Cilt Bakımında Dimetikon: Ne İçin Kullanılır?

Cilt için pazarlanan ürünler genellikle silikon içerir. Ancak, silikonlar hakkında çok fazla yanlış bilgi mevcut olduğundan, bazıları bu tür içerikler içeren ürünleri kullanmaktan kaçınmaktadır.

Haber Merkezi / Ancak silikonlar aslında farklı amaçlar için kullanılan, bazıları hassas ciltlere fayda sağlayabilen, çeşitli içeriklerden oluşan geniş bir kategoridir.

Dimetikon da, cilt bakım ürünlerinde yaygın olarak kullanılan bir silikon türevidir ve şu amaçlarla tercih edilir:

Nem Bariyeri Oluşturma: Cilt üzerinde ince bir koruyucu tabaka oluşturarak nem kaybını önler ve cildi nemli tutar. Bu, özellikle kuru veya hassas ciltler için faydalıdır.

Pürüzsüzlük ve Yumuşaklık: Cilt yüzeyini pürüzsüzleştirir, ipeksi bir his sağlar ve ürünlerin daha kolay uygulanmasını destekler. Bu nedenle fondöten, nemlendirici ve primerlerde sıkça bulunur.

Koruyucu Etki: Dış etkenlere (rüzgar, soğuk hava, tahriş edici maddeler) karşı cildi korur ve tahrişi azaltabilir.

Gözenek Görünümünü Azaltma: Gözenekleri doldurarak daha düzgün bir cilt görünümü sağlar, bu da makyaj ürünlerinde popüler olmasını sağlar.

Hafif ve Komedojenik Olmaması: Genellikle gözenekleri tıkamaz, bu nedenle yağlı cilt tipleri için de uygun olabilir.

Dimetikon, neredeyse her türlü cilt tipine sahip olan kişiler, hatta aşırı hassas cilde sahip olanlar bile, bu bileşeni içeren ürünlerden faydalanabilir.

Kuru cilde sahip kişiler, cildin nemli ve sağlıklı kalmasını sağlamak için nemi hapsetmeye yardımcı olmak amacıyla dimetikon bazlı ürünler kullanabilirler.

Yağlı cilde sahip kişiler, hem yağlı ciltlerini matlaştırmak hem de yağ bazlı ürünler kullanmadan cildin nemli kalmasını sağlamak için dimetikon bazlı ürünleri kullanabilirler.

Yaşlanan ciltler dimetikonun bulanıklaştırıcı ve dolgunlaştırıcı etkilerinden faydalanabilirler.

Sivilceye meyilli ciltler bile gözeneklerinin tıkanması endişesi duymadan dimetikonu kullanabilirler, çünkü bu silikon komedojenik değildir.

Paylaşın

Sodyum Hyaluronat: Cilt Bakımında Faydaları

Işıltılı ve genç bir cilt arayışında olan güzellik tutkunları, cilt bakım rutinlerinde yenilikçi içeriklerin arayışındadır. En çok tercih edilenler arasında, nemlendirici ve yaşlanma karşıtı özellikleriyle bilinen Sodyum Hyaluronat yer almaktadır.

Haber Merkezi / Sodyum hyaluronat,  hyalüronik asidin tuz formudur. Ciltte doğal olarak bulunan hyalüronik asidin daha küçük moleküler yapılı bir versiyonu olarak, cilde daha kolay nüfuz eder ve etkili sonuçlar sağlar.

İşte sodyum hyaluronatın cilt bakımındaki başlıca faydaları:

Yoğun Nemlendirme: Sodyum hyaluronat, kendi ağırlığının 1000 katına kadar su tutma kapasitesine sahiptir. Bu, cildi derinlemesine nemlendirir, kuruluğu önler ve cilt bariyerini güçlendirir.

Cilt Elastikiyetini Artırma: Nemlendirici etkisi sayesinde cilt daha dolgun ve esnek görünür. İnce çizgilerin ve kırışıklıkların görünümünü azaltmaya yardımcı olur.

Cilt Dokusunu Pürüzsüzleştirme: Cilde yumuşaklık ve pürüzsüzlük kazandırır. Düzenli kullanımda cilt tonu daha eşit ve sağlıklı bir görünüm alır.

