Achilles İle Hector’un Dövüştüğü Kent ‘Truva’
Zamanda yolculuk yapmak isteyenlerin mutlaka gidip görmesi gereken kentler arasında olan Çanakkale, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Gezilip görülmesi gereken yerler arasında özelikler antik kentler öne çıkmaktadır.
Haber Kaos ekibi olarak Çanakkale kent merkezine yakın bölgelerindeki antik kentleri sizler için derledik:
Truva Antik Kenti: Çanakkale sınırları içerisinde Kaz dağları eteklerinde yer alan, Homeros’un İlyada destanında da anlatılan Truva savaşının gerçekleştiği kenttir, Troya. Kuruluşu Hititlere kadar uzanan Truva’da 9 farklı katmanın olduğu ve buda 9 farklı medeniyetin burada varlığını sürdürdüğünden söz etmektedirler.
Adıyla ünlenen Truva savaşı ise 6. Döneme denk gelmektedir. Yunancada Troia , Fransızca da Troie kelimesinin okunuşundan kentin ismi, dilimize Truva yada Troya olarak çevrilmiştir.
Sigeion Antik Kenti: Helen dilinde “Sessizlik Yari” anlamına gelmektedir. Sigeion antik kenti M.Ö. 7. Yüzyılda aynen Akhilleion gibi, Midilli adasından gelen Mitileneliler tarafından kurulmuştur.
Sigeion’un yeri Çanakkale İl merkezine 34 Km. uzaklıkta olan bugünkü Yenişehir Köyü’dür. Yenişehir eski bir Rum Köyü olup Birinci dünya savaşı sırasında boşaltılmıştır. Günümüzde burası Askeri yasak bölge kapsamındadır.
Rhoeteion Antik Kenti: Rhoiteion’un Troas bölgesinde, antik kaynaklarda Rhesas diye geçen bir derenin yakınında olduğu sanılmaktadır. Kentin ismi Plinus, Strabon, Bizantionlu Stephanos, Herodotos ve Thoukydides’de geçmektedir.
Kalidne Antik Kenti: Çanakkale’nin Bozcaada İlçesi’nin 1 mil kuzeyinde bulunan bin dönüm büyüklüğündeki Tavşan (Mavriya) Adaları’nın antik çağlardaki adıdır.
Dardanos (Dardani, Dardania) Antik Kenti: Helen destan inancına göre , baş tanrı Zeus ie Elektra’nın oğlunun adıdır. Kentin yeri, Çanakkale İl merkezinin 11 Km. güneyindeki Hasan ve Mevsuf Şehitliği’nin bulunduğu basık tepe görünüşlü höyüktür.
Höyük üstündeki toprak , çeşitli çağlardan ( hatta bazıları M.Ö. 2000 yılından) kalma seramik kırıklarıyla dolu olup, çok eski çağlarda ( Yaklaşık M.Ö. 3000’li yıllarda ) kurulmuş olmasına karşın , tarihsel bir yapı kalıntısı günümüze ulaşamamış, sadece içinde bir çok iskelet, eşyalar, altın süs takıları, bronz ve toprak i pişmiş gereçler ve müzik aletleri saptanan büyük bir mezar bulunmuştur. Bulunmuş eşyalar Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
Aianteion Antik Kenti: Aianteion, Çanakkale ‘de Kumkale ile İntepe (Erenköy) arasındadır. İntepe’nin 8 km. güneybatısı ile Kumkale’nin 3,5 km. doğusundadır. Troia’nın da 3 km. kuzeyindedir.
Aianteion’un Hellen dilinde anlamı olmamakla beraber Luwi-Pelasges dillerinde “Ana Tanrıça” anlamına gelen bir sözcüktür.
Bu kent ile ilgili bir kalıntı günümüze gelmemiş, yalnızca Strabon, Marcus Antonius döneminde Aias mabedi ve heykelinden söz etmiştir.
Ophryneion Antik Kenti: Ophryneion’un Çanakkale İli İntepe (Erenlçy) Beldesinde bulunduğu kesinleşmiştir. Ophrynion ismi Grekçe kelimesinden türemiştir. Bu kelime Türkçe ‘tepenin yamacı’, ‘sarp bir uçurumun çıkıntısı’ gibi anlamların yanında tepeden bakmak, küçük görmek gibi mecazi anlamları da taşımaktadır.
