Giresun: Çağırgan Baba Türbesi

Çağırgan Baba Türbesi; Giresun’un Alucra İlçesine bağlı Boyluca Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Yavuz Sultan Selim’in Trabzon’da bulunduğu sıralarda Boyluca (Zun) Köyünü Şeyh Mahmut Çağırgan Veli’ye tahsis ettiği belirtilmektedir. Burası ile ilgili Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2139 No’lu arşivinde muhafaza edilen ve Sultan Selim’in himayesinde düzenlendiği anlaşılan Arapça bir vakfiye vardır. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Mahmut Çağırgan Baba’nın, İsmail Hakkı Çağırgan ile kardeş olduğu halk tarafından rivayet edilir.

Osmanlıca belgelerde “Çağırganlu” kavramı, bir topluluk, aşiret olarak tanıtılmakta ve bu topluluğun Anadolu’nun muhtelif yerlerinde iskân edildiği bildirilmektedir. Özellikle Kelkit Vadisi’nde yoğunlaşan bu aşiret mensuplarına ait bölgede çok sayıda türbe yapılmıştır. Gümüşhane ilinin Köse ilçesine bağlı Kabaktepe köyündeki Seyyid Ahmet Çağırgan, Tekke Beldesi’ndeki Seyyid Hasan Çağırgan ve Bayburt Singâh mahallesindeki Seyyid Nasuhî Çağırgan ile Kop köyündeki Seyyid Muhammed Çağırgan bu aşiret mensuplarından bazılarıdır.

Mahmut Çağırgan; İsmail Hakkı Çağırgan ve Yakup Gulami ile birlikte biraz daha batıya gelerek Alucra kırsalına yerleşmişlerdir. Bölgenin Müslüman Türklerin yerleşimine açılması bu zâviyeler vesilesiyle gerçekleşmiştir.  Mahmud, İsmail Hakkı ve Şeyh Yakub Gulamî gibi Çağırganlu topluluğunun kanaat önderleri, Anadolu’nun kuzeydoğusunun İslâm dini ile buluşmasında büyük katkı sağlamışlardır.

Sekizgen planlı olan türbe 1939-1940 yıllarında yöre halkınca düzgün yonu taşlardan inşa edilmiştir. Taşların arası derzli olup yeşile boyanmıştır. Piramidal çatısı çinko ile örtülü olup, bir alemle son bulmaktadır. Giriş kapısı ön cepheden yaklaşık 10 cm dışa taşırılmıştır. Buradan yuvarlak kemer açıklıklı bir kapı ile türbeye girilmektedir. Türbe sivri kemer açıklıklı dikdörtgen formlu dört adet pencere ile aydınlatılmaktadır.

Türbenin içi tamamen sıvalı ve boyalı olup, ortasında sembolik sanduka vardır. Türbede yeni ve eski yazıyla yazılmış (Kutbül Arifin Gavsül Vasilin Eş-şeyh Es-seyyid Mahmut Çağırgan Hz. Kasım 907) bir kitabe vardır. Çocukları olmayan çiftlerin bu türbeyi ziyaret ederek, misafirhanesinde rüyalarında Şeyhi görmek arzusu ile bir gece konakladıkları anlatılmaktadır.  Türbenin yanında ahşaptan bir misafirhane mevcuttur.

Paylaşın

Giresun: Çağırgan Baba Türbesi

Çağırgan Baba Türbesi; Giresun’un Alucra İlçesine bağlı Çakmak Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

İsmail Hakkı Çağırgan Babanın hayatı hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte Seyyid Mahmut Çağırgan ile kardeş oldukları halk arasında tevatürdür. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde bulunan ve istinsah olduğu anlaşılan bu belgeden, söz konusu derviş adına ilk defa 1342’de vakfiye düzenlendiği, ancak bu tarihte onun hayatta olmadığı anlaşılmaktadır. Bunu İsmail Hakkı Çağırgan’a işaret eden “Allah yattığı yeri nur, makamını Cennet etsin” şeklindeki temenniden çıkarmak mümkündür.

Türbe, düzgün yontma taş malzeme ile sekizgen planlı olarak inşa edilmiştir. Taşların arası derzlidir. Gövde ve piramidal çatıdan ibaret olan türbenin cenazelik kısmı yoktur. Piramidal çatı çinko ile örtülüdür. Saçaklar, ahşap kaplamadır. Türbe, küçük ebatlı, dikdörtgen formlu pencerelerle aydınlatılmaktadır. Türbe girişi sivri kemer açıklıklı olup, kapı söveleri profillidir. Giriş, iki kenarda kare kesitli plastırlar üzerine oturan sivri hafifletme kemeri ile vurgulanmıştır.

Kapısı tek kanatlı ve özgün olup, metaldendir. Türbenin içi tamamen sıvanmış ve boyanmıştır. Kenarlar zeminden itibaren bir metre yükseklikte lambri ile kaplanmıştır. Türbenin ortasında sembolik bir sanduka bulunmaktadır. Kubbe karnında sonradan yapılmış kalem işi süslemeler vardır. Bu süslemeler bitkisel ve geometrik tarzda olup kırmızı, mavi ve beyaz renklerdedir. Kubbenin tam ortasında ise dairesel biçimli yazı kuşağı vardır. Türbe çevresindeki mezarlıkta kitabesi olmayan başlıklı mezar taşları vardır.

Türbesinde sonradan yazılmış şöyle bir yazı bulunmaktadır: Hüve’l-Baki Ya Ente’l-Baki Kutbül Arifin, Süleymanoğlu Nasıreddin Zaviyesinin (vakfiye) ma’bihiliftihar-ı Zıharşeyh Köyünden ulema-i İzam ve meşayih-i kiramdan ve tarikat-ı Hoca Ahmet Yesevi Dergahı hulefasından, Türkistan erenlerinden meşayihimiz vefat etmiş olan Allahın rahmet ve mağfiretine muhtaç ES-SEYYİD MEVLANA ŞEYH ÇAĞIRGAN-I İSMAİL HAKKI VELİ (ks) lakabı mesuriyle “ÇAĞIRGAN BABA” hazretlerinin kabr-i şerifidir. Ruhu Şerifi için El-Fatiha. Hz. Ali Bin Musa Kazım soyundan Hz. Muhammed’in (S.A.V.) torunudur. 13. 14. asırlarda yaşadı. Trabzon Şehrinin  (1461) Manevi kumandanıdır.

Paylaşın

Gümüşhane: Çağırgan Baba Türbesi

Gümüşhane, gezilecek yerler ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Çağırgan Baba Türbesi; Gümüşhane – Bayburt yolu üzerinde Tekke Köyü mezarlığında bulunmaktadır.

Kare bir plan arzeden kümbet düzgün kesme taştan yapılmıştır. Üst örtüye geçiş bir kare mekânın köşelerinden kesilerek oluşturulan sekizgen bir kaide ile sağlanmıştır. Yine kesme taş kullanılarak yapılan çatıda sekizgen olup konik biçimindedir. Güney cephede bulunan iki pencere aydınlatmayı sağlamaktadır.

Bunlardan batıda olanı yuvarlak olarak yapılmış, içinde bir mezar olan bir bölüm daha vardır ki; asıl kümbetin girişi bu mekâna açılmaktadır. Girişin dikdörtgen bir açıklık olup, yuvarlak kemerli niş içerisinde kitabesi bulunmaktadır. Kubbenin içinde bir mezar bulunmaktadır.

Burada yatan kişinin Murat’ın çaldıran seferinden dönerken ölerek buraya gömülen Seyyid-i Mahmut Çaldıran Baba olduğu bilinmektedir. İçte duvarlar sıvaldır. Köşeler birer kemerle birleştirilerek kubbeye geçiş sağlanmıştır. Köşeler yarım tonoz olarak tanzim edilmiştir.

Gümüşhane’nin tarihi

Doğuda Bizer ve Muşkilerin yaşadığı Skidides ile batıda Pariyadres dağlarına uzanan ve Güneyde Satala (Sadak) ovası ile çevrili Gümüşhane bölgesinde tam bir kavimler mozaiği oluşmuştur. Yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular ancak M.Ö. 3000-2000 arasına tarihlenen ilk Tunç Çağı’nın aydınlatılmasına yardımcı olmaktadır.

Bulunduğu coğrafi konum itibariyle tarihsel olaylar karşısında daima tampon bölge olarak kalan Gümüşhane’de mimari eserlerin çoğu günümüze ulaşamamıştır. Kapadokya yazılı kaynaklarında bir zenginlik kaynağı olarak sık sık adı geçen ve yoğun ticari ilişkilere konu olduğu belirtilen gümüşün, Asur koloni dönemindeki yoğun çıkarımlar nedeniyle yataklar zenginliklerini büyük ölçüde yitirmiş ve eski çıkarım izleri hemen hemen silinmiştir. Gümüşhane yöresinin Azzi ülkesi adıyla, güneyinden