Hassas Ciltler için Uygunluk: Genellikle ciltte tahrişe neden olmayan nazik bir bileşen olduğu için hassas cilt tipleri dahil çoğu cilt tipinde güvenle kullanılabilir.

Anti-Aging Etki: Nem kaybını önleyerek ve cildi dolgunlaştırarak yaşlanma belirtilerini hafifletir. Kolajen üretimini dolaylı yoldan destekleyerek cildin sıkılığını artırabilir.

Cilt Bariyerini Güçlendirme: Nemlendirici etkisiyle cilt bariyerini destekler, çevresel faktörlere (kirlilik, UV ışınları) karşı koruma sağlar.

Hızlı Emilim: Düşük moleküler ağırlığı sayesinde cilde hızla nüfuz eder, bu da özellikle serum ve nemlendirici ürünlerde etkisini artırır.

Sonuç olarak; Sodyum hyaluronat, cilt bakımında nemlendirme ve yaşlanma karşıtı etkileriyle öne çıkan güvenli ve etkili bir bileşendir. Düzenli kullanımda cildin daha sağlıklı, nemli ve genç görünmesine katkıda bulunur. Daha fazla bilgi için dermatoloğa danışabilirsiniz.

Paylaşın

Egzersiz Cildin Daha Genç Görünmesini Sağlayabilir Mi?

Düzenli egzersiz yapmak kilonun korumasına, genel ruh halinin ve öz saygının iyileşmesine, daha sağlıklı beslenmeye ve cilt için harikalar yaratmaya yardımcı olabilir.

Haber Merkezi / Ancak, egzersizin cilt üzerindeki etkileri, egzersiz türü, süresi ve bireyin genel yaşam tarzına (beslenme, uyku, su tüketimi) bağlı olarak değişebilir. Aşırı egzersiz veya uygun olmayan cilt bakımı, ters etki yaparak ciltte kuruluk veya tahrişe neden olabilir. Bu nedenle, egzersiz sonrası cildi nemlendirmek ve temizlemek önemlidir.

Sonuç olarak, haftada 3 – 5 kez 30 dakika orta yoğunlukta egzersiz (yürüyüş, yoga, koşu gibi) cildin daha genç ve sağlıklı görünmesine destek olabilir.

Egzersizin cilt üzerindeki olumlu etkileri ise şunlardır:

Kan dolaşımını artırır: Egzersiz, cilde daha fazla oksijen ve besin taşıyan kan akışını iyileştirir. Bu, cilt hücrelerinin yenilenmesini destekler ve cilde sağlıklı bir parlaklık kazandırır.

Stresi azaltır: Egzersiz, kortizol gibi stres hormonlarını düşürür. Yüksek kortizol seviyeleri ciltte yağ üretimini artırarak akne ve diğer cilt sorunlarına yol açabilir. Stresin azalması, cildin daha temiz ve sağlıklı görünmesine yardımcı olur.

Terleme ile detoks: Terleme, ciltteki gözenekleri temizlemeye yardımcı olabilir ve toksinlerin atılmasını destekler. Ancak, egzersiz sonrası cildi temizlemek önemlidir, çünkü ter birikimi gözenekleri tıkayabilir.

Kolajen üretimini destekler: Egzersiz, ciltteki kolajen üretimini teşvik edebilir, bu da cildin sıkı ve elastik kalmasını sağlar, kırışıklıkların görünümünü azaltır.

Hücre yenilenmesini hızlandırır: Düzenli fiziksel aktivite, vücudun genel hücre yenilenme sürecini hızlandırır, bu da cildin daha taze ve genç görünmesine katkıda bulunur.

Paylaşın

Dudak Dolguları Ne Kadar Süre Dayanır?

Dudak dolgusu, hyaluronik asit gibi maddelerin enjeksiyonu yoluyla dudakları dolgunlaştırmak için kullanılan ve çok az iyileşme süresi gerektiren bir tür kozmetik uygulamasıdır.

Haber Merkezi / Doğal dudak şeklinizden veya boyutunuzdan memnun değilseniz veya sadece daha dolgun dudaklar istiyorsanız bu uygulamayı düşünebilirsiniz.

Dudak dolgularının dayanma süresi, kullanılan dolgu malzemesine, kişinin metabolizmasına, yaşam tarzına ve uygulama tekniğine bağlı olarak değişir.

