İstanbul: Ihlamur Kasırları

Ihlamur Kasırları; İstanbul’un Beşiktaş İlçesi, Ihlamur Yolu üzerinde yer alır. Osmanlı sanatında 19. yüzyılda tercih edilen Batılı dekorasyon anlayışına uygun bir süsleme programı uygulanmıştır.

18. yüzyılda, Tersâne Eminlerinden Hacı Hüseyin Ağa’ya ait olan ve bu yüzden “Hacı Hüseyin Bağları” adıyla tanınan bir mesire yeri olduğu bilinmektedir. Sultan III. Ahmed (1703-1730) döneminde Padişah’a ait bir “Hasbahçe”ye dönüştürüldüğü halde 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar “Hacı Hüseyin Bağları” olarak bilinen bu alan, Sultan I. Abdülhamid (1774-1789) ve Sultan III. Selim (1789-1807) dönemlerinde de ilgi çekmiştir.

Sultan Abdülmecid’in (1839-1861) Osmanlı tahtına geçmesiyle birlikte, Ihlamur Mesiresi’nin bulunduğu bu alanda Ihlamur Kasırları’nın yapımına başlanmıştır. Yer yer yüksek çevre duvarları ve bazı kısımlarda da döküm parmaklıkların sınırladığı 24.724 m²lik ağaçlıklı bir alan içinde yer alan iki yapı; yapıldıkları 1849-1855 yıllarından bu yana kimi zaman “Nüzhetiye” kimi zaman da “Ihlamur Kasırları” adıyla anılmıştır.

Ana yapı olan Merasim Köşkü; ön cephesinde, dönemin beğenisini yansıtan Barok çizgiler taşıyan merdiveni, ilginç ve hareketli kabartmalarıyla çarpıcı bir mimarlığa sahiptir. Giriş Salonu ile her iki yanında yer alan birer odadan oluşan kasrın iç süslemelerinde; Osmanlı sanatında 19. yüzyılda tercih edilen Batılı dekorasyon anlayışına uygun bir süsleme programı uygulanmıştır.

Avrupa’nın çeşitli üsluplarındaki mobilyalar ve döşeme öğeleriyle belirli bir bütünlük sağlanmıştır. Padişahın maiyeti, kimi zaman da haremi tarafından kullanılan Maiyet Köşkü ise; diğerine oranla daha az süslü bir yapı olmasının yanı sıra, bir orta sofaya açılan köşe odalarından oluşan mekân düzenlemesiyle daha geleneksel bir şema sergiler.

Maiyet Köşkü’nün odalarında duvarlar farklı renklerde ve mermer görünümü veren şutuk işçiliği ile kaplanmıştır. Ihlamur Kasırları’nın Merasim Köşkü bir müze-saray olarak ziyarete açık tutulmakta, Maiyet Köşkü ise kışlık kafeterya olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Kasrın bahçesinde; Maiyet Köşkü’nün çevresinde ve iç kısımda bulunan havuz etrafında yazlık kafeterya hizmetleri de verilmektedir.

İstanbul’un kısa tarihi

İstanbul’un tarihi, Yenikapı Theodosius Limanı kazılarıyla gün ışığına çıkan Neolitik çağ yerleşimiyle, 8500 yıl geriye uzanmış, bu süreçte kentin geçirdiği kültürel, sanatsal, jeolojik değişim ve kent arkeolojisi hakkında yeni bir dönem açılmıştır. Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır.

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. 330 yılında yapılan büyük merasimlerle, kentin, Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır.

Yakın çağın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra “Byzantion” ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca “Polis” olarak anıla gelmiştir. Büyük Konstantin’den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin’den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle, İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur.

Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, surlarla tekrar genişletilmiştir. Günümüzdeki 6492 m. uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları, İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. Günümüze kadar ulaşan Ayasofya, bu dönemin bir eseridir. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4. Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261’de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent, eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştır.

İstanbul, 53 günlük bir kuşatma sonrası, 1453’te Türklerin eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları, İstanbul surlarının aşılmasının önemli bir sebebidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanınarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fetihten yüzyıl sonra ise Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.

