HTŞ Liderlerinden Ebu Maria Kahtani Öldürüldü

Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) örgütünün önde gelen isimlerinden Ebu Maria Kahtani’nin Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) düzenlediği canlı bomba saldırısı sonucu öldüğü duyuruldu.

Gerçek adı Maysa Ali Musa Abdullah Cuburi olan Kahtani, El Kaide örgütünden ayrılan militanların oluşturduğu El Nusra Cephesi’nin kurucuları arasındaydı.

2012’de ABD’nin yaptırım listesine aldığı HTŞ Şura Meclisi üyesi Kahtani, 2003-2011’de Irak Savaşı’nda Amerikan ordusuna karşı çatışmalara girmişti.

Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) medya organı Amjad’dan dün yapılan açıklamada, Iraklı Kahtani’nin IŞİD’in düzenlediği canlı bomba saldırısı sonucu öldüğü duyuruldu. Birleşik Krallık merkezli muhalif Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) de canlı bombanın saldırısında Kahtani’nin öldürüldüğünü, yanındaki iki kişinin de ağır yaralandığını aktardı.

SOHR’un açıklamasında canlı bombanın kimliği paylaşılmazken, olayın İdlib’deki Türkiye sınırına yakın Sarmada kasabasında gerçekleştiği belirtildi. IŞİD veya herhangi bir örgüt saldırıyı henüz üstlenmedi.

Fransız haber ajansı AFP’nin aktardığına göre, gerçek adı Maysa Ali Musa Abdullah Cuburi olan Kahtani, El Kaide örgütünden ayrılan militanların oluşturduğu El Nusra Cephesi’nin kurucuları arasındaydı.

Suriye iç savaşında Devlet Başkanı Beşar Esad yönetimine karşı savaşan El Nusra, 2017’de farklı örgütlerin de katılımıyla HTŞ adı altında faaliyet göstermeye başladı. İdlib’in yarısına ek olarak Hama, Halep ve Lazkiye’nin bir kısmı HTŞ’nin kontrolünde.

2012’de ABD’nin yaptırım listesine aldığı HTŞ Şura Meclisi üyesi Kahtani, 2003-2011’de Irak Savaşı’nda Amerikan ordusuna karşı çatışmalara girmişti.

Öte yandan HTŞ yönetimi, rakip örgütlerle bağlantı kurduğu gerekçesiyle 47 yaşında olduğu tahmin edilen Kahtani’yi ağustosta hapse atmıştı. Militan, daha sonra suçsuz olduğuna karar verilmesiyle 7 Mart’ta serbest bırakılmıştı. SOHR, saldırının Kahtani serbest bırakıldıktan kısa süre sonra gerçekleştiğini aktardı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

İran İle İsrail Arasında Gerilim Tırmanıyor: Misilleme Uyarısı

Güvenlik kabinesi toplantısı öncesinde açıklama yapan İsrail Başbakanı Netanyahu, “Her kim bize zarar verir ya da zarar vermeyi planlarsa biz de ona zarar veririz” diyerek İran’ın ülkesine saldırması halinde bunun sonuçlarına katlanması gerekeceğini söyledi.

İran, 1 Nisan’da Şam’daki İran büyükelçilik yerleşkesinde yer alan konsolosluk binasına düzenlenen saldırı sonrasında misilleme tehdidinde bulunmuştu. İran’ın dini lideri Ali Hamaney, İsrail’den intikam alınacağını, “İsrail buna pişman olacak” açıklamasıyla duyurmuştu.

İran ile İsrail arasında gerilim tırmanıyor. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, “Her kim bize zarar verir ya da zarar vermeyi planlarsa biz de ona zarar veririz” diyerek İran’ın ülkesine saldırması halinde bunun sonuçlarına katlanması gerekeceğini söyledi.

Güvenlik kabinesi toplantısı öncesinde açıklama yapan Netanyahu, İran’ın yıllardır doğrudan veya vekilleri aracılığıyla İsrail’e karşı faaliyetler yürüttüğünü kaydetti, “İsrail bu nedenle İran ve vekillerine karşı, savunma ve saldırı amaçlı olarak eyleme geçiyor” diye konuştu.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; İsrail’in olası saldırılar karşısında kendisini savunacağını söyleyen Netanyahu, “Basit bir ilke uyarınca hareket edeceğiz: Her kim bize zarar verir ya da zarar vermeyi planlarsa biz de ona zarar veririz” dedi.