Dudak dolgularının dayanma süresi:

Ortalama Süre: Çoğu dudak dolgusu 6 ila 12 ay arasında etkisini korur.

Hyaluronik asit (HA) bazlı dolgular: En yaygın kullanılan dolgu türüdür (ör. Juvederm, Restylane). Genellikle 6-9 ay, bazı yeni nesil ürünlerde (ör. Juvederm Volbella) 12 aya kadar dayanır.

Kalınlık ve yoğunluk: Daha yoğun dolgular (ör. Juvederm Ultra) daha uzun süre dayanabilir, ancak dudaklar için genellikle daha hafif formüller tercih edilir.

Nadir kullanılan diğer dolgular:

Kalsiyum hidroksiapatit (CaHA): Dudaklarda sık kullanılmaz, ancak kullanıldığında 12-18 ay sürebilir.

Poli-L-laktik asit: Daha çok hacim artışı için kullanılır ve 1-2 yıl dayanabilir, ancak dudaklar için uygunluğu sınırlıdır.

Kalıcı dolgular: Silikon gibi kalıcı maddeler nadiren kullanılır ve önerilmez, çünkü komplikasyon riski yüksektir.

Etkileyen faktörler:

Metabolizma: Hızlı metabolizması olan kişilerde dolgu daha çabuk parçalanabilir.

Yaşam tarzı: Sigara, yoğun egzersiz, aşırı güneşe maruz kalma veya kötü beslenme dolgunun ömrünü kısaltabilir.

Uygulama miktarı ve tekniği: Az miktarda ve yüzeyel enjeksiyonlar daha kısa süre dayanırken, daha derin ve fazla miktarda dolgu daha uzun etkili olabilir.

Cilt ve dudak yapısı: İnce dudaklarda dolgu daha hızlı “yerleşebilir” ve etkisini kaybedebilir.

Bakım: Doktorun önerdiği şekilde masaj veya kontrol seansları dolgunun ömrünü uzatabilir.

Ne zaman yenileme gerekir?

Dolgunun etkisi yavaş yavaş azalır; tamamen kaybolmadan yenileme yapılırsa (örneğin 6-8 ayda) daha doğal ve uzun süreli sonuçlar elde edilebilir.

Bazı kişilerde, düzenli uygulamalarla dolgunun kalıcılığı zamanla artabilir, çünkü hyaluronik asit ciltte su tutarak hacmi destekler.

Paylaşın

Önleyici Botoks Gerçekten İşe Yarıyor Mu?

Önleyici botoks tedavisi, ince çizgileri ve kırışıklıkları fark edilir hale gelmeden önce en aza indirmek ve cildin daha uzun süre taze ve genç görünmesini sağlamak için tasarlanmıştır.

Haber Merkezi / Önleyici botoks cildi korumada güçlü bir araç olabilir, ancak sağlam bir cilt bakımı rutiniyle birlikte kullanıldığında daha da etkilidir.

Peki işe yarıyor mu yoksa sadece başka bir kozmetik prosedür mü?

Araştırmalar, botoksun düzenli kullanıldığında kırışıklıkların (mimik kaynaklı) oluşumunu geciktirebileceğini gösteriyor. Örneğin, 2015’te yayımlanan bir araştırma, düzenli botoks uygulamasının uzun vadede kırışıklık derinliğini azalttığını öne sürüyor.

Önleyici botoksun avantajları:

Erken yaşta başlandığında, derin kırışıklıkların oluşumu gecikebilir.
Daha az dozla, daha doğal sonuçlar elde edilebilir.
Düzenli uygulama, cildin yaşlanma sürecini yavaşlatabilir.

Önleyici botoksun sınırlamaları ve riskleri:

Etkisi geçici: Botoksun etkisi 3-6 ay sürer, bu nedenle düzenli enjeksiyonlar gerekir. Bu, uzun vadede maliyetli olabilir.

Herkes için gerekli değil: Botoks, ince ciltli veya aşırı mimik kullanan kişilerde daha etkiliyken, kalın ciltli veya az mimik yapanlarda etkisi sınırlı olabilir.

Yan etkiler: Botoks uygulamasında, nadir de olsa, morluk, asimetri, kas zayıflığı veya “donuk” bir ifade gibi riskler mevcut.

