Suriye’de Seçim Aldatmacası
Suriye’de 5 Ekim 2025’te gerçekleştirilen Halk Meclisi (parlamento) seçimleri, Beşar Esad rejiminin Aralık 2024’te devrilmesinden sonraki ilk seçim olarak tarihe geçti.
Haber Merkezi / Seçimler, geçiş hükümeti lideri Ahmed el-Şara (eski adıyla Ebu Muhammed el-Colani) yönetiminde dolaylı bir yöntemle yapıldı:
Ülkenin 10 ilindeki 50 seçim bölgesinde yaklaşık 6 bin seçici delege (Seçiciler Kurulu / Elektoral Kolej), 210 sandalyenin üçte ikisini (140 sandalye) belirledi; kalan üçte biri ise Şara tarafından doğrudan atandı.
Seçim süreci, kapsayıcılık eksikliği, azınlıkların dışlanması ve dolaylı yapısı nedeniyle “aldatmaca” olarak eleştiriliyor; bazı analistler yeni yönetimin gücünü pekiştirmek için seçimleri bir araç olarak gördüğünü ifade ediyor.
Seçimde, iç savaşın getirdiği zorluklar (nüfus kayıtları, yerinden edilme ve kimlik belgeleri gibi) nedeniyle doğrudan halk oylaması yapılmadı, elektoral kolejleri tercih edildi.
Eleştirmenler, bunun iktidarı elinde tutan Ahmed el-Şara’nın parlamentodaki etkisini artırdığını ve gerçek bir demokrasi adımı olmadığını söylüyor.
Güvenlik ve siyasi gerilimler nedeniyle Rakka, Haseke (Kürtlerin kontrolündeki kuzeydoğu) ve Süveyda (Dürzü çoğunluklu) illerinde seçimler ertelendi: 20 sandalye boş kaldı.
Demokratik Birlik Partisi (PYD), seçimleri “tek taraflı bir mizansen” olarak nitelendirerek, “tüm etnik ve siyasi bileşenleri içermeyen herhangi bir seçim süreci başarısızlığa mahkumdur” açıklamasını yaptı.
Süveyda’daki Dürziler de seçimleri “Şam’daki hükümetin otoriter bir hamlesi” olarak tanımlayarak, sürece katılmayı reddettiklerini bildirdi.
Ayrıca, Suriye ve Diaspora’daki Alevi İslam Yüksek Konseyi de seçimleri kesin biçimde reddederek, süreci “meşruiyetten yoksun ve halkın iradesini yansıtmayan bir atama girişimine kılıf” olarak değerlendirdi.
Suriye muhalefetinin büyük bölümü, söz konusu seçim sisteminin parlamentoyu sembolik bir yapıya indirgediği ve yürütmenin yasama üzerindeki hakimiyetini pekiştirdiğini belirterek bu değişiklikleri “otoriterliğin yeniden üretimi” olarak nitelendirdi.
Londra merkezli, muhalif Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), “kapsayıcı bir toplumsal sözleşmeye dayanmayan hiçbir seçimin meşru veya temsil niteliğinde sayılamayacağını” vurguladı.
Şara, geçen ay sonunda büyük ilgiyle izlenen New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurul konuşmasında “Suriye, dünya ulusları arasında hak ettiği yeri geri alıyor” sözlerine vurgu yaptı.
Konuşmasında Alevi, Hristiyan ve Dürzi azınlıklar gibi dini ve etnik gruplara karşı mezhepsel şiddet olaylarına da değinen Şara, hükümet güçleri ve bunlara bağlı milislerin karıştıkları iddia edilen saldırılar konusunda, “Elleri Suriye halkının kanıyla lekeli olan herkesi adalete teslim etmeye söz veriyorum” güvencesini verdi,
Şara, Suriye’nin gerçekleri araştırma komisyonları kurduğunu ve BM’ye cinayetleri soruşturma izni verdiğini de sözlerine ekledi.
Ahmed el-Şara, BM Genel Kurul konuşmasında azınlık haklarına saygı gösterme ve Suriye’nin etnik ve dini yapısını yansıtan kapsayıcı bir hükümet kurma güvencesini verdi.
Bu seçimlerin Suriye’de siyasi istikrarın tesisini sağlayıp sağlamayacağı belirsiz.





























