ABD, Yarım Asır Sonra Odysseus Uzay Aracıyla Ay’da

ABD’li özel bir şirket tarafından uzaya gönderilen Odysseus keşif aracı, Ay’ın güney kutbunda yer alan Malapert A isimli kraterin yakınına indi. Odysseus, 1972’deki Apollo 17 misyonundan beri Ay’a inen ilk Amerikan uzay aracı oldu.

Finansmanı ABD Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA) tarafından sağlanan bu yolculuk, özel sektörden bir şirketin Ay’a gerçekleştirdiği ilk “yumuşak iniş” olarak tarihe geçti.

Odysseus, NASA’nın Ay’a yeniden astronot göndermeye yönelik planının bir parçası olarak gerçekleştirilen misyon kapsamında uzay havasının Ay yüzeyiyle etkileşimi ve radyo astronomi hakkında veri toplayacak. NASA’nın Artemis adlı Ay programı kapsamında gerçekleştirilen bu yolculukta Odysseus, ABD’nin gelecekte indirmeyi planladığı astronotlar için Ay ortamının diğer özelliklerini de inceleyecek.

Çin’den önce yeniden Ay’a insan indirmeyi amaçlayan ABD, ilk astronotlu Artemis misyonunu 2026 yılı sonlarında gerçekleştirmeyi planlıyor. Şu ana dek ABD dışında sadece Sovyetler Birliği, Çin, Hindistan ve son olarak da geçen ay Japonya Ay’a uzay aracı indirmeyi başardı. Ay’a insan indiren tek ülke ise ABD.

ABD’li Intuitive Machines şirketi tarafından üretilip uçurulan uzay aracı Odysseus, adlı uzay aracı Ay’ın yüzeyine başarılı şekilde iniş yaptı. Uzay aracı özel bir şirket tarafından aya gönderilen ilk araç olma özelliğini taşırken ABD’nin de 50 yıl sonra Ay’a yeniden dönüş yapmasını sağladı.

Intuitive Machines isimli şirketin geliştirdiği Odysseus isimli uzay aracı 6 ayaklı bir robot olmaz özelliği taşıyor. Söz konusu araç 6 farklı bilimsel deneme için ekipmanlar taşıyor. Uzay aracı ayın güney kutbunda Malapert A isimli kraterin yakınına indi.

Uzay aracının Ay yüzeyine iniş yapmasından sonra uzunca bir süre sinyal alınmakta zorluk çekildi. İniş, yapılması beklenenden yaklaşık 15 dakika sonra uzay aracından alınan zayıf bir sinyalle doğrulandı. Yetkililer, aracın durumuna ilişkin bilgilerin değerlendirilmeye devam edeceğini ve detaylı bilgilerin daha sonra paylaşılacağı belirtildi.

Uzay aracı, ABD Uzay Araştırmaları Dairesi NASA’nın Ay’ın yüzeyiyle uzay havası etkileşimleri, radyo astronomi ve gelecekteki iniş araçları ve NASA’nın on yıl içinde planlanan astronotlu seyahati için Ay ortamının diğer yönleri hakkında veri toplamaya odaklanacak.

Mürettebatsız uzay aracı, NASA’nın Florida’daki Cape Canaveral, Kennedy Uzay Merkezi’nden bir SpaceX Falcon 9 roketiyle fırlatıldıktan altı gün sonra, Çarşamba günü yörüngeye ulaştığından bu yana Ay’ın yüzeyinden yaklaşık 57 mil (92 km) yukarıda daireler çiziyor.

Şirket son olarak Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Odysseus’un Dünya’dan yaklaşık 384.000 km uzaklıktaki Ay’ın yörüngesinde dönmeye devam ederken “mükemmel durumda” olduğunu, uçuş verilerini ve Ay görüntülerini Intuitive Machines’in Houston’daki görev kontrol merkezine ilettiğini duyurmuştu.

Söz konusu görev IM-1 olarak isimlendiriliyor. Bu göre 1972 yılında Apollo 17 ekibinin Ay yüzeyine inişinden bu yana ABD’nin ilk Ay görevi olarak da tarihe geçiyor.

ABD dışında son dönemde, Çin, Hindistan ve Japonya gibi ülkeler de Ay yüzeyine uzay araçları göndermişlerdi. Intuitive Machines şirketi dışında ABD’de farklı özel şirketlerin de NASA’yla işbirliği içerisinde Ay’a uzay aracı yollamak için çalışmalar yaptığı biliniyor.

Intuitive Machines isimli şirket, 2013 yılında NASA’nın Houston’daki Johnson Uzay Merkezi’nin eski Direktör Yardımcısı Stephen Altemus tarafından kurulmuş bir firma.

Geçtiğimiz ay da yine bir başka özel şirket Astrobotic Technology, aya uzay aracı göndermiş ancak görev başarısız olmuştu. Söz konusu şirketin Peregrine 1 adlı uzay aracı Ay’a inmeyi başaramayınca dünyaya geri dönmüş ve atmosfere girdikten sonra yandığı açıklanmıştı. Aracın ay yörüngesindeyken yakıt sızıntısı sorunu yaşadığı duyurulmuştu.

Paylaşın

Ay’a Yumuşak İniş Yapan Dördüncü Ülke “Hindistan”

Hindistan’ın Chandrayaan-3 adlı insansız uzay aracı, Ay’ın güney kutbunun yakınlarına  başarılı bir şekilde indi. Böylelikle Hindistan; eski Sovyetler Birliği, Amerika ve Çin’in ardından Ay’a başarılı iniş yapan dördüncü ülke oldu.

Haber Merkezi / Hindistan’ın Ay’a seyahati 2009’da Chandrayaan-1 isimli uzay aracı ile birlikte başladı. Hindistan’ın 2019’da Chandrayaan-2 misyonunu güney kutbu yakınına indirme girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı ve araç Ay’ın yüzeyine düşmüştü.

Hindistan’ın uzay aracının yolculuğu, 14 Temmuz’da başladı. Bu yolculuk, Ay’ın pek bilinmeyen güney kutbunun daha iyi araştırılmasına olanak sağlaması açasından önem taşıyor.

Chandrayaan-3, ileride istasyon kurulmasını destekleyebilecek buz kütlelerinin varlığı nedeniyle uzay ajansları ve özel şirketler için özel önem taşıyan Ay’ın güney kutbuna iniş gerçekleştiren ilk uzay aracı oldu.

Chandrayaan-3, Ay’da gelecekte yapılacak araştırmalar, Ay’da olası yaşam için oksijen, yakıt ve su kaynağı olabilecek buzulları güney kutbunda kapsamlı bir şekilde incelemeyi hedefliyor. Chandrayaan-3 iniş aracı yaklaşık 2 metre boyunda ve 1.700 kg’ın biraz üzerinde bir ağırlığa sahip.

Chandrayaan-3’ün Ay’a inişini BRICS zirvesi için bulunduğu Güney Afrika’da izleyen Hindistan Başbakanı Narendra Modi, “Bu, yeni Hindistan’ın zafer çığlığı” ifadesini kullandı.

Başbakan Narendra Modi’nin hükümeti ayrıca özel uzay teknolojisiyle ilgili yatırımlara önem veren bir siyasetçi olarak tanınıyor. Başbakan Modi, özellikle Hindistan özel uzay şirketlerinin önümüzdeki on yıl içinde küresel fırlatma pazarındaki paylarını beş misli artırmalarını hedefliyor.

Uzay sektöründe danışmanlık hizmetleri veren SpaceTec Partners şirketinden Carla Filotico, “Ay’ın güney kutbuna iniş, Hindistan’a Ay’da su buzu olup olmadığını keşfetme şansı tanıyacak. Bu, Ay jeolojisine ilişkin toplu veri ve bilimsel çalışmalar açısından çok önemli” dedi.

Ay’a yapılması planlanan bazı inişler başarısızlıkla sonuçlandı. Son olarak Rusya’nın Ay’ın güney kutbuna inmesi için geliştirdiği Luna-25 adlı aracı Pazar günü Ay yüzeyine yaklaştığında kontrolden çıkarak yüzeye çarptı.

Daha önceki Ay misyonlarının hedeflediği ekvator bölgesinden uzak olan güney kutup bölgesi, çok sayıda krater ve derin hendeklerle kaptı. Amerika ve Çin’in de Ay’ın güney kutbuna planladığı misyonları bulunuyor.

ABD Ulusal Uzay Ajansı (NASA) yöneticisi Bill Nelson Reuters’e yaptığı açıklamada, NASA’nın Hindistan’ın araştırmalarından elde edeceği verileri “dört gözle beklediğini” belirterek, bu yolculuğun kendileri için de taşıdığı öneme işaret etti.

Paylaşın

Rusya’ya Ait Uzay Aracı Ay’a Çakıldı

Rusya’ya ait uzay aracı Luna-25 Ay yüzeyine iniş için yörüngeye girdiği sırada kontrolden çıktı ve çakıldı. 800 kilogram ağırlığındaki Luna-25 ile Ay’ın güney kutbuna inilerek tarihte bir ilkin gerçekleştirilmesi hedefleniyordu.

Haber Merkezi / Rusya Federal Uzay Ajansı Roscosmos Başkanı Yuri Borisov Ay’a inme girişiminin “riskli” olacağını söylemiş ve Haziran ayında Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yüz yüze yaptığı görüşmede başarılı olma olasılığının “yüzde 70 civarında” olduğunu belirtmişti.

Ay’ın güney kutbuna yumuşak iniş yapma amacıyla gönderilen Luna – 25, başarabilseydi Ay’ın güney kutbuna inen ilk uzay aracı olacaktı. Uzay aracında astronot bulunmuyordu.

