Rusya’nın Kafkasya’daki Etkisi Azalıyor Mu?

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Rusya’nın hegemonya kurduğu Kafkasya’da güç dengeleri değişiyor. Azerbaycan daha bağımsız hale gelirken, Ermenistan Moskova’dan uzaklaşıyor. Gürcistan’da karşıt güçlerin savaşı ise sürüyor.

Kurtuluş Aladağ / Rusya’nın Kafkasya’daki etkisi, son yıllarda azalıyor gibi görünse de bu konuda kesin bir yargıya varmak için birkaç faktörü değerlendirmek gerekiyor.

Geleneksel olarak Rusya’nın en yakın müttefiki olan Ermenistan’da, özellikle 2020 İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Moskova’ya yönelik güven sarsılmış durumda. Rusya’nın Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (CSTO) kapsamında Ermenistan’a yeterince destek vermediği algısı, Nikol Paşinyan hükümetinin Batı’ya yönelme eğilimini artırdı.

2023’te Azerbaycan’ın Karabağ’ı tamamen kontrol altına alması ve Rus barış güçlerinin etkisiz kalması, Rusya’nın bölgedeki prestijini zedeledi. Ermenistan’ın CSTO üyeliğini askıya alması ve Batı ile yakınlaşma çabaları, Rusya’nın etkisinin azaldığına işaret ediyor.

Rusya ile pragmatik bir ilişki sürdüren Azerbaycan, enerji kaynakları ve Türkiye ile yakın bağları sayesinde daha bağımsız bir politika izliyor. 2020 savaşı sonrası Rusya’nın barış anlaşmasındaki rolü, Moskova’nın hala bölgede bir aktör olduğunu gösterse de, Azerbaycan’ın Türkiye ve İsrail gibi aktörlerle ilişkileri, Rusya’nın etkisini dengeleyici bir unsur olarak öne çıkıyor.

Gürcistan, 2008 Rusya – Gürcistan Savaşı’ndan bu yana Rusya ile ilişkileri soğuk tutuyor ve NATO ile Avrupa Birliği (AB) entegrasyonuna odaklanıyor. Ancak, Gürcistan’daki mevcut hükümetin Moskova ile daha ılımlı bir yaklaşım sergilemesi, Rusya’nın dolaylı etkisini koruduğunu gösteriyor. Yine de, halk nezdinde Rusya’ya karşı güçlü bir şüphecilik var.

Kuzey Kafkasya (Çeçenistan, Dağıstan, İnguşetya gibi bölgeler), Rusya Federasyonu’nun bir parçası olduğundan Moskova’nın doğrudan kontrolü altında. Ancak, bu bölgede istikrar sorunları devam ediyor. Çeçen lider Ramazan Kadirov gibi yerel aktörler, Moskova’ya sadık görünse de, kendi özerk güç alanlarını oluşturmuş durumda.

Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’nın kaynaklarının önemli bir kısmı farklı alanlara kaymış durumda, bu da Kuzey Kafkasya’daki ekonomik ve sosyal sorunların çözümünü zorlaştırıyor. Bu durum, uzun vadede Rusya’nın bu bölgelerdeki kontrolünü zayıflatabilir.

Dış aktörlerin artan rolü

Özellikle Azerbaycan üzerinden Kafkasya’da etkisini artıran Türkiye, Karabağ zaferi ve Zengezur Koridoru gibi projelerle bölgesel gücünü pekiştirmiş görünüyor.

ABD ve AB, Ermenistan ve Gürcistan üzerinden bölgede daha fazla varlık göstermeye çalışıyorlar. Çin, ekonomik yatırımlarla Kafkasya’da yavaş yavaş rol oynarken, İran da özellikle Azerbaycan – Ermenistan geriliminde kendi çıkarlarını koruma peşinde.

Sonuç olarak; Rusya’nın Kafkasya’daki etkisi, özellikle Güney Kafkasya’da, bir miktar azalmış görünüyor. Ermenistan’daki güven kaybı, Azerbaycan’ın bağımsız politikaları ve Gürcistan’ın Batı’ya yönelimi, Moskova’nın geleneksel hegemonyasını zorluyor.

Kuzey Kafkasya’da ise Rusya hala kontrolü elinde tutsa da, iç dinamikler ve ekonomik sorunlar uzun vadeli riskler taşıyor. Dolayısıyla, etki azalıyor olsa da, Rusya’nın Kafkasya’da tamamen devre dışı kaldığını söylemek yanlış olur.

Paylaşın

“Kilise İle Hükümet” Arasında Gerilim: Ermenistan’da Neler Oluyor?

Ermenistan’da “Kilise ile Hükümet” arasındaki gerilim, derin bir krize işaret ederken, Hükümet ülkeyi istikrarsızlaştırma planlarını engellediğini öne sürüyor. 

Haber Merkezi / Başbakan Nikol Paşinyan, 25 Haziran’da, Başpiskopos Bagrat Galstanyan liderliğindeki bir grubun “darbe planı” yaptığını ve bu planın güvenlik güçleri tarafından engellendiğini duyurdu.

Galstanyan ve 14 şüpheli, Kasım 2024’ten beri hükümeti yasal olmayan yollarla devirme ve “terör eylemleri” planlama suçlamasıyla gözaltına alındı.

Ermenistan Ulusal Güvenlik Servisi, Galstanyan’ın evinde geniş çaplı bir arama yaparken, Soruşturma Komitesi, Galstanyan ve suç ortaklarının anayasal düzeni şiddet yoluyla değiştirme amacı taşıdığını açıkladı.

27 Haziran’da, Apostolik Kilisesi’nin Eçmiadzin’deki merkezine operasyon düzenlendi. Şirak Başpiskoposu Mihail Ajapahyan, darbe çağrıları yaptığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Paşinyan, bu operasyonları “kriminal oligarşik ruhban sınıfının iktidarı gasp planı” olarak nitelendirdi.

Paşinyan’a göre, darbe girişimi 23 Haziran’da başlayıp 30 Haziran’da yönetimi ele geçirmeyi hedefliyordu. İddialara göre, eski devlet başkanları Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan ile bazı muhalif partiler ve Rusya bağlantılı iş adamları da bu plana dahildi.

Galstanyan ve suç ortaklarının darbe planlarını tartıştığına dair ses kayıtları yayınlandı, bu da darbe iddialarını güçlendiren bir unsur olarak öne çıkıyor.

Son gelişmeler, din ve devlet arasındaki gerilimin bir yansıması olarak görülüyor. Peder Zareh Aşuryan’ın Paşinyan’ı “sünnetli” olmakla suçlayarak Hristiyan olmadığını ima etmesi, tansiyonu yükseltti. Paşinyan bu iddiaya alaycı bir şekilde yanıt vererek, Ermeni Kilisesi Başkanı II. Karekin’e penisini göstermeyi teklif etti.

Paşinyan, kilisenin siyasi ve mali çıkarlar peşinde olduğunu ima ederken, muhalefet ve kilise destekçileri, bu suçlamaların Paşinyan’ın iktidarını sağlamlaştırmak için bir bahane olduğunu öne sürüyor.

Rusya, olayları Ermenistan’ın “iç meselesi” olarak nitelendirerek tarafsız bir duruş sergiledi, ancak ülkede hukukun üstünlüğü ve istikrarın korunmasını desteklediğini belirtti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sözcüsü Dmitry Peskov, yaşanan olayları “Ermenistan’ın iç meselesi” olduğunu söyledi ve Rusya vatandaşı olan iş adamının tutuklanması konusunda Erivan ile temas halinde olduğunu belirtti.

Ermenistan’da din ve devlet arasındaki çatışma, ekonomik sorunlar (yüksek işsizlik, yoksulluk) ve dış politikadaki gerginliklerle (Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkiler) birleştiğinde, toplumda ciddi bir kutuplaşma yaratıyor.

Nikol Paşinyan, Serj Sarkisyan’ın istifasına yol açan 2018’deki protestoların ardından iktidara geldi. Paşinyan, Türkiye ile ilişkileri iyileştirme, Azerbaycan ile ateşkes sağlama ve ülkeyi Rus etkisinden uzaklaştırma vaadiyle seçilmişti.

Gelecek yıl Ermenistan’da parlamento seçimleri yapılacak. Son kamuoyu yoklamalarına göre, katılımcıların yalnızca yüzde 15’i Başbakan Paşinyan’a hala destekliyor.

Paylaşın

COP29: Gelişmiş Ülkeler 300 Milyar Dolar Ödemeyi Kabul Etti

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen küresel iklim konferansında, gelişmiş ülkeler küresel ısınmayla mücadelede daha az gelişmiş ülkelere yardım etme konusunda anlaşmaya vardı.

Gelişmiş ülkeler, 2035 yılına kadar daha az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelesine yardımcı olmak için yılda en az 300 milyar dolar finansman sağlamayı kabul etti.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, yıllık 300 milyar dolar seviyesindeki finansmanın beklentileri karşılamadığına işaret etti. Guterres, “Karşı karşıya olduğumuz büyük zorluğun üstesinden gelmek için hem finansman hem de emisyon azaltma konusunda daha iddialı bir sonuç umuyordum” dedi.

Azerbaycan’ın başkentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 29. Taraflar Konferansı’nda (COP29) varılan anlaşma çerçevesinde, gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele için taahhüt etmesi gereken asgari meblağın en geç 2035’e kadar yıllık 300 milyar dolara çıkarılmış olması öngörülüyor.

Daha önce belirlenen ve iki yıllık gecikmeyle 2022’de ulaşılabilen 100 milyar dolar iklim finansmanı hedefi 2025’e kadar geçerli olacak.

COP29’da varılan anlaşmaya göre, yıllık 300 milyar dolarlık meblağın hükümet bütçeleri, özel sektör yatırımları ve diğer finansal kaynakları da içeren geniş bir kaynak yelpazesinden sağlanması hedefleniyor. Anlaşma metninde, havacılık ve denizcilik sektörü için hâlihazırda gündemde olan potansiyel küresel vergiler ve zenginlerden alınacak potansiyel vergiler gibi “alternatif kaynaklara” da atıfta bulunuluyor.

Anlaşmada, Birleşmiş Milletler (BM) uzmanlarının 2035 itibarıyla ihtiyaç duyulacağını belirttiği yıllık asgari 1,3 trilyon dolar hedefine ilişkin de iyimser ifadeler yer verildi. Gelişmiş ülkelerden gelen finansmanın özel sektör yatırımlarını artırması yoluyla bu hedefe ulaşılabileceğine değinildi.

Avrupa Komisyonunun iklim eyleminden sorumlu üyesi Wopke Hoekstra da “Bu fonlarla ve bu yapılandırmayla, 1,3 trilyon hedefimize ulaşacağımızdan eminiz” diye konuştu.

Ülkeler ayrıca, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik daha fazla finansmanı mobilize etmesi beklenen karbon kredilerinin alınıp satılmasına yönelik küresel piyasa düzenlemeleri üzerinde de mutabık kaldı.

Üzerinde uzlaşılan meblağ, bir önceki taahhüde kıyasla 200 milyar dolarlık bir artışa işaret etse de en az 500 milyar dolar finansman talep eden gelişmekte olan ülkelerin hayal kırıklığı yaşamasına neden oldu.

Hindistan heyeti temsilcisi Chandni Raina, “Bu anlaşmanın optik bir illüzyondan ibaret olduğunu söylemekten esef duyuyorum” dedi. Zirvenin kapanış oturumunda konuşan Raina, anlaşma metnine ilişkin “Bu, bizim görüşümüze göre, hepimizin karşı karşıya olduğu zorluğun boyutlarını karşılamayacaktır. Bu nedenle bu belgenin kabul edilmesine karşı çıkıyoruz” ifadelerini kullandı.

Varılan anlaşma, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in beklentilerini de karşılamadı. Guterres, “Karşı karşıya olduğumuz büyük zorluğun boyutuna paralel olarak hem finansman hem de emisyon azaltma konusunda daha iddialı bir sonuç ummuştum” açıklamasında bulundu. BM Genel Sekreteri “Ancak varılan anlaşma, üzerine koyabileceğimiz bir temel sağladı” diye ekledi.

Marshall Adaları’nın COP29’daki temsilcisi Tina Stege, anlaşmanın yeterli olmadığını vurgulayarak, “İklim açısından savunmasız ülkelerin acilen ihtiyaç duyduğu fonun küçük bir kısmıyla ayrılıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

ABD Başkanı Joe Biden ise varılan anlaşmayı “tarihi bir sonuç” ve “iddialı” bir iklim finansmanı hedefi olarak tanımladı. AB yetkilisi Hoekstra da anlaşmayı övdü. “Daha iyi bir dünyaya inananlar kazandı” diyen Hoekstra, “iklim finansmanında yeni bir dönemin belirmekte olduğunu” ve bunda Birliğin öncü bir rol üstleneceğini belirtti.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise zirvede varılan anlaşmayı savundu ancak taahhütlerin yetersiz olduğunu da kabul etti.

2025’te Brezilya’da düzenlenecek olan bir sonraki İklim Zirvesi’nde, gelişmekte olan ülkeler için iklim finansmanının nasıl artırılacağına ilişkin bir rapor yayımlanması bekleniyor.

2024’ün “en sıcak yıl” olacağı kesinleşti

Öte yandan, Avrupa Birliği’nin (AB) dünya gözlem platformu Copernicus’tan 7 Kasım’da yapılan açıklamada, 2024’ün kayıtlardaki “en sıcak yıl” olacağının belli olduğunun kesinleştiği ifade edilmişti.

2024’ün 10 ayı için ortalama küresel sıcaklık anomalisi, 1991-2020 ortalamasının 0,71 santigrat derece üzerinde ölçüldü. Bu dönem için kayıtlardaki en yüksek değere karşılık gelen ölçüm, 2024’ün kayıtlardaki en sıcak yıl olacağını şimdiden kesinleştirdi.

İklim değişikliğinden etkilenen gelişmekte olan ülkeler, ABD, Kanada ve Avrupa’daki bazı ülkelerin iklim finansmanına daha fazla katkı sunmasını isterken, özellikle Avrupalı ülkeler, Çin ve Körfez ülkelerinin destek sağlamasını talep ediyor.

Paylaşın

Erdoğan İle Aliyev, Beştepe’de Bir Araya Geldi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çalışma ziyareti kapsamında Türkiye’de bulunan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde görüştü.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i, Esenboğa Havalimanı’nda karşıladı. Aliyev’i uçaktan inişinde karşılayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik ile Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç da eşlik etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Aliyev, havalimanında bir süre görüştü. İkili, daha sonra Beştepe’ye geçti. Beştepe’deki görüşme, basına kapalı yapılıyor.

Paylaşın

Ermenistan Ve Azerbaycan, Esir Takasında Uzlaştı

Azerbaycan ile Ermenistan, ilişkilerin normalleştirilmesi ve savaş esirlerinin takasında uzlaşmaya vardı. Bu çerçevede Azerbaycan’ın 32 Ermeni askeri, Ermenistan iki Azeri askeri serbest bırakacak.

Ermenistan ve Azerbaycan tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Yakın bir gelecekte güven artırıcı ek tedbirleri tartışmayı sürdüreceklerini ve uluslararası topluma çabalarını destekleme çağrısı yaptıklarını” ifade edildi.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Ermenistan ve Azerbaycan, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi ve savaş esirlerinin takası konusunda uzlaşmaya varıldığını duyurdu.

Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı ile Ermenistan Başbakanlık Ofisi tarafından yapılan ortak açıklamada, her iki ülkenin de “bölgede uzun zamandır beklenen barışa ulaşmada tarihi bir fırsat” bulunduğu konusunda aynı görüşü paylaştığı vurgulandı.

Ortak açıklamada, “İki ülke, egemenlik ve toprak bütünlüğü ilkelerine saygı temelinde ilişkileri normalleştirme ve barış anlaşmasına ulaşma niyetlerini bir kez daha teyit eder” ifadesine vurgu yapıldı.

Açıklamada, Ermenistan Başbakanlığı ile Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı arasında yürütülen görüşmeler sonrasında iki ülke arasında güvenin tesis edilmesine yönelik somut adımların atılması konusunda anlaşmaya varıldığı belirtildi.

Bu çerçevede iyi niyet göstergesi olarak Azerbaycan’ın 32 Ermeni askeri, Ermenistan’ın da iki Azeri askeri serbest bırakacağı ifade edildi.

Bunun yanı sıra Ermenistan, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29’uncu Taraflar Konferansı’nın (COP29) Azerbaycan’da yapılmasına destek vereceğini ve kendi adaylığını geri çektiğini duyurdu.

Ermenistan ve Azerbaycan açıklamada, “Yakın bir gelecekte güven artırıcı ek tedbirleri tartışmayı sürdüreceklerini ve uluslararası topluma çabalarını destekleme çağrısı yaptıklarını” ifade etti.

Dağlık Karabağ sorunu

Uluslararası hukuka göre Azerbaycan topraklarında kalan ancak nüfusunun büyük bölümünü Ermenilerin oluşturduğu Dağlık Karabağ, 1990’lı yılların başından bu yana Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki en önemli gerginlik konusuydu.

Son olarak Azerbaycan Eylül ayında Dağlık Karabağ’a yönelik askeri operasyon başlatmış, bundan bir gün sonra Bakü ile Karabağ Ermenileri arasında Rusya’nın arabuluculuğu ile ateşkes sağlanmıştı. Karabağ Ermenileri silah bırakmayı kabul etmiş ve uluslararası toplum tarafından tanınmayan yönetimin 1 Ocak 2024’te feshedileceğini duyurmuştu.

Karabağ’da Bakü’nün kontrolü ele geçirmesinin ardından, bölgede yaşayan yaklaşık 120 bin Ermeni’nin neredeyse tamamı Karabağ’ı terk ederek, Ermenistan’a kaçmıştı.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barışın sağlanması için Avrupa Birliği, ABD ve Rusya’nın arabuluculuğunda ayrı ayrı müzakereler yürütülmüş, ancak pek ilerleme kaydedilmemişti.

Paylaşın

Kremlin’den Açıklama: İlham Aliyev, Vladimir Putin’den Özür Diledi

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Dağlık Karabağ’da ölen Rus askerleri için Vladimir Putin’den özür dilediği bildirildi. Dağlık Karabağ’da Rus Barış Gücünü taşıyan araca ateş açılması sonucu araçtaki askerlerin hayatını kaybettiği açıklanmıştı.

Haber Merkezi / Olayın açığa kavuşturulması için Azerbaycan ve Rusya’nın soruşturma makamlarının bölgede iş birliği içerisinde çalıştığı belirtilmiş ancak ölen asker sayısı ve ateşin kimin tarafından açıldığı hususunda bilgi paylaşılmamıştı.

Kremlin’den yapılan açıklamada, Azerbaycan Cumhurbaşkanı ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in bir görüşme yaptığı ve görüşmede İlham Aliyev’in Karabağ’da ölen Rus Barış Gücü askerleri için özür dilediği belirtildi. Görüşmede ayrıca Putin’in İlham Aliyev’den bölgedeki Ermeni halkının güvenlik haklarına saygı duymasını istediği aktarıldı.

Kremlin, iki lider arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada “İlham Aliev, Rus askerlerin trajik ölümü dolayısıyla özür diledi ve derin taziyelerini ifade etti. Olayla ilgili kapsamlı bir soruşturma yürütüleceğini ve tüm sorumluların gerektiği şekilde cezalandırılacağını söyledi” ifadeleri kullanıldı.

Ateşkes sağlandı

Azerbaycan, Dağlık Karabağ’a Salı günü başlattığı askeri operasyonun ardından Çarşamba günü taraflar arasında ateşkes sağlandığı açıklanmış ve Aliyev de operasyonun “başarıyla” tamamlandığını duyurmuştu. Ateşkes konusunda varılan uzlaşma, bölgedeki ayrılıkçı Ermeni güçlerin feshedilmesini, silahlarını bırakmalarını ve Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a entegre edilmesini öngörüyor.

Yaklaşık 120 bin nüfuslu bölgede yaşayan Ermenilerin çoğu evlerinden sürülmek veya kalırlarsa Azeri şiddeti ile karşı karşıya kalmaktan kaygı duyuyor. Ermeni medyasında yer alan haberlere göre, son günlerde yaşanan çatışmalarda en az 200 kişi hayatını kaybetti, 400 kişi de yaralandı.

Dağlık Karabağ’da ateşkes ilan edilmesinin ardından, iki tarafı temsil eden heyetler Yevlah kasabasında bir araya geldi. Yaklaşık iki saat sürdüğü belirtilen görüşmenin ayrıntılarına dair henüz resmi açıklama yapılmadı.

Reuters haber ajansının bildirdiğine göre, Rus haber ajansı RIA’ya konuşan bir Ermeni temsilci, görüşmede nihai bir anlaşmaya varılmadığını söyledi. Ajansa konuşan Azeri temsilci de, Azerbaycan ile Karabağ Ermenileri arasındaki tüm sorunların bir toplantıda çözülmesinin beklenemeyeceğini kaydetti.

AB’den güvence talebi

Öte yandan Avrupa Birliği (AB), Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilerin hakları ve güvenliği için garanti istedi. AB’li üst düzey bir diplomatın dpa haber ajansına verdiği bilgilere göre, AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptığı telefon görüşmesinde Azerbaycan’ın Ermenilere saygı gösterileceği ve ülkede geleceklerinin olacağı konusunda güvence vermesi gerektiğini söyledi.

Michel’in görüşmede Dağlık Karabağ’ı terk etmek isteyenler için güvenli ve gönüllü ayrılma koşullarının da sağlanması gerektiğini ifade ettiği aktarıldı.

AB’li diplomat, görüşmede Aliyev’in sorunun çözümü için uluslararası arabuluculuğu reddettiğini ve bölgeye düzenledikleri askeri operasyonu savunduğunu aktardı. Azerbaycan’ın, Dağlık Karabağ’ın “tekrar entegrasyonu”nu sürdürmeyi hedeflediğini kaydeden diplomat, ayrıca silahlarını bırakanlar için af çıkarmayı değerlendirdiğini de sözlerine ekledi.

Gelişmeler karşısında AB’nin olası yanıtının ne olabileceği konusunda da Brüksel’de farklı seçeneklerin tartışıldığını ifade eden AB’li diplomat, Azerbaycan hükümetinin kullandığı yöntemin kesinlikle kabul edilemez olduğunu vurguladı.

Paylaşın

Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliğine Silahlı Saldırı: 1 Ölü, 2 Yaralı

İran’ın başkenti Tahran’daki Azerbaycan Büyükelçiliği’ne silahlı saldırı düzenlendi. Kalaşnikof tüfekli saldırgan, kontrol noktasını aşıp, koruma müdürünü öldürdü. Saldırıyı önlemeye çalışan büyükelçiliğin iki güvenlik görevlisi de yaralandı.

Haber Merkezi / Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, yaralıların hayati tehlikesinin bulunmadığını belirtti.

İran’ın Fars Haber Ajansı’nın aktardığına göre, Tahran Polis Müdürü Hüseyin Rahimi de sabah saatlerinde başkent Tahran’da meydana gelen silahlı saldırıyla ilgili bilgi vererek saldırganın yakalandığını açıkladı.

Saldırganın yakalandığını aktaran Tahran Polis Müdürü, “Saldırgan iki küçük çocukla binaya giriyor. İlk belirlemelere göre saldırıyı şahsi ve ailevi sorunlar nedeniyle düzenlediği belirlendi” dedi.

Tasnim Haber Ajansı da, Tahran Emniyet Müdürü’ne dayandırdığı haberinde, zanlının elçiliğe yanındaki iki küçük çocukla birlikte gittiğini ve saldırının “kişisel nedenlerle” düzenlenmiş olabileceğini belirtti.

Saldırının ardından Tahran Emniyet Müdürü görevden alındı. İran’ın yarı resmi Tesnim Haber Ajansı’nın aktardığında göre, İran Emniyet Genel Müdürü Ahmed Rıza Radan, Tahran Emniyet Müdürü Hüseyin Rahimi’yi görevden aldı. Buna göre, Tahran Emniyet Müdürlüğüne Elburz Emniyet Müdürü Abbas Ali Muhammediyan getirilirken Hüseyin Rahimi de Ekonomik Güvenlik Polisi Başkanı olarak atandı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov ile yaptığı görüşmede, Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliğine yapılan “hain saldırıyı en güçlü şekilde kınadıklarını” söyledi ve “Can Azerbaycan’ın her daim yanında olduklarını” aktardı.

Dışişleri Bakanlığından yapılan bilgilendirmeye göre, Bakan Çavuşoğlu, Azerbaycanlı mevkidaşı Bayramov ile telefonda görüştü.

Bakan Çavuşoğlu, saldırıda hayatını kaybeden Büyükelçilik görevlisi için başsağlığı, yaralılara acil şifa diledi.

Çavuşoğlu, Twitter’dan yaptığı paylaşımda da “Can Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliğine yapılan hain saldırıyı lanetliyorum. Şehit kardeşimize Allah’tan rahmet, yakınları ile Azerbaycan halkına başsağlığı, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Azerbaycan, hiçbir zaman yalnız değildir” dedi.

Dağlık Karabağ ve İsrail gerginliği

Sınır komşusu iki ülke arasındaki ilişkilerde Dağlık Karabağ meselesi nedeniyle uzun süredir gergin. Gerginliğin arkasında genel olarak İran’ın Ermenistan’la; Azerbaycan’ın da İsrail’le olan ilişkileri yatıyor.

Dağlık Karabağ bölgesinde Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çatışmalarda Tahran yönetiminin Erivan’a yakın durması Bakü’yü kızdırıyor. İran Ekim ayında Azerbaycan sınırı yakınlarında bir askeri tatbikat başlatarak, İslam Cumhuriyeti’ni sarsan ülke çapındaki protestoların ortasında savaş gücünü gösterdi.

Öte yandan Azerbaycan, Tahran’ın bölgedeki en büyük düşmanlarından biri olarak gördüğü İsrail ile de yakın ilişkiler içinde. Azerbaycan’ın İsrail’le silah ve askeri anlaşmalar yapması ve son olarak Tel Aviv’e büyükelçi ataması İran’ın tepkisine neden oluyor.

İran, ülkenin kuzeyinde yaşayan Azeri halkın Tahran’a karşı ayaklanmasından da endişe duyuyor.

Paylaşın

Azerbaycan İle Ermenistan Arasında Yeni Gerilim

Dağlık Karabağ’da artan gerilim nedeniyle uluslararası toplumu müdahaleye çağıran Ermenistan’a Azerbaycan’dan yanıt geldi. Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, “Ermenistan gibi uluslararası hukuku ağır şekilde ihlal eden bir devletin uluslararası caydırıcılık mekanizması hakkında konuşamayacağını” ifade ederek “uluslararası hukuktan daha iyi bir uluslararası caydırıcılık mekanizması olamayacağını” belirtti.

Ermenistan Güvenlik Konseyi’nin ilgili bildirisine değinilen açıklamada “Dağlık Karabağ’daki gerilimi yükselten tarafın, (Bakü-Erivan-Moskova arasındaki) üçlü bildirinin hükümlerini ihlal eden Ermenistan olduğu” savunuldu.

Erivan ve Moskova geçen hafta Bakü’yü Rus barış gücünün sorumluluğundaki bir bölgede ateşkes ihlali yapmakla suçlamıştı. Ermenistan ve Rusya, Azerbaycan’ı Dağlık Karabağ’ın Askeran bölgesinde yer alan ve çatışmalarda üç Ermeni askerinin öldüğü Faruk köyünü ele geçirmekle itham etmişti. Bu suçlamayı reddeden Bakü ise söz konusu bölgenin uluslararası hukukça tanınan Azeri topraklarının bir parçası olduğunu belirtmişti.

Ermenistan’dan hem suçlama hem çağrı

Gerginliğin yükseldiği bölgede yaşananların ardından dün Ermenistan Güvenlik Konseyi, provokasyonla suçladığı Azerbaycan’ın “Dağlık Karabağ’a saldırmak için zemin hazırladığını” iddia etmişti. Ermenistan Güvenlik Konseyi’nin açıklamasında ayrıca bölgede “etnik temizlik” ve “yeni bir askeri gerginlikten” kaçınılması için uluslararası caydırıcılık mekanizmalarının etkin kılınması gerektiği belirtilmişti. Konsey ayrıca “kapsamlı bir barış anlaşması amacıyla acilen görüşmelere başlanması” için Bakü’ye çağrıda bulunmuştu.

Aynı gün Ermenistan Dışişleri Bakanlığı da Rus barış güçlerinin “Azerbaycan’ın sınır ihlali sırasındaki” eylemlerinin incelenmesi için çağrıda bulundu. Açıklamada, Azerbaycan birliklerinin “barış gücünün sorumluluğundaki alana yönelik sınır ihlaline son verilmesi için” Dağlık Karabağ’daki Rus barış gücü birliğinden “somut adımlar” atması istendi.

Azerbaycan: Masaya oturmaya hazırız

Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, “kapsamlı bir barış anlaşması” için acilen müzakerelere başlanmasını öneren Erivan’ın bu çağrısına da yanıt verdi.

Bakanlık açıklamasında, “Ermenistan barış anlaşması konusunu yeni bir halkla ilişkiler (PR) kampanyası olarak görmüyorsa, yani ciddiyse, o zaman somut adımlar atmak gerekir. Biz Azerbaycan’ın buna hazır olduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz” denildi. Açıklamada, bir yıl önce Ermenistan’la barış görüşmeleri başlatmayı teklif eden tarafın da Azerbaycan olduğu ve geçen ay da Bakü’nün, olası bir anlaşmanın temel alacağı somut ilkeleri dile getirdiği hatırlatıldı.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında 2020 yılında Dağlık Karabağ bölgesi nedeniyle yaşanan savaşta 6 bin 500’ten fazla insan hayatını kaybetti. Moskova’nın arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşması sonucunda Azerbaycan, Dağlık Karabağ’da Ermenistan’ın kontrolündeki toprakların önemli bir bölümünü geri alırken Rusya da bölgeye barış gücü konuşlandırmıştı.

Paylaşın