Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvurularda Rekor Artış

2024 yılı içerisinde, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan bireysel başvuru sayısı 70 bin 699 olurken, Yüksek Mahkeme bu başvurulardan 66 bin 798’ini sonuçlandırdı.

Anayasa Mahkemesi, 23 Eylül 2012 ile 31 Aralık 2024 tarihleri arasındaki bireysel başvuru istatistiklerini kamuoyuyla paylaştı. Mahkemenin yayımladığı kapsamlı rapor, bireysel başvuruların sayısı, sonuçlanma oranları, ihlal kararlarının dağılımı ve derdest başvuruların durumuna ilişkin önemli veriler içeriyor.

Karar’dan Berfu Kargı’nın haberine göre; Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının tanındığı 2012 yılından bu yana toplam 650.453 başvuru yapıldı. Mahkeme, bu başvuruların 551.913’ünü sonuçlandırarak yüzde 84,9 oranında dosya karara bağladı.

Sadece 2024 yılına ait veriler, bireysel başvuru mekanizmasının yoğun kullanımını gözler önüne serdi. Yıl içinde yapılan başvuru sayısı 70.699 olurken, Mahkeme bu başvurulardan 66.798’ini sonuçlandırdı. 5.443 dosyada hak ihlali kararı verilirken, 2024 yılı için başvuruları karşılama oranı yüzde 94 olarak kaydedildi.

Anayasa Mahkemesi’nin yayımladığı verilere göre, en fazla ihlal kararı verilen hak “makul sürede yargılanma hakkı” oldu. Mahkeme bu hakka ilişkin 56.443 dosyada ihlal tespit etti. Diğer öne çıkan hak ihlalleri ise şu şekilde sıralandı:

Adil yargılanma hakkı: 6.828
Mülkiyet hakkı: 5.623
İfade özgürlüğü: 4.432

31 Aralık 2024 itibarıyla Anayasa Mahkemesi’nde halen sonuçlandırılmayı bekleyen (derdest) bireysel başvuru sayısı 98.540 oldu. Bu rakam, toplam başvuruların yüzde 15,1’ine denk geliyor.

Bireysel başvuruların önemli bir kısmını “makul sürede yargılanma hakkı”na ilişkin dosyalar oluşturdu. Bu hakka yönelik toplam 150.159 başvuru yapılırken, bunlardan 149.816’sı sonuçlandırıldı. Veriler, yargı süreçlerinin uzamasına dair şikayetlerin sistematik bir sorun olduğuna işaret ediyor.

Anayasa Mahkemesi yetkilileri, yayımladıkları istatistiklerle bireysel başvuru mekanizmasının etkinliğine dikkat çekti. Mahkeme, bireysel başvurular sayesinde hak ihlallerinin tespit edilerek mağdurların korunmasının sağlandığını belirtti. Ayrıca, bu verilerin hukukçular, akademisyenler ve kamuoyu için önemli bir kaynak oluşturduğunun altı çizildi.

Bireysel başvuru hakkının 12 yıllık değerlendirmesi

2012 yılında yürürlüğe giren bireysel başvuru hakkı, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin korunması açısından önemli bir adım olarak kabul edilmişti. Aradan geçen 12 yılda yüzbinlerce başvuruya ev sahipliği yapan Anayasa Mahkemesi, özellikle yargılama süreçlerinin uzunluğu, adil yargılanma ve ifade özgürlüğü gibi konularda verilen ihlal kararlarıyla dikkat çekti.

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi’nden Dikkat Çeken “Gizli Tanık” Kararı

Türkiye’de gündemi meşgul eden önemli davaların genelinde gizli tanık beyanları öne çıkarken, Anayasa Mahkemesi (AYM), konuya ilişkin dikkat çeken bir karara imza attı. AYM, gizli tanık ifadesinin tek başına hükme esas olamayacağını belirtti.