16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü, İstanbul tüm İslam dünyasının da merkezi olmuştur. Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür. Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı, Boğaziçi’nin ve Haliç’in eşsiz manzarasına hakim kılınmıştır. 19. yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır.

Kısa sürede inşa edilen birçok saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin de sembolleridir. 20. yüzyılın başında, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine şahit olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken ve iç ve dış düşmanlar kendi payları için mücadele ederken; Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin desteğini alarak, silah arkadaşları ile birlikte, vatan toprağının kurtarılması için mücadeleye girişmiştir. Milletin iradesi ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nı müteakiben; Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Bu süreçte, başkentin Ankara’ya taşınması, İstanbul’un önemini değiştirmemiştir. Bu eşsiz şehir, büyüleyici görünümü ile dünya üzerindeki en önemli kültür-turizm-sanat-finans ve ticaret başkentlerinden biri olmayı sürdürmektedir.

Paylaşın

İstanbul: Deniz Müzesi

Dünyanın en önemli kültür, turizm, sanat, finans ve ticaret merkezlerinden biri olan İstanbul, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Deniz Müzesi; İstanbul’un Beşiktaş İlçesi, Sinan Paşa Mahallesi, Beşiktaş Caddesi üzerinde yer alır.

Deniz Müzesi, 31 Ağustos 1897 tarihinde Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa`nın emirleri ve Tersane Komutanı Amiral Arif Hikmet Paşa`nın destekleri ile Binbaşı Süleyman Nutki tarafından Tersane-i Amire bünyesindeki Mayın Müfreze Komutanlığı`na ait binada dünyanın nadir örneklerinden biri olarak “Müze ve Kütüphane İdaresi” adıyla kurulmuştur.

Önceleri tasnifi yapılmamış, müze deposu olarak sergiye açılmıştır. 1914 yılında Bahriye Naziri olan Cemal Paşa, denizciliğin tüm kollarında olduğu gibi müzede de reform yapmış ve müdürlüğe Deniz Yüzbaşı Ressam Ali Sami Boyar`ı getirerek, bilimsel anlamda müzenin yeniden düzenlenmesine olanak sağlamıştır.

Ali Sami Boyar 1917 yılında müzenin ilk kataloğunu yayınlamış, Türk gemilerinin tam ve yarım modellerinin yapılması için “gemi model atölyesi” ve mankenlerin yapıldığı “mulaj (döküm)-manken atölyesi”ni kurarak, müzenin geliştirilmesine ve bugünkü halini almasına temel oluşturmuştur. 1933 yılında Kasımpaşa`daki Nakkaşhane binasına taşınan müze, bu kez “Bahriye Müzesi Müdürlüğü” adıyla açılmış, II. Dünya Savaşı`nda ise olası tahribattan korumak üzere Ankara, İzmit ve Niğde`ye aktarılmıştır.

1946 yılında müzenin tekrar İstanbul`da kurulmasına karar verilerek önce bugünkü Kuzey Deniz Saha Komutanlığı binasına depolanmış, sonra da Dolmabahçe Camii Hünkar Mahfeli`ne taşınmıştır. Yeni müze müdürü Haluk Şehsuvaroğlu idaresinde, 1948 sonbaharında Preveze Deniz Zaferi`nin 410. yıldönümü sırasında “Deniz Müzesi ve Arşivi Müdürlüğü” adı ile ziyarete açılmıştır. 1956 yılında Dolmabahçe yolunun genişletilmesi sırasında müzenin müştemilatından olan garaj ve kayıkhane binası istimlak edilmiş, burada bulunan arşiv ve belgeler Dolmabahçe Sarayı`nın kuzey kısmında bulunan (bugünkü Deniz Tarih Arşivi binası) Arabacılar Dairesi`ne taşınmıştır.

Son olarak 27 Eylül 1961 yılında, Beşiktaş semtinin İskele Meydanı`nda Türk Amirali Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa`nın anıtı ve türbesi yanında, bugünkü bulunduğu yere taşınmıştır.4 Ekim 2013 de yeni Binasında hizmete açılmıştır. Türkiye`nin denizcilik alanında en büyük ve içerdiği koleksiyon çeşitliliği açısından dünyanın sayılı müzelerinden biri olarak varlığını sürdürmektedir.

İstanbul’un kısa tarihi

İstanbul’un tarihi, Yenikapı Theodosius Limanı kazılarıyla gün ışığına çıkan Neolitik çağ yerleşimiyle, 8500 yıl geriye uzanmış, bu süreçte kentin geçirdiği kültürel, sanatsal, jeolojik değişim ve kent arkeolojisi hakkında yeni bir dönem açılmıştır. Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır.

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. 330 yılında yapılan büyük merasimlerle, kentin, Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır.

Yakın çağın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra “Byzantion” ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca “Polis” olarak anıla gelmiştir. Büyük Konstantin’den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin’den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle, İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur.

Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, surlarla tekrar genişletilmiştir. Günümüzdeki 6492 m. uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları, İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. Günümüze kadar ulaşan Ayasofya, bu dönemin bir eseridir. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4. Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261’de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent, eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştır.

İstanbul, 53 günlük bir kuşatma sonrası, 1453’te Türklerin eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları, İstanbul surlarının aşılmasının önemli bir sebebidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanınarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fetihten yüzyıl sonra ise Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.

16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü, İstanbul tüm İslam dünyasının da merkezi olmuştur. Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür. Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı, Boğaziçi’nin ve Haliç’in eşsiz manzarasına hakim kılınmıştır. 19. yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır.

Kısa sürede inşa edilen birçok saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin de sembolleridir. 20. yüzyılın başında, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine şahit olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken ve iç ve dış düşmanlar kendi payları için mücadele ederken; Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin desteğini alarak, silah arkadaşları ile birlikte, vatan toprağının kurtarılması için mücadeleye girişmiştir. Milletin iradesi ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nı müteakiben; Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Bu süreçte, başkentin Ankara’ya taşınması, İstanbul’un önemini değiştirmemiştir. Bu eşsiz şehir, büyüleyici görünümü ile dünya üzerindeki en önemli kültür-turizm-sanat-finans ve ticaret başkentlerinden biri olmayı sürdürmektedir.

Paylaşın

İstanbul: Yıldız Saat Kulesi

Dünyanın en önemli kültür, turizm, sanat, finans ve ticaret merkezlerinden biri olan İstanbul, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Yıldız Saat Kulesi; İstanbul’un Beşiktaş İlçesi, Barbaros Bulvarı, Serencebey Yokuşu üzerindedir. Yıldız Camii avlusunun güneybatı köşesinde yer almaktadır.

Zemin kat, her cephede sivri kemerli bir açıklık ile üstündeki yazıtın yanısıra pahlı köşelerin ince sütunlarla yumuşatıldığı bir kompozisyonla kurulmuştur. Bir üst kat bitkisel motifler ile mukarnas bantlarıyla alt kattan koparılmıştır. Bir üst katta daralan cephenin alta yakın kısmında bir barometre, üstünde ise oryantalist karakterli bir pencere yer alır.

Köşelerin yumuşatılması burada da görülür ve üst kattan bu sefer sadece mukarnaslı bir bantla ayrılmıştır. En üst katın en altında oryantalist kemerli bir pencere ve üstünde saat kadranı yer alır. Tepelikle arasında yine bir bantın yer aldığı düzenlemenin en üstündeki dilimli tonozlu tepelikte her cephede birer pencere bulunmaktadır.

İstanbul’un kısa tarihi

İstanbul’un tarihi, Yenikapı Theodosius Limanı kazılarıyla gün ışığına çıkan Neolitik çağ yerleşimiyle, 8500 yıl geriye uzanmış, bu süreçte kentin geçirdiği kültürel, sanatsal, jeolojik değişim ve kent arkeolojisi hakkında yeni bir dönem açılmıştır. Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır.

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. 330 yılında yapılan büyük merasimlerle, kentin, Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır.

Yakın çağın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra “Byzantion” ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca “Polis” olarak anıla gelmiştir. Büyük Konstantin’den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin’den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle, İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur.

Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, surlarla tekrar genişletilmiştir. Günümüzdeki 6492 m. uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları, İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. Günümüze kadar ulaşan Ayasofya, bu dönemin bir eseridir. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4. Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261’de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent, eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştır.

İstanbul, 53 günlük bir kuşatma sonrası, 1453’te Türklerin eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları, İstanbul surlarının aşılmasının önemli bir sebebidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanınarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fetihten yüzyıl sonra ise Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.

16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü, İstanbul tüm İslam dünyasının da merkezi olmuştur. Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür. Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı, Boğaziçi’nin ve Haliç’in eşsiz manzarasına hakim kılınmıştır. 19. yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır.

Kısa sürede inşa edilen birçok saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin de sembolleridir. 20. yüzyılın başında, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine şahit olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken ve iç ve dış düşmanlar kendi payları için mücadele ederken; Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin desteğini alarak, silah arkadaşları ile birlikte, vatan toprağının kurtarılması için mücadeleye girişmiştir. Milletin iradesi ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nı müteakiben; Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Bu süreçte, başkentin Ankara’ya taşınması, İstanbul’un önemini değiştirmemiştir. Bu eşsiz şehir, büyüleyici görünümü ile dünya üzerindeki en önemli kültür-turizm-sanat-finans ve ticaret başkentlerinden biri olmayı sürdürmektedir.

Paylaşın

İstanbul: Yıldız Sarayı

Türk Osmanlı saray mimarisinin son örneği olan Yıldız Sarayı; İstanbul’un Beşiktaş İlçesi, Barbaros Bulvarı, Serencebey Yokuşu üzerindedir. Yıldız Sarayı, Kanuni Sultan Süleyman döneminden (1520-1566) itibaren padişahlar tarafından av sahası olarak kullanılan ve Hazine-i Hassa’ya kayıtlı bu araziye ilk kasrı Sultan I. Ahmed yaptırmıştır.

18. yy sonunda Sultan III. Selim, validesi Mihrişah Sultan için Yıldız Kasrı’nı, babası için de bir çeşme yaptırmıştır. Genellikle yaz aylarında Yıldız Köşkü’nde oturan Sultan Abdülaziz ise Büyük Mabeyn Köşkü’nü inşa ettirmiş, daha sonra dış bahçeye Malta ve Çadır Köşklerini, asıl kısmına da Çit Kasrı’nı eklemiştir.

Sarayda asıl yapılaşma Sultan II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) başlamış ve buraya Yıldız Saray-ı Hümayunu adı verilmiştir. Bu dönemde saray, padişahın özel yaşamına ait mekanlarla birlikte, resmi görevlilere tahsis edilen binaları, tamirhane, marangozhane gibi atölyeleri ve tiyatro, müze, kitaplık gibi kültür ve sanat yapılarını da kapsamaktadır.

Saray, Hasbahçe adıyla bilinen, doğal nehir görünümünde bir de havuzu bulunan iç bahçeye sahiptir. Bu bahçenin değişik yerlerinde birbirinden bağımsız olarak inşa edilmiş küçük dinlenme köşkleri bulunmaktadır. Sultan Vahdettin’den sonra bir süre boş kalan saray binaları, 1924 yılında Erkan-ı Harbiye Mektebi’ne tahsis edilmiştir. 1946 yılında Harp Akademileri’ne bırakılan saray, 1978 yılında Kültür Bakanlığına devredilmiş, “Yıldız Sarayı Müzesi Müdürlüğü” adıyla 1993 yılından itibaren müzeleştirilmeye başlanmıştır.

İstanbul’un kısa tarihi

İstanbul’un tarihi, Yenikapı Theodosius Limanı kazılarıyla gün ışığına çıkan Neolitik çağ yerleşimiyle, 8500 yıl geriye uzanmış, bu süreçte kentin geçirdiği kültürel, sanatsal, jeolojik değişim ve kent arkeolojisi hakkında yeni bir dönem açılmıştır. Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır.

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. 330 yılında yapılan büyük merasimlerle, kentin, Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır.

Yakın çağın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra “Byzantion” ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca “Polis” olarak anıla gelmiştir. Büyük Konstantin’den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin’den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle, İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur.

Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, surlarla tekrar genişletilmiştir. Günümüzdeki 6492 m. uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları, İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. Günümüze kadar ulaşan Ayasofya, bu dönemin bir eseridir. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4. Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261’de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent, eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştır.

İstanbul, 53 günlük bir kuşatma sonrası, 1453’te Türklerin eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları, İstanbul surlarının aşılmasının önemli bir sebebidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanınarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fetihten yüzyıl sonra ise Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.

16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü, İstanbul tüm İslam dünyasının da merkezi olmuştur. Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür. Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı, Boğaziçi’nin ve Haliç’in eşsiz manzarasına hakim kılınmıştır. 19. yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır.

Kısa sürede inşa edilen birçok saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin de sembolleridir. 20. yüzyılın başında, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine şahit olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken ve iç ve dış düşmanlar kendi payları için mücadele ederken; Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin desteğini alarak, silah arkadaşları ile birlikte, vatan toprağının kurtarılması için mücadeleye girişmiştir. Milletin iradesi ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nı müteakiben; Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Bu süreçte, başkentin Ankara’ya taşınması, İstanbul’un önemini değiştirmemiştir. Bu eşsiz şehir, büyüleyici görünümü ile dünya üzerindeki en önemli kültür-turizm-sanat-finans ve ticaret başkentlerinden biri olmayı sürdürmektedir.

Paylaşın

Beşiktaş’ın Sezon Hazırlıkları Devam Ediyor

Süper Lig’de şampiyonluğu hedefleyen Beşiktaş, yeni sezon hazırlıklarına Riva Hasan Doğan Tesisleri’nde yaptığı antrenmanla devam etti. Basına kapalı yapılan antrenman, 1.5 saate yakın sürdü.

Antrenmana izinli olan Gary Medel ve Ricardo Quaresma ile özel programına devam eden Burak Yılmaz katılmadı. Atiba Hutchinson takımdan ayrı çalıştı.

Teknik Direktör Abdullah Avcı yönetiminde yapılan antrenman, kondisyon ve taktik çalışmasıydı.

Antrenman sahada yapılan ısınma koşuları, istasyon koşuları ve streching çalışması ile başladı. Pas çalışması, 5’e 2 çalışması, dar alanda oyun ve kontrol pas çalışması yapıldı.

Antrenman taktik programının yer aldığı uygulamalar, tam sahada  yapılan taktik maçı ve şut çalışması ile sona erdi.

Paylaşın

Kartal, Fırtına’dan Kaçamadı!

Trabzonspor, Spor Toto Süper Lig’in 33. haftasında Medical Park’ta ağırladığı Beşiktaş‘ı 2-1 mağlup etti. Son 11 lig maçında yenilgi yüzü görmeyen Trabzonspor bu sonucun ardından 60 puana yükseldi. Beşiktaş ise 62 puanda kaldı.

Trabzonspor’a galibiyeti getiren golleri; 53. dakikada Novak, 78. dakikada Yusuf Yazıcı kaydetti. Beşiktaş’ın tek golünü ise, 76. dakikada Kagawa attı.

53. dakikada sağ kanatta topla buluşan Abdülkadir Ömür, son çizgiye indikten sonra ortasını arka direkte bulunan Filip Novak’a yaptı. Novak’ın kafa vuruşunda top Beşiktaş ağları ile buluştu. (1-0)

74. dakikada Ljajic ceza sahasında topla buluştu, ilk vuruşu savunmadan döndü. Ljajic, Kagawa’nın önüne bıraktı. Japon oyuncu skoru eşitledi. (1-1)

77. dakikada Abdülkadir Ömür’ün pasında ceza yayının gerisinden Yusuf Yazıcı’nın plase vuruşunda kaleci Karius’un müdahale ettiği top sağ üst köşeden filelere gitti. (2-1)

Stadyum: Medical Park

Hakemler: Fırat Aydınus, Aleks Taşcıoğlu, Süleyman Özay

Trabzonspor: Uğurcan Çakır, Pereira, Hüseyin Türkmen, Hosseini, Novak, Sosa, Abdulkadir Parmak (Amiri Dk. 87), Abdulkadir Ömür, Yusuf Yazıcı (Murat Cem Akpınar Dk. 90), Nwakaeme, Hugo Rodallega (Ekuban Dk. 84)

Beşiktaş: Karius, Adriano (Necip Dk. 46), Vida, Mirin, Caner, Hutchinson, Madel (Kagawa Dk. 46), Quaresma, Ljajic, Güven (Lens Dk. 87), Burak Yılmaz

Goller: Novak (Dk. 53), Yusuf Yazıcı (Dk. 78) (Trabzonspor), Kagawa (Dk. 76) (Beşiktaş)

“Rakibin oynamasına izin verdik”

Karşılaşma sonrası açıklama yapan Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş, “Oyuna kötü başladık. Rakibin oynamasına izin verdik. Aldığımız topları kötü kullandık. İkinci yarı daha iyiydik ama oyunumuz yeterli olmadı. Rakip kazanmayı daha çok istedi. Aldığımız topları kötü kullanınca rakibe de şans verdik. Kasımpaşa maçına çıkıp oynayacağız, kazanmak için sahada olacağız.” dedi.

“Önümüzdeki her engeli aştık”

Trabzonspor Teknik Direktörü Ünal Karaman, maçın ardından yaptığı açıklamada, -“Türk spor kamuoyu, yaşadığımız tüm zorlukların farkında. Değerli başkanımız nezdinde yönetim kurulu üyelerimiz zorluklar yaşadılar. Biz zorlukların sunduğu imkanlara ve fırsatlara odaklandık. Aslan payını oyuncularıma veriyorum.

Oyuncularımın hepsi samimi duygular içinde. Onlar istememiş olsa biz başaramazdık bunları. Gelinen nokta benim nazarımda başarının üstü. Zaman zaman altyapıdan oyuncularla kadromuzu tamamladık, bizler ve oyuncular bunu hiçbir zaman mazeret olarak sunmadık.

İkinci aslan payı taraftarın. Sezon boyu her zorluk içinde bizi desteklediler. Bugün veda maçı gibiydi, sağ olsunlar, son iç saha maçıydı çünkü. Evlerine mutlu gittiler, hepsine teşekkür ediyorum tek tek” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Kara Kartal, Fırtınaya Hazır!

Beşiktaş, Spor Toto Süper Lig’in 33. haftasında Trabzonspor ile oynayacağı maçın hazırlıklarını bu sabah yaptığı antrenmanla tamamladı. Gökhan Gönül ile Dorukhan Toköz, bugün yapılan antrenmanda yer almadı.

Basına kapalı yapılan antrenman, 1.5 saate yakın sürdü. Tedavisi süren Gökhan Gönül ile sağ baldırında ağrısı devam eden Dorukhan Toköz, bugün yapılan antrenmanda yer almadı.

Teknik Direktör Şenol Güneş yönetiminde yapılan antrenman kondisyon ve taktik çalışmasıydı. Antrenman sahada yapılan ısınma koşuları, istasyon koşuları ve streching çalışması ile başladı.

Pas çalışması, 5’e 2 çalışması, dar alanda oyun kontrol pas çalışması ve taktik programının yer aldığı çalışmalar yapıldı. Antrenman tam sahada yapılan taktik maçı ve şut çalışması ile sona erdi.

Paylaşın

Beşiktaş, Evinde Kazandı, Moral Buldu!

Beşiktaş, Spor Toto Süper Lig’in 32. haftasında evinde ağırladığı Aytemiz Alanyaspor’u 2-1 mağlup ederek moral buldu. Beşiktaş, bu galibiyet ile puanını 62’ye yükseltirken, A. Alanyaspor ise 42 puanda kaldı.

Beşiktaş’a galibiyeti getiren golleri; 11. dakikada Adem Ljajic ve 55. dakikada Quaresma’dan geldi. Aytemiz Alanyaspor’un tek golünü ise 44. dakikada Caner Erkin kendi kalesine attı.

Goller:

11. dakikada Burak Yılmaz’ın pasıyla sağdan ceza sahasına giren Güven Yalçın’ın şutunda savunmadan seken top Ljajic’in önünde kaldı. Ljajic altıpas içinde topu boş kaleye gönderdi. Beşiktaş 1-0 öne geçti.

44. dakikada Djalma’nın sağdan kullandığı serbest vuruşta Caner Erkin’e çarpan top filelere gitti. A. Alanyaspor beraberliği sağladı.

55. dakikada sağ tarafta topla buluşan Quaresma topu ceza yayı önüne sürerek sol ayağıyla sert vurdu ve meşin yuvarlağı ağlarla buluşturdu. Beşiktaş 2-1 öne geçti.

Stat: Vodafone Park

Hakemler: Cüneyt Çakır, Tarık Ongun, Alpaslan Dedeş

Beşiktaş: Karius, Adriano, Isimat-Mirin, Vida, Caner, Atiba, Dorukhan (Lens dk. 81 ?), Quaresma, Güven (Kagawa dk. 68), Adem Ljajicx (Necip dk. 88 ?), Burak

Aytemiz Alanyaspor: Ufuk, Cenk Ahmet, Caulker, Welinton, N’Skala, Ozan, Tzavellas, Efecan (Hasan dk. 78), Djalma Campos, Junior Fernandes (Villafanez dk. 65), Cisse

Goller: Adem Ljajic (dk. 11), Quaresma (dk. 55) (Beşiktaş), Caner Erkin (dk. 44 k.k.) (A.Alanyaspor)

Paylaşın

Beşiktaş’ta Alanyaspor Maçı Hazırlıkları Başladı

Beşiktaş, Spor Toto Süper Lig’in 32. haftasında Alanyaspor ile oynayacağı maçın hazırlıklarına iki günlük iznin ardından yaptığı antrenmanla başladı. Antrenman taktik maç ve şut çalışması ile sona erdi.

Teknik Direktör Şenol Güneş yönetiminde ve 1.5 saate yakın süren antrenman, kondisyon ve taktik çalışmasıydı. Antrenman, sahada yapılan ısınma koşuları, istasyon koşuları ve streching çalışması ile başladı.

Pas çalışması, 5’e 2 çalışması, dar alanda oyun kontrol pas çalışması ve minik kale maçlar yapıldı. Antrenman yarım sahada yapılan taktik maçı ve şut çalışması ile sona erdi.

Paylaşın

Beşiktaş, Kondisyon Ve Taktik Çalıştı

Beşiktaş, Spor Toto Süper Lig’in 31. haftasında Galatasaray ile deplasmanda oynayacağı maçın hazırlıklarına bu sabah yaptığı antrenmanla devam etti. Antrenman tam sahada sahada yapılan taktik maçı ve şut çalışması ile sona erdi.

Haber Merkezi / Basına kapalı yapılan antrenman 1.5 saate yakın sürdü. Teknik Direktör Şenol Güneş yönetiminde yapılan antrenman, kondisyon ve taktik çalışmasıydı.

Antrenman sahada yapılan ısınma koşuları, istasyon koşuları ve streching çalışması ile başladı. Top kontrolü, pas çalışması, 5’e 2 çalışması, dar alanda oyun kontrol pas çalışması ve taktik programının yer aldığı çalışmalar yapıldı. Antrenman tam sahada sahada yapılan taktik maçı ve şut çalışması ile sona erdi.

Paylaşın