Türkiye, EuroBasket’te İkinci Oldu

Avrupa Basketbol Şampiyonası finalinde Türkiye ile Almanya, Letonya’nın başkenti Riga’da karşı karşıya geldi. Karşılaşmadan 88 – 83 mağlup ayrılan Türkiye, ikinci oldu.

Haber Merkezi / Türkiye A Grubu’nda oynadığı maçlarda Letonya’yı 93 – 73, Çekya’yı 92 – 78, Portekiz’i 95 – 54, Estonya’yı da 84 – 64 mağlup etmişti. Grubun son maçında liderlik yarışı verdiği güçlü rakibi Sırbistan’ı da 95 – 90 yenmeyi başarmıştı.

Polonya’yı 91 – 77 yenip yarı finale çıkmayı başaran Türkiye, daha sonra Yunanistan’ı farklı yenerek, 24 yıl sonra finale çıkmıştı.

Almanya ile Türkiye arasında daha önce oynanan 11 maçın yedisini Almanya, dördünü Türkiye kazanmıştı. Türkiye, Almanya ile son maçını EuroBasket 2015’te oynamıştı. Grup aşamasındaki bu maçı Türkiye 80 – 75 kazanmıştı.

Turnuvada üçüncülüğü de Finlandiya’yı yenen Yunanistan aldı.

Salon: Arena Riga

Hakemler: Matt Kallio (Kanada), Ademir Zurapovic (Bosna Hersek), Yohan Rosso (Fransa)

Türkiye: Larkin 13, Şehmus Hazer 2, Cedi Osman 23, Ercan Osmani 2, Alperen Şengün 28, Adem Bona 12, Kenan Sipahi 3, Ömer Faruk Yurtseven, Furkan Korkmaz

Almanya: Schröder 16, Obst 9, Bonga 20, Theis 3, Wagner 18, Tristan da Silva 13, Lo 2, Oscar da Silva, Hollatz, Thiemann 7

1. Periyot: 22-24

Devre: 46-40

3. Periyot: 67-66

Paylaşın

Almanya, İsrail’e Silah İhracatını Durdurdu

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, “İsrail’e yönelik gerçekleştirilen ve Gazze’de kullanılabilecek tüm silah ve askeri ekipman ihracatlarının askıya alındığını” duyurdu.

Karar, ‘Berlin’in İsrail’e yönelik politikasında şimdiye dek alınan en net sınırlama adımı’ olarak değerlendiriliyor.

İsrail’in Gazze Şeridi’nin “kontrolünün ele geçirilmesi” olarak nitelendirdiği işgal planına Almanya kısmi silah ambargosuyla tepki gösterdi.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun güvenlik kabinesi tarafından kabul edilen Gazze’yi ele geçirme planı ile ilgili olarak bugün yazılı bir açıklama yaptı.

Merz açıklamasında, İsrail’in Hamas’ın terörüne karşı kendini savunma hakkına sahip olduğuna vurgu yaparken, rehinelerin serbest bırakılması ve ateşkes için sonuç verecek müzakereleri, Almanya için en büyük öncelik olarak nitelendirdi,

“Hamas’ın silahsızlandırılması şarttır. Ayrıca Hamas gelecekte Gazze’de hiçbir rol oynamamalıdır” ifadelerini kullanan Merz, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde daha sert askeri eylemlere girişmesini öngören güvenlik kabinesi kararının, sıraladığı hedeflere ulaşılmasını güçleştirebileceğini belirtti.

“Federal Hükümet açısından bu hedeflerin nasıl gerçekleştirileceği giderek daha az anlaşılır hale gelmekte” diyen Merz, Almanya’nın İsrail politikasında önemli bir dönüm noktası olabilecek şu kararı açıkladı:

“Bu koşullar altında Federal Hükümet, Gazze Şeridi’nde kullanılabilecek askeri teçhizat ve silah ihracatını süresiz olarak onaylamama kararı almıştır.”

Yazılı açıklamasında Merz, Gazze Şeridi’ndeki sivil halkın yaşamakta olduğu acılardan derin endişe duyulduğunu, İsrail’in planlanan saldırı ile halkın ihtiyaçlarının karşılanması konusunda şimdiye kadar olduğundan daha fazla sorumluluk üstlenmek durumunda olduğunu kaydetti.

Friedrich Merz ayrıca, Alman hükümeti olarak İsrail Hükümeti’nden Batı Şeria’nın ilhakına dönük bir adım atmamasını talep ettiklerinin de altını çizdi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Avrupa’nın Güç Merkezi Almanya Neden Silahlanıyor?

2029 yılına kadar savunma harcamalarını 153 milyar euroya çıkarmayı planlayan Almanya, bu adımlarla hem kendi güvenliğini hem de Avrupa’nın savunma kapasitesini güçlendirmeyi amaçlıyor.

Kurtuluş Aladağ / Almanya’nın silahlanması, Rusya’nın oluşturduğu güvenlik tehdidi, NATO içindeki sorumluluklar, ABD’nin politikaları ve Avrupa’da liderlik hedefiyle şekilleniyor.

Ancak bu süreç, iç politikada sosyal harcamalar ve dış politikada ise bölgesel gerilimler gibi riskleri de barındırıyor.