İran, 1 Nisan’da Şam’daki İran büyükelçilik yerleşkesinde yer alan konsolosluk binasına düzenlenen saldırı sonrasında misilleme tehdidinde bulunmuştu. İran’ın dini lideri Ali Hamaney, İsrail’den intikam alınacağını, “İsrail buna pişman olacak” açıklamasıyla duyurmuştu.

İsrail’in resmi olarak üstlenmediği saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun ikisi general rütbesinde toplam yedi mensubu hayatını kaybetmişti.

ABD’den İsrail’e destek açıklaması

Bu arada İran’ın misilleme tehdidinin dün Netanyahu’nun ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı telefon görüşmesinde de ele alındığı açıklandı. Beyaz Saray, bu tehditlerle ilgili olarak Biden’ın ABD’nin desteğini Netanyahu’ya ilettiğini duyurdu.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, ABD’nin İsrail’e bir dizi tehdide karşı kendisini savunması için verdiği desteğin “sarsılmaz” olduğunu söyledi.

Axios haber portalının İsrailli yetkililere dayandırdığı habere göre, İsrail gelişmeleri müttefiki ABD ile görüştü, İran’ın Suriye’deki saldırıya misilleme olarak kendi topraklarından İsrail’e bir saldırı düzenlemesi halinde İsrail’in güçlü bir yanıtıyla karşılaşacağını ve bunun mevcut ihtilafı başka bir boyuta taşıyacağını iletti.

İran ile gerilimin tırmanması üzerine hava savunmasını güçlendirmek amacıyla önlemler alan İsrail’in muharip birliklerinin ev izinlerini askıya aldığı, yedek askerlerini de göreve çağırdığı bildiriliyor.

İsrail ordu sözcüsü Daniel Hagari , ülkedeki GPS konumlandırma sisteminin “tehditleri etkisiz hale getirmek” amacıyla kasıtlı olarak devre dışı bırakıldığını doğruladı. İsrail medyası bunun sebebinin İran’dan gelen tehditler olduğunu öne sürdü.

Bu arada Hagari, sosyal medya hesabı üzerinde yaptığı paylaşımda jeneratör satın almaya, gıda stoklamaya ve ATM’lerden para çekmeye gerek olmadığını yazdı.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 33 Bini Aştı

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 178. günü geride kalırken, Gazze’de İsrail saldırılarında can kaybı 33 bin 037’ye yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 75 bin 668’e ulaştı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail’in 1 Nisan’da Gazze’de 7 çalışanını öldürdüğü uluslararası gıda yardım kuruluşu World Central Kitchen’ın (WCK) kurucusu İspanyol şef Jose Andres, bu saldırıların “talihsiz bir hata” değil “doğrudan ve sistematik bir saldırı” olduğunu söyledi.

Saldırıdan nasıl haberdar olduğunu anlatan Andres, önce grubun Gazze’deki ekibiyle irtibatı kaybettiğini ve cesetlerin görüntülerini görene kadar ne olduğunu anlamadığını söyledi. Andres, İsrail ordusunun ilk zırhlı araca saldırmasının ardından ekibin kaçmayı başardığını ve ikinci bir araca geçtiğini, bu aracın da saldırıya uğradığını, bunun üzerine üçüncü araca geçmek zorunda kaldıklarını aktardı.

“Ardından üçüncü araç vuruldu.” diyen Andres, ve “bunun sonuçlarını gördük.” şeklinde konuştu.  Yardım görevlilerinin kim olduklarını belirtmek için (İsrail ordusu ile) iletişim kurmaya çalıştıklarını söyleyen yetkili, ordunun, kendi kontrol ettiği bölgede olduklarını bildiğini de sözlerine ekledi.

Öte yandan Andres, kuruluşun yardım faaliyetlerine yeniden başlamayı düşündüğünü bunun için Gazze’deki güvenlik durumunu incelemeye devam ettiğini söyledi.

World Central Kitchen’ın Deyr el Balah’taki deposundan çıkarken öldürülen yedi yardım görevlisi arasında Avustralya, İngiliz, Kanada, Polonya, Filistin ve Amerikan vatandaşları bulunuyordu. Birleşmiş Milletler’e göre ekim ayından bu yana Gazze’de en az 196 insani yardım çalışanı İsrail saldırılarında öldürüldü. Keza İsrail, gıda dağıtım tesisleri bombalamakla da suçlanıyor.

“İran Batı Şeria’da kaos yaymaya çalışıyor”

Ayrıca Batı Şeria’daki Filistin grubu El Fetih, İran’ı topraklarında kaos yaymaya çalışmakla suçladı. El Fetih, Filistin davasıyla hiçbir ilgisi olmayan dışarıdan yapılacak bu yöndeki operasyonlara karşı çıkacağını söyledi.