Ceza muhakemesinde dinlenen tanığın kim olduğunun sanık tarafından öğrenilmesi, tanık veya yakınları açısından “ağır ve ciddi bir tehlike” teşkil ediyorsa; tanık, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında “gizli tanık” olarak dinlenebilir. (CMK md.58 – 5726 SK. md.3)

PKK lideri Abdullah Öcalan ile heyetlerin görüşmelerinin sürdüğü 2013-15 yılları arasındaki süreçte, HPG’ye katılıp daha sonra ayrıldığı belirtilen B.G.’nin aleyhinde beyanı bulunduğu iddiasıyla Y.T. isimli çoban hakkında soruşturma başlatıldı.

Soruşturmayı yürüten Diyadin Cumhuriyet Başsavcılığı, bu kapsamda, “Türkmen” adli gizli tanığın beyanlarına başvurdu. Soruşturma sürecinde telefonları Y.T.’nin dinlendi, ancak dinlemelerden olaya ilişkin delil olduğu iddiasıyla bir tek telefon tapesi konuldu. “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan soruşturma kapsamında hazırlanan iddianameyi kabul eden, Ağrı 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Y.T. duruşmalar boyunca hakkındaki iddiaları reddetti.

Y.T. aleyhine beyanda bulunan gizli tanık “Türkmen”, Y. T. ve avukatının yokluğunda dinlendi. Gizli tanık “Türkmen”, mahkemedeki beyanında Y.T.’nin yaylacı olduğunu ve HPG’lilere yiyecek verdiğini iddia etti. Mahkeme, yurt dışında bulunan B.G.’nin beyanlarını ise istinabe yoluyla aldı. B.G. beyanlarında Y.T.’yi tanımadığını belirterek, soruşturma aşamasında kendisine ait olduğu ileri sürülen beyanları ise kabul etmedi. Yargılama sonunda mahkeme, Y.T.’ye “Örgüte üye olmak” iddiasından 6 yıl 3 ay ceza verdi.

Mahkeme gerekçeli kararında, B.G.’nin mahkeme huzurunda verdiği ifadeyi değil, soruşturma aşamasında verdiği iddia edilen ifadeyi ve gizli tanık beyanlarını hükme esas aldı. Gerekçeli kararda, B.G.’nin soruşturma aşamasında verdiği iddia edilen ifadenin gerçekçi olduğunu, gizli tanık beyanlarıyla uyuştuğunu belirtti. Mahkeme, gerekçeli kararda, kendisinin istinabe yoluyla dinlediği B.G.’nin mahkeme ifadesini ise gerçekçi bulmadı.

Y.T.’nin avukatı, İstinaf Mahkemesi’nde karara karşı itirazda bulundu. İstinaf başvuruyu reddedince, bu kez, itiraz Yargıtay’a taşındı. Yargıtay, 9 Haziran 2021’de mahkemenin kararının yerinde bularak, itirazı reddetti.

Yargıtay kararından sonra, Y.T., bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Adil yargılama hakkının ihlaliyle 6 Aralık 2021’de yapılan başvuruyu kabul eden AYM, dosyada ihlal kararı verdi. AYM, kararında tanıkların kimliğinin saklı tutulması ve korku gibi nedenlerin duruşmalarda taraflar huzurunda dinlenmemesine gerekçe yapılamayacağını belirtti.

Kararında gizli tanık Türkmen’in Y.T.’nin bulunmadığı bir duruşmada dinlenmediğini hatırlatan AYM, gizli tanığın kimliğinin saklı kalması için çeşitli teknikler kullanılarak Y.T.’nin bulunduğu bir duruşmada dinlenebileceğine işaret ederek, mahkemenin bu konuda bir çabaya girmediğini vurguladı.

“Yeterli düzeyde bir inceleme yapılmadan…”

Kararında, mahkemenin B.G.’nin soruşturma aşamasındaki ifadelerinin hükme esas aldığını, istinabe yoluyla alınan ifadelerini hükme esas almadığına işaret eden AYM, B.G.’nin istinabe yoluyla alınan beyanlarında ise Y.T.’nin bulunduğu bir duruşmada alınmadığını anımsattı. Y.T.’nin, gizli tanık Türkmen’in ve B.G.’nin aynı duruşmada sorgulanmadığını ve yeterli düzeyde bir inceleme yapılmadan gizli tanığın beyanlarının belirleyici olarak hükme esas alındığına dikkati çeken AYM, bunun adil yargılama yönünde eksiliğine işaret etti.

AYM, kararında, bu durumun savunma tarafının sorgulama yoluyla gizli tanığın güvenilirliğini test edemediğini değerlendirmesi yaptı. AYM, “Gizli tanığın dinlenmesinden önce başvurucuya sorularını sunması için süre verilmiş ve gizli tanığın ifadesi duruşmada okunarak başvurucuya tanık beyanlarına karşı diyecekleri sorulmuş ise de bu durum tanık beyanlarına karşı savunmaya tanınan yeterli bir güvence olarak değerlendirilemez” diye belirtti.

Kararında, mahkemenin hükmün gerekçesinde, savunmanın hazır bulunduğu bir celsede tanık ve gizli tanığı neden dinlenmediğine yer vermediği ifade eden AYM, hükmün belirleyici ölçüde gizli tanık beyanına dayandırıldığı bu durumda sanığın adil yargılanma ölçütleri içinde yer alan haklarının adil bir şekilde dengelenmediğini belirtti.

Y.T.’nin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar veren AYM, yeniden yargılama için dosyayı Ağrı 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Sayısı 53 Bini Geçti

2024’ün üçüncü çeyreğinde, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan bireysel başvuru sayısı 53 bini geçti. AYM’ye bireysel başvuru hakkı, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki (AİHM) ihlal davalarını azaltmak amacıyla 23 Eylül 2012’de getirildi.

Anayasa Mahkemesi (AYM), 2024’ün üçüncü çeyreğini içeren, “23.09.2012 – 30.09.2024” yıllarını kapsayan bireysel başvuru istatistiklerini yayımladı. AYM’ye yapılan başvurulara 16 bin 77 dosya daha eklendi, dosya sayısı 53 bin 734’e yükseldi. Bu dosyalardan 42 bin 549’u çözüme kavuşturuldu.

Cumhuriyet’ten Aytunç Ürkmez’in haberine göre, Yüksek Mahkeme’nin geçmiş yıllardan da devreden ve hala görülmeye devam eden anlamına gelen “derdest başvuru” sayılarında ise düşme olmadığı görüldü. Bu kapsamda ilk yarıda Yüksek Mahkeme’de çözüm bekleyen derdest bireysel başvuru sayısı 32 bin 226’ydı. 2024’ün üçüncü çeyreğinde bu sayı 43 bin 973’e yükseldi.

Yüksek Mahkeme’nin “en az bir hak ihlali yönünden” karara bağladığı dosya sayılarında da yükselme olduğu saptandı. Mahkemenin 2012’den 2024’ün ilk yarısına kadar bu yönde karara bağladığı dosya sayısı 74 bin 574’du. Bu sayı 2024’ün üçüncü çeyreğinde 75 bin 89’a yükseldi.

Böylece 2024’ün üçüncü çeyreğinde en az bir hak ihlalinin olduğu dosya sayısına 515 yeni dosya eklenmiş oldu. Bunun yanı sıra “en az bir hakkın ihlal edildiğine” yönelik karara bağlanan dosya sayıları 2024 yılı içinde de aynı oranda yükseldiği belirtildi. 2024’ün ilk yarısında toplam 2 bin 14 dosyada bu yönde karar verilirken, üçüncü çeyreğinde bu sayı 2 bin 529’a yükseldi.

Mahkemenin ihlal yönünden aldığı kararlar arasında yargı sisteminde en fazla ihlal edilen hakkın “makul sürede yargılanma hakkı olduğu” ortaya çıktı. Söz konusu durum; 2013 – Haziran 2024 arasındaki verilere bakıldığında; ihlal kararlarının hak ve özgürlüklere göre dağılımında “makul sürede yargılanma hakkının” en çok ihlal edilen hak olduğu belirlendi.

Yüksek Mahkeme, 2013’ten Eylül 2024’e kadar yapılan bireysel başvuruların bin 425’inde “bir hakkın ihlal edilmediğine” yönelik karar verdi. Mahkeme bu kararlarda; kabul edilebilirlik kararı vermesine karşın, esas incelemesi aşamasında ihlal kararı vermedi.

Paylaşın

AYM’den Çarpıcı Rapor: 633 Bin Bireysel Başvuru

Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) 12 yılda 633 bin 488 bireysel başvuru yapıldı. AYM, bu dosyalardan 527 bin 803’ünü sonuçlandırırken, yüksek mahkemenin başvuruları karşılama oranı yüzde 83,3 oldu.

Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından 23 Eylül 2012 ile 30 Eylül 2024 tarihleri arasındaki bireysel başvuru istatistikleri kamuoyuyla paylaşıldı. AYM’nin resmi sosyal medya hesabından yapılan bu paylaşım, ülkede yargı sistemine olan güven ve adalet arayışı konusunda çarpıcı veriler sunuyor.

Karar Gazetesi’nin aktardığına göre; Bu dönemde toplam yapılan bireysel başvuru sayısı 633 bin 488 olarak kaydedildi. AYM, bu başvuruların 527 bin 803ünü sonuçlandırdı ve bu da yüzde 83,3’lük bir karşılama oranına işaret etti.

HAL Komisyonu’nun 2017’de kuruluşuyla birlikte başvuru yollarının tüketilmiş kabul edildiği ve kabul edilemezlik kararı ile sonuçlandırılan 72 bin 134 dosya dışında, özellikle OHAL kapsamında yapılan başvuruların 2016’da yüzde 85 oranında karşılandığı görüldü.

Verilere göre, AYM’nin en az bir hakkın ihlal edildiğine karar verdiği toplam başvuru sayısı 75 bin 089 olarak kayıtlara geçti. Bu kapsamda en dikkat çekici yıl, 2021 yılı oldu. AYM, bu yılda 35 bin 407 başvuruda hak ihlali kararı verdi ve toplam hak ihlali kararlarının yüzde 47,2’sini oluşturdu.

Sonuçlandırılan başvuruların yüzde 82,5’ini oluşturan 435 bin 437 başvuru, “kabul edilemezlik” karışında sonuçlandı. İdari ret kararları ise 13.712 dosyayı kapsayarak yüzde 2,6 kapsayarak yüzde 2,6\u201lık bir orana denk geldi. Diğer kararlar içinde, “hakkın ihlal edilmediği” kararlı başvuruların sayısı bin 425 oldu.

AYM’nin makul sürede yargılama hakkına ilişkin derdest bireysel başvuru istatistikleri de açıklandı. 2020’den 2024’e kadar toplam bin 333 dosya derdest durumda bulunurken, 2024 yılı bu alanda zirve yılı olarak öne çıktı. Yıl içinde bin 098 başvuru yapıldı ve bu sayı, makul sürede yargılama hakkının önemi üzerine önemli bir işaret oldu.

Paylaşın

AYM’den “Zafer İşareti” Kararı: İfade Özgürlüğü

Anayasa Mahkemesi (AYM), tutuklu Nihat Ekmez’in zafer işareti nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasını ‘ifade özgürlüğünün ihlali’ olarak değerlendirdi. AYM, Nihat Ekmez’e 30 bin TL tazminat ödenmesine de kararı verdi.

V işareti ya da Zafer işareti (İngilizce karşılığı olan Victory’nin V’si) elin diğer parmakları kapalıyken işaret ve orta parmağının açık ve birbirinden ayrık durumuna verilen isimdir. İçe bakan avuç ile yapıldığında İngiltere’de argo anlama gelmektedir.

II. Dünya Savaşı sırasında Zafer işareti (İngilizce Victory kelimesinin baş harfi olan V’yi simgeleyecek şekilde) olarak dönemin İngiltere başbakanı Winston Churchill tarafından yaygınlaştırılmıştır. ABD’de ve daha sonra 1960’lı yıllardan itibaren bütün dünyada barış anlamına gelmek üzere kullanılmıştır.

Anayasa Mahkemesi (AYM), Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu’nun, Nihat Ekmez adlı mahpusa, açık görüş sonrası zafer işareti yaptığı gerekçesiyle verdiği disiplin cezasını kabul edilemez buldu.

İzmir 2 No’lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda hükümlü bulunan Ekmez, ailesiyle yaptığı aylık açık görüş sonrasında ayrılırken zafer işareti yaptı. Görüşe gelen ziyaretçiler de zılgıt atıp zafer işareti yaparak karşılık verdi.  Durumu tutanak altına alan cezaevi yönetimi, zafer işaretini “suç örgütlerine ait sembol kullanmak” olarak yorumladı ve Ekmez hakkında disiplin soruşturması başlattı.

Ekmez’in “suç örgütlerine ait yayın, bez afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumların herhangi bir yerine asma veya teşhir etme” eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle 11 gün hücre cezasına çarptırılmasına karar verdi. Kurul kararında, Ekmez ve ziyaretçilerinin PKK’ye desteklerini göstermek ve örgütün propagandasını yapmak amacıyla zafer işareti yaptıklarını iddia etti.

Ekmez, bu cezaya karşı Karşıyaka İnfaz Hâkimliği ve Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu ancak her iki başvurusu da reddedildi. Avukatı aracılığıyla AYM’ye bireysel başvuruda bulunan Ekmez, anayasal haklarının ihlal edildiğini belirtti.

Ekmez’in başvurusunu değerlendiren AYM,  “cezaevinde olsa da ifade özgürlüğüne sahip olduğunu” vurguladı. Yüksek mahkeme, “cezaevlerinde ifade özgürlüğünün ancak güvenlik ve disiplinin korunması gibi zorunlu durumlar söz konusu olduğunda sınırlandırılabileceğini” belirtti.

AYM, Ekmez’e verilen disiplin cezasının orantısız olduğunu ve davranışının “cezaevi güvenliğini bozduğu yönünde somut bir kanıt sunulmadığına” karar verdi. Disiplin Kurulu’nun kararını eleştiren AYM, Ekmez’in yaptığı zafer işaretinin “hangi bağlamda suç örgütlerine ait sembol kullanımı” kapsamına girdiğinin açıklanmadığını ve alt mahkemelerin de bu konuyu yeterince incelemediğini belirtti.

Ekmez’in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmeden AYM, başvurucuya 30 bin TL tazminat ödenmesine kararı verdi. Dosya yeniden yargılama yapılmak üzere Karşıyaka 1. İnfaz Hâkimliği’ne gönderildi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi, Belediyelerin Yetkilerinin Kısıtlanmasına “Dur” Dedi

Anayasa Mahkemesi (AYM), Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yetkisini genişleten Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ni iptal etti. Kararın gerekçesinde; mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile ilgili yetkilerin kanunla düzenlenebileceğine yer verildi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yetkisini genişleten Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde yer alan 3 maddeyi Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşımıştı.

15 Ekim 2023’te yayımlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan imzalı kararnameyle, belediyelerin kentsel dönüşüm, altyapı, köprülü ve katlı kavşak yapımındaki yetkileri; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü ve Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’na verildi.

CHP, kararnamedeki 3 maddeyi iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdı. DW Türkçe’den Alican Uludağ‘ın haberine göre AYM, 3 maddeyi de “Konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduğu” gerekçesiyle iptal etti. Karar 9 ay sonra yürürlüğe girecek.

Kararın gerekçesinde; mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile ilgili yetkilerin kanunla düzenlenebileceğine yer verildi. Ayrıca iyileştirme, yenileme, dönüşüm ve imar uygulamaları kapsamında her türlü altyapı, katlı ve köprülü kavşak gibi yapıların mülkiyet hakkına ilişkin olduğu ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmeyecek yasak alan içinde kaldığı vurgulandı.

Mahkeme, kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ile yenileme alanı ilanına ilişkin gerekli hazırlık işlemlerini yürütme ve görevinin de kanunla düzenlenebileceğini belirtti.

Paylaşın

AYM’den Dikkat Çeken Karar: “Bijî Serok Apo” İfade Özgürlüğü Kapsamında

“Yeni Çözüm Süreci” tartışmaları gündemdeki yerini korurken, Anayasa Mahkemesi (AYM) dikkat çeken bir karara imza attı: “Bijî Serok Apo” ile “PKK halktır halk burada” sloganlarını düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre; Diyarbakır’ın Lice ilçesinde düzenlenen kalekol protestosunda Medeni Yıldırım’ın katledilmesi karşı 7 Haziran 2014’te yapılan eylemde, “Çerxa Şoreşe” şarkısına eşlik eden, “Biji Serok Apo” ile “PKK halktır halk burada” sloganlarını atan Merve Nur Tekin’e Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi “terör örgütü propagandası yapmaktan” hapis ve para cezası verdi.

Kararın Yargıtay tarafından onanmasının ardından Tekin, AYM’ye 11 Şubat 2022’de “düşünce ve ifade özgürlüğü hakkının ihlali” talebiyle bireysel başvuruda bulundu. AYM, Tekin’in başvurusunu kabul ederek, ihlal kararı verdi.

Kararda, propaganda suçunun soyut tehlike suçu olarak kabul edilmesinin başta ifade özgürlüğü olmak üzere anayasal hak ve özgürlükler üzerinde bir baskı oluşturma potansiyeli olduğuna dönük AYM’nin çok sayıda kararının bulunduğuna dikkat çekildi. Kararda, bir propaganda faaliyetinin cezalandırılabilmesi için olayın somut şartlarında belirli oranda tehlikeye neden olduğunun gösterilmesi gerektiği aktarıldı.

Kararda, PKK lideri Abdullah Öcalan’ı politik bir lider ve toplumsal sorunların demokratik yollarla çözümünde meşru bir aktör olarak ilan eden söylemlerine karşı, AYM’nin söz konusu ifadeleri “terör eylemlerinin failini öven ve dolayısıyla terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik eden mesajlar olarak değerlendirilmediği” yönündeki kararları hatırlatıldı.

Kararda, AYM’nin daha önce “Çerxa Şoreşe” marşına dair daha Meki Katar hakkında verdiği ihlal kararına işaret edildi. Kararda, Katar hükmünde yer alan “bahse konu marş ve sloganın şiddeti yaymasının muhtemel olduğuna, potansiyel olarak tehlikeli bir etkisi olduğunu gösteren bir delil gösterilmediği ve şiddeti teşvik edecek nitelikte de olmadığına” dönük değerlendirme hatırlatıldı.

Kararda, “marş vasıtasıyla kamuya aktarılan görüşlerin başkaları açısından değersiz, yararsız, kışkırtıcı veya rahatsız edici görülse bile kişilerin sübjektif değerlendirmelerinden bağımsız olarak ifade özgürlüğünün korumasında olduğu, öznel değerlendirmeler veya varsayımlarla kişilerin cezalandırılmasının ve düşünce açıklamalarına bu şekilde müdahale edilmesinin temel hakkı ihlal edeceği” tespitini yapıldı.

“İfade özgürlüğü hakkı ihlal edildi”

AYM, Tekin hakkında verilen mahkûmiyet kararının zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği ve Tekin’in Anayasa’nın 26’ncı Maddesi’nde güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine hükmetti. AYM, başvurucuya 30 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi. AYM, tespit edilen ihlalin sonucun ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar vererek, dosyayı Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

Oy çokluğuyla alınan karara, üyeler Yıldız Seferinoğlu ve Ömer Çınar katılmadı.

AYM 2008 yılında aralarında Demokratik Toplum Partisi (DTP) üye ve yöneticileri, çeşitli dernek üye ve yöneticileri ile düzenlenen “Sayın Öcalan” kampanyası kampsamında “Sayın Öcalan”, “Bijî Serok Apo” “PKK halktır halk burada” sloganları nedeniyle Hanefi Biçimli verilen cezanın “düşünce ve ifade özgürlüğü” ihlali yönünde olduğuna karar vermişti.

AYM’nin ilgili kararı için TIKLAYIN

Paylaşın

CHP, Vergi Paketi’ni Anayasa Mahkemesi’ne Taşıdı

CHP, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren vergi kanunlarında değişiklik yapan düzenlemenin bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüklerinin durdurulması için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, sosyal medya hesabı üzerinden, partisinin “Vergi Paketi Kanunu” olarak tanımlanan yasanın iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) başvurduğunu açıkladı.

Günaydın, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Mülkiyet hakkının ve mahkeme kararlarının bağlayıcılığı ilkesinin aksine; kamu idareleri ile bu idarelere bağlı döner sermaye işletmelerinin; mahkeme kararları ve icra dairelerinin ödeme veya icra emirleri üzerine ödeme yapmaları durumunda; istihkak sahibinden borcu yoktur belgesi istemesi.

Mülkiyet hakkının ve verginin kanuniliği ilkesinin aksine; gelir ve kurumlar vergisinde, vergi tevkifatı ve vergi kesintisi yapılacak sektör veya faaliyet konularının kanuni ölçüt olmaksızın Cumhurbaşkanınca belirlenmesi.

Devletin engellilerin korunmasına yönelik pozitif yükümlülüğünün aksine; malul ve engellilerin kullanımına mahsus eşyanın ithalinden katma değer vergisi alınması. Mülkiyet hakkının aksine; faaliyetini bırakan, bölünen veya infisah eden mükelleflerin bünyesinde bulunan sonraki döneme devreden KDV tutarlarının, devralan şirkette indirilecek KDV olarak kullanılabilmesi için yapılacak vergi incelemelerinin zamanaşımına tabi olmaması.

Mülkiyet hakkının aksine; beş takvim yılı süresince indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin, hesaplanan katma değer vergisinden indirilememesi ve bu tutarın özel hesaba alınması. Ölçülülük ilkesinin aksine; bazı tütün mamulleri bakımından Cumhurbaşkanının birim ambalaj itibarıyla maktu vergi tutarı belirlemeye yönelik yetkisinin genişletilmesi.

Eşitlik ilkesi bağlamında sosyal güvenlik hakkının aksine; Türkiye Kızılay Derneği ile bu derneğe ait veya bağlı işletmelerde çalışanların (varsa) emeklilik veya yaşlılık aylıklarının kesilmemesi. Sosyal güvenlik hakkının aksine; Cumhurbaşkanına kısa vadeli sigorta kollarının prim oranını belirleme yetkisi verilmesi. Bütçe hakkının aksine; Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin ilgili tertibine 2024 yılında ödenek eklemeye Cumhurbaşkanının yetkili kılınması.

Küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin sıfır olarak kabul edilebileceği güvenli limanların kanuni ölçüt olmaksızın Cumhurbaşkanınca belirlenmesi. Cumhurbaşkanın kanuni ölçüt olmaksızın sayılı türden küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin uygulandığı yerler ile sayılı türden yerel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin uygulandığı yerleri belirlemesi.

Seyahat özgürlüğünün aksine; yurt dışına çıkış harcının 500 TL olarak belirlenmesi ve Cumhurbaşkanına üç katına kadar artırma yetkisi verilmesi. Kamu görevlilerinin özlük haklarının kanuniliği ilkesinin aksine; Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu’nda istihdam edilen kişilerin özlük haklarının idarece belirlenmesi.”

Paylaşın

AYM Başkanı Özkaya’dan “Tarafsızlık” Vurgusu

AYM Başkanı Kadir Özkaya, “Bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığı da ancak bağımsız ve tarafsız hakimlerle mümkündür. Haksız olduğu halde haklıymış gibi davrananlardan, hukuku kendi çıkarları doğrultusunda kullananlardan taraf olmayın. Daima hukuka uyun” dedi ve ekledi:

“Bizler adalet dağıtıyoruz, her şeyi ve herkesi sorguya çekiyoruz. Lakin bizi de bir gün sorguya çekecekler unutmayalım. Bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür, hesabı bizden sorulur. Yanlışlardan kaçınalım, bir gün sıranın bize de geleceğini unutmayalım.”

Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine seçilen Metin Kıratlı için yemin töreni düzenlendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı törende AYM Başkanı Kadir Özkaya açıklama yaptı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Kadir Özkaya’nın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: “Bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığı da ancak bağımsız ve tarafsız hakimlerle mümkündür. Haksız olduğu halde haklıymış gibi davrananlardan, hukuku kendi çıkarları doğrultusunda kullananlardan taraf olmayın. Daima hukuka uyun.

Bizler adalet dağıtıyoruz, her şeyi ve herkesi sorguya çekiyoruz. Lakin bizi de bir gün sorguya çekecekler unutmayalım. Bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür, hesabı bizden sorulur. Yanlışlardan kaçınalım, bir gün sıranın bize de geleceğini unutmayalım. Ameli ilmine, ilmi ameline düşman olanlardan olmayalım. Görevimize ihanet etmeyelim.

Anayasa mahkemeleri, insanı ve devleti adalet temelinde yaşatma ortak amacının gerçekleşmesine hizmet eder.

2004-2024 yılları arasında mahkememizce 148 dava ve itiraz başvurusu kapsamında 422 kuralın anayasaya uygunluk denetimi yapılmış ve karara bağlanmıştır. Elimizde incelenmeyi bekleyen 125 dava ve itiraz başvurusu kapsamında 524 kural bulunmaktadır.”

Paylaşın

Can Atalay: AYM Kararı Derhal Uygulanmalı

AYM’nin hak ihlal kararına ilişkin açıklama yapan Can Atalay, “Anayasa Mahkemesi Kararı’nın derhal uygulanarak hukuka dönülmesini, Anayasa açık hükümlerinin uygulanmasını, zaten kaybettiğimi hiçbir zaman düşünmediğim vekilliğimin yeniden tanınmasını, hakkımda art arda verilen hak ihlalleri kararlarının doğal sonucu olarak tahliye edilmemi bekliyorum” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Yenileyerek diyorum ki: Anayasa Mahkemesi kararının gereklerinin ivedilikle uygulanmasını, Anayasa’nın açık hükümlerine daha fazla direnilmemesini, zaten hiç düşmediği tespit edilen milletvekilliğine ilişkin tüm prosedürün yerine getirilmesini, Anayasa Mahkemesi’nin konu ile ilgili üç kararının doğal ve zorunlu sonucu olarak bekliyorum.”

Anayasa Mahkemesi (AYM), 1 Ağustos’ta Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay hakkında verdiği gerekçeli kararıyla, milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunu tespit etti.

Can Atalay, konuya ilişkin sosyal medya hesabından yazılı bir açıklama yaptı. Atalay, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Anayasa’nın açık, hiçbir kuşkuya yer bırakmayan hükümlerine karşın “olmayan hükümlerle”, “olmayacak işlemlerle” seçilmiş bir milletvekilinin milletvekilliğini “düşürdüler”. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni Anayasa’nın açıkça çiğnenmesine ortak ettiler. Tepkim, itirazım, uğradığım haksızlığın yanı sıra ülkemize yaşatılan “anayasal kriz”dir. Kimin hangi hakkı, hangi yetkiyi nasıl kullanacağının öngörülemediği; kuralsızlığın egemen olduğu bu halin memlekete vereceği zararlardan ülkem adına endişe duydum.

Anayasa Mahkemesi’nin bir kez daha gelişmeyi hukuk zeminine çekme kararını hem kendim hem de ülkem için çok önemli buluyorum. Milli iradeye ve kolu bacağı budanmış dahi olsa demokrasiye zerre saygısı olanlar memlekete daha fazla zarar vermemelidir. Artık söz konusu olan meclisin hukukudur. Artık söz konusu olan meclisin saygınlığıdır. Artık söz konusu olan meclise talimatla işlem yaptırılmasına itirazdır.

Anayasa Mahkemesi Kararı’nın derhal uygulanarak hukuka dönülmesini, Anayasa açık hükümlerinin uygulanmasını, zaten kaybettiğimi hiçbir zaman düşünmediğim vekilliğimin yeniden tanınmasını, hakkımda art arda verilen hak ihlalleri kararlarının doğal sonucu olarak tahliye edilmemi bekliyorum.

Yenileyerek diyorum ki: Anayasa Mahkemesi kararının gereklerinin ivedilikle uygulanmasını, Anayasa’nın açık hükümlerine daha fazla direnilmemesini, zaten hiç düşmediği tespit edilen milletvekilliğine ilişkin tüm prosedürün yerine getirilmesini, Anayasa Mahkemesi’nin konu ile ilgili üç kararının doğal ve zorunlu sonucu olarak bekliyorum.

Paylaşın