Ekonomistlerin Türkiye İçin Yıl Sonu Enflasyon Beklentisi Yüzde 41

Reuters anketine katılan 10 ekonomistin yıl sonu enflasyon tahminlerinin medyanı yüzde 41 olurken, tahminler yüzde 30 ile yüzde 48 arasında değişti. Merkez Bankası ise enflasyonun yıl sonuna kadar yüzde 22,3’e kadar düşeceğini öngörmüştü.

Türkiye İstatistik Kurumu ise ocak ayı enflasyon verilerini 3 Şubat Cuma günü açıklayacak.

Türkiye’de enflasyon, 2021 yılı sonunda yaşanan döviz krizi nedeniyle yükselmiş olsa da, ekim ayında son 24 yılın zirvesi olan yüzde 85,51’e ulaştı. Enflasyonda aralık ayında da baz etkisi nedeniyle keskin bir düşüş yaşanmış ve ocak ayı içinde benzer bir düşüş beklenmeye başlanmıştı.

Ancak ekonomistler, enflasyonun 2023’te Merkez Bankası’nın tahmin ettiği yüzde 22,3’lük oranın neredeyse iki katına çıkacağını ve bu yıl mayıs ayında yeniden seçime gidilmesi nedeniyle hayat pahalılığının artabileceğini bekliyor.

Ocak ayı enflasyon tahmini yüzde 51-54

Gazete DuvaR’da yer alan habere göre; Reuters anketine katılan 13 ekonomistin ocak ayı için yıllık enflasyon tahminlerinin medyanı yüzde 53,5 olurken, tahminler yüzde 51,2 ile yüzde 56,65 arasında değişti.

Aylık bazda medyan tahmini ise yüzde 2,30 ile yüzde 5,95 aralığında olurken, ortalama beklenti %3,8 artış gerçekleşmesi oldu. Aylık bazda beklenen keskin artış ise toplu taşıma, tütün ürünleri, hizmetler ve artan gıda fiyatlarını da içeren bir dizi yeni yıl zammından kaynaklandı.

Yükselen fiyatlara rağmen Merkez Bankası ise 2021 sonundan bu yana politika faizini %19’dan %9’a düşürerek alışılmışın dışında bir adım atmıştı. Banka bu hamlesiyle geçen yılın sonlarında yaptığı en son indirim serisinin ekonomik yavaşlamayı ele almayı amaçladığını söylemişti. Perşembe günü ise Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Türkiye’de keskin fiyat artışlarının devam etmesi için hiçbir temel nedenin kalmadığını söyleyerek, enflasyonun yıl sonuna kadar %22,3’e düşeceği yönündeki tahminini korumuştu.

Ancak Reuters anketine katılan 10 ekonomistin yıl sonu enflasyon tahminlerinin medyanı %41 olurken, tahminler yüzde 30 ile yüzde 48 arasında değişti. Türkiye İstatistik Kurumu ise ocak ayı enflasyon verilerini 3 Şubat Cuma günü açıklayacak.

Paylaşın

Bakan Bozdağ: Erdoğan’ın Adaylığı İçin Engel Yok

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olmasıyla ilgili açıklamada bulunan Bakan Bozdağ, “Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığı anayasal hakkıdır. Hiç bir hukuki engel söz konusu değildir çünkü sayın Cumhurbaşkanımız, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk Cumhurbaşkanı olarak 2018’de seçilmiştir ve şu anda yapılacak seçim ikinci seçimdir.” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kaldı ki bu yorumu yapanlar, yürürlük maddesine baktığında; anayasanın 75, 77 ve cumhurbaşkanı seçime ilişkin 101’inci maddesinin yürürlük tarihini çok net bir şekilde 2018’de yapılan cumhurbaşkanı ve parlamento seçimiyle yürürlüğe girdiğini ifade ediyor. Dolayısıyla 101’inci maddenin ilk uygulaması anayasaya göre de 2018’de olmuştur. İkinci uygulaması da 2023’te olacaktır.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmesinin ardından Erdoğan’ın adaylığı ile ilgili tartışmalar başladı.

Erdoğan’ın adaylığı konusunda yaşanan tartışmalarla ilgili gazetecilere değerlendirmede bulunan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Sayın Cumhurbaşkanımız 2023 seçiminde Cumhur İttifakı’nın, aziz milletimizin ortak adayıdır. Adaylığı anayasal bir hakkıdır. Hiçbir hukuki engel söz konusu değildir” dedi.

Bakan Bozdağ, açıklamasının devamında, “Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız, devletin başı, yürütme organı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk cumhurbaşkanı olarak 2018’de seçilmiştir. Şu anda yapılacak seçim, ikinci seçimdir. Devletin başı, yürütme organı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci cumhurbaşkanı olarak adaydır. Ve ikinci adaylığıdır. Herhangi bir anayasal engel yoktur.” ifadelerini kullandı.

Bozdağ Erdoğan’ın adaylığının anayasal dayanağı bulunduğunu belirterek şunları söyledi: “Kaldı ki bu yorumu yapanlar, yürürlük maddesine baktığında anayasanın 75, 77 ve cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin 101’inci maddesinin yürürlük tarihini çok net bir şekilde 2018’de yapılan cumhurbaşkanı ve parlamento seçimi ile yürürlüğe girdiğini ifade ediyor.

Dolayısıyla 101’inci maddenin ilk uygulaması anayasaya göre de 2018’de olmuştur. İkinci uygulaması 2023’te olacaktır. Yani hukuk bunu söylüyor. Bizimki iddia değil hukukun söylediğidir. Hiçbir sıkıntı yok. Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığı anayasal hakkıdır, önünde hiçbir engel yoktur. Hukuk uydurma yerine herkes seçime çalışsın. Meydanda rekabetimizi yapalım.”

Erdoğan’ın adaylığı tartışmasının kaynağı nedir?

2007 yılında yapılan anayasa değişikliği uyarınca Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 yılında halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olmuştu. Referandumda kabul edilen bu değişikliğe göre Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 5 yıl olacak ve bir kişi en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilecekti. 16 Nisan 2017’de yapılan anayasa değişikliği referandumunda Başbakanlık kaldırılmış ve Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne geçilmişti.

Cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen Anayasanın 101’inci maddesinde de bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebileceği hükmü korunmuştu. 101’inci maddede, “Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” düzenlemesi yer aldı.

Anayasanın 116’ncı maddesinin üçüncü fıkrasında ise “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” düzenlemesi getirildi. Bunun için TBMM’nin, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla yani 360 milletvekilinin seçimlerin yenilenmesine karar vermesi gerekiyor. AK Parti ve MHP’nin oyları ise tek başına buna yetmiyor.

2014’te 5 yıllığına seçilen Erdoğan’ın görev süresi 2019’da dolacaktı. Ancak iktidar, 16 Nisan 2017 referandumunda kabul edilen anayasa değişikliklerini hayata geçirme gerekçesiyle seçimleri bir yıl öne çekti. Erdoğan, 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan seçimlerde halk tarafından yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.

Ancak muhalefet, Erdoğan’ın iki defa Cumhurbaşkanı seçildiğini belirterek, anayasaya göre 2023’te üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı olamayacağı görüşünü savunuyor. İktidar ise bu görüşe karşı çıkıyor.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Enflasyon Ve Dolar Kuru Beklentisi Belli Oldu!

Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 32,46 olurken, döviz kuru beklentisi 23,12 lira oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 22,77 lira iken, bu anket döneminde 23,43 lira olarak gerçekleşti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası’nın yıl sonu büyüme beklentisi bir önceki dönemde olduğu gibi bu dönemde de yüzde 4,1 olarak gerçekleşti. 2024 yılı büyüme beklentisi ise yüzde 4,3 olarak gerçekleşti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2023 yılı Ocak ayı piyasa katılımcıları anketini açıkladı.

Ocak ayı piyasa katılımcıları anketi, reel sektör ve finansal sektör temsilcileri ile profesyonellerden oluşan 41 katılımcı tarafından yanıtlanmış ve sonuçlar katılımcıların yanıtları toplulaştırılarak değerlendirildi.

Yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 32,46

Buna göre, katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bu anket döneminde yüzde 32,46 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 34,92 iken, bu anket döneminde yüzde 30,44 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 20,56 ve yüzde 17,18 olarak gerçekleşti.

12 ay sonra enflasyon beklentisi

2023 yılı Ocak ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin ihtimal tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 40,74 ihtimalle yüzde 20,00 – 29,99 aralığında, yüzde 30,72 ihtimalle yüzde 30,00 – 39,99 aralığında, yüzde 17,33 ihtimalle ise yüzde 40,00 – 40,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.

Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre ise, katılımcıların yüzde 40,54’ünün beklentilerinin yüzde 20,00 – 29,99 aralığında, yüzde 29,73’ünün beklentilerinin yüzde 30,00 – 39,99 aralığında, yüzde 16,22’sinin beklentilerinin yüzde 40,00 – 49,99 aralığında olduğu gözlendi.

24 ay sonra enflasyon beklentisi

2023 yılı Ocak ayı anket döneminde, katılımcıların 24 ay sonrasına ilişkin ihtimal tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 22,26 ihtimalle yüzde 10,00 – 14,99 aralığında, yüzde 55,50 ihtimalle yüzde 15,00 – 19,99 aralığında, yüzde 13,12 ihtimalle ise yüzde 20,00 – 24,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.

Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre,24 ay sonrası TÜFE enflasyonu beklentileri değerlendirildiğinde, katılımcıların yüzde 18,75‘inin beklentilerinin yüzde 10,00 – 14,99 aralığında, yüzde 46,88‘inin beklentilerinin yüzde 15,00 – 19,99 aralığında, yüzde 21,88’inin beklentilerinin yüzde 20,00 – 24,99 aralığında olduğu gözlendi.

Dolar kuru beklentisi

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bu anket döneminde 23,12 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 22,77 TL iken, bu anket döneminde 23,43 TL olarak gerçekleşti.

Faiz beklentileri

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 9,18 iken, bu anket döneminde yüzde 9,08 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de yüzde 9,00 olarak gerçekleşti.

Büyüme beklentileri

Katılımcıların GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de yüzde 4,1 olarak gerçekleşti. GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi ise bu anket döneminde yüzde 4,3 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

AK Parti Seçimi Öne Çekmek İçin Harekete Geçti

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Bahçeli’nin, yılbaşından birkaç gün önce yaptığı görüşmede de seçimlerin öne alınması konusunda uzlaştığı kulislere yansımıştı. AK Parti, normal zamanı 18 Haziran 2023 olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimini öne çekmek için harekete geçti.

AK Parti Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında, seçimlerin 9 Nisan’dan sonra, 18 Haziran’dan önceki bir  tarihte yapılmasına dönük alternatif senaryolar ele alındı.

30 Nisan, 7 Mayıs seçeneklerinin de değerlendirildiği MYK’de kesin karar alınmamakla birlikte ağırlıklı görüş, seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılması yönünde oldu.

Normal takvime göre 18 Haziran’da yapılması gereken seçim tarihinin, üniversite sınavları ile çakışması, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun Kurban Bayramı’na denk gelmesi, hac ve okulların tatil olması gibi nedenlerle, AK Parti’de uzun süredir seçimlerin öne alınacağı konuşuluyordu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, yılbaşından birkaç gün önce yaptığı görüşmede de seçimlerin öne alınması konusunda uzlaştığı kulislere yansımıştı.

Erdoğan’la son görüşmesine kadar seçimlerin hep “zamanında” yapılacağını söyleyen Bahçeli de dünkü grup toplantısında, “Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimleri ister zamanında ister erkene alınsın biz iki seçeneğe hazırız. Seçim kararının alınabilmesi için ya 360 vekilin oyu ya da Cumhurbaşkanımızın Türkiye’yi seçime götürmesi lazımdır. İki yol da hukukidir” diyerek ilk kez seçimlerin öne alınacağının sinyalini verdi.

MYK’de seçim sunumu yapıldı

Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Pazartesi günü yapılan AK Parti MYK toplantısında, Seçim İşleri Başkanı Ali İhsan Yavuz, seçim hazırlıkları ve seçimin öne alınması halinde takvimin nasıl işleyeceğine ilişkin sunum yaptı.

Edinilen bilgiye göre, toplantıda ittifak sisteminde değişiklik de öngören yeni seçim yasasının yürürlüğe gireceği tarih de dikkat alınarak, 9-18 Haziran tarihleri arasına denk gelen pazar günlerine göre alternatif senaryolar masaya yatırıldı.

Toplantıda, Ramazan ayı olması ve 21-23 Nisan’ın da bayrama denk gelmesi nedeniyle, en erken 30 Nisan tarihi en geç de 28 Mayıs tarihleri tarihlerinde seçim yapılabileceği değerlendirmesi yapıldı. Erdoğan-Bahçeli görüşmesinde 30 Nisan tarihinde uzlaşma sağlandığı iddiaları kulislere yansımakla birlikte AK Parti MYK’de bazı üyeler, 30 Nisan’da seçimin yapılması halinde, kampanya dönemi büyük oranda Ramazan ayına denk geleceği  için hem mitinglerde hem de sahada çalışma yapmakta zorlanılacağı görüşünü dile getirdi.

Toplantıdan sonra BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’a değerlendirmede bulunan bir üst düzey bir AK Partili, Ramazan ayında kampanya yürütmenin son derece zor olacağına işaret ederek, “Seçim tarihine ilişkin bir karar alınmadı, en elverişli tarihler ne olabilir, onlar değerlendirildi. Ama seçimlerin kesinlikle 30 Nisan’da yapılmayacağını söyleyebilirim” dedi.

14 Mayıs ağırlık kazandı

7 Mayıs tarihi üzerinde yapılan simülasyonlarda ise cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması halinde, Cuma gününe denk gelen 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle üç gün tatil olacağı için seçmen hareketliliği olabileceği tespiti yapıldı.

MYK’de, hem Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara geliş yıldönümü olması nedeniyle simgesel önem taşıyan, hem de cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tur ihtimali hesap edilerek, ağırlıklı görüş seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılması yönünde oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması halinde ikinci tur 15 gün sonra, yani 28 Mayıs’ta yapılacak.

Bu tarihlerde, tatil, hac veya bayram gibi etkenler olmayacağı değerlendirmesi yapıldı.

‘Seçim kararını Erdoğan alabilir’

Toplantıda seçim tarihi ile ilgili muhalefetin tutumu da değerlendirildi. CHP ve İYİ Parti’nin 6 Nisan’dan sonraki bir erken seçime “evet” demeyeceği yönündeki açıklamalar da dikkate alınarak, parlamentodan karar çıkmayabileceği değerlendirildi.

HDP de diğer muhalefet partileri gibi 6 Nisan’dan sonraki bir erken seçim önerisine destek vermeyecek.

Parlamentonun seçim kararı alabilmesi için en az 360 milletvekilinin destek vermesi gerekiyor.

Ancak AK Parti, MHP ve BBP’den oluşan Cumhur İttifakı’nın sandalye sayısı 334’te kaldığı için, erken seçim kararını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın alması gerekebilir.

EYT en geç Şubat başında yasalaşacak

Siyasi kulislerde AK Parti’nin seçim tarihi belirlemesinde yılbaşında çalışan veya emekli kesimlere yapılan zamlar, EYT düzenlemesi, başörtüsüne ilişkin anayasa değişiklikleri gibi partiye oy getirileceği hesap edilen düzenlemelerin etkisini yitirmeden seçime gideceği konuşuluyordu.

MYK toplantısında da başörtüsüne ilişkin anayasa değişikliği, düzenlemesi, sözleşmeli personele kadro ve başörtüsüne ilişkin anayasa değişikliği ile ilgili Meclis süreci de değerlendirildi.

EYT ve sözleşmeli personele kadro düzenlemesinin Ocak ayı içinde Meclis’e sunulması ve en geç Şubat ayı başında yasalaştırılması görüşü benimsendi.

Başörtüsüne anayasal güvence içeren düzenleme için muhalefet grupları ile ikinci kez görüşülmesi de kararlaştırıldı.

Bu çerçevede, AK Parti grup başkanvekillerinin 15 Ocak’tan sonra muhalefet turuna çıkacağı ve ardından da teklifin Meclis’te görüşme sürecinin başlatılacağı öğrenildi.

Üç dönem kuralı işletilecek mi?

Edinilen bilgiye göre Erdoğan MYK’de ayrıca, aday olmak için görevlerinden istifa edecek olan belediye başkanları, teşkilat yöneticileri ile “üç dönem” kuralına takılan milletvekilleri ile ilgili çalışma yapılması talimatı verdi.

AK Parti tüzüğüne göre bir kişi en fazla üç dönem milletvekili olabiliyor.

Bu süreyi dolduranların bir dönem ara vermesi gerekiyor.

Aralarında TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Binali Yıldırım, Hayati Yazıcı, Ali İhsan Yavuz, Cevdet Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda milletvekili ve parti yöneticisi üç dönem kuralına takılıyor.

Ancak AK Parti tüzüğünde daha sonra yapılan değişiklikle, bu kural esnetildi ve üç dönem kuralına takılanların aday gösterilip gösterilmemesi konusunda Merkez Karar Yönetim Kurulu’na (MKYK) yetki verildi.

2023 seçimlerinde de, üç dönem kuralına takılanlarla ilgili MKYK kararıyla istisnalar getirilerek bazı isimlerin yeniden aday gösterileceği belirtiliyor.

CHP’de beklenti 30 Nisan

6 Nisan’dan sonraki bir tarihte seçim kararına parlamentoda destek vermeme kararı alan CHP kulislerinde ise seçim tarihine ilişkin beklenti 30 Nisan.

Erdoğan ve Bahçeli’nin bu tarihte anlaştığı iddiasına dile getiren bazı üst düzey CHP’liler, AK Parti’nin “simge tarihleri sevdiğine” işaret ederek, 30 Nisan’da seçime gidilmesi halinde takvimin 28 Şubat’ta başlayacağına dikkat çekiyor.

CHP kulislerinde AK Parti’nin, muhafazakar tabanın Ramazan hassasiyetini de dikkate alarak, özellikle “iftar programları” ile seçim kampanyasını yürüterek avantaj elde etme hesabı yapacağı dile getiriliyor.

Paylaşın

AK Parti Olası Seçim Tarihlerini Ele Aldı: 10 Seçenek

AK Parti Seçim İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz olası tarihlere dair AK Parti MYK’ya sunum yaptı. MYK’da olası 10 haftadan 30 Nisan, 7 Mayıs ve 14 Mayıs tarihlerinden birinde yapılması konusunda görüş birliği oluştu.

Edinilen bilgilere göre, AKP’de kurmayların ağırlıklı eğilimi 14 Mayıs olurken üç tarihten birisi için karar alınmadı. Hem MHP hem de BBP ile yapılacak temaslardan sonra kararın netleşmesi bekleniyor.

Cumhur İttifakı’nın paydaşları Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz hafta Beştepe’de seçim tarihini görüşmüştü. İki lider 30 Nisan konusunda eğilimini ifade ederken partilerle görüşmelerin ardından netleştirilmesi kararı alınmıştı.

Erdoğan-Bahçeli görüşmesinde ele alınan konu başlıkları dün toplanan AK Parti MYK’da da detaylı bir şekilde masaya yatırıldı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK sonrası “Seçimler 18 Haziran’dan önceye çekilebilir ama bu erken seçim denebilecek kadar erken bir tarih olmayacak” ifadelerini kullandı.

6 Nisan’dan sonra 10 seçenek

DW Türkçe’den Kıvanç El’in AK Parti kaynaklarından edindiği bilgiye göre MYK’da 6 Nisan ile 18 Haziran arasında 10 hafta tek tek artıları ve eksileriyle ele alındı. AK Parti Seçim İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz olası tarihlere dair MYK’ya sunum yaptı. MYK’da olası 10 haftadan 30 Nisan, 7 Mayıs ve 14 Mayıs tarihlerinden birinde yapılması konusunda görüş birliği oluştu. Edinilen bilgilere göre, AK Parti’de kurmayların ağırlıklı eğilimi 14 Mayıs olurken üç tarihten birisi için karar alınmadı. Hem MHP hem de BBP ile yapılacak temaslardan sonra kararın netleşmesi bekleniyor.

AK Parti MYK’da 30 Nisan tarihinin bayramdan sonraki hafta olması nedeniyle parti teşkilatlarında seçime bayram arası vermesinin miting takvimini de olumsuz etkileyeceği görüşü dile getirildi. Bu nedenle AK Parti kurmayları 14 Mayıs’ı işaret etti. İlk turun 30 Nisan’da olması durumunda eğer ikinci tura seçim kalırsa bu tarihin 14 Mayıs’a gelmesi nedeniyle bu tarihi savunanlar da azınlıkta olsa da yer aldığı kaydedildi.

Neden hemen açıklanmıyor?

Edinilen bilgiye göre Erdoğan seçimin öne çekileceğine dair açıklamayı partisinin grup toplantısında yapacaktı, ancak bundan vazgeçildi. Bunun gerekçesinin de seçim tarihini şimdiden açıklamanın bürokrasiyi kilitleyebileceği endişesi. Ayrıca Meclis çalışmaları sürerken seçim kararı açıklanmasının Meclis çalışmalarını da olumsuz etkileyeceği görüşü dile getirildi.

Bu noktada Şubat ortasından Mart ayına kadar zaman olduğu değerlendirildi ve erken seçim kararının bu tarihte açıklanması görüşü dile getirildi. AK Parti MYK’da seçimin erken tarihte açıklanmasının “seçim ekonomisi uygulayacaklar” eleştirilerine de yol açabileceği endişesi dile getirildi. 18 Haziran tarihi ise hem hac işlemleri hem sınav takvimi nedeniyle öne çekilmek isteniyor.

“Seçimin erkene alınması kesinleşti”

Muhalefet seçimin eğer 18 Haziran’dan öne çekilecekse 6 Nisan tarihinden önce yapılmasında ısrarlı. Çünkü seçim kanunlarında değişikliği içeren Anayasa 6 Nisan 2022 tarihinde yürürlüğe girdiğinden 6 Nisan 2023’ten sonra yapılacak seçimlerde milletvekili hesabında değişikliğe gidilecek. Bu durumda mevcut son seçim dikkate alındığında muhalefetin milletvekili sayısı olumsuz etkileniyor.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ve MHP lideri Bahçeli’nin açıklamaları sonrasında seçimin erkene alınması konusunun artık kesinleştiğini söyledi ve “CHP olarak, iktidarın hatalar yaptığını, yanlış kararlar aldığını ve seçimlerin erkene alınması gerektiğini bir süredir ısrarla söylüyoruz” dedi.

“6 Nisan sonrası kararında biz yokuz”

6 Nisan’dan önce yapılması kaydıyla seçimlerin erkene alınması kararına CHP’nin olumlu oy kullanacağını söyleyen Özgür Özel, “Ancak 6 Nisan’dan sonra yapılması öngörülen seçimlerin bir siyaset mühendisliği anlamına geleceğini ve erken seçim kategorisinde sayılamayacağından hareketle, bu karara dahil olmayız. Eğer 6 Nisan’dan sonrası için bir karar alınması öngörülüyorsa, bunun nasıl olacağı mevzuatımızda açıktır, biz 6 Nisan’dan sonrası için alınacak bir kararda yokuz. Biz bu düşüncemizi, geçen yıl iki partiyle birlikte diğer partilerle istişare etmeden kendi çıkarlarına uygun biçimde Seçim Kanunu’nda değişiklik getirdikleri zamanda söylemiştik” açıklaması yaptı.

Meclis mi Erdoğan mı?

AK Parti MYK’da öncelikle Meclis”ten bu kararın çıkması fikri de oluştu. Mecliste grubu bulunan muhalefet partileri ile temas kurulacak. AK Parti, MHP ve BBP’nin 335 oyu bulunuyor. Seçim kararı için 25 vekilden destek aranacak.

Muhalefetten öne çekilmeye destek gelirse seçim kararı alınabilecek. Muhalefet destek vermemesi durumunda ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararıyla seçime gidilebilecek. Alınacak kararın ardından Mart ayının ilk haftasında YSK’nın da seçim takvimini başlatması bekleniyor.

Devlet Bahçeli: İki yol da hukuki

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de seçim tarihine ilişkin grup toplantısında konuştu, “Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri ister zamanında yapılsın isterse de erkene alınsın, biz iki seçeneğe de varız ve hazırız” dedi.

Seçim kararı için 360 milletvekilinin “evet” oyuyla Meclis kararı gerekli olduğunu ya da Cumhurbaşkanı’nın yetkisine dayanarak Türkiye’yi seçime götürmesi gerektiğini söyleyen Bahçeli, “Bahse konu bu iki yol da hukukidir, anayasal bir yetkinin kullanım hakkıdır. Altılı masayı oluşturan partilerin 6 Nisan 2023’ten önce yapılacak bir seçime sıcak bakıp, sonrası için ipe un sermesi demokratik ve dengeli bir siyasi tavır değildir” açıklaması da yaptı.

Başörtüsü için ziyaretler

Öte yandan MYK toplantısında başörtüsü ve aileye dair Anayasa teklifine dair süreç de değerlendirildi. Meclis’te grubu bulunan partilere ziyaretlerinin önümüzdeki iki hafta içinde başlaması bekleniyor. Altılı masa da 5 Ocak’taki toplantısında ortak tutumu görüşecek.

Paylaşın

Hangi Davalar, 2023 Seçimlerini Doğrudan Etkileyecek?

Seçim takvimine göre 18 Haziran 2023’te yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinin öne alınması planlanırken, seçim sonuçlarını etkileyecek gelişmelerde öne çıkan konular arasında. Gözler, sandıktan önce mahkeme salonlarına çevrilmiş durumda.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre; 2023 yılında karara çıkması beklenen üç dava, hem Cumhurbaşkanlığı seçimini hem de TBMM’deki sandalye dağılımını doğrudan etkileyecek.

HDP kapatma davası ne aşamada?

Bunlardan ilkini HDP kapatma davası oluşturuyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Haziran 2021 yılında HDP hakkında temelli kapatılması talebiyle iddianame hazırlamıştı. 843 sayfalık iddianamede, partinin temelli kapatılması ve hazine yardımlarından tamamen yoksun bırakılması istenmişti. Selahattin Demirtaş’ın arasında bulunduğu 451 partili hakkında ise siyasi yasak talep ediliyor. Dava Anayasa Mahkemesi’nde bugüne kadar dosya üzerinden görüşüldü.

Ancak 5 Ocak Perşembe günü kritik bir talep görüşülecek. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in “HDP’nin PKK ile organik bağının dava sürecinde de devam ettiği” iddiasıyla Hazine yardımı bulunan hesaplarına ivedilikle bloke konulmasını talebini 5 Ocak’ta görüşecek. Bu konuda Yargıtay Başsavcılığı’nın yeni göndereceği “deliller” belirleyici olacak. Bu talep kabul edilirse HDP, 2023 seçimleri için Hazine’den alacağı 539 milyon TL yardımı kullanamayacak.

10 Ocak’ta sözlü beyan

Kapatma davasına ilişkin ilk açık duruşma Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu’nda 10 Ocak günü yapılacak. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, bu tarihte davanın esasına ilişkin sözlü beyanlarda bulunacak.

Bekir Şahin’in beyanlarına karşı HDP’nin sözlü savunma yapması için bir ay süre verilecek. AYM, talep halinde bu bir aylık süreyi uzatabilecek. Sürenin sonunda AYM Başkanı’nın belirleyeceği bir günde açılacak duruşmada HDP yöneticileri suçlamalara karşı savunma yapacak. Ancak 13 Şubat’ta AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın başkanlıktaki görev süresi doluyor. Bu nedenle yeni başkanlık seçimi yapılacak. Zühtü Arslan’ın aday olmaması veya yeniden seçilememesi durumunda yeni başkan, kapatma davası sürecini yönetecek.

Sözlü beyanlardan sonra AYM Başraportörü, davaya ilişkin esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu rapor AYM üyelerine dağıtılacak. Anayasa Mahkemesi Başkanı, raporun dağıtılmasından sonra belirli bir gün tespit ederek, kapatma davasının esastan görüşme aşamasını başlatacak. Bu görüşme sonunda kapatma kararı çıkıp çıkmayacağı belli olacak. Kapatma kararı alınabilmesi için 3’te 2 oy çoğunluğu aranacak.

Kapatma kararı seçimleri nasıl etkileyecek?

Kapatma kararı, seçime girecek partilerin belirlenmesi ve milletvekili aday listelerinin kesinleştiği bir dönemde çıkarsa HDP seçimlerde saf dışı kalacak. Bu durumda parti seçime giremeyecek. Ancak HDP’nin olası bir kapatma kararına karşı, ittifak yaptığı bileşenlerinden bir partiyi desteklemesi bekleniyor.

Ancak seçimlerin ardından kapatma kararı çıkarsa, seçilen milletvekilleri bağımsız olarak görevine devam edecek. Ancak içlerinde siyasi yasak kararı verilen olursa bunlar milletvekilliğini sürdürecek fakat beş yıl boyunca hiçbir siyasi partiye üye olamayacak.

Kobani davası hızlandı

HDP kapatma davasına paralel olarak Ankara’da açılan Kobani olayları davası sürüyor. Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu dava Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Geçen yılın sonunda yapılan duruşmada, mahkeme HDP’nin eski eş genel başkanları Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın arasında bulunduğu beş sanığın savunması tamamlanmadan, dosyanın esas hakkındaki mütalaa için savcıya gönderilmesine karar verdi.

Duruşmalar 7, 8, 9 Şubat tarihlerinde yapılmak üzere ertelendi. Bu duruşmada savcının mütalaasını açıklaması bekleniyor. Bu aşamadan sonra 108 sanık ve avukatları, mütalaaya karşı esas hakkında savunmalarını yapacak. Bu davadaki sürecin de seçim öncesinde bitmesi bekleniyor.

Davada ceza alanlar, karar kesinleşmediği için siyasi yasaklı olmayacak. Ancak milletvekili seçilenlerin, karar daha sonra kesinleştiğinde milletvekilliği düşecek. Bu nedenle Kobani davasının sonuçları, 2023 seçimleri sonrasına etki edecek ve milletvekili dağılımı etkileyecek.

Ekrem İmamoğlu’nun cezası kesinleşecek mi?

2023 seçimlerinin olası Cumhurbaşkanı aday adayları arasında adı geçen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kaderi de yargıya bağlı.

İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi, İmamoğlu’na Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine “ahmak” dediği gerekçesiyle 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası vermişti. Ancak cezada herhangi bir iyi hal indirimi yapılmadı. Kararda, İmamoğlu’na siyasi yasak anlamı taşıyan Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesi de uygulandı. Ancak kararın hayata geçmesi için mahkûmiyetin İstinaf ve Yargıtay aşamalarından geçmesi gerekiyor.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Ceza Dairesi’nin kararı onamasından sonra dosya Yargıtay 4. Ceza Dairesi’ne gidecek. Olağan şartlarda dosyanın temyiz aşamasının tamamlanmasının en az 2 yıl alması gerekiyor. Ancak seçim öncesinde sürecin hızlı yürütülmesi halinde ceza onanırsa İmamoğlu siyasi yasaklı hale gelecek. Bu durumda Cumhurbaşkanı adayı olamayacak ve aynı zamanda 2024’teki yerel seçimlerinde de adaylık yolu kapanacak. Mevcut belediye başkanlığı ise onama kararıyla birlikte düşecek.

İçişleri Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yürüttüğü “terör” soruşturması sonucunda hazırladığı rapor, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilmişti. İmamoğlu hakkında bu kapsamda “görev” veya “terör” suçu iddiasıyla bir soruşturma başlatılırsa İçişleri’nin İmamoğlu’nu görevden alma yetkisi doğuyor. Ancak bu durum Cumhurbaşkanı adaylığına engel değil.

Paylaşın

2023 Ekonomide ‘Belirsizlik Yılı’ Olacak; Uzmanlar: Yoksulluk Artacak

Prof. Dr. Öner Günçavdı, 2023 yılının ekonomide 2022’den devralınan sorunların etkisi altında geçeceğine işaret ediyor. Hükümetin mevcut ekonomi politikalarının seçim odaklı şekillendiğini vurgulayan Prof. Günçavdı, “Cumhuriyet’in 100. yılına da enflasyonu konuşarak gireceğiz. Seçim nedeniyle yapılan asgari ücret artışlarının etkisi mart ayından sonra azalmaya başlayacak. Vatandaşın satın alma gücü açısından 2023 parlak bir yıl olmayacak” diyor. 

Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu’na göre, Türkiye ekonomisindeki yavaşlamanın temel nedeni ihracat siparişlerindeki gerileme. Küresel ekonomide de resesyon ihtimalinin arttığına işaret eden Prof. Aslanoğlu, “Seçime doğru giderken, asgari ücret artışı ve kredi destekleri gibi Türkiye’de büyümeyi iç talebi destekleyecek adımlarla sağlamayı amaçlayan politikalar uygulanıyor. İlk 5-6 ayda büyüme yüzde 4’ün üzerine çıkarılabilir fakat bu talebi canlandırma adımları enflasyon için olumsuz bir tabloya neden olacak” değerlendirmesinde bulunuyor.

Geride bırakmaya hazırlandığımız 2022 yılı, sene başındaki umutların aksine küresel ve bölgesel çapta siyasi ve ekonomik krizlerin yaşandığı bir yıl oldu.

Dünya genelinde 2020-2021’e damga vuran pandemi sürecinden çıkış büyük oranda gerçekleşse de henüz yılın başında, 24 Şubat’ta patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı yalnızca bölgesel değil; küresel etkiler yarattı. Rusya ve Ukrayna’nın dünyanın en büyük buğday ve mısır üreticilerinden olmaları, ayrıca Rusya’nın Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinin bir numaralı doğal gaz tedarikçisi olması, enerji ve gıdada bir krize yol açtı. Pandemi sonrası baş gösteren yüksek enflasyon süreci böylelikle tetiklenirken ABD ve Avrupa Birliği (AB) ekonomilerinde yeni bir durgunluk sürecinin de işaret fişeği atılmış oldu.

Türkiye’nin en fazla ihracat gerçekleştirdiği pazarlarda yaşanacak daralma veya zayıf büyüme performansı, Türkiye ekonomisine de doğrudan yansıyacak. 2022’de yüksek enflasyon sorunu ile sert bir yüzleşme yaşayan Türkiye’de enflasyon, 2023’te bir miktar geri çekilse de dünya ortalamalarına göre yüksek seyrini koruyacak. Seçim yılı olan 2023, siyasi belirsizliklere ve dolar kurunda yeni ataklara da gebe olacak. Seçim sonrasında yeni bir faiz artışı dalgası beklenirken, KKM (Kur Korumalı Mevduat) ve EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) düzenlemesi gibi uygulamaların bütçe üzerine bindirdiği yük giderek artacak.

DW Türkçe’den Aram Ekin Duran‘a konuşan uzmanlara göre, 2023 yılı Türkiye ekonomisi açısından belirsizliğin ve dar gelirliler için yoksulluğun artacağı bir yıl olacak.

“2023 parlak bir yıl olmayacak”

İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, 2023 yılının ekonomide 2022’den devralınan sorunların etkisi altında geçeceğine işaret ediyor. Hükümetin mevcut ekonomi politikalarının seçim odaklı şekillendiğini vurgulayan Prof. Günçavdı, “Cumhuriyet’in 100. yılına da enflasyonu konuşarak gireceğiz. Seçim nedeniyle yapılan asgari ücret artışlarının etkisi mart ayından sonra azalmaya başlayacak. Vatandaşın satın alma gücü açısından 2023 parlak bir yıl olmayacak” diyor.

Türkiye ekonomisi pandemiden çıkış yolu olarak nitelenebilecek 2021 yılında başarılı bir performans sergileyerek yüzde 11 büyümüştü.

Türkiye bu yüksek büyüme oranı ile G20 ülkeleri arasında ilk, OECD ülkeleri arasında üçüncü sırada yer aldı. İlk iki çeyrekte sırasıyla yüzde 7,5 ve yüzde 7,7 büyüme başarısını gösteren Türkiye ekonomisi, 2022 yılının üçüncü çeyreğinde ise iç tüketim ve ihracat hızının yavaşlaması ile yüzde 3,9 oranında büyüme kaydetti.

CEBR: Türkiye’ye 22. sıraya gerileyecek

Son çeyrekte büyüme performansındaki yavaşlamanın devam etmesi ve 2022’nin tamamında GSYH’nin yüzde 5 civarında gerçekleşmesi bekleniyor. 2023 yılında ise küresel beklentiler ile paralel olarak Türkiye’nin büyüme performansında da düşüşün devam etmesi yüksek olasılık olarak öne çıkıyor. Bu noktada OECD, IMF ve Avrupa Komisyonu gibi kurumların Türkiye için 2023 büyüme beklentisi yüzde 3 ila 4 seviyeleri arasında gerçekleşiyor.

İngiltere merkezli danışmanlık şirketi Centre for Economics and Business Research (CEBR) tarafından hazırlanan rapora göre 2023’te bir dizi ekonominin daralması ve yüksek borçlanma maliyetleriyle tekrar 100 trilyon doların altına inecek. Raporun Türkiye ekonomisine ayrılan kısmında GSYH büyüklüğü bakımından 2022’de ilk 20’de yer alan ekonominin 2023’te 22. sıraya gerilemesi, ancak raporun kapsadığı 2027 yılı itibariyle tekrar dünyanın en büyük 17. ekonomisi olması ve 2037’de de bu sıralamasını koruyacağı öngörülüyor.

“Enflasyon sorunu devam edecek”

Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu’na göre, Türkiye ekonomisindeki yavaşlamanın temel nedeni ihracat siparişlerindeki gerileme.

Küresel ekonomide de resesyon ihtimalinin arttığına işaret eden Prof. Aslanoğlu, “Seçime doğru giderken, asgari ücret artışı ve kredi destekleri gibi Türkiye’de büyümeyi iç talebi destekleyecek adımlarla sağlamayı amaçlayan politikalar uygulanıyor. İlk 5-6 ayda büyüme yüzde 4’ün üzerine çıkarılabilir fakat bu talebi canlandırma adımları enflasyon için olumsuz bir tabloya neden olacak” değerlendirmesinde bulunuyor.

“Seçim sonrasında yoksulluk artacak”

Baz etkisinin devreye girmesi ile beraber 2022 sonunda TÜFE’nin yüzde 60-70 seviyelerine çekilebileceği öngörülüyor. TCMB’nin 2023 projeksiyonuna göre ise yeni yılda enflasyondaki kademeli düşüş sürecek ve 2023 sonunda yüzde 20 seviyeleri görülecek.

Ancak uluslararası kurumlar enflasyon konusunda TCMB kadar iyimser değil. IMF ve OECD’nin Türkiye’nin 2023 enflasyonuna ilişkin beklentileri yüzde 35-50 bandında seyrediyor.

Enflasyondaki artış eğiliminin Türkiye’de yoksulluğu kalıcı hale getirdiğini ifade eden Prof. Dr. Öner Günçavdı, “2023 kritik bir yıl olarak yoksulluğun artarak devam edeceği bir dönem olacak. Özellikle dar gelirliler aleyhine işleyen seçim ekonomisi, 2023 seçimlerinden sonra asıl sonuçlarını gösterecek ve ne yazık ki vatandaşların daha da fakirleşmesi gündeme gelecek” diye konuşuyor.

İhracattaki yavaşlama 2023’te de sürecek

2022’nin Ocak-Ekim döneminde genel ticaret sistemine göre ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15,4 artarak 209 milyar 394 milyon dolar oldu. Özellikle son aylarda ana ihracat pazarlarındaki talep daralması ve artan enerji-hammadde maliyetleri ihracat performansını olumsuz etkilemeye başladı.

Yılın tamamı için 250 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşılması muhtemel olsa da 2023’te küresel gelişmelerin etkisi ile ihracatta ciddi bir sıçrama yaşanması beklenmiyor. Yeni yılda içeride yüksek enflasyon ve siyasi belirsizlikler, dışarıda ise bölgesel çatışmalar, artan enerji fiyatları ve hammadde tedariğindeki sorunlar ihracat artışı önündeki başlıca engeller olarak öne çıkıyor.

Mevcut küresel şartlar düşünüldüğünde Türkiye’nin 2022’deki ihracat performansını 2023’te göstermesinin mümkün olmadığını belirten Prof. Dr. Öner Günçavdı, “Hem dış talebin yavaşlaması hem de hükümetin döviz kurunu seçim öncesinde düşük tutmaya çalışmadı ile düşen rekabet gücü ihracatı frenleyecek” diyor.

Cari açık önemli bir risk unsuru

2023 yılında Türkiye ekonomisindeki en kritik başlıklardan biri de cari açık olacak. Son açıklanan TCMB verilerine göre cari denge son olarak ekimde 359 milyon dolar açık verdi.

Cari dengede aylık olarak yılın en düşük seviyesi görülürken Ekim açığıyla birlikte cari denge 12 ay üst üste aylık açık vermiş oldu. Yıllık cari açık ise 43,5 milyar dolarla 2018’den bu yana en yüksek seviyesine çıktı. Ocak-Ekim döneminde ise cari açık 38,2 milyar dolar oldu.

“Seçim sonrası politikalar belirleyici olacak”

2022 sonu için cari işlemler açığının yaklaşık 50 milyar dolar olması bekleniyor. Cari İşlemler Hesabı’nın GSYH’ye oranına bakıldığında ise 2021’deki yüzde 1,9’luk gerçekleşmenin 2022 sonu itibariyle yüzde 4,8’e çıkması öngörülüyor. OVP’deki 2023 hedefi yüzde 2,5 olarak kayıtlara geçerken IMF’nin öngörüsü ise 2023 için yüzde 3,9 olarak açıklandı.

Seçim sonrasına denk düşen 2023’ün ikinci yarısında ekonomideki gidişatın şu an için belirsiz olduğunu ifade eden Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, “Hem kurlardaki hem de enflasyondaki yukarı gidiş dinamiği, yaz aylarından itibaren devreye girmeye başlayabilir. Bu noktada seçim sonrasında nasıl bir para politikası ve nasıl bir ekonomi politikası uygulanacağı belirleyici olacak” diye konuşuyor.

Paylaşın

CHP’de 40 İl Ve 39 İlçe Başkanı İstifa Etti

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) 2023’te yapılacak olan seçimler için milletvekili aday adayı olmak isteyen ve aralarında İzmir, Bursa, Mersin’in de olduğu 40 il ve 39 ilçe başkanı görevlerinden istifa etti.

CHP’nin, il ve ilçe başkanlarına milletvekili aday adayı olmak için verilen istifa süresi 26 Aralık’ta doldu. CHP’den milletvekili aday adayı olabilmek için aralarında İzmir, Bursa, Mersin’in de olduğu 40 il başkanı ile 39 ilçe başkanı istifa etti.

CHP’den milletvekilliği adaylığı için istifalara dair Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı tarafından yapılan bilgilendirme notunda istifa eden il başkanları ve görev yaptıkları iller şu şekilde sıralandı:

Manisa: Musa Semih Balaban
Aydın: Ali Çankır
Kırklareli: Alaaddin Güncer
İzmir: Deniz Yücel
Muğla: Adem Zeybekoğlu
Kayseri: Ümit Özer
Çanakkale: Metin Ümit Ural
Bursa: İsmet Karaca
Nevşehir: Kamil Gülmez
Malatya: Enver Kiraz
Isparta: Hikmet Yalım Halıcı
Erzincan: Ayhan Doğan
Aksaray: Ali Abbas Ertürk
Tokat: Çağdaş Kurtgöz
Uşak: Ali Karaoba
Yalova: Mehmet Gürel
Çorum: Mehmet Tahtasız
Balıkesir: Serkan Sarı
Konya: Barış Bektaş
Burdur: İzzet Akbulut Burdur
Mersin: Adil Aktay
Kırşehir: Şeref Baran Genç
Hakkari: Nazım Demir

Tunceli: Ali Mustafa Çelik
Van: Seracettin Bedirhanoğlu
Batman: Hüseyin Yaşar
Trabzon: Ömer Hacısalihoğlu
Kocaeli: Özgür Yıldızlı
Karaman: Mustafa Cem Kağnıcı
Ordu: Atilla Şahin
Hatay: Hasan Ramiz Parlar
Afyonkarahisar: Yalçın Karagöz
Edirne: Fevzi Karagöz
Kırklareli: Alaaddin Güncer
Aydın: Ali Çankır
Rize: Saltuk Deniz
Denizli: Bülent Nuri Çavuşoğlu
Karabük: Abdullah Çakır
Artvin: Ahmet Biber
Gümüşhane: Bedri Ağaç
Kilis: Mehmet Akif Perker
Sivas: Yılmaz Coşkun

Paylaşın

2023’te Türkiye’yi Kritik Gelişmeler Bekliyor

Cumhuriyetin 100’üncü yıl dönümü olan 2023’te çoğu kişiye göre Türkiye için “kader anı” olarak görülen cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri iç siyasette yıla damgasını vuracak. Seçim öncesi ve sonrasında yaşanacak pek çok gelişme bu kader oylamasının etrafında şekillenirken, sonuca göre yılın ilk yarısı gibi ikinci yarısı da hareketli geçebilir.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre, Türkiye’yi 2023’ün ilk aylarından başlayarak altılı masanın alacağı kararlar, anayasa değişikliği oylaması, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili yargı süreci, HDP’nin kapatılması davası, seçim süreci ve sonrası gibi çok sayıda kritik gelişme bekliyor.

Yeni yılla beraber altılı masa hızlanacak

Altılı masanın yeni yıldaki ilk toplantısı 5 Ocak’ta Gelecek Partisi’nin ev sahipliğinde yapılacak. Yeni yılın ilk aylarıyla beraber altılı masanın gerek ortak adayın belirlenmesi gerekse diğer kritik konulara dair alacağı kararlar için zaman artık daha hızlı işleyecek. Kamuoyunun aylardır ortak adayını belirlemesi için yaptığı baskıya karşı direnen altılı masanın yılın ilk ayları ile birlikte artık bir karar alması bekleniyor. Bu kararın Şubat ayına kadar uzaması ihtimal dahilinde.

Şu ana kadar ortak aday olarak ön plana çıkan isimlerden en önemlisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanları da bazı anketlerde öne çıkan isimler arasında yer alıyor. Ancak İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki yargı sürecinin devam etmesi ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a HDP seçmenlerinin oy vermeyeceğin öngörülmesi iki adayın en büyük handikapları.

Altılı masanın partilerin 72 başlık altındaki görüş ve politikalarının bir havuzda harmanlandığı ortak hükümet programı ve seçim beyannamesinin de yılın ilk aylarında hazır olması bekleniyor.

Bu arada altılı masanın en önemli vaadi arasında yer alan güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin yol haritası üzerinde de çalışmalar sürüyor ve bu haritanın da yeni yılda kamuoyu ile paylaşılması bekleniyor.

İmamoğlu ile ilgili süreç nasıl ilerleyecek?

Bu arada 2023 yılında İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve getirilmesi söz konusu olan siyasi yasak da konuşulmaya devam edilecek.

Cezaya ilişkin istinaf ve Yargıtay süreçlerinin ne zaman tamamlanacağının net olarak tahmin edilememesi ortak adaya ilişkin denklemleri etkilerken, altılı masa üyeleri arasında bu konunun zaman zaman gündeme gelmesine neden olabilir.

Bu arada, İmamoğlu ile ilgili bir başka süreç daha işliyor. Bu kapsamda İçişleri Bakanlığı müfettişleri İmamoğlu’nun, “terörle irtibatlı ve iltisaklı kişileri belediyede işe aldığı” iddiasıyla hazırladıkları raporu tamamlayıp savcılığa teslim etmesiyle ilgili gelişmeler yeni yılda da gündemde olacak.

İçişleri Bakanlığı’nın yargıdaki bu süreçlerin tamamlanmasını beklemeden İmamoğlu’nu görevden alıp alamayacağı ya da yerine kayyum atayıp atamayacağı ve tüm bunlarla ilgili yasal süreç yine gündemin en önemli başlıklarından birisi olacak.

Anayasa değişikliği teklifi ve referandum ihtimali

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü ile ilgili yasa teklifini gündeme getirmesinin ardından Cumhur İttifakı’nın Meclis’e sunduğu anayasa değişikliği teklifi yılın ilk iki ayında gündemdeki önemli konulardan birisi olacak.

Teklifle ilgili yılın ilk haftalarında AKP’nin muhalefet partilerini ziyaret etmesi beklenirken, Ocak ayı sonlarında da komisyon görüşmelerinin başlaması öngörülüyor. Başörtüsü konusunun yanı sıra “ailenin korunması” başlığı altında eşcinsel evliliklerin engellenmesi ile ilgili düzenlemenin de yer aldığı anayasa değişikliğine ilişkin Genel Kurul’daki oylama ise görüşmelerin takvimine bağlı olarak Şubat ayında yapılabilir.

Bu konu hem altılı masayı hem de HDP’yi seçmenine karşı sıkıntıya sokan bir mevzu olarak yılın ilk haftalarından itibaren tartışılmaya devam edilecek. İYİ Parti ve HDP’nin, hatta belki CHP’nin başörtüsü ile ilgili maddeye “evet” demesinin de söz konusu olabileceği bir denklem ortaya çıkabilir.

Konuyla ilgili altılı masada bu konuda bir eşgüdüm sağlanması çabaları da yılın ilk zamanları siyasi partileri meşgul edecek. Bu nedenle komisyon görüşmelerinin hararetli geçmesi ve düzenlemelerde bazı değişiklikler yapılması da gündem gelebilir.

Anayasa değişikliği teklifinin TBMM’de kaç milletvekili tarafından destekleneceği ise çok önemli olacak. Oy kullanamayan TBMM Başkanı Mustafa Şentop haricinde Cumhur İttifakı’nın Meclis’te toplam 334 sandalyesi bulunuyor. Referanduma gidilebilmesi için 360 milletvekili gerekiyor ve bu sayıya ulaşmak için muhalefetten herhangi bir partinin teklife “evet” demesi ya da AKP’nin teklife “evet” diyecek en az 26 milletvekili bulması gerekiyor. AKP ile MHP’nin 400 milletvekilini bulabilmesi durumunda ise referanduma gerek kalmadan anayasa değişikliği geçebiliyor.

Siyaset kulislerinde anketlerdeki durumuna bakarak AKP’nin başörtüsü ve eşcinsel evliliklerin yasaklanmasını içeren bu anayasa paketi için referanduma gitmek isteyebileceği ve Macaristan’da Viktor Orban’ın yaptığı şekilde seçimde üçüncü bir sandık koyarak istediği sonucu almaya çalışabileceği de konuşuluyor.

HDP ile ilgili kapatma davası

Yeni yılın ilk ayından itibaren seçime kadarki dönemde en çok konuşulan konulardan birisi de HDP ile ilgili açılan kapatma davası olacak.

Sürece ilişkin ilk önemli tarih 10 Ocak. Anayasa Mahkemesi (AYM), 10 Ocak 2023’teki toplantının gündemine HDP’nin kapatılması istemiyle açılan davayı aldı ve o gün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin AYM’ye gelerek sözlü açıklama yapacak. Şahin’in açıklamasının ardından belirlenecek günde ise HDP sözlü savunmasını verecek.

Başsavcı Şahin’in sözlü açıklaması ve HDP’nin sözlü savunmasının ardından davaya ilişkin bilgi ve belgeleri toplayacak olan AYM raportörü esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Raporun, Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtılması sonrası mahkeme başkanı toplantı için bir gün belirleyecek, üyeler belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak.

HDP ile ilgili alınacak karar, seçimde anahtar rolde olması açısından büyük önem taşıyor. Siyaset kulislerde her ne kadar doğrudan bir ilişkisi olmasa da Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasının ardından HDP’nin kapatılmasına yönelik ihtimalin daha yükseldiği konuşuluyor.

Parti yetkilileri ise kapatma davası açıldıktan sonra çeşitli kereler yaptıkları açıklamalarda her ihtimale karşı hazırlıklı olduklarını belirterek, seçmenlerine olan güvenlerini yineliyor.

Bu kapsamda HDP’nin kapatılması durumunda ne yapacağı ve seçmenlerine seçimde hangi adayı işaret edeceği de çokça konuşulacak konulardan birisi olacak.

Seçim ne zaman yapılacak?

Yeni yılın ilk aylarından itibaren normalde 2023 Haziran ayında yapılması gereken ancak Cumhur İttifakı üyelerinin de dahil olduğu pek çok siyasetçinin erkene çekilmesine kesin gözle baktığı seçimin tam olarak ne zaman yapılacağı yine en çok konuşulan konulardan birisi olacak.

Haziran ayının Hac mevsimi olması ve aynı zamanda üniversite sınavları ile çakışmasının yanı sıra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili iddialar nedeniyle seçimin Mayıs ayında yapılması yüksek olasılıklardan birisi olarak görülüyor.

Erdoğan’ın adaylığı

Bu kapsamda bazı çevrelerde dillendirilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘ın aday olmasının resmen mümkün olmadığı yönündeki görüşler de yine tartışmaya açılabilir.

Bazı anayasa hukukçuları ve muhalefet üyeleri Erdoğan’ın üçüncü kez cumhurbaşkanlığına aday olamayacağını savunurken, iktidar Erdoğan’ın 2014’te eski sistemle, 2018’de ise yeni sistemle cumhurbaşkanı seçildiğini ve dolayısıyla 2023 seçiminin Erdoğan’ın ikinci adaylığı olduğunu belirterek ortada bir hukuki aykırılık olmadığını söylüyor.

Seçim: Türkiye için kader anı

Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi daha erken bir tarihe alınmaması durumunda 18 Haziran 2023 Pazar günü gerçekleştirilecek.

Oy verme gününden 60 gün önce yani 19 Nisan 2023’te Yüksek Seçim Kurulu seçim takvimini açıklayacak ve seçim süreci resmen başlayacak.

Cumhurbaşkanı seçiminde adayların seçilebilmek için en az yüzde 50 + 1 oyu alması gerekecek. İlk turda eğer hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamazsa, ilk turda en çok oy alan iki aday arasında 15 gün sonra ikinci tur yapılacak ve burada geçerli oyların çoğunluğunu alan aday cumhurbaşkanı seçilecek.

Bu arada Cumhur İttifakı’nın seçim yasasında yaptığı ve 7 Nisan 2023 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiş olacak olan yeni seçim yasası da ilk kez bu seçimde uygulanmış olacak.

Seçim sonrası senaryoları

2023 yılının ilk altı ayı seçim öncesi gelişmelerle geçerken, yılın kalan yarısına ise seçim sonrasındaki yeni durum damgasını vuracak.

Seçim sonrası için farklı senaryolar mevcut. Cumhur İttifakı’nın hem cumhurbaşkanlığı seçimini hem de parlamentoda çoğunluğu kazanması durumunda Erdoğan bazı çevrelerce “tek adam yönetimi” ya da “seçimli otokrasi” olarak adlandırılan yönetimini 5 yıl daha devam ettirecek.

Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanıp, parlamentoda çoğunluğu kaybetmesi durumunda gerek yürütmede gerekse yasama sürecinde eli eskisi gibi rahat olmayacak. Bu durumda Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini daha sık kullanabileceği yorumları yapılırken, buna karşılık muhalefetin de çoğunluğu sağlayabildiği konular için yasa yaparak kararnamelerin önünü kesebileceği belirtiliyor.

Bir başka seçim sonucu senaryosuna göre muhalefetin cumhurbaşkanlığını ve parlamentoda çoğunluğu kazanması durumunda ise Türkiye son 20 yılın ardından yeni bir sayfa açacak. Çünkü bu durumda gerek yeniden inşa ya da restorasyon süreci gerekse altılı masanın vaatleri arasında bulunan güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş ile ilgili adımların atılması bekleniyor. Bu senaryo gerçekleşirse 2023 yılının ilk yarısının hareketli günlerinin benzerinin hatta belki daha hızlısının ikinci altı ayda yaşanması muhtemel.

Paylaşın

Türkiye Seçimlere Giderken, Demografik Yapı Kimden Yana?

Türkiye hızla seçimlere giderken partiler kemikleşmiş tabanlarının yanı sıra halen yüksek bir oranda olarak gösterilen kararsız seçmenlerin de oylarını almak için çabalıyor. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) verilerine göre 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde kayıtlı seçmen sayısı toplam 56 milyon 322 bin 632 idi.

2023 seçiminde ise tahminlere göre 5-6 milyon kadar yeni seçmen oy kullanabilecek. Yani Türkiye için bu çok önemli seçimde her 10 seçmenden yaklaşık birinin yeni seçmen olacağı düşünülüyor.

Gençlerin seçimdeki önemini gösteren bu rakam nasıl hesaplanıyor? Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre her yıl 1 milyon 250 bin – 1 milyon 300 bin kadar genç 17 yaşından 18’ine giriyor ve seçmen oluyor. O esnada her yıl yaklaşık 400 bin kadar seçmen de hayatını kaybediyor. Bu kaba hesapla her yıl ortalama 900 bin yeni seçmen sisteme giriyor. Bu hesaptan hareket edilerek 2018 yılından bu yana Haziran ayına kadar yaklaşık 5-6 milyon yeni seçmenin olduğu öngörülüyor.

Peki demografik bu değişimler, yani genç seçmenin payının bu kadar yüksek olması siyasi partileri nasıl etkiliyor? Bu sorunun yanıtı ise uzmanlara göre gençlerin siyaset kurumundan ve siyasetçilerden ne istediği, kendileri için nasıl bir gelecek hayal ettiği soruları ile yakından alakalı.

AREA Araştırma’nın Kasım ayı içindeki anketine göre kararsız seçmenin oranı yüzde 17,3 civarında. “Bugün milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna “Kararsızım” ya da “Hiçbiri” yanıtını veren yüzde 17,3’lük seçmenin demografik analizi yapıldığında ise yüzde 10,2’lik gibi büyük bir bölümünün 18-34 yaş aralığı olduğu görülüyor.

AREA Araştırma Başkanı Murat Karan, kararsız seçmen kitlesine eğitim açısından bakıldığında ortaöğretim ve üst eğitim düzeyinde kararsızlık oranının daha yüksek olduğunu belirterek ancak buna rağmen kendisinin bu seçimde yüzde 90 gibi bir katılım beklediğini, çünkü rekabetin çok yüksek olduğunu ifade ediyor.

Peki kararsız genç seçmen için sandık şu an için neden çekici değil?

Karan’a göre bunun farklı gerekçeleri var. Eleştirel bakış açısının genç yaşlarda daha yüksek olduğunu ve hangi ideoloji ya da kimliğe ait olursa olsun o ideolojik kimliği temsil ettiğini iddia eden siyasi partiyi ya da genel başkanını eleştirdiği için kararsız kaldıklarını belirten Karan, şu anda her iki ittifakın da kendi genç seçmenlerini motive etme ve sandığa götürme konusunda zorluk yaşadığını aktarıyor.

Kritik seçmen: 18-34 yaş arası

Seçimlere yönelik farklı ittifaklar ya da partilere yönelik analizler yapılırken, aynı zamanda yaş aralıklarına göre oy tercihleri de merak ediliyor.

Karan’a göre seçimdeki kritik seçmen kümelerinden biri “çok politik olmayan ve şu an için kararsız, kentli, genç ve eğitimli seçmenler”, yani seçmenin yüzde 40’ı civarındaki 18-34 yaş aralığındaki kesim olacak.

Bu kesimle ilişki kurabilen ve onları sandığa götüren partinin ipi göğüsleyebileceğini söyleyen Karan, “Bu seçimde gençlere ulaşan siyasi parti başarılı olacak” diyor.

Gençler siyaset kurumundan ne bekliyor?

Peki bu seçimde ilk kez oy kullanacak olan ve hayatları boyunca başka bir partinin iktidarını görmeyen, belki de halen oy verip vermeyeceği ya da kime oy vereceği konusunda kararsız kalan gençler siyaset kurumundan ne bekliyor?

Sosyoloji Mezunları Derneği’nin (SOMDER) Eylül-Ekim aylarında yaptığı araştırmaya göre “Mevcut siyasi partiler Türkiye’nin sorunlarını çözebilir mi?” diye sorulduğunda katılımcıların yüzde 81,6’sı “Hayır”, yüzde 17,8’i ise “Evet” cevabını veriyor.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e değerlendirmesinde 18-35 yaş aralığında büyük oranda “genç yoksulluk” gözlemlediklerini belirten SOMDER Başkanı Özgür Aktükün, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Araştırmayı yaparken metot olarak önce gençlere sorunlarını anlattırdık. Sonra da bu sorunların kaynağı nedir diye sorduğumuzda çok net bir şekilde tüm sektörlerde ve tüm yaş gruplarında ‘siyaset’ yanıtını aldık. Kimse sorumlu ailem ya da şu kesim demedi.”

Gençlerde siyasi kurumlara ve siyasetçilere yönelik yüksek oranda bir güvensizlik bulunduğunu da belirten Aktükün, araştırmanın kendileri için çarpıcı bir başka sonucunu da aktarıyor:

“Sorumluların, yani ülkenin içine geldiği durumun ve yaşam şartlarının zorlaştırılmasının sorumlularından hesap sorulması beklentisi çok yüksek çıktı. Biz böyle bir algının gençler arasında bu kadar güçlü olabileceğine dair bir öngörüde bulunamamıştık. Bu beklentinin bu kadar yüksek olması ve bunu çok net bir şekilde ifade ediyor olmaları bizi şaşırtan bulgulardan bir tanesiydi.”

Siyasetçilerin günümüzde sorun olarak ortaya koyduğu şeylerin gençler açısından bir karşılığının genelde bulunmadığına da işaret eden Aktükün, “Mesela bir türban meselesi ya da bir aidiyet meselesi. Bu tür konularda son derece netler. Bu tür konuların bu yüzyılda bir ülkenin gündeminde ana sorun gibi konuşulmasına dair aşırı tepkileri var” diyor.

Aktükün, “Çünkü onlar gerçek sorunlara sahipler” diyerek bu gerçek sorunlarla ilgili hamaset yapılmasından hoşlanmadıklarını ve somut çözümler istediklerini belirtiyor.

Karan’a göre ise gençlerin siyasetten aradığı şey Avrupa’da ya da Amerika’daki yaşıtlarının hayatının kendisine de sağlanması. Karan bunun illa ekonomik açıdan ele alınmaması gerektiğine dikkat çekiyor:

“Gençler kendi yaşıtlarının hayatlarına sosyal medyadan bu teknoloji çağında rahat ulaşabiliyor ve oradaki gencin standartlarını istiyor. Bu standartlar içerisinde sadece ekonomik şartların daha iyi olması değil, aynı zamanda adalet, özgür yaşam, yaşam kalitesinin yüksekliği de var.”

Partilerin belki de en ıskaladıkları noktanın gençlere sadece gelecekleriyle eğitimleriyle ya de ekonomiyle ilgili vaatlerde bulunmasını gösteren Karan, “Halbuki o gençler sadece para istemiyor. Mesela en basiti yazın hükümetin yaptığı konser iptalleri gençlerin algıda seçiciliğine sebep oluyor. Yani orta ve üst yaş grubu konser iptallerinde bu kadar algıda seçici olmuyor ama gençler bunu algılıyor ve buna göre de tavır geliştiriyor” diyor.

Gençler apolitik mi?

Gençler zaman zaman apolitik olmakla ya da ülke sorunlarına kayıtsız kalmakla eleştirilebiliyorlar. Ancak araştırmalar gençlerin aslında apolitik olmadığını da gösteriyor.

Aktükün, araştırma sırasında siyaset kurumundan umutsuz olduğunu söyleyen gençlere siyaseti takip edip etmediklerine ilişkin sorular da sorarak ne kadar ilgili olduklarını ölçtüklerini belirterek bunun sonucunu şöyle aktarıyor:

“Kimin ne söylediğini görüyorlar, örnekler veriyorlar. Yani aslında siyaseti takip ediyorlar. Bu gençlerin durumu aslında sanki apolitik bir tavır gibi görünse de tam tersi son derece net bir politik tavırdır. Diyor ki ‘seni görüyorum, dinliyorum, anlıyorum ama kabul etmiyorum. Bu söylediklerin benim sorunuma çare olacak reçeteler içermiyor. Bu reçeteleri içermediği için de seninle arama mesafe koyuyorum.'”

Murat Karan da kararsız ya da tepkili olan gençlerin aslında “apolitik” olmadığını söyleyerek “Bu gençler teknolojiyi daha iyi kullandıkları için, sadece yurt içi değil yurt dışı haber kaynaklarını da takip ediyor. Aslında siyasi partiler onların hızına yetişememiş durumda” diyor.

Paylaşın