Luna-25’in akıbeti ile ilgili daha önce “anormal bir durum” olduğunu açıklamış ancak daha fazla ayrıntıya yer verilmemişti. Roscosmos son açıklamasında “19 ve 20 Ağustos tarihlerinde aracın yerini tespit etmek ve temas kurmak için yapılan girişimler başarısız oldu” dedi.

Uzay ajansı kazanın nedenlerine ilişkin bir soruşturma başlatılacağını belirtirken, hangi teknik sorunların meydana gelmiş olabileceğine ilişkin herhangi bir bilgi vermedi.

Uzmanlara göre “prestij misyonundaki” başarısızlık, Moskova’nın bir anlamda 1957’de Dünya yörüngesine ilk uyduyu fırlattığı (Sputnik 1) ve Sovyet kozmonot Yuri Gagarin’in 1961’de uzaya çıkan ilk insan olduğu Soğuk Savaş rekabetinin şaşalı günlerinden bu yana Rusya’nın uzay gücündeki düşüşün altını çiziyor.

Luna-25’te uzay ışınlarının ve elektromanyetik emisyonların incelenmesi için yaklaşık 31 kilogram ağırlığında çeşitli bilimsel ekipmanlar yer alırken, toprağı kazabilen ve örnekler alabilen cihazlar da bulunuyordu.

Rusya’nın 47 yıl sonra başlattığı ilk Ay misyonunda, 5 günlük yolculuğun ardından 16 Ağustos’ta Ay yörüngesine giren Luna-25 uzay aracının, 21 Ağustos’ta Ay’ın güney kutbuna inmesi planlanıyordu.

Luna-25 ile Moskova, Sovyet dönemindeki Luna programının mirasını sürdürmek ve Batı’nın izolasyon politikası karşısında bağımsız Ay araştırmalarına geri dönmeyi amaçlıyordu. 800 kilogram ağırlığındaki Luna-25 ile Ay’ın güney kutbuna inilerek tarihte bir ilkin gerçekleştirilmesi hedefleniyordu.

Rusya, Mars’ın uydularını keşfetmeye yönelik başarısızlıkla sonuçlanan 1989’daki girişiminden bu yana bir gök cismine iniş yapmayı denememişti.

Hindistan’da iniş planlıyor

Rusya’nın yanı sıra ABD, Çin ve Hindistan da Ay’da keşif ve madencilikle ilgili çalışmalarına son yıllarda hız vermiş durumda. ABD ve Çin, 2026’da Ay’a gezici ve sondaj araçlarını göndermeyi planlıyor.

Son olarak Hindistan Uzay Araştırmaları Merkezince 5 Ağustos’ta yapılan açıklamada, Ay’ın güney kutup bölgesinde inceleme yapması için 14 Temmuz’da uzaya gönderdiği Chandrayaan-3 keşif aracının yörüngeye başarılı şekilde yerleştiği bildirilmişti.

Hindistan, üçüncü Ay keşif misyonunu yürütecek Chandrayaan-3’ün başarılı olması halinde ABD, eski Sovyetler Birliği ve Çin’den sonra Ay’a yumuşak iniş gerçekleştiren 4’üncü ülke olacak.

Uzmanlar, Ay’ın güney kutbundaki suyun, gelecekteki Ay görevleri veya Mars’a giden roketler için yakıt çıkarmak amacıyla kullanabileceğini ve bundan dolayı çok sayıda ülkenin ilgisini çektiğini vurguluyor.

Rusya, Hindistan’dan birkaç gün önce tarihi inişi gerçekleştirmeyi amaçlıyordu. Gölgede kalan Ay’ın güney kutup bölgesinin kuzeye göre daha büyük olduğu kaydediliyor.

Yakın bir zaman önce iddialı bir uzay programı hedefi ortaya koyan Türkiye de 2028’de Ay’a yumuşak iniş yapma hedefini ortaya koymuştu.

Ay’ın bu bölgesinde değerli madenlerle birlikte donmuş halde su bulunabileceği düşünülüyor.

Paylaşın

Ay Madenciliği: Yarış Yeniden Başladı, Kim Kazanacak?

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya, Çin ve Hindistan’ın da aralarında bulunduğu büyük güçler, Dünya’nın tek doğal uydusu Ay’ın kaynakları için yeniden harekete geçtiler.

Uzay madenciliği, Ay’da, diğer gezegenlerde ve Dünya’ya yakın asteroitlerde (Near-Earth Asteroid- NEA’s) bulunan doğal kaynakların keşfedilmesi, işletilmesi ve kullanılması olarak tanımlanmaktadır.

Büyük güçler dünyanın tek doğal uydusu Ay’da bulunan elementler hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışırken cuma günü Rusya ise 47 yıl sonra Ay’a iniş yapan ilk uzay aracını fırlattı.

Rusya, Ay’a yönelik daha fazla misyon başlatacağını, ardından ise Çin ile ortak bir misyon gönderme, hatta orada bir üs kurma olasılığını araştıracağını bildirdi. Ay’daki altın potansiyelinden bahseden NASA, Ay madenciliğini gündeme getirdi.

Gezegenimizden 384 bin 400 kilometre uzaklıkta olan Ay, dünyanın kendi eksenindeki dönüşünü hafifletiyor. Ayrıca dünya okyanuslarında gelgitlere neden oluyor. Ay’ın yaklaşık 4,5 milyar yıl önce devasa çarpışma neticesinde enkazın bir araya gelmesiyle oluştuğu düşünülüyor.

Ay’daki sıcaklıklar değişiklik gösteriyor. Günde altı saatten fazla güneş ışığına maruz kaldığında sıcaklık 127 santigrat dereceye yükselirken karanlıkta ise yaklaşık eksi 173 dereceye düşebiliyor. Ay’ın egzosferi güneşten gelen radyasyona karşı koruma sağlamıyor.

Su

NASA’nın bildirdiğine göre, Ay’da suya ilişkin ilk kesin keşif 2008 yılında Hindistan’ın Chandrayaan-1 misyonu tarafından yapıldı.

Tespit edilen hidroksil molekülleri ay yüzeyine yayılmış ve kutuplarda yoğunlaşmış haldeydi. İnsan hayatı için elzem olan su, aynı zamanda roketleri harekete geçirmek için kullanılan hidrojen ve oksijen kaynağı da olabilir.

Helyum-3

Helyum-3 dünyada nadir bulunan bir helyum izotopudur. Ancak NASA, bu maddenin Ay’da 1 milyon ton kadar bulunduğunun tahmin edildiğini söylüyor.

Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) bildirdiğine göre bu izotop bir füzyon reaktöründe nükleer enerji sağlayabilir, ancak radyoaktif olmadığı için tehlikeli atık üretmeyecektir.

Nadir toprak elementleri

Boeing tarafından yapılan araştırmaya göre, akıllı telefonlarda, bilgisayarlarda ve ileri teknolojilerde kullanılan nadir toprak elementleri olan skandiyum, itriyum ve diğer 15 lantanit Ay’da mevcut halde.

Ay madenciliği nasıl işliyor?

Net bir yöntemi bulunmuyor.
Bunun için ayda bir tür altyapı kurulması gerekecek.
Ay’ın koşulları, zor işlerin çoğunu robotların yapması gerektiği anlamına gelse de, Ay’daki su insanların uzun süreli varlığına imkan sağlayabilir.

Yasalar nedir?

Bu yöndeki yasalar belirsizlikler ve boşluklarla dolu. Birleşmiş Milletler Dış Uzay Anlaşması (1966), hiçbir ülkenin Ay ya da diğer gök cisimleri üzerinde egemenlik iddiasında bulunamayacağını, uzayın keşfinin tüm ülkelerin yararına gerçekleştirilmesi gerektiğini söylüyor.

Ancak hukukçular, özel bir kuruluşun Ay’ın bir bölümü üzerinde egemenlik iddia edip edemeyeceğinin belirsiz olduğunu söylüyor.

RAND Corporation geçen yıl yayınladığı bir yazıda, “Bu potansiyel yüksek risklere rağmen uzay madenciliği nispeten az sayıda mevcut politika veya yönetişime tabidir” ifadeleri yer almıştı.

Devletlerin Ay’da ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Ay Anlaşması’nda (1979), Ay’ın hiçbir parçasının herhangi bir devletin, uluslararası hükümetler arası veya hükümet dışı kuruluşun, ulusal kuruluşun veya hükümet dışı kuruluşun ya da herhangi bir kişinin mülkü olmayacağı belirtiliyor.

Bu madde hiçbir büyük uzay gücü tarafından onaylanmadı. ABD, 2020 yılında, adını NASA’nın Artemis programından alan Artemis Anlaşmalarını ilan ederek, Ay’da güvenli bölgeler oluşturulmasıyla mevcut uluslararası uzay hukukunu geliştirmeyi amaçladı. Rusya ve Çin ise bu anlaşmaya katılmadı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Sovyetler Sonrası Rusya’dan Bir İlk: Ay Keşfi

Rusya, Ukrayna’daki çatışmalar nedeniyle izole hale gelen uzay sektörüne yeni bir ivme kazandırmak için, 1976’dan sonra Ay’a tekrar uzay aracı gönderdi. Uzay aracı beş gün içinde Ay yörüngesine ulaşacak.

Haber Merkezi / Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yaptırımlara rağmen Rusya’nın uzay programını sürdürme sözü vermiş ve SSCB’nin Doğu-Batı geriliminin tırmandığı 1961’de uzaya ilk insanı göndermesine işaret etmişti.

Putin, Vostochny Cosmodrome’da yaptığı konuşmada, “Zorluklara ve bizi engellemeye yönelik dış girişimlere rağmen, atalarımızın ilerleme hırsı bize rehberlik ediyor” ifadelerini kullanmıştı.

Ay’ın daha önce hiç araştırılmamış güney kutbunda incelemeler yapmak üzere yolculuğa çıkan Luna-25, Moskova’nın yaklaşık 5 bin 550 km doğusundaki Vostoçni Uzay Üssü’nden fırlatıldı. Rus Roscosmos uzay ajansı, Luna-25’in fırlatılış görüntülerini canlı yayınladı.

Luna-25’in, 23 Ağustos’ta Ay’a ulaşması bekleniyor. Rus uzay aracının ayın çevresine seyahat etmesi yaklaşık 5,5 gün sürecek, ardından yüzeye çıkmadan önce yaklaşık 100 kilometre yörüngede üç ila yedi gün geçirecek.

Küçük bir otomobil büyüklüğünde olan ve Ay’ın güney kutbuna inecek olan aracın burada su arayacağı ve toprak örnekleri toplayacağı belirtiliyor.

Luna-25, Rusya’nın 2040 yılına kadar Ay’da bir uzay istasyonu kurma hedefiyle başlatılan uzay programı kapsamında fırlatıldı. Ay’a gönderilen bir önceki araç olan Luna-24, 1976 yılında Sovyetler Birliği döneminde gönderilmişti.

Moskova’nın Ay’a göndereceği bu keşif aracı Rusya’nın, Batı ile ilişkilerinde yine gerginlik yaşayan Çin ile uzay araştırmaları alanında işbirliğini artırma arzusunu dile getirdiği bir dönemde fırlatılacak.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya asker gönderme kararının ardından Avrupa Uzay Ajansı, Rusya ile işbirliğini askıya almış ve Luna-25 aracının fırlatılışı dahil daha sonraki 26 uzay misyonuyla ilgili dayanışma içine girmeyeceğini açıklamıştı.

Paylaşın

Dikkat Çeken Keşif: Ay’daki “Cam Boncuklarda” Su Bulundu

Dünya’nın tek doğal uydusu ve Güneş Sistemi içindeki beşinci büyük doğal uydu olan Ay’da dağılmış küçük cam boncukların içinde su keşfedildiği açıklandı. Ay, Dünya’dan yaklaşık 384.403 km uzaklıkta.

Bilim insanları, cam boncukların Ay yüzeyindeki su döngüsünün en önemli rezervuarı olduğunu tahmin ediyor ve bu su kaynağının “geleceğin kaşifleri” tarafından çıkarılıp kullanılabileceği beklentisinde.

Çin Bilimler Akademisi liderliğindeki bir ekip tarafından yürütülen çalışmada, Aralık 2020’de Çin’in Chang’e-5 uzay aracı tarafından alınıp Dünya’ya geri getirilen 117 cam boncuk incelendi.

Bir atmosfer korumasından yoksun olan Ay’ın yüzeyine çarpan küçük meteorlar cam boncukların oluşumunda rol oynuyor.

Meteor darbesiyle açığa çıkan ısı yüzey malzemesini eritiyor ve bu malzeme soğuyarak bir saç teli genişliğinde yuvarlak cam boncuklar haline geliyor.

Bir trilyon ton su

Araştırmayla ilgili açıklama yapan İngiltere’deki Açık Üniversite’de gezegen bilimi profesörü Mahesh Anand, güneşli havalarda su moleküllerinin Ay yüzeyinde “zıpladığının” görülebildiğini, ancak bunun tam olarak nereden geldiğini bilmediklerini dile getirdi.

Nature Geoscience dergisinde yayınlanan araştırmaya göre cam boncuklar Ay toprağının yaklaşık yüzde üç ila beşini oluşturuyor olabilir.

Çalışmanın ortak yazarlarından olan Prof. Anand, hızlı bir hesaplama ile, Ay’ın tüm cam boncuklarının içinde yaklaşık bir trilyon ton su olabileceğini öne sürdü. Anand’a göre boncuklardaki suyu serbest bırakmak için sadece 100 santigrat derece civarında hafif bir ısıya ihtiyaç var.

Suyun bileşenlerinden oksijen, kayaların ve minerallerin içinde hapsolmuş olsa da Ay’ın neredeyse yarısını oluştuyor.

Anand, araştırmayı derinleştirdiklerinde, suyu oluşturmak için gerekli bir diğer bileşen olan hidrojenin Güneş’le bağlantısını da keşfettiklerini bildirdi.

Buna göre hidrojenin Güneş Sistemi boyunca yüklü parçacıkları süpüren güneş rüzgârından geldiği belirlendi.

Anand, bunun Güneş Sistemi’ndeki Merkür ya da asteroitler gibi atmosferi olmayan diğer cisimlerde de güneş rüzgarının suya eşit derecede katkıda bulunabileceği anlamına geldiğini vurguladı.

Cam boncuklar sürdürülebilir su kaynağı olabilir mi?

Araştırmacılar bu keşifle Ay’da sürdürülebilir bir su kaynağının bulunduğunu söylemek için çok daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

Ancak Prof. Anand, bu malzemelerin ısıtılması ve işlenmesinin “yarının kaşiflerine” su, hatta oksijen sağlayarak “diğer dünyaları sürdürülebilir ve sorumlu bir şekilde” araştırmalarına yardımcı olabileceğinin altını çizdi.

AFP haber ajansına konuşan uzman, Avrupa Uzay Ajansı’nın 2025 yılında Ay’a fırlatmayı planlanladığı robotik sondaj aracı PROSPECT’in bu şekilde su toplayıp çıkarabilen ilk araç olabileceğini söyledi.

NASA’nın önümüzdeki yılın sonlarına doğru fırlatmayı planladığı VIPER görevi, su buzunu analiz etmek amacıyla Ay’ın Güney Kutbu’na gidecek.

NASA, önümüzdeki yıllarda Artemis görevi ile 1972’den bu yana ilk kez insanları Ay yüzeyine geri getirmeyi planlıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

2,5 Milyar Yıl Önce Bir Gün 17 Saatti

2,5 milyar yıl önce günlerin şimdikinden çok daha kısa olduğu bir günün 24 değil, yaklaşık 17 saat sürdüğü keşfedildi. Uluslararası bir araştırma ekibi, Ay’ın Dünya’dan giderek uzaklaşmasına dair yeni bilgilere ulaştı.

2,46 milyar yıl önce Dünya ve Ay arasındaki mesafeyi hesaplayan araştırmacılar o dönemde bir günün sadece 17 saat sürdüğünü ortaya çıkardı.

Ay’ın Dünya’dan zamanla uzaklaştığı uzun süredir biliniyor. 1969’da NASA, Apollo görevleriyle Ay’a yansıtıcı paneller yerleştirmişti. Bunlar, Ay’ın her yıl Dünya’dan 3,8 santimetre uzaklaştığını göstermişti.

Ancak bu uzaklaşmanın tam olarak ne zaman başladığı ve Ay’ın eskiden Dünya’ya ne kadar yakın olduğu detaylarıyla bilinmiyordu.

Hakemli bilimsel dergi PNAS’ta yayımlanan yeni araştırmada bilim insanları, Dünya’nın yerkabuğunu inceleyerek gizemlerden birini çözdü.

Araştırma ekibi, Avustralya’nın batısındaki Karijini Milli Parkı’nda, 2,5 milyar yıllık katmanlı tortul kayaçları inceledi.

Milankoviç döngüleri, Ay’ın sırlarını çözebilir

Joffre Şelaleleri’ndeki uçurumlarda beyaz, kırmızı ve mavimsi gri katmanların birbiri ardına dizilerek bir desen oluşturduğu biliniyor.

Bu desenlerin “Milankoviç döngüleri” adı verilen teorik bir olaydan kaynaklandığı ve iklimdeki uzun süreli değişimlerle ilişkili olabileceği düşünülüyor.

Gökbilimci Milutin Milankoviç’in I. Dünya Savaşı sırasında ortaya attığı teoriye göre gezegenin hareketlerindeki değişimler iklim üzerinde uzun vadeli etkiler yaratıyor.

Bu hareketler arasında Dünya’nın Güneş etrafındaki yörüngesinin değişimi, eksen eğikliği ve yalpalaması gibi olgular yer alıyor.

Milankoviç döngüleri her 400 bin, 100 bin, 41 bin ve 21 bin yılda bir değişiyor. Teoriye göre bu döngülerden bazıları iklimin daha soğuk olmasını, bazıları ise daha yağışlı veya kurak olmasını sağlıyor.

Bu döngülerden 21 bin yıllık olanı, Dünya’nın kendi etrafında dönerken bir topaç gibi yalpalamasıyla ortaya çıkıyor.

Bir gün 17 saatti

Öte yandan araştırmacılar, Ay’ın Dünya’ya yakın olduğu dönemlerde kütle çekim kuvveti nedeniyle bu yalpalama hareketinin daha farklı olduğunu, dolayısıyla döngünün 21 bin yıldan kısa sürmesi gerektiğini düşündü.

Avustralya’da incelenen mineral tabakalarında buna dair bir işaret arandı ve nihayetinde bulundu. Zira mineral tabakalarının analizi, yaklaşık 2,5 milyar yıl önce bu döngünün 11 bin yıl sürdüğünü gösterdi.

Daha sonra bu bulgular, Ay ve Dünya arasında o dönemde ne kadar mesafe olduğunu hesaplamak için kullanıldı.

Ekibin hesaplamaları, 2,5 milyar yıl önce Ay’ın Dünya’ya yaklaşık 60 bin kilometre daha yakın olduğunu ortaya koydu.

Kanada’daki Quebec Üniversitesi’nden Joshua Davies ve ABD’deki Wisconsin-Madison Üniversitesi’nden Margriet Lantink, The Conversation’da kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullandı:

Sonuçlar, bir günün uzunluğunun 2,5 milyar yıl önce şimdikinden çok daha kısa olduğu anlamına geliyor. Bir gün 24 değil, yaklaşık 17 saat sürüyordu.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Ay’ın Oluşumuna İlişkin Çarpıcı Teori

Ay’ın 4,5 milyar yıl önce Dünya’nın Theia adlı Mars büyüklüğündeki bir cisimle çarpışmasından sonra oluştuğu. Ancak yeni simülasyonlar, çarpışma sonrasında daha önce düşünülmemiş bir şeyin yaşandığını iddia ediyor.

Yeni bir oluşum teorisine göre Ay, onu Dünya’nın yörüngesine sokan dev bir çarpışmadan “hemen” sonra oluşmuş olabilir.

Teori, Ay’ın Dünya’ya bir şey çarptıktan hemen sonra ortaya çıkmış olabileceğini öne süren güçlü süper bilgisayarların ayrıntılı simülasyonlarına dayanıyor.

Genellikle kabul gören düşünce, Ay’ın 4,5 milyar yıl önce Dünya’nın Theia adlı Mars büyüklüğündeki bir cisimle çarpışmasından sonra oluştuğu. Ancak yeni simülasyonlar, çarpışma sonrasında daha önce düşünülmemiş bir şeyin yaşandığını iddia ediyor.

Önceki simülasyonlar Ay’ın Dünya’nın yörüngesine daha yakın bir enkaz diskinin içinde yavaş yavaş büyümüş olabileceğine dair teorilere yol açmıştı. Yeni teoriye göreyse Ay, Dünya’dan koparak neredeyse anında oluştu.

Bu iki teori test edilebilir çünkü Ay’ın iç yapısıyla ilgili farklı varsayımları olması gerekiyor. Bu, Ay taşı ve kendi gezegenimiz hakkında daha fazla şey öğrenmemize yardımcı olabilir.

En güçlü süper bilgisayar simülasyonlarının sağladığı ekstra detaylar, araştırmacıların Ay’ın bazı olağandışı özelliklerini açıklayabilecek beklenmedik ayrıntıları bulmasını sağladı. Ayrıca geçmişte kullanılan “düşük çözünürlüklü” simülasyonların bilim insanlarını gezegenimizin tarihi hakkında yanıltmış olabileceğini öne sürüyor.

Durham Üniversitesi’nden Vincent Eke, “Bu oluşum süreci, Apollo astronotları tarafından getirilen Ay taşlarıyla Dünya’nın mantosu arasındaki izotopik bileşimdeki benzerliği açıklamaya yardımcı olabilir” dedi ve ekledi:

“Ay kabuğunun kalınlığı için de gözlemlenebilir sonuçlar ortaya çıkabilir, bu da gerçekleşen çarpışmanın türünü daha isabetli saptamamızı sağlar.”

Bulguları açıklayan Immediate origin of the Moon as a post-impact satellite (Darbe sonrası Ay’ın uydu olarak hemen ortaya çıkışı) adlı araştırma, Astrophysical Journal Letters’ta yayımlandı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Ay’ın Dünya’dan ‘Malzeme Çaldığı’ Kanıtlandı

Bilim insanları gezegenimizin uydusunun kökenine dair önemli deliller elde etti. İsviçre’nin Zürih kentinden bilim insanları, Ay’ın kökenine dair yeni kanıtlar elde etti. Bulgular, uzun süredir üzerinde durulan bir teoriyi doğrular nitelikte.

Mars’ın yörüngesindeki doğal uydular, uzayın derinliklerinden gelen ve gezegenin kütle çekim kuvvetine yakalanan asteroitlerden ibaret.

Öte yandan Ay, Dünya’nın boyutunun dörtte birinden daha fazla büyüklüğe sahip. Bu da gökcisminin aslında milyarlarca yıl önce Dünya’dan malzemeler “çaldığı” düşüncesini doğuruyor.

Gökbilimcilerin büyük kısmı, Ay’ın 4,5 milyar yıl önce Dünya’nın Theia adlı Mars büyüklüğünde bir gezegenle çarpışmasından doğduğunu düşünüyor.

Teoriye göre bu çarpışmada henüz çok sıcak olan, emekleme aşamasındaki Dünya’dan kopan parçacıklar, yörüngede zamanla birleşti ve Ay’ı oluşturdu. Ancak insanlar 1970’lerden bu yana Ay’a gitmedikleri için bu teoriyi doğrulayabilecek çok az örnek toplanabildi.

Teknik üniversite ETH Zürih’teki araştırmacılarsa artık bunu doğrulayacak kanıtları elde etmeyi başardıklarını söylüyor.

Doktora sonrası araştırmacı Patrizia Will ve meslektaşları, Ay’dan koparak Dünya’ya düşen meteoritleri inceledi. Antarktika’da bulunan bu meteoritler NASA koleksiyonunda yer alıyordu.

Meteoritler, Ay’daki magmanın yüzeye doğru hareket edip hızla soğumasıyla meydana gelen bazalt kayaçlardan oluşuyordu. Bu da bilim insanlarının doğal uydunun iç yapısını incelemesine ve Dünya’nınkiyle karşılaştırmasına olanak tanıdı.

Will ve ekibi, bu kayaçlarda Güneş gazlarının kimyasal izlerini buldu. Meteoritlerde Güneş rüzgarlarına işaret eden helyum ve neon izotopları vardı.

Oysa bu kayaçlar, Ay’ın derinliklerinden yüzeye çıktıkları sırada, kozmik ışınlardan ve özellikle Güneş rüzgarlarından korunmalarını sağlayan ilave bazalt katmanlarıyla kaplanmıştı.

Bu nedenle bilim insanları, kayaçların söz konusu kimyasal izleri çok daha önceden edinmiş olması gerektiği sonucuna vardı.

Ekip daha sonra neondaki izotop oranlarını, Dünya’nın mantosundaki neon izotoplarıyla karşılaştırdı. Sonuçta oranların birbirine çok benzediği tespit edildi.

Araştırmacılara göre bu benzerlik, söz konusu izlerin ve dolayısıyla kayaçların aslında Dünya’dan geldiğini gösteriyor.

Hakemli bilimsel dergi Science Advances’ta yayımlanan araştırmanın ortak yazarı Will, bulguları şöyle açıkladı: Ay’dan gelen bazaltik malzemelerde ilk kez Güneş gazları bulduk, çok heyecan verici bir sonuçtu.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Ay Toprağında Yetişen İlk Bitkilerden Kötü Haber

NASA’nın (ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi)) Apollo programı kapsamında Dünya’ya getirilen Ay toprağında yetiştirilen bitkilerin durumunun pek de iyi olmadığı anlaşıldı.

Florida Üniversitesi’nde botanik profesörü Rob Ferl ve meslektaşları geçen ay hakemli bilimsel dergi Nature’da yayımladıkları bir makaleyle tarihte ilk kez Ay toprağında tohum filizlendirdiklerini açıklamıştı.

Araştırmacılar, regolit diye de bilinen Ay toprağında filizlendirilen bu tohumların insanlığın Güneş Sistemi’nde başka gezegenlerde yaşama olanağına dair önemli ipuçları vereceği ifade edilmişti.

Öte yandan Prof. Dr. Ferl, uzay haberleri sitesi Astronomy’ye verdiği yeni bir röportajda, elde edilen büyük başarıya rağmen bu filizlerin yeterince gelişemediğini aktardı.

“Ay toprağında yetişen bitkiler daha ufak kalma eğilimi gösteriyor” diyen Ferl, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ayrıca morumsu pigmentler içeriyor. Bu, bitkilerde stres belirtisidir.

Ferl, deney sırasında bu filizlerin genetiğini de incelediklerini belirtti ve o incelemelerden elde ettikleri sonuçları şöyle özetledi.

Tuzlu ve yüksek metal içeriğine sahip topraklarda gördüğümüz uç koşullarda yetişen bitkilere özgü genlerin ifade edildiğini gördük.

Buna rağmen bilim insanı, bitkilerin Ay toprağında filiz vermesinin büyük bir başarı olduğunu vurguladı.

Araştırma ekibinde yer almayan ve bulguları dışarıdan bir göz olarak yorumlayan Fransız araştırmacı Clive Neal da aynı fikirde olduğunu ifade etti.

Neal’a göre bu deney, Ay bitkileri yetiştirmeye giden yolda mükemmel bir deney. Öte yandan bilim insanı, Ay toprağına dair hâlâ bilinmeyen çok şey olduğunun altını çizdi:

Farklı seviyelerde olgunluğa ulaşmış, daha fazla regolit örneğine ihtiyacımız var.

Ferl ve ekibinin bu deneyi tasarlama amacı ise gelecekte insanların Ay ve Mars’ta kendi kendine yeten üsler kurmasını sağlamak.

Zira NASA, Artemis adını verdiği bir program kapsamında insanları Ay’a geri döndürmeyi planlıyor.

Uzay ajansı, 2026 gibi erken bir tarihte astronotların Ay’a yeniden ayak basmasını sağlamayı hedefliyor.

Gökbilimcilere göre Artemis misyonundan elde edilecek veriler, gelecekte insanlı Mars görevlerinin kapısını açabilir.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın