Mensiyüs (Mıngzi) Kimdir? Öğretileri

MÖ 372 yılında Zou’da (günümüzde Şantung eyaletinde Zoucheng) dünyaya gelen Mensiyüs ya da Çince adıyla Mengzi, MÖ 289 yılında hayatını kaybetmiştir. Mensiyüs, Konfüçyüsçülük geleneğinde Konfüçyüs’ten sonra en önemli filozoflardan biri kabul edilir.

Haber Merkezi / “İkinci Bilge” olarak anılan Mensiyüs, Konfüçyüs’ün torunu Zisi’nin öğrencisi olduğu söylenir, ancak bu bilgi tartışmalıdır. Çeşitli devletlerde hükümdarlara danışmanlık yapmış, ancak fikirleri o dönemde yeterince kabul görmeyince öğretmenliğe yönelmiş ve Konfüçyüsçülüğün gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Mensiyüs’ün annesi, Çin kültüründe örnek bir figür olarak görülür. Oğlunun eğitimi için evini üç kez taşıdığına dair ünlü “Meng Mu San Qian” (Mensiyüs’ün annesi üç kez taşındı) hikayesi, uygun bir eğitim ortamının önemini vurgular. Mensiyüs, Konfüçyüs’ün fikirlerini geliştirerek ahlak, insan doğası ve siyaset felsefesine önemli katkılar sağlamıştır.

Mensiyüs’ün Öğretileri

Mensiyüs’ün felsefesi, özellikle insan doğası, ahlak ve yönetim üzerine yoğunlaşır.

İnsan Doğasının İyiliği: Mensiyüs, insanın doğuştan iyi olduğuna inanır.

Ona göre, her insan dört temel “duygu filizi” (duan) ile doğar: Merhamet (ren): İyilik ve insanlık duygusunun temeli. Örneğin, bir çocuğun kuyuya düştüğünü gören herkesin doğal olarak üzülmesi, bu duygunun kanıtıdır.

Utanç ve iğrenme (yi): Doğru ile yanlışı ayırma ve dürüstlük.
Saygı ve nezaket (li): Toplumsal düzende uygun davranışlar.
Doğru – yanlış hissi (zhi): Bilgelik ve adalet duygusu.

Bu dört filiz, eğitim ve öz disiplinle erdeme (iyilik, dürüstlük, ahlak, bilgelik) dönüştürülebilir. Ancak kötü ortamlar veya ihmalkarlık bu potansiyeli zedeleyebilir. Mensiyüs, bu görüşüyle, insan doğasının kötü olduğunu savunan çağdaşı Xunzi’ye karşı çıkar.

Eğitim ve Öz Gelişim: Mensiyüs, eğitimin insanın doğuştan gelen iyilik potansiyelini ortaya çıkarmak için gerekli olduğunu savunur. Ezberciliğe karşı çıkar ve metinlerin sorgulanmasını, eleştirel düşünceyle değerlendirilmesini öğütler. “Kitaba tamamen inanan, kitapsız daha iyidir” diyerek bağımsız düşünceyi teşvik eder.

Siyaset ve Yönetim: Mensiyüs, halkın refahını merkeze alan bir yönetim anlayışını benimser. Ona göre, halk en önemli unsurdur; devlet ve hükümdar ise halktan sonra gelir. Hükümdarların ahlaki erdemlere (özellikle insanlık ve dürüstlük) sahip olması gerektiğini vurgular.

Eğer bir hükümdar halkın ihtiyaçlarını göz ardı eder veya zalimce davranırsa, halkın onu tahttan indirme hakkı olduğunu savunur. Bu “devrim hakkı”, göksel vekalet (Tianming) ilkesine dayanır; çünkü adaletsiz bir hükümdar, göğün verdiği yönetim yetkisini kaybetmiş sayılır.

Kader ve Göksel İrade (Tian): Mensiyüs, Konfüçyüs gibi, göğün (Tian) ahlaki düzenin kaynağı olduğuna inanır. Ancak Tian, doğrudan konuşmaz; eylemler ve olaylar aracılığıyla kendini gösterir. İnsanlar, göksel iradeye uyarak ahlaki bir yaşam sürmeli ve toplumsal düzeni sağlamalıdır.

Mensiyüs, kaderin (ming) insan hayatında önemli bir rol oynadığını, ancak bireyin çabasının da ahlaki gelişim için gerekli olduğunu belirtir.

Toplumsal Uyum: Mensiyüs, bireyin içsel uyumunun toplumsal uyuma yol açtığını savunur. İnsanlar, vicdanlarına ve doğuştan gelen bilgiye kulak vererek uyum içinde yaşarsa, toplum da kendiliğinden düzene kavuşur.

Mensiyüs’ün Kitabı: Mensiyüs’ün öğretileri, ölümünden sonra öğrencileri tarafından derlenen Mensiyüs (Mengzi) adlı eserde toplanmıştır. Bu kitap, Konfüçyüsçülüğün temel klasiklerinden biri olup, onun çeşitli hükümdarlarla diyaloglarını, ahlaki ve siyasi görüşlerini içerir. Kitap, Sung Hanedanı döneminde (MS 11. yüzyıl) Konfüçyüsçü eğitimin temel metinlerinden biri haline gelmiştir.

Mensiyüs, Konfüçyüsçülüğü sistemleştirerek sonraki yüzyıllarda Zhu Xi ve Wang Yangming gibi düşünürler üzerinde büyük etki bırakmıştır. İnsan doğasının iyiliği ve halk odaklı yönetim anlayışı, Çin felsefesinde derin izler bırakmış, modern ahlak psikolojisi ve evrimsel psikoloji çalışmalarında da yeniden değerlendirilmiştir.

Örnek Sözler: “Çocukluk saflığını kaybetmeyen adama, büyük adam denir.”, “Gök, büyük bir sorumluluk vereceği kişiyi önce zorluklarla sınar, zihnini yorar, doğasını sertleştirir ve yeteneklerini geliştirir.”

Mensiyüs, ahlaki iyimserliği, halk odaklı siyaset anlayışı ve insan doğasına duyduğu güvenle, Konfüçyüsçülüğün en önemli yorumcularından biri olarak tarih boyunca saygı görmüştür.

Paylaşın

Aristoteles Kimdir? Teorik Çalışmaları

MÖ 384 yılında Makedonya’nın Stagira dünyaya gelen Aristoteles, MÖ 322 yılında hayatını kaybetmiştir. Platon’un öğrencisi olan Aristoteles, Büyük İskender’e hocalık yapmış ve Atina’da Lykeion’u (Lise) kurmuştur.

Haber Merkezi / Aristoteles’in çalışmaları, mantık, metafizik, fizik, biyoloji, etik, siyaset ve estetik gibi çok geniş bir alanda Batı düşüncesini yüzyıllarca etkilemiştir.

Aristoteles’in Teorik Çalışmaları:

Aristoteles’in teorik çalışmaları, felsefenin temel dallarını ve doğa bilimlerini kapsamaktadır. Aristoteles, sistematik ve gözleme dayalı yaklaşımıyla öne çıkmaktadır.

Aristoteles, mantığı sistematik bir disiplin haline getirmiştir.

Kıyas (Syllogism): Doğru akıl yürütme için kıyas yöntemini geliştirdi (örneğin, “Tüm insanlar ölümlüdür; Sokrates insandır; öyleyse Sokrates ölümlüdür”).
Kategoriler: Varlıkları töz, nicelik, nitelik gibi on kategoriye ayırdı.
Çelişmezlik İlkesi: Bir önermenin aynı anda hem doğru hem yanlış olamayacağını belirtti.
Tümdengelim ve Tümevarım: Gözlemlerden genellemelere ulaşmayı ve tümdengelimle sonuç çıkarmayı sistemleştirdi.

Aristoteles’in metafizik adlı eseri, “varlığın varlık olarak” incelenmesini konu edinmiştir.

Dört Neden Doktrini: Her varlığın dört nedeni vardır: maddi (malzeme), formel (biçim), fail (etken), ereksel (amaç).
Töz (Ousia): Gerçekliğin temel birimi olarak tözü tanımladı; örneğin, bir insan veya ağaç.
Potansiyel ve Gerçeklik: Değişimi, potansiyelden (dynamis) gerçekleşmeye (energeia) geçişle açıkladı.
İlk Hareketsiz Harekete Geçirici: Evrendeki hareketin kaynağı olarak, hareket etmeyen ama her şeyi harekete geçiren bir ilahi varlığı savundu.

Aristoteles, “Fizik ve Gökler Üzerine” eserlerinde doğa olaylarını incelemiştir.

Doğa ve Hareket: Doğayı, kendi içinde hareket ilkesi taşıyan şey olarak tanımladı. Evreni, dört elementten (yer, hava, ateş, su) oluşan yer merkezli bir modelle açıkladı.
Zaman ve Mekân: Zamanı hareketin ölçüsü, mekânı ise nesnenin çevrelendiği yer olarak tanımladı.

Aristoteles, “Nikomakhos’a Etik” eserinde mutluluğun (eudaimonia) erdemli yaşamla mümkün olduğunu, erdemin aşırılıklar arasında orta yol olduğunu savunmuştur.

Aristoteles, insanı “siyasal hayvan” olarak tanımlamış; ideal devletin ortak iyiliği hedeflemesi gerektiğini belirtmiştir.

Aristoteles, “Poetika” eserinde trajedinin, katharsis (duygusal arınma) yoluyla korku ve acıma uyandırması gerektiğini savunmuştur ve sanatın, doğayı taklit ettiğini (mimesis) belirtmiştir.

Hayvanları kanlı ve kansız olarak sınıflandıran Aristoteles, 500’den fazla türü incelemiştir, canlıların ereksel bir amacı (telos) olduğunu savunmuştur (örneğin, kuşun kanatları uçmak içindir).

Aristoteles’in sistematik yaklaşımı, İslam filozoflarından (İbn-i Sina, İbn-i Rüşd) Orta Çağ skolastiklerine ve modern bilime kadar geniş bir etki yaratmıştır. Mantığı, bilimsel yöntemin; biyolojisi, deneysel araştırmanın temelini oluşturmuştur.

Paylaşın

Knidoslu Ödoksus Kimdir? Öğretileri

MÖ 408 yılında Muğla’nın Datça ilçesindeki Knidos’ta dünyaya gelen Knidoslu Ödoksus (Eudoxus) MÖ 355 yılında hayatını kaybetmiştir. Eserlerinin tamamı kaybolsa da, katkıları Hipparchus, Aristoteles ve Öklid gibi isimler aracılığıyla günümüze ulaşmıştır.

Haber Merkezi / Platon ve Archytas’ın öğrencisi olan Eudoxus, matematik, astronomi, coğrafya ve felsefe alanlarında çığır açıcı katkılar yapmıştır.

Knidoslu Eudoxus’un Öğretileri:

Matematik Alanında:

Oranlar Teorisi: Eudoxus, irrasyonel sayılarla çalışmayı mümkün kılan oranlar teorisini geliştirmiştir. Bu teori, Öklid’in Elementler adlı eserinin V. ve VI. kitaplarının temelini oluşturmaktadır. İrrasyonel sayılar, Pisagorcuların aritmetik odaklı yaklaşımını zorlayan bir problemdi; Eudoxus, geometrik kavramlara odaklanarak bu sorunu çözmüştür ve sürekli büyüklüklerin (örneğin, bir karenin köşegeni gibi) titiz bir şekilde ele alınmasını sağlamıştır.

Tüketme Yöntemi: Eudoxus, eğrilerle sınırlı alanların ve hacimlerin hesaplanması için “tüketme yöntemi”ni geliştirmiştir. Bu yöntem, integral hesabın öncüsü kabul edilmektedir. Piramit ve konilerin hacimlerinin, eş tabanlı ve eş yüksek prizma veya silindirlerin hacminin üçte biri olduğunu kanıtlamıştır. Bu yöntem, Arşimet’in çalışmalarına zemin hazırlamıştır.

Altın Oran: Eudoxus, bir doğrunun orta orana (altın oran) göre bölünmesi üzerine çalışmıştır. Yunanlılar, bu oranın estetik ve kutsal bir anlam taşıdığına inanıyordu.