Filistin yönetimini kontrol eden hareket olan El Fetih, “Kutsal davamızın ve halkımızın kanının sömürülmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Güvenlik güçlerine veya ulusal kurumlara zarar vermeyi amaçlayan ve dışarıdan gelebilecek her türlü müdahaleye karşı harekete geçeceğini açıkladı.

İsrail de uzun süredir İran’ı, 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen saldırıya öncülük eden ve son yıllarda Batı Şeria’da güçlenen Gazze’de yönetimdeki Hamas da dahil olmak üzere Filistinli silahlı gruplara yardım etmekle suçluyor.

Geçtiğimiz ay İsrail ordusu, güvenlik güçlerinin, anti-tank mayınları da dahil olmak üzere gelişmiş silahların Batı Şeria’ya kaçırılmasını engellediğini söyledi. İran geçmişte silahlı gruplara destek sağladığını inkar etmemiş verdiği desteğin, Filistinlilerin talebi olduğunu söylemişti.

El Fetih’in açıklaması, Filistin Yönetimi’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden kendisini BM’ye tam üye yapmak için bu ay oy vermesini istemesi üzerine geldi; bu, İsrail ile iki devletli bir çözüm için artan küresel baskıya katkıda bulunacak bir hamle olarak yorumlanıyor.

1967 Ortadoğu savaşından sonra İsrail tarafından işgal edilen Batı Şeria, bölgenin Gazze’yi de içerecek ve başkenti Doğu Kudüs olan gelecekteki bağımsız bir devletin merkezi olmasını isteyen Filistinlilerle onlarca yıldır süren çatışmaların merkezinde yer alıyor.

Paylaşın

Radikal İslamcı Örgütten İran’da Çifte Saldırı: 5 ölü

2012 yılında kurulan ve Beluc azınlığın haklarını savunduğunu iddia eden radikal sünni örgüt Ceyş el-Adil’in İran’da düzenlediği saldırılarda en az beş asker ve bir polis hayatını kaybetti.

İran’ın en yoksul eyaletlerinden olan Sistan – Beluçistan, Şiilerin çoğunluğu oluşturduğu İran’da az sayıdaki Sünni bölgeden biri. Eyalet, Beluç azınlıktan militanlar ve Sünni Müslüman aşırılıkçı örgütlerin karıştığı çatışmalara sahne oluyor.

İran’ın Pakistan sınırındaki Sistan – Beluçistan eyaletinde güvenlik güçlerine düzenlenen iki ayrı saldırıda en az beş asker ve polisin öldüğü bildirildi.

İran İçişleri Bakan Yardımcısı Mecid Mirahmadi, devlet televizyonuna yaptığı açıklamada “İslami Devrim Muhafızları Ordusu ve polis teşkilatının beş mensubu, Rask’taki askeri üs ve Çabahar’daki polis karakoluna gece saatlerinde düzenlenen iki terör saldırısında şehit olmuştur” açıklaması yaptı. Mirahmadi, saldırılarda 10’dan fazla güvenlik görevlisinin de yaralandığını kaydetti.

Resmi haber ajansı IRNA da ölenlerden birinin asker, birinin güvenlik görevlisi, birinin Besic Direniş Gücü gönüllüsü ve ikisinin polis memuru olduğunu duyurdu. Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanı Muhammed Pakpur da yaptığı açıklamada, güvenlik güçleriyle çıkan çatışmada 15 saldırganın öldürüldüğünü bildirdi.

Ceyş el-Adil (Adalet Ordusu) örgütü Telegram kanalından saldırıları üstlenen bir mesaj yayımladı. Örgütün Aralık ayında Rask kentindeki bir polis karakoluna düzenlediği saldırıda 11 polis memuru, Ocak ayında yine Rask’taki bir karakola düzenlediği saldırıda da bir polis memuru hayatını kaybetmişti. 2012’de kurulan ve Beluc azınlığın haklarını savunma iddiasındaki örgüt, İran’ın yanı sıra ABD’nin de terör örgütleri listesinde yer alıyor.

