan Akdeniz, “Önemli bir eşik aşıldı ve sona gelindi denilebilir. Sadece birkaç madde üzerinde tartışmalar sürüyor ama çok olumlu gittiği söylenebilir. Birkaç güne kadar onlar da netleşmiş olacak. Kurumlar hazırlanan metne onay verdikten sonra ağustos ayının son haftası gibi aydın, yazar, akademisyen ve kanaat önderleri gibi birçok kesimin olduğu ortak bir deklarasyonla kamuoyuyla paylaşılacak” bilgisini paylaştı.

EMEP olarak Türkiye Komünist Partisi (TKP), Sol Parti ve Türkiye Komünist Hareketi’nin (THK) de içinde olduğu üçlü oluşumun da sürece dahil edilmesi yönünde çağrıda bulunduklarını ve çağrının 7’li yapı tarafından kabul gördüğünü belirten Akdeniz, şunları söyledi:

7’li koordinasyondan çıkacak ortak metin basına açıklanmadan önce bu örgütlere götürülecek, görüş ve önerileri alınarak ortaklaşmaya davet edilecek. Akabinde işçi, emek ve meslek örgütleriyle görüşmeler yapılacak. Tüm bu görüşmelerden sonra deklarasyon metni açıklanacak

“Erdoğan’ı sevindirecek bir pozisyon içerisinde yer almayız”

Bütün toplumun tek adam yönetimi olan sistemden kurtulmak için bir arayış içinde olduğunu savunan Akdeniz, “Toplumda sadece Millet İttifakı’yla bu işin gidemeyeceğine dair geniş bir kanaat var. Ülkenin devrimcileri, sosyalistleri, Kürtleri, ezilenleri ne yapacak, nasıl bir tutum sergileyecek? Bu açıdan gözler üçüncü seçenekte. Buna yönelik toplumda güçlü bir talep var. Ayrıştıran değil, birleştiren bir talep bu. Ancak şöyle bir şey de var; tek adam yönetimi giderse yerine kim gelecek? Bu konuda çok ciddi kaygı ve soru işaretleri var. Dolayısıyla üçüncü ittifakın bir an önce çalışmaya başlaması yönünde güçlü istek ve arzunun olduğu nettir. Demokratik, sol, sosyalist ve emek merkezli bir ittifak arayışının çok güçlü bir karşılığının olacağını düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Ercüment Akdeniz, cumhurbaşkanlığı adaylığı için de şunları kaydetti:

Şu ana kadar 7’li görüşmeler içerisinde gerek milletvekilliği gerekse de cumhurbaşkanlığı adaylığı konusu hiç gündem olmadı. Önceliğimiz mücadele ittifakının oluşmasıdır. EMEP olarak da parti kurullarımızda henüz bu konuda bir tartışmamız olmadı, ancak şunu söyleyebiliriz; cumhurbaşkanlığı seçimi referandum niteliğinde geçer. Erdoğan veya Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni sevindirecek bir pozisyon içerisinde yer almayız ama bu her adayı koşulsuz destekleyeceğiz anlamına gelmiyor. Oylarımız çantada keklik değildir. EMEP olarak düşüncemiz budur.

Paylaşın

7 Siyasi Partiden ‘Tüm Ücretler Artırılsın’ Çağrısı

Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nin (TÖP) çağrısıyla Kadıköy İskele Meydanı’nda toplanan yurttaşlar zamların geri alınması ve ücretlerin artırılması talebiyle basın açıklaması düzenledi.

Eylemde basın açıklamasını Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros okudu. İşçi ve emekçilerin her yeni güne zam haberleriyle uyandığını söyleyen Barbaros, “Akaryakıttan elektriğe, doğalgazdan ulaşıma, temel gıda ürünlerinden vergi ve harçlara kadar birçok kalemde yapılan fahiş zamlar ile emekçi halkın yoksulluğu, yokluğu katlanmaya devam ediyor. 20 yıllık iktidarlarının her döneminde olduğu gibi sermayeyle el ele veren hükümet, halkı sefalet koşullarına mahkum etmeye devam ediyor” dedi. Yoksulluk sınırının 19 bin 602 liraya yükseldiğini belirten Barbaros, “İşçi ve emekçiler ay sonu hesabı yaparken, patronların serveti rekor üzerine rekor kırıyor. Ortada tam anlamıyla bir sömürü düzeni var. Bu düzen ve iktidar zenginlere kar rekorları, emekçi halka ise sefalet maaşları dışında hiçbir gelecek vaat etmiyor. Özelleştirmeler, yap-işlet-devret modeli, patronlara vergi afları ve teşvikler, kur korumalı mevduat hesabı, gelire endeksli senet vb. yollarla ülkenin ve halkın kaynakları başta yandaşlar olmak üzere kapitalistlere ve bir avuç servet sahibine peşkeş çekiliyor” diye konuştu.

“Bu sermaye düzeni değişmelidir”

İktidarın işçi ve emekçilere gelecek vadinin olmadığını ifade eden Barbaros, “Yoksuldan alıp zengine aktaran, ülkede yaşanan her bir sorunun faturasını işçi ve emekçiye kesen bu iktidar da, bu sermaye düzeni de değişmelidir. Tüm bu karanlık tablo içerisinde memleket işçi ve emekçiler açısından yangın yeri iken sermaye muhalefeti ise halk hareketini frenlemek için çaba göstermeye devam ediyor. Emekçilerin biriken ve kangren haline gelmiş olan sorunları sadece sandığa havale edilerek çözülemez. İşçiler ve emekçiler yüksek enflasyonu, fahiş zamları, derinleşen yoksullaşmayı izlemeden, seçimleri beklemeden bir an önce harekete geçip birleşik mücadeleyi büyütmelidir” dedi.

“Hakkımız olanı alacağız, tüm ücretler arttırılsın” diye Barbaros, “Hep birlikte sömürü, yağma ve soygun düzenine dur demek için yan yana gelmeye başladık. Şimiye kadar ilçeler de standlar açtık, imza topladık. İşçi ve emekçiler insanca yaşam talepleri etrafında bir araya gelip işyerlerinde, fabrikalarda, ofislerde, mahallelerde mücadele platformlarını ve kendi birliklerini kurarak sesini yükseltmelidir. Taleplerimizin hayata geçmesi ancak işçi sınıfının ve emekçi halkın birleşerek örgütlü bir şekilde mücadele etmesi ile mümkündür. Tüm emekçileri iktidara ve arkasındaki sermaye güçlerine karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: Evrensel)

Paylaşın

Yedi Siyasi Parti Ve Örgütten ‘1 Mayıs’ Çağrısı

Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ne dair yazılı açıklama yaptı.

“Zamlara, yoksulluğa, savaşa ve sömürüye karşı 1 Mayıs’ta alanlardayız. Ekmek, barış, özgürlük için haydi 1 Mayıs’a!” başlıklı açıklamada, işçi ve emekçileri acımasızca çarklara süren işverenlerin, pandemi ve ekonomik krizin tüm yükünü yoksul halkın sırtına bindirdiği belirtildi.

Açıklamada, şu ifadeler yer aldı: “AKP’li bakanların gözlerindeki ışıltı arttıkça yoksulların gözlerinde fer sönüyor. Maalesef ki 2022 yılının 1 Mayıs’ını zenginlerle yoksullar arasında uçuruma dönüşen mesafe ile karşılıyoruz. Neoliberal politikalarla tarımı bitme noktasına getiren, ülkeyi uluslararası tekellerin ucuz emek cennetine dönüştüren ve talan politikalarına yol veren AKP hükümeti, yaşanan yoksulluğun asıl siyasi sorumlusudur.

Asgari ücret şimdiden pul oldu. Toplu İş Sözleşmesi’nde belirlenen ücretler enflasyona ezdirildi. İktidar ülkeyi hiper-enflasyona mahkum etti. Saray’ın şatafatı arttıkça halkın sofrasındaki porsiyon küçüldü. Temel tüketim ürünlerinde zam yağmuru pervasızlaşarak rutinleşti. Elektrik, doğalgaz, internet, ulaşım, iletişim faturaları cep yakıyor. Bebekler ve çocuklar besin ürünlerine erişemiyor. Hastalanan insanlar ilaca, parasız ve nitelikli sağlık hizmetlerine erişemiyor.  Hükümet KDV’de indirim yaparak göz boyasa da zam makinesi harıl harıl çalışıyor. TL dolar karşısında kar gibi eriyor, aradaki fark yine halka ödetiliyor.

Halkın sofrasına ateş düştü

Kürt sorunu ve diğer toplumsal sorunları şiddet ve savaş politikalarıyla çözme ısrarı Türkiye’yi uçuruma, krize, açlık ve yoksulluğa sürükledi. ‘Bir mermi kaç para?’ diyenler halkın sofrasına ateş düşürdü. Kayyımlar, irade gaspları, siyasi darbeler, emeğe, ekmeğe, alın terine saldırıya dönüştü. Yoksul halkın sırtına vergi ve zam yükü bindiren Hükümet, sıra sermaye çevrelerinin taleplerine gelince kıyakta, teşvikte, vergi borçlarını silmekte sınır tanımıyor. ‘Beşli çete’ başta olmak üzere patron örgütlerinin önüne kırmızı halılar seriliyor. Yangından mal kaçırırcasına yandaşa haksız ihaleler dağıtılıyor. Her açılan köprü ya da otoban yolundan, doğmamış bebeklere borç biçiliyor. Asgari ücret, temel ücrete dönüştürüldü; açlık olağan hale getirildi. Gençler gelecekten umudunu kesti, işsizlik çığ gibi büyüdü, büyüyor. Üretici köylü gübre atmadan mahsul ekiyor, traktöre haciz geliyor.

Pandemi ile beraber ev içi emeği giderek artan kadınlar, işlerinden de ilk ayrılanlar oldu. Yaşlı, çocuk bakımı üzerinde olan kadınlar, hem yeniden üretim alanında hem de üretim alanında giderek eziliyor. İktidarın kadınlara açmış olduğu savaş her gün kadınların öldürülmesi ile sonuçlanıyor. Katiller, tecavüzcüler, çocuk istismarcıları sokaklarda gezerken hayatını savunan kadınlar tutsak ediliyor. Kadınlar tüm bunlara karşı emekleri, bedenleri, kimlikleri, yaşamları için mücadele veriyor. 8 Mart alanları kadınların yoksulluğa, işsizliğe ve kendi yaşamlarına yönelik saldırılara karşı mücadele alanlarına dönüştü.

Toplum tüm bu yıkım karşısında elbette isyan ediyor, 2022 yılı işçi sınıfının grev dalgasıyla başladı. Aralık ayından bu yana 120 fabrika ve işyerinde grevler yapıldı. Pandemi sürecinin başında önemi tartışılan kuryelerin isyanıyla başlayan eylem dalgasında tekstil işçilerinin, metal işçilerinin, gemi söküm işçilerinin direnişleri birbirini izledi. Migros depo işçilerinin zaferi, tüm Türkiye’ye umut oldu. Sağlık emekçileri de greve giderken, belediye ve metal işçileri meydanları doldurdu. Zam dalgasına karşı Türkiye halklarının eylem dalgası da yaşandı. Marmaris’ten Yüksekova’ya, Bodrum’dan Bazid’e kadar binlerce kişi sokaklara çıkıp ‘geçinemiyoruz’ isyanını yükseltti.

Ayağa kalkma günü

1 Mayıs halkın katlanan yoksulluğuna, bitmek bilmez zam dalgasına ve işsizliğe karşı ayağa kalkma günüdür. 1 Mayıs, işçi sınıfı ve yoksul halkın bu gidişata en güçlü şekilde ‘dur’ deme günüdür. 1 Mayıs, bütün mücadeleleri birleştirme ve emekçilerin topyekun olarak soyguncuların, talancıların, sermaye sınıfının karşısına çıkma günüdür. 1 Mayıs Türk, Kürt, Arap her milliyetten işçilerin ve Alevi-Sünni, inanan-inanmayan demeden her kesimden emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Bunun en güçlü örneklerinden birini bu yıl 1 Mayıs’ta Türkiye işçi sınıfı ve halkımız gösterecektir.

İktidar kendi bekasını sürdürmek için halk üzerinde her türden baskıyı artırırken düzen muhalefeti halkı sokaktan geri çekiyor, tüm çözümü sandığa havale ediyor. Oysa son seçim yasası değişikliğinde de görüldüğü üzere ne sandık güvende ne de seçim. Bizler 7 parti ve örgüt olarak, halkımızı ekmek, demokrasi ve özgürlük için 1 Mayıs alanlarını doldurmaya çağırıyoruz. Sermayenin iktidarını değil; halkın iktidarını sağlamanın güvencesi sokaktır, meydanlardır, dayanışmadır, mücadeledir.

Bunu 8 Mart’ta alanları dolduran kadınların direnişi gösterdi. Kürt halkı başta olmak üzere eşitlik ve özgürlük için Newroz alanlarını dolduran yüz binlerin görkemli serhildanı gösterdi. Şimdi 8 Mart’taki kadın direnişinden, Newroz’daki milyonların mücadelesinden ilham alarak 1 Mayıs alanlarını büyük halk denizine çevirme zamanıdır. 1 Mayıs meydanları zeytinin sesiyle, özgürce akan derelerin kardeşliğiyle, doğanın talanına karşı toprağına, havasına, suyuna sahip çıkanların çığlıyla coşacak. Adına uygun olarak 1 Mayıs; yerlisiyle, mültecisiyle tüm işçi ve emekçilerin ortak hak taleplerine sahne olacak.

7 parti ve örgüt olarak 1 Mayıs’ın tüm ülke çapında yaygın ve kitlesel kutlanması için sendika konfederasyonlarına, emek ve meslek örgütlerine çağrıda bulunuyoruz; çalışmalara gecikmeden ve bir an önce başlayalım. 1 Mayıs haftasında fabrika, işyerleri ve mahallelerde kutlamalar gerçekleştirelim. Uluslararası işçi sınıfının ‘1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’, uluslararası sermayeye ve gericiliğe karşı enternasyonal dayanışma ve mücadelenin bir parçası olacaktır.

Tüm halkımızın 1 Mayıs’ını şimdiden kutluyoruz. Haydi 1 Mayıs’a!”

Paylaşın

Yedi Partiden Açıklama: Hileli Seçim Sistemine Karşı Ortak Mücadele

Halkların Demokratik Partisi (HDP) çağrısıyla bir araya gelen Emek Partisi (EMEP), Halkevleri, Emekçi Hareket Partisi (EHP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) tarafından ortak yazılı açıklama yapıldı.

AK Parti ve MHP ortaklığıyla getirilen seçim kanununa dair yapılan açıklamada, “Antidemokratik seçim sistemini kabul etmiyoruz” denildi.

Açıklamada muhalefetin itirazlarına rağmen teklifin Meclis’e getirildiği vurgulanarak, “Toplumsal desteğini kaybeden, halka sefalet, adaletsizlik ve şiddet dışında bir şey sunamayan, iktidar partilerinin masa başı oyunlarla milletvekili sayısını artırma hevesinin bir sonucu olan bu teklif, zaten antidemokratik olan seçim sisteminde seçime katılım, temsilde adalet, eşitlik, denetim gibi sorunları daha da derinleştirecektir. Antidemokratiktir, hukuk dışıdır” denildi.

Mücadeleyi sürdürme kararlığına dikkat çekilen açıklamada, “Aksine, bizler halkımızın çıkarlarını gözeterek her alanda birlikte mücadeleyi büyüterek sürdüreceğiz. Tüm yurttaşlarımızı bir kez daha, iktidarın halka düşman politikalarına, seçimleri güvensiz ve adaletsiz kılmaya çalışma oyunlarına karşı ortak mücadeleye davet ediyoruz” diye kaydedildi.

HDP, SMF, EHP, EMEP, TİP, TÖP ve Halkevleri tarafından yapılan ortak açıklama şöyle: “Seçim kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi, muhalefet partilerinin itirazlarına, seçim güvenliği için oluşturulan demokratik kitle örgütlerinin ve kamuoyunun tepkisine rağmen iktidar vekilleri tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na sunulmuştur.

Toplumsal desteğini kaybeden, halka sefalet, adaletsizlik ve şiddet dışında bir şey sunamayan, iktidar partilerinin masa başı oyunlarla milletvekili sayısını artırma hevesinin bir sonucu olan bu teklif, zaten antidemokratik olan seçim sisteminde seçime katılım, temsilde adalet, eşitlik, denetim gibi sorunları daha da derinleştirecektir. Antidemokratiktir, hukuk dışıdır.

Bu teklif, halkın gerçek sorunları karşısında tek bir adım atmayan iktidarın, konu koltukları olunca nasıl gayretkeş hale gelebildiğini yeniden gözler önüne sermiştir. Partili cumhurbaşkanının seçim yasaklarından muaf tutulmasını, il ve ilçe seçim kurullarında en kıdemli hâkimlerin görev alması uygulamasının terk edilmesini ve baraj sisteminin devamını öngören bu teklif Anayasa’nın 10. 37. ve 67. maddelerine de aykırıdır.

Mücadele birliği

Toplumsal mücadelenin farklı alanlarında eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi, barışı, emeği, adaleti, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve ekolojiyi ortak şekilde savunmak üzere bir araya gelen bizler, AKP-MHP işbirliğiyle geçirilmek istenen bu kanun teklifini kabul etmiyoruz. TBMM’deki geçici çoğunluğuna güvenerek bu anti-demokratik kanunu geçirmek isteyen iktidar partileri, bizim ortak mücadele irademize en ufak bir zarar veremeyecektir. Aksine, bizler halkımızın çıkarlarını gözeterek her alanda birlikte mücadeleyi büyüterek sürdüreceğiz. Tüm yurttaşlarımızı bir kez daha, iktidarın halka düşman politikalarına, seçimleri güvensiz ve adaletsiz kılmaya çalışma oyunlarına karşı ortak mücadeleye davet ediyoruz.”

Paylaşın

EMEP Genel Başkanı Akdeniz: Halk İttifakını Örgütlüyoruz, Geliyoruz

EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, “Bir tarafta Cumhur ittifakı bir tarafta Millet İttifakı. Şimdi yapmaya çalıştıkları şey AKP ve CHP arasına sıkıştırılmış bir seçim yarışı. Bunu reddediyoruz. Üçüncü bir seçeneği, devrimci demokrat halk ittifakını örgütlüyoruz, geliyoruz, geliyoruz arkadaşlar” dedi.

Emek Partisi (EMEP) İstanbul İl Örgütü tarafından Avcılar’da bulunan Violent Balo Davet Salonu’nda dayanışma yemeği düzenlendi. Dayanışma yemeğine çok sayıda siyasi parti ve sendika temsilcilerinin yanı sıra yüzlerce işçi ve emekçi de katıldı.

Evrensel’de yer alan habere göre; Dayanışma gecesinin açılış konuşmasını EMEP İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros yaptı. Etkinliğe katılan konukları selamlayan Barbaros, birlikte mücadele vurgusu yaparak önümüzdeki dönemlerde gerçekleşecek Newroz ve 1 Mayıs etkinliklerine katılım çağrısı yaptı.

Daha sonra söz alan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, 18 Mart’ta Çanakkale’de Anadolu’nun her yerinden insanların yurdunu savunmak için kahramanca omuz omuza dövüştüğünü söylerken “Onları saygı anıyoruz. Ama Osmanlı yönetiminin de bu ülke insanlarını savaşa sürükleyen politikalarını unutmayacağız” dedi. Çanakkale’de açılan köprünün maliyetinin yine halkın sırtına yükleneceğini söyleyen Akdeniz “45 bin araç garantisi veriyorlar. KDV dahil köprüden geçiş ücreti 18 avro. Geçiş garantisi 6 milyar avro. Köprüden geçmeyen araçların maliyeti yine bizlerden, halktan, sizden çıkacak. İşte bunlar Çanakkale diye diye her destandan rant çıkaran tüccarlar şebekesidir. Bunların vatanla milletle bir alakaları yoktur” ifadelerini kullandı.

“Türkiye NATO’dan çıkmak zorundadır”

Rusya ile Ukrayna arasında süren savaşla ilgili “Biz Ukrayna’da, Donbas’ta, Kırım’da gerici emperyal heveslerle işbirliği yapan burjuva yönetimlerine hayır diyoruz. Biz Ukrayna halkının, Donbas halkının, Kırım halkının kendi  kaderini tayin etme hakkını savunuyoruz. Rusya, Ukrayna topraklarını terk etmeli, işgal son bulmalı” dedi. “NATO da emperyalisttir, Amerika da emperyalisttir, AB de Rusya da emperyalisttir. Biz emperyalizme karşı devrim ve sosyalizmin bayrağı diyoruz” diye konuşan Akdeniz, hükümetin iki yüzlü tutum sergilediğini söyleyerek şunları söyledi: “Savaş bütçesi Meclisten geçtiği sürece, Ukrayna’ya SİHA’lar satıldığı sürece NATO’nun truva atı olarak o bölgelerde cirit atmak barışı değil, savaşı getirir. Türkiye’nin garantörlüğü Türkiye’nin savaş bataklığına çekilmesini getirir. NATO’ya karşı barış mücadelesi anti emperyalist olmak zorundadır. Türkiye NATO’dan çıkmak zorundadır. Barışı savunuyorsanız önce NATO’dan çıkacaksınız”

Yaşananların ülke ekonomisine yansımasını da değerlendiren Akdeniz “Memleketi tefecilerin eline düşürdüler. Patronlara faiz cenneti, emekçilere enflasyon cehennemini bu iktidar yarattı. Ülkenin tahıl deposu Konya nerede, ayçiçek diyarı Trakya nerede? Hepsini yabancı şirketlere peşkeş çektiler. Türkiye gıda krizi, açlık kriziyle karşı karşıya. ‘Aman bekleyin seçim gelsin’ demeyeceğiz. Halkın örgütlü gücüyle iş için, ekmek için, demokrasi için meydanlara ineceğiz. Newroz’lardan 1 Mayıslara yüz binler meydanlarda olacak” dedi. Geçtiğimiz ay yüzün üzerinde fabrika ve işyerinde eylemler olduğunu söyleyen Akdeniz “Sorun şu: Bütün bunları nasıl birleştireceğiz? Bir genel grevi, bir genel direnişi nasıl örgütleyeceğiz. İşte bunu yaptığımızda bu düzen siyasetini yapanlar tarihin çöplüğüne gidecekler” dedi. Bugün dünyada ve Türkiye’de en önemli eksikliğin uluslararası işçi sınıfının siyaset sahnesinin göbeğine oturmaması olduğunu söyleyen Akdeniz “Bugün eksiklik işçilerin kendi partilerini güçlendirmeleridir. EMEP’in her bürosu bir mücadele okuludur. Gelin siyasete katılın ve işçi sınıfı nasıl siyaset yaparmış bu burjuva bezirganlara gösterelim” ifadelerini kullandı.

“Üçüncü bir seçeneği, devrimci demokrat halk ittifakını örgütlüyoruz, geliyoruz”

AKP ve MHP’nin Meclise sunduğu seçim yasası teklifini de eleştiren Akdeniz “Sandıkları daha çok korumamız gerekecek. Demokratik iradeyi hep birlikte sahiplenmemiz gerekecek. Eskiden iki kutuplu bir burjuva siyasete Türkiye halklarını mahkum etmek istiyorlardı. Bir tarafta Cumhur ittifakı bir tarafta Millet İttifakı. Şimdi yapmaya çalıştıkları şey AKP ve CHP arasına sıkıştırılmış bir seçim yarışı. Bunu reddediyoruz. Üçüncü bir seçeneği, devrimci demokrat halk ittifakını örgütlüyoruz, geliyoruz, geliyoruz arkadaşlar” dedi.

Basın üzerindeki baskılara dikkat çeken Akdeniz “Evrensel, BirGün, Yeni Yaşam, Cumhuriyete sahip çıkacağız. Basın İlan Kurumu 900 günü aşkın bir süredir Evrensel’e ilan vermiyor. Evrensel baskılara direniyor. Daha çok okuyacağız, okutacağız” dedi.

Eskişehir’de Gezi direnişi eylemleri sırasında polis ve sivil kişilerce darp edilerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın doğum gününü kutlayan Akdeniz, Gezi Davası’nın 21 Mart’ta görülecek 5’inci duruşmasına da çağrı yaparak “Mücella Yapıcı ve arkadaşlarının dava duruşması görülecek. Herkesi Gezi’ye, yargılanan arkadaşlarımıza sahip çıkmaya çağırıyorum” dedi.

Paylaşın

‘Üçüncü Yol İttifakı’ Genişleyecek Mi?

Üçüncü yol arayışı ve yapılan toplantıya ilişkin değerlendirmelerde bulunan EHP Merkez Komitesi üyesi Hakan Öztürk, “Mevcut partiler olarak kalmasın hem siyasi partiler hem de diğer toplumsal hareketler bu yapının içinde olsun diye öneriler var. Bu yapının genişlemesi çok muhtemeldir” dedi.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) çağrısıyla 3’üncü yol arayışı kapsamında 7 partinin 18 Ocak’ta yaptığı ilk toplantının ardından 26 Şubat’ta da ikinci toplantısını yaptı. Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Halkevleri temsilcilerinin katılımıyla yapılan toplantıda “Ortak koordinasyon” kurma, geleceğe dair önemli kararlar alındı.

Mezopotamya Ajansı’ndan Kadir Güney’in haberine göre; toplantıya katınla EHP Merkez Komitesi üyesi Hakan Öztürk, 3’üncü yol arayışı ve yapılan toplantıya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

HDP’nin çağrısıyla yapılan toplantının olumlu ve verimli geçtiğini vurgulayan Öztürk, “İlk toplantı biraz daha ilk görüşlerimizi öğrendiğimiz toplantı oldu. İkinci toplantı ise yaklaşımlarımızı geliştirmeye çalıştık. Türkiye’de yapılması gerekenlere dair değerlendirmeler yapıldı. Toplantıda çeşitli sonuçlara varıldı” dedi.

Toplantıda gündeme gelen konulardan birinin “savaş” olduğunu söyleyen Öztürk, her yerdeki savaşlara karşı çıkılması gerektiğinin altının çizildiğini belirtti. Toplantı gündemlerinden birinin de ekonomik kriz olduğunu anlatan Öztürk, “Ekonomik gidişatın bir ufkunun olmadığı gerçeği görülüyor. Bütün bunlara karşı hem halkta hem de çok belirgin olarak çeşitli sektörlerde örgütlenmiş olan işçi sınıfında önemli çıkışlar var. Bunları dikkate almak gerektiğini düşündük. Buraya dahil olmamış bütün toplumsal hareketlilik yaratan kesimlerle, diğer siyasi oluşumlarla da görüşme, bağ kurma kararı alındı” diye belirtti.

HDP’nin çağrısıyla yapılan 7 partinin bir araya geldiği ikinci toplantının çok verimli geçtiğini belirten EHP Merkez Yürütme Komitesi üyesi Hakan Öztürk, “Kurulacak ‘ortak koordinasyon’ ile önümüzdeki süreç koordine edilecek” dedi.

Toplantı sonrası açıklanan “ortak koordinasyon” kurma kararı kapsamında bir yürütmenin oluşturulduğunu belirten Öztürk, koordinasyonunun çalışmalarına dair şunları söyledi: “Bu yürütme önümüzdeki süreci koordine etmekte çok aktif olacak. Toplantılarımızı organize ederek, bahsedilen konularda daha detaylara girerek etkin bir çalışma yapılacak. Önümüzdeki dönemde hangi politik hedefleri koyarsak koyalım onları hayata geçirmek için üst düzey bir çaba gösterecektir. Toplantılar yapacak ve geniş toplantıları örgütleyecektir. İlk elden düşünülmüş hedefleri organize etmek hayata geçirmek için yürütme çalışmalar yapıyor olacak.”

“Genişlemesi muhtemel”

HDP çağrısıyla parti ve oluşumların bir araya gelmesine toplumun da ilgi gösterdiğini ifade eden Öztürk, buluşmaya dair olumlu bir ilgilinin olduğunu dile getirdi. Öztürk, “Mevcut partiler olarak kalmasın hem siyasi partiler hem de diğer toplumsal hareketler bu yapının içinde olsun diye öneriler var. Bu yapının genişlemesi çok muhtemeldir. İttifak görüşmelerini halk fark etti. Bundan sonra halkın da bu işin içerisine giriyor olması lazım. Sadece siyasetle uğraşanlara birleşin demek yeterli bir olay değildir. Halkın, işçi sınıfının, demokrasi talep edenlerin siyasetin içerisine girmesi gerekir. Onların siyasallaşması gerekir” dedi.

“Güçlendirilmiş parlamenter sistem” çalışması ile 6 partinin bir araya gelmesini de değerlendiren Öztürk, Millet İttifakı’nın demokrasi anlayışının “güçlendirilmiş parlamenter sistem” olduğunu söyledi. Öztürk, “Bunun dışında diyebilecekleri tek bir kelime yok. Ama biz bundan öte bir şey diyebilen bir topluluğuz. Olay sadece parlamentonun olabilmesi değil. Siyasal örgütlenme hakkının olabilmesi, gösteri yürüyüş hakkının olabilmesidir. 6’lı masanın arkasında bir araya gelmişlerin halkla teması, esnafa arada sırada ziyaret etmektir. Fakat bizim şuan ki ittifakımızda bir fiil işçilerin mücadelesini örgütleyen kesimler var, sendikalarda mücadele eden kesimler var. Bu bambaşka bir demokrasi düzeyidir. Onlar demokrasi alemine yeni geldiler” diye belirtti.

İlk adımlarını attıklarını ve görüşlerini sistematize ederek toplumun önüne koyacaklarının altını çizen Öztürk, “Hem seçimlere kadar çok önemli bir mücadeleyi ortaya koyacağız, hem seçimlerde söyleyecek önemli sözlerimiz olacak, hem de seçimlerden sonra bu örgütlülükle, aktif mücadeleye hem de politik programımızı geliştirerek, politik hamleler yapma açısından çok ciddi çabalarımız olacak” dedi.

Paylaşın

Demokrasi İttifakı: Savaşa Karşı Barış, Hemen Şimdi Ve Her Yerde

HDP, EMEP, EHP, Halkevleri, HDP, SMF, TİP ve TÖP’ün oluşturduğu Demokrasi İttifakı, “Savaşa Karşı Barış, Hemen Şimdi ve Her Yerde” başlığıyla Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaşa dair ortak açıklama yaptı.

Haber Merkezi / Donetsk, Lugansk ve Ukrayna’da sivillerin hayatını kaybettiği, halklar yerinden yurdundan edilerek kitlesel göçe maruz kaldığı belirtilen açıklamada, “Bütün savaş ve işgal güçleri bölgeden çekilmeli, halklara kendi kaderini tayin hakkı tanınmalıdır. Emperyalizm ve faşizm, verilen talimatlardan da görüldüğü üzere; nükleer silahları dahi devreye sokacak kadar gözü dönmüş ve çılgındır. Hiroşima, Nagazaki, Vietnam ve Halepçe bu vahşetin tarihsel vesikalarıdır. Bu vahşete seyirci kalmayacağız! Savaşa karşı, barış ve kardeşlik için şimdi seslerimizi yükseltme zamanı!” ifadelerine yer verildi.

“Dünya pandeminin yaralarını sarmaya çalışırken büyük ve yeni bir savaş tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Kapitalizm insanlığın ekmeğini, sağlığını düşünmüyor; enerji ve silah tekellerinin çıkarları için halkların boğazlaştığı yeni bir savaşa alan açıyor.” cümleleriyle başlayan açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı;

Donbas üzerinden tırmanan Ukrayna-Rusya gerilimiyle başlayan savaş ve işgalin arkasında esas olarak bu gerçeklik vardır. Rusya ve ABD öncülüğündeki NATO’nun halkların iradesini yok sayan yayılmacı politikalarının tarafı değiliz. Halklar, bu iki odaktan birine taraf olmak zorunda değildir. Haksız savaşları ve savaşa güç toplama çağrılarını reddediyoruz. Tarafımız barıştır, tarafımız bütün dünyada savaşa karşı ayağa kalkan halklarla aynıdır.

Türkiye’de “Barış hemen şimdi!” diyerek sokaklara çıkan emek ve demokrasi güçlerini selamlıyoruz. Savaş aygıtlarının küresel tahkimatına karşı küresel barışın hayat bulması için tüm halklarımızı alanları doldurmaya çağırıyoruz. Türkiye, 3. Dünya savaşının ateşini fitilleme ihtimali olan bir kamplaşmanın ve çatışmanın tarafı olmamalıdır. Dış politikasında uzunca bir dönemdir küresel ve bölgesel güçlerle işbirliği halinde agresif ve komşu halklarla sürekli çatışma pozisyonunda olan AKP iktidarını uyarıyoruz. Türkiye ne NATO’nun ne de Rusya’nın savaş blokuna dahil edilemez. Barış isteyen halklar da buna geçit vermeyecektir.

Savaş, eşitlik ve insanca bir yaşam için mücadele eden emekçinin düşmanıdır. Savaşların en büyük kaybedeni emekçiler, yoksullar, kadınlar ve gençlerdir. Ülkemizin bütün halkları, işçi ve emekçileri savaşa, militarizme ve şovenizme karşı birleşmelidir. Savaş aynı zamanda demokrasinin düşmanıdır. Diktatörlüğe, otokrasiye, oligarşiye giden en kestirme yol savaşlardır. Savaş kadınlar için daha çok göç, taciz ve tecavüzdür. Savaş doğanın yıkımıdır. Sadece insanların değil tüm canlıların yaşamlarına kast eder. Ülkemizde demokrasi için mücadele eden tüm kesimler savaşa karşı birleşmeli, halkların boğazlanmasından ve savaş baronlarının daha da güçlenmesinden başka hiçbir işe yaramayacak bu savaşı bertaraf etmek için büyük bir dayanışma göstermek demokrasi mücadelesinin zorunlu bir parçasıdır.

Donetsk, Lugansk ve Ukrayna’da siviller hayatını kaybediyor, halklar yerinden yurdundan edilerek kitlesel göçe maruz kalıyor. Bütün savaş ve işgal güçleri bölgeden çekilmeli, halklara kendi kaderini tayin hakkı tanınmalıdır. Emperyalizm ve faşizm, verilen talimatlardan da görüldüğü üzere; nükleer silahları dahi devreye sokacak kadar gözü dönmüş ve çılgındır. Hiroşima, Nagazaki, Vietnam ve Halepçe bu vahşetin tarihsel vesikalarıdır. Bu vahşete seyirci kalmayacağız! Savaşa karşı, barış ve kardeşlik için şimdi seslerimizi yükseltme zamanı!”

Paylaşın

7 Siyasi Partiden Ortak Açıklama: Birlikte Yürümekte Kararlıyız

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP)  çağrısıyla bir araya gelen 7 siyasi parti  ikinci toplantısını yaptı. Ankara’da yapılan toplantıya HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan, Mithat Sancar,  EMEP, TİP, EHP, TÖP, Sosyalist Meclisler Federasyonu ve Halkevleri’nden temsilciler katıldı.

7 siyasi yapının toplantısının ardından EMEP, EHP, Halkevleri, HDP, SMF, TİP ve TÖP’ün imzasıyla ortak açıklama yapıldı. “Ortak mücadele” vurgusu yapılan açıklamada şöyle denildi:

“Bölgede ve küresel düzeyde savaş politikaları giderek artıyor. Ülkemizde ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. Krizin faturası halka kesilirken işçiler, emekçiler ve yoksullar insanca ve onurlu bir yaşam için mücadeleyi yükseltiyor.

Gerek dünyanın içerisinde bulunduğu durum gerekse AKP-MHP iktidarının ülkeyi getirdiği çıkmaz, tam da ortak mücadele etrafında bir araya gelecek güçler için sahada örgütlenmenin ve genişlemenin zeminini her zamankinden daha fazla olanaklı kılıyor.

Savaşa karşı barıştan, sermayenin sömürüsüne karşı emekten, doğanın talanına karşı yaşamdan, eşitlikten, özgürlükten ve demokrasiden yana olan tüm kesimlerle birlikte yürümekte kararlıyız.”

Toplantıda alınan kararlar

  • Savaşa karşı “barış hemen şimdi ve her yerde” iddiasını yükseltmeyi,
  • Ekonomik kriz ve zamlar karşısında insanca bir yaşam hedefini gerçekleştirmeyi,
  • 8 Mart, 21 Mart ve 1 Mayıs mücadele ve dayanışma günlerini hayatın her alanında birlikte örgütlemeyi,
  • Yerel mücadele platformlarını bütün çevrelerle birlikte güçlendirmeyi ve demokratik mücadele deneyimimizi ve birikimimizi yeni toplumsal hareketlerle buluşturmayı,
  • Genişleme çalışmalarını en geniş siyasal ve toplumsal mücadele dinamikleriyle sistematik olarak büyütmeyi karar altına aldık.”

Açıklamanın sonunda, “Bu cinayet, talan ve soygun düzenini birlikte durdurmak ve değiştirmek için ortak mücadele programını hayata geçirmek tarihsel sorumluluğumuzdur. Dayanışma, mücadele ve umutla…” ifadeleri yer aldı.

Paylaşın

‘Üçüncü İttifak’ta Yeni Gelişme: Yeni Partiler Katılabilir

HDP’nin de aralarında bulunduğu sol ve sosyalist partiler 26 Şubat’ta bir araya gelecek. Toplantıda mücadele ortaklığının yol ve yöntemleri ile oluşuma katılma talebinde bulunan partiler konuşulacak.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) çağrısıyla aralarında Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) temsilcileriyle 26 Şubat Cumartesi Günü Ankara’da toplanacak.

HDP’nin çağrısıyla 18 Ocak’ta yapılan ilk toplantının devamı olan bu ikinci toplantıya da siyasi partilerin Genel Başkanları ya da partilerin eş sözcülerinin katılım sağlayacak.

Berivan Altan’ın Mezopotamya Ajansı’nda yer alan haberine göre, HDP Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar imzasıyla gönderilen davetiyede, mücadele ortaklığı noktasında alınan kararların hayata geçirilmesi için yol ve yöntemleri belirlemeye yönelik ikinci toplantı çağrısı yapıldı.

Ankara’da yapılacak ikinci toplantıda mücadele ortaklığının yol ve yöntemlerinin tartışılması yanı sıra bir sekreterya ve yahut koordinasyon yapısının oluşturulması da konuşulacak.

Bir önceki toplantı da mücadele ortaklığının genişlemesine yönelik de çalışmalar olacağı vurgulanmıştı. Bu kapsamda mücadele ortaklığına katılım talebinde bulunan partilerin ve örgütlere dair değerlendirme de aynı toplantıda yapılacak.

Düzenli görüşmelere devam kararı 

Ankara’da 18 Ocak’ta yapılan ilk toplantının ardından aralarında TKP’nin de bulunduğu 8 parti imzasıyla yayınlanan açıklamada, “Ortak mücadeleyi sürdürmeyi, bu mücadele zeminlerini çoğaltmayı ve güçlendirmeyi, Ortak mücadele konularını belirlemek, bunları hayata geçirmeye yönelik içerik, yöntem ve takvimi oluşturmak için düzenli görüşmelere devam etmeyi, mevcut katılımla kendini sınırlamayan, ortak mücadelenin Türkiye’nin bütün demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçlerini kapsayacak şekilde genişletilmesini hedeflemeyi karar altına aldık.

Türkiye’nin bütün ezilenleri, ötekileştirilenleri, mağdurları, emekçileri, kadınları, gençleri ve ekoloji mücadelesi verenleri ile en geniş demokrasi, eşit yurttaşlık ve mücadele ortaklığını kurmanın yol ve yönetmelerini konuşmaya devam edeceğiz. Demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçler olarak üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmeye kararlıyız” denilmişti.

İlk toplantı sonucunda yeni bir buluşma yapılacağı belirtilmesine rağmen TKP, “demokrasi ittifakı” tanımından rahatsız olduklarını belirterek, 2’nci toplantıya katılmama kararı aldı.

Paylaşın