Astronomi Alanında:

Eş Merkezli Küreler Modeli: Eudoxus, gezegenlerin hareketlerini açıklamak için eş merkezli küreler modelini geliştirmiştir. Bu, evrenin ilk matematiksel modeli olarak kabul edilir ve gezegen hareketlerini geometrik olarak ifade edilmektedir. Her gök cismi için birden fazla küre kullanarak karmaşık hareketleri açıklamaya çalışmıştır. Bu model, Johannes Kepler’e kadar astronomide etkili olmuş, ancak MÖ 2. yüzyılda çoğu gökbilimci tarafından terk edilmiştir.

Takımyıldızlar ve Gözlemsel Astronomi: Eudoxus, takımyıldızların tanımlanmasına katkıda bulunmuş ve Knidos’ta bir gözlemevi kurarak gözlemler yapmıştır. Güneş yılını 365 gün 6 saat olarak hesaplayan Eudoxus, güneş saatinin mucidi olarak bilinir.

Felsefe Alanında:

Metafizik ve Etik: Aristoteles’in aktardığına göre, Eudoxus, Platon’un formlar teorisine karşı çıkarak formların algılanabilir şeyler olduğunu savunmuştur. Eudoxus, iyiliği, her şeyin amaçladığı ve zevkle tanımlanan bir kavram olarak görmüştür. Bu görüşü, hedonist felsefenin erken bir örneği sayılabilir.

Platon Akademisi: Eudoxus, Atina’daki Platon Akademisi’nde felsefi tartışmalara katılmıştır, bazı kaynaklara göre Platon’un Syracuse döneminde Akademi’nin başkanlığını yapmıştır. Eudoxus ayrıca, Aristo’nun öğretmenlerinden biridir.

Coğrafya ve Hukuk:

Eudoxus, coğrafya üzerine yazılar yazmıştır ve Knidos’ta yasa koyucu olarak görev yapmıştır. Knidosluların idari kanunlarını düzenlemiş ve şehir meclisinde çalışmıştır.

Eudoxus’un çalışmaları, Öklid ve Arşimet gibi matematikçileri, Kepler ve Copernicus gibi astronomları etkilemiştir. Mars ve Ay’daki kraterler ile “Kampyle of Eudoxus” adlı cebirsel eğri onun adını taşımaktadır. Matematikte tümdengelimli bir düzen kurarak ve irrasyonel sayılarla çalışmayı mümkün kılarak, modern matematiksel analizin temellerini atmıştır.

Paylaşın

Diyojen Kimdir? Öğretileri

07 biridir.

Haber Merkezi / “Sinoplu Diyojen” olarak da bilinen Diyojen, sadeliği, toplumsal normlara meydan okuması ve ahlaki dürüstlüğüyle tanınır. Diyojen, felsefesini sözleriyle değil, yaşam tarzıyla ifade eden bir düşünürdü; genellikle bir fıçıda yaşadığı, elinde bir fenerle “dürüst insan” aradığı gibi anekdotlarla hatırlanır.

Diyojen’in Öğretileri

Diyojen’in öğretileri, Kinik felsefenin temel ilkelerine dayanır. Kinikler, erdeme dayalı bir yaşamı savunmuş ve toplumsal kuralları, maddi zenginlikleri ve konformizmi reddetmiştir. Diyojen’in öğretileri, sade bir yaşam, özgürlük, kendi kendine yeterlilik (otarki) ve doğaya uygunluk gibi temalar etrafında şekillenir.

Doğaya Uygun Yaşam: Diyojen, insanın doğaya uygun, sade ve ihtiyaçlarına indirgenmiş bir yaşam sürmesi gerektiğini savunmuştur. Toplumun dayattığı lüks, zenginlik ve statü gibi şeyleri gereksiz bulmuş, doğanın sunduğu asgari ihtiyaçlarla yetinmenin özgürleştirici olduğunu düşünmüştür. Fıçıda yaşaması, bu ilkenin en çarpıcı örneğidir.

Kendi Kendine Yeterlilik (Otarki): Kinik felsefenin temel kavramlarından biri olan otarki, kişinin dışsal şeylere bağımlı olmadan kendi kendine yetebilmesi anlamına gelir. Diyojen, maddi varlıklara, toplumsal statüye ya da başkalarının onayına ihtiyaç duymadan özgür bir yaşam sürmeyi savunmuştur. Örneğin, bir kaseden su içerken bir çocuğun elleriyle su içtiğini görmüş ve kaseyi atarak “Bir çocuk bana sadeliği öğretti” demiştir.

Toplumsal Normlara ve Otoriteye Meydan Okuma: Diyojen, toplumun yapay kurallarını, geleneklerini ve otoritelerini eleştirmiştir. Büyük İskender’le olan ünlü karşılaşmasında, İskender’in “Dile benden ne dilersen” teklifine, “Gölge etme, başka ihsan istemem” cevabını vermesi, onun otoriteye karşı tutumunu yansıtır. Diyojen, insanların sahte değerlere ve gösterişe kapıldığını düşünerek bunları alaya almıştır.

Erdem ve Dürüstlük: Diyojen’e göre erdem, insanın en yüksek hedefi olmalıdır ve bu erdem, maddi zenginlik ya da toplumsal başarıyla değil, ahlaki dürüstlük ve özgürlükle elde edilir. Gündüz vakti fenerle “dürüst insan arıyorum” demesi, insanların ahlaki yozlaşmasını eleştiren sembolik bir eylemdir.

Utanmazlık (Anaideia): Kinik felsefede utanmazlık, toplumsal tabulara ve gereksiz utançlara karşı çıkmayı ifade eder. Diyojen, toplumun dayattığı ahlak kurallarını sorgulamış ve doğal olanı utanılacak bir şey olarak görmemiştir. Örneğin, halka açık yerlerde yemek yemesi ya da doğal ihtiyaçlarını karşılaması, bu ilkesinin bir yansımasıdır.

Alaycı ve Provokatif Üslup: Diyojen, öğretilerini doğrudan ve çoğu zaman alaycı bir şekilde ifade etmiştir. Toplumu ve bireyleri eleştirirken mizah ve ironiyi kullanmış, bu sayede insanların kendi davranışlarını sorgulamasını sağlamayı amaçlamıştır. Onun bu üslubu, felsefesini sadece teorik değil, pratik ve performatif bir düzlemde de etkili kılmıştır.

Diyojen’in hayatı, öğretilerinin bir aynasıdır. Atina’da bir fıçıda yaşamış, sadece temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar eşyaya sahip olmuş ve toplumun sahte değerlerine karşı çıkmıştır. Onun felsefesi, daha sonra Stoacı filozoflar (özellikle Zenon ve Epiktetos) üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Stoacılık, Kiniklerin otarki ve erdeme dayalı yaşam fikirlerini daha sistemli bir şekilde geliştirmiştir.

Diyojen’in anekdotları, antik kaynaklarda (özellikle Diogenes Laertios’un Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri adlı eserinde) geniş yer bulur. Ölümüne dair farklı rivayetler olsa da, Korint’te öldüğü ve ölümünün kendi iradesiyle gerçekleştiği (nefesini tutarak öldüğü) söylenir.

Sonuç olarak; Diyojen, Kinik felsefenin en çarpıcı temsilcisi olarak, sade yaşam, özgürlük ve erdeme dayalı bir hayat görüşünü savunmuştur. Toplumsal normlara meydan okuyan, otoriteye karşı cesur ve alaycı tavrıyla, felsefesini yaşam tarzıyla bütünleştirmiştir.

Onun öğretileri, bireyin özgürlüğünü ve ahlaki dürüstlüğünü merkeze alarak, maddi ve toplumsal dayatmalara karşı durmayı vurgular. Diyojen, sadece Antik Yunan’da değil, modern çağda da bireycilik ve otantik yaşam arayışları için ilham kaynağı olmuştur.

Paylaşın

Arhitas Kimdir? Teorik Çalışmaları

MÖ 428 yılında Güney İtalya’daki Taranto (Taras) kentinde dünyaya gelen Arhitas, MÖ 347 yılında hayatını kaybetmiştir. Arhitas, erken Pisagorcu geleneğin son önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir.

Haber Merkezi / Platon’un arkadaşı olan Arhitas, Taranto’da yedi kez üst üste komutan (strategos) seçilerek önemli bir siyasi figür olmuştur. Pisagorcu felsefeye bağlılığıyla bilinir ve Sokrates sonrası yaşamış olmasına rağmen Sokrates öncesi düşünürler arasında anılır.

Arhitas’ın Teorik Çalışmaları

Arhitas’ın teorik çalışmaları, özellikle matematik, mekanik, felsefe ve müzik teorisi alanlarında yoğunlaşmıştır. Pisagorcu geleneğe bağlı olarak evreni matematiksel bir düzenle açıklamaya çalışmış, sezgici ve mistik bir yaklaşımla duyumların yanıltıcılığına vurgu yapmıştır.

Matematik ve Geometri: Arhitas, matematik prensiplerini mekaniğe uygulayan ilk kişi olarak kabul edilir. En önemli katkısı, Delos Problemi’ni (küpün hacmini iki katına çıkarma problemi) çözmesidir. Bu problem, antik bir Yunan efsanesine dayanır: Delos’taki salgın hastalığın sona ermesi için küp şeklindeki bir sunağın hacminin iki katına çıkarılması gerekiyordu. Arhitas, bu sorunu üç boyutlu geometri kullanarak, üç farklı yüzeyin kesişimiyle çözmüştür. Bu çözüm, yaşadığı çağ için oldukça ileri bir matematiksel başarıdır.

Mekanik ve Matematiksel Mekanik: Arhitas, matematiksel prensipleri mekaniğe uygulayarak problemleri sistematik bir şekilde çözmeye çalışmıştır. Geometrik yöntemlerle mekanik problemlere çözüm arayışı, onu “matematiksel mekaniğin kurucusu” olarak tanımlayanlar için temel bir gerekçedir. Örneğin, mekanik aletlerin tasarımında geometrik yaklaşımlar kullanmıştır.

Felsefe ve Pisagorcu Düşünce: Pisagorcu felsefeye bağlı olan Arhitas, evrenin matematiksel bir düzenle açıklanabileceği inancını benimsemiştir. Demokritos’un materyalist görüşlerinin aksine, Pisagorcular gibi o da duyumların (özellikle dokunma duyusunun) nesnelerin gerçek doğasını anlamada yetersiz olduğunu savunmuştur. “Nesnelerin gerçek niteliklerini dokunma duyumuzla ya da başka duyumlarla bilemeyiz” önermesi, onun eleştirel yaklaşımını yansıtır. Evreni maddeyle özdeşleştiren ve uzayı sıvı bir madde gibi gören Pisagorcu görüşleri desteklemiştir.

Müzik Teorisi: Arhitas, müzik teorisi üzerine de çalışmış ve seslerin matematiksel oranlarla açıklanabileceğini göstermiştir. Pisagorcu geleneğin sayıların evrensel düzenle bağlantılı olduğu inancına paralel olarak, müzik armonilerini matematiksel oranlarla ilişkilendirmiştir.

Astronomi ve Kozmoloji: Pisagorcu astronomiye katkıları, evrenin merkezinde bir ateşin bulunduğu ve dünyanın bu ateş etrafında döndüğü fikrine dayanır. Bu görüş, Aristo’nun dünya merkezli evren anlayışına karşıttır ve modern astronomiye (örneğin Kopernik sistemine) daha yakın bir bakış açısını yansıtır. Arhitas ve Pisagorcular, dünyayı evrenin sabit merkezi olmaktan çıkararak hareket eden bir yıldız olarak tanımlamışlardır.

Arhitas, Platon’u Siraküza tiranı Dionysius II’nin elinden kurtarmak için bir gemi göndererek onun hayatını kurtarmıştır (MÖ 361). Eğitim verdiği bilinen tek öğrencisi, Knidos’lu matematikçi Eudoksos’tur. Muhtemelen Philolaos ve Krotonalı Eurytus’tan eğitim aldığı düşünülmektedir. Arhitas’ın çalışmaları, özellikle matematik ve mekanik alanlarında, sonraki dönemlerde bilimsel düşüncenin gelişimine katkıda bulunmuştur.