İran’ın güneydoğusundaki Sistan – Beluçistan eyaleti yıllardır uyuşturucu kaçakçısı çeteler, Beluç azınlıktan militanlar ve Sünni Müslüman aşırılıkçı örgütlerin karıştığı çatışmalara sahne oluyor. Ülkenin en yoksul eyaletlerinden olan Sistan – Beluçistan, Şiilerin çoğunluğu oluşturduğu İran’da az sayıdaki Sünni bölgeden biri.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

İsrail, İran’ın Şam’daki Konsolosluk Binasını Vurdu: 8 Ölü

İsrail, İran’ın Suriye’nin başkenti Şam’daki konsolosluk binasını vurdu. Konsolosluk binası yerle bir olurken, İran Devrim Muhafızları’nın bir üst düzey yetkilisinin de bulunduğu en az sekiz kişi hayatını kaybetti.

Haber Merkezi / Gazze’de 6 aydır devam eden savaş sırasında İran hedeflerini defalarca vuran İsrail, her zamanki tutumunu sürdürdü ve olayla ilgili yorum yapmayı reddetti. İsrailli bir askeri sözcüsü ise, “Yabancı medyada yer alan haberler hakkında yorum yapmıyoruz” dedi.

Suriye Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise binanın tamamen yerle bir olduğu, ölü ve yaralıları çıkarmak için enkaz kaldırma çalışmalarının sürdüğü bildirildi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean Pierre, Başkan Joe Biden’ın İsrail’in Şam’daki bir İran konsolosluğunu vurduğu yönündeki haberler konusunda bilgisi olduğunu ve “ekibin konuyu incelediğini” söyledi.

İran devlet televizyonu, ölen üst düzey yetkilinin Devrim Muhafızları’nın ülke dışındaki operasyonlarını yürüten Kudüs Gücünün komutanlarından Tuğgeneral Muhammed Reza Zahedi olduğunu bildirdi. 63 yaşındaki Zahedi kırk yılı aşkın bir süredir Devrim Muhafızları’nda görev yapıyordu.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, saldırının tüm uluslararası yükümlülük ve sözleşmelerin bir ihlali olduğunu belirterek uluslararası toplumu İsrail’in saldırısına tepki göstermeye ve harekete geçmeye çağırdı.

Abdullahiyan, İsrail Başbakanı’na işaret ederek “Netanyahu, İsrail rejiminin Gazze’de art arda gelen başarısızlıkları ve Siyonistlerin iddialı hedeflerini yerine getirememesi nedeniyle ruhsal dengesini tamamen kaybetmiş durumda” ifadelerini kullandı.

İran Dışişlerinden yapılan açıklamada Abdullahiyan’ın Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiği ve “bu eylemin sonuçlarından Siyonist rejimin sorumlu olduğunu ve uluslararası toplumun bu tür suç eylemlerine ciddi yanıt vermesi gerektiğini” kaydettiği bildirildi.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasır Kenani de yaptığı ayrı açıklamada saldırıyı en güçlü şekilde kınadıklarını belirterek “İran yanıt hakkını saklı tutmaktadır. Yanıtın türü ve saldırgana yönelik ceza konusunda kararını verecektir” ifadelerini kullandı.

İran’ın Şam Büyükelçisi Hüseyin Ekberi de daha önce yaptığı açıklamada, beş katlı konsolosluk binasının İsrail’e ait F-35 savaş uçakları tarafından altı füze ile vurulduğunu bildirmişti. Ekberi, saldırıda “üçü ordu mensubu olmak üzere en az beş kişinin öldüğünü” kaydetmişti.

Sekiz gün içinde beşinci saldırı

Bu saldırı, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın İran ve müttefikleri tarafından geniş ölçüde desteklendiği Suriye’yi sekiz gün içinde vuran beşinci saldırı oldu. İran’ın Nour haber ajansı “İran İslam Cumhuriyeti’nin Şam Büyükelçisi Hüseyin Akbari ve ailesi İsrail saldırısında zarar görmedi” dedi.

İsrail’in Gazze’de savaştığı Hamas ve Lübnan’da hedeflerini vurduğu Hizbullah’ın İran tarafından desteklendiği biliniyor. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, geçtiğimiz cuma günü İsrail’in Halep’teki saldırısında 38’i asker, yedisi Hizbullah üyesi olmak üzere 53 kişinin öldüğünü bildirmişti.

Yakın Doğu ve Körfez Askeri Analiz Enstitüsü Başkanı Riad Kahwaji, bu olayla ilgili AFP’ye “İsrail açısından Suriye ve Lübnan geniş bir savaş alanına dönüştü. İsrail savaş uçakları Hizbullah’ın askeri altyapısını yok etmek ve örgütün imajını zedelemek için neredeyse her gün iki ülkedeki hedefleri vuruyor” demişti.