Suşehri’ne kadar uzanan topraklarına ise Hayaşa ülkesi olarak anıldığı Hititler zamanında zenginlik kaynağı yine gümüştür. Hititler alışverişte değer ölçüsü olarak gümüşü kullanıyorlardı. Hitit İmparatorluğu gerek batıdan gelen Frigllerin ve gerekse kuzey komşuları Kaşkarların saldırıları sonucu zayıflayınca Urartular bölgeye hakim oldular. (M.Ö. 860) Asurların zayıflamasından da faydalanan Urartular bölgedeki nüfuzlarını artırdılar. Aynı yıllarda Ege adalarında ticaretle uğraşan Argonotlar

“Konuk kabul etmeyen hırçın deniz” diye tabir ettikleri Karadeniz’in madenleriyle ünlü yöresine koloniler kurdular. (M.Ö. 756) Böylece Gümüşhane yöresi madenleri de uygarlığa açılmıştır. Bu gelişmeyle birlikte Urartu kültürü ve maden işçiliği Argonotlar aracılığıyla Ege adalarına dek yayıldı. M.Ö. 560’lı yıllarda Medler Gümüşhane yöresini ele geçirdiler. Ancak Medler yine aynı sülaleden gelen Ahamemiş sülalesinden

II.Kiros (Kuraş) ‘ın başkaldırısı ile yıkılmış ve M.Ö. 550 de Pers Krallığı kurulmuştur. Gümüşhane’de bu sınırlar içinde olup yılda 300 gümüş talen vergi ödemekle yükümlü tutulmuştur. Persler Yunanlılarla yaptıkları savaşlarda yöre insanını da kullanmış, nitekim Kserkes’in M.Ö 480’de Yunanistan’a yaptığı sefere Khalip (Khaledi-Haldi= Gümüşhane,

Trabzon ve çevresinde yaşadığı belirtilen halk ) Askerleri de katılmıştır. Heredot bu seferde Khaliplerin küçük kalkanlar, kısa mızraklar ve eğri kılıçlarla donandığını yazmaktadır. Bazı kaynaklar ise bu sefere Çoruh Havzasında yaşayan Muşkillerin katıldığını kaydederler. İmparator II. Artakserkses döneminde

(M.Ö.400 ) Bölgeyi güneyden kuzeye dolaşmış olan tarihçi Ksenefon ise, Pers ordusunda paralı askerlik yapan Makedonyallıların Babil yöresinde Karduklara yenildiklerini, daha sonra ki geri çekilme sırassında Gümüşhane yöresinden de geç tiklerini yazmaktadır. M.Ö 350’lerde zayıflamaya başlayan Pers İmparatorluğu’na Makedonya Kralı Büyük İskender son verdi. (M.Ö. 334 ve 331 ) İskender orduları Gümüşhane yörelerine kadar uzanamadılar Yöre bu yüzden M.Ö 4.yüzyıl başında siyasal bir boşluğun içine düştü. Büyük İskender’in hakimlerinden

Flikos’un Gümüşhane’de gümüş madeni bulması üzerine buraya önem verdiği söylenir. Ege adalarından biri olan Kios adasının tiranı Mitridates Ktistes doğuda İris (Yeşilırmak) ve Lykos (Kelkit) havzasına dek uzanan toprakları ele geçirdi. (M.Ö.301 ) Pontos Krallığının kurucusu olan 1.Mitridates öldükten sonra yerine oğulları geçti. vunma üstünlüğünü korumak için yüzlerce kale yapıldı.

Ordunun zor duruma düştüğü zamanlarda da bu dağlık bölgeye iyi bir saklanma yeri oluyordu. Pontos Krallığının üstünlüğü Kerona savaşında sarsılınca iç çalkantılar başlamış, Lykos (Kelkit) yakınlarındaki Kabira dolaylarında Romalılarla yapılan ikinci büyük savaşta da yenilince Gümüşhane dağlarına çekilmişlerdir . Yöredeki Roma hakimiyeti M.Ö.20. yılda başlamış ve M.S. 395’lere kadar devam etmiş. Kavimler göçü neticesinde Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı Roma diye ikiye ayrılınca

Gümüşhane yöresi Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalmıştır. Bzans İmparatorluğu döneminde Gümüşhane yöresi de Bzans-Hazar askeri işbirliğinde önemli rol oynamıştır. Kral Jüstinyen zamanında Keçi Kale Kalesi (Kale Bucağında) onartılmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinde yörede kurulu kente Argyropolis adı verilmiştir.Yöredeki savaşların asıl sebepleri tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması ve madenleri ile ün şyapmış olmasıdır.

7. ve 8. yüzyıllarda bölge birkaç defa el değiştirmiştir. Halife Hz. Ömer zamanında ( 634-644) Erzincan ve Erzurum Arapların eline geçince Gümüşhane’ de bu egemenliği tanıdı . Halife Hz. Osman zamanından, Emevi ve Abbasilere kadar olan dönem içerisinde el değiştiren yöre Çağrı Bey’ in 1016 yılında Anadolu’ya yaptığı ilk akın sırasında Türklerin eline geçmiştir. 1071 Malazgirt Savaşından sonra yöre

Selçuklu Egemenliğine girmiş , son olarak da 1467 ‘de Akkoyunlular yörede egemen olmuşlardır. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon Rum İmparatorluğuna son vermesiyle bölgede Osmanlı etkisi görülmeye başlanmıştır. Gümüşhane, Trabzon Rum İmparatorluğunun fethedilmesinden sonra Osmanlı hakimiyetine girmiş ve bu hakimiyet 1461 ‘den 1467’ye kadar sürmüştür. Bu tarihten sonra Gümüşhane Akkoyunluların hakimiyetine girmiştir.

Bu hakimiyet 1473 yılında Fatih ile Uzun Hasan arasında vuku bulunan Otluk beli savaşı ile sona ermiştir.1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından kesin olarak alınmış ve Osmanlı topraklarına katılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman (1520/1566 ) İran Seferi sırasında Harşit Vadisinden geçerken Gümüş madeninin bulunduğu eski Gümüşhane yöresinin imar edilmesini emretmiş, böylece buraya 50 ev ve Süleymaniye Camii yapılmıştır.

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı ile 7 Temmuz 1916 tarihinde Ruslar’ın doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz de yaptıkları işgaller ve bunun sonucundaki göçler Gümüşhane’de hayat bırakmamıştır. Ruslar 16 Temmuz 1916 da Bayburt’u aldıktan sonra yollarına devam ederek 19 (20) Temmuz 1916 günü Gümüşhane’ye girmişlerdir. Türk birlikleri fazla karşı koyamayınca Ruslar aynı gün Torul’a girmişlerdir. Böylece Trabzon yolu Ruslar’a açılmıştır.

22 Temmuz 1916 günü Kelkit üzerine yürüyen Rus Ordusu akşama doğru burayı ele geçirmiştir. Gümüşhane ve çevresi bu işgaller karşısında ve özellikle Ermeni zulmü altında ezilirken Rusya’da Bolşevik ihtilalinin çıkması ve iç çalkantılar sebebiyle Ruslar 18 Aralık 1917 Erzincan mütarekesini imzalamış ve ordularını geri çekmeyi kabul etmiştir.

Torul 14 Şubat Gümüşhane 15 Şubat ve Kelkit 17 Şubat 1918 de Rus işgalinden kurtarılmıştır. Osmanlı hakimiyetinin ilk zamanlarında Erzurum eyaletine bağlı iken sonraları Trabzon’a bağlanan Gümüşhane sancağı 20 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı kanunun 89. maddesinde “Vilayet” başlığı altındaki kanunla 1925 yılında il olmuştur.

1925-1926 tarihli Trabzon salnamesinde “Gümüşhane Vilayeti merkez ilçe ile birlikte Bayburt, Kelkit, Torul ve Şiran olmak üzere 5 ilçe, 5 Bucak ve 377 köyden oluştuğu, 16943 evde 101153 kişinin yaşadığı şehirde hastane olmadığı… Vilayetin ticari durumunun Trabzon-Bayburt-Erzurum büyük yol üzerinde ve İran Transit yolu üzerinde bulunduğundan oldukça iyi olduğu, aslında tarım memleketi olan vilayetin bazı yerlerinde ürünleri yerel ihtiyacı karşılamadığından,

Halkın bir kısmının işçilik, meyvecilikle, katırcılıkla geçindiği” belirtilmektedir. Gümüşhane’nin il olması ile birlikte Ahmet DURMUŞ (Evren-Dilek) Bey Vali olarak atanmıştır. Cumhuriyet döneminin ilk Belediye Başkanı ise Osman Bey (Ataç) olup, 1922-1934 tarihleri arasında görev yapmıştır.

Bayburt’un 1989 tarihinde il olması ve ayrıca yeni ilçelerin oluşturulması ile idari taksimata değişiklik meydana gelmiştir. 1988 yılında Köse 1990 yılında Kürtün ilçe olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Gümüşhane’de yol ve köprü yapımına önem vermiş, tarım geliştirilmeye çalışılmıştır.

Paylaşın