Babacan’dan Erdoğan Ve Bahçeli’ye: Seçim Meydanda Kazanılır

Partisinin İzmir il kongresine yaptığı konuşmada, iktidarın seçim kanunu değişikliği girişimlerini eleştiren DEVA Lideri Babacan, “Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli masa başı formüllerle jübile seçimlerine nasıl gireceklerini konuşmuşlar. İkisinin de jübilesi olacak.” dedi.

Haber Merkezi / Erdoğan ve Sayın Bahçeli’ye seslenen Babacan, “Sizin entrikalarınız bize vız gelir. Seçim meydanda kazanılır. Hodri meydan. Çıkın meydana. Sizin gücünüz; Türkiye’nin köklü demokrasisini yok etmeye yetmeyecek. Türkiye’yi daha fazla aşağı çekmenize izin vermeyeceğiz. İlk seçimden hemen sonra Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i inşa edeceğiz. Ülkemizi özgürlükle, adaletle ve zenginlikle buluşturacağız. Engelleyemeye gücünüz yetmeyecek.” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin İzmir il kongresinde konuştu. Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli masa başı formüllerle jübile seçimlerine nasıl gireceklerini konuşmuşlar. İkisinin de jübilesi olacak. Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum: Sizin entrikalarınız bize vız gelir. Seçim meydanda kazanılır. Hodri meydan. Çıkın meydana. Sizin gücünüz; Türkiye’nin köklü demokrasisini yok etmeye yetmeyecek. Türkiye’yi daha fazla aşağı çekmenize izin vermeyeceğiz. İlk seçimden hemen sonra Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i inşa edeceğiz. Ülkemizi özgürlükle, adaletle ve zenginlikle buluşturacağız. Engelleyemeye gücünüz yetmeyecek.

Zannediyorlar ki önümüzdeki seçim sonuçları 2018 sonuçları gibi olacak. Bana soruyorlar, ‘Hükûmet sizi mi hedef aldı?’ diyorlar. Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarını dinlersek öyle görünüyor ama bizi hedef almak kolay değil. Çünkü biz yerinde duran bir hedef değiliz. Hızla ileriye koşan, hareketli bir hedefiz. Bugün adım atıyorlar, seneye işliyor. Bir sene sonra DEVA Partisi’nin nereye geleceğini hesaplayamıyorlar.

“Bu millet 90’lı yılların yıkımlarını unutmadı”

Ekonomik kriz veya faili meçhul cinayetler dönemi denilince ilk akla gelen bazı isimlerden medet umar hale gelmişler. Enerjinize yazık. Bu millet, 90’lı yılların siyasi yıkımlarını unutmadı, unutmayacak. 90’lı yılların karanlığında, ülkenin doğusunda kol gezen Beyaz Torosları, ülkenin batısında katledilen aydınları ve gazetecileri, Manisa’da gençler için kurulan işkencehaneleri unutmayacak.

Devletin içinde, hukuka aykırı faaliyet yürüten şebekeler bir gün mutlaka temizlenecek. Cirit atıyorlar şimdi. Mafyalar, çeteler sardı etrafı. Ülkeyi yönetenler iç içe çalışıyorlar. Hiçbir masum vatandaşımız, boğazında düğümlenen acısıyla yaşamayacak bu ülkede. Bundan birkaç ay önce, bir mafya liderinin, çete benzeri yapılanmalarla ilgili anlatılarını hep beraber izledik. Kararlı bir siyasi irade iş başına geçtiğinde, böylesine hukuk dışı faaliyetlere asla geçit verilmeyecek.

Devletin resmî belgelerinde dahi kayda geçen Gladyo ve benzeri çetelerden mutlaka hesap sorulacak. Bu hesabı, ‘bağımsız ve tarafsız yargı’ soracak. Devlet her türlü hukuksuzluğa karşı, hukuk içinde kalarak mücadele verir. Karşınızda çete de olsa, mafya da olsa, terör örgütü de olsa, devlet bunlara karşı mücadelesini, devlete yakışır şekilde hukuk içerisinde verir. ‘Bağımsız ve tarafsız yargı’nın altını özellikle çiziyorum. Hukuka aykırı işler yapanlar; demokrasimize kast eden, hukuk sistemimizi felç eden FETÖ’nün bulandırdığı suda temizlenemezler. Biz, öncelikle yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını tesis edeceğiz. Kurunun yanında yaşı yakmadan, masum tek bir vatandaşımızın haksız yere ceza çekmesine razı gelmeden adaleti tesis edeceğiz.

“Ya el ele verip özgürleşeceğiz ya da otokrat rejim perçinleşecek”

Ülkemiz şu anda, son derece önemli bir yol ayrımında. Ya 84 milyon el ele verip özgürleşeceğiz ya da bu otokrat rejim memleketimize iyice perçinleşecek. Ya Türkiye’yi hep beraber bir hukuk devleti yapacağız ya da iktidardaki otoriter ortaklığın ülkemizi sefalete sürüklemesine seyirci kalacağız. Ya Türkiye’yi tam demokrasi rotasına sokacağız ya da demokrasimizden eser kalmayacak.

Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli; gençler, buldukları ilk fırsatta, kendilerine başka bir ülkede hayat kurmayı istiyorlar. Var mı bir cevabınız? Gençler, ‘Harçlıklarımızla sokağa çıkmak, bir kafede oturmak, sinemaya gitmek mümkün değil artık’ diyor. ‘Sosyal medyada düşüncemi açıkladığımda kapıma polis dayanmasından, ileride iş bulamamaktan korkuyorum’ diyor. ‘Emeğim mülakatlarda çöp oluyor, torpil yoksa iş yok’ diyor. Var mı bir cevabınız?

Avrupa’nın kapıları Türkiye’ye ne zaman açılır? Kendi anayasasını çiğneyen, hukukun üstünlüğünü yerle bir eden bu zihniyeti iktidardan gönderdiğimizde, Avrupa Birliği’nin kapıları tekrar açılır. Kadrolarımıza güveniyoruz. Türkiye’yi, Avrupa Birliği sürecine yeniden sokacak siyasi aklın DEVA Partisi’nde olduğunu biliyoruz.”

Paylaşın

Babacan: Ülkeyi İflas Ettirdiler, Eski Defterleri Karıştırıyorlar

Partisinin Balıkesir Sındırgı’daki ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan, “Siz partili ve taraflı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kedi olalı bir fare tuttuğunu gördünüz mü? Yok… Onun için Cumhurbaşkanı sürekli eski defterleri karıştırıp duruyor. Aynı müflis tüccar gibi. Demirel’in tabiriyle, dünün güneşiyle bugünün çamaşırını kurutmaya çalışan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Tüm yetkiyi tek elde topladığınızdan bu yana ne yaptığınızı onu anlatın.” dedi.

Haber Merkezi / “Sayın Erdoğan son dönemde bozuk bir plak gibi tutturdu. ‘Bu yolları, köprüleri biz yapıyoruz, muhalefet bu projelere son verecek’ diyor. Herhalde rüya gördü, kendi rüyasıyla kavga ediyor” diyen Babacan şu ifadeleri kullandı:

Dün 1915 Çanakkale Köprüsü açıldı. Evet, önemli bir proje. Vatana millete hayırlı olsun. Ancak, 45 bin araç geçişi ve araç başına da 16 euro geçiş ücreti taahhüdüyle yapılabildi. Gerçekten bir yarışma olsaydı, o proje üç beş kişiden zarfta teklif alarak değil açık bir ihaleyle yapılsaydı, çok daha düşük bir garanti bedeli ve geçiş ücretiyle yapılabilirdi. Hem büyük proje yapacaksın hem de ucuza mâl edeceksin. Maharet orada.