Psikolojik etki: Bazı uzmanlar, genç yaşta botoksa başlamanın estetik kaygıları artırabileceğini ve doğal yaşlanma sürecine karşı olumsuz bir algı oluşturabileceğini düşünüyor.

Önleyici botoks kimler için uygun?

Genetik olarak erken kırışıklık oluşumu riski taşıyanlar.
Güneş hasarı, sigara gibi cilt yaşlanmasını hızlandıran faktörlere maruz kalanlar.
Mimik kaslarını yoğun kullananlar.
Estetik kaygıları olan ve düzenli bakım yapmayı göze alanlar.

Önleyici botoksun alternatifleri neler?

Cilt bakımı: Retinol, C vitamini, hyaluronik asit gibi ürünler cilt elastikiyetini destekler.

Güneş koruması: SPF kullanımı, kırışıklıkların ana nedenlerinden olan UV hasarını önler.

Non-invaziv yöntemler: Lazer tedavileri, mikro iğneleme veya kimyasal peeling gibi yöntemler cilt yenilenmesini teşvik edebilir.

Yaşam tarzı: Sağlıklı beslenme, yeterli uyku ve stres yönetimi cilt sağlığını olumlu etkiler.

Paylaşın

Avokado Yağının Cilt İçin 6 Önemli Faydası

Doğanın inanılmaz bir iyileştirme kapasitesi vardır ve Avokado yağı da bunun mükemmel bir örneğidir. Avokado yağı, Cildi derinlemesine besler, nemlendirir ve gençleştirir.

Haber Merkezi / Avokado yağı sadece topikal olarak uygulandığında faydalı değildir; beslenmenizin bir parçası olarak cildiniz için içeriden dışarıya doğru inanılmaz faydaları olabilir.

Sağlıklı yağların bir kaynağı olarak, avokado yağı hem doymuş yağ hem de doymamış yağlar açısından zengindir. Özellikle, cildi nemli ve esnek tutarak cildin sağlığını destekleyen tekli doymamış yağ açısından zengindir.

Avokado yağı ayrıca, E vitamini gibi yüksek antioksidan seviyeleri iltihapla savaşmaya ve cilt hücrelerinizi hasardan korumaya yardımcı olur.

Beslenmenizde, örneğin salata soslarında sızma Avokado yağı kullanmak, avokado yağının birçok sağlık faydasından yararlanmanızı sağlar.

İşte Avokado yağının cilt için altı faydası:

Nemlendirir: İçeriğindeki omega-3 yağ asitleri ve E vitamini, cildi derinlemesine nemlendirir ve kuruluğu önler.

Antioksidan etki: E ve C vitaminleri sayesinde serbest radikallerle savaşır, cilt yaşlanmasını yavaşlatır.

Cilt yenileme: Oleik asit, cilt hücrelerinin yenilenmesini destekler ve yaraların iyileşmesini hızlandırabilir.

Tahrişi azaltır: Anti-inflamatuar özellikleri ile kızarıklık, egzama veya akne gibi cilt problemlerini yatıştırır.

Esneklik sağlar: Kolajen üretimini destekleyerek cildin elastikiyetini artırır, kırışıklıkları azaltır.

UV koruması: Hafif bir güneş koruyucu etkisi vardır, ancak SPF yerine kullanılmamalıdır.

Paylaşın

Boyundaki Yaşlanma Belirtileri Nasıl Önlenebilir?

Yaşlanma süreci doğal, kaçınılmaz ve kesindir, ama bu süreç yavaşlatılabilir. Cilt bakımı söz konusu olduğunda, genellikle yüze odaklanılır ve boyun gibi diğer bölgeler unutulur.

Haber Merkezi / Ancak, bu bölgeleri ihmal etmek yaşlanma belirtilerine, hiperpigmentasyona ve yüz ile vücudun alt yarısı arasında uyumsuz bir görünüme yol açabilir. İşte boyun bakımı için temel adımlar:

Temizlik: Günde iki kez (sabah ve akşam) nazik bir temizleyici ile boynunuzu yıkayın. Yüz temizleyicinizi boyun için de kullanabilirsiniz. Makyaj, kir ve ter kalıntılarını temizlemek cilt sağlığı için kritik.

Nemlendirme: Boyun cildi ince ve hassastır, bu yüzden nemlendirici kullanmak şart. Hyaluronik asit, gliserin veya seramid içeren bir nemlendirici tercih edin. Gündüzleri SPF içeren bir nemlendirici kullanarak güneş hasarına karşı koruma sağlayın.

Güneş koruması: Boyun bölgesi güneş ışınlarına çok maruz kalır. En az SPF 30 içeren bir güneş kremi her sabah uygulayın, bulutlu günlerde bile. Şapka veya atkı ile fiziksel koruma da ekleyebilirsiniz.

Peeling ve maskeler: Haftada 1-2 kez nazik bir kimyasal peeling (örneğin AHA veya BHA içeren) veya enzim peeling ile ölü derileri temizleyin. Boyun cildi hassas olduğundan fazla ovalamaktan kaçının. Nemlendirici veya sıkılaştırıcı maskeleri boynunuza da uygulayabilirsiniz.

Serum ve özel ürünler: Retinol, C vitamini veya peptit içeren serumlar kırışıklıkları azaltmaya ve cildi sıkılaştırmaya yardımcı olur. Retinol kullanırken düşük konsantrasyonla başlayın ve gece uygulayın. Boyun için özel tasarlanmış kremler (örneğin niasinamid veya kolajen destekleyici) tercih edilebilir.

Masaj ve egzersiz: Boynunuza yukarı doğru hafif masaj yaparak kan dolaşımını artırın. Bu, ürünlerin emilimini destekler ve sarkmayı önlemeye yardımcı olur. Çene ve boyun kaslarını güçlendirmek için basit yoga veya yüz egzersizleri yapabilirsiniz (örneğin, başınızı yavaşça geriye yatırıp çenenizi sıkma hareketi).

Yaşam tarzı: Bol su için, cildin nem dengesini koruyun. Dengeli beslenin; omega-3, E vitamini ve antioksidanlar cilt sağlığını destekler. Telefon veya bilgisayar ekranına uzun süre aşağı bakmaktan kaçının, bu “teknolojik boyun” kırışıklıklarına neden olabilir.

Uyku pozisyonu: Sırt üstü uyumaya çalışın, böylece boynunuzda kırışıklık oluşma riski azalır. İpek yastık kılıfı kullanarak ciltteki sürtünmeyi azaltabilirsiniz.

Paylaşın

Muz Kabuğuyla “Doğal Botoks” Akımı Nedir?

Muz kabuğu cilt bakımı akımı sosyal medyada oldukça popüler oldu. Birçok kişi, bunun cildi sıkılaştırıp ölü derilerden arındırmaya yardımcı olabileceğini ve “doğal botoks etkisi” oluşturduğunu iddia ediyor.

Haber Merkezi / Sosyal medyada popüler olmasına ve “Botoks” kadar etkili olduğu iddialarına rağmen, muz kabuklarını yüze sürmenin cildi iyileştirdiğine dair bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır.

Bu akım, muz kabuğunun iç kısmının yüze sürülmesiyle cildin sıkılaşacağı, kırışıklıkların azalacağı ve botoks benzeri bir etki yaratacağı iddiasına dayanıyor.

Fenomenler ve kullanıcılar, muz kabuğunun antioksidanlar, vitaminler (özellikle B6 ve C vitamini) ve potasyum gibi besin maddeleri içerdiğini öne sürerek, bunların cildi gençleştirdiğini savunuyor.

New York’lu makyaj sanatçısı Katie Jane Hughes gibi isimler bu trendi denemiş ve deneyimlerini paylaşmış. Hughes, muz kabuğunu yüzüne sürdükten sonra cildinin daha yumuşak ve gözeneklerinin sıkılaştığını iddia etmiş, hatta bu yöntemi tekrar deneyeceğini belirtmiş.

Ancak dermatologlar bu konuda daha temkinli. Kanadalı dermatolog Dr. Geeta Yadav, muz kabuğunun antimikrobiyal özelliklere sahip olabileceğini, ancak botoksun kasları gevşeterek kırışıklıkları azaltma etkisini taklit edemeyeceğini söylüyor.

Cleveland Clinic’ten Dr. Taylor Bullock ise, muz kabuğunun kırışıklıkları veya iltihaplanmayı azalttığına dair bilimsel bir kanıt bulunmadığını vurguluyor.

Antioksidanların serbest radikalleri nötralize edebileceği doğru olsa da, bu etkinin cilt yüzeyine sürmekle sınırlı kaldığı ve derin kırışıklıkları hedef alan botoks kadar etkili olamayacağı belirtiliyor.

Kullanıcılar arasında uygulama genellikle şu şekilde: Olgun bir muzun kabuğu soyuluyor, iç kısmı temiz cilde masaj yaparak sürülüyor ve 15-20 dakika bekletildikten sonra ılık suyla yıkanıyor. Bazıları bunu haftada birkaç kez tekrarlıyor.

Taraftarları cildin nemlendiğini ve geçici bir parlaklık kazandığını söylese de, bilimsel açıdan bu yöntemin “doğal botoks” olarak adlandırılacak kadar etkili olmadığı görüşü hakim.

Yine de düşük maliyetli ve kolay bir yöntem olarak deneyenlerin sayısı artıyor. Denemeden önce cilt hassasiyeti testi yapmak, olası tahrişleri önlemek adına öneriliyor.

Paylaşın

Kojik Asidin Cilt İçin Şaşırtıcı Faydaları

Asitler cilt bakımı dünyasında her zaman temel bir unsur olmuştur! Yıllardır cilt tonunu açmak, akneyi temizlemek veya yaşlanma belirtileriyle mücadele etmek gibi çeşitli cilt sorunları için asit kullanıyoruz.

Haber Merkezi / Kojik asit, çeşitli mantarlardan elde edilen bir kimyasal ürün veya doğal metabolittir. Kojik asit temelde bir cilt beyazlatıcı, açıcı ve depigmentasyon ajanıdır. Bu, esasen melanin sentezini kısıtlayan kojik asidin tirozin (bir amino asit) inhibe edici özellikleriyle mümkündür.

Güneşe maruz kalma, hormonal dengesizlik, yaşlanma veya ilaçlar ciltte renk bozulmasına ve pigmentasyona neden olabilir. Bir antioksidan, anti – inflamatuar ve anti-proliferatif ajan olarak kojik asidin türevleri, hücreleri onararak ve zararı tersine çevirerek fotohasar, aşırı pigment üretimi, renk bozulması ve oksidatif stresle etkili bir şekilde mücadele eder.

Kojik asidin faydaları:

Cildi Aydınlatır: Yaşlanma karşıtı bir etki sağlayan kojik asit, ciltteki fotohasar belirtilerini, yaşlılık lekelerini ve yara izlerini etkili bir şekilde azaltır.

Akneyle mücadeleye yardımcı olur: Kojik asidin antimikrobiyal etkileri, ciltteki bakterilerin neden olduğu akneyi tedavi etmek ve akneden kaynaklanan sert izleri hafifletmek için değerlidir. Bunların yanı sıra, kojik aside atfedilen antifungal ve antiinflamatuar özellikler de vardır ve bunlar ciltteki maya enfeksiyonu, kandidiyazis ve ayak mantarı gibi mantar enfeksiyonlarıyla mücadelede etkilidir.

Temizleme özellikleri: Kojik asitle hazırlanmış sabunlar veya vücut yıkama ürünleri düzenli kullanıldığında bakteri ve mantarların vücutta neden olduğu enfeksiyonların önlenmesinde de yardımcı olur.

Renk bozulmasını düzeltir: Kojik asidin en önemli özelliği, ciltteki her türlü renk bozulmasını azaltmak, böylece düzensiz cilt tonunun görünümünü tersine çevirmektir. Kojik asit içeren topikal tedaviler koyu lekeler, melazma, hiperpigmentasyon ve güneş lekeleri üzerinde etkilidir.

Kojik asidin farklı formları ve kullanımları:

Kojik asit, birden fazla formatta ve çeşitli uygulamalarda topikal olarak kullanılabilen güçlü bir bileşendir. Genellikle C vitamini, salisilik asit veya glikolik asit gibi diğer iyi bilinen cilt dostu ve doğal bileşenlerle senkronize edilir. Bu tür formüller daha güçlü ve daha belirgin sonuçlara sahiptir.

Kojik asit konsantrasyonu yüksek ürünler kullanmak, özellikle hassas cilt tiplerine sahip kişilerde kontakt dermatite neden olabilir. Bu, kızarıklık, kaşıntı, döküntü, şişme veya herhangi bir cilt rahatsızlığına yol açabilir.

Kojik asit gibi aktif bir bileşen eklerken cilt bakım rutininizi kontrol altında tutun. Güzellik rutininize bir kojik asit ürünü eklemeden önce her zaman dermatoloğunuza danışın.

Hafif peeling özelliklerine sahip güçlü bir formül olan kojik asidin uzun süreli kullanımı cildi güneş yanığına karşı savunmasız hale getirebilir. Bu nedenle, sabah saatlerinde güneş kremi ve koruyucu giysilerle uygulanması önerilir.

Paylaşın

Cildiniz Yaşlanmaya Mı Başladı? Süreci Yavaşlatmak İçin Dört İpucu

Yaş aldıkça cildimizin yaşlanma belirtileri göstermeye başlaması doğaldır. Yaşlanma sürecini tamamen durduramasak da sağlıklı, genç görünümlü bir cildi korumaya yardımcı olmak için atabileceğimiz adımlar mevcuttur.

Haber Merkezi / Cilt yaşlanması hakkında bilmeniz gereken bazı önemli noktalar ve cildin yaşlanmasını yavaşlatmaya yardımcı olabilecek bazı ipuçları şunlardır:

Kolajen ve elastin kaybı: Kolajen ve elastin, cildimize yapı ve elastikiyet sağlayan proteinlerdir. Yaşlandıkça, vücudumuz bu proteinlerden daha az üretir ve bu da ciltte sarkma kırışıklığa yol açar.

Ciltte incelme: Cilt zamanla doğal olarak daha ince ve kuru hale gelir. Bu onu daha kırılgan ve nemi daha az tutabilir hale getirir.

Güneş hasarı: Güneşten gelen ultraviyole (UV) ışınlarına maruz kalmak cilt yaşlanmasına büyük katkıda bulunur. UV ışığı cildin DNA’sına zarar vererek kırışıklıklara, yaşlılık lekelerine ve düzensiz cilt tonuna yol açar.

Hücre  yenilenmesi: Yaşlandıkça cilt hücrelerimiz kendilerini daha yavaş yeniler. Bu, daha donuk, daha düzensiz bir cilt tonuna ve yüzeyde ölü deri hücrelerinin birikmesine neden olur.

Yağ dağılımındaki değişiklikler: Yaş ilerledikçe cildin altındaki yağ yastıkçıkları aşağı doğru inmeye başlar ve özellikle göz çevresi, yanaklar ve çene hattında cildin sarkmasına ve kırışmasına neden olur.

Hormonal dalgalanmalar: Özellikle menopoz döneminde yaşanan hormonal değişiklikler cildin yağ üretimini, elastikiyetini ve nem tutma özelliğini etkileyebilir.

Yaşam tarzı faktörleri: Sigara, aşırı alkol tüketimi ve yüksek stres seviyesi gibi alışkanlıklar yaşlanma sürecini hızlandırabilir ve erken kırışmaya ve sarkmaya yol açabilir.

Cilt yaşlanmasını yavaşlatmaya yardımcı olmak için uygulayabileceğimiz bazı adımlar:

Güneş kremi kullanın: Her gün SPF değeri 30 veya üzeri olan geniş spektrumlu bir güneş kremi uygulamak, güneşin zararlarına karşı korunmanın en etkili yollarından biridir.

Yaşlanma karşıtı ürünler kullanın: Retinoidler, C ve E vitaminleri ve hyaluronik asit gibi bileşenler kolajen üretimini artırmaya, cilt elastikiyetini iyileştirmeye ve ince çizgilerin ve kırışıklıkların görünümünü azaltmaya yardımcı olabilir.

Sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürün: Besin açısından zengin bir beslenme, bol su, yeterli uyku ve stresi yönetme, daha sağlıklı ve daha genç görünen bir cilde sahip olmanıza katkıda bulunabilir.

Kozmetik tedavileri düşünün: Kozmetik tedaviler, kolajen üretimini uyararak ve kırışıklıkları gidererek belirli yaşlanma belirtilerinin giderilmesine yardımcı olabilir.

Paylaşın