Kahramanmaraş Depremleri Seçimlerde Erdoğan Üstünde Baskı Oluşturdu

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde binlerce kişinin hayatını kaybetti. Depremlerin vurduğu 10 ilde üç ay süreyle olağanüstü hal ilan (OHAL) edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeminde, binlerce kişinin öldüğü depremlerin ardından 14 Mayıs’ta yapılacağını ilan ettiği seçimleri erteleme konusunda henüz bir plan değişikliği bulunmuyor.

Fransız haber ajansı AFP, onbinlerce yurttaşın ölümüne neden olan Maraş depremlerinin cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki muhtemel etkilerinin kaleme alındığı bugün yayımlanan haberini “Ölümcül deprem, mayıstaki seçimlerde Erdoğan üstünde baskı oluşturdu” başlığıyla verdi.

Türkiye ve Suriye’de ölenlerin sayısının 15 bini geçtiği belirtilerek başlayan haberde 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerden “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi kariyerinin en büyük sınavı” diye bahsedildi.

Ajans, “Erdoğan, pazartesi yaşanan felaketten önce de bir dizi krizi yatıştırmaya çalışıyordu” ifadelerini kullandı ve cumhurbaşkanının “ekonomiye alışılmışın dışındaki yaklaşımının ülkeyi enflasyonist sarmala sürüklediğini” öne sürdü.

Haberde son yıllarda yaşanan orman yangınları gibi çevre felaketlerinin ve hükümete yönelik yolsuzluk iddialarının iktidara zorluk yarattığı ve Erdoğan’ın da bu yüzden deprem müdahalelerinde atağa geçtiği öne sürüldü.

Ajans, Erdoğan’ın depremden saatler sonra Ankara’da basın açıklaması yaptığını ve felaketin üç günü boyunca ekranlardan halka seslenmeye devam ettiğini belirtti.

Haberde, cumhurbaşkanının depremin en sert vurduğu illerden olan Hatay’daki konuşmasında hükümetin “eksikliklerini” kabul ettiğini ama “böyle bir felakete hazır olunamayacağının” altını çizdiği aktarıldı.

Devamında 1999’daki Gölcük depreminin ardından dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in çok eleştildiği hatırlatıldı ve Erdoğan’ın 2002’de iktidara gelmesinde “daha iyi felaket yönetimi vaadinin” etkili olduğu iddia edildi.

AFP, uzmanların “Erdoğan’ın krizi iyi yönetmesi halinde pozisyonunu güçlendirebileceğini fakat başarısız olursa sonunun Ecevit gibi olabileceğini” söylediklerini aktardı.

Haberde Londra merkezli siyasi risk danışmanlık şirketi Teneo’dan Wolfango Piccoli’nin şu değerlendirmesine yer verildi :

Etkili bir acil durum müdahalesi, Erdoğan’ın liderliğindeki ulusal dayanışma duygusunu tetikleyerek cumhurbaşkanı ve partisini güçlendirebilir. Fakat depremin büyüklüğü hükümete ciddi zorluk yaratacak.

Ajansa konuşan Britanya merkezli Dış Politika Merkezi’nde araştırma görevlisi olan Emre Çalışkan da “Deprem sonrası müdahale başarılı olmazsa, Erdoğan mayıstaki seçimleri kaybedebilir” dedi.

Haberde, Türkiye’nin güneyinde yakınlarını enkazdan kurtaramayan ailelerin hükümete “ateş püskürdüğü” yazıldı ve hayatta kalanların da 24 saatten daha uzun bir süre boyunca devletin yardım görevlilerinin yiyecek ve barınak sağlamasını beklediği öne sürüldü.

Yakınlarını depremde kaybeden analist Gönül Tol, Hatay’da AFP muhabirine görüş verdi ve “Erdoğan iktidarının bu felaketten etkilenmemesi imkansız” dediği aktarıldı.