Yap-işlet-devret projelerinin tamamını DEVA Partisi iktidarının ilk 90 gününde teknik, idari, hukuki ve yasama denetimine tabi tutacağız. Kamu Özel İşbirliği yöntemini, makul bir nakit akışı üreten projelerle sınırlayacağız. Eğitim sağlık gibi alanlarda bu modelin kullanılmasına izin vermeyeceğiz.

“Siz partili ve taraflı cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kedi olalı bir fare tuttuğunu gördünüz mü?” diye soran Babacan, “ Yok… Onun için Cumhurbaşkanı sürekli eski defterleri karıştırıp duruyor. Aynı müflis tüccar gibi. Demirel’in tabiriyle, dünün güneşiyle bugünün çamaşırını kurutmaya çalışan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Tüm yetkiyi tek elde topladığınızdan bu yana ne yaptınız onu anlatın” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Balıkesir’de partisinin Sındırgı ilçe kongresinde konuştu. Babacan şu ifadeleri kullandı;

“Sayın Erdoğan son dönemde bozuk bir plak gibi tutturdu. ‘Bu yolları, köprüleri biz yapıyoruz, muhalefet bu projelere son verecek’ diyor. Herhalde rüya gördü, kendi rüyasıyla kavga ediyor. DEVA Partisi Türkiye’nin layık olduğu en büyük projeleri yapabilecek tek partidir. Biz çok daha büyük projeleri, çok daha ucuza mal ederiz. Milletimizin vergilerini bir avuç müteahhide peşkeş çekmeyiz. Devletin de milletin de kazıklanmasına izin vermeyiz.

Dün 1915 Çanakkale Köprüsü açıldı. Evet, önemli bir proje. Vatana millete hayırlı olsun. Ancak, 45 bin araç geçişi ve araç başına da 16 avro geçiş ücreti taahhüdüyle yapılabildi. Gerçekten bir yarışma olsaydı, o proje üç beş kişiden zarfta teklif alarak değil açık bir ihaleyle yapılsaydı, çok daha düşük bir garanti bedeli ve geçiş ücretiyle yapılabilirdi. Hem büyük proje yapacaksın hem de ucuza mâl edeceksin. Maharet orada.

Yap-işlet-devret projelerinin tamamını DEVA Partisi iktidarının ilk 90 gününde teknik, idari, hukuki ve yasama denetimine tabi tutacağız. Kamu Özel İşbirliği yöntemini, makul bir nakit akışı üreten projelerle sınırlayacağız. Eğitim sağlık gibi alanlarda bu modelin kullanılmasına izin vermeyeceğiz.

Bu projelerin ortak akılla ve tüm paydaşların katılımıyla gerçekleştirilmesini sağlayacağız. Şeffaf ve açık ihale usulüyle sağlıklı bir yatırım ortamı oluşturacağız. Bu projeler nedeniyle kamunun yapacağı harcamaları, şeffaf bir şekilde ve periyodik olarak kamuoyuyla paylaşacağız.

Bu aralar iktidarın 1990’lardan çıkarıp getirdiği bazı siyasetçiler var. Hani meydanlarda ‘iki anahtar’ diye oy isteyip, sonra vatandaşın cebindeki parayı hiç edenler. Ülkeyi yönetmeye çalışan otoriter ittifaka hatırlatmak isterim: Seçim yasasındaki oynamalarla, Beyaz Torosların gölgesinde siyaset yapanlarla, ülke ekonomisini mahveden o 90 model siyasetçilerle durumu kurtaracağınızı zannetmeyin.

Hiçbir şey DEVA Partisi’nin yükselişini durduramayacak. Seçimi kazanmak için entrikanın peşinde koşanlara sesleniyorum: Elinizden geleni ardınıza koymayın. DEVA Partisi’nin damlaları sel oluyor. Bu selin karşısında hiçbir baraj duramayacak. Hiçbir şey, zamanı gelmiş bir fikir kadar güçlü değildir. DEVA fikrinin zamanı gelmiştir. Önümüzdeki ilk seçimde bu otoriter ittifakın irili ufaklı tüm ortaklarıyla da yancılarıyla da vedalaşacağız.”

“Ülkeyi iflas ettirdiler, eski defterleri karıştırıyorlar”

Siz partili ve taraflı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kedi olalı bir fare tuttuğunu gördünüz mü? Yok… Onun için Cumhurbaşkanı sürekli eski defterleri karıştırıp duruyor. Aynı müflis tüccar gibi. Demirel’in tabiriyle, dünün güneşiyle bugünün çamaşırını kurutmaya çalışan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Tüm yetkiyi tek elde topladığınızdan bu yana ne yaptığınızı onu anlatın.

‘Bütün dünyada enflasyon yükseldi’ diyor. Japonya, enflasyon yüzde 2’ye çıktı diye panik şu anda. Avrupa, Amerika yüzde 5’i, yüzde 6’yı, yüzde 7’yi görünce ’40 yılın en yüksek enflasyonu’ diyor. Adamların bir yıllık enflasyonunu Türkiye’de 15 günde yaşıyoruz. Türkiye’deki mazot ve benzin fiyatları sadece petrolün varil fiyatı kadar artsaydı, bugün en fazla 9-10 liraydı. Türkiye’de döviz kuru ikiye katladı. Onun için mazot, benzin bugün 20 liraya, 23 liraya satılıyor.

İki gün önce hazine dolar bazında yüzde 8,8 ile borçlandı. Avrupa’da eksi faiz varken, Amerika’da faizler yüzde 1 civarındayken bu millete dolar cinsinden yüzde 8,8 faiz ödetmek yazık değil mi? Talimat ver de düşsün o faiz. Kendisine bağlı Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nden bahsediyoruz. Ticari kredi faizleri yüzde 30’u geçti. Talimat versin de düşürsün. İhtiyaç kredilerinin faizi yüzde 25-30 arasında değişiyor. ‘Tek imzayla her şeyi yapacağım’ dedi, yapsın.

Ülkenin ekonomisini yönettiğini zannedenler, sözüm ona bakanlık yapanlar Sındırgı’da 20 metrekarelik bir dükkânı işletecek beceriye, bilgiye sahip değil. Rafı dolu, sıfır borçla bir dükkânı emanet edin; bir senede batırırlar. Bunu beceremeyecek insanlar ülkeyi yönetmeye çalışıyor.”

Paylaşın

Babacan: Erdoğan Ve Bahçeli Kendi Kazdıkları Kuyuya Düşecek

Cumhur İttifakı’nın Meclis’e sunduğu seçim yasasını değerlendiren DEVA Lideri Babacan, “Açık açık ifade ediyorum. Erdoğan ve Bahçeli, kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşecek. Seçim günü geldiğinde, halkımızın iradesi, her türlü siyaset mühendisliği ürünü formülü yıkıp geçecek.” dedi.

Haber Merkezi / Babacan, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “Biz sadece ve sadece halkımızın sağduyusuna güvenerek bu yola çıktık. Halkımızın yoğun ilgi ve teveccühüyle de yolumuza devam ediyoruz. Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum: Masa başında üretilen formüllerle, entrikalarla seçim kazanılmaz. Seçim meydanda kazanılır. Onun için Erdoğan ve Bahçeli’ye hodri meydan diyorum.” ifadelerini kullandı.