İsrail son yıllarda Suriye’nin hükümet kontrolündeki bölgelerinde yüzlerce hedefe saldırı düzenledi. Tel Aviv, Lübnan’daki Hizbullah gibi İran müttefiki militan grupların üslerini hedef aldığını savunuyor.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölü Sayısı 32 Bin 845’e Yükseldi

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 178. günü geride kalırken, Gazze’de İsrail saldırılarında can kaybı 32 bin 845’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 75 bin 392’ye ulaştı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan, haftasonu İsrail’de binlerce kişi, Hamas’ın elindeki rehinelerin kurtarılmasına yönelik çabaların artırılması talebiyle gösteri düzenledi. Başbakan Benyamin Netanyahu ve hükümetini protesto eden eylemciler Kudüs’te bir anayolu trafiğe kapattılar. Eylemciler Netanyahu’yu ülkeyi Hamas’tan koruyamamakla suçladı.

7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırıda en az bin 160 kişi öldürülmüş, yaklaşık 250 kişi de rehin alınarak Gazze’ye kaçırılmıştı. Rehinelerin bir kısmı geçen Kasım ayında varılan ateşkes anlaşması çerçevesinde serbest bırakılırken yaklaşık 130 kişinin hala örgütün elinde olduğu tahmin ediliyor.

Ayrıca İsrail, Gazze Şeridi’ndeki Şifa Hastanesi ve çevresinden çekilme kararı aldığını duyurdu. Yapılan açıklamada, iki haftadır bölgede olan birliklerin “Şifa hastanesi bölgesindeki operasyonel faaliyetlerine son verdiği” ve geri çekildiği belirtildi. Açıklamada, operasyonda “hastanede 200 teröristin öldürüldüğü” ve “büyük miktarda patlayıcı, silah ve nakit para bulunduğu” kaydedildi.

İsrail ordusunun Gazze’de “ölüm bölgeleri” oluşturduğu ve buraya giren herkesi ayırt etmeksizin öldürdüğü bildirildi. Haaretz gazetesine konuşan ve ismini vermek istemeyen pek çok İsrailli asker ve savunma yetkilisi, İsrail’in Gazze’de “ölüm bölgeleri” oluşturduğunu itiraf etti.

Söz konusu yetkililer, “ölüm bölgelerine” giren herkesi ayrım gözetmeksizin hedef aldığını açıklayarak İsrail ordusunun 9 bin Hamas mensubunun öldürüldüğüne ilişkin açıklamalarını da yalanlandı.

Hamas lideri İsmail Haniye’nin kız kardeşlerinden biri, bu sabah gözaltına alındı. İsrail polisi, 57 yaşındaki Zeba Abdulselam Haniye’nin terörü destekleyip kışkırtma ve Hamas’la ilişkili olma suçlamalarıyla yakalandığını bildirdi.

Güvenlik güçlerinin belgeler, görseller ve telefonlar gibi “ciddi” kanıtlarla Tel Şeva bölgesinde yakalandığı öne sürüldü. Hamas’ın siyasi lideri Haniye’nin üç kız kardeşinin de İsrail vatandaşlığına sahip olduğunu ve Tel Şeva’da yaşadığını hatırlatıldı.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 32 bin 782’ye Yükseldi

Filistin – İsrail savaşının 176. günü geride kalırken, Gazze’de İsrail saldırılarında can kaybı 32 bin 782’ye yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 75 bin 298’e ulaştı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, ülkesinin Lübnan merkezli Hizbullah örgütüne yönelik saldırılarını artıracağı ve “kampanyayı genişleteceğini” söyledi.

İsrail’in ‘savunma modundan aktif takip moduna’ geçeceğini belirten Gallant, bir askeri karargahı ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, “İsrail, savunmadan (çıkıp) Hizbullah’ın peşine düşecek. Beyrut’ta, Şam’da ve daha ötede… Örgüt nerede faaliyet gösteriyorsa oralara ulaşacağız.” dedi.

Gallant, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Hizbullah komutanına (Ali Naim) yönelik bir başka başarılı suikastı yakından izlemek ve Lübnan, Suriye ve daha uzak bölgelerdeki suikast ve diğer eylemlere hazırlık amacıyla yürütülen faaliyetler hakkında genel bilgi edinmek üzere Kuzey Komutanlığı’na geldim.

Nerede harekete geçmemiz gerekiyorsa orada harekete geçeceğiz. Lübnan’daki ciddi hasarın sorumlusu Hizbullah’tır ve Hizbullah grubundaki can kayıplarının sorumlusu da bizzat Hasan Nasrallah’tır. Öldürülen 320’den fazla teröristleri var. Lübnan’dan çıkacak her türlü eylemin bedelini ödeteceğiz.”