Ayrıca haberde Tol’un şu ifadelerine yer verildi:

1999’da sivil toplum kuruluşları yardım etmek için yorulmadan çalışmıştı. Bu kez sayıları daha az çünkü Erdoğan 2016’daki darbe girişiminin ardından pek çok sivil toplum kuruluşu üstünde baskı kurdu.

Haberde yer alan fotoğraflardan birinin altındaysa “Önceki afetlerde görünür bir liderlik etmekten kaçınmış olan Erdoğan, bu kez ön planda” ifadeleri kullanıldı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

AFP: Erdoğan, Atatürk’ün Yanında Bir Yer Edinmeye Çalışıyor

Fransız haber ajansı AFP, 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimler için yaptığı değerlendirmede, muhalefet partilerinin ortak aday üzerinde anlaşmak için aylardır çalışma yürüttüğüne dikkat çekerek, “Seçim kampanyası 10 Mart’ta başlayacak, bu da Türkiye’deki muhalefete hazırlanmak için çok daha az zaman bırakıyor” ifadelerine yer verdi.

AFP, “Erdoğan’ın uzun iktidarı” ara başlığının altındaysa şu ifadelere yer verdi: İçkiyle sigara kullanmayan dindar bir Müslüman olan Erdoğan, ülkesini dönüştüren Türk liderler arasında Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında bir yer edinmeye çalışıyor.

Fransız haber ajansı AFP, abonelerine bugün servis ettiği “Türkiye genel seçimleri planlanandan bir ay önce 14 Mayıs’ta yapacak” başlıklı haberinde, seçimlerin öne çekilmesini değerlendirdi.

Haberde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Bursa’da yaptığı konuşmada yetkisini kullanarak seçimleri 14 Mayıs’a alacağını söylediği hatırlatılarak, Erdoğan’ın bunu “erken seçim değil, seçimi öne almak” diye nitelediğine dikkat çekildi.

Ajans, seçimlerin Erdoğan için önemini vurgulayarak haberinde şu ifadelere yer verdi:

Bu seçim Erdoğan’ın ekonomik yükselişlere, dev kalkınma projelerine, komşularla anlaşmazlıklara, savaşlara ve başarısız bir darbeye sahne olan 20 yıllık iktidarının en zorlu seçimi olabilir.

Ajans, muhalefet partilerinin ortak aday üzerinde anlaşmak için aylardır çalışma yürüttüğüne dikkat çekerek, “Seçim kampanyası 10 Mart’ta başlayacak, bu da Türkiye’deki muhalefete hazırlanmak için çok daha az zaman bırakıyor” değerlendirmesini yaptı.

Haberinde “Zaman geçiyor” arabaşlığına yer veren AFP, muhalefet kanadından görüştükleri bir kişinin, kendilerine ortak adayın şubatta açıklanacağını söylediğini de aktardı. Öte yandan ajans, bu kişinin kimliğini açıklamadı.

Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun “kamuoyu yoklamalarında favoriler arasında görüldüğünü, bunun da Erdoğan’ı başa baş bir yarışta yenebileceğini gösterdiği” değerlendirmesini de paylaştı.

AFP, 2019’daki yerel seçimlerde başarı kazanan 52 yaşındaki İmamoğlu hakkında geçen ay seçim yasağı sürecinin başlatıldığını ve kendisinin karara itiraz ettiğini hatırlatarak, teknik açıdan seçimlerde aday olabileceğini yazdı.

14 Aralık’ta görülen duruşmada, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle İmamoğlu’na iki yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası verilmiş ve kendisi hakkında siyasi yasak süreci başlatılmıştı. Daha sonra İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcılığı, kararın usul ve esas yönünden yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle istinafa başvurmuştu. İBB Başkanı’nın cezası henüz kesinleşmedi.

AFP, İmamoğlu’nun hukuki sürecinin, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu Erdoğan’a karşı yarışacak en muhtemel adaylardan birine dönüştürdüğünü yazdı.

“Kılıçdaroğlu zorlanıyor”

Öte yandan haberde, “İBB Belediye Başkanı’na kıyasla televizyonda daha az ilgi çekici görünen kitap kurdu Kılıçdaroğlu’nun diğer muhalefet liderlerinin desteğini almakta zorlandığı” değerlendirmesi de yapıldı.

AFP, “Erdoğan’ın uzun iktidarı” arabaşlığının altındaysa şu ifadelere yer verdi:

İçkiyle sigara kullanmayan dindar bir Müslüman olan Erdoğan, ülkesini dönüştüren Türk liderler arasında Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında bir yer edinmeye çalışıyor.

Ajans, 2003’te iktidara geldiğinden beri büyük çaplı altyapı inşaat projelerini hayata geçiren Erdoğan’ın, muhalif kesimler tarafından “laikliğin temellerine zarar vermekle” eleştirildiğine de dikkat çekti.

“Menderes göndermesi”

AFP, haberinde “Erdoğan’ın 2016’daki kanlı darbe girişiminin ardından muhaliflere yönelik baskılarının ve NATO müttefikleriyle bozulan ilişkilerinin, onun yönetimi altında Türkiye’nin gelecekteki yönü hakkında soru işaretleri yarattığı” değerlendirmesini de yaptı.

Fransız ajans, Erdoğan’ın 18 Ocak’ta partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, 14 Mayıs tarihi için eski Başbakan Adnan Menderes’i referans gösterdiğini de hatırlatılarak, haberinde şu ifadelere yer verdi:

Erdoğan, çarşamba günü, Türkiye’nin 1950’de ilk serbest seçimini yaptığı günü hatırlatarak seçim tarihini 14 Mayıs’a çekme niyetinden söz etmişti. O seçimin galibi, Başbakan ve Türk muhafazakarları için sembolik bir figür olan Adnan Menderes, 1960’ta askeri cunta tarafından devrilmiş ve bir yıl sonra da idam edilmişti.

Haber, Erdoğan’ın seçim tarihi olarak 14 Mayıs’a işaret etmesinin, Menderes’e bir gönderme olarak görüldüğü değerlendirmesiyle noktalandı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

AFP’den Dikkat Çeken Haber: Kürtler, Kendilerini Temsil Edecek Cesur Aday Arıyor

2019’daki yerel seçimlerde oyların yüzde 72’sini alarak Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Bismil Belediye Eş Başkanı olan ama daha sonra yerine kayyum atanan Orhan Ayaz, “6 milyon seçmenimiz var ve Kürtleri destekleyecek cesur bir aday arıyoruz” görüşlerini paylaştı. 

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nden (DİTAM) Mesut Azizoğlu, “Seçimler öncesinde hem hükümetin de hem de muhalefetin Kürtlerle yakın olarak görülmekten kaçındığı” ifade ederek şu ifadeleri kullandı: Korkmayın, biz Türkiye’yi bölmek istemiyoruz. Buna rağmen muhalefet liderleri de Kürtlerle birlikte görülmek istemiyor. Sessiz kalmaları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işine yarıyor.

Fransız haber ajansı AFP, abonelerine bugün servis ettiği “Kürtler, Türkiye’deki seçimlerde ‘cesur’ adaylar arıyor” başlıklı haberinde Kürt siyasetçilerle yaptığı görüşmeleri aktardı.

Habere eski Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te Diyarbakır’ın Sur ilçesinde başından vurularak öldürüldüğünün hatırlatmasıyla başlayan AFP, sonrasında ajansa konuşan Orhan Ayaz’ın görüşlerini aktardı.

Ajansın, “6 milyon seçmenimiz var ve Kürtleri destekleyecek cesur bir aday arıyoruz” görüşlerini paylaştığı Ayaz, 2019’daki yerel seçimlerde oyların yüzde 72’sini alarak Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Bismil Belediye Eş Başkanı olmuş ama daha sonra yerine kayyım atanmıştı.

Ayaz’a bu yıl martta “terör örgütü üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmişti.

Haberde, Ak Parti hükümetinde bugüne dek HDP’den seçilmiş en az 60 siyasetçinin benzer suçlamalarla karşı karşıya kaldığı ve yerlerine kayyım atandığı hatırlatıldı.

Haziranda yapılması planlanan genel seçimler yaklaşırken, 2018’deki seçimlerde oyların yaklaşık yüzde 12’sini kazanan HDP’nin kapatılmasının yeniden gündeme geldiği belirtildi.

HDP’nin kapatılması davası, 17 Mart 2021’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından açılmıştı.

Halen süren davada HDP’nin “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladığı” gerekçesiyle kapatılması talep edilirken, parti üyelerine de siyasi yasak getirilmesi isteniyor.

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise 2016’dan beri “terör örgütü üyeliği” suçundan hapiste tutuluyor.

AFP, Ayaz’ın HDP üyelerine yönelik bu suçlamaların “HDP’yi yasadışı hale getirme amacıyla kullanıldığını” savunduğunu aktardı.

Fransız haber kuruluşu, Ayaz’ın yanı sıra Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nden (DİTAM) Mesut Azizoğlu’nun görüşlerine de başvurdu.

Ajans, Azizoğlu’nun “seçimler öncesinde hem hükümetin de hem de muhalefetin Kürtlerle yakın olarak görülmekten kaçındığı” iddiasını paylaştıktan sonra şu değerlendirmelerini öne çıkardı:

Korkmayın, biz Türkiye’yi bölmek istemiyoruz. Buna rağmen muhalefet liderleri de Kürtlerle birlikte görülmek istemiyor. Sessiz kalmaları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işine yarıyor.

İnsan Hakları Derneği’nin Diyarbakır şubesinden avukat Abdullah Zeytun’un görüşlerine de başvuran ajans Zeytun’un açıklamasından “Bu hükümet en ufak bir eleştiriye bile müsamaha göstermiyor” yorumunu öne çıkardı.

HDP’den Zeyyat Ceylan da Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde oyların yüzde 71’ini kazanmasına rağmen KHK’lı olduğu gerekçesiyle mazbatası verilmemişti.

Ceylan yerine Yüksek Seçim Kurulu tarafından atanan Ak Partili Hüseyin Beyoğlu’nun görüşlerine de yer verilen haberde, kendisinin “Türkiye’de, özellikle de Diyarbakır’da hiçbir zaman Kürt sorunu diye bir şey olmadı” sözleri aktarıldı.

Tigris Haber’den gazeteci Naci Sapan’ın görüşlerine yer verilen haberde, Sapan’ın kötümser olduğu yorumu yapıldıktan sonra şu sözleri aktarıldı:

1980’lere kıyasla bugün ekonomik, siyasi ve toplumsal açıdan daha kötü durumdayız. Bugün gazeteci ya da yurttaş farketmez, haklarımızı koruma şansımız yok.

Arabaşlıklarında “HDP’nin yasadışı hale gelmesi”, “Korkmayın” ve “Kürt sorunu yok” ifadelerine de yer verilen haber, Sapan’ın “Gençler, hükümetin politikasından en çok etkilenen kesim. Bu onları harekete geçirmeli. Değişimi onlar getirecek” sözleriyle noktalandı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

AFP, Türkiye’deki Doktor Göçünü Mercek Altına Aldı

Dünya’nın en eski haber ajansı AFP (Agence France-Presse), son dönemde sıkça gündeme gelen Türkiye’deki doktor göçünü mercek altına aldı. Haberde, yaşam maliyetlerinin artmasıyla pek çok kişinin ülkeden ayrılmayı planladığı yazıldı.

Habere göre doktorlar uzun çalışma saatleri, sağlıkta şiddet, sözlü taciz ve üstlerinin zorbalığı sebebiyle koşullarının kötüleştiğini düşünüyor.