Babacan, açıklamasının devamında, “Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli baş başa verip, jübile seçimlerine nasıl gireceklerini konuşmuşlar. Ancak, görünen köy kılavuz istemez. Sonuç şimdiden ülkemize hayırlı olsun. Önümüzdeki seçimler, Sayın Bahçeli’nin çeyrek yüzyıllık genel başkanlık kariyerinin de jübilesi olacak. Biz kendilerini, er ya da geç, kendilerine yakışan bir şekilde uğurlayacağız. Ardından, ülkemizi en kısa sürede, huzura, zenginliğe ve adalete kavuşturacağız. Önümüzdeki seçimler, devletin elindeki tüm imkanların, iktidardaki parti lehine seferber edildiği son seçim olacak.

İktidar ortaklarının aklına harita mühendisliği yapmak gelmiş. Seçimi, mevcut kurallarla artık kazanamayacaklarını nihayet anladıkları için, seçimin kurallarını değiştirme gayretine düşmüşler.Fakat yine yanılıyorlar! Çünkü seçimi, mevcut seçim sistemi yüzünden kaybedeceklerini zannediyorlar. Oysa kaybetmelerinin asıl nedeni, seçim sistemi falan değil. Kaybedecek olmalarının asıl nedeni, evirilip içine düştükleri zihniyet. Kaybeden kendi zihniyetleri, bu otoriter zihniyet olacak.” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuştu. Babacan’ın gündeminde seçim kanunu tasarısı, dış politikadaki diplomasi trafiği ve aile hekimlerinin talepleri vardı. Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Seçim yasalarıyla oynamaktan medet umanlar, halkın çoktan vermiş olduğu bir kararla inatlaşmaya çalışıyorlar. Beyhude. Halkın desteğini kaybedip, seçimi matematik formülleriyle kazanacaklarını zannediyorlar. Vay yavrum vay… Uğraşsınlar, mümkün değil. Açık açık ifade ediyorum. Erdoğan ve Bahçeli, kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşecek. Seçim günü geldiğinde, halkımızın iradesi, her türlü siyaset mühendisliği ürünü formülü yıkıp geçecek.

Biz sadece ve sadece halkımızın sağduyusuna güvenerek bu yola çıktık. Halkımızın yoğun ilgi ve teveccühüyle de yolumuza devam ediyoruz. Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum: Masa başında üretilen formüllerle, entrikalarla seçim kazanılmaz. Seçim meydanda kazanılır. Onun için Erdoğan ve Bahçeli’ye hodri meydan diyorum.

‘Jübile seçimlerine nasıl gireceklerini konuşmuşlar’

Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli baş başa verip, jübile seçimlerine nasıl gireceklerini konuşmuşlar. Ancak, görünen köy kılavuz istemez. Sonuç şimdiden ülkemize hayırlı olsun. Önümüzdeki seçimler, Sayın Bahçeli’nin çeyrek yüzyıllık genel başkanlık kariyerinin de jübilesi olacak. Biz kendilerini, er ya da geç, kendilerine yakışan bir şekilde uğurlayacağız. Ardından, ülkemizi en kısa sürede, huzura, zenginliğe ve adalete kavuşturacağız. Önümüzdeki seçimler, devletin elindeki tüm imkanların, iktidardaki parti lehine seferber edildiği son seçim olacak.

İktidar ortaklarının aklına harita mühendisliği yapmak gelmiş. Seçimi, mevcut kurallarla artık kazanamayacaklarını nihayet anladıkları için, seçimin kurallarını değiştirme gayretine düşmüşler. Fakat yine yanılıyorlar! Çünkü seçimi, mevcut seçim sistemi yüzünden kaybedeceklerini zannediyorlar. Oysa kaybetmelerinin asıl nedeni, seçim sistemi falan değil. Kaybedecek olmalarının asıl nedeni, evirilip içine düştükleri zihniyet. Kaybeden kendi zihniyetleri, bu otoriter zihniyet olacak.

Ukrayna’da yaşanan gelişmeler nedeniyle, diplomaside yoğun bir trafiğin yaşandığı günlerden geçiyoruz. Dış politikanın, günübirlikçi zihniyete terk edilemeyecek kadar önemli bir konu olduğu bir dönemden geçmekteyiz. Dış politikanın, bir kişinin duygu ve dürtüleriyle yönetilemeyeceği bir dönemdeyiz. Bu nedenle, başta Avrupa Birliği ve NATO ülkeleri olmak üzere, diğer devletlerle yürütülen görüşmeleri çok yakından takip ediyoruz. Uluslararası alanda, ülkemizin ağırlığına duyulan ihtiyacın arttığı bir dönemde; iktidardaki zihniyetin kapasitesinin küresel gelişmeleri taşıyamaya yetmediğini görüyoruz.

‘Türkiye’yi AB sürecine yeniden sokacak siyasi akıl DEVA Partisi’nde’

Türkiye’yi, Avrupa Birliği sürecine yeniden sokacak siyasi aklın DEVA Partisi’nde olduğu özgüveniyle hareket ediyoruz. Tam demokrasiye varacağımız bu rotada vatandaşlarımızın hukuk güvenliğini ve refahını yükselteceğiz. Avrupa’yla ekonomik iş birliğimizi güçlendirerek, Avrupa ülkelerinden ülkemize akacak doğrudan yatırımların artmasını sağlayacağız. Asya’yla, Afrika’yla, tüm dünya coğrafyasıyla iyi ilişkilere dayanan bir anlayışla ülkemizin çıkarlarını koruyacağız.

Sağlık sistemini yönetmenin en iyi yolu, insanların hastalığa yakalanmasını önleyecek tedbirleri baştan alabilmektir. Koruyucu hekimlik sistemi güçlendirilmelidir. Hastanelerin üzerindeki yük hafifletilmeli, sağlık çalışmalarında gereken kaynaklar ve verimlilik arttırılmalıdır. Hükûmete, hekimleri hedef alan tüm eylem ve söylemi terk etmesi gerektiğini söylüyoruz. Sağlık hizmetleri geriye gidiyorsa tek sebebi kötü yönetimdir. Kimse suçu sağlık çalışanlarımıza ve hekimlerimize atmaya çalışmasın. Bu çağrımın bir numaralı muhatabının Sayın Erdoğan olduğunu ve dün yine kürsüden hekimlere nefret boca eden Bahçeli olduğunu tekrar ifade etmek istiyorum.

İnanıyorum ki önümüzdeki 14 Martlar hekimlerimizin eylem değil bayram yapacağı bir gün olacak. Önümüzdeki yıllar sağlık çalışanlarımızın insanca yaşadığı yıllar olacak. Aile hekimlerinin iş güvencelerini ortadan kaldıran, sözleşmelerinin feshini kolaylaştıran ve ifade özgürlüklerini kısıtlayan Ceza Yönetmeliği’nin derhal değiştirilmesi gerektiğini söylüyoruz.”

Paylaşın

Gelecek Partisi’nden Dikkat Çeken ‘Cumhurbaşkanı Adayı’ İddiası

Millet İttifakı ve yeni kurulan partilerin ortak Cumhurbaşkanı Adayı kim olacak sorusu gündemden düşmüyor. CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ile DEVA Partisi’nden oluşan 6’lı masa parlamenter sisteme dönüş için bir araya gelirken, son olarak CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayının 6 parti liderinden biri olduğunu belirtmesi yeni polemiklere yol açtı.