Analistlere göre Bakan Gallant, bu ifadelerle, Suriye’nin Halep kentinde dün (29 Mart) düzenlenen ve 40’tan fazla kişinin hayatını kaybettiği hava saldırılarına atıfta bulundu. Tel Aviv, cuma günkü saldırının sorumluluğunu üstlenmemiş, yorum da yapmamıştı.

Ancak Şam yönetimi, uluslararası STK’lar ve uluslararası basın, 36’sı Suriye askeri, 6’sı da Hizbullah üyesi en az 42 kişinin öldüğü Halep’teki saldırıyı İsrail’in düzenlediğini bildirmişti. Bir önceki gün de Lübnan’ın güneyinde İsrail ordusuna ait bir insansız hava aracının (İHA) düzenlediği saldırıda Ali Naim isimli üst düzey Hizbullah komutanı öldürülmüştü.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) 7 Ekim’in ardından ilk kez Gazze’de ateşkes talep edilen bir karar pazartesi onaylandı. 14 “evet” ve 1 “çekimser” oyla kabul edilen tasarıyı ABD’nin veto etmemesi, Batı medyasında İsrail’in yalnızlaştığı yönünde yorumlanıyor.

Birleşmiş Milletler’in (BM) en üst düzey mahkemesi Uluslararası Adalet Divanı (UAD) oybirliğiyle, Gazze’deki Filistinlilere temel gıda tedarikini sağlamak ve yayılan kıtlığı durdurmak için gerekli ve etkili tüm önlemleri almasını emretti. UAD yargıçları kararlarında “Mahkeme Gazze’deki Filistinlilerin artık sadece kıtlık riskiyle karşı karşıya olmadığını (…) kıtlığın baş gösterdiğini gözlemlemektedir.” dedi.

Yeni tedbirler Güney Afrika tarafından, İsrail’i Gazze’de devlet öncülüğünde soykırım yapmakla suçlayan ve devam etmekte olan davanın bir parçası olarak talep edildi.

ABD, İsrail’e daha fazla bomba ve savaş uçağı için onay verdi

İsrail hükümetiyle Gazze’ye yönelik ağır bombardıman yüzünden görüş ayrılıkları son dönemde artmasına rağmen ABD’de Başkan Joe Biden yönetimi, Tel Aviv’e 2 bin kiloluk bombalar ve savaş uçağı transferine izin vermeye devam ediyor.

The Washington Post gazetesinin haberine göre, ABD’nin Gazze’nin güneyinde yüz binlerce Filistinli sivilin hayatını tehdit edebilecek olası bir askeri saldırı konusundaki endişelerine rağmen Biden yönetiminin son günlerde milyarlarca dolarlık bomba ve savaş uçağının İsrail’e sevk edilmesine sessizce izin verdiğini yazdı.

Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerine göre, İsrail’e yönelik yeni silah yardım paketinde bin 800’den fazla 2 bin kiloluk “MK84” tipi bomba ve 500 adet 500 kiloluk “MK82” tipi bomba yer alıyor.

Paylaşın

İsrail’den Suriye’nin Halep Kentine Hava Saldırıları: En Az 38 Ölü

Savaşın başladığı 2011’den bu yana Suriye’nin farklı kentlerini hedef alan İsrail, son olarak Halep kentinin havalimanı ile şehirde yer alan savunma fabrikalarını hedef aldı.

Saldırılarda, en az 38 kişinin öldüğü, çok sayıda kişi yaralandığı duyuruldu. Kaynakla, ölenler arasında Lübnan Hizbullahı üyelerinin de olduğunu aktardı.

İsrail, Suriye’nin Halep kentine hava saldırıları düzenledi. Reuters’a bilgi veren iki güvenlik kaynağı, bu saldırılarda beş Hizbullah mensubu dâhil 38 kişinin öldüğünü söyledi.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise İsrail’in saldırılarda Hizbullah’a ait roket depolarının yakınlarındaki bir bölgeyi vurduğunu, 36 asker ve altı Hizbullah üyesinin hayatını kaybettiğini duyurdu.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Suriye ordusundaki can kaybının, “İsrail’in bu ülkedeki hedeflere yönelik saldırılarında şu ana kadar kaydedilen en yüksek can kaybı olduğunu” belirtti. Gözlemevi, İsrail’in bu yıl Suriye’ye 26 hava saldırısı düzenlediğini bildirdi.

Halep’te yerel saatle 01.45’te gerçekleştirilen saldırılarla ilgili Şam’dan da açıklama geldi.