Rusya – Ukrayna Savaşı ve Bölgesel Gelişmeler: 2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Almanya’da güvenlik algısını kökten değiştirdi. Almanya Genelkurmay Başkanı Carsten Breuer, Rusya’nın tehdidinin Ukrayna ile sınırlı kalmayabileceğini ve NATO’nun olası bir saldırıya karşı hazırlanması gerektiğini belirtti. Bu durum, Almanya’yı savunma harcamalarını artırmaya itti.

NATO ve ABD Baskısı: ABD’nin, özellikle Donald Trump döneminde, NATO üyelerine savunma harcamalarını gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 2’sine çıkarma çağrısı, Almanya üzerinde baskı oluşturdu. Trump’ın ikinci döneminde bu baskının artması ve Avrupa’ya “kendi güvenliğinizi sağlayın” mesajı, Almanya’yı daha bağımsız bir savunma politikası izlemeye yöneltti.

Savunma Bütçesindeki Artış: Almanya, 2022 yılında 100 milyar euroluk özel bir savunma fonu oluşturarak “Zeitenwende” (dönüm noktası) politikasını başlattı. Almanya, 2026 yılında savunma bütçesini 83 milyar euroya çıkarmayı planlıyor; bu, 2025 yılına kıyasla 20 milyar euroluk bir artış demek.

Bu bütçeyle Eurofighter Typhoon savaş uçakları, Boxer zırhlı araçlar, Patria piyade muharebe araçları, IRIS-T hava savunma sistemleri ve SkyRanger drone platformları gibi büyük çaplı alımlar planlanıyor.

Avrupa’nın En Güçlü Ordusu Hedefi: Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Avrupa’nın en güçlü konvansiyonel ordusunu kurma hedefini açıkça dile getirdi. Bu, Almanya’nın bölgesel liderlik rolünü güçlendirme ve Avrupa savunmasında daha fazla sorumluluk alma çabasını yansıtıyor.

Tarihi ve Kültürel Dönüşüm: Almanya, II. Dünya Savaşı sonrası militarizme mesafeli bir duruş sergilemiş olsa da, son yıllarda bu yaklaşım değişiyor. Rusya tehdidi ve ABD’nin güvenilirliğine dair artan şüpheler, Alman toplumunda ve politikasında savunma harcamalarına desteği artırmış durumda.

YouGov anketine göre, Almanların yüzde 79’u Vladimir Putin’i, yüzde 74’ü ise Donald Trump’ı Avrupa güvenliği için tehdit olarak görüyor.

Ekonomik ve Stratejik Faktörler: Almanya, ekonomik gücünü koruyarak savunma sanayisini de canlandırmayı hedefliyor. Silahlanma, Rheinmetall gibi Alman silah şirketlerinin hisselerinde artışa yol açtı, bu da ekonomik bir motivasyon olarak öne çıkıyor. Ancak bu süreç, sosyal harcamalardan kesintiler yapılarak finanse edildiği için iç politikada tartışmalara da neden oluyor.

Paylaşın

Almanya Ulusal Ödülü Özlem Türeci Ve Uğur Şahin’e Verildi

Almanya Ulusal Vakfı (Deutsche Nationalstiftung) tarafından 1997’den bu yana verilen Almanya Ulusal Ödülü’ne bu yıl, Covid-19 aşısı ile isimlerini duyuran bilim insanları Özlem Türeci ve Uğur Şahin lâyık görüldü.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Türkiye kökenli iki bilim insanını aynı zamanda Almanya’daki nitelikli göçün önemine dikkat çeken bir örnek olarak gösterdi.

BioNTech’in kurucuları Prof. Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin, Almanya’nın en saygın ödüllerinden biri olan Alman Ulusal Ödülü 2025’e lâyık görüldü. Berlin’de düzenlenen törende Türeci ve Şahin’e ödül Almanya Başbakanı Friedrich Merz tarafından takdim edildi. Merz, törende yaptığı konuşmada iki bilim insanının “bilinmeyene doğru cesaretle yol alma iradesini” ve sorumluluk bilinciyle sürdürdükleri çalışmalarını övdü.

Başbakan Merz konuşmasında Türkiye kökenli iki bilim insanını aynı zamanda Almanya’daki nitelikli göçün önemine dikkat çeken bir örnek olarak gösterdi. “Sosyal ya da etnik kökeni ne olursa olsun, yeteneklerin desteklendiği bir Almanya’da yaşamak istiyorum” diyen Merz, “İlerleme için itici bir güç olan nitelikli göçe ihtiyacımız var. Bunu sorgulayan ideolojiler ve ideologlar ülkemizin sadece refahını tehlikeye atmakla kalmıyor, daha da kötüsü, dar görüşlülükleri ile özgürlükçü düzenimizin geleceğini tehlikeye düşürüyor” ifadelerini kullandı.

Türeci ve Şahin’in kurucusu olduğu BioNTech, koronavirüs aşısının geliştirilmesiyle dünya çapında tanınan bir ilaç şirketine dönüştü. Şirket, mRNA teknolojisini sadece Covid-19’a karşı değil, aynı zamanda kanser, enfeksiyon hastalıkları ve sinir sistemi hastalıklarına yönelik tedaviler için de kullanıyor.

BioNTech, 2020 yılında sadece bir yıl gibi kısa sürede geliştirdiği Covid-19 aşısıyla pandemiyle mücadelede kilit rol oynamıştı. Türeci ve Şahin bu çabalarıyla, bilimin ve sorumluluk sahibi girişimciliğin toplum için nasıl bir umut kaynağı olabileceğini bir kez daha gösterdi.

Almanya Ulusal Vakfı (Deutsche Nationalstiftung) tarafından 1997’den bu yana verilen, 50 bin Euro tutarındaki ödül, demokratik topluma katkı sunan kişi ve kurumlara veriliyor. Aynı törende ayrıca gençler arasında toplumsal dayanışmayı teşvik eden kurumlara verilen teşvik ödülü de veriliyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Almanya Seçimlerinde Zafer Muhafazakarların

Almanya’da yapılan genel seçimlerde merkez sağ muhalefet lideri Friedrich Merz, zaferini ilan etti. Merz, mümkün olan en kısa sürede koalisyon hükümeti kurmayı hedeflediğini söyledi.

Haber Merkezi / Merz, aşırı sağcı AfD ile koalisyon kurmaya karşı olduğunu yineledi. Merz, politikalarının, bu partinin politikalarıyla örtüşmediğini vurguladı.

Dış politikadaki amacın Avrupa’yı güçlendirerek ABD’den bağımsızlığını elde etmek olduğunu belirten Merz, “Avrupalılar için mutlak öncelik iletişim kurmak ve birlik olmaktır,” ifadelerini kullandı.

Partisi içindeki birçok devlet ve hükümet başkanıyla yakın temas halinde olduğunu teyit eden Merz, ayrıca Amerikan hükümetinin bazı bölümlerini de eleştirerek, “Amerika’dan gelenler konusunda hiçbir yanılsamaya kapılmamalıyız. Elon Musk’ın seçim kampanyasına müdahalesi, Moskova’nın müdahalesi kadar dramatik ve çirkindir” dedi.

Friedrich Merz’in liderliğini yaptığı merkez sağ Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) oyların yüzde 29’un aldı.

Aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD) desteğini neredeyse ikiye katlayarak, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana aşırı sağcı bir parti için en güçlü sonucu elde etti.

AfD’nin başbakan adayı Alice Weidel, partisinin “tarihi bir başarıya” imza attığını söyledi. Weidel, “CDU ile koalisyon müzakerelerine açık olduklarını” söyledi.

“Halkın iradesini, Almanya’nın iradesini hayata geçirmek adına elimizi bir hükümette yer almak için her zaman uzatacağız” diyen AfD lideri, “Aksi halde Almanya için bir siyasi değişim mümkün olmaz” diye konuştu.

Weidel, Federal düzeyde hiç bu kadar güçlü olmadıklarının altını çizerek, “Artık bir halk partisi olarak kendimizi sağlam bir şekilde konumlandırdık” dedi.

Başbakan Olaf Scholz’un liderliğindeki sosyal demokrat SPD, seçimi tarihindeki en kötü sonuçla, oyların sadece yüzde 16’sını alarak tamamladı. SPD, 2021’deki seçimde yüzde 25,7 oy alarak birinci parti olmuştu.

Olaf Scholz, yeni kurulacak hükümette herhangi bir bakanlık görevini üstlenmeyeceğine işaret ederek, “Benim için çok net: Ben sadece Almanya Başbakanlığı için aday oldum, hükümette başka bir görev için değil” diye konuştu. Scholz, olası koalisyon görüşmelerinde de yer almayacağını söyledi.

SPD’li Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, partisinin Federal Meclis seçimlerindeki performansını “yıkıcı, felaket bir sonuç” olarak nitelendirdi. Kamu televizyonu ARD’ye konuşan Pistorius “Bu görmezden gelinecek bir durum değil” dedi.

Hükümeti kurma görevinin seçimlerin galibi Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı Friedrich Merz’e verileceğine dikkat çeken Pistorius, Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) koalisyon müzakerelerine hazır olduğunu dile getirdi. Pistorius, SPD parti yönetiminin ve Başbakan Olaf Scholz’un geleceği hakkında ise yorum yapmak istemedi.

“Partisindeki kişilere ilişkin spekülasyon yapmanın zamanı olmadığını” ifade eden Pistorius, partisi içinde koalisyon görüşmelerinde öncü rol oynayabileceği mesajı verdi. Pistorius, şimdi Hristiyan Birlik partilerinin görevinin demokratik partileri bir araya getirmek olduğunu ifade etti.

Yeşiller’in ve Başbakan adayları Robert Habeck’in oy oranı ise ilk tahminlere göre yüzde 13,3 olarak belirlendi. Yeşiller, geçen seçimde yüzde 14,8 ile üçüncü sırada yer almıştı.

Robert Habeck, CDU lideri Friedrich Merz’e koalisyon görüşmeleri yaklaşmayacağını ifade etti. Hükümeti kurma görevini üstlenin Merz’de olduğunu kaydeden Habeck, “Şimdi Almanya zor bir hükümet kurma sürecinin eşiğinde. Bu süreç hızlı ve başarılı bir şekilde tamamlanmalı” diye konuştu.

Yüzde 5 barajını aşarak meclise girmeyi başaran Sol Parti, yüzde 9 oy aldı. Liberal FDP ve sol-milliyetçi BSW’nin yüzde 5 barajını aşıp aşmayacağı ise henüz netleşmedi.

Sol Parti Eş Başkanı ve liste başı adayı Jan van Aken, ilk tabloyu “Büyük bir başarı” olarak nitelendirdi. Aken, “Bizler ‘mazlum’ olarak yola çıktık ve şimdi öncesine göre daha güçlü bir konumdayız” diye konuştu.

Bu sonuçlara göre, bir önceki seçimlere kıyasla en büyük kazananlar AfD ve Birlik Partileri olurken, en büyük kaybedenlerse SPD ve FDP oldu. Bundan birkaç hafta önce anketlerde yüzde 3 olarak belirlenen Sol Parti de, beklenenden çok daha fazla oy alarak sürpriz yaptı.

Seçimlerde Almanya’nın 16 eyaletindeki 299 seçim bölgesinde, 65 bin seçim mekanında oy kullanıldı. 59 milyona yakın seçmenden yüzde 84’ünün oy verdiği belirlendi.

Koalisyon hesapları

Almanya’daki seçim sistemi, II. Dünya Savaşı sonrasında aşırılıkçı partilerin tek başına iktidara gelmesini önleyecek şekilde yeniden oluşturuldu.

2023’teki reformla birlikte parlamenter sayısı da 630’la sınırlandırıldı. Hükümeti kurmak için 316 milletvekili gerekiyor. Hiçbir partinin tek başına bu çoğunluğu sağlaması beklenmiyor.

Seçim sonrası Almanya’nın yeniden zorlu koalisyon müzakerelerine sahne olması bekleniyor.

Muhtemel koalisyon hükümetinin hangi partilerden oluşacağını ise büyük ölçüde, ülkede yüzde 5 olan seçim barajını kaç partinin aşacağı belirleyecek. Daha fazla partinin barajı aşması, daha fazla partili koalisyonları gerekli kılacak.

2021’de yapılan genel seçimlerde SPD yüzde 27,7, CDU/CSU yüzde 24,1, Yeşiller yüzde 14,8, FDP yüzde 11,5, AfD yüzde 10,3, Sol Parti yüzde 4,9 ile mecliste yer almıştı.

Koalisyon hükümetinin büyük ortağı SPD’li Başbakan Olaf Scholz, 6 Kasım 2024’te koalisyonda yer alan partilerin temsilcileriyle yapılan toplantıda, bütçe konusundaki anlaşmazlık nedeniyle FDP Genel Başkanı da olan Maliye Bakanı Christian Lindner’i görevden almıştı.

Toplantının ardından FDP, hükümette yer alan bakanlarını geri çekmesi üzerine “trafik ışığı hükümeti” dağılmıştı.

Daha sonra Scholz Federal Meclis’te güvenoyu alamadı ve Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier erken seçimin 23 Şubat’ta yapılmasına karar verdi. Böylelikle Eylül 2025’te yapılması öngörülen genel seçimler önce çekilmiş oldu.

Donald Trump’tan açıklama

ABD Başkanı Donald Trump, Truth Social’da “Almanya’daki muhafazakar partinin merakla beklenen ve önemli seçimi kazanmış gibi göründüğünü” paylaştı.

“Tıpkı ABD’de olduğu gibi, Almanya halkı da, özellikle enerji ve göç gibi konularda uzun yıllardır hakim olan gündemdeki sağduyu eksikliğinden bıktı” dedi.

Trump sözlerini şöyle tamamladı: “Bu, Donald J Trump adlı bir beyefendinin liderliğinde, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri için harika bir gün. Herkesi tebrik ediyorum. Daha nice zaferler gelecek.”

Merz daha önce antisemitizmle mücadele etmek, Yahudi topluluklarını korumak ve İsrail’in güvenliğini sağlamak için daha sıkı önlemler alınması gerektiğini vurgulamıştı.

Paylaşın

Almanya’da Milletvekili Gökay Akbulut’a Irkçı Saldırı

Almanya Sol Parti Federal Meclis Miletvekili Gökay Akbulut, Baden Württemberg eyaletinde Stuttgart kentine doğru seyahat ederken ırkçı saldırıya maruz kaldığını açıkladı.

Gökay Akbulut, “Siyasi sağın taleplerini benimsemek yerine, ırkçılığa ve aşırı sağcılığa karşı net bir duruş sergilemeliyiz. Ülkemizdeki durum son derece tehlikelidir ve tavırlı bir politika gerektirmektedir” ifadelerini kullandı.

Almanya’da Sol Parti’nin Federal Meclis miletvekilerinden Gökay Akbulut, hafta sonu tren yolculuğu sırasında futbol taraftarlarının saldırısına uğradığını söyledi. Akbulut, Baden Württemberg eyaletinde Stuttgart kentine doğru seyahat ederken karşı karşıya kaldığı saldırıyı Instagram hesabından paylaştı.

Akbulut’un açıklamasına göre trende bulunan VfB Stuttgart futbol kulübünün taraftarları kendisine cinsel tacizde bulunarak ırkçı hakaretler etti. Grubun aşırı sağcı AfD partisi lehine sloganlar attığını yazan Akbulut, olayları cep telefonu kamerası ile kayda aldı. Taraftarlardan birinin de kafasına bira şişesi fırlattığını yazdı.

Saldırı karşısında şoka girdiğini ve trenden hemen inerek polisi aradığını anlatan Akbulut, yaralarının hastanede tedavi edildiğini söyledi.

Instagram hesabındaki açıklamasında Almanya’daki göç tartışmalarına değinen Akbulut, “Göçün her şeyin sorumlusu olarak gösterildiği hararetli bir toplumsal ruh hali, göç geçmişi olan insanlara yönelik bu tür saldırıları mümkün kılıyor” dedi.

Hristiyan Birlik partilerine (CDU/CSU) üsluplarını yumuşatmaları çağrısında bulunan Akbulut, “Siyasi sağın taleplerini benimsemek yerine, ırkçılığa ve aşırı sağcılığa karşı net bir duruş sergilemeliyiz. Ülkemizdeki durum son derece tehlikelidir ve tavırlı bir politika gerektirmektedir” ifadelerini kullandı.

Almanya’da Aschaffenburg kentinde Afgan kökenli bir göçmenin biri çocuk iki kişiye yönelik bıçaklı saldırısı, 23 Şubat erken genel seçimlerine geri sayımın başladığı Almanya’da düzensiz göç tartışmalarını alevlendirdi.

Geleneksel olarak merkez sağdaki Hristiyan Birlik partileri, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin söylemlerini kullanmakla eleştiriliyor. Birlik partilerinin başbakan adayı Friedrich Merz, Almanya’ya göçün sınırlandırılması için sert önlemler alınmasını istiyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Scholz Ve Macron’dan Trump’a Karşı Daha Güçlü “Avrupa” Çağrısı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD Başkanı Donald Trump da dahil olmak üzere küresel sorunlarla başa çıkmak için daha güçlü ve birleşik bir Avrupa’ya ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Haber Merkezi / Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Fransa’nın başkenti Paris’te bir araya geldi.

Elysee Sarayı’nda düzenlenen ortak basın toplantısında Macron ve Scholz, ABD ile Avrupa arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açmaya hazırlanan Başkan Trump’ın göreve resmen başladığı gün Avrupa Birliği’ne (AB) yeni gümrük vergileri getireceği yönünde yaptığı açıklamaların gölgesinde, birlik ve beraberlik mesajı verdi.

Macron, Fransa ve Almanya’nın öncü bir rol üstlenmesi ve Avrupa’nın transatlantik bağlarını korurken çıkarlarını savunabilmesini sağlaması için kritik bir dönemden geçildiğini söyledi.

Macron, “ABD’de yeni yönetim göreve geldiğine göre, Avrupalılar ve dolayısıyla iki ülke (Fransa-Almanya) için birleşik, güçlü ve egemen bir Avrupa’nın pekiştirilmesinde üzerlerine düşeni yapmak her zamankinden daha önemli hale gelmiştir” ifadelerini kullandı.

Macron’un sözlerini yineleyen ve Trump yönetiminin zorluklar yaratacağını kabul eden ancak AB ile ABD arasında uzun yıllara dayanan ilişkiye de dikkat çeken Scholz, “Bu hafta yeni bir ABD yönetimiyle karşı karşıyayız. Başkan Trump’ın bir meydan okuma olacağı şimdiden belli” diye konuştu.

Avrupa olarak “güçlü ve birlik içinde olduklarını” vurgulayan Başbakan Olaf Scholz, Trump ile ilişkilerini transatlantik ortaklığının sağlam temelleri üzerine inşa etmek istediklerini söyleyerek, “Avrupa eğilip bükülüp saklanmayacak, yapıcı ve kendine güvenen bir partner olacak” dedi.

Donald Trump’ın başkanlığının kendileri için bir sınama olacağının artık çok net olduğunu da ifade eden Scholz, Avrupa’nın bu süreçte dirençli olması gerektiğinin altını çizdi, Almanya ve Fransa olarak AB’de büyümeyi ve rekabet edebilirliği güçlendirmeyi sağlayacak adımları atmaya devam etmekte kararlı olduklarını belirtti.

Fransa hükümet sözcüsü Sophie Primas da Macron ile Scholz’un görüşmesinden hemen önce yaptığı açıklamada, iki ülkenin “aralarındaki farklılıklara rağmen yeni ABD yönetimi karşısında birlik olması, Avrupa’yı gerçekten yeniden inşa etmesi ve yeni bir ivme kazandırması gerektiğini” söyledi.

Scholz’un Paris ziyaretinin 62 yıl önce bugün Fransa ile Almanya arasında imzalanan Élysée Antlaşması vesilesiyle gerçekleştiği açıklandı. Ancak iki liderin, Trump’ın başkanlığı devralmasından iki gün sonra gerçekleşen bu buluşmayı Washington’daki yeni yönetime mesaj vermek için de bir vesile olarak gördüğü değerlendiriliyor.

