Ekonomik Nedenlerle Boşanma Oranı Yüzde 9.8

Türkiye genelinde en fazla boşanma nedeni yüzde 32,2 ile “sorumsuz ve ilgisiz davranma” olarak belirlendi. Bunu yüzde 14,1 ile aldatma, yüzde 9,8 ile evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama ve yüzde 8,1 ile dayak/kötü muamele takip etti.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ‘Türkiye Aile Yapısı Araştırması 2021’ verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre; Hanedeki ev işlerinin genellikle kim tarafından yapıldığı incelendiğinde; evin badana/boyası hariç tüm işlerin genellikle bir hanehalkı ferdi tarafından üstlenildiği görüldü. Hanehalkı ferdi tarafından en fazla üstlenilen işler sırasıyla, yüzde 97,5 ile sofranın kurulup kaldırılması, yüzde 97,4 ile bulaşık yıkama (makineyle bile olsa) ve yüzde 97,0 ile akşamları çay servisi yapma oldu.

Hanehalkı ferdi olmayan kişilerin yaptığı hanedeki ev işleri göz önüne alındığında, hanehalkı ferdi olmayan kişiler tarafından en fazla yapılan ev işleri sırasıyla, yüzde 54,3 ile evin badana/boyası, yüzde 25,2 ile küçük bakım, onarım, tamir işleri ve yüzde 8,8 ile evin haftalık/aylık temizliği oldu.

Hanehalkı ferdi tarafından yapılan ev işleri cinsiyete göre incelendiğinde, ev işlerini genellikle kadınların üstlendiği görüldü. Kadınlar en fazla yüzde 94,4 ile çocuk bakımı, yüzde 85,6 ile çamaşır ve bulaşık yıkama (makineyle bile olsa), yüzde 85,4 ile yemek yapma ve evin günlük toplanması ve temizlenmesi işlerini üstlendi.

Ortak karar alındı

Hanede ortak karar verilen seçilmiş konular incelendiğinde, en yüksek oranın sırasıyla yüzde 94,7 ile tatil biçimi ve yeri konusunda, yüzde 94,2 ile ailece ev dışında yapılan yeme içme ve eğlence gibi etkinliklerde ve yüzde 93,3 ile akrabalarla ilişkilerde olduğu görüldü.

Hanede seçilmiş konularda tek başına karar veren fertler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin tek başına kadınlara göre daha fazla oranla karar verdiği konular yüzde 8,2 ile harcamaların önceliklendirilmesinde ve yüzde 2,9 ile tatil biçimi ve yeri konusunda olduğu görüldü. Kadınların erkeklere göre tek başına daha fazla oranla karar verdiği konuların ilk üçünün yüzde 27,7 ile evde ne pişirileceği/yeneceği konusunda, yüzde 14,7 ile günlük alışveriş konularında ve yüzde 11,7 ile çocukların kılık kıyafet gibi ihtiyaçları konusunda olduğu görüldü.

Hanehalkı fertlerinin hafta içi ve hafta sonu öğünlerde hangi sıklıkla bir araya geldikleri incelendiğinde, en fazla hafta sonu ve hafta içi akşam yemeklerinde bir araya geldikleri görüldü. Hanehalkı fertlerinin hafta sonu akşam yemeğinde bir araya gelme oranı yüzde 81,9 iken hafta içi akşam yemeğinde bir araya gelme oranı yüzde 77,1 oldu.

Hanehalkı fertleri akşam yemeğinden sonra en fazla sabah kahvaltısında bir araya geldi. Hafta sonu sabah kahvaltısında bir araya gelme oranı yüzde 70,1 iken hafta içi sabah kahvaltısında bir araya gelme oranı yüzde 45,0 oldu. Hafta sonu öğle yemeğinde bir araya gelme oranı yüzde 59,9 iken hafta içi öğle yemeğinde bir araya gelme oranı yüzde 31,4 oldu.

İlk evliliklerin yüzde 36,9’u 20-24 yaş aralığında gerçekleşti

Evli, eşi ölmüş ve boşanmış bireylerin ilk evlenme yaşları incelendiğinde, ilk evliliklerin yüzde 36,9’unun 20-24 yaş aralığında, yüzde 23,5’inin 25-29 yaş aralığında ve yüzde 16,5’inin 18-19 yaş aralığında gerçekleştiği görüldü.

İlk evlenme yaşı cinsiyete göre incelendiğinde, kadınların erkeklere göre daha erken yaşlarda evlendiği görüldü. Evliliğini 18 yaşından önce yapan erkeklerin oranı yüzde 4,4 iken kadınların oranı yüzde 24,2 oldu. İlk evliliğini 18-19 yaş aralığında yapan erkeklerin oranı yüzde 8,9 iken kadınların oranı yüzde 23,0 oldu. İlk evliliğini 20-24 yaş aralığında yapan erkeklerin oranı yüzde 39,6 iken kadınların oranı yüzde 34,6 oldu.

Bireylerin kadın ve erkek için uygun gördükleri ilk evlenme yaşları incelendiğinde, erkekler için uygun görülen ilk evlenme yaşı yüzde 51,0 ile, kadınlar için uygun görülen ilk evlenme yaşı yüzde 47,8 ile 25-29 yaş aralığı olarak belirtildi.

Evliliklerin yüzde 56,8’i görücü usulü ile gerçekleşti

Evlilik deneyimi olan bireylerin (evli, eşi ölmüş ve boşanmış bireyler ile birden fazla evlilik yapmış olanların son evliliği dikkate alındığında) eş seçimini nasıl yaptıkları incelendiğinde, evliliklerin yüzde 46,1’i görücü usulü ve kendi rızasıyla, yüzde 34,9’u kendi kararı ve ailesinin rızasıyla, yüzde 10,7’si görücü usulü ve kendi görüşü sorulmadan aile kararıyla, yüzde 5,3’ü kaçma/kaçırılma ve yüzde 2,7’si kendi kararı ve ailesinin rızası dışında gerçekleştiği görüldü.

Evlilik deneyimi olan bireylerin eş seçimini nasıl yaptıkları cinsiyete göre incelendiğinde, görücü usulü ve kendi rızası ile evlenen erkeklerin oranı yüzde 45,9, kadınların oranı yüzde 46,3 iken görücü usulü ve kendi görüşü sorulmadan aile kararıyla evlenen erkeklerin oranı yüzde 8,6, kadınların oranı ise yüzde 12,5 oldu. Kendi kararı ve ailesinin rızası ile evlenen erkeklerin oranı yüzde 37,5, kadınların oranı yüzde 32,7, kendi kararı ve ailesinin rızası dışında evlenen erkeklerin oranı yüzde 2,6, kadınların oranı ise yüzde 2,8 oldu.

Evlilik deneyimi olan bireylerin eş seçimini nasıl yaptıkları öğrenim durumuna göre incelendiğinde, bireylerin öğrenim durumu yükseldikçe kendi kararı ile evlenenlerin oranının arttığı, görücü usulü ile evlenenlerin oranının ise azaldığı görüldü. Bir okul bitirmeyenlerin içinde kendi kararı ve ailesinin rızası ile evlenen bireylerin oranı yüzde 10,3 iken yüksekokul, fakülte, üniversite, yüksek lisans/doktora mezunu bireylerin içinde kendi kararı ve ailesinin rızası ile evlenen bireylerin oranı ise yüzde 71,7 oldu.

Evlenirken evlilik sözleşmesi yapanların oranı yüzde 1,4 oldu

Evlenirken yapılan törenler incelendiğinde, kız isteme yüzde 89,9, söz kesme yüzde 86,1, nişan yüzde 81,8, kına gecesi yüzde 84,4, gelin alma yüzde 84,0, gelin/damat hamamı yüzde 8,4, başlık parası verme/alma yüzde 13,3, düğün yüzde 87,7, bekarlığa veda partisi yüzde 3,0, çeyiz serme yüzde 60,3 ve bohça hazırlama yüzde 64,5 oranında yapıldı. Evlilik sözleşmesi oranı ise yüzde 1,4 oldu.

Önümüzdeki 3 yıl içerisinde evlenmeyi düşünmeyen ya da kararsız olan boşanmış, eşi ölmüş ya da hiç evlenmemiş 15 ve daha yukarı yaştaki bireylerin oranı yüzde 80,1 oldu. Bu bireylerin yüzde 29,5’i eğitim hayatına öncelik verdiği için, yüzde 11,9’u maddi kazancı yeterli olmadığı için ve yüzde 10,2’si evlenmek için uygun biriyle karşılaşmadığı için evlenmeyi düşünmediğini belirtti.

Evlenmeyi düşünmeme nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde, en önemli neden her iki cinsiyette de eğitim hayatına öncelik vermek oldu. Bu oran, erkekler için yüzde 29,8, kadınlar için yüzde 29,3 oldu. Erkekler için eğitim hayatına öncelik verme nedeninden sonra gelen evlenmeyi düşünmeme nedenleri yüzde 22,5 ile maddi kazancın yeterli olmaması, yüzde 11,2 ile iş garantisinin olmaması oldu. Kadınlar için eğitim hayatına öncelik verme nedeninden sonra gelen evlenmeyi düşünmeme nedenleri yüzde 11,5 ile sağlık sorunları, yüzde 11,1 ile evlenmek için uygun biriyle karşılaşmadığı oldu.

Eşler arasında en fazla harcamalar konusunda sorun yaşandı

Eşi ile sorun yaşadığını belirten evli bireylerin sorun yaşadıkları seçilmiş konular incelendiğinde, bireylerin yüzde 5,6’sı harcamalar, yüzde 5,5’i ailece birlikte vakit geçirmeme, yüzde 4,9’u gelirinin yeterli olmaması, yüzde 3,7’si ev ile ilgili sorumluluklar ve yüzde 3,6’sı sigara alışkanlığı ile ilgili konularda sıklıkla veya her zaman sorun yaşadı.

En az bir kez boşanmış bireylerin (görüşme sırasındaki medeni durumuna bakılmaksızın ve birden fazla boşanmış bireylerin son boşanma olayına göre) boşanma nedenleri incelendiğinde, yüzde 32,2 ile sorumsuz ve ilgisiz davranma ilk sırada yer aldı. Bu boşanma nedenini yüzde 14,1 ile aldatma, yüzde 9,8 ile evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama ve yüzde 8,1 ile dayak/kötü muamele izledi.

Boşanma nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde, boşanmış erkeklere ve kadınlara göre en önemli boşanma nedeni eşlerinin sorumsuz ve ilgisiz davranması oldu. Bu oran, erkeklere göre yüzde 41,2, kadınlara göre yüzde 24,2 oldu. Erkeklere göre sorumsuz ve ilgisiz davranmadan sonra en önemli boşanma nedenleri yüzde 11,0 ile aile büyüklerinin aile içi ilişkilere karışması ve yüzde 9,7 ile evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama oldu. Kadınlara göre sorumsuz ve ilgisiz davranmadan sonra en önemli boşanma nedenleri ise yüzde 19,3 ile aldatma ve yüzde 14,6 ile dayak/kötü muamele oldu.

Eğitime devam etmek istemesine rağmen eğitimini yarıda bırakan kadınların oranı yüzde 10,6 oldu

Eğitime devam etmek istemesine rağmen (üniversite dahil) eğitimini yarıda bırakan bireylerin oranı yüzde 11,6 oldu. Erkeklerde bu oranın yüzde 12,7, kadınlarda ise yüzde 10,6 olduğu görüldü.

Eğitime devam etmek istemesine rağmen eğitimini yarıda bırakan bireylerin eğitimi yarıda bırakma nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin yüzde 61,8’i ve kadınların yüzde 36,4’ü ekonomik nedenlerle eğitimini yarıda bıraktı. Erkeklerin yüzde 20,3’ü eğitimde başarısızlık, kadınların ise yüzde 28,8’i ailenin izin vermemesi nedeni ile eğitimini yarıda bıraktı.

Kadınların çalışması ile ilgili bireylerin algıları incelendiğinde, kadının çalışması ve sosyal hayata katkı sağlamasının değerli olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 82,6 iken kadının asli görevinin çocuk bakımı ve ev işleri olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 35,8 oldu.

Çocuk ile ilgili bireylerin algıları incelendiğinde, bireylerin yüzde 83,1’i çocukların anne ve babasına yaşlılıklarında bakması gerektiğini düşündü. Çocuğun anne ve babanın itibarını artırdığını düşünen bireylerin oranı yüzde 80,4, çocuğun bir işi olduğunda anne ve babasına maddi katkı sağlaması gerektiğini düşünen bireylerin oranı yüzde 66,9 ve neslin (soyun) devamının sadece erkek çocuk ile sağlandığını düşünen bireylerin oranı ise yüzde 28,8 oldu.

Bireylerin kendilerine bakamayacak kadar yaşlandıklarında nasıl yaşamayı tercih ettikleri incelendiğinde, yüzde 30,7’si evde bakım hizmeti almayı, yüzde 27,5’i çocuklarının yanında kalmayı, yüzde 15,0’i ise huzurevi/bakımevine gitmeyi istediğini belirtti.

Yaşlı bireylerin (65 ve daha yukarı yaştaki kişilerin) kendilerine bakamayacak kadar yaşlandıklarında nasıl yaşamayı tercih ettikleri incelendiğinde, yüzde 46,0’sı çocuklarının yanında kalmayı, yüzde 31,6’ı evde bakım hizmeti almayı, yüzde 10,3’ü ise huzurevi/bakımevine gitmeyi istediğini belirtti.

Çocukları ile aynı evde yaşamayan 60 ve daha yukarı yaştaki bireylerin çocukları tarafından ziyaret edilme sıklığı incelendiğinde, haftada birkaç kez ziyaret edilme oranı yüzde 56,7 iken hiçbir zaman ziyaret edilmeme oranı yüzde 1,4 oldu.

Paylaşın

İnternet Kullanan Yaşlıların Oranı 4 Kat Arttı

İnternet kullanan 65-74 yaş grubundaki bireylerin oranı 2016 yılında yüzde 8,8 iken bu oran 2021 yılında yüzde 32,5’e yükseldi. İnternet kullanan yaşlı bireyler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin kadınlardan daha fazla İnternet kullandığı görüldü. İnternet kullanan yaşlı erkeklerin oranı 2021 yılında yüzde 40,0 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 25,9 oldu.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İstatistiklerle Yaşlılar 2021 verilerini açıkladı. Verilere göre, yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2016 yılında 6 milyon 651 bin 503 kişi iken son beş yılda yüzde 24,0 artarak 2021 yılında 8 milyon 245 bin 124 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2016 yılında yüzde 8,3 iken, 2021 yılında yüzde 9,7’ye yükseldi. Yaşlı nüfusun 2021 yılında yüzde 44,3’ünü erkek nüfus, %55,7’sini kadın nüfus oluşturdu.

Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2025 yılında yüzde 11,0, 2030 yılında %12,9, 2040 yılında yüzde 16,3, 2060 yılında yüzde 22,6 ve 2080 yılında yüzde 25,6 olacağı öngörüldü.

Yaşlı nüfusun yüzde 64,7’sinin 65-74 yaş grubunda

Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2016 yılında yaşlı nüfusun yüzde 61,5’inin 65-74 yaş grubunda, yüzde 30,2’sinin 75-84 yaş grubunda ve yüzde 8,2’sinin 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2021 yılında yüzde 64,7’sinin 65-74 yaş grubunda, yüzde 27,3’ünün 75-84 yaş grubunda ve yüzde 8,0’inin 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görüldü.

Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının yüzde 10,0’u geçmesi nüfusun yaşlanmasının bir göstergesidir. Türkiye’de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hız ile artış gösterdi.

Küresel yaşlanma süreci olarak adlandırılan “demografik dönüşüm” sürecinde olan Türkiye’de, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalma ile birlikte sağlık alanında kaydedilen gelişmeler, yaşam standardının, refah düzeyinin ve doğuşta beklenen yaşam süresinin artması ile nüfusun yaş yapısı şekil değiştirdi. Çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranı azalırken yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı artış gösterdi. Türkiye, oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre hala genç bir nüfus yapısına sahip olsa da, yaşlı nüfus sayısal olarak oldukça fazladır.

Türkiye nüfusunun ortanca yaşı yükseldi

Ortanca yaş, yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşıdır. Nüfusun yaşlanması ile ilgili bilgi veren göstergelerden biri olan ortanca yaş, 2016 yılında 31,4 iken 2021 yılında 33,1 oldu. Ortanca yaş 2021 yılında erkeklerde 32,4, kadınlarda 33,8 olarak gerçekleşti. Nüfus projeksiyonlarına göre, ortanca yaşın 2025 yılında 34,1, 2030 yılında 35,6, 2040 yılında 38,5, 2060 yılında 42,3 ve 2080 yılında 45,0 olacağı öngörüldü.

Yaşlı bağımlılık oranı 2021 yılında yüzde 14,3 oldu

Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2016 yılında yüzde 12,3 iken bu oran 2021 yılında yüzde 14,3’e yükseldi. Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı bağımlılık oranının 2025 yılında yüzde 16,4, 2030 yılında yüzde 19,6, 2040 yılında yüzde 25,3, 2060 yılında yüzde 37,5 ve 2080 yılında yüzde 43,6 olacağı öngörüldü.

Türkiye, 167 ülke arasında 68. sırada

Nüfus tahminlerine göre 2021 yılı için dünya nüfusunun 7 milyar 831 milyon 718 bin 605 kişi, yaşlı nüfusun ise 764 milyon 321 bin 142 kişi olduğu tahmin edildi. Bu tahminlere göre dünya nüfusunun yüzde 9,8’ini yaşlı nüfus oluşturdu. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ilk üç ülke sırasıyla yüzde 34,3 ile Monako, yüzde 28,8 ile Japonya ve yüzde 22,8 ile İtalya oldu. Türkiye, 167 ülke arasında 68. sırada yer aldı.

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il Sinop

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il, 2021 yılında yüzde 20,1 ile Sinop oldu. Bu ili yüzde 19,2 ile Kastamonu, yüzde 17,8 ile Artvin izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu il ise yüzde 3,5 ile Şırnak oldu. Bu ili yüzde 3,9 ile Hakkari, yüzde 4,0 ile Şanlıurfa izledi.

Yaşlı nüfus oranı il düzeyinde yıllara göre incelendiğinde, toplam nüfus içinde yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il sayısı 2016 yılında 8 iken, 2021 yılında 22 oldu. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının en yüksek olacağı il sayısının 2025 yılında 33’e çıkacağı tahmin edildi. Toplam nüfus içinde yaşlı nüfus oranının yıllara göre en düşük olduğu illerin, genç nüfus yapısına sahip olan Şanlıurfa, Şırnak ve Hakkari olduğu görüldü.

Türkiye’de 2021 yılında toplam 25 milyon 329 bin 833 haneden 6 milyon 112 bin 760’ında yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin yüzde 24,1’inde en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü.

En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 112 bin 760 hanenin 1 milyon 561 bin 398’ini tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 74,9’unu yaşlı kadınlar, yüzde 25,1’ini ise yaşlı erkekler oluşturdu. En az bir yaşlı fert bulunan haneler içinde tek kişilik yaşlı hanehalkı oranının en yüksek olduğu il, 2021 yılında yüzde 35,2 ile Burdur oldu. Bu ili yüzde 34,9 ile Balıkesir, yüzde 34,4 ile Çanakkale izledi. Bu oranın en düşük olduğu il ise yüzde 6,5 ile Hakkari oldu. Bu ili yüzde 12,5 ile Şırnak, yüzde 12,9 ile Batman izledi.

Yaşlı nüfusun yüzde 0,1’ini oluşturan 100 yaş ve üzerindeki yaşlı kişi sayısı, 2021 yılında 5 bin 859 oldu. Türkiye’de 100 yaş ve üzerinde en fazla yaşlıya sahip ilk üç il sırasıyla 815 kişi ile İstanbul, 276 kişi ile Şanlıurfa ve 272 kişi ile Mardin iken en az yaşlıya sahip ilk üç il ise sırasıyla 7 kişi ile Bartın ve Bayburt, 8 kişi ile Ardahan ve Bilecik oldu.

Eğitimli yaşlı nüfus oranı arttı

Yaşlı nüfus içinde okuma yazma bilmeyenlerin oranı, 2016 yılında yüzde 20,8 iken 2020 yılında yüzde 15,6’ya düştü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranının, 2020 yılında yaşlı erkeklerin oranından yaklaşık 5 kat fazla olduğu görüldü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranı yüzde 24,2 iken yaşlı erkeklerin oranı yüzde 4,7 oldu.

Yaşlı nüfus eğitim durumuna göre incelendiğinde, 2016 yılında yaşlı nüfusun yüzde 43,7’si ilkokul mezunu, yüzde 5,6’sı ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu, yüzde 5,9’u lise veya dengi okul mezunu, yüzde 5,8’i yükseköğretim mezunu iken 2020 yılında ilkokul mezunu olanların oranı yüzde 46,1’e, ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu olanların oranı yüzde 7,9’a, lise veya dengi okul mezunu olanların oranı yüzde 8,0’e, yükseköğretim mezunu olanların oranı ise yüzde 7,4’e yükseldi.

Yaşlı nüfusun eğitim durumu cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu gözlendi. Bitirilen tüm eğitim düzeylerinde yaşlı erkek nüfus oranının yaşlı kadın nüfus oranından daha yüksek olduğu görüldü.

Yaşlı nüfus yasal medeni duruma göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu görüldü. Yaşlı erkek nüfusun 2021 yılında yüzde 1,3’ünün hiç evlenmemiş, yüzde 83,7’sinin resmi nikahla evli, yüzde 3,6’sının boşanmış, yüzde 11,4’ünün eşi ölmüş olduğu görülürken yaşlı kadın nüfusun %2,7’sinin hiç evlenmemiş, yüzde 46,0’sının resmi nikahla evli, yüzde 4,0’ünün boşanmış, yüzde 47,4’ünün ise eşi ölmüş olduğu görüldü.

Yaşlı nüfusun yoksulluk oranı yüzde 16,7

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ına göre hesaplanan yoksulluk oranı, 2016 yılında Türkiye geneli için yüzde 21,2 iken 2020 yılında yüzde 21,9 oldu. Bu oran, yaşlı nüfus için 2016 yılında yüzde 16,0 iken 2020 yılında yüzde 16,7 oldu. Yaşlı nüfusun yoksulluğu cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde yoksulluk oranı 2016 yılında yüzde 14,7 iken 2020 yılında yüzde 15,6 oldu. Yaşlı kadınlarda yoksulluk oranı ise 2016 yılında yüzde 17,0 iken 2020 yılında yüzde 17,6 oldu.

İşgücü istatistiklerine göre, işgücüne katılma oranı 2016 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus için yüzde 52,0 iken 2020 yılında yüzde 49,3 oldu. Bu oran yaşlı nüfus için 2016 yılında yüzde 11,8 iken 2020 yılında yüzde 10,0 oldu. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oran yaşlı erkek nüfusta 2020 yılında yüzde 16,8 iken yaşlı kadın nüfusta yüzde 4,6 oldu.

Yaşlı nüfustaki işsizlik oranının 2016 yılında yüzde 2,6 iken 2020 yılında yüzde 2,7 olduğu görüldü. İşgücü istatistiklerine göre, istihdam edilen yaşlı nüfusun sektörel dağılımı incelendiğinde, 2020 yılında yaşlı nüfusun yüzde 64,2’sinin tarım, yüzde 27,7’sinin hizmetler, yüzde 6,1’inin sanayi, yüzde 2,0’sinin ise inşaat sektöründe yer aldığı görüldü.

Mutlu olduğunu beyan edenlerin oranı yüzde 56,2

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, mutlu olduğunu beyan eden 18 ve daha yukarı yaştaki bireylerin oranı 2021 yılında yüzde 49,3 iken bu oran 65 ve daha yukarı yaştaki bireyler için yüzde 56,2 oldu. Yaşlı bireylerin genel mutluluk düzeyi cinsiyete göre incelendiğinde, 2021 yılında erkeklerin yüzde 51,2’si, kadınların ise yüzde 60,1’i mutlu olduğunu beyan etti.

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, yaşlı bireylerin 2016 yılında en önemli mutluluk kaynağı yüzde 64,2 ile aileleri, yüzde 18,0 ile çocukları, yüzde 6,9 ile eşleri, yüzde 6,4 ile torunları iken 2021 yılında yüzde 59,9 ile aileleri, yüzde 21,5 ile çocukları, yüzde 8,1 ile torunları ve yüzde 6,2 ile eşleri oldu.

İnternet kullananların oranı 4 kat arttı

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre, İnternet kullanan 65-74 yaş grubundaki bireylerin oranı 2016 yılında yüzde 8,8 iken bu oran 2021 yılında yüzde 32,5’e yükseldi. İnternet kullanan yaşlı bireyler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin kadınlardan daha fazla İnternet kullandığı görüldü. İnternet kullanan yaşlı erkeklerin oranı 2021 yılında yüzde 40,0 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 25,9 oldu.

Paylaşın

Türkiye Ekonomisi, 2021’de Yüzde 11 Büyüdü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), geçen yıla ilişkin üretim yöntemiyle hesaplanan gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) sonuçlarını açıkladı. Buna göre, Türkiye ekonomisi 2021’de yüzde 11, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 9,1 büyüdü.

Üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYH, 2021’de bir önceki yıla göre yüzde 42,8 artarak 7 trilyon 209 milyar 40 milyon lira olarak gerçekleşti.

GSYH’yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde, 2021 yılında bir önceki yıla göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak, hizmet faaliyetleri toplam katma değeri yüzde 21,1, diğer hizmetler yüzde 20,3, bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 20,2, mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri yüzde 17,3, sanayi yüzde 16,6, kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri yüzde 7 ve gayrimenkul faaliyetleri yüzde 3,5 arttı. Söz konusu dönemde, finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 9, tarım sektörü yüzde 2,2 ve inşaat sektörü ise yüzde 0,9 azaldı.

GSYH 2021 yılı dördüncü çeyreğinde yüzde 9,1 arttı

GSYH dördüncü çeyrek ilk tahmini; zincirlenmiş hacim endeksi olarak, 2021 yılının dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 9,1 arttı.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,5 arttı

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,5 arttı. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, 2021 yılı dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 9,1 arttı.

Üretim yöntemiyle Gayrisafi Yurt İçi Hasıla tahmini, 2021 yılının dördüncü çeyreğinde cari fiyatlarla bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 51,8 artarak 2 trilyon 313 milyar 810 milyon TL oldu. GSYH’nin dördüncü çeyrek değeri cari fiyatlarla ABD doları bazında 198 milyar 968 milyon olarak gerçekleşti.

Yerleşik hane halklarının nihai tüketim harcamaları, 2021 yılında bir önceki yıl zincirlenmiş hacim endeksine göre yüzde 15,1 arttı. Hane halkı tüketim harcamalarının GSYH içindeki payı yüzde 55,1 oldu.

Yerleşik hane halklarının nihai tüketim harcamaları 2021 yılının dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 21,4 arttı. Devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 1,9, gayrisafi sabit sermaye oluşumu ise yüzde 0,8 azaldı.

2021 yılında bir önceki yıl zincirlenmiş hacim endeksine göre mal ve hizmet ihracatı yüzde 24,9, ithalatı ise yüzde 2,0 arttı. Mal ve hizmet ihracatı, 2021 yılının dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 20,7, ithalatı ise yüzde 2,6 arttı.

İşgücü ödemeleri 2021 yılında yüzde 31,4 arttı

İşgücü ödemeleri 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 31,4 artarken, net işletme artığı/karma gelir yüzde 53,2 arttı. 2021 yılının dördüncü çeyreğinde ise işgücü ödemeleri bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 37,7 artarken, net işletme artığı/karma gelir yüzde 62,9 arttı.

İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yıl yüzde 33,1 iken bu oran 2021 yılında yüzde 30,2 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise yüzde 49,3’ten yüzde 52,6’ya yükseldi.

Paylaşın

Türkiye’de Kadınlar Erkeklerden Daha Mutlu

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ‘Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nın 2021 sonuçlarını paylaştı. Buna göre mutlu olduğunu beyan eden 18 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı 2020’ye oranla artarak yüzde 49,3’e çıktı. 2020’de bu oran yüzde 48,2’ydi.

Haber Merkezi / Benzer şekilde mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı da 2020’de yüzde 14,5’ken 2021’de yüzde 16,6 yükseldi.

2003’te mutlu olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 59,6’yken, mutsuz olduğunu ifade edenlerin oranı sadece yüzde 7,3’tü. 18 yılda mutsuz olduğunu söyleyenlerin oranı ikiye katlanmış oldu.

Kadınlar daha mutlu

Mutlu olduğunu beyan eden erkeklerin oranı, 2020’de yüzde 43,2’yken 2021’de yüzde 43,9 oldu. Kadınlarda ise bu oran, 2020’de yüzde 53,1’ken 2021’de yüzde 54,6 oldu.

Evliler evli olmayanlardan daha mutlu

Yine TÜİK’in istatistiklerine göre evli bireylerin, evli olmayan bireylere göre daha mutlu olduğu görüldü. Mutlu olduğunu belirten evli bireylerin oranı, 2021’de yüzde 54’ken evli olmayanlarda bu oran, yüzde 40,1 olarak gerçekleşti.

Evli olanların mutluluk düzeyi cinsiyete göre incelendiğinde; evli erkeklerin yüzde 48,9’unun, evli kadınların ise yüzde 58,8’inin mutlu olduğu gözlendi.

En mutlu olanlar 65 ve üzeri yaş grubunda

Yaş gruplarına göre mutluluk düzeyi incelendiğinde; 65 ve üzeri yaş grubu, 2020’de yüzde 57,7, 2021’de ise yüzde 56,2 ile en yüksek mutluluk oranının görüldüğü yaş grubu oldu.

En düşük mutluluk oranı ise 2020’de yüzde 45,4 ile 35-44 yaş grubunda görülürken 2021’de yüzde 44,5 ile 18-24 yaş grubunda gözlendi.

Bir okul bitirmeyenler daha mutlu

Eğitim durumuna göre mutluluk düzeyi incelendiğinde; 2021’de en yüksek mutluluk oranı, yüzde 54,4 ile bir okul bitirmeyenlerde görüldü.

Bunu sırasıyla; yüzde 51,4 ile ilkokul mezunu, yüzde 47,8 ile lise ve dengi okul mezunu, yüzde 47,6 ile yükseköğretim mezunu ve yüzde 45,7 ile ilköğretim veya ortaokul mezunu bireyler takip etti.

Bireylerin mutluluk kaynağı aileleri

Bireylerin mutluluk kaynağı olan kişiler incelendiğinde; kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini belirtenlerin oranı, 2021’de yüzde 67,6 olurken bunu sırasıyla; yüzde 16,8 ile çocuklar, yüzde 4,1 ile eş, yüzde 4 ile anne/baba yine yüzde 4 ile kendisi ve yüzde 2,1 ile torunlar takip etti.

Bireyleri en çok sağlıklı olmak mutlu etti

Bireylerin mutluluk kaynağı olan değerler incelendiğinde; kendilerini en çok sağlıklı olmanın mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı, 2021’de yüzde 69 olurken bunu sırasıyla; yüzde 14,3 ile sevgi, yüzde 8,9 ile başarı, yüzde 5,1 ile para ve yüzde 2,3 ile iş takip etti.

En yüksek memnuniyet oranı yüzde 73,8 ile asayiş hizmetlerinde

TÜİK kamu hizmetlerinden memnuniyet düzeylerini de inceledi. 2021’de asayiş hizmetlerinden memnun olduğunu beyan edenlerin oranı yüzde 73,8 oldu. Bunu sırasıyla yüzde 69,8 ile ulaştırma, yüzde 68,1 ile sağlık, yüzde 59,1 ile Sosyal Güvenlik Kurumu, yüzde 55,7 ile eğitim ve yüzde 54,8 ile adli hizmetlerinden memnuniyet takip etti.

Her 10 kişiden 6’sı geleceğinden umutlu

Kendi geleceklerinden umutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı, 2021’de yüzde 60,7 oldu. Kendi geleceklerinden umutlu olan erkeklerin oranı yüzde 59,1 iken kadınlarda bu oran yüzde 62,4 oldu.

Paylaşın

Yolsuzluk Algı Endeksi Açıklandı: Türkiye, Son 10 Yılın Dibinde

Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International), 2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’ni açıkladı. Buna göre, Türkiye, 180 ülke arasında 96. sırada yer aldı. Türkiye, 2012’den bu yana 42 basamak gerileyerek son 10 yılın en düşük puanını aldı.

Yolsuzluk Algı Endeksi 180 ülkeyi kamu sektörü yolsuzluğuna göre sıralıyor. Endekste yolsuzluk, 0 ila 100 arasında derecelendiriyor. Buna göre, 0 yolsuzluğun çok yoğun olduğu, 100 ise tamamıyla yolsuzluktan arınmış ülkelere işaret ediyor.

Bir yılda 10 basamak düştü

Endekste Türkiye 38 puanla 180 ülke arasında 96. sırada yer aldı. Türkiye ile aynı puanı paylaşan ülkeler, Arjantin, Brezilya, Endonezya, Sırbistan ve Sahra-Altı Afrika’da küçük bir krallık olan Lesoto oldu.

Geçen yıl yayınlanan 2020 Endeksi’nde Türkiye, yolsuzluk algısında 40 puanla 180 ülke arasında 86’ncı sırada yer alıyordu. Buna göre Türkiye, son bir yılda bu alanda 2 puan düşüşle 10 basamak geriledi.

2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre son 10 yılda 25 ülkenin puanı yükselirken, 23 ülkenin puanı düştü. Türkiye ise karşılaştırılabilir en eski tarih olan 2012’den bu yana en düşük puanını aldı. 2012’de açıklanan endekste 49 puanla dünya genelinde 54′üncü sırada yer alan Türkiye, 10 yılda önemli ölçüde gerileyerek 42 basamak birden düştü.

Yetkinin tek elde toplanması

Raporda “Batı Balkanlar ve Türkiye’de yetkinin otokrat liderlerde toplanması yargının bağımsızlığını baltalarken bu durum, kişisel menfaat gruplarının daha zengin ve güçlü olmasını sağlayan sistemin devam etmesine katkı sağlıyor” ifadelerine yer verildi.

Türkiye’nin de yer aldığı Doğu Avrupa ve Orta Asya grubundaki ülkelerin ortalama puanı ise 36 oldu. Rapora göre bu bölgedeki hükümetler, COVID-19’u, eleştirel sesleri daha fazla bastırmak, ifade özgürlüğünü ve bilgiye erişimi engellemek, kısıtlayıcı yasalar çıkarmak ve yargı bağımsızlığını baltalamak için bir bahane olarak kullandı.

Puanı ortalamanın altında

Açıklanan listede yer alan 180 ülkenin puanı 88 ile 11 arasında değişti. Ülkelerin üçte ikisi 50’nin altında puan alırken, puan ortalaması geçen yıl olduğu gibi 43’te kaldı. Türkiye ise bu ortalamanın da altında yer aldı. Veriler, Türkiye’nin küresel sıralamada ekonomik, sosyal ve politik istikrarsızlıkların yoğun olduğu, demokrasi ile tanışamamış birçok ülkenin gerisinde kaldığına işaret etti.

Türkiye 2021’de önceki yıl aynı puanı paylaştığı ülkelerin de gerisine düştü. Burkina Faso, Türkiye’nin 17 basamak üzerine çıkarken, Trinidad ve Tobago ile Doğu Timor ülkeleriyle 14 basamak, Hindistan ile 11 basamak, Fas ile 9 basamak fark oluştu.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne bağlı (OECD) Mali Eylem Gücü (FATF) de Kasım 2021’de kara para aklama ve terörizmin finansmanının engellenmesinde yetersiz kaldığı gerekçesiyle Türkiye’yi gri listeye aldığını duyurmuştu.

2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre yolsuzluğun en az olduğu ilk on ülke Danimarka, Finlandiya, Yeni Zelanda, Norveç, Singapur, İsveç, İsviçre, Hollanda, Lüksemburg ve Almanya oldu.

Danimarka, Finlandiya ve Yeni Zelanda 88 puanla ilk sırayı paylaşırken Norveç, Singapur ve İsveç 85 puanla dördüncü; İsviçre 84 puanla yedinci, Hollanda 82 puanla sekizinci, Lüksemburg 81 puanla dokuzuncu ve Almanya 80 puanla onuncu sırada yer aldı. Geçen yılki endekste sekizinci sırada bulunan Almanya’nın da iki basamak gerilemesi dikkat çekti.

Yolsuzluk en fazla Güney Sudan’da

Yolsuzluğun en fazla olduğu ülkeler ise Güney Sudan, Suriye, Somali, Venezuela, Yemen, Kuzey Kore, Afganistan, Libya, Ekvator Ginesi ve Türkmenistan şeklinde sıralandı.

Güney Sudan’ın puanı 11, Suriye ve Somali’nin ise 13 olarak gerçekleşti. Ortalama puan Batı Avrupa ve Avrupa Birliği’nde 66 olurken, Sahra-Altı Afrika’da 33’te kaldı.

Rapora göre yolsuzluk, demokrasi ve insan hakları arasındaki bağlantıyı vurgulayan endeksin bu yılki sonuçları, temel örgütlenme hakkı ve ifade özgürlüğünü koruyan ülkelerin yolsuzluğu genel olarak kontrol ettiklerini gösteriyor. Endekste en üstte yer alan Danimarka, Finlandiya ve Yeni Zelanda; Demokrasi Endeksi’nde insan hakları puanı en yüksek ülkeler arasında yer alıyor.

“İnsan haklarıyla ilişkili”

Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 2012’den bu yana puanı önemli ölçüde düşen 23 ülkeden 19’unun ise insan hakları puanında da düşüş yaşanması dikkat çekiyor. Raporda 2020’de hak savunucularının ölümüyle sonuçlanan 331 vakanın yüzde 98’inin, Yolsuzluk Algı Endeksi puanı 45’in altında olan ülkelerde meydana geldiğine işaret ediliyor.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü Başkanı Delia Ferreira Rubio, insan haklarının yolsuzlukla mücadeledeki önemine dikkat çekerek “Otoriter yaklaşımlar, kuvvetler ayrılığı ilkesini yok ederek yolsuzlukla mücadele çabalarını bir elitin kaprislerine bağımlı hale getirir. Yolsuzluktan arınmış bir topluma giden tek sürdürülebilir yol, insanların özgürce konuşabilmelerini ve iktidara hesap sorabilmelerini sağlamak” diyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Yabancılara Konut Satışı 2021’de Yüzde 44 Arttı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yabancılar 2020 yılında Türkiye’de 40 bin 812 konut satın aldı. Bu sayı 2021’de 58 bin 576’ya çıkarak tüm zamanların rekorunu kırdı. Böylece yabancılara satılan konut sayısı son bir yılda yüzde 44 artmış oldu.

Türk lirası (TL) 2021 yılında Amerikan doları ve Euro başta olmak üzere döviz kurları karşısında hızla değer kaybederken yabancılara konut satışındaki artış dikkat çekiyor. TL, Dolar karşısında 2021 yılının başı ile sonu karşılaştırıldığında bir senede yüzde 75 değer kaybetti. Yabancılar Türkiye’de 250 bin dolar değerinde konut satın almaları durumunda Türk vatandaşı da olabiliyor.

Merkez Bankası verilerine göre 4 Ocak 2021’de 7,42 TL olan dolar kuru yılın son gününü 12,98 TL ile kapattı. Böylece sene başı ile sene sonu kıyaslandığında Türk lirası Amerikan doları karşısında tam yüzde 75 değer kaybetti. Dolar kuru 21 Aralık’ta 17,47 lirayı da görmüştü.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yabancılar 2020 yılında Türkiye’de 40 bin 812 konut satın aldı. Bu sayı 2021’de 58 bin 576’ya çıkarak tüm zamanların rekorunu kırdı. Böylece yabancılara satılan konut sayısı son bir yılda yüzde 44 artmış oldu.

Bu artışta koronavirüs salgını sebebiyle 2020 yılında satışların etkilenmiş olabileceği düşünülebilir. Ancak 2019 yılında yabancılara 45 bin 483 konut satılırken bu sayı 2020’de sadece yüzde 10 düşüş ile 40 bin 812’ye gerilemişti. Bu veri pandeminin etkisinin sınırlı olduğuna işaret ediyor. Zaten Covid-19’dan önceki 2019 yılı ile 2021 yılları kıyaslandığında da yüzde 29’luk bir artış söz konusu.

Dövizdeki değişime yıllık ortalama dolar kurundan bakmak da mümkün. 2021’de ortalama dolar kuru 8,89 TL oldu. Bu sayı 2020’de 7,01; 2019 yılında 5,67 ve 2018’de 4,81 idi. Bu açıdan bakıldığında yıllık ortalama dolar kuru son 3 senede yüzde 85 artarken bu dönemde yabancılar satılan konut sayısı yüzde 48 artış gösterdi.

Yabancılara konut satışları son 8 senede 5’e katlandı

TÜİK’in verileri 2013 yılından bu yana olan yıllık satış toplamlarını gösteriyor. Buna göre 2013 yılında yabancılar 12 bin 181 konut satın aldı. Bu da 2013-2021 yıllarını kapsayan son 8 senede yüzde 381 arttığını gösteriyor. Yani son 8 senede yabancılara satılan konut sayısı neredeyse 5’e (tam olarak 4,81) katlandı.

Ülkelerine göre bakıldığında ise Türkiye’den en fazla konut satın alanlar İran ve Irak vatandaşları. 2021 yılında İranlılar 10 bin 56 konut alırken Irak vatandaşları da 8 bin 661 konut satın aldı. Satılan her 100 konuttan 17’sini İranlılar alırken Iraklıların oranı yüzde 15 oldu.

Bu ülkeleri Rusya (5 bin 379), Afganistan (2 bin 762), Almanya (2 bin 538), Kazakistan (2 bin 90) ve Kuveyt (bin 791) takip etti. Yabancıların konut alırken en fazla ilgi gösterdiği şehir hep İstanbul. 2021 yılında da satılan konutların yüzde 45’i İstanbul’da oldu. Yabancılar İstanbul’da 26 bin 469 konut alırken yüzde 21 paya sahip Antalya’da 12 bin 384 konut aldılar.

Yabancılar konutla birlikte Türk vatandaşlığı hakkına da sahip oluyor. En az 250 bin Amerikan doları veya karşılığı döviz tutarında taşınmazı tapu kayıtlarına 3 yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın alanlar vatandaşlığa başvuru yapabiliyor. Yabancılara satılan konutların ortalama değeri 2021’in son çeyreğinde 187 bin 91 dolar olarak gerçekleşti. Bu sayı önceki çeyrekte 196 bin dolar civarındaydı.

Gayrimenkul Yurt Dışı Tanıtım Derneği’nin (GİGDER) AGS Global iş birliğiyle hazırladığı yabancıya konut satış endeksi GİGDEKS’in ekim-aralık dönemine ilişkin araştırmasının sonuçlarına göre kurdaki hareketlilik ve dolardaki yükseliş nedeniyle yabancılara satılan konutların ortalama değeri son çeyrekte 187 bin 91 dolara geriledi. Söz konusu rakam önceki çeyrekte 196 bin 37 dolardı.

Paylaşın

2021 Yılında En Az 2170 İşçi, İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybetti

2021 yılı içinde en az 2170 işçi, çalışırken hayatını kaybetti. Bunların yüzde 86’sını ücretliler, yüzde 14’ünü ise kendi hesabına çalışanlar oluşturdu. Ölüm nedenlerinin yüzde 29’unu Kovid 19 oluştururken, trafik-servis kazası, ezilme-göçük ve yüksekten düşme de başlıca nedenler arasında yer aldı. Ölenlerin 122’si (yüzde 5,62) sendikalı işçi, 2048’i ise (yüzde 94,38) sendikasız işçilerdi.

Haber Merkezi / İSİG, işverenlerin ek maliyet getireceği, gereksiz zaman kaybına yol açacağı düşüncesi ile yasaların emredici hükümlerini yerine getirmekten kaçındığı; işin yoğun ve ağır olduğu, çalışma süresinin uzun tutulduğu her işyerinde adeta kazaya davetiye çıkarıldığını vurgulayarak, işyerlerinde ölüm olaylarını “iş kazası” değil “iş cinayeti” olarak adlandırıyor.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 2021 yılı raporunu yayımladı. İSİG verilerine göre 2021 yılında en az 2170 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin 165 kadın, 2005 erkek ve 94’ü mülteci/göçmendi.

2021’de iş cinayetlerinin aylara göre dağılımı

Ocak ayında en az 205 işçi, şubat ayında en az 142 işçi, mart ayında en az 144 işçi, nisan ayında en az 258 işçi, mayıs ayında en az 240 işçi, haziran ayında en az 180 işçi, temmuz ayında en az 155 işçi, ağustos ayında en az 178 işçi, eylül ayında en az 189 işçi, ekim ayında en az 167 işçi, kasım ayında en az 177 işçi ve aralık ayında en az 135 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

2021’de iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımında; 1864 ücretli (işçi ve memur) ve 306 kendi nam ve hesabına çalışanlar (çiftçi ve esnaf) hayatını kaybetti. Yani ölenlerin yüzde 86’sını ücretliler yüzde 14’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor.

Ölümlerin işkollarına göre dağılımı

Ticaret, büro, eğitim, sinema işkolunda 345 emekçi
Tarım, orman işkolunda 318 emekçi (161 çiftçi ve 157 işçi)
İnşaat, yol işkolunda 335 işçi
Sağlık, sosyal hizmetler işkolunda 229 işçi
Taşımacılık işkolunda 186 işçi
Belediye, genel İşler işkolunda 113 işçi
Metal işkolunda 102 işçi
Konaklama, eğlence işkolunda 81 işçi
Savunma, güvenlik işkolunda 79 işçi
Madencilik işkolunda 70 işçi
Enerji işkolunda 44 işçi
Gemi, tersane, deniz, liman işkolunda 39 işçi
Petro-kimya, lastik işkolunda 38 işçi
Tekstil, deri işkolunda 34 işçi
Gıda, şeker işkolunda 31 işçi
Ağaç, kâğıt işkolunda 25 işçi
Çimento, toprak, cam işkolunda 24 işçi
Basın, gazetecilik işkolunda 13 işçi
Banka, finans, sigorta işkolunda 7 işçi
İletişim işkolunda 4 işçi

İşkolunu belirlenemeyen ise 53 işçi hayatını kaybetti.

Ölümlerin nedenleri

COVID-19 nedeniyle 625 işçi
Trafik, servis kazası nedeniyle 342 işçi
Ezilme, göçük nedeniyle 296 işçi
Yüksekten düşme nedeniyle 254 işçi
Kalp krizi, beyin kanaması nedeniyle 156 işçi
İntihar nedeniyle 98 işçi
Zehirlenme, boğulma nedeniyle 77 işçi
Elektrik çarpması nedeniyle 74 işçi
Şiddet nedeniyle 72 işçi
Patlama, yanma nedeniyle 56 işçi
Nesne çarpması, düşmesi nedeniyle 23 işçi
Kesilme, kopma nedeniyle 22 işçi
Diğer nedenlerden dolayı 75 işçi hayatını kaybetti.

62 çocuk işçi öldü

14 yaş ve altı 21 çocuk işçi,
15-17 yaş arası 41 çocuk işçi,
18-27 yaş arası 222 işçi,
28-50 yaş arası 1091 işçi,
51-64 yaş arası 544 işçi,
65 yaş ve üstü 143 işçi hayatını kaybetti. Yaşamını yitiren 108 işçinin ise yaşı belirlenemedi.

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

2021’de 95 Milyar TL’lik Özelleştirme Yapıldı

Rekabet Kurumu 2021 Yılı Birleşme ve Devralma Görünüm Raporu yayımlandı. Rapora göre, yıl boyunca toplam 95 milyar TL bedelle yedi özelleştirme yapıldı. İşlemlerden 3 adedi “elektrik enerjisinin üretimi, iletimi ve dağıtımı” alanında gerçekleşirken, “havalimanı işletmeciliği”, “liman işletmeciliği”, “yat limanı işletmeciliği” ve “kargo ve lojistik firmaları tarafından paket ve koli gibi kargoların taşınması ve dağıtımı faaliyetleri” alanlarında da birer adet özelleştirme yapıldı.

En yüksek özelleştirme bedeli yaklaşık 89,3 milyar TL ile “havalimanı işletmeciliği” alanında gerçekleşti. Rekabet Kurumu’nun 2021’de karara bağladığı birleşme, devralma ve özelleştirme işlemlerine ait veriler çerçevesinde hazırladığı raporda başlıca şu tespitlere yer verildi:

2021 yılında Rekabet Kurumu tarafından toplam 309 adet birleşme, devralma ve özelleştirme işlemi incelenmiştir.
Özelleştirmeler hariç olmak üzere, bu işlemlerden 118’inde hedef şirket Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre kurulmuş (Türkiye kökenli) şirketlerdir. Bildirilen bu işlemlerin toplam işlem bedeli yaklaşık 42 milyar 568 milyon TL’dir. Aynı dönemde toplam işlem bedeli yaklaşık 95 milyar TL olan 7 özelleştirme işlemi incelenmiştir. Böylelikle 2021 yılında Türkiye kökenli şirketler için 125 işlemde öngörülen toplam işlem bedeli yaklaşık 137,5 milyar TL düzeyindedir.

2021 yılında hedef şirketin Türkiye kökenli olduğu birleşme ve devralmalar içinde en çok işlem, 14 işlem adediyle “elektrik enerjisinin üretimi, iletimi ve dağıtımı” alanında; en yüksek işlem değeri ise yaklaşık 3,7 milyar TL ile “plastikten paketleme malzemeleri imalatı” alanında yaşandı.

Aynı dönemde incelenen 7 özelleştirme işlemi içinde de işlem sayısı bakımından 3 adetle “elektrik enerjisinin üretimi, iletimi ve dağıtımı” alanı öne çıkarken; bildirilen en yüksek bedelli özelleştirme işlemi yaklaşık 89,3 milyar TL ile “havalimanı işletmeciliği” alanında oldu.

2021 yılında yabancı yatırımcılar tarafından 50 ayrı birleşme ve devralma işleminde Türkiye kökenli şirketlere yatırım yapılması öngörüldü. Yabancı yatırımcılar arasında işlem bazında yapılan sıralamaya göre ilk sırada on işlem ile Lüksemburg kökenli yatırımcılar yer aldı. Hedef şirketin Türkiye kökenli olduğu bu işlemlerde yabancı yatırımcılar tarafından gerçekleştirileceği bildirilen yatırım tutarı yaklaşık 22 milyar TL’dir. Aynı dönemde incelenen bir adet özelleştirme işleminde işlem tarafları yabancı yatırımcılar olup işlem bedelinin 89,3 milyar TL olduğu bildirildi.. Özelleştirmeler de dâhil edildiğinde, 2021 yılında yabancı yatırımcılar tarafından 51 işlemde Türkiye kökenli şirketler için öngörülen toplam yatırım tutarının yaklaşık 111,3 milyar TL olduğu bildirildi.

2021 yılında ayrıca, yabancıların yurt dışında gerçekleştirdikleri 173 birleşme ve devralma işlemi incelenmiştir. Türkiye kökenli şirketlere doğrudan yatırım öngörülmeyen bu işlemlerde, bildirilen toplam işlem bedeli 5 trilyon 654 milyar TL’dir.

51’i Türkiye’de ve 173’ü yurtdışında olmak üzere, yabancı yatırımcıların 2021 yılında küresel düzeyde gerçekleştirmeyi planladıkları toplam 224 işlem ekonomik faaliyet alanlarına göre işlem bedeli baz alınarak sıralandığında, dünya genelinde yatırım yapılan sektörlerden öne çıkanlar şu şekildedir:

  • Finansal hizmetler
  • Kimyasal ürünlerin imalatı
  • Programcılık ve yayıncılık faaliyetleri
  • Makine ve ekipman imalatı
  • Temel eczacılık ürünleri imalatı

2021 yılında Rekabet Kurulu, birleşme ve devralma işlemlerini son bildirim tarihinden ortalama 11 gün sonra karara bağlandı.

Rekabet Kurumu nedir, ne yapar?

Rekabet Kurumu, rekabet ortamının sağlanması, geliştirilmesi ve korunması misyonu ile kurulmuş ve 5 Kasım 1997 tarihinde faaliyete başlamış bir kamu kurumudur.

Rekabet kültürünü ve ortamını yaygınlaştırmak, kamunun karar ve eylemlerinin rekabetçi anlayış çerçevesinde oluşturmak için gerekli tasarruflarda bulunur. Rekabet hukukunun gelişmesine katkılar sağlar. Rekabetin iktisadı ve politikalarını geliştirmek veya korumak için gerekli araştırmaları yapar. Yeni rekabet politikaları oluşturur, geliştirir ve bu yönde katkılarda bulunur.

Rekabet Kurumu’nun temel amacı; 7 Aralık 1994 tarihinde kabul edilen 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un uygulanmasıdır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bağlıdır. Kurum’un verdiği kararlar Danıştay’ın denetimine tabidir.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

2021 Yılında ‘Kripto Para Dolandırıcılığı’ Rekor Kırdı

Kripto para ile dolandırıcılık geçen yıl 2020’ye göre yaklaşık yüzde 80 artarak 14 milyar dolarla rekor seviyeye ulaştı. Blokzincir analitik firması Chainalysis’in raporuna göre, kripto paralarda toplam işlem hacmi geçen yıl 2020’ye göre yüzde 567 artarak 15,8 trilyon dolara ulaştı.

Bununla birlikte, 2021’de kripto para ile yasa dışı işlemler de yüzde 80 artarak 14 milyara yükseldi. Artışa rağmen, kripto paralarda işlem hacmi artışı nedeniyle yasa dışı faaliyetlerin kripto para işlem hacmindeki payı yüzde 0,60’dan yüzde 0,15’e geriledi.

Euronews’ta yer alan habere göre; Geçen yıl 3,2 milyar dolar değerinde kripto para çalınırken, bir önceki yıla göre artış yüzde 516 oldu.

Kripto para birimleri, son derece karmaşık bilgisayar hesaplamaları ile üretilirken, dolar ve euro gibi geleneksel para birimlerinin aksine merkez bankaları tarafından kontrol edilmiyor.

Bu nedenle dünya çapında düzenleyici makamlar dolandırıcılık konusunda uyarılarını artırırken, mali denetçiler de sektör için uygun düzenlemeler üzerinde çalışmalar yürütüyor.

Öte yandan kurumsal yatırımcılar ve büyük şirketlerin de bu alanda yatırım yapmaya başlamasıyla bitcoinden NFT’lere (değiştirilemez kripto varlık) tüm kripto varlıklara ilgi 2021 yılında patlama yaptı.

Bu da kısa yoldan para kazanmak isteyen çok sayıda kişinin bu alana girmesine yol açtı. Fakat düzenlemenin neredeyse yok denilecek kadar düşük olduğu bu piyasa dolandırıcılık için de uygun bir zemin oluşturuyor.

Raporda suçlardaki artışın arkasındaki en büyük etken saadet zincirine benzeyen uygulamalar ve merkeziyetsiz finans platformlarındaki dolandırıcılıklar olduğu vurgulandı.

Merkeziyetsiz finans platformları bankalar gibi kuruluşları kullanmadan kullanıcılara kredi, sigorta ve diğer finansal hizmetleri sunuyor. Fakat bu platformlar temel kodlarındaki sorunlar ya da kötü yönetişim nedeniyle büyük sorunlar yaşıyor.

Paylaşın

2021 Yılında 55 Gazeteci Öldürüldü

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2021 yılında dünyada 55 gazetecinin öldürüldüğünü, görev başındaki gazetecilere karşı cinayet dahil işlenen suçların cezasız kaldığını ve cezasızlığın endişe verici bir düzeyde arttığını açıkladı.

Amerika’nın Sesi’nde yer alan habere göre; UNESCO, yaşamını yitiren gazeteci sayısının son on yıla göre en düşük seviyede olmasına rağmen görevli gazetecilere baskı ve sansürün arttığını, muhabirlerin görevlerini büyük tehlike altında yapabildiklerini kaydetti.

UNESCO, 2021 yılında, daha önceki yıllarda olduğu gibi, gazetecilerin protestolarda haber takibi yaparken de dahil olmak üzere yüksek oranlarda hapis cezası, fiziksel saldırı, yıldırma ve tacizle karşı karşıya kaldığını kaydetti.

“2006 yılından günümüze öldürülen gazetecilerin sadece yüzde 10’unun faili bulundu”

UNESCO, 2021’deki kurbanların üçte ikisinin silahlı çatışmanın yaşanmadığı ülkelerde öldüğünü, 2013 yılındaki verilere göreyse gazeteci ölümlerinin üçte ikisinin silahlı çatışmaların yaşandığı ülkelerde gerçekleştiğini belirterek, “Elimizdeki veriler, gazeteci cinayetleri konusunda 2013 yılındaki durumun 2021’de tamamen tersine döndüğünü gösteriyor” dedi.

UNESCO, 2021 yılında dünyada işlenen gazeteci cinayetlerinin çoğunun sadece iki bölgede meydana geldiğini, 23 gazetecinin Asya – Pasifik bölgesinde, 14 gazetecinin de Latin Amerika ve Karayipler’de öldürüldüğünü açıkladı. Son BM verilerine göre 2006 yılından günümüze işlenen gazeteci cinayetlerinin sadece yüzde 10’unun failleri bulundu.

UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay, 2021 yılında görevleri sadece gerçekleri gün ışığına çıkarmak olan gazetecilerin bedel ödediğini söyledi. Direktör Azoulay, günümüzde dünyanın bağımsız ve doğru bilgilere her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı olduğunu belirterek, “Gazetecilerin gerçekleri ortaya çıkarma yolunda korkmadan çalışmalarını sağlamak için şimdiye kadar yaptıklarımızdan çok daha fazlasını yapmak zorundayız” dedi.

“Kadın gazeteciler tehlikede”

UNESCO kadın gazeteciler için hazırladıkları bir ankete katılan gazetecilerin yaklaşık dörtte üçünün meslekleriyle ilgili olarak çevrimiçi şiddete ve tehdide maruz kaldığını belirtti. UNESCO, kadın gazetecilere sanal yolla yapılan tacizin şok edici düzeyde arttığını, tehdit ve tehlike altında görev yapan kadın gazetecilerin büyük bir risk altında görev yaptıklarını kaydetti.

Paylaşın