Totaliter kapitalizm, kapitalist ekonomik sistemin, toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan ve bireysel özgürlükleri baskılayan bir yönetim biçimiyle birleştiği bir kavram olarak ele alınır.
Kurtuluş Aladağ / Bu terim, genellikle otoriter veya totaliter rejimlerin kapitalist piyasa ekonomisiyle bir arada bulunduğu durumları tanımlamak için kullanılır.
Totaliter kapitalizm, devletin veya egemen güçlerin, kapitalist üretim biçimini toplumsal yaşamı tektipleştirme ve kontrol etme aracı olarak kullandığı bir sistemdir.
Totalitarizm, bireysel özgürlüklerin kısıtlandığı, devletin toplumun tüm alanlarına (ekonomi, eğitim, medya, kültür) müdahale ettiği bir yönetim biçimidir. Kapitalizmle birleştiğinde, bu kontrol piyasa mekanizmaları ve sermaye birikimi üzerinden de uygulanır.
Totaliter kapitalizmde devlet, ekonomik faaliyetleri yönlendiren bir aktör olabilir (devlet kapitalizmiyle örtüşür) ve özel mülkiyeti desteklerken muhalefeti bastırır, ifade özgürlüğünü kısıtlar ve tek parti veya lider odaklı bir yönetim kurar.
Bu rejimlerde de, totaliter rejimlerde olduğu gibi, propaganda ve medya kontrolü, kapitalist üretim ilişkilerini meşrulaştırmak için kullanılır. Örneğin, kitle iletişim araçları, sistemin başarısını överken olumsuzlukları dış güçlere bağlar.
Örnek olarak; Nazi Almanyası, 1930’lardaki özelleştirme politikalarıyla otoriter kapitalist bir model olarak görülür. Soğuk Savaş dönemindeki bazı askeri diktatörlükler (ör. Pinochet’nin Şili’si) de totaliter kapitalizmle ilişkilendirilir. Çin ve Rusya, otoriter kapitalizmin modern örnekleri olarak anılır. Çin’de devlet, kapitalist piyasa ekonomisini desteklerken bireysel özgürlükleri sıkı bir şekilde kontrol eder.
Totaliter kapitalizmin uzun vadeli sürdürülebilirliği tartışmalıdır. Bazı siyaset bilimciler, ekonomik büyümenin bireylerin özgürlük taleplerini artıracağını ve bu rejimlerin istikrarsızlaşabileceğini savunmuştur (ör. Daniel W. Drezner). Buna karşın, Çin gibi örnekler, otoriter rejimlerin ekonomik başarıyı kullanarak meşruiyetlerini güçlendirebileceğini göstermiştir.
Totaliter kapitalizm, bireylerin inovasyon ve girişimcilik kapasitesini kısıtlayarak ekonomik büyümeyi uzun vadede baltalayabilir. Örneğin, Yuen Yuen Ang, Çin’in ifade özgürlüğü kısıtlamalarının yenilikçiliği engellediğini belirtmiştir. Ayrıca, bazı eleştirmenler, kapitalizmin kendisinin totaliter eğilimler taşıdığını, çünkü meta ilişkilerinin toplumsal yaşamı tektipleştirdiğini savunmuştur (David Harvey).
Totaliter kapitalizm, kapitalizmin özgürlük vaatleriyle çelişen bir yapı olarak görülebilir. Sermaye egemenliğinin, bireysel özgürlükleri bastırmak için otoriter mekanizmalarla birleşmesi, sistemin hem ekonomik hem de siyasi açıdan baskıcı bir doğaya sahip olduğunu gösterir.
Bu bağlamda, bazı düşünürler, kapitalizmin kriz dönemlerinde otoriterleşmeye yatkın olduğunu ve bu durumun “totaliter” bir karakter kazandığını öne sürmüştür.
Sonuç olarak; Totaliter kapitalizm, kapitalist piyasa ekonomisinin otoriter veya totaliter bir yönetimle birleştiği bir sistemdir. Bu rejimler, ekonomik büyümeyi sağlarken bireysel özgürlükleri kısıtlar ve toplumsal yaşamı kontrol altında tutar.
Çin ve Rusya gibi örnekler, bu modelin modern dünyada uygulanabilirliğini gösterirken, sürdürülebilirliği ve etik sorunları yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.






