Flash TV’de Gizem Fidan’ın konuğu olan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Gözel, Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili olarak çarpıcı bir iddiada bulundu. Mustafa Gözel, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı Ahmet Davutoğlu” cevabını verdi.

İşte o diyalog; 

Peki şöyle bir soru sormak isterim belki de önemli bir bilgi aktarırsınız bize. Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?

Yani Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı Ahmet Davutoğlu. Bu ifadeleri okuduğum zaman ben bir gelecek Partili olarak bunu anlarım. Çünkü demiş ki devlet tecrübesi olacak, tarafsız yaklaşacak vesaire… Bana göre benim partimin lideri bu özellikleri haiz. Tabi ki yani her parti kendi liderini doğal olarak Cumhurbaşkanı adayı olarak görmek ister, isteyecektir de. Bizim de doğal Cumhurbaşkanı adayımız bizim açımızdan Ahmet Davutoğlu’dur.

Ahmet Davutoğlu Cumhurbaşkanlığı adaylığına konusunda nasıl yaklaşıyor. Gelecek Partisi içerisinde böyle duyumlar var mı?

Şimdi şöyle, partilerin talebi her zaman budur. Liderlerini orada en üst makam neredeyse orada görmek isterler.  Biz de zaman zaman bunları konuşuyoruz. Ama az önce bahsettiğim gibi nereye oturacağını dahi arka planda tutan bir liderin şu anda ben Cumhurbaşkanı olayım gibi bir hususta da asla böyle bir diretmesi olmaz.

Tabi gönlümüzden geçer. Ama şu anda önemli olan sayın Kılıçdaroğlu’nun da bahsettiği gibi 6 partinin veya başka bileşenlerde katılırsa, o geniş mutabakatın üstünde uzlaştığı ve memleketin faydasına olacak isim kimse onun aday olmasıdır. Şayet başka bir isim belirlenir ise Sayın Genel Başkanımız da bu konuda destek verecektir, feragat edecektir aday olma hakkından.

Olması gerekenin de eğer bu mutabakat devam ederse bütün genel başkanlar açısından da veya bütün adaylık düşünen unsurlar açısından da böyle olduğunu düşünüyorum. Liderlerden birisi olabilir, dışarıdan birisi de olabilir. Mutabakat sağlanan isme karşı herkesin fedakârlık gösterip destek vermesi ve memleketin hayrına neyse o konuda adım atması gerekir diye düşünüyorum.”

Paylaşın

Babacan: Tek Adam Rejimleri; İstikrarsızlık Ve Yoksulluk Anlamına Gelir

Partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında konuşan DEVA Lideri Babacan, “Putin’i kendine rol model olarak alan Sayın Erdoğan’ı gözledik. Bugün geldiğimiz noktada Putin, iktidarın bir kişinin elinde toplanmasının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığının bir örneği oldu. İstihbarat biriminin başındaki kişiyi kendi istediğini söyletene kadar yerin dibine batırdı.” dedi.

Haber Merkezi / Ali Babacan, konuşmasının devamında, “Tek adam rejimlerinin, istikrarsızlık ve yoksulluk anlamına geldiği bir kez daha gözler önüne sermiş durumdayız. Sözüm ona güçlü liderlerin, kendi ülkesine, halkına ve dünyaya ne büyük bedeller ödettiğini çok net, canlı olarak gördük, görüyoruz. İşte o yüzden biz bu sisteme format atacağız. Bu sistemi silip, özgür ve demokratik bir hukuk devleti kuracağız.” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuştu. Partisinin kuruluşunun ikinci yıl dönümünü kutlayan Babacan’ın gündeminde Erdoğan’ın sözleri vardı. Babacan şu ifadeleri kullandı:

“DEVA Partisi’nin kuruluşu herhangi bir olay değildir. 9 Mart 2020 günü, önümüzdeki on yılların takvim yapraklarına Türkiye’nin dönüm noktası olarak geçecektir. Çünkü DEVA Partisi’nin kuruluşu; krizlere ‘yeter artık’ diyerek ‘istikrarlı günlere’ kavuşmak isteyen kadroların harekete geçişidir. DEVA Partisi; kayırmacılığa karşı hakkaniyetin sesidir. DEVA Partisi; Türkiye’nin gece yarısı karanlığında, keyfi kararlarla, bir çadır devleti gibi yönetilmesini, içine sindiremeyenlerin hareketidir. Bizim davamız adalet davasıdır.

DEVA Partisi’nin üye sayısını bir yılda 5’e katlayarak, tarihi bir başarının altına imzamızı attık.Birinci yaşımızda 25 bin olan üye sayımızı, ikinci yaşımızı doldurduğumuz bugün 131 bine yükselttik. Altı ayrı alanda eylem planlarımızı açıkladık.  Şairin dediği gibi, ‘içimizde bir iş görmenin saadetiyle’ ilerliyoruz. Kadrolar hazır, çözümler hazır, bu pazar seçim olsa DEVA hazır.

Krizlerin ortağı Bahçeli, grup toplantısına giderken arabasının camından afişimizi okumuş. ‘Pazar günü seçim yok’ demiş. Hızlı geçerken anlamadı mı, Türkçe sorunu mu var onu anlamadık ama ‘Önümüzdeki pazar günü seçim yapılacak’ demedik. Seçim yapılsa hazırız diyoruz. Tabii dikkatini çeken kelime muhtemelen ‘seçim’. Çünkü siyasetle tek ilgisi seçim günleri… Erken seçim çağrısında bulunup ondan sonra kayboluyor. Sayın Bahçeli; Türkiye’nin hangi sorununu nasıl çözeceğinizi çıkın anlatın. Ama hamaset, küfür, hakaret, aşağılama, boş laf kullanmadan, temiz bir dille anlatın.

Babacan’dan Erdoğan’a art arda yanıtlar

Dikkat edin, her defasında sayısı sınırlı bir toplum kesimini hedef alıyor. 84 milyon vatandaşı, sayısı sınırlı olan gruba karşı kışkırtıyor. Neymiş? Doktorlar özel sektöre geçmek istiyormuş. Özel sektörü bırakın. Bu ülkenin doktorları mümkünse başka bir ülkede çalışmak istiyorlar. Kendilerine ve mesleklerine saygı duyan hükûmetlerin olduğu ülkelere gitmek istiyorlar. ‘Giderlerse gitsinler’ diyor. Düşün şu doktorların yakasından. Bu ülkede ‘sağlıkta şiddet’ diye bir sorun varsa, bunun en önemli sebeplerinden birisi Sayın Erdoğan’ın sürekli doktorlarımızı ve hekimlik mesleğini küçümseyen tutumudur.

Biz, hekimlerimizi ve tüm sağlık çalışanlarımızı, onurlu bir hayat için verdikleri bu mücadelede, sonuna kadar destekliyoruz. Uzun nöbetlerle, ağır çalışma koşullarıyla sistemin tüm yükünün sağlık çalışanlarımızın omuzlarında olduğunu biliyoruz. Dönüp bir teşekkür et. Bu insanlar pandemi döneminde gece gündüz demedi. Kendi canını, ailesinin, küçük çocuğunun sağlığını riske atarak hayat kurtarmak için mücadele etti.

Doktorlar dahil olmak üzere tüm vatandaşlarımızın, maddi ve manevi kaygılar hissetmeden yaşama hakkı vardır. Sene olmuş 2022. Biz, ülkenin Cumhurbaşkanı’na, insanların hayat pahalılığı karşısında ezilmeden yaşaması, işinden zevk alarak çalışması, çoluğuyla çocuğuyla vakit geçirecek zamanın da olması gerektiğini anlatıyoruz. Gidecek olan hekimler değil, kendisi.

28 Şubat ittifakı diye bir şey uydurdu. Sağına Bahçeli’yi, soluna Perinçek’i alan sensin. 28 Şubatçıyı sağında solunda taşıyan sensin. Hatta ‘Bu ittifakın rotasını biz çiziyoruz’ diyorlar. AK Parti yanına Bahçeli’yi almasa iktidar olabiliyor mu? Koalisyona laf ediyor, kendisi koalisyonla idare ediyor. Sadece algı yönetimi.

‘Kur korumalı mevduat hesaplarında 550 milyar liraya ulaştık’ diyor. Aferin, bu ülkeyi batırma projesini büyütmüş… Kur korumalı mevduat hesabı diye davul zurna çala çala getirdikleri sistem. Yüzde 6’lık kur artışı sebebiyle mevduat sahiplerine ödenecek para 33 milyar. Bu ülkenin bütün tarımına verilecek desteğin tamamı 29 milyar. Niye az sayıda mevduat sahibini koruyorsunuz da çiftçimizi koruyamıyorsunuz?

‘Ekonomimiz yüzde 11 büyüdü’ diyor fakat gruptan fazla alkış yok. Kendi milletvekilleri ‘Ne zaman büyüdük’ diye bakıyor. Kendi açıkladıklarına kendileri inanmıyor. Yüzde 100-150 enflasyonun üzerinde refahı artan kaç kişi var? Beştepe ve etrafındakilerin şahsi ekonomisi büyümüş olabilir, vatandaşımızın ekonomisi küçüldü. Asgari ücretin satın alma gücü ortada.

‘Büyük projelere son verecekler’ demiş. Hiç merak etmeyin. Biz Türkiye’nin layık olduğu en büyük altyapı projelerini yaparız. Üstelik sizden de çok daha ucuza mâl ederiz. Milyar dolarlık projeleri iki üç kişiden telefonla davetle yapmayız. Bunu siz yaparsınız. Büyük proje güçlü ekonomiyle olur.

‘Bunlar ülkeyi IMF’ye teslim edecekler’ diyor. Ya IMF’ye son taksiti ben ödedim. O sürecin zorluğunu yaşayan kadroyuz. Siz ne yapıyorsunuz? 4.5 milyar dolar için gidip 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün arkasında olduğunu iddia ettiğiniz Birleşik Arap Emirlikleri ile sarmaş dolaş olmuyor musunuz? ‘Bunlar IMF ile iş yapacak’ diyen kendisi gidip 3 milyar dolar oradan, 5 milyar dolar oradan para toplamaya çalışmıyor mu? Kapı kapı SWAP dileniyor.

Çıkmış hâlâ stokçularla kavga ediyor. Her gün enflasyonun suçlusunu arıyor. Aynaya baksa yetecek. Sayın Erdoğan, eğri oturup doğru konuşalım. Farkında olmayabilirsiniz ama vatandaşlarımız bu kadar pahalanmış ürünleri almaya meraklı değil. Sadece daha fazla zam geleceğinden korktukları için kuyruklar oluşturuyorlar. Bugün raflarda var, yarın bulamazsam diye endişe ettikleri için sırada bekliyorlar. Cebinde parası olmayan, kuyrukta bekleyenlere imreniyor. Vatandaş sizin fiyatları indiremeyeceğinizi biliyor. Güvenini kaybettiğiniz insanlar seçimlerde, sizi müsait bir yerde indirecekler.”

“Tek adam rejimleri; istikrarsızlık ve yoksulluk anlamına gelir”

Putin’i kendine rol model olarak alan Sayın Erdoğan’ı gözledik. Bugün geldiğimiz noktada Putin, iktidarın bir kişinin elinde toplanmasının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığının bir örneği oldu. İstihbarat biriminin başındaki kişiyi kendi istediğini söyletene kadar yerin dibine batırdı. Tek adam rejimlerinin, istikrarsızlık ve yoksulluk anlamına geldiği bir kez daha gözler önüne sermiş durumdayız. Sözüm ona güçlü liderlerin, kendi ülkesine, halkına ve dünyaya ne büyük bedeller ödettiğini çok net, canlı olarak gördük, görüyoruz. İşte o yüzden biz bu sisteme format atacağız. Bu sistemi silip, özgür ve demokratik bir hukuk devleti kuracağız.”

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan: İttifak İçin İlkelerde Uzlaşmalıyız

DEVA Partisi’nin Millet İttifakı’na katılıp katılmayacağına ilişkin değerlendirme yapan DEVA Lideri Babacan, “Hepimizin bir ittifak vizyonu varsa ki görünen o yönde, değer ve ilkelerde uzlaşılması gerektiğini görüyoruz” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin kuruluşunun ikinci yıldönümünde internet medyası ve gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldi.

DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün haberine göre; Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e ilişkin ortak metin çalışmasını tamamladıklarını hatırlatan Babacan, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in seçimden sonra en fazla altı ay gibi bir sürede Meclis tarafından onaylanmasını hedefliyoruz ancak cumhurbaşkanının yetkilerini nasıl kullanacağı, kendisini destekleyen parti ve partilerin tutumu gibi pek çok konunun çalışılması gerekiyor” dedi.

“Kendi içimizde epey ilerledik”

Tüm bu konuların altı başkan olarak ortak çalışılması gereken bir konu olduğu konusunda mutabık kaldıklarını kaydeden Babacan, “Artık o çalışmanın başındayız. Kendi içimizde epey ilerledik” ifadesini kullandı.

Babacan, DEVA Partisi’nin Millet İttifakı’na katılıp katılmayacağına ilişkin soru üzerine “Hepimizin bir ittifak vizyonu varsa ki görünen o yönde, değer ve ilkelerde uzlaşılması gerektiğini görüyoruz” dedi.

“İlk 90 dakika önemli”

Toplumda ve siyasi partilerde ittifaka doğru bir gidiş olduğuna dair bir ön kabul olduğunu kaydeden Babacan, şöyle devam etti: “Konuşulması gereken bir konu var. Geçiş süreci, ilkeler, ekonomi ya da diğer başlıklarda mutabakata varmamız gerekiyor. Hangi konularda ortak çalışacağımız konusunda mutabakata varmamız gerekiyor. Seçimin ardından ilk 90 dakikada yapılacak açıklamalar da çok önemli. Hızlıca çözülmesi gereken sorunlar var. Örneğin artık hükümet, hiçbir baskı yapmayacak, herkes istediğini özgürce söylesin dediğinizde herkes bir nefes alır.”

“Altı başkan adayda mutabık olmalı”

Babacan, 12 Şubat’ta altı liderin yuvarlak masa buluşmasında adaylık konusunun gündeme gelip gelmediğine ilişkin soru üzerine ise “Adaylıkla ilgili iki konu konuştuk. Birincisi adayla ilgili altı başkanın mutabakatı olsun dedik. İkincisi aday konusunun bugünün meselesi olmadığını konuştuk. Çok kısa bir konuşma oldu. Bunun dışında adaylıkla ilgili bir konu konuşulmadı” yanıtını verdi.

“Kürt sorununun varlığını kabul ediyoruz”

Babacan, HDP ve Kürt sorununa ilişkin bir soru üzerine de HDP ile diyalog kanallarını açık tuttuklarını belirterek, şunları söyledi:

“Öncelikle Kürt sorununun varlığını kabul ediyoruz. Çözümün de öncelikli olarak temel insan hakları ve özgürlükler neyse aynen tanınmasından geçtiğini söylüyoruz. Daha önce çözüm süreci yaşandığını biliyorsunuz. Çözümün önce eşit vatandaş görmekten insan olmaktan, hakların tanınmasıyla olacağını söylüyoruz.”

Altı genel başkanın buluşması ayda bir kez olmak üzere devam edecek. DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan gelecek buluşmanın kendi ev sahipliğinde 27 Mart tarihinde düzenleneceğini açıkladı.

Paylaşın

Babacan, Erdoğan’a Kendi Sözlerini Hatırlattı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yıllar önce söylediği “Akaryakıt darlığı halkı perişan etti. Aylardır tüpgaz alamayanlar geceleri de kuyruklarda geçiriyor” sözlerini hatırlatan DEVA Lideri Babacan, “Sayıyla un alıyoruz, zam korkusuyla kuyruklara giriyoruz” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, sosyal medya hesabından paylaştığı video ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllar önce kurduğu söylemlerini hatırlattı.

Erdoğan’ın “Akaryakıt darlığı halkı perişan etti. Aylardır tüpgaz alamayanlar geceleri de kuyruklarda geçirmeye başladı” sözlerine karşı, “Artık bu memlekette bayat ekmek ve benzin kuyrukları var” diye konuştu.

Babacan’ın paylaştığı videoda Erdoğan, “Akaryakıt darlığı halkı perişan etti. Aylardır tüpgaz alamayanlar geceleri de kuyruklarda geçirmeye başladılar. Devülasyon piyasaya kara bulut gibi çöktü. Fiyat artışları önlenemiyor. Dün de sabun, zeytinyağı, deri ve kösele fiyatlarına zam geldi. Akaryakıt zammı yürürlüğe girdi. Şeker satışları dün durduruldu. Var mı böyle bir şey?” sözlerini söyledi.

Erdoğan’ın yıllar önceki sözlerine Babacan, “Artık var. Ülkede işlerin iyi gittiği dönemde ne yapıyor? 1970’lerdeki, 1990’lardaki kötü günleri hatırlatıyor. Ama artık bu memlekette bayat ekmek kuyrukları var. Sık sık gelen zamlardan önce depolarını bir an önce doldurmak isteyenlerin oluşturduğu benzin kuyrukları var. Marketlerde miktar sınırı uyarılarıyla satılan ürünler var. Un, kahve asmışlar, ‘Bir paketten fazla alamazsın’ diyor. Bu bolluk ülkesini yokluk ülkesine çevirdiler. Bu ülkeyi o eski karne döndürüyorlar hızla. Sayıyla un alıyoruz, zam korkusuyla kuyruklara giriyoruz. 2009’da bizlerin işin içinde olduğu ortak aklın, istişarenin olduğu dönemde 1970’leri 1990’ları hatırlatıp o günün başarılarıyla övünen Sayın Erdoğan, bugün işte ülkeyi 2009’lardan alıyor 70’lerin 90’ların ülkesi yapıyor.” diyerek karşılık verdi.

Babacan’ın sosyal medya hesabından “Sabah #ekmekkuyruğu, öğlen #yağkuyruğu, akşam #benzinkuyruğu. Bu yokluğun tek sorumlusu iktidardaki otoriter ittifak. Önümüzdeki seçim; yokluk ile bolluk arasında olacak” notunu kullanarak paylaştığı video şöyle:

Paylaşın

Altı Partinin Yeni Hedefi Ne?

CHP, DEVA Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi güçlendirilmiş parlamenter sistem açıklamasından sonra, altı parti sorunlara karşı çözüm üretmek için yapabilecekleri ortak çalışmalara odaklandı.

Cumhuriyet’ten Sarp Sağkal’ın haberine göre, partiler çözüm önerileri oluşturmak üzere yeni masalar kuracak. Partilerin genel başkan yardımcıları da sık sık görüş alışverişinde bulunuyor.

Altı lider, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde Ahlatlıbel’de bir araya gelmişti. İkinci “liderler zirvesi” ise DEVA Partisi lideri Ali Babacan ev sahipliğinde yapılacak.

Kulislerde, Babacan’ın ikinci “liderler zirvesine” ev sahipliği yapacak olması, “Liderler, mutabakat metnindeki sırayla birbirini ağırlıyor” olarak değerlendirdi.

Buluşmanın, martın son haftası gerçekleştirilebileceği belirtilirken; liderlerin bundan sonraki süreçte güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş süreci, bu süreçte nelerin yapılması gerektiği gibi konuları ele alacağı öğrenildi.

‘Sık sık görüşeceğiz’

CHP’li Muharrem Erkek, “Her şeyin temeli sistemdir. Ekonomistler, ‘Kriz nasıl çıkıyor?’ diye sorulduğunda ne diyor? ‘Önce sistem düzeltilmeli, önce hukuk devleti olmalı’ diyor. Türkiye için, demokrasi için birlikte çalışıyoruz” dedi. Erkek, liderlerin bundan sonra sık sık bir araya geleceğini söyledi.

Paylaşın

Babacan’dan Erdoğan Ve Bahçeli’ye: Yeni Anayasa Nerede?

Partisinin Kırıkhan ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ çalışmasına ilişkin sözlerini, yeni anayasaya ihtiyaç olduğuna dair açıklamalarını hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı: “13 ay oldu, yazmaya başladığınız yeni anayasa nerede?”

Erdoğan’ın ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem milli iradeye tehdittir’ sözlerini de değerlendiren Babacan, “Oksimoron diye bir tabir vardır. Birbiriyle zıt iki kavramın aynı anda kullanılması demek. Konuştuğu tam bir oksimoron. Milli iradenin en geniş temsille tecelli ettiği yer parlamentodur, yani Meclis’tir. Seçimde oy kullananların %90’ı, 95’i Meclis’te temsil edilir.

Parlamenter sistem tam da milli iradenin en güçlü şekilde hayata geçirileceği sistemin adıdır. Ancak Sayın Erdoğan’ın zihni şöyle işliyor: ‘Ben 50+1’le seçildim. Yani milli irade benim.’ Kendisini milli irade zannediyor. ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem milli iradeye tehdittir’ derken de aslında, ‘bu sistem benim irademe tehdittir’ demek istiyor. Zamanında sen 50+1’le seçilmiş olabilirsin, ancak, meclisin temsil gücü %90’dır, 95’dir. Temsilde Meclisle yarışamazsın.” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Hatay’da partisinin Kırıkhan ilçe kongresinde konuştu. Rusya-Ukrayna savaşına ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ çalışmasına ilişkin eleştirilerini değerlendiren Babacan’ın açıklamaları şöyle;

“Sayın Erdoğan diyor ya “en küçük bir teklif ortaya koyamıyorlar” diye. Biz 45 sayfalık, tam bir mutabakat metnini teklif olarak ortaya koyduk. Görmediyse görmesini, okumadıysa okumasını tavsiye ediyorum. Ben şimdi kendisine buradan soruyorum. Peki anayasa konusunda kendi teklifi neymiş? Duyan var mı? Gören var mı?  Peşinden de krizlerin ortağı durur mu, o da koşmuş hemen. Üzerinden tam 13 ay geçmiş, dile kolay. Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli: Yazmaya başladığınız yeni anayasa nerede? Bir de şu var; sakın ola öyle sağa sola 28 Şubatçı falan demeyin. 28 Şubatçı arıyorsanız Beştepe’de sağınıza solunuza bakın. Aynı gemide olduğunuz, rotayı teslim ettiğiniz Perinçekgillere bakın.