Abidos (Abydos) Antik Kenti: Bu ad , İlyada destanında anılmasından da belli olduğu üzere, Truva Bölgesinde Helenleşme öncesi dönemden kalmadır. Ve çok eski Luwi dilenden gelmiş olabileceği sanılmaktadır. Geçmişi M.Ö. 2000’li yıllara değin uzanmaktadır. Kent ününü, özellikle Çanakkale bölgesi ortasında boğazdan geçişi denetleyecek bir üs konumda olmasına , ayrıca ilkçağda boğazın karşı kıyısındaki Sestos kenti ile bir yakadan diğerine geçiş için kullanılan başlıca iskele olmasına borçludur.
Kentin yeri Çanakkale İl Merkezinin 6 Km. kuzeyinde bulunan Nara burnu ucudur. Günümüze ulaşmış tarihsel kalıntı yoktur. Sadece çanak-çömlek kırıkları bulunmaktadır.
Arisbe Antik Kenti: Bu ad İlyada destanında anılmasından belli olduğu üzere, Helen göçleri öncesi çağdan kalmadır.ve yerli Anadolu halkı (leleg) dilinden gelir. M.Ö. 2000’li yıllarda kurulmuştur. Kent ,
Helenleşme sürecinin erken döneminde, Miletli göçmenlerin yerleşmesiyle bir İon kenti olmuş, ancak çok yakınındaki Abydos yüzünden fazla gelişememiş ve sönük kalmıştır. Kentin yeri Musaköy ile Yapıldak Çayı arasında olup günümüze ulaşan yapı yoktur.
Tavolia Antik Kanti: Tavolia Antik Şehri Çanakkale İli Merkez İlçe’de Erenköy Beldesi (İntepe Beldesi) ile Kumkale Beldesi civarında yer almaktadır.
Çakal Tepeden 1 Km, Erenköy Beledesinden 2 km mesafededir.
Calvert’in Tavolia (TOVOLIA) olarak adlandırdığı bu yer günümüzde Çoban Tepe, Tektop Tepe olarak anılmaktadır.
Bu antik kentlerin dışında, Tavolia Antik Kenti ve Retean Antik Kenti’ninde bu bölgede kurulduğu bilinmektedir. Bu kentlere ait araştırmalar devam etmektedir.
Çanakkale kısa tarihi
Asya ile Avrupa kıtaları arasında bir köprü konumundaki Çanakkale, insanlığın yerleşik hayata geçtiği dönemden, tarihi çağların başlangıcına kadar, önemli kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Binyıllar boyunca farklı toplumların egemenliğinde kalmış olması, mimarisinde ve günlük yaşamda oluşturduğu çok renkli mirasın farklı izlerini göstermektedir.
İnsanların yerleşik hayata geçerek, hayvancılık ve tarım yaptıkları Neolitik Dönem (M.Ö. 8000-5500) insanlık tarihi açısından Neolitik Devrim olarak adlandırılır. Bu döneme ait köy yerleşimlerin varlığı Anadolu’nun her bölgesinde olduğu gibi, Çanakkale’de de bilinmektedir. Bunlardan en önemlisi Ayvacık İlçesi Bademli Köy yakınlarında yüksek doğal bir tepe üzerinde yer alan Coşkuntepe’dir.
Burada yaklaşık olarak M.Ö. 6000 yıllarında yaşamlarını özellikle balıkçılık ve hayvancılıktan kazanan bir halkın var olduğunu ortaya koymuştur. Aynı tarihlerde Gelibolu Yarımadasında Karaağaçtepe ve Hamaylıtarla mevkileri ve Gökçeada’da Uğurlu/Zeytinli mevkiinde M.Ö. 6000 tarihli ilk köy yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir.
Kalkolitik dönemi temsil eden yerleşimler yaklaşık olarak M.Ö. 5000 civarında iskan gören Kumtepe, Beşik-Sivritepe ve Gülpınar’dır.
Yaklaşık olarak M.Ö. 3000 ve 1200 yılları arasını kapsayan Tunç Çağı, Çanakkale bölgesinde en iyi Troia yerleşimi ile temsil edilmektedir. Üst üste on ayrı yerleşim katının oluşturduğu bir höyük görünümündedir. Troia, Ege Denizini Marmara ve Karadeniz dünyasına bağlayan önemli bir noktada yer almaktadır.
Schliemann tarafından bulunan ve uzun yıllar efsanevi Troia Kralı Priamos’un hazinesi olarak bilinen altın buluntuların aslında daha önceki bin yılda Troia II de ortaya çıkan soylu sınıfa ait olduğu anlaşılmıştır. Yaklaşık beş metreye varan sağlam sur duvarlarına sahip bir yerleşim olması Troia’nın ne kadar güçlü bir Tunç Çağı yerleşimi olduğunu doğrulamaktadır.
Troia’da ele geçen ve yaklaşık M.Ö. 1200 tarihli mühür üzerindeki Hint-Avrupa dilinin Anadolu grubuna ait olan Luwi dilindeki yazıt, Çanakkale bölgesinde bilinen ilk yazı örneği olarak kabul edilebilir. Hitit çivi yazılı belgelerinde bahsedilen Wilusa’nın Troia kentini veya Troas bölgesini nitelediği bilinmektedir.
Çanakkale’de Troia dışında çok sayıda Tunç Çağı yerleşimi daha bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak Kumtepe, Hanay Tepe, Beşiktepe, Larissa, Tuzla ve Külahlı verilebilir. Çanakkale’nin doğu kesimlerinde Çan, Biga, Bayramiç ve Yenice civarında da Tunç Çağı yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir. (Örneğin Pekmezli, Üyücükler, İkizce gibi)
Hitit İmparatorluğu’nun 1190 yıllarında son bulmasıyla Tunç Çağı yerini Demir Çağ’a bırakır ki, bu dönemde Anadolu’da birtakım yerli Anadolu halkları egemenlik sürerler. Bunlardan birisi de sonraları Çanakkale bölgesini de egemenlikleri altına alacak olan Lydia Krallığıdır. M.Ö. 1200 civarında Çanakkale Bölgesi’nde Troia Savaşları’nın başlaması ile Akhalar bölgeye gelmiştir.
M.Ö. 750-550 yılları arasındaki ikiyüz yıllık bir Hellen kolonizasyonu sonunda, çoğu deniz kıyısında olmak üzere bölgede Hellen ticaret kolonisi olarak çok sayıda şehir kurulmuştur. Miletoslular tarafından kurulan Parion, Priapos, Abydos; Aioller tarafından kurulan Sestos, Assos, Dardanos, İonlar tarafından kurulan Hamaksitos; Kolophonlu’lar tarafından kurulan Lampsakos bu koloni şehirlerinden bazılarıdır.
Çanakkale Bölgesi’nde M.Ö. 7. yüz yılın ilk yarısından itibaren ise Lidya Devleti’nin bir hakimiyet kurduğunu görürüz. Öyle ki, bu dönemde koloni kentleri Lidya kralının izni alınarak kurulmuştur. M.Ö. 6. yüz yılın ortalarına doğru ise Atina, Persler ile yapmış olduğu Salamis savaşını kazandıktan sonra, yönünü bu bölgeye çevirmiştir.
Çanakkale Bölgesi M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında Pers egemenliğini tanımıştır. İki büyük Pers imparatoru olan Dareios ve Kserkses ise, Troas Bölgesini daima Avrupa’ya ulaşmak için bir kilit noktası olarak görmüşlerdir. Herodotos’a göre Hellespontos üzerinde Asya’dan Avrupa’ya geçmek için, ilk köprüyü yapan Pers imparatoru Kserkses olmuştur.
M.Ö. 4.yüzyıl başlarına gelindiğinde ise, bazı Troas kentleri Pers egemenliğine karşı ortak bir isyana girişmişlerdir. 387 yılında imzalanan Antialkides Barışı ile Perslere tamamen teslim olmuşlardır.
M.Ö. 334 yılında Makedonya kralı Büyük İskender, Perslere karşı büyük bir harekat başlatmış ve Çanakkale Boğazı’nı geçerek Troas Bölgesi’ne gelmiştir. Burada bugünkü Karabiga yakınlarında Koçabaş Çayı kıyısında ünlü Granikos Meydan Savaşı’nda Pers ordusunu yenilgiye uğratarak bölgedeki Pers egemenliğine son vermiştir.
Büyük İskender’in ani ölümü üzerine generallerinden biri olan Antigonos M.Ö. 323 sonrasında Çanakkale bölgesini yönetimi altına almıştır. Bölgedeki fazla nüfusa sahip olmayan, küçük, güçsüz ve dağınık halde bulunan kentler bir araya getirilerek Antigoneia (AleksandriaTroas) adı altında büyük bir kent kurulmuştur. Ancak Çanakkale bölgesinin yönetimi İpsos Savaşı’ndan (M.Ö. 301) sonra tekrar değişmiş, yönetim doğudaki Antigonos’tan batıdaki Lysimakhos’un eline geçmiştir.
M.Ö. 3. yüz yılın başlarında Balkanlar’da ekonomik zorluklar içinde kalmış olan Galatlar, M.Ö. 280 yılında Çanakkale Boğazını’nı geçerek bölgeye egemen olmuşlardır. Burada fazla kalamayarak doğuya yönelmişlerdir. Aynı dönemlerde Bergama Krallığı’da kurulmuştur.
Bölge ise M.Ö. 280-188 yılları arasında Seleukos Krallığı’na bağlanmıştır. M.Ö. 190 yılında Romalılar ile Seleukos kralı III. Antiokhos arasında Magnesia’da yapılan savaştan sonra, savaşın galibi Romalılar bölgeyi bu başarının kazanılmasında kendilerine yardımcı olan Bergama kralı II. Eumenes’e (M.Ö. 197-150) vermişlerdir.
Çanakkale Bölgesi Bergama Kralı III. Attalos’un krallığını M.Ö.133 yılında bir vasiyetname ile Roma İmparatorluğu’na bırakması üzerine Roma eyalet sistemi içerisine alınmış ve Asia eyaletine bağlanmıştır.
Roma İmparatorluğunun 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Çanakkale bölgesi Doğu Roma İmparatorluğu’nun hakimiyeti altında yönetilmiştir. İmparator Justinian, Sestos’da boğazın geçişini kontrol altında tutmak için bir kale inşa ettirmiştir.
Bölgede Türklerin görünmesi Doğu Roma imparatorluğu dönemine rastlamaktadır. 14. yüzyıl başlarında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Ege kıyılarına kadar uzanmışlar ve Çanakkale yöresine de yerleşmeye başlamışlardır. Türklerin bölgede askeri güç olarak tekrar görülmesi 1095’de Çaka beyin Nara Burnu önlerine kadar ilerlemesi ile başlamıştır.
1097’de haçlıların İznik’i alması ile Anadolu içlerine çekilen Anadolu Selçukluları, haçlıların çekilmesinden sonra üst üste akınlar düzenleyerek kaybettikleri yerleri geri alarak, Çanakkale yöresine kadar ilerlemişlerdir. Beylikler döneminde de Karesi Beyliği sınırlarını Çanakkale’ye doğru genişletmiştir.
Çanakkale boğazında Türk hakimiyeti Osmanlılar zamanında oluşmuştur. 1345’te Karesi Beyliği topraklarının büyük bölümünü Osmanlılar kendi topraklarına kattılarsa da Çanakkale Boğazı üzerindeki hakimiyeti 1354 yılında Süleyman Paşanın Gelibolu Kalesi’ni fethi ile gerçekleşmiştir. Ardından da 1356’da Gelibolu’dan sonra Tekirdağ’a kadar Rumeli kıyıları fethedilmiştir.
I.Murad döneminde Anadolu kıyılarının tamamı Osmanlı hakimiyetine geçmiş, fakat Boğaz’ın tamamen kontrolü Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra, Boğaz’ın en dar yerine 1462’de inşa ettirdiği kalelerden sonra gerçekleşmiştir. Boğaz bundan sonra, hem İstanbul’un savunmasını üstlenmiş hem de Karadeniz –Akdeniz geçişi ile ilgili hakimiyet planlarının kilidini teşkil ederek sürekli askeri önemini korumuştur…





