Suriye Savunma Bakanlığı, İsrail ve militan grupların Halep’e düzenlediği saldırılarında sivil ve askerlerin hayatını kaybettiğini belirtti.

Bakanlık, İdlib ve Halep kırsalından “terörist örgütlerce” düzenlenen insansız hava aracı saldırılarının Halep kenti ve çevresindeki sivilleri hedef aldığını ifade etti.

Ancak açıklamada ölen asker ya da sivil sayısına ilişkin bilgi verilmedi. Can kayıplarının İsrail saldırılarında mı, yoksa militanlarca düzenlenen saldırılarda mı yaşandığı da netlik kazanmadı.

17 Mart’ta İsrail’e ait savaş uçaklarının Kalamon bölgesindeki birçok noktayı hedef aldığı kaydedilmişti.

İsrail, savaşın başladığı 2011’den bu yana Suriye’de zaman zaman Halep ve Şam’daki havalimanlarına, İran destekli gruplara ve Suriye ordusuna ait askeri noktalara saldırılar düzenliyor.

Paylaşın

Uluslararası Adalet Divanı’ndan Dikkat Çeken “Gazze Şeridi” Kararı

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 175. günü geride kalırken, Uluslararası Adalet Divanı, İsrail ordusunun, Gazze’de acilen ihtiyaç duyulan insani yardımın ulaştırılmasını engellememek dahil, Soykırım Sözleşmesi kapsamında “korunan grup” olan Filistinlilerin haklarını ihlal etmeyeceğinin güvence altına alınmasını istedi.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölü sayısı son 24 saatte 62 daha artarak 32 bin 552’ye yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 74 bin 980’e ulaştı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler’in (BM) en üst düzey mahkemesi Uluslararası Adalet Divanı (UAD) oybirliğiyle, Gazze’deki Filistinlilere temel gıda tedarikini sağlamak ve yayılan kıtlığı durdurmak için gerekli ve etkili tüm önlemleri almasını emretti. UAD yargıçları kararlarında “Mahkeme Gazze’deki Filistinlilerin artık sadece kıtlık riskiyle karşı karşıya olmadığını (…) kıtlığın baş gösterdiğini gözlemlemektedir.” dedi.

Yeni tedbirler Güney Afrika tarafından, İsrail’i Gazze’de devlet öncülüğünde soykırım yapmakla suçlayan ve devam etmekte olan davanın bir parçası olarak talep edildi.

“Karara bir yürütme mekanizması eşlik etmeli”

Hamas, Uluslararası Adalet Divanının kararının ardından yazılı açıklama yaptı: “UAD’nin, Gazze’ye yardım girişini öngören kararının ölü bir mektup olarak kalmaması için açlığı sivillere karşı bir silah olarak kullanan faşist işgale bu kararı bir an önce hayata geçirme zorunluluğunu getirecek uluslararası toplum tarafından dayatılan bir yürütme mekanizması eşlik etmeli.”

Karara rağmen İsrail’İn Filistin halkına yönelik “acımasız soykırım savaşını” sürdürdüğü açıklandı: “İsrail, tüm uluslararası kararları görmezden gelmeye devam ediyor. Bu davranış, Gazze Şeridi’nde çocuklara ve savunmasız sivillere karşı işlenen tüm suçlara ortak olan ABD yönetiminin kendisine sağladığı kılıf sayesinde bu terör örgütünün hukukun ve sorumluluğun üstündeymiş gibi davrandığını teyit etmektedir.”

İsrail’den yorum gelmedi

Gazze’ye insani yardımların karadan, havadan ve gemilerle Akdeniz kıyısından erişimini genişletmek için çaba sarf ettiğini belirten İsrail’den karara ilişkin bir yorum gelmedi.

İsrail ordusu, bir haftadan uzun bir süre önce Gazze’deki Şifa Hastane kompleksine saldırdıktan sonra çevresinde operasyon yapmaya devam ettiğini bildirdi. Açıklamada ordunun yaklaşık 200 silahlı kişiyi öldürdüğü ve operasyonun başlangıcından bu yana “sivillere, hastalara, sağlık ekiplerine ve tıbbi ekipmana zarar gelmesini önlediği” belirtildi.

Güney Afrika kararı memnuniyetle karşıladı

Güney Afrika Perşembe günkü kararı memnuniyetle karşılayarak “önemli” olarak nitelendirdi. Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, “Filistinlilerin ölümlerinin sadece bombardıman ve kara saldırılarından değil, aynı zamanda hastalık ve açlıktan da kaynaklandığı gerçeği, grubun var olma hakkının korunması gerektiğine işaret ediyor” dedi.

Bu ayın başlarında, Güney Afrika’nın daha fazla önlem talebine yazılı bir yanıt veren İsrail, Güney Afrika’nın iddialarının “tamamen asılsız”, “Soykırım Sözleşmesi’nin ve Mahkeme’nin kendisinin istismarı” olduğu görüşünü savunmuştu.

Savaşın ilk günlerinde Gazze’ye açılan sınır kapılarını kapatan İsrail bir süre sonra insani yardım malzemelerinin girişine izin vermeye başladı. İsrailli yetkililer, Gazze’ye girmesine izin verilen insani yardım miktarına herhangi bir kısıtlama getirmediklerini söylüyor ve BM’yi teslimatları düzgün bir şekilde organize edememekle suçluyor.

BM ve uluslararası yardım grupları ise, teslimatların İsrail’in askeri kısıtlamaları, devam eden çatışmalar nedeniyle engellendiğini söylüyor.

Uluslararası Af Örgütü: UAD, kıtlığın başladığının altını çiziyor

Divan’ın yeni tedbir kararlarına ilişkin Af Örgütünün sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “UAD’nin Güney Afrika tarafından başlatılan soykırım davasında aldığı ek tedbir kararları, Divan’ın son kararından bu yana koşulların feci şekilde kötüleşmeye devam ettiğini ve işgal altındaki Gazze’deki Filistinliler için tehdidin arttığını vurguluyor” dendi.

İsrail’in Divan’ın açıkladığı hükümlere uymadığı belirtilen açıklamada, “UAD, Gazze’deki Filistinlilerin artık kıtlıkla karşı karşıya olmadığını, kıtlığın başladığının altını çiziyor” değerlendirmesi yer aldı. Açıklamada UAD’nin hükümlerinin başka ülkelere de mesaj verdiği, tüm ülkelerin UAD kararlarının tamamen uygulandığından emin olması gerektiği vurgulandı.

Tüm ülkelerin Gazze’deki katliamı önlemek için elinden geleni yapması ve İsrail üzerindeki etkisini kullanması gerektiği kaydedilen açıklamada, “Acil ateşkes, Gazzelilerin acılarını dindirecek ve UAD kararlarının uygulanmasına imkan verecek en önemli çözüm olmaya devam etmektedir” dendi.

Açıklamada ateşkes çağrısı yapmayan UAD hakimlerinin Divan kararlarının uygulanması için İsrail’in askeri operasyonlarını durdurmasının gerekli olduğu yönünde açıklamalar yaptığına işaret edildi.

Paylaşın

Taliban, Kadınların Hayatını Cehenneme Çevirmeye Kararlı: Kırbaçlayacağız, Taşlayacağız

2021 yılında Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban’ın Lideri Heybetullah Ahundzade, “Yakında zina cezasını uygulayacağız ve kadınları alenen taşlayacağız; kadınları alenen kırbaçlayacağız” dedi ve ekledi:

“Allah’ın dinini sürdürmeyi ve bu dünyada şeriatı uygulamayı hedefliyoruz. Amacımız sadece Kabil ve vilayetleri kontrol etmek değil; aksine şeriatı aktif olarak uygulamaya kararlıyız”

Cumhuriyet’in Amu TV’den aktardığına göre, Taliban’ın Lideri Heybetullah Ahundzade, Afganistan’da şeriat yasalarının yürürlüğe girmesiyle kadınların “taşlanma ve dayakla karşı karşıya kalabileceğini” söyledi.

Ahundzade, “Şimdi pratik olarak şeriatı uygulayacağız, Allah’ın hükümlerini uygulayacağız” dedi. “Zina yapan kadınları halk önünde taşlayacaklarını” belirten Ahundzade, şunları kaydetti:

“Yakında zina cezasını uygulayacağız ve kadınları alenen taşlayacağız; kadınları alenen kırbaçlayacağız. Bu eylemler sizin demokrasinize aykırıdır ve bunları tartışacaksınız. Ayrıca insanlık için savaştığınızı iddia ediyorsunuz; ben de aynısını iddia ediyorum.”

Ahunzade, “insanlık için savaşlarının” Allah adına olduğunu ileri sürerek, “Allah’ın dinini sürdürmeyi ve bu dünyada şeriatı uygulamayı hedefliyoruz. Amacımız sadece Kabil ve vilayetleri kontrol etmek değil; aksine şeriatı aktif olarak uygulamaya kararlıyız” diye konuştu.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın