Ali Babacan’dan Ahmet Davutoğlu’nun “Birleşme” Teklifine Ret

14 Mayıs’ta yapılan milletvekili genel seçimlerine Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden giren Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi 15, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi 10, Demokrat Parti ise 3 milletvekilliği kazandı.

Seçimlerin ardından, 3 parti arasında “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grup kurma” konusuna ilişkin DEVA Partisi’nden yazılı bir açıklama geldi. Açıklamada Gelecek Partisi lideri Davutoğlu’nun “birleşme” önerisine ilişkin de bilgi verildi.

Açıklamada, “Gelecek Partisi Genel Başkanı Sayın Davutoğlu, Gelecek Partisi ile DEVA Partisi’nin birleşmesiyle ilgili Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan’a bir model önerisi getirmiştir. Önerilen birleşme modeli, parti yönetiminde çift başlılık ve mesaj karmaşasına yol açacağı ve sürdürülebilir olmayacağı gerekçeleriyle uygun bulunmamıştı” denildi.

Açıklamanın tamamı ise şöyle:

DEVA Partisi, kurulduğu ilk günden bu yana diğer siyasi partilerle diyalog ve işbirliği süreçlerini çok önemli görmüş, genel seçimler öncesinde 6 siyasi partiyle beraber yapılan çalışmalar bu işbirliğinin en ileri örneğini sergilemiştir.

Bilindiği üzere genel seçimler sonrasında TBMM’de grup kurma ve birleşme konularında DEVA, Gelecek ve Saadet Partileri arasında çeşitli seçenekler üzerinde bir görüşme ve değerlendirme süreci yaşanmıştır.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Sayın Davutoğlu, Gelecek Partisi ile DEVA Partisi’nin birleşmesiyle ilgili Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan’a bir model önerisi getirmiştir. Önerilen birleşme modeli, parti yönetiminde çift başlılık ve mesaj karmaşasına yol açacağı ve sürdürülebilir olmayacağı gerekçeleriyle uygun bulunmamıştır.

Öte yandan, üç partinin kendi tüzel kişiliklerini korurken belli sayıda milletvekili vererek yeni bir çatı parti kurmak suretiyle ortak grup oluşturma modeliyle ilgili DEVA Partisi içinde kapsamlı değerlendirmeler yapılmıştır.

Yetkili kurullarımızda yapılan görüşmelerde, mecliste grup kurmanın önemli olacağı vurgulanmış, ancak söz konusu modelin vatandaşlarımızca doğal karşılanmayacağı, zihin karmaşasına yol açacağı, yönetişim sorunları çıkaracağı ve partilerin kendi öz kimliklerinin gelişimini engelleyeceği yönündeki görüşler ağırlık kazanmıştır. Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan, bu grup kurma modeliyle ilgili olumsuz görüşleri Sayın Davutoğlu ve Sayın Karamollaoğlu ile paylaşmıştır.

Siyasi partiler arasındaki diyalog ve işbirliğini çok kıymetli gören DEVA Partisi, önümüzdeki dönemde farklı seçenekleri görüşmeye ve değerlendirmeye hazırdır.

Paylaşın

Gelecek, Saadet Ve DEVA’dan “Çatı Parti” Arayışı: Sona Yaklaşıldı

14 Mayıs’ta yapılan milletvekili genel seçimlerine Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden giren Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi 15, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi 10, Demokrat Parti ise 3 milletvekilliği kazandı.

Seçimlerin ardından, 3 parti arasında “Meclis’te grup kurma” konusunda görüşme trafiği başlarken, Demokrat Parti bu oluşumların içinde yer almama kararı aldı. Üç siyasi partinin yeni bir çatı parti altında grup kurma konusunda uzlaştığı belirtildi.

Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’ın haberine göre; DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi arasında bir süredir devam eden, Meclis’te grup kurulmasına ilişkin görüşmelerde yeni kurulacak bir parti çatısı altında birleşilmesi formülü öne çıkmaya başladı. Üç partiden birinin çatısı altında birleşilerek grup kurulması formülüyse her parti, ‘çatı’nın kendisi olmasını arzu ettiği için beklemeye alındı.

Çatı partisi formülünün hayata geçmesi halinde bürokratik, teknik ve siyasi süreçlerin nasıl işletileceğine ilişkin büyük ölçüde anlaşma sağlandı. Üç partinin yetkili kurullarının onayından geçmesi durumunda ortak grup kurulması, yapısı ve işleyişi şöyle olacak:

Üç partinin eşit oranda kurucu üye vermesiyle parti kuruluşu için başvuru yapılacak.
Üç partinin genel başkanlarından herhangi biri yeni kurulacak partinin genel başkanı olmayacak.
Yeni partinin genel başkanı, üç genel başkanın iradesine, saygınlığına gölge düşürmeyecek sembolik bir isim olacak.
Partinin Meclis grubunda her partiden 7’şer milletvekili yer alacak. Böylelikle grup kurulması için gerekli 20 milletvekili sayısına ulaşılacak.

Meclis grup başkanı ve grup başkanvekillikleri eşit olarak paylaşılacak.
Grup toplantılarında üç partinin genel başkanları dönüşümlü olarak konuşacak. Meclis İçtüzüğü’ne göre siyasi partilerin grup toplantılarında grup başkanları ya da parti genel başkanları konuşabiliyor. Bu konuşmalar TBMM TV’den de canlı yayınlanıyor. Ancak ilk kez hayata geçecek “çatı parti” formülünde Gelecek, DEVA ve Saadet Partisi Genel Başkanları konuk olarak grup konuşması yapabilecek. Bu konuşmalar TBMM TV’de yayınlanmayacak.
Her parti, yeni kurulacak partiden bağımsız bir şekilde, Meclis’te ve Meclis dışında kendi politik çalışmalarını sürdürecek.