Scholz 23 Şubat’ta yapılacak Almanya seçimleri öncesinde kötü bir oy oranına sahipken, Macron geçen yıl yapılan ve bölünmüş bir Fransız parlamentosuyla sonuçlanan erken seçimlerle güç kaybetmişti.

Paylaşın

Almanya’dan Türkiye’ye “Suriye” Çağrısı: Kürtlerle Çatışmayın

Türkiye’yi SDG ile olası bir çatışmanın sonuçları konusunda uyaran Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, “Kürtlerle çatışmada yüzü gülen üçüncü tarafın IŞİD olmasının kimseye faydası olmaz” dedi.

Türkiye, Kuzey Suriye’de yer alan ve ana omurgasını YPG’nin (Halk Koruma Birlikleri veya Halk Savunma Birlikleri) oluşturduğu SDG’yi (Suriye Demokratik Güçleri) PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) bir kolu olarak görüyor.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Suriye’de Türkiye ile Kürtler arasında bir savaş çıkması uyarısında bulunarak “Kürtlerle çatışmada yüzü gülen üçüncü tarafın IŞİD olmasının kimseye faydası olmaz” dedi.

Böyle bir durumun Suriye, Türkiye ve Avrupa için bir güvenlik tehdidi oluşturacağını belirten Baerbock, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini, “daha önce İran ve Rusya örneğinde olduğu gibi üçüncü tarafların ülkede yine dolaplar çevirmesinin” kabul edilemeyeceğini söyledi.

Almanya Dışişleri Bakanı, Suriye’de IŞİD’in geri püskürtülmesinde Kürtlerin özel bir rol oynadığına işaret ederek “Türkiye’nin tabii ki meşru güvenlik çıkarları var. Her ülke gibi Türkiye de terörizmden kurtulmak istiyor. Ancak bu Kürtlerin bir kez daha sürülmesi ve yeniden şiddet yaşanması için kullanılamaz” diye konuştu.

Baerbock, uluslararası toplumun bu konuda “Yeniden şiddet yaşanmaması için, yeni radikal güçler oluşmaması için, terörle geçen yılların ardından insanların nihayet güvenlik içinde yaşayabilmesi için hepimiz sorumluluk taşıyoruz” mesajı vermesi gerektiğini kaydetti.

Yeşiller partili politikacı, “IŞİD teröristlerinin Kürtlere karşı gerçekleştirdiği korkunç katliamlara” işaret ederek Kobani kentinin “Kürtlerin IŞİD’e karşı cesur savaşının sembolü” olduğunu söyledi.

Suriye’de Beşar Esad rejiminin 8 Aralık’ta devrilmesiyle birlikte Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO), Kürtlerin kontrolündeki Tel Rıfat ve Münbiç’te kontrolü ele geçirmişti. Suriyeli Kürtler, Türkiye ve SMO’nun Kobani kentine operasyon hazırlığında olduğunu düşünüyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Almanya’dan Türkiye’ye “Kuzeydoğu Suriye” Uyarısı

Ankara’da gerçekleştirdiği temaslar sonrası açıklamada bulunan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, özellikle Kürtlerin güvenliğinin Suriye’nin geleceği açısından kritik olduğunu vurguladı.

Kobani’nin IŞİD’e karşı verilen mücadelenin sembolü haline geldiğini belirten Annalena Baerbock, “Kobani, sadece Kürtler için değil, tüm dünya için IŞİD terörüne karşı direnişin simgesine dönüştü. Kürtler, uluslararası Anti-IŞİD Koalisyonu ile birlikte hareket ederek sadece Suriye’yi değil, aynı zamanda Avrupa’nın güvenliğini de savundu” dedi.

Baerbock Türkiye ziyareti öncesinde Suriyeli Kürtlerle ilgili art arda mesajlar vermiş, Suriye için 8 maddelik bir plan hazırladıklarını belirtmişti.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, cuma günü Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyarette Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın’ın ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir araya geldi.

Dışişleri Bakanlığında basına kapalı gerçekleşen görüşme sonrasında ortak basın toplantısı düzenlenmezken, Baerbok Almanya’nın Ankara Büyükelçiliğinde Alman basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Baerbock, “Suriye’de Esad rejiminin çöküşünün ardından halk ilk kez yıllar sonra nefes alabildi, ancak sevinç yerini yeniden kaygıya bıraktı” dedi.

Bakan, özellikle Kürtlerin güvenliğinin Suriye’nin geleceği açısından kritik olduğunu vurgularken, Türkiye ile Kürtler arasında olası çatışmaların bölgedeki durumu daha da kötüleştireceğini belirtti.

Baerbock açıklamasında, Kobani’nin IŞİD’e karşı verilen mücadelenin sembolü haline geldiğini belirterek, “Kobani, sadece Kürtler için değil, tüm dünya için IŞİD terörüne karşı direnişin simgesine dönüştü. Kürtler, uluslararası Anti-IŞİD Koalisyonu ile birlikte hareket ederek sadece Suriye’yi değil, aynı zamanda Avrupa’nın güvenliğini de savundu” diye konuştu.

Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarını anladıklarını söyleyen Baerbock, “Türkiye’nin terörizme karşı duyduğu kaygı, meşru bir endişedir. Ankara’da Ekim ayında yaşanan ölümcül saldırı, bu tehlikenin ne kadar somut olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ancak Kuzeydoğu Suriye’den Türkiye’ye yönelik bir tehdit olmamalıdır. Güvenlik politikalarımızı bu çerçevede ele alıyoruz” dedi.

Bakan, terör örgütü IŞİD’in yeniden güç kazanmasının Türkiye, Suriye ve Avrupa için büyük bir tehdit oluşturacağına dikkat çekerek, “Türkiye’nin ve Suriye’nin diğer komşularının güvenliği, Suriye’nin toprak bütünlüğü korunarak sağlanmalıdır. Bu kapsamda, silahlı milislerin silahsızlandırılması ve gelecekteki ulusal güvenlik yapısına entegre edilmesi önemlidir. Bu adım, sadece bölge ülkelerinin değil, uluslararası toplumun güvenlik çıkarlarına da hizmet edecektir” diye konuştu. Baerbock, uluslararası toplumun, Suriye’nin güvenliği ve istikrarı için birlikte hareket etmesinin önemini vurguladı.

Hakan Fidan’dan YPG açıklaması

Türk Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına göre Fidan, Alman mevkidaşına “PKK/YPG’nin Suriye’deki Kürtleri temsil ettiği anlayışının yanlış olduğunu, PKK/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin Suriye’deki durumu suistimal etmesine asla müsaade edilemeyeceğini, PKK/YPG’nin silahlarını bırakması ve kendisini lağvetmesinin şart olduğunu, Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün Suriye’deki PKK/YPG dahil tüm terörist unsurların temizlenmesiyle muhafaza edilebileceğini” vurguladı.

Fidan’ın Baerbock’a “Tüm müttefiklerimizden Türkiye’nin güvenlik kaygılarına saygı göstermesini bekliyoruz” mesajı verdiği ve Suriye’nin yeniden inşası için yapıcı bir yaklaşım ile uluslararası toplumdan destek beklentisini ilettiği bildirildi.

Baerbock Türkiye ziyareti öncesinde Suriyeli Kürtlerle ilgili art arda mesajlar vermiş, Türkiye’ye hareket etmeden önce yaptığı açıklamada “Şam, Halep ve Humus’da binlerce insan katil Beşar Esad kaçtıktan sonra sokaklarda dans ederken Kobani’deki insanlar ilk rahatlamadan sonra yine nefeslerini tuttular. Yeni bir şiddetten korkuyorlar. Bu da bize şunu gösteriyor: Daha barışa çok var. Suriye’nin geleceği hala pamuk ipliğine bağlı” demişti. Suriye için 8 maddelik bir plan hazırladıklarını belirten Baerbock, Suriye’nin kendi içinde tüm grupları kapsayan bir diyalog süreci başlatması gerektiğini vurgulamıştı.

Yeşiller partili politikacı Çarşamba günü de Federal Meclis’te yaptığı konuşmada, Ankara’ya Kürtlerin Suriye’deki kalıcı barış sürecinden dışlanmaması çağrısı yapmış, Türkiye’deki temaslarında bu konuyu “çok, çok açık bir şekilde” gündeme getireceğini belirtmişti.

Baerbock Salı günü de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Kobani, Kürtlerin IŞİD’e karşı cesur savaşlarının sembolüdür. Kan dökülmeye devam edilmesi, insanların 14 yıl sonra yaşaması gereken son şeydir. Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve barış umudunun korunmasında Türkiye’nin de sorumluluğu bulunmaktadır” ifadelerini paylaşmıştı.

Dışişleri kaynakları, Fidan’ın Baerbock ile görüşmesinde “DEAŞ’lıların bulunduğu kampların ve cezaevlerinin idaresi için alternatifler geliştirilmesi gerektiğini, üçüncü ülkelerin Suriye’de bulunan DEAŞ tutuklusu ve bunların ailesi olan vatandaşlarını geri kabul etmesi gerektiğini” de kaydettiğini aktardı.

Açıklamaya göre Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden canlandırılması için AB içinde Almanya’nın öncü bir rol oynamasını beklediklerini belirten Fidan, “İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırıma son verilmesi gerektiğini, Gazze’de acil ateşkes ilan edilmesi ve insani yardımların kesintisiz ulaştırılması için uluslararası toplumun ortak çaba göstermesi gerektiğini” de kaydetti.

Fidan, “Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış sürecinin başarıyla sonuçlanması açısından tarihi bir fırsat yakalandığını” belirterek üçüncü tarafların adil ve tarafsız şekilde bu süreci teşvik etmeleri gerektiğini ifade etti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Almanya’dan Türkiye’ye “Suriye” Mesaj: Kürtleri Sürece Dahil Edin

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Suriye’de yeni oluşan süreçte, “hükümete giden yola tüm etnik grupların dahil edilmesi” gerektiğini söyledi. Baerbock, bölgedeki Kürtler‘in Almanya gibi IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyonun bir parçası olduğunu söyledi.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Suriye’deki gelişmeler hakkında bir telefon görüşmesi yapmış, ardından Berlin’den yapılan açıklamada, “Her iki lider, diktatör Esat rejiminin düşüşünün çok olumlu bir gelişme olduğu konusunda hemfikir” denilmişti.

Scholz’un sözcüsü, Erdoğan ve Scholz’un, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin korunması gerektiği konusunda hemfikir olduklarını ve bu hedeflere Avrupa Birliği’ndeki ortaklarla ve bölgedeki ülkelerle birlikte çalışarak ulaşılmasının planlandıklarını kaydetti.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Türkiye ziyareti öncesinde Ankara’ya Kürtlerin Suriye’deki kalıcı barış sürecinden dışlanmaması çağrısı yaptı. Yeşiller partili Baerbock, Federal Meclis’te yaptığı konuşmada, Türkiye’ye gerçekleştireceği ziyarette bu konuyu “çok, çok açık bir şekilde” gündeme getireceğini belirtti.

Kürtlerin Almanya gibi Suriye’de IŞİD’le mücadele için kurulan uluslararası koalisyonun parçası olduğunu ifade eden Baerbock, “Bu nedenle Suriye’deki tüm grupların sürece dahil edilmesi kendi ulusal güvenlik çıkarlarımız gereğidir” dedi. Baerbock, barışçıl bir geçiş için tüm etnik ve dinî toplulukların haklarının dikkate alınması gerektiğini vurguladı.

Barış yolunda farklı partnerlerle aynı hedefte birleşmek gerektiğini belirten Baerbock, “Farklı yönlere gidersek barışa giden yola çıkamayız” diye konuştu.

Baerbock dün sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada da “Kobani, Kürtlerin IŞİD’e karşı cesur savaşlarının sembolüdür. Kan dökülmeye devam edilmesi, insanların 14 yıl sonra yaşaması gereken son şeydir. Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve barış umudunun korunmasında Türkiye’nin de sorumluluğu bulunmaktadır” ifadelerini paylaşmıştı.

Alman hükümeti, Suriye’de Beşar Esad rejimini devirerek yönetimi ele geçiren Heyet Tahrir Şam (HTŞ) örgütü önderliğindeki geçici hükümetle Salı günü Şam’da ilk görüşmesini gerçekleştirmişti. Alman Dışişleri Bakanlığı’ndan ilk temasla ilgili olarak, “Görüşmelerin merkezinde, ülkedeki siyasî geçiş süreci ile azınlıklar ve kadın haklarının korunması konusundaki beklentilerimiz yer almıştır” açıklaması yapılmıştı.

Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock, Federal Meclis’teki konuşmasında Suriye’deki diyalog sürecinin “dışarıdan sabote edilmemesi” uyarısında da bulundu. “Bölgede barış istiyorsak Suriye’nin toprak bütünlüğü sorgulanmamalıdır” vurgusu yapan Baerbock, “Golan’da uzun vadeli bir işgal, devletler hukukuna aykırıdır” dedi.

İsrail ordusu, Esad rejiminin devrilmesinin hemen ardından işgal altında bulundurduğu Golan Tepeleri ile Suriye toprakları arasındaki tampon bölgeye girmiş ve tampon bölge ötesindeki bazı stratejik noktaları da kontrolü altına almıştı. Başbakan Benyamin Netanyahu, İsrail’in güvenliğini garanti edebilecek bir güç oluşuncaya kadar bölgeden çıkmayacaklarını belirterek Golan Tepeleri’ndeki işgali uzun vadeli olarak sürdürmeye hazırlandıkları mesajını vermişti.

İsrail, 1967 savaşıyla işgal ettiği Golan Tepeleri’ni 1981’de ilhak etmiş, ancak bu adım ABD dışında uluslararası toplum tarafından tanınmamıştı. Devletler hukukunda Golan Tepeleri işgal altındaki Suriye toprağı olarak kabul ediliyor.

Muhalefetteki Hristiyan Birlik Partisi CDU’nun dış politika sözcüsü Jürgen Hardt da, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri faaliyetlerinin bölgesel istikrara zarar verdiğini öne sürdü. Hardt, “Türkiye’nin güvenlik çıkarlarını savunma hakkı vardır, ancak bu hakkın, diğer halkların güvenliğini riske atmadan gerçekleştirilmesi gerekmektedir” dedi.

CDU’lu bir diğer siyasetçi Roderich Kiesewetter da, Almanya’nın Türkiye ile diplomatik ilişkilerini sürdürürken, Türkiye’yi Suriye’de Kürtler‘in de dahil olduğu bir siyasi çözüm sürecine saygı göstermeye teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Suriye’deki gelişmeler hakkında bir telefon görüşmesi yapmış, ardından Berlin’den yapılan açıklamada, “Her iki lider, diktatör Esat rejiminin düşüşünün çok olumlu bir gelişme olduğu konusunda hemfikir” denilmişti.

Scholz’un sözcüsü, Erdoğan ve Scholz’un, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin korunması gerektiği konusunda hemfikir olduklarını ve bu hedeflere Avrupa Birliği’ndeki ortaklarla ve bölgedeki ülkelerle birlikte çalışarak ulaşılmasının planlandıklarını kaydetti.

(Kaynaklar: VOA Türkçe DW Türkçe)

Paylaşın