Hatimoğulları: 31 Mart’ta DEM Parti’nin Seçim Stratejisi Kazandı

Partisinin grup toplantısında konuşan DEM Parti Eşgenel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “31 Mart’ta ortaya çıkan harita; demokratik değişim ve dönüşüm talebinin haritasıdır, demokratik bir ülkeyi yaratabileceğimizin umutlarının haritasıdır, güçlü ve umutlu yarınların kurulabileceğinin haritasıdır, inancın haritasıdır” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “DEM Parti olarak seçim sonuçlarını böyle okuyoruz. 31 Mart’ta DEM Parti’nin seçim stratejisi kazanmıştır. Ortaya koyduğumuz hedefleri hatırlayacak olursak; kayyımları göndermek, az farkla kaybettiğimiz belediyeleri kazanmak, batıda da Türkiye halklarının kazanması ve tüm halkların temsiliyetinin yerel yönetimlerde sağlanması.”

Hatimoğulları, konuşmasının devamında, “DEM Parti sadece kayyımları göndermedi, sadece kazandığımız belediyelere yenilerini eklemedik; aynı zamanda Türkiye siyasetinin ve Türkiye’de ortaya çıkan bu haritanın yönünü DEM Parti belirlemiştir. Bu seçim DEM Partinin başarısıdır, kent uzlaşısının her yerde başarıya ulaşmasıdır” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eşgenel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında konuştu. Hatimoğulları, şunları söyledi: Uzun bir aradan sonra gerçekleştirdiğimiz ilk grup toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. 31 Mart gibi çok önemli bir seçim sürecinden zaferle çıkmanın sevinciyle burada bir aradayız. 31 Mart seçimlerinde Türkiye halkları kazandı. Ezilenler ve sömürülenler açısından gerçekten Türkiye’de bir umut kapısı aralanmıştır bu süreçte. Ayrıca hepimizin geçmiş bayramı mübarek olsun. Bu bayramın seçim zaferiyle beraber bütün halklar ve bölge için barışa ve kardeşliğe vesile olmasını temenni ediyorum.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki oldukça anti demokratik bir zeminde bir seçim yarışına girdik. Siyasi partiler eşit koşullarda yarışmadı. AKP-MHP ortaklığı devletin bütün olanaklarını arkasına aldı ve her türlü hileye başvurmaktan geri durmadı. Ancak bütün hilelerine rağmen böyle bir sonucun ortaya çıkması aslında artık bu rejimin gidecek bir yerinin olmadığını göstermiştir. Türkiye halkları 31 Mart’ta tekçiliğe, inkara, zamlara, zulümlere dur demiştir. Yerel seçimde bizler gece gündüz demeden çalıştık. Bu seçimde otoriterleşmeye, faşist rejime, kayyımcı sisteme, yaşam alanlarını bize dar edenlere karşı büyük bir demokrasi mücadelesi vereceğiz demiştik.

Bu demokrasi mücadelesini değerli halklarımızla birlikte, partimizin bütün organlarıyla birlikte yürüttük. Bu başarıyı değerli halklarımıza borçluyuz. Her türlü baskıya rağmen ve her türlü hile ve zorbalığa rağmen sandıklarını asla terk etmeyen, gece gündüz çalışan, kayyım seçmenlere karşı nasıl mücadele vereceğimizi kapı kapı gezerek anlatan kadınlara, analarımıza, halklarımıza, parti emektarı arkadaşlarımıza buradan sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu başarı hepimizin başarısıdır. Bu başarı hepimize kutlu olsun.

Evet 31 Mart’ta dillerimiz farklı ama sözlerimiz aynıydı. Hukuksuzluklara, haksızlıklara, sefalete hep birlikte “yeter” dedik, “edî bes e” dedik ve bunun sonuçlarını hep beraber aldık. Uzun yıllardan beri toplum kutuplaştırılmış ve ayrıştırılmıştır. Ülkenin kaynakları ve zenginlikleri bir avuç yandaşa peşkeş çekilmiştir. 50 milyona yakın insan bu ülkede açlık ve yoksulluk sınırında yaşarken, AKP’ye yakın bir avuç kesime bu ülkenin bütün varlıkları ve kaynakları peşkeş çekilmiştir. İşte bu tabloya Türkiye halkları yanıt olarak “adalet” demiştir, “demokrasi ve özgürlük” demiştir. Türkiye halkları AKP-MHP kuşatmasını seçimlerde kırmıştır, iktidarın alanını daraltmıştır.

Özgürlük ittifakına bir kapı aralanmıştır. Türkiye halklarının verdiği her oy yoksulluk istemedikleri, ayrışma istemedikleri anlamını taşıyordu. Halklarımız iktidarın baskıcı ve otoriter siyasetine karşı demokratikleşmeyi savunmuştur, yoksulluk ve hayat pahalılığına karşı adil bir ekonomik bölüşümün kapılarının aralanmasını istemiştir. Bunun ürünüdür seçim sonuçları. Türkiye’de bütün siyasetçilere düşen en önemli görev de Türkiye halklarının verdiği bu mesajı doğru okumaktır. Bu, iktidar açısından da böyledir, muhalefet açısından da böyledir. Kürt halkı da seçimlerde verdiği mesajla, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinin kapılarının aralanmasını istemiştir.

“31 Mart’ta DEM Parti’nin seçim stratejisi kazanmıştır”

Burada iktidar da muhalefet de bu mesajı en güçlü şekilde değerlendirmelidir. Kürt halkının taleplerine kulak verilmelidir. 31 Mart’ta ortaya çıkan harita; demokratik değişim ve dönüşüm talebinin haritasıdır, demokratik bir ülkeyi yaratabileceğimizin umutlarının haritasıdır, güçlü ve umutlu yarınların kurulabileceğinin haritasıdır, inancın haritasıdır. DEM Parti olarak seçim sonuçlarını böyle okuyoruz. 31 Mart’ta DEM Parti’nin seçim stratejisi kazanmıştır. Ortaya koyduğumuz hedefleri hatırlayacak olursak; kayyımları göndermek, az farkla kaybettiğimiz belediyeleri kazanmak, batıda da Türkiye halklarının kazanması ve tüm halkların temsiliyetinin yerel yönetimlerde sağlanması.

DEM Parti sadece kayyımları göndermedi, sadece kazandığımız belediyelere yenilerini eklemedik; aynı zamanda Türkiye siyasetinin ve Türkiye’de ortaya çıkan bu haritanın yönünü DEM Parti belirlemiştir. Bu seçim DEM Partinin başarısıdır, kent uzlaşısının her yerde başarıya ulaşmasıdır. Halklarımızın ayrışmaya, talana, kutuplaşmaya karşı kent uzlaşısında bir araya gelmesinin yansımasıdır bu seçimler. Ortak yaşam konusundaki ısrarımızın başarısıdır. Bir kez daha politik bilinç ve örgütlü tutumuyla sandıklara gidip farkını ortaya koyarak bu mücadeleye ve bu başarıya katkı veren seçmenlerimize, seferber olan analarımıza, halklarımıza buradan bir kez daha sonsuz teşekkürlerimizi sunuyor ve başarımızı daha da ilerletmenin sözünü veriyoruz.

“Görev ve sorumlulukların farkındayız”

Bu ülkede demokratik çözümü ancak ve ancak ortak mücadeleyle getirebiliriz. Hem 31 Mart’ta irademizi sandıklara yansıtırken hem de Van’da gasp edilmek istenen belediyemizi savunurken ortak mücadelenin önemine bir kez daha şahit olduk. Buradan özellikle 14’te 14 yapan ve sonrasında iradesine sahip çıkan halkımıza ve birlikte mücadele yürüttüğümüz bütün kurumlara, siyasi partilere sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Van büyük bir başarıydı, hepimize kutlu olsun. Bizler yeni dönemin üzerimize yüklediği görev ve sorumlulukların farkındayız. Bunların her zamankinden daha ağır olduğunun da farkındayız.

Biz bu başarıyla yetinecek değiliz. Bu başarıyı daha da ileriye taşıyacağız. Siyasetin tıkanmış damarlarını ve demokratik siyasetin kapanmış kapılarını açmak gibi bir görev ve sorumlulukla yolumuza devam edeceğiz. Demokratik mücadele ortaklığını hep birlikte kurmak, demokratik mücadele ittifakını hep birlikte genişletmek gibi bir görev ve sorumluluğumuzun olduğunun farkındayız. DEM Parti olarak, Türkiye’de demokratik bir cumhuriyeti inşa etmenin kapılarını aralamak üzere bütün demokrasi güçleriyle birlikte bu mücadeleyi daha da büyütmemiz gerektiğinin farkındayız.

Kent uzlaşısı derken, demokratik mücadele ittifakı derken hiçbir zaman sadece siyasi partileri kast etmedik. Türkiye’deki bütün toplumsal dinamiklerle, bütün siyasal öznelerle birlikte önümüzdeki en önemli görev ve sorumluluklarımızın demokratik mücadele ortaklığı olduğunun bilinciyle hareket ettik bugüne kadar. Şimdiden sonra da açılan bu kapılardan içeri girmek, Türkiye’yi demokrasi ile buluşturmak, demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek için yolu tek tek o tuğlalardan örmek gibi bir görev ve sorumluluğumuz var. DEM Parti olarak, yerelden merkeze halklarımızla birlikte, bütün toplumsal ve siyasi dinamiklerle birlikte bu mücadeleyi yürütecek ve Türkiye’yi de demokrasi ile buluşturacağız.

Bizler bu seçim kampanyamızda 8 Mart’ta kadınlarla alanları doldurduk ve Newroz’da akın akın meydanlardaydık. Bu bir iradenin göstergesidir. 31 Mart’a bu irade yansımıştır. 31 Mart’ta Türkiye’de ortaya çıkan tabloya bu iradenin yansıdığını hep birlikte gördük. Şimdi aynı duyguyla, aynı ruhla ve aynı başarı inancıyla 1 Mayıs’ta alanları doldurma konusunda buradan hem çağrımızı hem de kararlılığımızı ifade ediyoruz. Türkiye’nin şu an en büyük sorunlarından biri artan hayat pahalılığı.

Emekliler aldıkları maaşla bir hafta dahi geçinemez hale geldi. 16 milyon emekli mağdur. 50 milyona yakın insan açlık ve yoksullukla karşı karşıya. O nedenle 1 Mayıs, bu ülkede açlıkla ve yoksullukla boğuşan işçilerin, emekçilerin ve bizlerin hep birlikte bir arada olacağımız gündür. Şimdiden bütün işçilerin, emekçilerin 1 Mayıs’ını kutluyorum. Alanlarda olacağız. Meydanlarda olacağız. İşçilerle ve emekçilerle el ele olacağız 1 Mayıs’ta. VİGO işçileri var aramızda, onlara hoş geldiniz diyorum. Getir’e bağlı şirketin 5 Nisan’da çalışanlarına sormadan saatli garanti çalışma ücretini kaldırarak paket başı ücret sistemine geçmesi üzerine VİGO kuryeleri İstanbul ve Kocaeli’de iş bırakma eylemlerine başladı.

Paket başı ölümdür diyor VİGO işçileri. Ekmeğimizin küçülmesine izin vermeyeceğiz diyor VİGO işçileri. Ekmeğimiz için, canımız için eylemdeyiz diyor VİGO işçileri. DEM Parti olarak, VİGO işçilerine bu kürsüden bir kez daha diyoruz ki sizlerleyiz, ekmek kavganızın yanındayız, dayanışma içinde olacağız. Sizler başarana dek sizlerle bu mücadeleyi hep birlikte yürüteceğiz. Direnişinizi buradan saygıyla selamlıyorum.

31 Mart Kürt halkının kayyıma karşı iradesinin yansıdığı gün olmuştur. Halk kazandı, kayyımcı zihniyet kaybetti. Bu süreci değerlendirirken şu bilgileri de paylaşmak isterim. AKP-MHP iktidarının kayyım seçmenle elimizden aldığı belediyelerin listesi ve oy oranları var burada. Birkaç örnek vereceğim. Batman Gercüş’te 295 kayyım seçmen var, biz burayı 54 oyla kaybettik. Şırnak Merkez’de 8287 kayyım seçmen var, biz burayı 2507 oyla burayı kaybettik. Ancak aslında biz kaybetmedik, Şırnak’ta da bu listedeki 10 merkezde de biz kazandık. Şırnak’a gittiğimiz zaman inanın Şırnak’ta şöyle bir duyguya kapıldım.

Şırnak adeta bir açık hava karakoluna dönüştürülmüş. Her yer asker kaynıyordu. Hiçbir zaman Şırnak’a ayak basmamış askerler de seçim günü gelip orada oy kullandılar. Şimdi durum buyken AKP seçimden zaferle çıktım diyebilir mi? Diyemez. Burada adeta bir hırsızlık yapmıştır. Bu, kayyım rejiminin başka bir versiyonudur. Buradan onurlu direniş sergileyen başta Şırnak halkı olmak üzere bütün bu merkezlerde en yüksek düzeyde mücadele yürüten halklarımıza ve arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Şırnak halkı başta olmak üzere bütün halklar kazanmıştır. AKP çaldığı belediyelerde asla muzaffer olamayacaktır. Bunun hesabını da sormaya devam edeceğiz.

“Çöktürme Planı 31 Mart seçimlerinde bir kez daha çökmüştür”

Kürt halkının barış taleplerine her zaman savaş ve ayrıştırıcı dille yanıt veren anlayışa ve Çöktürme Planına Kürt halkı bu seçimlerde demiş oldu ki bizler irademize ne olursa olsun sahip çıkacağız. Kayyımcı anlayışı asla kabul etmedik, etmeyeceğiz. Bu seçimlerde bunu bir kez daha gösterdik. Şu bilinsin ki AKP iktidarının, Saray rejiminin Kürt halkı üzerindeki Çöktürme Planı 31 Mart seçimlerinde bir kez daha çökmüştür. Saray rejiminin JİTEM ittifakı bir kez daha çökmüştür. 31 Mart seçimlerinden çıkan sonuçlara baktığımızda “Kürt sorununu çözemeyen çözülür” gerçeği bir kez daha karşımıza çıkmıştır.

Herkesi bu gerçeklikle yüzleşmeye davet ediyoruz. 21. yüzyılda bir halkın seçme ve seçilme hakkını elinden almak anlamına gelen kayyım rejimine karşı halk dedi ki biz kendi kendimizi yöneteceğiz, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışıyla belediyemizi bizler yöneteceğiz. Kendimizi de kentimizi de bizler yöneteceğiz diyen değerli halkımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Buradan onları ne kadar alkışlasak azdır. Bu iradeyi ortaya koyan Kürt halkına ve bütün seçmenlerimize bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyorum.

Yarın Kobanî Kumpas Davasının karar duruşması gerçekleşecek. Ancak aldığımız duyumlara göre karar verilmeyecek ve ertelenme ihtimali var. Demokratik siyasetin tasfiyesini hedeflemiştir Kobanî Kumpas Davası. Demokratik mücadeleyi engellemek istemiştir Kobanî Kumpas Davası. Kobanî Kumpas Davasıyla bugün ortaya konulan senaryoya inanın ki o sözde yargıyı yürüten heyet de inanmıyor.

Yargılanan arkadaşlarımız için kimler gelip ifade vermeye kalkıştıysa o ifadeleri yalan olduğu için hepsi yüzlerine gözlerine bulaştırmıştır. Bir hukuk garabeti, bir hukuk cinayeti görmek istiyorsanız Kobanî Kumpas Davasının belgelerine bakın. Kobanî Kumpas Davası IŞİD zihniyetinin Sincan Adliyesindeki tezahürüdür. Bunu asla kabul etmiyoruz. Buradan yargıya çağrımızı yineliyoruz. Ey yargı; Saray’ın karşısında cübbeni iliklemekten vazgeç, bozulan adalet terazisini bir kez olsun düzeltme eğilimine gir.

Bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. Arkadaşlarımız hakkında isnat edilmiş hiçbir suç yoktur. Arkadaşlarımız yarın tahliye edilmelidir. Arkadaşlarımızın verdiği mücadele bugün Ortadoğu halklarının kurtuluşuna hizmet eden mücadelenin ta kendisidir. Bugün Kobanî demek IŞİD’e karşı güçlü bir mücadele yürütmek demektir. Bugün IŞİD’in Rusya’da en son gerçekleştirdiği katliama, yeni yeni basına düşen ve Türkiye’de gerçekleştirmeyi hedeflediği kimi katliamlar dizisine, gerçekleştirdiği katliamlar dizisine dönüp baktığımızda partimizin IŞİD’e karşı demokratik mücadele konusunda ortaya koyduğu tavır takdire şayandır.

Bütün dünya halklarının takdir ettiğini Saray yargısı suç olarak görüyor. Bunu bizler asla kabul etmiyoruz. Yarın arkadaşlarımızın serbest kalması gerektiğinin altını çiziyoruz. Şu bilinsin ki Kobanî Kumpas Davasında yargılanan arkadaşlarımız, yıllardır devam eden bu hukuksuz davada en onurlu tavrı ortaya koymuşlardır. Her bir savunma bir hukuk, bir demokrasi dersi niteliğindedir. Buradan kendileriyle gurur duyduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Figen Yüksekdağ’a, Sabahat Tuncel’e, Gültan Kışanak’a, Ayla Akat’a, Nazmi Gür’e, Ali’ye, Bülent’e, Günay’a ve Selahattin Demirtaş’a buradan selam ve sevgilerimizi iletiyorum.

Ortadoğu kaynayan bir kazan olmaya devam ediyor. Ortadoğu’da sular son 200 yılda hiçbir zaman durulmadı, biliyoruz. Kızıldeniz’de başlayan bir gerilim, Doğu Akdeniz’de zaten devam eden bir gerilim vardı. Bununla birlikte İsrail’in Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve en sonra İsrail ve İran arasında devam eden çatışmalar çok ciddi bir savaşın habercisi. Bu dönemde dünyanın içinden geçtiği ekonomik koşullar, küresel sermayenin yaşadığı krizler bunların yansımaları. Emperyalist güçlerin yeniden paylaşım savaşları.

Bütün bunların en çok zuhur ettiği bölge Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Kafkasya bölgesidir. Bu bölgede bizler baştan beri dedik ki savaşa asla prim verilmemeli. Baştan beri dedik ki bugün 3’üncü Dünya Savaşını andıracak bir savaşa girilmesi dünyanın ortadan kalkması anlamına gelecektir. Devletlerin birbirini nükleer silahla tehdit ettiği bir dönemden geçiyoruz. Çok ciddi bir süreçten geçiyoruz. Biz böylesi bir süreçte barış ve diyalog dışında sunulabilecek hiçbir reçete olmadığını düşünüyoruz. Bugün ulus devlet anlayışının kendi içinde yürüttüğü çatışmaların en ağır bedelini halklar ödemektedir.

“Gelin Kürt sorununu ve Filistin sorununu çözelim”

Bugün Ortadoğu’ya baktığımızda iki temel kanayan sorun vardır: Filistin sorunu ve Kürt sorunu. Filistin sorununun acil olarak çözüme kavuşması konusunda mesajlarımızı sürekli bu kürsülerden de verdik, meydanlardan da verdik. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi, dört parça Kürdistan’da bir statünün elde edilmesi konusunun Ortadoğu halklarını rahatlatabilecek, Ortadoğu barışına hizmet edecek bir konu olduğunu baştan beri sürekli ifade ettik.

Buradan bir kez daha belirtmek istiyoruz. Bu iki sorun, halkların kendi kaderini tayin etme hakkı çerçevesinde çözülmediği sürece küresel emperyalist güçlerin kanatmaya devam edeceği sorunlar olmaya devam edecektir. Buradan bütün bölge halklarına ve Türkiye halklarına sesleniyoruz. Gelin, Kürt sorununu ve Filistin sorununu çözelim. Özellikle bu kadar kaynayan bir bölgede, bu kadar çetrefilli bir siyasi süreçten geçilen bir dönemde Kürt sorununu çözmüş olan bir Türkiye’nin halklarının ve toplumunun çok daha güçlü ve dayanışmacı bir mesajı olabilir.

Bu kaos ve karmaşa içinde tek çözüm halkların birlikte kuracağı ittifaktır. Bölge açısından en önemli çözüm Türk-Kürt ittifakıdır, Kürt-Arap ittifakıdır. Gelin, bu halklar ittifakını hep birlikte güçlendirelim ve barışın sesini savaş çığırtkanlarına karşı daha da yükseltelim ki bu bölgeye barış ve huzur gelsin. Biz DEM Parti olarak Ortadoğu’nun büyük barışı için çalışmaya devam edeceğiz.

31 Mart’ta işimiz bitmedi, yeni başlıyoruz demiştik. Türkiye’den Ortadoğu’ya barış köprülerini hep beraber kuracağız. Yerelden başlayarak demokratik yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz. Amed’den Ankara’ya, Ankara’dan Şam’a, Bağdat’a, Gazze’ye her yerde halkların birlikte yaşamını inşa edebilecek bir iradeye ve kabiliyete sahibiz. 31 Mart’ta seçilen belediye eş başkanlarımızla birlikte hizmet götürmediğimiz bir sokak dahi kalmayacak. Kentleri toplumla birlikte ortak akla dayanarak hep birlikte yöneteceğiz. Seçimleri DEM Partiden önce halklar kazanmıştır. Halkların bu kazanımlarını hem Türkiye’de hem bölgede büyük barış mücadelesine vesile yapmaya, büyük barış mücadelesini büyütmeye söz veriyoruz.

Toplum için yaşanabilir bir ülkenin, bir dünyanın inşası için siyaset yapıyoruz. Siyasetimizin değmediği, gönül birlikteliği kurmadığımız tek bir insanımız kalmayacak. Onlar savaş tamtamlarıyla gürültü çıkarmaya devam etsin; biz barış türküleriyle, halaylarla, horonlarla birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Moralimiz yüksek, heyecanımız yüksek, inancımız yüksek. Yeni dönemde DEM Parti ile barışı, adaleti ve demokrasiyi getirme mücadelemiz daha da yükselecek. Her zamankinden daha çok çalışmaya, dayanışmaya ve emek vermeye ihtiyacımız var. Bu bilinçle yol alacağız. Tekrar başarımız kutlu olsun, yolumuz açık olsun.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir