Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Rusya’nın hegemonya kurduğu Kafkasya’da güç dengeleri değişiyor. Azerbaycan daha bağımsız hale gelirken, Ermenistan Moskova’dan uzaklaşıyor. Gürcistan’da karşıt güçlerin savaşı ise sürüyor.
Kurtuluş Aladağ / Rusya’nın Kafkasya’daki etkisi, son yıllarda azalıyor gibi görünse de bu konuda kesin bir yargıya varmak için birkaç faktörü değerlendirmek gerekiyor.
Geleneksel olarak Rusya’nın en yakın müttefiki olan Ermenistan’da, özellikle 2020 İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Moskova’ya yönelik güven sarsılmış durumda. Rusya’nın Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (CSTO) kapsamında Ermenistan’a yeterince destek vermediği algısı, Nikol Paşinyan hükümetinin Batı’ya yönelme eğilimini artırdı.
2023’te Azerbaycan’ın Karabağ’ı tamamen kontrol altına alması ve Rus barış güçlerinin etkisiz kalması, Rusya’nın bölgedeki prestijini zedeledi. Ermenistan’ın CSTO üyeliğini askıya alması ve Batı ile yakınlaşma çabaları, Rusya’nın etkisinin azaldığına işaret ediyor.
Rusya ile pragmatik bir ilişki sürdüren Azerbaycan, enerji kaynakları ve Türkiye ile yakın bağları sayesinde daha bağımsız bir politika izliyor. 2020 savaşı sonrası Rusya’nın barış anlaşmasındaki rolü, Moskova’nın hala bölgede bir aktör olduğunu gösterse de, Azerbaycan’ın Türkiye ve İsrail gibi aktörlerle ilişkileri, Rusya’nın etkisini dengeleyici bir unsur olarak öne çıkıyor.
Gürcistan, 2008 Rusya – Gürcistan Savaşı’ndan bu yana Rusya ile ilişkileri soğuk tutuyor ve NATO ile Avrupa Birliği (AB) entegrasyonuna odaklanıyor. Ancak, Gürcistan’daki mevcut hükümetin Moskova ile daha ılımlı bir yaklaşım sergilemesi, Rusya’nın dolaylı etkisini koruduğunu gösteriyor. Yine de, halk nezdinde Rusya’ya karşı güçlü bir şüphecilik var.
Kuzey Kafkasya (Çeçenistan, Dağıstan, İnguşetya gibi bölgeler), Rusya Federasyonu’nun bir parçası olduğundan Moskova’nın doğrudan kontrolü altında. Ancak, bu bölgede istikrar sorunları devam ediyor. Çeçen lider Ramazan Kadirov gibi yerel aktörler, Moskova’ya sadık görünse de, kendi özerk güç alanlarını oluşturmuş durumda.
Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’nın kaynaklarının önemli bir kısmı farklı alanlara kaymış durumda, bu da Kuzey Kafkasya’daki ekonomik ve sosyal sorunların çözümünü zorlaştırıyor. Bu durum, uzun vadede Rusya’nın bu bölgelerdeki kontrolünü zayıflatabilir.
Dış aktörlerin artan rolü
Özellikle Azerbaycan üzerinden Kafkasya’da etkisini artıran Türkiye, Karabağ zaferi ve Zengezur Koridoru gibi projelerle bölgesel gücünü pekiştirmiş görünüyor.
ABD ve AB, Ermenistan ve Gürcistan üzerinden bölgede daha fazla varlık göstermeye çalışıyorlar. Çin, ekonomik yatırımlarla Kafkasya’da yavaş yavaş rol oynarken, İran da özellikle Azerbaycan – Ermenistan geriliminde kendi çıkarlarını koruma peşinde.
Sonuç olarak; Rusya’nın Kafkasya’daki etkisi, özellikle Güney Kafkasya’da, bir miktar azalmış görünüyor. Ermenistan’daki güven kaybı, Azerbaycan’ın bağımsız politikaları ve Gürcistan’ın Batı’ya yönelimi, Moskova’nın geleneksel hegemonyasını zorluyor.
Kuzey Kafkasya’da ise Rusya hala kontrolü elinde tutsa da, iç dinamikler ve ekonomik sorunlar uzun vadeli riskler taşıyor. Dolayısıyla, etki azalıyor olsa da, Rusya’nın Kafkasya’da tamamen devre dışı kaldığını söylemek yanlış olur.








