“Sayın Erdoğan kendisini ‘milli irade’ zannediyor”

Sayın Erdoğan ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem milli iradeye tehdittir’ demiş. Oksimoron diye bir tabir vardır. Birbiriyle zıt iki kavramın aynı anda kullanılması demek. Konuştuğu tam bir oksimoron. Milli iradenin en geniş temsille tecelli ettiği yer parlamentodur, yani Meclis’tir. Seçimde oy kullananların %90’ı, 95’i Meclis’te temsil edilir. Parlamenter sistem tam da milli iradenin en güçlü şekilde hayata geçirileceği sistemin adıdır. Ancak Sayın Erdoğan’ın zihni şöyle işliyor: ‘Ben 50+1’le seçildim. Yani milli irade benim.’ Kendisini milli irade zannediyor. ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem milli iradeye tehdittir’ derken de aslında, ‘bu sistem benim irademe tehdittir’ demek istiyor. Zamanında sen 50+1’le seçilmiş olabilirsin, ancak, meclisin temsil gücü %90’dır, 95’dir. Temsilde Meclisle yarışamazsın.

Ukrayna’nın işgali, tüm dünya için bir turnusol kağıdıdır. Çünkü bu savaş; demokrasi ile otokrasi arasındaki bir savaştır. Geçen gün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Rusya’yı kınama oylaması yapıldı. ‘Rusya’yı kınamayalım’ diyen ülkeler, Rusya’nın yanında kümelenen devletler; Belarus, Kuzey Kore, Eritre ve Suriye… Çekimserler kalanlar da Çin, Kazakistan, Vietnam, Küba, Laos, Moğolistan, Pakistan, İran falan… Bizim safımız, yurtta ve dünyada demokrasinin ve barışın yanıdır. Bizim safımız; demokratik hukuk devletlerinin yanıdır. Bizim hedefimiz; hukukun üstünlüğünün hem ülkemizde hem de uluslararası alanda tesis edilmesidir. Şehirlere bombalar yağarken, Rusya’daki rejimin yanında saf tutanların, demokrasimiz hakkında söyleyecek tek bir sözü olamaz. Doğudan gelen postal seslerine alkış tutanların, Türkiye’de demokrasisi hakkında söyleyecek tek bir sözü dahi yoktur, olamaz.

Vaktinde AK Parti’ye gönül vermiş dostlarıma seslenmek istiyorum. Sizler, verdiğiniz haysiyet mücadelesini zaferle taçlandırmış insanlarsınız. Türkiye’nin Erdoğan-Bahçeli-Perinçek troykasını hak etmediğini en iyi sizler biliyorsunuz. Gelin, yepyeni bir birliktelikle ülkemize hizmet edelim. Gelin, ülkemize yoksulluğu dayatan bu Kriz İttifakı’na güzelce bir ders verelim. Gelin, dış politikada ciddi bir eksen sorununa yol açan bu otoriter ittifakı beraber sona erdirelim. Gelin hep beraber “herkes için adalet” diye haykıralım. Unutmayın, DEVA Partisi varken hiç kimse sizin hakkınıza göz koyamaz. Helal tek bir lokmanızı kimse elinizden alamaz. Ayrıca biz, bugün gasp edilmiş hakların da tamamını iade edeceğiz.

“Beştepe’de şov yapanlar, asgari ücretin alım gücünü iki ayda tam 716 lira eritti”

Dün şubat ayı enflasyon rakamları açıklandı. Resmî enflasyon 20 yıl sonra ilk kez yüzde 50’yi aştı. Üretici fiyatlarında ise iktidardaki otoriter ortaklık Türkiye’yi üç haneli enflasyon dönemine geri götürdü.  Üretici fiyat enflasyonu tam %105 oldu. Üstelik bunlar TÜİK’in rakamları. Gerçek enflasyon, bu rakamların da çok üstünde. Türkiye bu iktidar yüzünden yeniden “kronik yüksek enflasyon” dönemine girdi. Vatandaşlarımızın satın alma gücü iyice düştü. Beştepe’de asgari ücrete zam yapıyoruz diye şov yapanlar, asgari ücretin alım gücünü iki ayda tam 716 lira eritti. Zaten açlık sınırının altına düşen asgari ücret tümüyle anlamını yitirdi. Dünyaya ‘Beştepe Harikalar Diyarı’ndan bakan Sayın Erdoğan, ‘Enflasyonu düşüreceğiz’ diye masal anlatırken, ülkemiz G-20 ülkeleri arasında yüksek enflasyonda birinci sıraya çıktı.

Sayın Erdoğan’a yarınlarla ilgili bir iyi, bir de kötü haberim var demiştim. Önce iyi haberden başlayalım. Evet, Türkiye’de enflasyon mutlaka düşecek. Tek haneli seviyelere gerileyecek. Hepimiz için iyi olan haber bu. Ama kendisine bir de kötü haberim var: Enflasyon tek haneli düşük seviyelere indiğinde ülkenin cumhurbaşkanı artık kendisi olmayacak. Daha önce, 2002 ve 2008’de nasıl iki defa ülkemizi krizden biz çıkarttıysak, bu krizden çıkartmak da yine bize düşecek. Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme modelini hayata geçirerek ülkemize bolluk dönemini yeniden yaşatacağız.

Ranta dayalı bu ekonomik sisteme de bir son vereceğiz. Bu rant öylesine kötü bir alışkanlık ki, bir bulaştınız mı kurtulması çok zor oluyor. Doğaya bakarken bile hemen rant gözlüklerini takıyorlar. Geçen gün Resmî Gazete’de bir maden yönetmeliği yayınlandı. Neymiş? Elektrik üretiminde kullanılan maden sahası, zeytinlik alan içinde kalırsa, sahada madencilik faaliyeti yürütülebilirmiş. Daha önce Danıştay tarafından engellenen, ardından vatandaştan gelen itirazlarla geri çekilen bir girişimi şimdi de Resmî Gazete marifetiyle yapmak istiyorlar. Resmî Gazete’yi, adeta atlama sırığına çevirdiler resmen. Anayasa’nın ve kanunların üstünden atlamak istediklerinde alıyorlar ellerine Resmî Gazeteyi.

“Zeytin ağaçlarından ellerinizi çekin”

Zeytinliklerimize göz koyanlara sesleniyorum: Şu rant gözlüklerinizi iki dakika çıkartın da biraz doğaya ve toprağa bakın. Zeytin ağacına niye ‘ölmez ağacı’ demişler diye bir düşünün. Karar alırken, bundan sonraki nesillere bırakacağınız ülkeyi aklınıza getirin. Sizin, yarınlara yaşanabilir bir ülke bırakma zorunluluğunuz var. Bolluğun, barışın, bilgeliğin sembolünden, her kültürde kutsal kabul edilen zeytin ağaçlarından ellerinizi çekin.”

