Afganistan’da 15 Milyon Kişi Açlık Riskiyle Karşı Karşıya

OCHA, 2025 yılında Afganistan’da yaklaşık 14,8 milyon insanın (ülke nüfusunun yaklaşık üçte biri) hayatta kalabilmek için insani yardıma ihtiyaç duyacağını açıkladı.

Haber Merkezi / Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), daha önce 22,9 milyon Afgan’ın (nüfusun yarısından fazlası) 2025 yılında yardıma ihtiyaç duyacağını tahmin etmişti.

Uluslararası yaptırımlar, dondurulan varlıklar ve dış yardımlardaki azalmanın yol açtığı ekonomik çöküş, Afganistan’da krizi daha da derinleştirmiş durumda.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

OCHA’dan “İnsani Yardımlarda Finansman Krizi” Uyarısı

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), insanî yardım sisteminin çok büyük bir finansman kriziyle karşı karşıya olduğuna işaret edilerek geçen yıl BM’nin talep ettiği 57 milyar dolarlık kaynağın sadece yüzde 35’inin sağlandığını duyurdu.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsanî İşlerden Sorumlu Genel Sekreteri Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths, mevcut durumu, “yıllardır yaşanan en kötü finans açığı” olarak nitelendirdi.

Griffiths, “İnsanî yardım kuruluşları hayat kurtarıyor, açlıkla, salgın hastalıklarla mücadele ediyor, çocukları koruyor, dünyanın en gayriinsanî koşullarının hüküm sürdüğü bölgelerinde barınma ve koruma sağlıyor. Ancak uluslararası toplumdan gerekli destek, ihtiyaçların çok gerisinde kalıyor” diye konuştu.

Birleşmiş Milletler (BM), 2024’te başta işgal altındaki Filistin bölgeleri, Sudan ve Ukrayna olmak üzere dünya çapında insanî krizlerden etkilenen insanlar için 46,4 milyar dolarlık yardıma ihtiyaç olduğunu açıkladı.

BM İnsanî Yardım Koordinasyon Ofisinin (OCHA) yayımladığı 2024 İnsanî Bakış raporuna göre çatışmalar, iklim kaynaklı acil durumlar ve ekonomik faktörlerle bağlantılı olarak gelecek yıl 300 milyon insana yardım sağlanması gerekecek. Sadece Afrika’nın doğusu ve güneyinde, büyük bölümü Sudan’daki kriz bağlantılı olmak üzere 74 milyon 100 bin insanın yardıma ihtiyaç duyacağı kaydedildi.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; BM İnsanî İşlerden Sorumlu Genel Sekreteri Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths, temsil ettiği BM kuruluşları olarak 300 milyon dolarlık ihtiyacın 181 milyonunu elde etmeyi hedeflediklerini, Kızılhaç gibi diğer kuruluşların kendi finansmanları için ayrı çağrı yaptığını söyledi.

OCHA raporunda insanî yardım sisteminin çok büyük bir finansman kriziyle karşı karşıya olduğuna işaret edilerek geçen yıl BM’nin talep ettiği 57 milyar dolarlık kaynağın sadece yüzde 35’inin sağlandığı belirtildi.

Mevcut durumu, “yıllardır yaşanan en kötü finans açığı” olarak nitelendiren Griffiths, “İnsanî yardım kuruluşları hayat kurtarıyor, açlıkla, salgın hastalıklarla mücadele ediyor, çocukları koruyor, dünyanın en gayriinsanî koşullarının hüküm sürdüğü bölgelerinde barınma ve koruma sağlıyor. Ancak uluslararası toplumdan gerekli destek, ihtiyaçların çok gerisinde kalıyor” diye konuştu.

2023’ün, 2010’dan beri insanî bağışların bir önceki yıla göre azaldığı ilk yıl olması bekleniyor. BM’nin bağışlardaki düşüş nedeniyle bu yılki ihtiyaçlarını en acil durumlara indirgeyerek 46,4 milyar dolara indirdiği belirtildi.

Griffith, pek çok bağışçı ülkenin pahalılık ve geçim sorunuyla karşı karşıya olduğu göz önünde bulundurulduğunda talep edilen miktarın halen çok yüksek olduğunu ve karşılanmasının güç olacağını kaydetti.

“Genel olarak Ortadoğu ile Gazze ve Batı Şeria’nın muhtemelen en fazla ihtiyaç duyacak bölgeler olacağını düşünüyorum” diyen BM yetkilisi, Ukrayna’nın da zor bir dönemden geçtiğini ve savaşın önümüzdeki yıl yeniden alevleneceğini belirterek dikkatlerin buraya da odaklanması gerekeceğini kaydetti.

BM’nin bağış çağrılarında ülke olarak, 4,4 milyar dolarlık taleple Suriye öne çıkıyor. Suriye’yi 3,1 milyarla Ukrayna ve 3 milyar dolarla Afganistan izliyor. 2024’te yardım için en yüksek talebin yapıldığı bölge ise 13,9 milyar dolarla Ortadoğu ve Kuzey Afrika.

Paylaşın