Üç partinin kurmayları, yeni bir parti çatısı altında birleşmenin partilerin yetkili kurullarında tartışılmadan hayata geçemeyeceğini ifade ederken prensipte anlaşılırsa teknik süreçlerin çok hızlı bir şekilde ilerleyeceğini vurguladı. Meclis’te grup kurmanın avantajlarının farkında olduklarını ifade eden kurmaylar, bu avantajlardan faydalanmak için en kısa zamanda bir sonuç almak istediklerini söyledi. Gelecek ve Saadet partilerinin kurmayları kısa süre içinde uzlaşmanın sağlanmasını beklediklerini belirtirken DEVA Partisi ise parti kurullarında görüşmelerin devam ettiğini ifade etti.

“Demokrasi Birliği”, “Demokrasi İttifakı”

Kurulacak partinin ismi tam olarak netleşmese de isimde “demokrasi” ifadesinin olması gerektiği konusunda bir uzlaşı sağlandı. Parti kurmayları “Demokrasi Birliği”, “Demokrasi İttifakı” gibi seçeneklerin masada olduğunu söyledi.

Kurulacak yeni partinin siyasi geleceği konusunda ise partiler arasında görüş ayrılıkları var. Saadet Partisi, kendi kimliğinden, adından ve iddiasından vazgeçmeden, kurulacak yeni grubun yaratacağı sinerji ve grup olmanın avantajları ile siyasette fark yaratılabileceği görüşünde.

Yeni grupta birleşmenin Meclis’te daha etkin bir muhalefet yürütmek için Meclis bürokrasisinin gerektirdiği “temsili” bir birliktelik olacağını belirten DEVA Partisi kurmayları DEVA partisinin siyasi iddiasını sürdüreceğini ifade etti.

Yeni parti konusunda Saadet ve DEVA’ya göre farklı görüşe sahip olan Gelecek Partisi yetkilileriyse kurulacak yeni partinin DEVA ve Gelecek Partisi arasında “politik ve gerçek” bir birleşmenin temeli olabileceğini söyledi. İki partinin hitap ettiği tabanların ve politik çizgilerinin birbirinden uzak olmadığını ifade eden Gelecek Partisi’nden bir yetkili, böylesi bir birleşmenin taban tarafından da olumlu karşılanacağını vurguladı.

Aynı yetkili, 14 Mayıs seçiminde seçmenin de “DEVA ve Gelecek Partisi’ni birlikte görmek istiyoruz” mesajını verdiğini belirtirken “Belki de bu birleşme seçimden önce gerçekleşseydi ve DEVA ve Gelecek tek parti olarak seçime girseydi bugün daha farklı bir sonuç ortaya çıkardı” değerlendirmesini yaptı. DEVA ve Gelecek partilerinin birleşmesi için çok fazla formül geliştirilebileceğini belirten bir parti kurmayı, Meclis’te kurulacak grubun bu birleşmeye vesile olabileceğini söyledi.

İki partinin birleşme tartışmalarında genel başkanlar arasında yapılan görüşmelere taşınmayan ve resmiyet kazanmayan bir seçenek de dikkat çekti. İki partinin kurmayları arasında dillendirilen bu formüle göre Gelecek ve DEVA partileri kendini feshederek yeni bir isimle birleşecek.

Kurulacak yeni partinin “Yüksek İstişare Kurulu” benzeri bir yapısı olacak ve bu kurulda iki partinin politikalarında ortaklaşabilecek, siyasette iz bırakmış ancak şu anda aktif siyasetin içinde olmayan “akil insanlar” yer alacak. Yüksek İstişare Kurulu’nun başında Ahmet Davutoğlu olacak ve kurulla birlikte Türkiye’yi gezecek, yerelde düzenlenecek programlarda partiyi, partinin iddiasını anlatacak. Ali Babacan da partinin başında olacak ve sıcak siyaseti yürütecek.

İki partinin birleşmesi için bu ve benzeri öneriler konuşulsa da DEVA Partisi yetkilileri, gündemlerinde birleşmenin olmadığını, parti kurullarında Gelecek Partisi ile birleşme gibi bir konunun hiç tartışılmadığını söyledi.

Meclis’e CHP listelerinden giren Demokrat Parti yetkilileri ise üç partinin Meclis grubu kurma görüşmeleri kapsamında kendileriyle de birtakım görüşmeler yapıldığını ancak şu anda kurulması muhtemel bu gruba katılmak gibi bir düşünceleri olmadığını ifade etti.

Grup kurmak neden avantajlı?

Meclis’te grubu olan siyasi partiler Meclis Başkanlık Divanı’nda temsil edilip, Genel Kurul kürsüsünde grup adına söz hakkı kullanabiliyor ve ihtisas komisyonlarına üye verebiliyor. Bir siyasi parti grubunun en az bir grup başkanı, iki de grup başkanvekili olabiliyor.

Grup başkanvekillerinin genel kurul oturumlarında ayrıca söz hakkı bulunuyor ve grup başkanvekilleri Genel Kurul gündeminin belirlendiği danışma kuruluna katılabiliyor. Tüm bu avantajların yanı sıra grubu bulunan siyasi partiler, salı günleri grup toplantısı düzenleme hakkı da kazanıyor. Grubu bulunan siyasi partiler için makam odaları, personel çalışma alanları ve toplantı salonlarının bulunduğu bir de grup yönetim bölümü ayrılıyor.

Paylaşın

HDP’li Garo Paylan’dan Türkiye İşçi Partisi’ne Sert Sözler

TİP’in ayrı bir liste olarak seçime girmesini hata olarak gördüğünü söyleyen HDP’li Garo Paylan, TİP’in ‘HDP’den ayrı girersek alabileceğimiz oylar var’ dediğini belirterek “Eğer siz o oyları ikna edemiyorsanız HDP’yle yürüme konusunda, o zaman başarınız nerede?” diye sordu.

HDP’nin ‘Kürt halkının da özgürlüğünü, eşitliğini talep eden bir parti’ olduğunu ifade eden Paylan, “Kürt’le mesafeli gibi durursam daha fazla oy alırım” bakışının yanlış olduğunu kaydetti.

HDP’li siyasetçi sözlerini şöyle sürdürdü: “Sonuçlarını da gördük… Belki TİP yüzde 1,7 oy aldı, dört milletvekili kazandı ama mesele 4, 5, 7 milletvekili kazanmak değildi; rüzgarı arkamıza almaktı… Barış, demokrasi ve emeğe inanan, emeğin haklarına inanan Emek ve Özgürlük Hareketi’nin bu mücadeleden başarılı çıkmasıydı. Başarı ölçütümüz yüzde 15 oydu toplam olarak ve 100 milletvekiliydi. 65 milletvekilinde kaldık. Bu da bir başarısızlıktı.”

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bileşenlerinden Türkiye İşçi Partisi (TİP), 14 Mayıs’taki seçimde daha öncekinin aksine Halkların Demokratik Partisi (HDP) çatısında değil, kendi amblemiyle pusulada yer almıştı. Seçimde HDP 65, TİP ise dört vekil kazanmıştı. Seçim sürecinde TİP’in parti olarak pusulada yer alma konusu tartışma konusu olmuştu.

Halk TV yayınına katılan HDP’li Garo Paylan, TİP’in ayrı bir liste olarak seçime girmesini hata olarak gördüğünü kaydetti. Paylan, TİP’in ‘HDP’den ayrı girersek alabileceğimiz oylar var’ dediğini belirterek “Eğer siz o oyları ikna edemiyorsanız HDP’yle yürüme konusunda, o zaman başarınız nerede?” diye sordu.

HDP’nin ‘Kürt halkının da özgürlüğünü, eşitliğini talep eden bir parti’ olduğunu ifade eden Paylan, “Kürt’le mesafeli gibi durursam daha fazla oy alırım” bakışının yanlış olduğunu kaydetti.

HDP’li siyasetçi sözlerini şöyle sürdürdü: “Sonuçlarını da gördük… Belki TİP yüzde 1,7 oy aldı, dört milletvekili kazandı ama mesele 4, 5, 7 milletvekili kazanmak değildi; rüzgarı arkamıza almaktı… Barış, demokrasi ve emeğe inanan, emeğin haklarına inanan Emek ve Özgürlük Hareketi’nin bu mücadeleden başarılı çıkmasıydı. Başarı ölçütümüz yüzde 15 oydu toplam olarak ve 100 milletvekiliydi. 65 milletvekilinde kaldık. Bu da bir başarısızlıktı.”

Paylan, Kürt seçmende sol bileşenlere karşı bir ön yargı oluştuğunu aktararak, seçmenlerin “Neden biz bunlarla birlikteyiz? Bunlar bize kaybettiriyor” diye bir duyguyla karşı karşıya kaldığını aktardı.

“TİP konfor alanı yarattı”

HDP’li siyasetçi, bu düşüncenin yanlış olduğunu belirterek “Bizler yoldaşız. Türk sosyalistleri, Kürt sosyalistleri diye bir ayrım oldu, bu doğru değil. Sosyalizm enternasyoneldir” dedi. Paylan, HDP’nin sosyalistlerin, demokratların, ekolojistlerin ve feministlerin birlikte mücadelesi üzerine kurulduğunu aktararak şöyle devam etti:

“Halkların eşitliği iddiası üzerine kurduk partimizi. Burada bir ayrı gayrı söz konusu oldu, bu duygudan dolayı da kaybettik. Batıda bize stratejik veya duygusal olarak destek veren seçmenler için bir konfor alanı yarattı TİP. ‘Bak işte biz Kürtlerle, HDP’yle ayrıyız, bize daha rahat oy verebilirsiniz’ diye bir duygu yarattı. Bu da kötüydü. Sanki HDP kriminal bir vakaymış, biz daha legal bir partiyiz gibi’ algılandı. Bu da ciddi bir hata.”

Paylaşın

Demirtaş’tan HDP’ye Seçim Eleştirileri: Yöre Derneğinin…

14 Mayıs seçimine Yeşil Sol Parti listesinden giren HDP’nin aldığı sonucunu değerlendiren Selahattin Demirtaş, “63 milyon seçmenin olduğu bir ülkede ‘Milletvekilliği seçiminde yüzde 15’i aşacağız, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de muhalefet adayının yüzde 50’yi geçmesini sağlayacağız’ diyorsanız seçime bir ay kala başlattığınız ve profesyonellikten uzak, bir yöre derneğinin seçim çalışması gibi amatörce bir yaklaşımla başarılı olamazsınız” dedi.

Büyük bir yenilenme hamlesinin gerekli olduğunu belirten Demirtaş, Slogancılıkla kimse daha fazla ilerleyemez. Kapitalist moderniteye bu kadar maruz kalmış bir halka demokratik moderniteyi anlatamaz ve kurumlarıyla birlikte alternatif, güzel, onurlu yaşamı sunamazsanız toplumsal çöküş kaçınılmaz olur.

Sonuçta her şeye rağmen halen çok büyük emek, fedakarlık ve bedelle yürüyen zorlu bir mücadele var. Bu mücadeleye zarar verecek yaklaşımlardan uzak durup büyük bir yenilenme hamlesiyle sürece cevap verileceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 14 Mayıs seçimine Yeşil Sol Parti listesinden giren HDP’nin aldığı sonucu Artıgerçek’e değerlendirdi.

Demirtaş’ın “HDP açısından TBMM seçimi: Neden böyle oldu?” başlığıyla yayınlanan yazısından öne çıkanlar şöyle:

“Devleti ele geçirmiş olan bir grup, devletin tüm olanaklarını sınırsız şekilde kullandı, hiçbir ahlaki değer gözetmeden büyük bir karalama kampanyası yürüttü, sandık oyunları yaptı. Ne var ki partimizin milletvekili seçimlerinde yeterince başarılı olamamasını sadece bunlara bağlamak kolaycılık olur.

Kürt siyasi hareketi için seçimler bir varlık ya da yokluk meselesi değildir elbette. Bununla birlikte, geride bıraktığımız seçimler her bakımdan çok önemli olmasına rağmen Kürt siyasi hareketi bunu çok geç fark etti veya çok geç bilince çıkardı. Bunu yaptığında da iş büyük oranda işten geçmişti. Partimiz, oylama gününe bir ay kala seçim çalışmasına yüklendi, o da yarım yamalak ve dağınık bir çalışma şeklinde olabildi ancak. AKP-MHP iktidarı ise 2014 yılından yani çöktürme planının hayata geçirilmeye başlandığı günden bu yana uygulanan stratejinin parçası olarak özellikle son beş yıldır bir tür mühendislik yapıyor.

“Yöre derneğinin seçim çalışması gibi…”

Genel durum böyleyken eğer 63 milyon seçmenin olduğu bir ülkede ‘Milletvekilliği seçiminde yüzde 15’i aşacağız, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de muhalefet adayının yüzde 50’yi geçmesini sağlayacağız’ diyorsanız seçime bir ay kala başlattığınız ve profesyonellikten uzak, bir yöre derneğinin seçim çalışması gibi amatörce bir yaklaşımla başarılı olamazsınız.

Bu vesileyle bazı konulara açıklık getirmekte yarar görüyorum. Son beş yıldır HDP Genel Merkezi’ne yazdığım mektuplarla, gönderdiğim mesajlarla ve makalelerimle bu gerçeği anlatmaya çalışıyorum fakat her seferinde, sesim yankılanıp bana geri dönüyor.

Yaşanan birçok şey var ve bunları halka yansıtmayı doğru bulmadığım için kurumları işletmeye gayret ediyorum. Ne yazık ki çoğu zaman da kurumlar işlemiyor.

Bize önyargıyla bakan tüm toplumsal kesimlere ulaşabilmek için cezaevinden olağanüstü çaba sarf ettim. Yaklaşık beş bin kişiye mektup ve kart yazdım, binlerce tweet, yüzlerce makale ve röportaj ile HDP’ye kendi imkanlarımla alan açmaya çalıştım. Çünkü çok büyük bir boşluk vardı ve kimse de bu boşluğu doldurmayı denemiyor ya da denese bile başaramıyordu.

Ancak bizim mahalleden bazı arkadaşlar bu çabaları anlamaya çalışmak yerine ‘kendini öne çıkarıyor’ düşüncesiyle linç etmekle uğraştılar. Oysa varsa eksiklikler, yetmezlikler ancak eleştiriyle, öneriyle giderilebilir, vefasızca saldırmakla değil…

Demokratik Kürt siyasi hareketi, genel Türkiye toplumunda yaşanan sosyolojik kırılmaları iyi analiz edemediği gibi, Kürt halkındaki değişim ve kırılmaları da doğru okumaktan uzak bir pratik sergiliyor.

Bizim artık toplumun mikro düzeydeki sorunlarından makro düzeydeki sorunlarına kadar her başlığı ana gündem yapıp örgütlenme ve çözüm politikaları üretmemiz gerekiyor.

“Büyük bir yenilenme hamlesi”

Slogancılıkla kimse daha fazla ilerleyemez. Kapitalist moderniteye bu kadar maruz kalmış bir halka demokratik moderniteyi anlatamaz ve kurumlarıyla birlikte alternatif, güzel, onurlu yaşamı sunamazsanız toplumsal çöküş kaçınılmaz olur.

Sonuçta her şeye rağmen halen çok büyük emek, fedakarlık ve bedelle yürüyen zorlu bir mücadele var. Bu mücadeleye zarar verecek yaklaşımlardan uzak durup büyük bir yenilenme hamlesiyle sürece cevap verileceğine inanıyorum.”

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri; NYT: NATO Karargahı Ve Kremlin’de Dikkatle İzleniyor

Uluslararası basın, 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine saatler kala, seçimlere ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor.

New York Times gazetesi, seçimlerin Batı başkentleri, NATO karargahı ve Kremlin’de dikkatle takip edildiğini yazdı. Gazete yarınki seçimlerin sonuçlarının Batı’da bir miktar rahatlamaya, Moskova’da ise endişeye yol açabileceği yorumunu yaptı.

Gazete bugünkü haberinde Batı’nın Türkiye’nin iç siyasetine müdahaleyle suçlanmamak amacıyla resmi olarak seçimlerle ilgili bir tercih ortaya koymama konusunda dikkatli davrandığını; ancak muhalefetin adayının kazandığı bir sonucun Batı’da bir miktar rahatlamaya, Moskova’da ise endişeye yol açabileceğini kaydetti.

Haberde, Rusya’nın Erdoğan yönetimindeki Türkiye için vazgeçilmez bir ticaret ortağı ve zaman zaman da diplomatik bir arabulucu olduğu; Ukrayna’nın işgalinden bu yana bu ilişkinin Kremlin açısından daha da önem kazandığı vurgulandı.

New York Times, “Avrupa Birliği ve Washington’da Erdoğan yönetiminde Türkiye’nin Avrupa değerlerinden ve hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü gibi normlardan uzaklaştığına ilişkin güçlü bir hissiyat var” ifadelerine yer verdi.

Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki ortaklığın ideolojik bir yakınlıktan çok karşılıklı çıkara dayandığı ve iki ülkenin Kafkaslar ve Ortadoğu’da nüfuz rekabeti içinde olduğu görüşü yer aldı.

Avrupa liderlerinin Erdoğan’ın seçimi kılpayı kaybetmesi ya da ikinci tura gidilmesi halinde Türkiye’de seçim sonrası çalkantıdan endişe duyduğu da belirtilen haberde, bu bağlamda eski İsveç Başbakanı Carl Bildt’in görüşlerine yer verildi.

Seçimleri bir dönüm noktası olarak tanımlayan Bildt, “Bir diğer endişem güçlerin bölündüğü bir sonuç çıkması. Yani Erdoğan liderliğinde güçlü bir cumhurbaşkanlığı ve istikrarsız bir muhalefet koalisyonu tarafından kontrol edilen bir parlamento. Anayasal bir açmaz riski oldukça yüksek” diyor.

WP: “Türkiye’de muhalefet bugün daha güçlü”

Washington Post gazetesi de seçim sürecine ilişkin kapsamlı haberinde bugün Türkiye’de muhalefetin daha güçlü, daha uyumlu ve göz ardı edilemeyecek bir konumda olduğu görüşü dile getirildi.

Gazetenin haberinde seçimlerden önceki son düzlükte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rakiplerini terör gruplarıyla bağlantılı olmakla ve Batılı güçleri de ülkeyi bölmekle suçladığı hatırlatıldı.

Analistlere göre geçmişe kıyasla daha da sert olduğu gözlemlenen bu söylemin, seçimlerin Erdoğan ve iktidar üzerinde hiç olmadığı kadar baskı yarattığının bir işareti olarak yorumlandığı belirtildi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: Bahis Şirketleri Kimi Favori Görüyor?

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine saatler kaldı. 2023’ün en önemli siyasi olaylarından biri olarak gösterilen seçimler Türkiye’nin yanı sıra tüm dünyada da ilgiyle takip ediliyor.

Uluslararası medya kuruluşları ve siyasi kurumlar kadar bahis büroları da seçimlere ilgi gösteriyor.

Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerini kimin kazanacağına ilişkin oyunlarda, Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçimleri kazanması “sürpriz” olarak görülüyor.

Birleşik Krallık merkezli bürolardan William Hill, Erdoğan’ın seçimi kazanmasına 1’e 2,5 oran verirken, “diğer adaylardan biri” seçeneğine ise 1’e 1,5 oran veriyor.

Birleşik Krallık’ın bir diğer önemli bahis şirketi Betway de Erdoğan’ın seçim zaferine para yatırmak isteyen kullanıcılarına 1’e 2,5 oran teklif ediyor. Betfair’deyse bu oran 2,82’ye kadar yükselmiş durumda.

Bu iki büro da Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılacak bahisleri kapatmış durumda. Bu karar, şirketlerin bu seçeneği “ağır favori” olarak görerek daha fazla bahis oynatmak istemedikleri anlamına geliyor.

Bahis piyasasındaki 4 önemli büro ve analiz şirketinin verilerini derleyen Election Betting Odds isimli siteyse, cumhurbaşkanlığı seçimlerini Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimalini yüzde 65, Erdoğan’ın kazanma ihtimaliniyse yüzde 35 olarak gösterdi.

Sitede Kılıçdaroğlu’nun şansının son 24 saatte yüzde 10 artış gösterdiği kaydedildi. Aynı site 1 Mart’ta Erdoğan’ın seçimleri kazanma ihtimalini yüzde 69 olarak hesaplıyordu.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri; Yatırımcılar: Yüzyılın Seçimi Olabilir

Uluslararası basın, 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine saatler kala, seçimlere ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor.

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Türkiye’de yapılacak kritik seçimler öncesinde en deneyimli yatırımcıların bile piyasaların seçimlere nasıl tepki vereceğine göre pozisyon aldığını kaydetti.

Haberde cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aşırı kontrollü yönetilen ve bunun getirdiği kriz nöbetleriyle şekillenen ekonomi vizyonuyla, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde liberal ortodoks ekonomi politikalarına dönüş planını karşı karşıya olduğu belirtildi.

Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine ilişkin kamuoyu yoklamaları, Millet İttifakı ya da AK Parti’nin çoğunluğu alabileceği yönünde değişkenlik gösteriyor.

Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’nin Kılıçdaroğlu ya da Erdoğan arasında bölünmesi, partilerin parlamentoda koalisyon oluşturma çabalarını ya da en karmaşık seçenek olan sonuçların kabul edilmemesi senaryosunu da gündeme getiriyor.

İki adaydan birinin ilk turda oyların yüzde 50’sinden fazlasını alamaması halinde 28 Mayıs’ta ikinci tura gidilecek.

Gelişmekte olan piyasalar fonu Gramercy’den uzman Petar Atanasov özellikle son derece sıkı yönetilen bir ekonomi açısından, “14 Mayıs’taki ilk turla 28 Mayıs’ta yapılması öngörülen ikinci tur arasındaki süreç piyasalar için çok çalkantılı olabilir” dedi.

Atanasov, “Gelişmekte olan piyasalara odaklanan bazı yatırımcılar bu seçimlerin yüzyılın seçimi olabileceğini söylüyor” şeklinde konuştu.

Erdoğan’ın düşük faiz oranlarındaki ısrarı, bol kredi ve geleneksel olmayan bir piyasa yönetimi, yabancı yatırımcıların ülkeden uzaklaşmasına neden oldu. Ancak birçok yatırımcı, Erdoğan’ın seçimleri kaybetmesi durumunda Türkiye piyasasına dönebileceklerinin sinyalini verdi.

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanlığı yarışından çekildiğini açıklaması, Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanma şansını yükselten bir etken olarak görüldü ve bunun üzerine borsa ve tahvil piyasaları canlandı.

Citibank, daha yüksek faiz oranları gibi ekonomide genel kabul gören politikaların kararlı şekilde uygulanmasının 900 milyar dolarlık Türkiye ekonomisine bir yıl içinde 45 ila 50 milyar dolarlık yabancı sermaye çekebileceğini kaydetti. Ancak daha karamsar öngörüler de yok değil.

Örneğin JPMorgan, ekonomi politikalarında sadece ılımlı değişiklikler yapılması halinde bir doların 30 liraya çıkabileceği tahmininde bulundu.

“İskambil kağıtlarından ev” benzetmesi

Varlık yönetimi firması Ninety One’dan Werner Gey van Pittius, seçimlerin sonucuyla lira ve faiz oranlarındaki hareketleri tahmin etmenin “gelişmekte olan yerel piyasalarda bu yıl doğru yapılması gereken en önemli şey” olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin iktidarda kalmaya devam etmesi ve olağandışı ekonomi politikalarını sürdürmesi ise piyasaların sendelemesine yol açabilir.

Fon yönetimi firması GMO’dan Carl Ross, döviz rezervlerin tükendiği, bankalar ve tasarruf mevduatı sahipleri üzerindeki baskının sürdüğü bir ortamda tam bir kriz riskinin ortaya çıkabileceği uyarısında bulundu.

Ekonominin yapay olarak ayakta tutulması, enflasyon ve döviz sorunları, sermaye kontrolu denemeleriyle ekonominin pamuk ipliğine bağlı olduğu görüşünü dile getiren uzman Arjantin örneğini hatırlatarak, “Bu durum biraz iskambil kağıdından eve benziyor” ifadelerini kullandı.

Hükümet, faiz oranlarını düşürmenin ihracatı ve yatırımları canlandırdığını savunuyor.

Türkiye’nin hala görece istikrarlı olan makroekonomik tabanı ve özel sektörü, “iskambil evin” şimdilik yerle bir olmadığı anlamına geliyor.

Ancak Carl Ross, “Mevcut düzenin bir dört yıl daha devam etmesi, bir Arjantin vakası yaşanmasına çok yaklaşılması anlamına gelebilir” şeklinde konuştu.

Faiz oranı beklentileri

Türkiye, hala birçok ülkeye kıyasla çok daha düşük borç seviyesinde. Ancak bu durum bir kriz ortamında hızla değişebilir. Yıllar içinde döviz rezervlerinin tüketilmesi ve merkez bankası bağımsızlığının erozyona uğratılması ekonomiyi yaraladı.

Kredi derecelendirme kuruluşları Moody’s ve Fitch’in verdiği kredi notları, 2016’da “yatırım yapılabilir” seviyesinden bugün Bolivya ve Kamerun ile aynı seviyeye indirdi. Hem tahvil hem de hisse senedi piyasalarında uluslararası yatırımcıların payı azaldı.

Muhalefetin seçimi kazanması durumunda liranın hızla değer yitirmesi ve faiz oranlarının yüzde 30, 40 hatta 50’ye çıkması, kredi almak zorunda olan firmaların başının derde gireceği anlamına gelebilir.

Hisse fiyatlarıysa düşük seyrediyor. Sermaye piyasası şirketi MSCI’ın dolar cinsinden Türkiye endeksindeki fiyat kazanç oranı, gelişmekte olan piyasalar genelindeki ortalama olan 12,41’e kıyasla 3,7’nin biraz üzerinde.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan: Bizim Sevgimiz De Mücadelemiz De Aziz Milletimiz İçindir

Sosyal medya hesabından 14 Mayıs seçimlerine ilişkin mesaj paylaşan Erdoğan, “Bizim sevgimiz de mücadelemiz de aziz milletimiz içindir. Biz kendi adımıza kimseyle kavga etmeyiz, milletimiz söz konusu olduğunda da kimseyi tanımayız. Canımızı dişimize takarak, sevdalısı olduğumuz milletimiz için koşturmayı görev biliriz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Sadece proje geliştirir, eser üretir, gönül siyaseti, gönülleri kazanma siyaseti yaparız. Önümüze hangi tuzak kurulursa kurulsun, ülkemize hizmet etmekten vazgeçmeyiz. Yatırımlarla ülkemizi ve şehirlerimizi, yani ekmeğimizi büyütmekten geri durmayız.”

Erdoğan, mesajının devamında, “Hangi saldırılarla karşılaşırsak karşılaşalım, milletin iradesine ve demokrasimize gölge düşürmeyiz. Gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, hayatımız pahasına istiklâl ve istikbalimize sahip çıkarız” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sosyal medya hesabından 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine ilişkin paylaşımda bulundu. Erdoğan, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:

“Bizim sevgimiz de mücadelemiz de aziz milletimiz içindir. Biz kendi adımıza kimseyle kavga etmeyiz, milletimiz söz konusu olduğunda da kimseyi tanımayız. Canımızı dişimize takarak, sevdalısı olduğumuz milletimiz için koşturmayı görev biliriz.

Sadece proje geliştirir, eser üretir, gönül siyaseti, gönülleri kazanma siyaseti yaparız. Önümüze hangi tuzak kurulursa kurulsun, ülkemize hizmet etmekten vazgeçmeyiz. Yatırımlarla ülkemizi ve şehirlerimizi, yani ekmeğimizi büyütmekten geri durmayız.

Hangi saldırılarla karşılaşırsak karşılaşalım, milletin iradesine ve demokrasimize gölge düşürmeyiz.Gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, hayatımız pahasına istiklâl ve istikbalimize sahip çıkarız.

Çünkü biz, mensubu ve hizmetkârı olmaktan şeref duyduğumuz bu millet için varız. Hiçbir ayrım yapmadan, 85 milyona aşkla hizmet etmek için varız. Bu uğurda şimdiye kadar nice ihaneti göğüsledik, nice badireler aştık, nice varlık yokluk mücadelesi verdik.

Son 21 yılda her alanda Türkiye Yüzyılı’nın altyapısını kurduk, hazırlıklarını tamamladık. İnşallah 14 Mayıs’la birlikte Türkiye Yüzyılı’nın inşasına başlayacağız. Bunu da 21 yıldır olduğu gibi yine sizlerin sarsılmaz desteği ve samimi dualarıyla başaracağız.

Fitne tacirlerine, aramıza nifak tohumları ekmeye çalışanlara inat kardeşliğimize sahip çıkacağız. Bir olacağız. İri olacağız. Diri olacağız. Kardeş olacağız. Hep birlikte Türkiye olacağız!”

Paylaşın

Memleket Partisi Lideri Muharrem İnce Adaylıktan Çekildi

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, cumhurbaşkanı adaylığından çekildiğini açıkladı.

Haber Merkezi / Muharrem İnce cumhurbaşkanlığı yarışında herhangi bir aday lehine çekildiğini ifade etmedi.

“Memleket Partisi mutlaka Meclis’te olmalıdır. HDP var, Saadet Partisi, Gelecek Partisi var. Atatürkçüler azınlıkta olacak Meclis’te. Bu nedenle Meclis’te olması lazım” diyen İnce, lideri olduğu Memleket Partisi için her evden bir oy istedi.

Cinsel ilişki sırasında çekilen fotoğrafları olduğu iddia edilen görseller hakkında da konuşan Muharrem İnce, bu görsellerin sahte olduğunu, Gülen yapılanması tarafından üretildiklerini ve devlet ile basının bir cumhurbaşkanı adayı olarak kendi itibarını korumadığını savundu.

MP Lideri Muharrem İnce, basına yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Olmayan görüntüler, olmayan fotoğraflar… İsrailli bir porno sitesinden alıyor görüntüyü, benim kelleyi kesiyor koyuyor, bunu FETÖ’cüler yapıyor. 45 gündür itibar suikasti yapılıyor. Emniyet bunların sorumlularını bulmuyor, gazeteciler ‘Muharrem İnce’ye iftira atılıyor’ demiyor. ‘Özel hayatın gizliliği’ diyor. ‘Özel hayatın gizliliği’ diye yazanlar FETÖ’cülerin ortağıdır. ‘Özel hayatın gizliliği’ olması için benim böyle görüntülerimin olması lazım.

Geçmişte yaşananlarda böyle görüntüler vardı ama gizlice çekilmişti. Benim böyle bir görüntüm yok. Bunlar iftira. Yazıyor gazetecinin birisi ‘gerçek ya da montaj’. ‘Gerçek ya da montaj’ diyemezsin. Türkiye Cumhuriyeti devleti, benim itibarımı koruyamamıştır. Bir cumhurbaşkanı adayının itibarını korumakla görevlidir devlet. Bu ülkenin emniyeti, bu ülkenin savcıları, bu ülkenin gazetecileri benim itibarımı korumakla görevlidir.”

‘Saray’dan para aldı çekilemez’ diyenlere, bu alçaklığı yapanlara sesleniyorum. Benim bu kumpaslardan, montajlardan, sahte dekontlardan korktuğum falan yok. 45 gündür buna direniyorum zaten. Adaylıktan çekiliyorum.”

Memleket Partisi mutlaka Meclis’te olmalıdır. HDP var, Saadet Partisi, Gelecek Partisi var. Atatürkçüler azınlıkta olacak Meclis’te. Bu nedenle Meclis’te olması lazım. Memleket Partisi’ne her evden bir oy istiyorum.”

Muharrem İnce’nin çekilme kararının ardından parti önünde göz yaşlarını tutamayan partililer oldu. Gazetecilere tepki gösterenler yayın organlarını suçladı. “Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğim” diyenlerin yanı sıra, “Siz bu işi bozdunuz. Hepiniz bunu yaptınız. Gerçekleri haykırmadınız” ifadelerini kullandı.

Başsavcılıktan “İnce” Soruşturması

Muharrem İnce’nin basın açıklaması öncesinde savcılık konuyla ilgili soruşturma başlattı.

İnce, hakkındaki kaset iddialarıyla ilgili olarak dün sosyal medya hesabından bir açıklama yapmıştı. İnce açıklamasında “45 gündür sahte dekontlarla, sahte belgelerle, sahte videolarla iftira atan ve algı operasyonu yapan FETÖ’cülere karşı bu ülkenin gazetecileri neredesiniz? Savcıları neredesiniz?

Bu aşağılık terörüstlerin kumpaslarından medet umanlar, bunları yayanlar, bunlara inananlar; kumpas davaları döneminde yaşananları hatırlamıyor musunuz? Bu aşağılık teröristlerle ömrümün sonuna kadar mücadele edeceğim” ifadelerini kullanmıştı.

Bu ifadelerin ardından Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatıldı. Açıklamada İnce’nin tweetine yer verilerek “Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından söz konusu sosyal medya paylaşımında iddia edilen konulara ilişkin olarak işin gerçeğinin araştırılması amacıyla şüpheliler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda düzenlenen şantaj, tehdit ve belgede sahtecilik suçlarından 2023/107442 soruşturma numaralı dosya ile resen soruşturmaya başlanılmıştır” denildi.

Paylaşın

Reuters: 14 Mayıs’tan Sonra Ekonomi Ve Piyasalarda İstikrarsızlık Yaşanabilir

İngiltere’nin Reuters haber ajansından Orhan Coşkun,, muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geleneksel olmaktan uzak ekonomi politikalarını ‘alaşağı etme vaadinde bulunduğunu’ hatırlatarak,  “Bazı anketleri önde götüren ana muhalefet ittifakı, ekonomi ve finans piyasalarını devlet kontrolünden kurtarma ve Merkez Bankası’na bağımsızlığını geri kazandırma sözü veriyor; böylelikle enflasyonun ateşini düşürmek için atılgan bir şekilde faizler yükseltilecektir” dedi.

AK Parti’nin yüzde 44 seviyesindeki resmi enflasyon rakamlarına rağmen düşük faiz ve yüksek büyüme programını sürdüreceğini söylediğini ve yetkililerin yıllarca Türk Lirası’na istikrar kazandırdıktan sonra ülkedeki döviz rezervlerini tükettiğini kaydeden Orhan Coşkun, “Analistler, muhalefetin kuracağı bir hükümetin, aşırı değerlenmiş liranın zayıflaması ve parasal teşvikin ortadan kaldırılmasıyla ekonomi ve piyasalarda istikrarsızlık ile karşı karşıya kalabileceğini söylüyor” ifadelerini kullandı.

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, uluslararası basın da, seçimlere ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor.

Son olarak İngiltere’nin Reuters haber ajansından Orhan Coşkun, siyasi partilerin ‘içinden’ isimlere dayandırdığı haberinde, “Seçimi kim kazanırsa kazansın, Türkiye ekonomisi ‘kayıp yıl’ ile karşı karşıya kalacak” değerlendirmesini yaptı.

Muhalefetin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geleneksel olmaktan uzak ekonomi politikalarını ‘alaşağı etme vaadinde bulunduğunu’ hatırlatan Coşkun, “Bazı anketleri önde götüren ana muhalefet ittifakı, ekonomi ve finans piyasalarını devlet kontrolünden kurtarma ve Merkez Bankası’na bağımsızlığını geri kazandırma sözü veriyor; böylelikle enflasyonun ateşini düşürmek için atılgan bir şekilde faizler yükseltilecektir” dedi.

AK Parti’nin yüzde 44 seviyesindeki resmi enflasyon rakamlarına rağmen düşük faiz ve yüksek büyüme programını sürdüreceğini söylediğini ve yetkililerin yıllarca Türk Lirası’na istikrar kazandırdıktan sonra ülkedeki döviz rezervlerini tükettiğini kaydeden Orhan Coşkun, “Analistler, muhalefetin kuracağı bir hükümetin, aşırı değerlenmiş liranın zayıflaması ve parasal teşvikin ortadan kaldırılmasıyla ekonomi ve piyasalarda istikrarsızlık ile karşı karşıya kalabileceğini söylüyor” ifadelerini kullandı.

Analistlerin ‘politika programlarının sıfırı tüketmesi ve yenilenmeye ihtiyaç duyması ile mevcut hükümetin kendi yarattığı dalgalanma ile de karşı karşıya kalabileceğini söylediğini’ aktaran Orhan Coşkun, ismini vermediği AK Partili bir yetkilinin sözlerine yer verdiği haberinde, AK Partili yetkilinin ‘ekonominin, özellikle de hayat pahalılığı krizinin seçim kampanyası için zorluklar yarattığını söylediği’ bilgisini paylaştı.

AK Partili yetkili, “Kabul ediyorum; bütçenin durumu çok iyi değil. Seçim yılları zordur. Bu, kayıp bir yıl gibi olacak” diyerek ‘2024’te daha güçlü bir ekonomik büyüme beklenebileceğini’ söyledi. Reuters’a konuşan yetkili ayrıca AK Parti’nin seçimi kazanması durumunda ‘daha dengeli bir programa yönelebileceği’ yorumunda da bulundu.

Eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e de atıfta bulunan AK Partili yetkili, “Şimşek’in gelip destek olacağına ve eğer gelirse ciddi bir döviz akışı olacağına inanıyorum” dedi.

Öte yandan, üst düzey bir muhalefet yetkilisi de Erdoğan’ın ekonomisinin ‘enkazını’ devralacaklarını söyleyerek, ellerinde ‘sihirli bir değnek olmadığını’ ve bu sebeple ekonomiyi düzeltmenin zaman alacağını söyledi. Bir diğer muhalefet yetkilisi ise yeni hükümetin ekonomik sorunları anlamaya çalışırken bürokraside reform yapacağını aktardı.

“2024 kaybedebileceğimiz bir yıl değil”

Reuters’a konuşan ikinci muhalefet yetkilisi, “2023’ün kayıp yıl olacağı açık ama 2024 kaybedebileceğimiz bir yıl değil” ifadelerini kullandı. Yetkili, ülke ekonomisinin önümüzdeki iki yılda yüzde 5 büyümesinin beklendiğini de sözlerine ekledi.

Capital Economics’ten kıdemli ekonomist Liam Peach ise seçimlerin ‘Türkiye’deki makroekonomik istikrarı sağlayacağı ya da bozacağı’ yorumunu yaptı. Buna göre, Erdoğan’ın seçimi kazanması ‘eş zamanlı para birimi, bankacılık ve bağımsız borç krizleri’ riskini artırırken, Kılıçdaroğlu’nun kazanması ‘gelecekte enflasyonu sürdürülebilir bir biçimde düşürme yolunda zorlu bir güzergah’ anlamına gelebilir.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın