Türkiye Nüfusunun Yüzde 67,9’u Kentlerde Yaşıyor

Türkiye’nin toplam yüzölçümünün sadece yüzde 1,6’sını oluşturan yoğun kent olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde 57 milyon 934 bin 583 kişi yaşamakta. Diğer bir ifadeyle Türkiye nüfusunun yüzde 67,9’u söz konusu yerleşim yerlerinde ikamet etmekte.

Haber Merkezi / Kır olarak sınıflandırılan ve Türkiye yüzölçümünün yüzde 93,5’ini oluşturan yerleşim yerlerinde toplam nüfusun yüzde 17,3’ü ikamet ederken, orta yoğun kent olarak sınıflandırılan ve ülke yüzölçümünün yüzde 4,9’unu oluşturan yerleşim yerlerinde nüfusun yüzde 14,8’inin ikamet ettiği görülmekte.

Diğer yandan cinsiyete göre dağılıma bakıldığında, yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet eden nüfusun yüzde 49,7’sini erkeklerin, yüzde 50,3’ünü ise kadınların oluşturduğu görülmekte.

Orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin yüzde 50,3’ünü erkekler, yüzde 49,7’sini kadınlar; kır olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin ise yüzde 51,4’ünü erkekler ve yüzde 48,6’sını kadınlar oluşturmakta.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Kent-Kır Nüfus İstatistikleri 2022 verilerini yayınladı.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, Türkiye’nin toplam yüzölçümünün sadece yüzde 1,6’sını oluşturan yoğun kent olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde 57 milyon 934 bin 583 kişi yaşamakta. Diğer bir ifadeyle Türkiye nüfusunun yüzde 67,9’u söz konusu yerleşim yerlerinde ikamet etmekte.

Kır olarak sınıflandırılan ve Türkiye yüzölçümünün yüzde 93,5’ini oluşturan yerleşim yerlerinde toplam nüfusun yüzde 17,3’ü ikamet ederken, orta yoğun kent olarak sınıflandırılan ve ülke yüzölçümünün yüzde 4,9’unu oluşturan yerleşim yerlerinde nüfusun yüzde 14,8’inin ikamet ettiği görülmekte.

Diğer yandan cinsiyete göre dağılıma bakıldığında, yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet eden nüfusun yüzde 49,7’sini erkeklerin, yüzde 50,3’ünü ise kadınların oluşturduğu görülmekte. Orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin yüzde 50,3’ünü erkekler, yüzde 49,7’sini kadınlar; kır olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin ise yüzde 51,4’ünü erkekler ve yüzde 48,6’sını kadınlar oluşturmakta.

Ülkemiz toplam nüfusunun yüzde 9,9’unu oluşturan 65 yaş ve üzeri nüfusun yüzde 30,1’inin kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde ikamet ettiği görülmekte. Yaşlı nüfusun yüzde 14,6’sını orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde yaşayanlar oluştururken; yüzde 55,3’ünü ise yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde yaşayanlar oluşturmakta.

Türkiye nüfusunun yüzde 68,1’ini oluşturan 15-64 yaş grubu çalışma çağındaki nüfus içinde yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde yaşayanların oranı yüzde 69,2 oldu. Bu yaş grubundaki toplam nüfus içinde orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin oranı yüzde 14,7 iken; kır olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin oranı yüzde 16,1 olarak gerçekleşti.

Çocuk nüfus olarak tanımlanan 0-14 yaş grubu nüfusun yüzde 69,7’sinin yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde, yüzde 15,3’ünün orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ve yüzde 15’inin kır olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet ettiği görüldü.

ADNKS, 2022 sonuçlarına göre en yüksek nüfusa sahip il olan İstanbul’da ikamet edenlerin yüzde 96,4’ünün yoğun kent, yüzde 2,7’sinin orta yoğun kent ve yüzde 0,9’unun kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde yaşadığı görüldü.

Türkiye’nin ikinci büyük nüfusuna sahip il olan Ankara’da ikamet edenlerin yüzde 88,3’ünün yoğun kent, yüzde 7,6’sının orta yoğun kent ve yüzde 4,1’inin kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde yaşadığı görüldü. Nüfus büyüklüğü açısından üçüncü sırada yer alan İzmir’de ikamet edenlerin ise yüzde 78,6’sının yoğun kent, yüzde 12,2’sinin orta yoğun kent ve yüzde 9,1’inin kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde yaşadığı görüldü.

Orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde ikamet eden nüfus oranının en yüksek olduğu iller sırasıyla yüzde 58,1 ile Artvin, yüzde 57,9 ile Bayburt ve yüzde 57,3 ile Sinop oldu. Diğer yandan orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde ikamet eden nüfus oranının en az olduğu iller ise sırasıyla yüzde 1,6 ile Kilis, yüzde 2,7 ile İstanbul ve yüzde 6,5 ile Eskişehir oldu.

Kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde ikamet eden nüfusun oranının en yüksek olduğu il yüzde 68,4 ile Ardahan oldu. Ardahan ilini yüzde 60,3 ile Tunceli ve yüzde 54,2 ile Bartın izledi. Kır olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin oranının en az olduğu iller ise sırasıyla yüzde 0,9 ile İstanbul, yüzde 4,1 ile Ankara ve yüzde 4,7 ile Kocaeli oldu.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Sürekli Yoksulluk Oranı Yüzde 14

2022 yılı anket sonuçlarına göre sürekli yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 0,2 puan artarak yüzde 14,0 oldu. Sürekli yoksulluk oranı, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ına göre son yılda ve aynı zamanda önceki üç yıldan en az ikisinde de yoksul olan fertleri kapsamaktadır.

Haber Merkezi / Yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler; yüzde 15 ile Adana, Mersin, yüzde 14.6 ile Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan ve yüzde 14.3 ile İzmir olarak açıklandı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistiklerini açıkladı.

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, yoksulluk oranı 2022 yılında aynı düzeyde kalarak yüzde 14,4 oldu. Medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre hesaplanan yoksulluk oranı ise son yılda 0,3 puan artarak yüzde 21,6 olarak gerçekleşti.

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 40’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 0,9 puanlık azalış ile yüzde 7,6 olarak gerçekleşti. Medyan gelirin yüzde 70’i dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre hesaplanan yoksulluk oranı ise bir önceki yıla göre 0,6 puanlık artış ile yüzde 29,3 oldu.

Yoksulluk oranı en düşük haneler tek kişilik haneler

Hanehalkı tipine göre eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si dikkate alınarak hesaplanan yoksulluk oranlarına bakıldığında; tek kişilik hanehalklarında yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 1,0 puan artarak yüzde 7,5, çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarında ise 2,6 puan artarak yüzde 11,7 olmuştur. En az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden oluşan hanehalklarının yoksulluk oranı 1,1 puan artarak yüzde 19,6, tek çekirdek aileden oluşan hanehalklarının yoksulluk oranı ise 0,3 puan azalarak yüzde 13,9 oldu.

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si dikkate alınarak hesaplanan yoksulluk oranına göre; okur-yazar olmayan fertlerin yüzde 27,7’si, bir okul bitirmeyenlerin yüzde 24,4’ü, lise altı eğitimlilerin yüzde 13,8’i, lise ve dengi okul mezunlarının ise yüzde 7,8’i yoksul olarak hesaplandı. Yükseköğretim mezunları ise yüzde 2,6 ile en düşük yoksulluk oranına sahip grup oldu.

Maddi ve sosyal yoksunluk oranı yüzde 16,6

Geçen yıllarda yayımlanan maddi yoksunluk tanımı Eurostat tarafından revize edilerek tanımın içine sosyal yoksunluk kriterleri de dahil edilmiştir.

Maddi ve sosyal yoksunluk oranı hesabında hane düzeyinde sorgulanan değişkenler; otomobil sahipliği, ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme, evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme, kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme, evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme ve yeni eklenen mobilyaları eskidiğinde değiştirebilme durumudur. Geçen yıllarda maddi yoksunluk tanımına dahil olan çamaşır makinesi, renkli televizyon ve telefon sahipliği yeni tanımdan çıkarılmıştır.

Bu oran için fert düzeyinde yeni eklenen değişkenler ise; eskimiş giysileri yerine yenisini alabilme, düzgün iki çift ayakkabıya sahip olabilme, ayda en az bir kez tanıdıkları ile toplanabilme, ücretli boş zaman faaliyetlerine katılabilme, kendini iyi hissetmek için bir miktar para harcayabilme ve kişisel amaçlı kullanım için internet sahipliği olarak belirlenmiştir.

Yukarıda belirtilen on üç maddenin en az yedisini karşılayamayanların oranı olarak tanımlanan maddi ve sosyal yoksunluk oranı; 2021 yılında yüzde 18,1 iken 2022 yılı anket sonuçlarında 1,5 puan azalarak yüzde 16,6 olarak tahmin edildi.

Sürekli yoksulluk oranı yüzde 14

Dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan sürekli yoksulluk oranı, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ına göre son yılda ve aynı zamanda önceki üç yıldan en az ikisinde de yoksul olan fertleri kapsamaktadır. Buna göre, 2022 yılı anket sonuçlarına göre sürekli yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 0,2 puan artarak yüzde 14,0 oldu.

İBBS 2. Düzey bölgelerinin her biri için eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’sine göre hesaplanan yoksulluk sınırına göre, gelire dayalı göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler; yüzde 15,0 ile TR62 (Adana, Mersin), yüzde 14,6 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) ve yüzde 14,3 ile TR31 (İzmir) oldu.

Göreli yoksulluk oranı en düşük olan İBBS 2. Düzey bölgeleri ise yüzde 3,7 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis), %6,3 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli) ve yüzde 7,5 ile TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt) oldu.

Göreli yoksulluk, maddi ve sosyal yoksunluk ve düşük iş yoğunluğu göstergelerinin en az birinden yoksun olma durumu olarak açıklanan yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanların oranı ilk kez bu yıl hesaplandı.

2022 yılı sonuçlarına göre fertlerin yüzde 32,6’sı yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında kaldı. Bu oran yaş gruplarına göre incelendiğinde; 0-17 yaş grubunda yüzde 42,7, 18-64 yaş grubunda yüzde 30,2, 65+ yaş grubunda ise yüzde 20,5 olarak tahmin edildi.

Kendilerine ait bir konutta yaşayanların oranı yüzde 56,7

Oturulan konuta sahip olanların oranı geçen yıla göre 0,8 puan azalarak 2022 yılında yüzde 56,7 olarak hesaplanırken, kirada oturanların oranı yüzde 27,2, lojmanda oturanların oranı yüzde 1,1, kendi konutunda oturmayıp kira ödemeyenlerin oranı ise yüzde 15,1 oldu.

Kurumsal olmayan nüfusun yüzde 33,6’sı konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu ile sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçeveleri vb. problemleri yaşarken, yüzde 21,7’si trafik veya endüstrinin neden olduğu hava kirliliği, çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlarla karşılaştı.

Geçen yıla göre konut alımı ve konut masrafları dışında borç veya taksit ödemesi olanların oranı 4,3 puan azalarak yüzde 59,4 oldu. Nüfusun yüzde 6,2’sine bu ödemeler yük getirmezken yüzde 17,7’sine çok yük getirdi. Hanelerin yüzde 59,6’sı evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını, yüzde 41,5’i iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını, yüzde 31,1’i beklenmedik harcamaları, yüzde 20,4’ü evin ısınma ihtiyacını, yüzde 65,4’ü eskimiş mobilyaların yenilenmesini ekonomik olarak karşılayamadığını beyan etti.

Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistiklerinin hesaplandığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2022 yılı sonuçlarına ilişkin gelir bilgileri, bir önceki takvim yılı olan 2021 yılını referans almaktadır. Gelir ve yoksulluk hesaplamalarında; hanehalkı gelirleri, hanehalkı büyüklüğü ve kompozisyonu dikkate alınarak eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine dönüştürülmektedir.

Toplumun genel düzeyine göre belirli bir sınırın altında gelire sahip olan bireyler göreli anlamda yoksul sayılmaktadır.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Gelir Dağılımındaki Bozulma Arttı

TÜİK tarafından yapılan en son araştırma sonuçlarına göre Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,014 puan artış ile 0,415 olarak tahmin edildi. Tüm sosyal transferler hariç tutulduğunda Gini katsayısı 0,487, emekli ve dul yetim maaşı dahil diğer tüm sosyal transfer gelirleri hariç tutulduğunda ise 0,423 olarak tahmin edildi.

Haber Merkezi / Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade etmektedir.

Gini katsayısı hesabında hanenin ve fertlerin elde ettiği yıllık gelirlerin toplamından, gelir referans döneminde ödenen vergiler ve diğer hane veya kişilere yapılan düzenli transferler düşüldükten sonra bulunan hanehalkı kullanılabilir geliri kullanılmaktadır.

Daha önceki yıllarda eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri üzerinden hesaplanan Gini katsayısı; yapılan sosyal transferlerin gelir dağılımı üzerindeki etkisini görmek amacıyla tüm sosyal yardımlar hariç ve emekli ve dul-yetim maaşı dahil diğer tüm sosyal transferler hariç tutularak iki farklı yöntemle de ayrıca hesaplandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Gelir Dağılımı İstatistikleri 2022 verilerini açıkladı.

Buna göre, en yüksek eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 1,3 puan artarak yüzde 48’e çıkarken, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,1 puan azalarak yüzde 6’ya geriledi.

Gelir dağılımındaki bozulma arttı

Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,014 puan artış ile 0,415 olarak tahmin edildi. Tüm sosyal transferler hariç tutulduğunda Gini katsayısı 0,487, emekli ve dul yetim maaşı dahil diğer tüm sosyal transfer gelirleri hariç tutulduğunda ise 0,423 olarak tahmin edildi.

Toplumun en yüksek gelir elde eden yüzde 20’sinin elde ettiği payın en düşük gelir elde eden yüzde 20’sinin elde ettiği paya oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı 7,6’dan 7,9’a, gelirden en fazla pay alan yüzde 10’unun elde ettiği gelirin en az pay alan yüzde 10’unun elde ettiği gelire oranı şeklinde hesaplanan P90/P10 oranı ise 13,7’den 14,2’ye yükseldi.

Türkiye’de yıllık ortalama hanehalkı kullanılabilir geliri yüzde 28,3 artarak 2022 yılı anket sonuçlarına göre 98 bin 416 TL oldu. Türkiye’de yıllık ortalama eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri bir önceki yıla göre yüzde 30,1 artarak 37 bin 400 TL’den 48 bin 642 TL’ye yükseldi.

En yüksek gelir tek kişilik hanelerde

Yıllık ortalama eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirlerinde en yüksek gelir, geçen yıla göre 13 bin 257 TL artarak 62 bin 554 TL ile tek kişilik hanehalklarının oldu.

Çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarının yıllık ortalama eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri 60 bin 696 TL iken tek çekirdek aileden oluşan hanehalklarında bu değer 49 bin 902 oldu.

En düşük yıllık ortalama eşdeğer kullanılabilir hanehalkı fert gelirine sahip hanehalkı tipi ise 36 bin 210 TL ile en az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden oluşan hanehalkları oldu.

Toplam gelir içerisinde en yüksek payı, yüzde 46,2 ile bir önceki yıla göre 0,9 puan azalan maaş ve ücret geliri aldı.

İkinci sırayı yüzde 21,0 ile önceki yıla göre 3,5 puan artan müteşebbis geliri alırken üçüncü sırayı yüzde 20,2 ile önceki yıla göre 3,7 puanlık azalış gösteren sosyal transfer geliri oluşturdu.

Tarım gelirinin müteşebbis geliri içindeki payı yüzde 19,8 olurken, emekli ve dul-yetim aylıklarının sosyal transferler içindeki payı ise yüzde 89,8 olarak gerçekleşti.

Yıllık ortalama esas iş gelirleri sırasıyla yükseköğretim mezunlarında 87 bin 451 TL, lise ve dengi okul mezunlarında 62 bin 835 TL, lise altı eğitimlilerde 46 bin 916 TL, bir okul bitirmeyenlerde 34 bin 755 TL ve okur-yazar olmayan fertlerde 25 bin 406 TL olarak hesaplandı.

Geçen yıla göre yıllık ortalama esas iş gelirinde en yüksek artış yüzde 34,1 ile bir okul bitirmeyen, en düşük artış ise %28,1 ile okur-yazar olmayan fertlerde oldu.

Esas iş gelirleri sektörel ayrımda incelendiğinde; en yüksek yıllık ortalama gelirin 66 bin 072 TL ile hizmet sektöründe, en düşük yıllık ortalama gelirin ise 46 bin 106 TL ile tarım sektöründe olduğu görüldü.

Bir önceki yıla göre; yıllık ortalama esas iş gelirinde en yüksek artış yüzde 41,3 ile tarım sektöründe gözlenirken, bunu yüzde 35,5 ile inşaat sektörü izledi. Diğer taraftan sanayi sektöründe yüzde 32,1, hizmet sektöründe ise yüzde 29,1 artış gözlendi.

Yıllık ortalama esas iş gelirleri sırasıyla işverenlerde 220 bin 482 TL, kendi hesabına çalışanlarda 58 bin 697 TL, ücretli maaşlılarda 56 bin 899 TL ve yevmiyelilerde 25 bin 632 TL olarak hesaplandı.

Geçen yıla göre en yüksek artış yüzde 61,8 ile işverenlerde, en düşük artış ise yüzde 21,5 ile ücretli maaşlılarda oldu.

Gelir eşitsizliğinin en fazla olduğu şehirler

Son yapılan araştırma sonuçlarına göre P80/P20 oranı Türkiye’de 7,9 iken, bu değerin en düşük olduğu İBBS 2. Düzey bölgeleri 4,5 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli) ve TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın) olurken bu bölgeleri 4,9 ile TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) bölgesi izledi.

P80/P20 oranının en yüksek olduğu İBBS 2. Düzey bölgeleri ise 8,1 ile TR10 (İstanbul), 7,9 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) ve 7,4 ile TR52 (Konya, Karaman) oldu.

Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasının panel bir çalışma olması nedeni ile ilk defa bu yıl yıllar itibarıyla geçiş istatistikleri üretildi.

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine göre sıralı yüzde 10’luk gelir grupları itibarıyla fertlerin bir önceki yıla göre yüzdelik geçişleri incelendiğinde; bir önceki yılda birinci %10’luk grupta olan fertlerin 2022 yılında yüzde 55,4’ünün, son yüzde 10’luk grupta olan fertlerin ise yüzde 70,5’inin gelir grubu değişmedi.

Ayrıca 2021 yılında birinci yüzde 10’luk grupta olan fertlerin yüzde 23,7’sinin 2022 yılında gelir grubu birden fazla yükseldi. Son yüzde 10’luk grupta olan fertlerin ise yüzde 8,3’ünün gelir grubu birden fazla düştü.

Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması panel veriden elde edilen sonuçlara göre 2021 yılında işsiz olan fertlerin yüzde 45,4’ü 2022 yılında çalışmaya başladı.

Faaliyet durumu 2021 yılında çalışan olarak belirlenen fertlerin 2022 yılında yüzde 90,5’i çalışma hayatına devam etti. Bir önceki yıl işgücüne dahil olmayan fertlerin ise yüzde 11,4’ü işgücüne katıldı.

Paylaşın

İran, 2022 Yılında 582 Kişiyi İdam Etti

Ölüm Cezasına Karşı Hep Beraber (ECPM) isimli örgüt tarafından hazırlanan rapora göre, İran geçen yıl en az 582 kişiyi idam etti. Bu 2015’ten bu yana görülen en yüksek sayı; 2021’de gerçekleşen 333 idamın da oldukça üzerinde. Rapora göre 2022’de idam edilenler arasında 16 kadın, 3 de çocuk var.

İran İnsan Hakları Örgütü Direktörü Mahmud Amiri Moghaddam, uluslararası tepkilerin protestolarla ilgili idamları frenlediğini ancak rejimin toplumun geneline korku yaymak amacıyla diğer davalarda idam cezalarına yoğun bir şekilde devam ettiğini belirtti.

İnsan hakları örgütleri, kadın haklarına yönelik protestolara sahne olan İran’da 2022 yılında bir önceki yıla göre idamların sayısında yüzde 75 artış olduğunu bildirerek “infaz makinesi” olarak tanımladıkları Tahran yönetimini kınadı.

Norveç merkezli İran İnsan Hakları Örgütü ve (IHR) ve Paris merkezli Ölüm Cezasına Karşı Hep Beraber (ECPM) isimli örgüt tarafından hazırlanan rapora göre, İran geçen yıl en az 582 kişiyi idam etti. Bu 2015’ten bu yana görülen en yüksek sayı; 2021’de gerçekleşen 333 idamın da oldukça üzerinde. Rapora göre 2022’de idam edilenlerler arasında 16 kadın, 3 de çocuk var.

Tahran rejimi, geçen Eylül ayında kadınlara yönelik katı kıyafet kurallarını ihlal ettiği iddiasıyla tutuklanan 22 yaşındaki Jin Mahsa Amini’nin gözaltındaki ölümünün ardından ülke çapına yayılan protesto dalgasıyla karşı karşıya kalmıştı.

Protestolarla ilgili açılan davalarda 4 kişi idam edilirken, İran yönetimi uluslararası tepkilerin hedefi olmuştu.

İran İnsan Hakları Örgütü Direktörü Mahmud Amiri Moghaddam, uluslararası tepkilerin protestolarla ilgili idamları frenlediğini ancak rejimin toplumun geneline korku yaymak amacıyla diğer davalarda idam cezalarına yoğun bir şekilde devam ettiğini belirtti.

Moghaddam, “Protestoculara verilen idam cezalarına gösterilen uluslararası tepkiler İslam Cumhuriyeti’nin infazlara devam etmesini zorlaştırdı. Bunu dengelemek ve halk arasında korku yaymak için yetkililer siyasi olmayan suçlamalarla infazları yoğunlaştırdı. Bunlar İslam Cumhuriyeti’nin infaz makinesinin ‘ucuz’ kurbanlarıdır” diye konuştu.

Raporda, dört kişinin protestolarla ilgili suçlamalarla idam edilmesinin dışında, idam cezasına çaptırılmış ya da idam cezası gerektiren suçlamalarla karşı karşıya olan toplam 100 göstericinin daha olduğu kaydedildi.

Uyuşturucuyla bağlantılı idamlarda artış

Raporda, protestoların patlak vermesinin ardından uyuşturucuyla bağlantılı infazların sayısındaki keskin artıştan duyulan endişe de dile getirildi.

İran’da narkotikle mücadele yasasında 2017’de yapılan değişikliklerin etkisiyle uyuşturucuyla bağlantılı idamların sayısında düşüş yaşanıyordu. Bu durum 2021’e kadar ülkedeki toplam idam sayısındaki düşüşe de önemli ölçüde etki etti.

Protestoların başlamasından sonra infaz edilen idam cezalarının yarısında fazlası uyuşturucu suçuyla bağlantılı. Uyuşturucu suçu, 2022’deki toplam idamların ise yüzde 44’ünü oluşturdu.

Raporda uyuşturucuyla bağlantılı idamların 2021’dekinden iki kat, 2020’dekinden ise on kat daha fazla olduğu belirtildi.

Hak örgütleri, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin (UNODC) bu keskin artışa tepki vermemesinden yakındı.

Azınlıklara karşı baskı aracı

Raporda, İran nüfusunun sadece yüzde 2 ila 6’sını temsil ettiği belirtilen ve çoğunluğu Sünni Müslüman olan Beluç azınlıkların ülke genelindeki tüm idamların yüzde 30’unu oluşturduğu ifade edildi.

Uyuşturucu suçundan idam edilen Kürtlerin ve Arapların sayısında da benzer orantısızlık olduğu vurgulanan raporda, “Ölüm cezası, İran’daki etnik azınlıkların maruz kaldığı sistematik ayrımcılığın ve kapsamlı baskının bir parçasıdır” denildi.

2022’de en fazla idam 288 ile cinayet suçu nedeniyle infaz edildi. Bunun son 15 yılın en yüksek oranı olduğu belirtildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Avrupa’da Havası En Kirli 15 Şehrinden Beşi Türkiye’de

Avrupa’da havası en kirli 15 şehir arasında Türkiye’den beş kent yer aldı. Listede Iğdır birinci sırada Gaziantep 7. Düzce 11. Mersin 13. Konya ise 15’inci sırada yer aldı. Avrupa’da havası en kirli ülkeler sıralamasında bir basamak gerileyen Türkiye 6. oldu.

Avrupa listesinde en kirli ülke 33.6 mikrogram ile Bosna-Hersek olurken, Kuzey Makedonya ikinci, Sırbistan ise üçüncü sırada yer aldı.

Dünya çapında 131 ülke ve 7 bin 323 kentin hava kalitesinin ölçüldüğü 2022 Dünya Hava Kirliliği Raporu yayınlandı.

Raporda, Avrupa’nın havası en kirli 15 şehri arasında Türkiye’den beş kent bulunması dikkat çekti. Listede Iğdır’ın yanı sıra Gaziantep 7, Düzce 11, Mersin 13, Konya ise 15’inci sırada yer aldı. Avrupa’da havası en kirli ülkeler sıralamasında bir basamak gerileyen Türkiye 2022’de 6’ncı oldu.

Dünya çapında 7 bin 323 kent arasında hava kirliliği en fazla olanı ise Tayland’ın Chiang Mai şehri oldu. IQAir’e göre, şehirde kirlilik PM2.5’in 66 katına ulaşmış durumdaydı.

Dünyanın havası en kirli ülkeleri arasında ilk beşi Çad, Irak, Pakistan, Bahreyn ve Bangladeş oluşturdu. Havası en temiz ülkeler ise Guam, Fransız Polinezyası ve Bermudalar oldu.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tavsiyesini, havadaki PM2.5 olarak bilinen çapı 2,5 mikrometre ve daha küçük ve tehlikeli parçacıklarla ilgili standartlarını 24 saat içinde bir kübik metrede 5 mikrogramdan fazla olmaması şeklinde 2020’de güncellemiş, güncelleme gerekçesi olarak bu parçacıkların düşük yoğunlaşmasının bile sağlık riski oluşturduğunu ifade etmişti.

İsviçre merkezli IQAir kirlilik teknolojisi firması tarafından yapılan çalışmada katılımcı şehirlerin sadece yüzde 4,6’sının tavsiye edilen PM2.5 seviyesine riayet ettiği anlaşıldı.

Türkiye’de durum

Türkiye, Avrupa’daki 131 ülke/bölgedeki PM2.5 okumalarında kirlilik düzeyinin sıralandığı listesinde yıllık ortalama 21.1 mikrogram ile 45’inciliğe geriledi, Avrupa listesinde de 6’ncı sırada yer aldı. 116 ülkenin sıralandığı başkent sırlamasında ise Ankara 14 mikrogram ile 67’nci sıraya çıktı. 2021’de başkentte 17.2 mikrogram ölçülmüş 54. sırada yer almıştı.

Avrupa listesinde en kirli ülke 33.6 mikrogram ile Bosna-Hersek olurken, Kuzey Makedonya ikinci, Sırbistan ise üçüncü sırada yer aldı.

Öte yandan hava kalitesi en yüksek ülke ise 5.5 mikrogram ile Finlandiya oldu, ancak Finlandiya da PM2.5 düzeyini DSÖ’nün belirlediği 5 mikrogram seviyesinin altına indirmeyi başaramadı. Hava kalitesi yüksekliği bakımında ikinci sırada Hollanda, üçüncü sırada ise Yunanistan yer aldı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: İşsizlik Yüzde 10,4’e Düştü

2022 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki kişiler arasında işsiz sayısı bir önceki yıla göre 337 bin kişi azalarak 3 milyon 582 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 1,6 puanlık azalış ile yüzde 10,4 seviyesinde gerçekleşti.

Haber Merkezi / İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 8,9 iken kadınlarda ise yüzde 13,4 olarak tahmin edildi.

İşgücü 2022 yılında bir önceki yıla göre 1 milyon 618 bin kişi artarak 34 milyon 334 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 1,7 puanlık artış ile yüzde 53 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71,4, kadınlarda ise yüzde 35 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İşgücü İstatistikleri 2022 verilerini açıkladı.

Açıklanan verilere göre, 15 ve daha yukarı yaştaki kişiler arasında işsiz sayısı 2022 yılında bir önceki yıla göre 337 bin kişi azalarak 3 milyon 582 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 1,6 puanlık azalış ile yüzde 10,4 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 8,9 iken kadınlarda ise yüzde 13,4 olarak tahmin edildi.

Buna göre işgücü 2022 yılında bir önceki yıla göre 1 milyon 618 bin kişi artarak 34 milyon 334 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 1,7 puanlık artış ile yüzde 53 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71,4, kadınlarda ise yüzde 35 oldu.

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı 2022 yılında bir önceki yıla göre 3,2 puan azalarak yüzde 19,4 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 16,4, kadınlarda ise yüzde 25,2 olarak tahmin edildi.

İstihdam edilenlerin sayısı 2022 yılında bir önceki yıla göre 1 milyon 955 bin kişi artarak 30 milyon 752 bin kişi, istihdam oranı ise 2,3 puanlık artış ile yüzde 47,5 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 65 iken kadınlarda yüzde 30,4 olarak gerçekleşti.

İstihdam edilenlerin yüzde 15,8’i tarım, yüzde 21,7’si sanayi, yüzde 6’sı inşaat, yüzde 56,5’i ise hizmet sektöründe yer aldı

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2022 yılında bir önceki yıla göre 3,1 puan azalarak yüzde 21,3 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 14,6 iken, işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 17,4 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Anne Babasının Ev Ödevlerine Yardım Ettiği Çocukların Oranı Yüzde 54,8

Anne babaların ayda en az bir kez ödevlerine yardım ettiği çocukların oranı yüzde 54,8 olurken, çocukların yaşları ilerledikçe, ebeveynlerin çocukların ev ödevlerine yardım etme oranının azaldığı görüldü.

Haber Merkezi / Ebeveynlerinin ayda en az bir kez ödevlerine yardım ettiği  6-9 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 82,8 iken 15-17 yaş grubundaki çocukların oranı ise yüzde 23,1 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Türkiye Çocuk Araştırması 2022 verilerini açıkladı.

Buna göre, Kendine ait odası olan çocukların oranı yüzde 34,0 iken kendine ait odası olmayan çocuklar arasında, uyumak için kullandığı odayı bir hanehalkı üyesi ile paylaşanların oranı yüzde 29,4, iki veya daha fazla hanehalkı üyesi ile paylaşanların oranı ise yüzde 36,6 oldu.

Kendine ait odası olan çocukların oranı yaş grubuna göre incelendiğinde, yaş ilerledikçe kendine ait odası olan çocukların oranının arttığı görüldü. Bu oran 0-1 yaş grubunda yüzde 23,4 iken 15-17 yaş grubunda yüzde 45,3 oldu.

Kendine ait odası olan çocukların oranı annenin/temel bakım verenin eğitim durumuna ve hanenin gelir durumuna göre incelendiğinde, annenin/temel bakım verenin eğitim düzeyi arttıkça ve hanenin geliri yükseldikçe kendine ait odası olan çocukların oranının arttığı görüldü.

Günde en az bir defa diş fırçalayan 3-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde  66,5

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından günde en az bir defa diş fırçaladığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 66,5 oldu.

Diş fırçalama oranları cinsiyete göre incelendiğinde, kız çocukların erkek çocuklara göre daha fazla diş fırçalama oranına sahip olduğu görüldü. Günde bir defa diş fırçaladığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki kız çocukların oranı yüzde 36,7 iken erkek çocukların oranı yüzde 34,1 oldu. Günde bir defadan fazla diş fırçaladığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki kız çocukların oranı yüzde 36,7 iken erkek çocukların oranı yüzde 26,0 oldu.

Diş fırçalama oranları yaş gruplarına göre incelendiğinde, yaş ilerledikçe diş fırçalayan çocukların oranının arttığı görüldü. Günde bir defadan fazla diş fırçaladığı belirtilen 3-5 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 21,3 iken 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 39,3 oldu.

Yürüyüş/koşu yapan 4-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 14,1

Son bir hafta içinde en az bir gün, günde en az bir saat yapılan sportif faaliyetler incelendiğinde, anneleri/temel bakım verenleri tarafından 4-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 14,1’inin yürüyüş/koşu yaptığı, yüzde 7,6’sının futbol oynadığı, yüzde 4,0’ünün bisiklet sürdüğü, yüzde 1,8’inin voleybol oynadığı, yüzde 1,5’inin basketbol oynadığı, yüzde 5,8’inin ise diğer sportif faaliyetleri yaptığı görüldü.

Çocukların yaptığı sportif faaliyetler cinsiyete göre incelendiğinde, 4-17 yaş grubundaki erkek çocukların en fazla yaptığı sportif faaliyet yüzde 14,3 ile futbol oynamak oldu. Bu faaliyeti yüzde 13,1 ile yürüyüş/koşu yapma, yüzde 5,1 ile bisiklet sürme izledi. Aynı yaş grubundaki kız çocukların en fazla yaptığı sportif faaliyet yüzde 15,2 ile yürüyüş/koşu yapmak oldu. Bu faaliyeti yüzde 3,4 ile voleybol oynama, yüzde 2,9 ile bisiklet sürme izledi.

Konsantre olmada zorluk yaşayan 5-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 1,4

İlgili işlev alanında çok zorlanan veya hiç yapamayan çocuklar incelendiğinde, anneleri/temel bakım verenleri tarafından görmede zorluk yaşadığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 1,0, duymada zorluk yaşadığı belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranının %0,2, yürümede zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının %1,1, kendi özbakımını yapmada zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının ise yüzde 0,9 olduğu görüldü.

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından iletişim kurmada zorluk yaşadığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 0,8, öğrenmede zorluk yaşadığı belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 1,5, hatırlamada zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının yüzde 1,1, konsantre olmada zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının ise yüzde 1,4 olduğu görüldü. Değişikliği kabul etmede zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranı yüzde 2,1, davranış kontrolünü sağlamada zorluk yaşayan çocukların oranı yüzde 1,6, arkadaş edinmede zorluk yaşayan çocukların oranı ise yüzde 2,1 oldu.

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından her gün kaygı yaşadığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 7,3 iken her gün depresyonda hissettiği belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranı ise yüzde 4,7 oldu.

Okul derslerinin baskısı altında hisseden 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 13,4

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından okul derslerinin baskısı altında hissettiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 13,4 oldu. Okul derslerinin baskısı altında hissettiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki erkek çocukların oranı yüzde 12,7 iken aynı yaş grubundaki kız çocukların oranı ise yüzde 14,1 oldu.

Çocukların okul derslerinin baskısı altında hissetme oranının yüzde 14,3 ile en yüksek 15-17 yaş grubunda olduğu görüldü. Okul derslerinin baskısı altında hissettiği belirtilen 6-9 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 12,1, 10-12 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 14,0, 13-14 yaş grubundaki çocukların oranının ise yüzde 13,8 olduğu görüldü.

Ebeveynlerin ev ödevlerine yardım ettiği 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 54,8

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından ebeveynlerinin ayda en az bir kez ödevlerine yardım ettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 54,8 oldu. Çocukların yaşları ilerledikçe, ebeveynlerin çocukların ev ödevlerine yardım etme oranının azaldığı görüldü. Ebeveynlerinin ayda en az bir kez ödevlerine yardım ettiği belirtilen 6-9 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 82,8 iken 15-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 23,1 oldu.

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından ebeveynleri ile birlikte ayda en az bir kez okul durumları hakkında konuştukları belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 89,7, kitap, film veya televizyon programları hakkında konuştukları belirtilen çocukların oranı yüzde 69,9, kütüphaneye veya kitapçıya gittiği belirtilen çocukların oranı ise yüzde 28,5 oldu.

Ebeveynleri ile birlikte ayda en az bir kez ülke gündemi hakkında konuştukları belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 33,3 oldu. Çocukların yaşları ilerledikçe, ebeveynleri ile birlikte ülke gündemi hakkında konuşma oranının da arttığı görüldü. Ebeveynleri ile birlikte ayda en az bir kez ülke gündemi hakkında konuştukları belirtilen 6-9 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 19,3 iken 15-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 47,8 oldu.

Peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 57,8

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından peynir ve yoğurt gibi hayvan sütünden yapılan yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların oranı yüzde 57,8 oldu.

Anneleri tarafından ekmek veya makarna gibi tahıl içeren yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların oranı yüzde 62,4 iken meyveyi her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 50,5, sebzeyi her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 33,0, et, tavuk veya balığı her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 12,7 ve fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagilleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 10,9 oldu.

Şeker veya çikolata gibi tatlıları her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 32,6, cips ve kraker gibi atıştırmalıkları her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 21,4, kola veya şeker içeren diğer alkolsüz içecekleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı ise yüzde 15,1 oldu.

Şeker veya çikolata gibi tatlıları, cips ve kraker gibi atıştırmalıkları, kola veya şeker içeren diğer alkolsüz içecekleri her gün tüketen çocuklar yaş gruplarına göre incelendiğinde, yaş ilerledikçe bu ürünleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranının arttığı görüldü.

Annenin/temel bakım verenin eğitim seviyesi arttıkça meyve, sebze, et, tavuk veya balık, peynir ve yoğurt gibi hayvan sütünden yapılan yiyecekleri her gün tüketen çocukların oranının arttığı görüldü. Bir okul bitirmemiş annelerin/temel bakım verenlerin çocuklarından her gün meyve tüketenlerin oranı yüzde 30,6 iken yükseköğretim mezunu olanların çocuklarında bu oranın yüzde 70,3 olduğu görüldü. Bir okul bitirmemiş annelerin/temel bakım verenlerin çocuklarından her gün sebze tüketenlerin oranı yüzde 26,5 iken yükseköğretim mezunu olanların çocuklarında bu oranın yüzde 44,6 olduğu görüldü.

Son 12 ayda sinema ve/veya tiyatroya giden 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 39,1

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından son 12 ayda sinema ve/veya tiyatroya gittiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 39,1 olduğu görüldü.

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından son 12 ayda sinema ve/veya tiyatroya gitmediği belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 40,1’inin aileleri tarafından maddi olarak bu etkinliğin karşılanamadığı, yüzde 24,3’ünün yaşadığı yerin yakınında sinemanın/tiyatronun olmadığı, yüzde 21,0’ının sinema veya tiyatroya ilgi duymadığı, yüzde 6,2’sinin ailesinin zamanı olmadığı için götürmediği, yüzde 5,2’sinin pandemi ile ilgili durumlar nedeniyle, yüzde 2,8’inin ailesinin izin vermediği için gidemediği görüldü.

Diğer çocuklar tarafından zorbalığa uğrayan 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 13,8

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından ayda en az birkaç kez diğer çocuklar tarafından zorbalığa maruz kaldığı belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 13,8 oldu.

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından ayda en az birkaç kez diğer çocuklar tarafından bazı şeylerin kasıtlı olarak dışında bırakıldığı belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 7,2 iken ayda en az birkaç kez diğer çocuklar tarafından alay edildiği belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 7,7 oldu.

Ayda en az birkaç kez diğer çocuklar tarafından hakkında kötü söylentilerin yayılmasına maruz kaldığı belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 4,8 iken ayda en az birkaç kez diğer çocuklar tarafından vurulmaya veya itilmeye maruz kaldığı belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranı %4,4 oldu.

Ayda en az birkaç kez diğer çocuklar tarafından eşyalarının alındığı veya eşyalarına zarar verildiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 3,4 iken ayda en az birkaç kez diğer çocuklar tarafından tehdit edildiği belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 2,1 oldu.

İşlevsel zorluğu olan çocukların diğer çocuklar tarafından daha fazla zorbalığa uğradığı görüldü. İşlevsel zorluğu olan çocuklarda zorbalığa uğrama oranı yüzde 27,2 iken işlevsel zorluğu olmayan çocuklarda bu oran yüzde 11,6 oldu.

Davranışlarını kontrol edebildiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 83,4

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından davranışlarını kontrol edebildiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 83,4 oldu. Davranışlarını kontrol edebildiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki kız çocuklarının oranı yüzde 85,3 iken aynı yaş grubundaki erkek çocuklarının oranı ise yüzde 81,7 oldu.

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından karşılaştığı zorluklara rağmen başladığı işleri bitirebildiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 79,3 iken duygularını kontrol altında tutabildiği belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranı ise yüzde 77,6 oldu. Hem davranışlarını kontrol edebilen hem başladığı işi bitirebilen hem de duygularını kontrol altında tutabilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranının ise yüzde 66,3 olduğu görüldü.

Hem davranışlarını kontrol edebilen hem başladığı işi bitirebilen hem de duygularını kontrol altında tutabilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranının yaş ilerledikçe arttığı görüldü. İşlevsel zorluğu olan çocuklarda bu oranın yüzde 45,8 iken işlevsel zorluğu olmayanlarda yüzde 69,6 olduğu görüldü.

Son bir hafta içerisinde en az bir ev işi yapan 5-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 52,5

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından son bir hafta içerisinde en az bir ev işi yaptığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 52,5 oldu. Son bir hafta içerisinde en az bir ev işi yaptığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki kız çocukların oranı yüzde 55,2 iken aynı yaş grubundaki erkek çocukların oranı ise yüzde 49,9 oldu.

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından son bir hafta içerisinde ev için alışveriş yaptığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 39,4, bulaşık yıkayan veya ev temizleyenlerin oranının yüzde 23,1, yemek pişirenlerin oranının yüzde 17,4, evdeki diğer çocuklara bakanların oranının yüzde 13,1, çamaşır yıkayanların oranının ise yüzde 9,1 olduğu görüldü.

Son bir hafta içerisinde eve su getirdiği veya taşıdığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 6,2, evde kullanmak için odun/yakacak toplayan veya kömür taşıyan çocukların oranının yüzde 3,2, yaşlı veya hasta birine bakanların oranının ise yüzde 2,9 olduğu görüldü.

Anneleri/temel bakım verenleri tarafından son bir hafta içerisinde en az bir ev işi yaptığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranı cinsiyete göre incelendiğinde, ev için alışveriş yapma, eve su getirme veya taşıma ve evde kullanmak için odun/yakacak toplama veya kömür taşıma işlerinin daha yüksek oranda erkek çocuklar tarafından yapıldığı görüldü.

Ebeveynlerinin kendilerini önemsediğini gösterdiklerini belirten çocukların oranı yüzde 92,8

Ebeveynlerinin kendilerini önemsediğini gösterdiklerini belirten 13-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 92,8, ebeveynlerinin onlara ihtiyaç duydukları kadar yardım ettiğini belirten çocukların oranının yüzde 91,6, ebeveynlerinin, sorunlarını ve endişelerini anlamaya çalıştıklarını belirten çocukların oranının ise yüzde 87,0 olduğu görüldü.

Ebeveynlerinin üzüldüklerinde kendilerini daha iyi hissetmelerini sağladıklarını belirten 13-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 84,8, ebeveynlerinin kendi kararlarını vermeleri için cesaretlendirdiğini belirten çocukların oranının yüzde 83,1, ebeveynlerinin yapmaktan hoşlandıkları şeyleri yapmalarına izin verdiklerini belirten çocukların oranının ise yüzde 81,0 olduğu görüldü.

Ebeveynlerinin yaptıkları her şeyi kontrol etmeye çalıştığını belirten 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 47,7 iken kendilerine bebek gibi davrandıklarını belirten çocukların oranı yüzde 18,8 oldu. Ebeveynlerinin kendilerine bebek gibi davrandıklarını belirten 13-17 yaş grubundaki erkek çocukların oranı yüzde 16,5 iken aynı yaş grubundaki kız çocukların oranı ise yüzde 21,2 oldu.

Üzüntülerini ve sevinçlerini paylaşabildiği arkadaşları olan çocukların oranı yüzde 85,0

Üzüntülerini ve sevinçlerini paylaşabildiği arkadaşları olan 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 85,0 oldu. Sorunları hakkında arkadaşları ile konuşabilen 13-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 80,3, arkadaşlarının gerçekten kendilerine yardım etmeye çalıştıklarını belirten aynı yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 78,1, işler ters gittiğinde arkadaşlarına güvenebildiğini belirten çocukların oranının ise yüzde 71,7 olduğu görüldü.

Kendini mutlu veya orta seviyede mutlu hissettiğini belirten çocukların oranı yüzde 96,7

Tüm yaşantılarında kendini mutlu hissettiğini belirten 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 69,1 iken kendini orta seviyede mutlu hisseden aynı yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 27,6, kendini mutsuz hissedenlerin oranı ise yüzde 3,4 oldu.

Kendini mutlu hissettiğini belirten 13-17 yaş grubundaki erkek çocukların oranı yüzde 71,4 iken kendini orta seviyede mutlu hisseden aynı yaş grubundaki erkek çocukların oranı yüzde 25,6, kendini mutsuz hissedenlerin oranı ise yüzde 2,9 oldu.

Kendini mutlu hissettiğini belirten 13-17 yaş grubundaki kız çocukların oranı yüzde 66,5 iken kendini orta seviyede mutlu hisseden aynı yaş grubundaki kız çocukların oranı %29,6, kendini mutsuz hissedenlerin oranı ise yüzde 3,9 oldu.

Tüm yaşantılarında kendini mutlu hissettiğini belirten 13-17 yaş grubundaki işlevsel zorluğu olan çocukların oranı yüzde 58,6 iken işlevsel zorluğu olmayan aynı yaş grubundaki çocuklarda ise bu oranın yüzde 70,9 olduğu görüldü.

Okulda kendini dışlanmış hissettiğini belirten 13-17 yaş grubu çocukların oranı yüzde 6,8

Okulda kolayca arkadaş edinebildiğini belirten 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 73,2 iken kendini okula ait hisseden aynı yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 72,4 oldu. Diğer öğrencilerin kendini seviyor gibi göründüğünü belirten 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 55,6, okulda kendini garip ve yabancı hissettiğini belirten 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 8,8, okulda kendini yalnız hissettiğini belirten çocukların oranı ve okulda kendini dışlanmış hisseden çocukların oranı yüzde 6,8 oldu.

Sınava iyi hazırlanmış olsa bile kendini çok endişeli hissettiğini belirten 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 50,5 oldu. Bu oran aynı yaş grubu erkek çocuklarda yüzde 43,9 iken kız çocuklarda yüzde 57,6 oldu.

Çocuk Hakları Sözleşmesini duyduğunu belirten 13-17 yaş grubu çocukların oranı yüzde 45,1

Çocuk Hakları Sözleşmesini duyduğunu belirten 13-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 45,1 olduğu görüldü. Bu oran aynı yaş grubundaki erkek çocuklarda yüzde 39,1 iken kız çocuklarda yüzde 51,4 oldu.

Hangi haklara sahip olduğunu bilen 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 53,3 iken yetişkinlerin genellikle çocuk haklarına saygı duyduğunu düşünen çocukların oranı yüzde 52,7 oldu.

Paylaşın

Türkiye’de Yaşlı Nüfus Son Beş Yılda Yüzde 22,6 Arttı

Türkiye’de yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2017 yılında 6 milyon 895 bin 385 kişi iken son beş yılda yüzde 22,6 artarak 2022 yılında 8 milyon 451 bin 669 kişi oldu.

Haber Merkezi / Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2017 yılında yüzde 8,5 iken, 2022 yılında yüzde 9,9’a yükseldi. Yaşlı nüfusun 2022 yılında yüzde 44,4’ünü erkek nüfus, yüzde 55,6’sını kadın nüfus oluşturdu.

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il, 2022 yılında yüzde 20,2 ile Sinop olurken, bu ili yüzde 19,3 ile Kastamonu, yüzde 18,0 ile Giresun izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu il ise yüzde 3,5 ile Şırnak olurken bu ili yüzde 4,0 ile Hakkari, yüzde 4,1 ile Şanlıurfa izledi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İstatistiklerle Yaşlılar 2022 verilerini açıkladı.

Buna göre, yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2017 yılında 6 milyon 895 bin 385 kişi iken son beş yılda yüzde 22,6 artarak 2022 yılında 8 milyon 451 bin 669 kişi oldu.

Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2017 yılında yüzde 8,5 iken, 2022 yılında yüzde 9,9’a yükseldi. Yaşlı nüfusun 2022 yılında yüzde 44,4’ünü erkek nüfus, yüzde 55,6’sını kadın nüfus oluşturdu.

Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2030 yılında yüzde 12,9, 2040 yılında yüzde 16,3, 2060 yılında yüzde 22,6 ve 2080 yılında yüzde 25,6 olacağı öngörüldü.

Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2017 yılında yaşlı nüfusun yüzde 61,6’sının 65-74 yaş grubunda, yüzde 29,7’sinin 75-84 yaş grubunda ve yüzde 8,6’sının 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2022 yılında yüzde 64,5’inin 65-74 yaş grubunda, yüzde 27,7’sinin 75-84 yaş grubunda ve yüzde 7,9’unun 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görüldü.

Yaşlı nüfusun yüzde 0,1’ini oluşturan 100 yaş ve üzerindeki yaşlı kişi sayısı, 2022 yılında 5 bin 344 oldu.

Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının yüzde 10,0’u geçmesi nüfusun yaşlanmasının bir göstergesidir. Türkiye’de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hız ile artış gösterdi.

Küresel yaşlanma süreci olarak adlandırılan “demografik dönüşüm” sürecinde olan Türkiye’de, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalma ile birlikte sağlık alanında kaydedilen gelişmeler, yaşam standardının, refah düzeyinin ve doğuşta beklenen yaşam süresinin artması ile nüfusun yaş yapısı şekil değiştirdi.

Çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranı azalırken yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı artış gösterdi. Türkiye, oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre hala genç bir nüfus yapısına sahip olsa da, yaşlı nüfus sayısal olarak oldukça fazladır.

Türkiye nüfusunun ortanca yaşı yükseldi

Ortanca yaş, yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşıdır. Nüfusun yaşlanması ile ilgili bilgi veren göstergelerden biri olan ortanca yaş, 2017 yılında 31,7 iken 2022 yılında 33,5 oldu. Ortanca yaş 2022 yılında erkeklerde 32,8, kadınlarda 34,2 olarak gerçekleşti.

Nüfus projeksiyonlarına göre, 2030 yılında 35,6, 2040 yılında 38,5, 2060 yılında 42,3 ve 2080 yılında 45,0 olacağı öngörüldü.

Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2017 yılında yüzde 12,6 iken bu oran 2022 yılında yüzde 14,5’e yükseldi.

Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı bağımlılık oranının 2030 yılında yüzde 19,6, 2040 yılında yüzde 25,3, 2060 yılında yüzde 37,5 ve 2080 yılında yüzde 43,6 olacağı öngörüldü.

Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre 2022 yılı için dünya nüfusunun 7 milyar 975 milyon 105 bin 156 kişi, yaşlı nüfusun ise 782 milyon 998 bin 642 kişi olduğu tahmin edildi.

Bu tahminlere göre dünya nüfusunun yüzde 9,8’ini yaşlı nüfus oluşturdu. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ilk üç ülke sırasıyla yüzde 29,9 ile Japonya, yüzde 24,1 ile İtalya ve yüzde 23,3 ile Finlandiya oldu. Türkiye, 184 ülke arasında 66. sırada yer aldı.

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il Sinop

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il, 2022 yılında yüzde 20,2 ile Sinop oldu. Bu ili yüzde 19,3 ile Kastamonu, yüzde 18,0 ile Giresun izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu il ise yüzde 3,5 ile Şırnak oldu. Bu ili yüzde 4,0 ile Hakkari, yüzde 4,1 ile Şanlıurfa izledi.

Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının yüzde 10,0 ve üzerinde olduğu il sayısı 2022 yılında 52 oldu.

Türkiye’de 2022 yılında toplam 26 milyon 75 bin 365 haneden 6 milyon 276 bin 433’ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin yüzde 24,1’inde en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü.

En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 276 bin 433 hanenin 1 milyon 632 bin 874’ünün tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 74,7’sini yaşlı kadınlar, yüzde 25,3’ünü ise yaşlı erkekler oluşturdu.

En az bir yaşlı fert bulunan hanelerin yüzde 57,2’sinin 3 ve daha fazla kata sahip binalarda ikamet ettiği görüldü. Söz konusu hanelerin %60,1’inin asansör bulunmayan, yüzde 39,9’unun ise asansörü bulunan binalarda yaşadığı görüldü.

Yaşlı nüfus içinde okuma yazma bilenlerin oranı 2017 yılında yüzde 80,4 iken 2021 yılında yüzde 85,6 oldu. Okuma yazma bilmeyen yaşlı nüfus oranı 2017 yılında yüzde 19,6 iken 2021 yılında yüzde 14,4 oldu.

Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranının, 2021 yılında yaşlı erkeklerin oranından 5,3 kat fazla olduğu görüldü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranı yüzde 22,3 iken yaşlı erkeklerin oranı yüzde 4,2 oldu.

Yaşlı nüfus eğitim durumuna göre incelendiğinde, 2017 yılında yaşlı nüfusun yüzde 44,5’i ilkokul mezunu, yüzde 6,0’ı ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu, yüzde 6,3’ü lise veya dengi okul mezunu, yüzde 6,2’si yükseköğretim mezunu iken 2021 yılında ilkokul mezunu olanların oranı yüzde 46,5’e, ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu olanların oranı yüzde 8,5’e, lise veya dengi okul mezunu olanların oranı yüzde 8,6’ya, yükseköğretim mezunu olanların oranı ise yüzde 7,9 oldu.

Yaşlı nüfusun eğitim durumu cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu gözlendi. Bitirilen tüm eğitim düzeylerinde yaşlı erkek nüfus oranının yaşlı kadın nüfus oranından daha yüksek olduğu görüldü.

Yaşlı nüfus yasal medeni duruma göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu görüldü. Yaşlı erkek nüfusun 2022 yılında yüzde 1,3’ünün hiç evlenmemiş, yüzde 83,7’sinin resmi nikahla evli, yüzde 3,8’inin boşanmış, yüzde 11,2’sinin eşi ölmüş olduğu görülürken yaşlı kadın nüfusun yüzde 2,8’inin hiç evlenmemiş, yüzde 46,1’inin resmi nikahla evli, yüzde 4,2’inin boşanmış, yüzde 46,9’unun ise eşi ölmüş olduğu görüldü.

Yaşlı nüfusun yoksulluk oranı 2021 yılında yüzde 11,4 oldu

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ına göre hesaplanan yoksulluk oranı, 2017 yılında Türkiye geneli için yüzde 20,1 iken 2021 yılında yüzde 21,3 oldu. Bu oran, yaşlı nüfus için 2017 yılında yüzde 15,5 iken 2021 yılında yüzde 11,4 oldu.

Yaşlı nüfusun yoksulluğu cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde yoksulluk oranı 2017 yılında yüzde 13,5 iken 2021 yılında yüzde 9,9 oldu. Yaşlı kadınlarda yoksulluk oranı ise 2017 yılında yüzde 17,0 iken 2021 yılında yüzde 12,6 oldu.

İşgücü istatistiklerine göre, işgücüne katılma oranı 2017 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus için yüzde 52,8 iken 2021 yılında yüzde 51,4 oldu. Bu oran yaşlı nüfus için 2017 yılında yüzde 12,2 iken 2021 yılında yüzde 11,3 oldu.

İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oran yaşlı erkek nüfusta 2021 yılında yüzde 18,6 iken yaşlı kadın nüfusta yüzde 5,4 oldu. Yaşlı nüfustaki işsizlik oranının 2017 yılında yüzde 2,2 iken 2021 yılında yüzde 3,0 olduğu görüldü.

İşgücü istatistiklerine göre, istihdam edilen yaşlı nüfusun sektörel dağılımı incelendiğinde, 2021 yılında yaşlı nüfusun yüzde 64,3’ünün tarım, yüzde 27,3’ünün hizmetler, yüzde 6,3’ünün sanayi, yüzde 2,1’inin ise inşaat sektöründe yer aldığı görüldü.

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre, 2021 yılında ölen yaşlıların yüzde 37,6’sı dolaşım sistemi hastalıkları nedeniyle hayatını kaybetti. Bu hastalığı ikinci sırada yüzde 15,0 ile solunum sistemi hastalıkları, üçüncü sırada yüzde 12,0 ile iyi huylu ve kötü huylu tümörler takip etti.

Ölüm nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arası en önemli farkın iyi huylu ve kötü huylu tümörlerde olduğu görüldü. İyi ve kötü huylu tümörler nedeniyle hayatını kaybeden yaşlı erkeklerin oranı yaşlı kadınların oranının yaklaşık iki katı oldu. İyi ve kötü huylu tümörler nedeniyle hayatını kaybeden yaşlı erkeklerin oranı yüzde 15,3 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 8,5 oldu.

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre, Alzheimer hastalığından hayatını kaybeden yaşlıların sayısı, 2017 yılında 13 bin 642 iken 2021 yılında 12 bin 239 oldu. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2017 yılında yüzde 4,6 iken bu oran 2021 yılında yüzde 3,0 oldu.

Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı cinsiyete göre incelendiğinde, 2021 yılında Alzheimer hastalığından ölen yaşlı erkeklerin oranı yüzde 2,2 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 3,8 oldu.

Aile yapısı araştırması sonuçlarına göre 15 ve daha yukarı yaştaki bireylerin kendilerine bakamayacak kadar yaşlandıklarındaki yaşam tercihleri incelendiğinde, yüzde 30,7’si evde bakım hizmeti almayı, yüzde 27,5’i çocuklarının yanında kalmayı, yüzde 15,0’i ise huzurevi/bakımevine gitmeyi istediğini belirtti.

Yaşlı bireylerin kendilerine bakamayacak kadar yaşlandıklarındaki yaşam tercihleri incelendiğinde, yüzde 46,0’sı çocuklarının yanında kalmayı, yüzde 31,6’sı evde bakım hizmeti almayı, yüzde 10,3’ü ise huzurevi/bakımevine gitmeyi istediğini belirtti.

Aile yapısı araştırması sonuçlarına göre çocukları ile aynı evde yaşamayan yaşlı bireylerin çocukları tarafından ziyaret edilme sıklığı incelendiğinde, haftada birkaç kez ziyaret edilme oranı yüzde 55,0 iken hiçbir zaman ziyaret edilmeme oranı yüzde 1,3 oldu. Haftada bir kez ziyaret edilme oranı yüzde 9,0, ayda birkaç kez ziyaret edilme oranı yüzde 15,4, ayda bir kez veya daha az sıklıkla ziyaret edilme oranı ise yüzde 19,3 oldu.

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, mutlu olduğunu beyan eden 18 ve daha yukarı yaştaki bireylerin oranı 2022 yılında yüzde 49,7 iken bu oran 65 ve daha yukarı yaştaki bireyler için yüzde 57,7 oldu. Genel mutluluk düzeyi orta seviyede olan yaşlı bireylerin oranı yüzde 28,6 iken mutsuz olduğunu beyan eden yaşlıların oranı ise yüzde 13,7 oldu.

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, yaşlı bireylerin 2017 yılında en önemli mutluluk kaynağı yüzde 65,8 ile aileleri, yüzde 16,5 ile çocukları, yüzde 7,2 ile eşleri, yüzde 6,4 ile torunları iken 2022 yılında yüzde 59,5 ile aileleri, yüzde 21,7 ile çocukları, yüzde 7,3 ile eşleri ve yüzde 7,0 ile torunları oldu.

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre, İnternet kullanan 65-74 yaş grubundaki bireylerin oranı 2017 yılında yüzde 11,3 iken bu oran 2022 yılında yüzde 36,6’ya yükseldi. İnternet kullanan yaşlı bireyler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin kadınlardan daha fazla İnternet kullandığı görüldü. İnternet kullanan yaşlı erkeklerin oranı 2022 yılında yüzde 43,8 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 30,3 oldu.

Paylaşın

31 Aralık 2022 Öncesine Ait Tüm Borçlar 48 Taksitte Ödenebilecek

Vergiler, trafik cezaları, askerlik ve otoyol cezaları ile belediyelere olan 31 Aralık 2022 öncesine ait tüm borçlar 48 taksitte ödenebilecek. Yapılandırma için başvurular 31 Mayıs’ta başlayacak, ilk taksit ödemesi ise 30 Haziran’da yapılacak.

Haber Merkezi / Ayrıca deprem bölgelerinde Temmuz ayı sonuna kadar veraset ve intikal vergisi alınmayacak. Esnafın tescil, tadil, sicil işlemlerinden Ağustos ayına kadar harç talep edilmeyecek.

Çalışanlarına maddi yardımda bulunan işverenler, 50 bin liraya kadar olan kısım için gelir vergisinden muaf tutulacak. Depremzedelerin kullanılmayacak durumdaki ev ve araçlarının üzerindeki hacizler kaldırılacak.

Türkiye’de Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), il özel idareleri, belediyeler, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları (YİKOB) ile ilgili alacaklara yapılandırma imkanı getiren “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” Resmi Gazete’de yayımlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan kamu alacaklarına yönelik geniş kapsamlı borç yapılandırması paketine göre, 31 Aralık 2022 öncesine ait borçlar 48 taksit halinde ödenebilecek.

Mükelleflerce çeşitli sebeplerle eksik beyan edilmiş veya beyan dışı bırakılmış geçmiş yıl gelirlerinin belli oran ve tutarlar dahilinde beyan edilmesi sağlanacak. Borçların yapılandırması için başvurular 31 Mayıs’ta, ilk taksitlerin ödemesi ise 30 Haziran’da başlayacak.

Yapılandırılan borçların peşin ödenmesi halinde ise Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tutarının yüzde 90’ından vazgeçileceği, yapılandırılan borcun idari para cezası olması durumunda asıl alacaktan da yüzde 25 oranında indirim sağlanacağı kaydedildi.

Vergi dairelerine olan 2 bin liranın altındaki borçların yanı sıra; sürücülerin alkol, uyuşturucu, drift ve aday sürücülük halleri dışındaki ihlallere yönelik verilen ceza puanlarının da silineceği belirtildi. Düzenlemeye göre, geri alınan 10 bine yakın ehliyetin ise iadesi sağlanacak.

Depremzedelere yönelik yeni düzenlemeler

Yeni yasada, depremzedelere yönelik düzenlemeler de öngörüldü. Buna göre:

– Kurumlar vergisi mükelleflerinden tek seferlik yüzde 10 ek vergi alınması öngörülürken, depremden etkilenen illerdeki mükellefler kapsam dışında olacak.

– İşverenlerin, depremden etkilenen çalışanlarına yardım için sağladıkları menfaatler üzerinden vergi ve prim kesintisi yapılmayacak.

– Depremden etkilenenlere sahibi oldukları konutları ikamet amacıyla bedelsiz olarak tahsis eden konut sahipleri için emsal kira bedeli uygulanmayacak.

– Depremde yıkılan veya ağır hasar gören binalar ile kullanılamaz duruma gelen taşıtlara ilişkin vergi ve katkı payları ile varsa bu alacaklara ilişkin feri alacakları terkin edilecek, taşıtlar üzerindeki vergi dairelerince konulan hacizler kaldırılacak.

– Bölgede Temmuz ayı sonuna kadar veraset ve intikal vergisi alınmayacak.

– Depremzedelerin kullanılmayacak durumdaki ev ve araçlarının üzerindeki hacizler kaldırılacak.

Paylaşın

Türkiye’de Kadınların Yüzde 30,4’ü Yaşadığı Çevrede Güvende Hissetmiyor

TÜİK’in yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında, yaşadıkları çevrede gece yalnız yürürken kendilerini güvensiz hissedenlerin oranı yüzde 21,8 iken bu oran kadınlarda yüzde 30,4, erkeklerde yüzde 13 oldu.

Haber Merkezi / Kadınların yüzde 51,1’i, erkeklerin ise yüzde 71,9’u yaşadıkları çevrede kendilerini güvende hissetti. Evde yalnız otururken kendilerini güvensiz hisseden kadınların oranı yüzde 6,8 olurken erkeklerde bu oran yüzde 3,2 olarak kaydedildi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2022 yılına dair “İstatistiklerle Kadın” verilerini açıkladı.

Buna göre, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2022 yılında, kadın nüfus 42 milyon 575 bin 441 kişi, erkek nüfus 42 milyon 704 bin 112 kişi oldu. Diğer bir ifadeyle, toplam nüfusun yüzde 49,9’unu kadınlar, yüzde 50,1’ini ise erkekler oluşturdu.

Kadınlar ile erkekler arasındaki bu oransal denge, kadınların daha uzun yaşaması nedeniyle, 60 ve daha yukarı yaş grubundan itibaren kadınların lehine değişti. Kadın nüfusun oranı, 60-74 yaş grubunda yüzde 52,2 iken 90 ve üzeri yaş grubunda yüzde 72,4 oldu.

Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı sonuçlarına göre en az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranının 2008-2021 yılları arasında arttığı görüldü.

En az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki bireylerin toplam nüfus içindeki oranı, 2008 yılında yüzde 81,1 iken 2021 yılında yüzde 92,1 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2008 yılında en az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki kadınların oranı yüzde 72,6, erkeklerin oranı yüzde 89,8 iken bu oran 2021 yılında ise kadınlarda yüzde 87,3, erkeklerde yüzde 97,1 oldu.

Yüksekokul ve fakülte, yüksek lisans ve doktora mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranı, 2008 yılında yüzde 9,8 iken 2021 yılında yüzde 23,0 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2008 yılında yükseköğretim mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştaki kadınların oranı yüzde 7,6, erkeklerin oranı yüzde 12,1 iken bu oran 2021 yılında kadınlarda yüzde 20,9, erkeklerde ise yüzde 25,1 oldu.

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre 2021 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki işgücüne katılma oranının yüzde 51,4 olduğu görüldü. Bu oran kadınlarda yüzde 32,8, erkeklerde ise yüzde 70,3 oldu.

İşgücüne katılma oranı eğitim durumuna göre incelendiğinde, kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görüldü. Okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 12,8, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 25,3, lise mezunu kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 32,5, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 38,5 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 67,6 oldu.

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre 2021 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edilenlerin oranının yüzde 45,2 olduğu görüldü. Bu oran kadınlarda yüzde 28,0, erkeklerde ise yüzde 62,8 oldu.

En yüksek istihdam oranı yüzde 52,0 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) bölgesinde, en düşük istihdam oranı ise yüzde 29,9 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesinde gerçekleşti.

En yüksek kadın istihdam oranı, yüzde 36,8 ile TR90 (Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane) bölgesinde gerçekleşti. Bu bölgeyi yüzde 35,6 ile TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop), yüzde 33,8 ile TR83 (Samsun, Tokat, Çorum, Amasya) izledi.

En düşük kadın istihdam oranı ise yüzde 14,5 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesinde gerçekleşti. Bu bölgeyi yüzde 15,9 ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır), yüzde 19,6 ile TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) izledi.

En yüksek erkek istihdam oranı, yüzde 70,0 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) bölgesinde gerçekleşti. Bu bölgeyi yüzde 67,2 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis), yüzde 67,1 ile TR52 (Konya, Karaman) izledi.

En düşük erkek istihdam oranı ise yüzde 46,7 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) bölgesinde gerçekleşti. Bu bölgeyi yüzde 54,2 ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) ve TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) izledi.

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre yarı zamanlı çalışanların istihdam içindeki oranının 2021 yılında yüzde 9,9 olduğu görüldü. Bu oran kadınlarda yüzde 16,4, erkeklerde ise yüzde 7,0 oldu.

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki bireylerin istihdam oranı, 2014 yılında yüzde 59,8 iken 2021 yılında yüzde 58,9 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2021 yılında hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranının yüzde 26,1, erkeklerin istihdam oranının ise yüzde 89,1 olduğu görüldü.

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında çalışanların yüzde 63,2’sinin işe geliş gidiş için harcanan zamandan memnun olduğu görüldü. Kadın çalışanlarda bu oranın yüzde 67,5, erkek çalışanlarda ise yüzde 61,5 olduğu görüldü.

Dışişleri Bakanlığı verilerine göre kadın büyükelçi oranı 2011 yılında yüzde 11,9 iken 2022 yılında yüzde 27,2 oldu. Erkek büyükelçi oranı ise 2011 yılında yüzde 88,1 iken 2022 yılında yüzde 72,8 oldu.

Kadın milletvekili oranı yüzde 17,3

Türkiye Büyük Millet Meclisi verilerine göre 2022 yıl sonu itibarıyla 579 milletvekili içerisinde kadın milletvekili sayısının 100, erkek milletvekili sayısının ise 479 olduğu görüldü. Meclise giren kadın milletvekili oranı, 2007 yılında yüzde 9,1 iken 2022 yılında yüzde 17,3 oldu.

Yükseköğretim istatistiklerine göre yükseköğretimde görevli profesörler içinde kadın profesör oranı 2010-2011 öğretim yılında yüzde 27,6 iken 2021-2022 öğretim yılında yüzde 33,2 oldu. Doçent kadrosunda görev yapan kadın oranı 2021-2022 öğretim yılında yüzde 40,2 iken öğretim görevlisi kadrosunda görev yapan kadın oranı yüzde 50,8 oldu.

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre şirketlerde üst düzey ve orta kademe yönetici pozisyonundaki kadın oranı 2012 yılında yüzde 14,4 iken 2021 yılında yüzde 20,7 oldu.

Aile yapısı araştırması sonuçlarına göre 2021 yılında kadınların çalışması ile ilgili bireylerin algıları incelendiğinde, kadının çalışması ve sosyal hayata katkı sağlamasının değerli olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 82,6 olurken, kadınlara göre bu oran yüzde 85,6, erkeklere göre ise yüzde 79,5 oldu.

Evlenme istatistiklerine göre resmi olarak ilk evliliğini 2022 yılında yapmış olan kadınların ortalama evlenme yaşı 25,6 iken erkeklerin ortalama evlenme yaşı 28,2 oldu. Ortalama ilk evlenme yaşının en yüksek olduğu il, kadınlarda 29,7 yaş, erkeklerde 32,3 yaş ile Tunceli oldu. Ortalama ilk evlenme yaşının en düşük olduğu il ise kadınlarda 22,7 yaş ile Ağrı, erkeklerde 26,2 yaş ile Şanlıurfa oldu.

ADNKS sonuçlarına göre resmi evliliklerde eşler arasındaki eğitim farkı incelendiğinde, 2021 yılında kadınların yüzde 39,4’ünün kendilerinden daha yüksek eğitimli erkeklerle evli olduğu görüldü. Eşlerinden daha yüksek eğitimli olan kadınların oranının yüzde 15,9, eğitim seviyeleri aynı olan eşlerin oranının ise %42,8 olduğu görüldü.

Boşanma istatistiklerine göre 2022 yılında kesinleşen boşanma davaları sonucu çocukların velayetinin çoğunlukla anneye verildiği görüldü. Annenin velayetine verilen çocuk oranı yüzde 75,7 iken babanın velayetine verilen çocuk oranı ise yüzde 24,3 oldu.

Ev işlerini genellikle kadınlar üstlendi

Aile yapısı araştırması sonuçlarına göre 2021 yılında hanedeki ev işlerinin genellikle kim tarafından yapıldığı incelendiğinde, evin badana/boyası hariç tüm işlerin genellikle bir hanehalkı ferdi tarafından üstlenildiği görüldü.

Hanehalkı ferdi tarafından yapılan ev işleri cinsiyete göre incelendiğinde, ev işlerini genellikle kadınların üstlendiği görüldü. Kadınlar en fazla yüzde 94,4 ile çocuk bakımı, yüzde 85,6 ile çamaşır ve bulaşık yıkama (makineyle bile olsa), %85,4 ile yemek yapma ve evin günlük toplanması ve temizlenmesi işlerini üstlendi. Erkekler en fazla yüzde 74,1 ile aylık faturaların ödenmesi, yüzde 65,2 ile küçük bakım, onarım, tamir işlerini üstlendi.

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerin İnternet kullanım oranı yüzde 85,0 oldu. Bu oran kadınlarda yüzde 80,9 iken erkeklerde yüzde 89,1 oldu.

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre internet üzerinden kişisel kullanım amacıyla mal veya hizmet siparişi veren ya da satın alan 16-74 yaş grubundaki bireylerin oranı, 2021 yılı Nisan ayı ile 2022 yılı Mart ayını kapsayan on iki aylık dönemde yüzde 46,2 oldu. Cinsiyete göre internet üzerinden mal veya hizmet siparişi verme ya da satın alma oranı, kadınlarda yüzde 42,7 iken erkeklerde yüzde 49,7 oldu.

Kadınların %30,4’ü yaşadığı çevrede gece yalnız yürürken kendini güvensiz hissetti

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında, yaşadıkları çevrede gece yalnız yürürken kendilerini güvensiz hissedenlerin oranı %21,8 iken bu oran kadınlarda yüzde 30,4, erkeklerde yüzde 13,0 oldu. Kadınların yüzde 51,1’i, erkeklerin ise yüzde 71,9’u yaşadıkları çevrede kendilerini güvende hissetti.

Evde yalnız otururken kendilerini güvensiz hissedenlerin oranı 2022 yılında yüzde 5,0 iken bu oran kadınlarda yüzde 6,8, erkeklerde yüzde 3,2 oldu. Kadınların yüzde 80,5’i, erkeklerin ise yüzde 88,2’si evde yalnız otururken kendilerini güvende hissetti.

Paylaşın