Devlet hastanelerinde uzman doktorların yaklaşık 18 bin TL (1000 dolar) kazandığını belirten haber ajansı, bunun asgari ücretin üç katından fazla olduğunu ancak yine de Avrupa’daki doktorların çok gerisinde kaldığını vurguladı.

Ankara, bu sorunu çözmek için temmuzda yüzde 42 zam yapmış, ayrıca hem doktorların ekonomik durumunu iyileştirmek hem de sağlıkta şiddeti önlemek için ağustosta “Beyaz Reform”u hayata geçirmişti.

Bu düzenlemeler, ülkeden ayrılan doktorların sayısını ve doktorların devlet hastanelerinden özel hastanelere geçişini azaltmayı amaçlıyor.

Ancak Türkiye’den ayrılmak isteyen sağlıkçıların sayısı artıyor. Örneğin yurtdışına gitmek için gereken İyi Hal Belgesi’ne 2012’de sadece 59 doktor başvurmuştu. Bu yılın ilk 9 ayında 1938 doktor belgeyi istedi.

İstanbul Tabip Odası Başkanı Nergis Erdoğan, tıp fakültelerindeki birinci sınıf öğrencilerinin bir kısmının Almanca kursuna gitmeyi hedeflediğini ifade etti.

Türkiye’de doktorların 3-5 dakikada bir yeni hasta baktığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu: Kariyerimde bazen günde 80 ila 100 hasta baktım. Günde 25 hasta bile çok fazla.

“Geleceğe dair bütün umudumuzu yitirdik”

AFP’ye konuşan ve soyadının açıklanmasını istemeyen anestezi uzmanı Mesut, hastalara yardım etmek ve ülkesine faydalı olmak için doktor olduğunu ancak artık yurtdışına taşınmayı planladığını belirtti. Doktor Mesut, İstanbul’da çalıştığı özel hastanedeki işinden ayrılıp gelecek yıl hemşire eşi ve iki çocuğuyla Almanya’ya yerleşeceğini söyledi.

“Geleceğe dair bütün umudumuzu yitirdik” diyen 38 yaşındaki doktor, şu ifadeleri kullandı: Meslektaşlarımla ve yakın arkadaşlarımla konuştuğumda, hepsi çaresiz. Herkes alternatif seçenekleri düşünüyor.

Mesut, yaklaşık 37 bin TL (2 bin dolar) kazandığını ancak Türkiye’de hayatın çok pahalı olduğunu ve maaşının ailesine yetmediğini kaydetti:

Çok çalışıyoruz ama aldığımız paranın hiçbir değeri yok. Hastalar şiddet uyguluyor, dayak atıyor ve saldırıyor. Bütün motivasyonumuzu kaybettik.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yurtdışına gitmek isteyen doktorlarla ilgili martta “Giderlerse gitsinler” demişti.

Erdoğan geçen aysa yurtdışına gitme isteyenlerle ilgili “Sırf daha iyi arabaya binmek, sırf daha yeni telefon alabilmek, sırf daha çok konsere gidebilmek gibi süfli heveslerle ellerin yani başka ülkelerin, başka toplumların kapısına varanlara acıyarak bakıyorum” diye konuşmuştu.

Doktor Mesut, Erdoğan’ın bu yaklaşımının “bardağı taşıran son damla” olduğunu söyledi: Bu meslekte zaten çok fedakarlık yapıyoruz. Bir süredir düşünüyordum ama Cumhurbaşkanımızın ‘Giderlerse gitsinler’ sözü yurtdışına gitme kararımda büyük rol oynadı.

“Hepimiz yurtdışına gitmeyi hayal ediyoruz”

Birinci sınıf öğrencisi Mehmet Cihan Dulluç ise yurtdışında iş bulabilmek için İngilizce okumayı seçtiğini belirtti: Hepimiz yurtdışına gitmeyi hayal ediyoruz. Mezun olmadan önce bile fırsatım olursa Avrupa’ya gitmek isterim.

Paylaşın