Sonuç olarak; Arhitas, Pisagorcu felsefenin son büyük temsilcilerinden biri olarak matematik, mekanik, felsefe ve astronomi alanlarında çığır açıcı katkılar sağlamıştır. Özellikle Delos Problemi’ni çözmesi ve matematiksel prensipleri mekaniğe uygulaması, onun bilim tarihindeki yerini sağlamlaştırmıştır. Pisagorcu düşüncenin matematiksel ve sezgisel yaklaşımını benimseyerek, evrenin düzenini anlamada duyumların ötesine geçen bir anlayış geliştirmiştir.

Paylaşın

Platon (Eflatun) Kimdir? Öğretileri

MÖ 427 yılında Atina’da aristokrat bir ailede dünyaya gelen Platon (Eflatun), MÖ 347 yılında hayatını kaybetmiştir. Sokrates’in öğrencisi olan Platon, Aristoteles’in hocasıdır.

Haber Merkezi / Felsefi diyaloglar yazarak düşüncelerini aktaran Platon, Atina’da Akademi’yi kurarak sistematik felsefi eğitimin önünü açmıştır. Platon’un eserleri, etik, metafizik, epistemoloji, siyaset ve estetik gibi birçok alanda derin etkiler bırakmıştır.

Platon’un Öğretileri

Platon’un felsefesi, özellikle idealar teorisi, bilgi, ahlak, siyaset ve insan ruhu üzerine yoğunlaşır.

İdealar Teorisi: Platon’un felsefesinin temel taşıdır. Ona göre, duyularla algıladığımız maddi dünya (görünüşler dünyası) gerçek değildir; asıl gerçeklik, fiziksel olmayan ve mükemmel olan idealar dünyasındadır.

İdealar, her şeyin mükemmel ve değişmez formlarıdır (örneğin, güzelliğin ideası, adaletin ideası). Maddi dünyadaki nesneler, bu ideaların kusurlu yansımalarıdır.

Örneğin, bir masa, “masa ideası”nın geçici ve eksik bir kopyasıdır. Gerçek bilgi, ideaları akıl yoluyla kavramakla mümkündür.

Bu teori, Platon’un Devlet ve Phaedo diyaloglarında detaylıca ele alınır.

Bilgi ve Epistemoloji: Platon, bilgiyi duyusal algıdan ayırır. Duyular yanıltıcıdır; gerçek bilgi (episteme), akıl ve mantık yoluyla ideaların kavranmasıyla elde edilir.

Ünlü mağara alegorisi (Devlet kitabında), bu fikri açıklar: İnsanlar, mağarada zincirlenmiş, sadece gölgeleri gören tutsaklar gibidir. Felsefe, onları zincirlerden kurtararak idealar dünyasının ışığına ulaştırır.

Bilgi hiyerarşisi: Algı (doxa) en düşük, ideaların kavranışı en yüksek bilgi düzeyidir.

Ruhun Ölümsüzlüğü: Platon, ruhun ölümsüz olduğuna ve bedenden bağımsız bir varlığa sahip olduğuna inanır (Phaedo).

Ruh, idealar dünyasından gelir ve ölümden sonra oraya döner. Öğrenme, aslında ruhun idealar dünyasında zaten bildiği şeyleri hatırlamasıdır (anamnesis).

Ruh, üç kısımdan oluşur: Akıl (bilgiyi arar), irade/cesaret (onur ve cesaretle ilişkilidir) ve arzu (bedensel ihtiyaçlar). Erdem, bu üç kısmın uyum içinde olmasıyla sağlanır.

Etik ve Erdem: Platon’a göre, iyi bir yaşam, erdeme dayalı bir yaşamdır. Erdem, ruhun uyumu ve idealar dünyasındaki “İyi İdeası”nı kavramakla mümkündür.

Dört ana erdem: Bilgelik (akıl), cesaret (irade), ölçülülük (arzu kontrolü) ve adalet (hepsinin dengesi).

Siyaset ve İdeal Devlet: Platon, devlet adlı eserinde, ideal bir toplum yapısı önerir. Toplum, üç sınıfa ayrılır: Yöneticiler (filozof krallar, akıl tarafından yönetilir), koruyucular (savaşçılar, cesaretle hareket eder) ve üreticiler (çiftçiler, zanaatkârlar, arzularla motive olur).

İdeal devlet, adalete dayalıdır. Adalet, her sınıfın kendi görevini yapması ve uyum içinde çalışmasıyla sağlanır.

Platon, demokrasiyi eleştirir; çünkü ona göre, bilgisiz kitlelerin yönetimi kaosa yol açar. En iyi yönetim, filozof kralların bilgeliğiyle sağlanır.

Sanat ve Estetik: Platon, sanatı (özellikle şiir ve tiyatro) idealar dünyasından uzak, taklitlerin taklidi (mimesis) olarak görür ve ideal devlette genellikle sınırlandırılmasını önerir.

Ancak, güzellik ve estetik üzerine düşünceleri, özellikle Şölen diyalogunda, aşkın (eros) idealar dünyasına ulaşma aracı olarak ele alınır.

Platon’un Önemli Eserleri

Platon, fikirlerini diyaloglar yoluyla aktarmıştır. Başlıca eserleri:

Devlet: İdeal devlet, adalet ve idealar teorisi.
Phaedo: Ruhun ölümsüzlüğü ve felsefi ölüm anlayışı.
Şölen: Aşk ve güzellik üzerine.
Phaedrus: Aşk, retorik ve ruhun doğası.
Meno: Bilgi ve öğrenme (anamnesis).
Apology: Sokrates’in savunması.

Platon’un Akademi’si, Batı’da ilk yüksek öğrenim kurumu olarak kabul edilir. Fikirleri, Aristoteles, Stoacılık, Neoplatonizm, Hıristiyanlık ve modern felsefe üzerinde derin etkiler bırakmıştır. İdealar teorisi, metafizik ve epistemolojide çığır açmış; siyaset felsefesi, yönetim teorilerine ilham vermiştir.

Paylaşın

Antisthenes Kimdir? Teorileri

MÖ 445 yılında Atina’da dünyaya gelen Antisthenes, MÖ 365 yılında hayatını kaybetmiştir. Kinik felsefenin kurucusu olarak kabul edilen Antisthenes, Gorgias’tan retorik öğrenmiş, ardından Sokrates’in öğrencisi olmuştur.

Haber Merkezi / Antisthenes, sade bir yaşamı, erdeme dayalı ahlakı ve toplumsal normlara meydan okumayı savunan radikal fikirleriyle tanınır.

Antisthenes’in Teorik Çalışmaları:

Antisthenes’in felsefesi, özellikle etik, erdem ve sade yaşam üzerine odaklanır.

Erdem (Arete) ve Sade Yaşam: Antisthenes’e göre erdem, insanın ulaşması gereken en yüksek hedeftir ve mutluluk (eudaimonia) yalnızca erdeme dayalı bir yaşamla mümkündür.

Erdem, bilgiyle değil, pratikle ve kendi kendine yeterlilikle (autarkeia) kazanılır. Antisthenes bu nedenle, maddi zenginlik, statü veya toplumsal normlar gibi dışsal şeylere bağımlılığı reddetmiştir.

Antisthenes, lüks ve konforun insanı zayıflattığını, sade ve doğal bir yaşamın ise ruhu özgürleştirdiğini savunmuştur. Bu fikir, Kinik felsefenin temel taşıdır.

Toplumsal Normlara Karşı Çıkış: Antisthenes, toplumun dayattığı kuralları, gelenekleri ve sahte değerleri eleştirmiştir. Ona göre, bu normlar insanın doğal erdemini gölgeler ve özgürlüğünü kısıtlar.

Antisthenes, zenginlik, şöhret ve güç gibi şeylerin boş olduğunu; gerçek mutluluğun, kişinin ihtiyaçlarını en aza indirerek özgürce yaşamasıyla mümkün olduğunu savunmuştur.

Kendi Kendine Yeterlilik (Autarkeia): Antisthenes, bireyin dış dünyaya bağımlı olmadan kendi kendine yetebileceğini öne sürmüştür. Bu, Kinik felsefenin temel ilkelerinden biridir ve daha sonra öğrencisi Diogenes tarafından daha da radikalleştirilmiştir.

Antisthenes, insanın temel ihtiyaçlarının (yiyecek, barınak) ötesinde bir şeye ihtiyaç duymaması gerektiğini düşünmüştür.

Bilgi ve Dil Üzerine Görüşleri: Antisthenes, sofistlerin karmaşık retorik ve mantık oyunlarına karşı çıkmıştır. Antisthenes bilginin basit, doğrudan ve pratik olması gerektiğini savunmuştur.

Antisthenes dilin, gerçekliği yansıtması gerektiğini düşünmüştür. Örneğin, Antisthenes bir nesneyi tanımlamak için yalnızca o nesneye özgü niteliklerin kullanılabileceğini savunmuştur (nominalizmle ilişkilendirilen bir görüş).

Sokrates’in Mirasını Yeniden Yorumlama: Antisthenes, Sokrates’in erdem ve bilgelik üzerine öğretilerinden etkilenmiş, ancak bunları daha pratik ve radikal bir yoruma taşımıştır.

Antisthenes, Sokrates’in “Kendini bil” ilkesini, bireyin kendi ihtiyaçlarını ve zayıflıklarını anlaması olarak yorumlamıştır.

Kinik Felsefenin Temelleri:

Antisthenes, Kinik felsefenin (Kynismos) kurucusu olarak, “köpek gibi yaşam” (kynikos: köpek benzeri) anlayışını geliştirmiştir. Bu ifade, onun sade, doğaya uygun ve toplumsal kurallara aldırmayan yaşam tarzını yansıtmaktadır.

Kinik felsefe, daha sonra Diogenes gibi takipçileriyle daha da popülerleşmiştir. Antisthenes’in öğrencisi Diogenes, onun fikirlerini daha uç bir şekilde uygulayarak fıçıda yaşamış ve toplumsal normlara meydan okumuştur.

Antisthenes’in eserlerinin çoğu kaybolmuştur, ancak fikirleri Diogenes, Krates ve diğer Kinik filozoflar aracılığıyla aktarılmıştır. Kinik felsefe, Stoacılık gibi sonraki felsefi akımları da etkilemiştir.

Antisthenes sade yaşam, erdem ve özgürlük vurgusu, bireycilik ve otoriteye karşı duruş gibi konularda modern düşünceye de ilham vermiştir.

Paylaşın

Demokritos Kimdir? Teorik Çalışmaları

MÖ 460 yılında Abdera’da dünyaya gelen Demokritos, MÖ 370 yılında hayatını kaybetmiştir.  Leukippos’un öğrencisi olan Demokritos, “Gülümseyen Filozof” olarak da bilinir.

Haber Merkezi / Döneminin en önemli düşünürlerinden biri olan Demokritos, özellikle atomculuk teorisiyle bilim ve felsefe tarihinde derin bir etki bırakmıştır.

Demokritos’un Teorik Çalışmaları:

Demokritos’un çalışmaları, metafizik, fizik, etik, matematik, astronomi ve doğa bilimleri gibi geniş bir yelpazeyi kapsar.

Atomculuk Teorisi: Demokritos, evrendeki her şeyin bölünemez, yok edilemez ve sonsuz küçük parçacıklardan, yani atomlardan oluştuğunu öne sürmüştür. Bu fikir, hocası Leukippos’tan etkilenmiştir.

Atomlar, farklı şekil, boyut ve düzenlemelere sahiptir; bu farklılıklar maddenin çeşitliliğini açıklar. Örneğin, suyun pürüzsüz atomları, ateşin keskin atomları vardır.

Evren, atomların boşlukta (kenon) hareket etmesiyle oluşur. Bu hareketler, tesadüfi çarpışmalar yoluyla maddesel yapıları meydana getirir.

Bu teori, modern atom teorisinin temelini oluşturmuş ve bilimsel düşüncenin gelişiminde önemli bir adım olmuştur.

Determinizm ve Evren Anlayışı: Demokritos, evrendeki tüm olayların neden-sonuç ilişkisine dayandığını savunmuştur. Demokritos’a göre, her şey atomların hareketi ve etkileşimleriyle belirlenir; bu nedenle evren, mekanik ve zorunlu bir düzene sahiptir.

Bilgi ve Algı Teorisi: Demokritos, bilginin duyular yoluyla elde edildiğini, ancak duyuların yanıltıcı olabileceğini savunmuştur. Demokritos, gerçek bilginin, akıl yoluyla atomların doğasını anlamaktan geldiğini düşünmüştür.

Duyusal algılar, atomların nesnelerden yayılan “eidola” (görüntüler) yoluyla oluşur. Örneğin, bir nesnenin rengi veya kokusu, atomların belirli düzenlemelerinden kaynaklanır.

Etik ve Mutluluk: Etik alanında da önemli görüşler savunan Demokritos, mutluluğun (eudaimonia) maddi zevklerden değil, ruhun sakinliğinden (ataraxia) geçtiğini savunmuştur.

Demokritos, ölçülülük, bilgelik ve erdemli bir yaşamı, mutluluğun temel unsurları olarak görmüştür.

Matematik ve Astronomi: Demokritos, matematikte hacim ve alan hesaplamalarıyla ilgilenmiştir. Örneğin, Demokritos, bir koninin hacminin, taban alanı ve yüksekliğiyle nasıl ilişkili olduğunu incelemiştir.

Demokritos, astronomide, evrenin sonsuz olduğunu ve sayısız dünya (kosmoi) içerdiğini öne sürmüştür. Demokritos, Samanyolu’nun yıldızlardan oluşan bir küme olduğunu doğru bir şekilde tahmin etmiştir.

Demokritos’un atomculuk teorisi, Epikuros ve daha sonra Romalı şair Lucretius aracılığıyla yayılmıştır. Rönesans ve modern bilim döneminde, özellikle Dalton’un atom teorisiyle, Demokritos’un fikirleri yeniden değer kazanmıştır.

Demokritos’un materyalist ve determinist yaklaşımı, bilimsel düşüncenin temellerini atmada kritik bir rol oynamıştır. Demokritos’un eserlerinin çoğu kaybolmuş, ancak fikirleri öğrencilerinin yazıları ve sonraki filozofların aktarımlarıyla günümüze ulaşmıştır.

Paylaşın

Prodikos Kimdir? Öğretileri

MÖ 465 yılında Keos (Ceos) adasında dünyaya gelen Prodikos (Prodicus) MÖ 399 yılında hayatını kaybetmiştir. Atina’ya elçi olarak atanan Prodikos, öğretmenlik ve hatip olarak ün kazanmıştır.

Haber Merkezi / Sofistlerin öncülerinden olan Prodikos, özellikle dilbilgisi, retorik ve etik üzerine yoğunlaşmıştır. Platon’un diyaloglarında alaycı bir şekilde tasvir edilse de, Sokrates ile dost olduğu ve onun öğretim yöntemlerinden etkilendiği belirtilir. Öğrencileri arasında Theramenes, Euripides ve Isokrates gibi önemli isimler bulunur.

Prodikos’un Öğretileri

Dil ve Anlam Çalışmaları: Prodikos, dilin doğru kullanımı ve kelimelerin anlamları üzerine yoğunlaşmıştır. “İsimlerin doğruluğu” (orthotes tön onomatön) ilkesine dayanarak, kelimelerin semantik içeriğini analiz etmiş ve eş anlamlı (synonyme) ile çok anlamlı (homonyme) kelimeler arasındaki farkları belirlemeye çalışmıştır.

Prodikos’un amacı, dili düşünce aracılığıyla yetkin bir hale getirmekti. Bu, onun retoriğe ve dilbilgisine katkısını göstermektedir.

Kelimeler arasındaki ince anlam farklarını ayırmak için “isimlerin ayrılması” (diairesis tön onomatön) yöntemini geliştirmiştir. Örneğin, Platon’un Euthydemos diyalogunda bu yöntemi kullandığı görülmektedir.

Erdem ve Ahlak: Prodikos, erdemin öğretilebileceğine inanır ve ahlaki bir duruş olarak iradeci ve akılcı ahlak anlayışını benimsemiştir. Prodikos, hazcılığa karşı çıkarak, erdemi “gayret”in bir meyvesi olarak görmüştür.

Prodikos, ünlü “Herakles’in Seçimi” öyküsünde, Herakles’in erdem (zor ama değerli yol) ile kösnü (şehvet, kolay ama ahlaksız yol) arasında bir seçim yapması gerektiğini anlatmaktadır. Herakles erdem yolunu seçer ve bu öykü, Prodikos’un erdem üzerine söylevlerinin bir yansıması olarak antik dünyada büyük beğeni toplamıştır. Bu hikaye, Orta Çağ Hıristiyan edebiyatına da ilham vermiştir.

Din ve Tanrı Anlayışı:Prodikos, tanrıların varlığını doğal varlıklara bağlayan bir natüralist yaklaşıma sahiptir. Ona göre, insanlar kendilerine faydalı olan doğa unsurlarını (Güneş, Ay, nehirler, pınarlar) tanrılaştırmıştır. Örneğin, ekmek Demeter, şarap Dionysos, su Poseidon, ateş Hephaistos olarak görülmüştür. Bu görüş, tanrı kavramının insan yararı veya korkusundan doğduğunu öne sürer ve bazılarınca ateizme yakın bir duruş olarak yorumlanmıştır.

Sekstos Empirikus, Prodikos’un bu öğretisini ateizm olarak nitelese de, Prodikos’un daha çok insanın psikolojik tepkilerine dayalı bir natüralist din anlayışı geliştirdiği düşünülmektedir.

Etik ve Yaşamın Acıları: Prodikos’un düşüncesinde pesimist bir boyut bulunur; yaşamın acılarını vurgular ve etiğe önem verir. Ona göre, zenginlik veya malvarlığı, onu erdemli bir şekilde kullanmayı bilenler için iyilik, bilmeyenler için ise kötülüktür. Her şey, kişinin kullanım tarzına göre değer kazanır.

Retorik ve Eğitim: Prodikos, para karşılığı retorik dersleri vermiş ve özellikle zengin gençlere hitap etmiştir. Fakir öğrencilerden 1 drahmi, zenginlerden ise 50 drahmi aldığı söylenir. Söylevleriyle gençleri etkilemiş ve Thebes ile Lakedaemon gibi yerlerde büyük övgüler almıştır.

Prodikos, retorik okulunda dilbilgisi, politika ve mantık öğretmiş, bilginin insan yaşamıyla bağlantılı olduğunu savunmuştur. Prodikos, düşünce ve dil arasındaki ilişkiyi vurgulayarak, dilin düşünceyi, düşüncenin de dili geliştirdiğini öne sürmüştür.

Prodikos’un Eserleri

Horai (Saatler): Prodikos’un erdem ve ahlak üzerine öğretilerini içeren en bilinen eseridir. “Herakles’in Seçimi” öyküsü bu eserde yer alır.

Peri Physeös (Doğa Üzerine) ve Peri Physeös Anthropou (İnsan Doğası Üzerine): Doğa felsefesi ve antropoloji üzerine yazılmış incelemelerdir.

Eserlerinden günümüze sadece parçalar kalmıştır, ancak Ksenophon ve Platon’un yazılarında aktarılan parçalar sayesinde öğretileri bilinmektedir.

Prodikos, dil, etik ve din üzerine özgün yaklaşımlarıyla, Sofist felsefenin pratik ve insan odaklı yönünü temsil etmektedir. Prodikos’un öğretileri, hem antik Yunan düşüncesinde hem de sonraki dönemlerde etkili olmuştur.

Paylaşın

Filolaos Kimdir? Teorik Çalışmaları

MÖ 470 yılında Güney İtalya’da (muhtemelen Kroton, Tarentum veya Metapontum’da) dünyaya gelen Filolaos (Philolaus) MÖ 385 yılında hayatını kaybetti. Filolaos, Pisagor’un halefi olarak bilinir.

Haber Merkezi / Pisagorculuk geleneğinin en önemli isimlerinden biri olan Filolaos’un çalışmaları, matematik, kozmoloji, metafizik ve doğa felsefesi üzerine yoğunlaşmıştır. Filolaos’un eserlerinden günümüze sadece parçalar ulaşsa da, Pisagorculuğun ilk sistematik çalışmasını yaptığı kabul edilir.

Filolaos’un Teorik Çalışmaları:

Sınırlı ve Sınırsız İlkeler: Filolaos, evrendeki her şeyin sınırlayıcı (belirleyici) ve sınırsız (belirlenemez) ilkelerin uyumlu birleşiminden oluştuğunu savunmuştur. Sınırlayıcı ilke, birliği ve düzeni temsil ederken; sınırsız ilke, doğanın kaotik ve değişken yönünü ifade eder. Bu iki ilkenin birleşimi, evrendeki nesnelerin varlığını ve düzenini mümkün kılar. İnsan, yalnızca sınırlı olanı bilebilir; bu da durum, biçim ve yer gibi koşullara bağlıdır.

Sayıların Ontolojik Önemi: Filolaos, Pisagorcu geleneğe uygun olarak sayıların evrenin temel yapı taşları olduğunu öne sürmüştür. Sayılar, evrendeki düzeni ve uyumu sağlayan kurucu öğelerdir. Özellikle, noktanın birliği, çizginin ikiliği, yüzeyin üçlüğü ve cisimlerin dörtlüğü temsil ettiğini belirtmiştir. Bu, geometrik bir evren anlayışını yansıtır.

Beş Element ve Geometrik Cisimler: Filolaos, evrende beş temel öğe olduğunu savunmuştur: ateş, toprak, hava, su ve gizemli bir beşinci öz (adını açıklamamıştır). Bu öğeler, beş düzgün geometrik cisme (Platonik katılar) karşılık gelir: dörtyüzlü (ateş), küp (toprak), sekizyüzlü (hava), onikiyüzlü (su) ve yirmiyüzlü (beşinci öz). Bu, evrenin matematiksel bir düzenle işlediğini gösterir.

Kozmoloji ve Güneşmerkezcilik: Filolaos, evrenin merkezinde Dünya’nın değil, bir merkezi ateş (Hestia) bulunduğunu öne sürerek ilk yer merkezli olmayan kozmolojik modeli geliştirmiştir. Dünya, bu merkezi ateş etrafında dönen bir gezegen olarak tasvir edilmiştir. Bu görüş, güneş merkezciliğin erken bir biçimi olarak kabul edilir ve dönemin geleneksel kozmolojisinden radikal bir kopuşu temsil eder.

Müzik ve Uyum: Filolaos, müziğin de matematiksel bir temele dayandığını ve evrensel uyumun sayılarla ifade edildiğini savunmuştur. Müzikteki armoninin, evrendeki düzenin bir yansıması olduğunu belirtmiştir.

Varlık ve Karşıtlıklar: Filolaos’un felsefesi, varlıkların birlik (sınırlayıcı, tanrısal güç) ve ikilik (sınırsız, doğa) arasındaki karşıtlıktan oluştuğunu öne sürer. Birlik, evreni düzenleyen değişmez bir güçtür ve Tanrı’yı temsil eder. İkilik ise değişkenlik, yanılgı ve özlemin kaynağıdır. Nesneler, bu iki ilkenin birleşimiyle var olur.

Filolaos’un en bilinen eseri “Doğa Üzerine” (On Nature) adlı çalışmasıdır. Stobaeus, bu eserden bazı pasajları aktarmıştır. Ayrıca, Bacchae adlı bir eserin matematik yoluyla teolojiyi öğretmek için yazıldığı belirtilmiştir, ancak bu eserin detayları tartışmalıdır. Platon’un, Filolaos’un bir kitabını elde ettiği ve Timaeus adlı eserinde ondan etkilendiği söylenir, ancak bu iddia tartışmalıdır.

Filolaos, Pisagorculuğun sistematik bir felsefe olarak gelişmesinde kilit bir rol oynamıştır. Sayılar, geometri ve kozmoloji üzerine teorileri, hem Batı felsefesinin hem de bilimsel düşüncenin gelişiminde önemli bir temel oluşturmuştur. Özellikle, yer merkezli olmayan evren modeli, modern astronominin temellerine işaret eden öncü bir fikir olarak dikkat çekmektedir.

Paylaşın