Paylaşın

Babacan: Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline ilişkin değerlendirmede bulunan DEVA Partisi Lideri Babacan, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu savaşın ekonomik sonuçları da yıkıcı olacaktır. Temel ham madde fiyatlarındaki artış küresel ölçekte yeni enflasyon dalgasını tetikleyecek.” dedi.

Dış politika konusunda iktidara eleştiriler yönelten Babacan, ”Dış politikada bugüne kadar yaptığı hatalarla ciddi bir eksen sorununa yol açan Erdoğan-Bahçeli-Perinçek troykasının dış politikadaki yalpalama devri artık sona ermelidir.” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında gündemi değerlendirdi. Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı bu saldırı temelsizdir, ikna edici hiçbir gerekçeye dayanmamaktadır. Rusya Federasyonu’nun kışkırtılması söz konusu değildir. Bu saldırının meşru hiçbir boyutu yoktur. Bağımsız bir ülkeye kukla bir rejim getirmek gibi arkaik bir ihtiras, yeni bir insanlık krizine kapı aralamıştır. Nükleer saldırı tehdidinin işaret edilmesi insanlık adına utanç verici bir gelişmedir. Nükleer savaşın kazananı olmaz. Kaybedeni ise tüm dünyadır.”

“Belli ki bizim hükûmet, Rus saldırısının sadece Ukrayna’nın doğusundaki Donbass bölgesi ile sınırlı kalacağını hesap etmiş” diyen Babacan Ukrayna’daki Türkiye vatandaşlarının tahliye işlemlerine ilişkin şunları söyledi:

“İngiltere, ABD, Avustralya, İsrail saldırıdan 10-13 gün önce vatandaşlarına tahliye çağrısı yaparken siz uyuyor muydunuz? Niçin vatandaşlarımızı ateşin ortasında bıraktınız? El alem açık açık çağrı yapmış, bizimki ‘İletişim bilgisi kayıtlı olanlara ikazda bulunduk’ diyor. Dışişleri açıklamasında tahliyeye 25 Şubat’ta başlandığını görüyoruz. İşgal başlamış, millet savaş ortasında kalmış, bizim hükûmet anca tahliye etmeyi aklına getirebilmiş. Jeton o zaman düşmüş.

Bundan böyle, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa ülkelerinin güvenlik stratejisinin tümüyle güncellenmesi gerekecektir. Türkiye, bir Avrupa ülkesidir. Türkiye’nin de içinde olduğu Avrupa, çok net ve hızlı adımlarla bu yeni dönemin gereklerini yerine getirmek zorundadır. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu savaşın ekonomik sonuçları da yıkıcı olacaktır. Temel ham madde fiyatlarındaki artış küresel ölçekte yeni enflasyon dalgasını tetikleyecek.

Her konuşmamda hukukun üstünlüğüne ve demokrasi seviyemize yaptığım vurgular, milletimizin güvenliği ve refahı için acil uyarı niteliğindedir. Çünkü Türkiye’nin demokratikleşme ihtiyacı sadece iyi niyetli bir söylem değil, ertelenemez bir beka meselesi haline gelmiştir. Bu konu, diplomatik bir pazarlık konusu değildir. Bu konu bizim insanımız içindir.

Türkiye’yi dış politikada her anlamda zayıflatan akıl dışı maceralar artık sınıra gelmiştir. Bundan sonrası ülkenin güvenliğine de ekonomisine de büyük zarar verir. Dış politikada bugüne kadar yaptığı hatalarla ciddi bir eksen sorununa yol açan Erdoğan-Bahçeli-Perinçek troykasının, dış politikadaki yalpalama devri artık sona ermelidir. Türkiye’nin, pek çok Avrupa kurumunun onurlu bir üyesi olarak, sorumluluğunun gereğini yapması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Avrupa Birliği doğrultusunda bir an evvel kararlı adımlar atması gerekir. Bunun yolu ise, ülkeyi yöneten troykanın işine son verip, hızlıca demokratikleşmektir.”

‘Otoriter iktidar sona erdiğinde Avrupa Birliği hedefi mümkün olacak’

Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’ye hitaben kullandığı “Birileri saldırdığı zaman mı Türkiye’yi gündeminize alacaksınız?” ifadelerini şu sözlerle eleştirdi:

“Türkiye’nin insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti sınavındaki başarısız karnesi devam ettiği sürece, siz hiç sağa sola bakmayın. Otoriter iktidarınız sona erdiğinde, zaten Avrupa Birliği hedefinden söz etmek mümkün olacaktır. AİHM kararlarını uygulamak başta olmak üzere, evrensel hukuka uyduğunuz zaman AB hedefinden söz etmek zaten mümkün olacaktır. Yalpalama dönemi sona erip, uluslararası toplumda ülkemize güven ve itibar kazandıracak hamleler yaptığımızda, AB hedefinden söz etmek zaten mümkün olacaktır.”

Babacan’dan hükûmete 4 tavsiye

Babacan, hükûmete yönelik acil ekonomik tavsiyelerini ise şu sözlerle paylaştı:

“Derhal, enflasyon üzerindeki baskıların dengelenmesine yönelik adımlar atılmalıdır. Gıda güvenliği konusunda, Beştepe’deki ithalat lobisinin faaliyetlerine son verilmeli ve devlet artık Rusyalı çiftçiyi değil, kendi çiftçimizi desteklemelidir. Türkiye’nin enerji arz güvenliği sağlanmalı ve tek bir ülkeye bağımlılığın azaltılmasına yönelik çalışmalara acilen başlanmalıdır. Bu amaçla tarım ve enerji sektörlerinde alternatif kanallar geliştirilmelidir.”

Muhtemelen bugünlerde Merkez Bankası yine arka kapıdan yoğun döviz satıyor. Rakamlar çıkar ortaya. İstedikleri kadar gizlemeye çalışsınlar. Kur artışı demek de enflasyonda yeni bir artış dalgasının gelmesi demek. Bu savaşın ekonomimize en az 20-25 milyar dolarlık bir zarara yol açacağını öngörebiliyoruz. Ülkemizdeki otoriter ortaklığın, dış gelişmeler karşısında ekonomimizi kırılgan hale getirmesinin ağır sonuçlarını yaşıyoruz.”

Şu anda sadece Türkiye değil, eğer Avrupa doğal gaz tedariki konusunda alternatif kaynaklara sahip değilse, Rusya’ya aşırı bir bağımlılık varsa, bunun en önemli sebeplerinden birisi şu andaki hükûmetin Türkiye’nin doğusundaki ve güneyindeki ülkelerle siyasi ilişkileri bozmasıdır. Bilerek yaptılar: Dışarıda düşman gösterip, içeride oy potansiyelini korumaya çalıştılar. Dar ideolojik bakışlarını ülkenin dış politikasını berbat etmek için kullandılar.”

Sürekli kriz üreten mevcut otoriter ittifakla vedalaştığımızda, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile her bireyin tek tek güçlendiği bir Türkiye’ye kavuşacağız. Her bir vatandaşımız kendisini ülkenin eşit ve güçlü bir vatandaşı hissedecek. İktidarın irili ufaklı ortaklarından gelen laflara bakmayın. Korkunç rahatsızlar. Böyle bir şey beklemiyorlardı. Onlar uzun süredir istişareyi, farklı siyasi kimlikteki insanlarla birlikte hareket etmeyi, dinlemeyi unuttukları için böyle konuşuyorlar. Unuttukları için bizi anlayamazlar.”

Paylaşın