Yapay Zeka Pazarı Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?

Yapay zeka (Artificial Intelligence / AI), pazarları daha verimli, yenilikçi ve rekabetçi hale getiriyor, ancak bu dönüşüm etik ve toplumsal zorlukları da beraberinde getiriyor.

Haber Merkezi / İşletmelerin ve hükümetlerin, AI’nın faydalarını en üst düzeye çıkarırken riskleri yönetmek için stratejik yaklaşımlar benimsemesi gerekiyor.

AI’nın pazarları yeniden şekillendirmesi yedi başlık altında incelenebilir:

Otomasyon ve Verimlilik: AI, üretim, lojistik ve müşteri hizmetleri gibi sektörlerde tekrarlayan görevleri otomatikleştiriyor. Örneğin, robotik süreç otomasyonu (RPA), finans ve muhasebe gibi alanlarda manuel veri girişini azaltarak işletmelerin maliyetlerini yüzde 20-30 oranında düşürebiliyor. Bu, kaynakların daha stratejik görevlere yönlendirilmesini sağlıyor.

Kişiselleştirme: AI, e-ticaret ve pazarlama gibi alanlarda müşteri davranışlarını analiz ederek kişiselleştirilmiş deneyimler sunuyor. Örneğin, Netflix ve Amazon gibi platformlar, AI algoritmalarıyla kullanıcı tercihlerine göre öneriler sunarak müşteri bağlılığını artırıyor. 2023’te yapılan bir araştırmaya göre, kişiselleştirme sayesinde müşteri dönüşüm oranları yüzde 10-15 artabiliyor.

Veri Odaklı Karar Alma: AI, büyük veri analitiğiyle işletmelerin daha iyi kararlar almasını sağlıyor. Perakende sektöründe, talep tahmini yapan AI modelleri stok yönetimini optimize ederek israfı azaltıyor. McKinsey, AI tabanlı analitiğin perakende kar marjlarını yüzde 5’e kadar artırabileceğini belirtiyor.

Yeni Ürün ve Hizmetler: AI, sağlık, finans ve otomotiv gibi sektörlerde yeni iş modelleri yaratıyor. Örneğin, sağlık sektöründe AI destekli teşhis araçları, kanser tespitinde doktorların doğruluğunu yüzde 90’ın üzerine çıkarabiliyor. Finans sektöründe ise AI, dolandırıcılık tespitinde yüzde 85’e varan başarı oranlarıyla güvenliği artırıyor.

Rekabet Dinamikleri: AI, giriş bariyerlerini düşürerek küçük işletmelerin büyük oyuncularla rekabet etmesini sağlıyor. Bulut tabanlı AI araçları, pahalı altyapı yatırımı olmadan KOBİ’lerin gelişmiş analitik ve otomasyon kullanmasına olanak tanıyor. Ancak, büyük teknoloji şirketleri AI yatırımlarında lider konumda; 2024’te küresel AI harcamalarının 200 milyar doları aştığı tahmin ediliyor.

İş Gücü Dönüşümü: AI, bazı işleri ortadan kaldırırken yeni roller yaratıyor. Dünya Ekonomik Forumu, 2030’a kadar AI nedeniyle 85 milyon işin kaybolabileceğini, ancak 97 milyon yeni işin ortaya çıkabileceğini öngörüyor. Bu, çalışanların AI becerilerine yatırım yapmasını zorunlu kılıyor.

Etik ve Düzenleyici Zorluklar: AI’nın hızlı büyümesi, gizlilik, önyargı ve iş güvenliği gibi konularda endişeleri artırıyor. Hükümetler, AI kullanımını düzenlemek için yeni yasalar çıkarıyor; örneğin, AB’nin 2024’te yürürlüğe giren AI Yasası, yüksek riskli AI sistemleri için katı kurallar getiriyor.

Paylaşın

Yeni Bir Jeopolitik Alan: Yapay Zeka

Devletler, şirketler ve hata uluslararası örgütler, jeopolitik arenada hızla yeni bir güç alanı haline gelen Yapay Zeka (Artificial Intelligence / AI) teknolojilerinin ekonomik, askeri ve toplumsal etkilerini kontrol etmek için rekabet etmektedir.

Haber Merkezi / Bu durum, küresel güç dengelerini yeniden şekillendirirken, AI’nın etik ve stratejik yönetimi, bu yeni jeopolitik alanın en büyük sınavı olacaktır.

Ekonomik Rekabet ve Teknolojik Üstünlük: AI, endüstrilerden sağlık hizmetlerine, finanstan lojistiğe kadar her alanda hızlı bir dönüşüm yaratmaktadır. ABD, Çin ve Avrupa Birliği gibi önde gelen aktörler, AI geliştirme ve uygulamada liderlik için yarışmaktadır.

Örneğin, Çin’in 2030 AI liderlik hedefi ve ABD’nin ulusal AI stratejileri bu rekabetin göstergeleri. Ekonomik üstünlük, AI patentleri, yetkin iş gücü ve veri kontrolüyle doğrudan bağlantılıdır.

Askeri ve Güvenlik Boyutu: AI, otonom silahlar, siber savaş, istihbarat analizi ve lojistik optimizasyonu gibi alanlarda orduların gücünü artırmaktadır. Devletler, AI tabanlı savunma sistemlerine yatırım yaparken, bu teknolojilerin kötüye kullanımı (örneğin, derin sahtecilik veya otonom dronlar) yeni güvenlik riskleri yaratmaktadır.

Veri ve Altyapı Mücadelesi: AI’nın yakıtı veri. devletler ve şirketler, veri toplama, işleme ve saklama kapasitesini artırmak için yarışmaktadır. Bu, 5G ağları, bulut bilişim ve kuantum hesaplama gibi altyapı yatırımlarını kritik hale getirmektedir.

Örneğin, Çin’in “Dijital İpek Yolu” girişimi, veri altyapısında küresel nüfuzunu artırmayı hedeflemektedir.

Etik ve Düzenleyici Savaşlar: AI’nın etik kullanımı, gizlilik, önyargı ve hesap verebilirlik gibi konularda uluslararası normlar oluşturmayı gerektirmektedir. Ancak, farklı ülkelerin kültürel ve politik yaklaşımları, küresel bir AI yönetişim çerçevesi oluşturmayı zorlaştırmaktadır.

Küresel Güç Dengeleri: AI, geleneksel güç yapılarını sarsmaktadır. AI, yeni bir “dijital sömürgecilik” riskini ortaya çıkarmaktadır. Aynı zamanda, Hindistan, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler, AI’da bölgesel liderlik için fırsat kollamaktadır.

Paylaşın

Mark Zuckerberg’den “Yapay Zeka” Uyarısı

“Yapay Zeka” üzerinde çalışan şirketleri eleştiren Meta CEO’su Mark Zuckerberg, “Tanrı’yı ​​falan yarattıklarını sanıyorlar ama bizim yaptığımız kesinlikle bu değil. Bunun olacağını sanmıyorum” dedi.

Mark Zuckerberg, yapay zekanın insanların çeşitli ilgi alanlarını yansıtacak şekilde oluşturulması gerektiğini söyledi.

Yapay zeka yarışında bazı şirketler öne çıkarken, bu şirketlerin çalışmaları da yakından takip ediliyor. Yakın zaman önce katıldığı bir röportajda konuşan Meta CEO’su Mark Zuckerberg, yapay zeka şirketlerini eleştirdi.

Tek ve çok güçlü bir yapay zeka üretmenin ötesinde, her ihtiyaca yönelik yapay zeka araçlarının olması gerektiğine vurgu yapan Zuckerberg, bu tarz bir amaca sahip olan yapay zeka şirketlerinin ‘Tanrı yaratmak’ kaygısıyla hareket ettiklerini söyledi.

Kallaway YouTube kanalına konuk olan Meta CEO’su Zuckerberg, yapay zeka dışında yeni geliştirilen teknolojiler hakkında da konuştu:

“Teknoloji sektöründeki insanların tek gerçek yapay zekayı inşa etmekten bahsetmesini oldukça rahatsız edici buluyorum. Neredeyse Tanrı’yı veya benzeri bir şeyi yarattıklarını düşünüyorlar. Biz bunu yapmıyoruz, bunun böyle işlediğini düşünmüyorum.”

Yapay zekanın tekelci bir yaklaşımla değil, açık kaynaklı olması gerektiğini savunan Zuckerberg, tek bir yapay zekanın her şeyi çözmeyeceğini düşünüyor:

“Gerçekçi olmak gerekirse, işlerin böyle yürümediğini düşünüyorum. İnsanların telefonlarında kullandığı tek bir uygulama yok. Tüm içeriklerini istedikleri tek bir yaratıcı yok, tüm içeriklerini istedikleri tek bir uygulama yok. Her şeylerini satın almak isteyeceği tek bir işletme yok.”

CEO aynı zamanda Meta’nın yapay zeka avatarları ve akıllı gözlükler de dahil olmak üzere çeşitli yapay zeka araçları ve teknolojileri geliştirmeye odaklandığını aktardı. Bir diğer yandan Apple’ın yapay zekası için görüştüğü Meta’yla işlerin pek de yolunda gitmediği bu röportajdan çıkarılan bir diğer sonuç oluyor.

(Kaynak: Cumhuriyet)

Paylaşın

Tıpta Yapay Zekanın Yükselişi; Endişelenmeli Miyiz?

Yapay zeka (Artificial Intelligence / AI), hastalıkları teşhis etmekten hasta sonuçlarını tahmin etmeye kadar bildiğimiz sağlık hizmetlerinde devrim yapma potansiyeline sahip.

Haber Merkezi / Ancak yapay zekanın kullanılmasıyla birlikte tıp alanındaki hızlı ilerleme, ele alınması gereken bir dizi etik ve kaygıyı da beraberinde getirmiş görünüyor.

Yapay zekanın tıpta kullanılmasının en önemli faydalarından biri, yapay zekanın büyük miktarda veriyi hızlı ve doğru bir şekilde analiz edebilme yeteneği. Bu, daha hızlı ve daha doğru teşhislere, kişiselleştirilmiş tedavi planlarına ve daha iyi sonuçlara yol açabilir.

Yapay zekanın bir diğer öneli faydası, sağlık hizmeti sağlayıcılarına en son araştırmalara ve en iyi uygulamalara dayalı bilgiler ve öneriler sunarak daha bilinçli kararlar almalarına yardımcı olabilir. Araştırmacılar ise, yapay zekanın gücünden yararlanarak hastalıklara ilişkin yeni çözümler geliştirebilirler.

Potansiyel riskleri

Önemli faydalarına rağmen rağmen tıpta yapay zekanın kullanılması dikkatle değerlendirilmesi gereken bir konu. Temel endişelerden biri, hasta verilerinin mahremiyeti ve güvenliği. Bir diğer endişe ise, yapay zekanın sağlık hizmeti sağlayıcılarının yerini alma ve sağlık hizmetlerinde insan dokunuşunun kaybolmasına yol açma potansiyeli.

Yapay zekanın tıpta kullanılmasının potansiyel risklerinin ve faydalarının dikkatle değerlendirilmesi önemli. Hasta verilerinin mahremiyeti ve güvenliği gibi konular ele alınması sonrası, bu teknoloji şeffaf bir şekilde sağlık hizmetlerine entegre edilebilir.

Paylaşın

“Yapay Zeka Savaşlara Yol Açabilir” Uyarısı

Yapay zekanın kullanımına ilişkin yeni kurallar belirlenmesi gerektiği bildirildi: En kötü senaryoda yapay zeka, demokrasi ve toplumsal düzenin çökmesine neden olabilir, bu da savaşlara yol açabilir.

Yapay zeka, bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü robotun, genellikle akıllı varlıklarla ilişkili görevleri yerine getirme yeteneğidir. Yapay zeka, insan zekasının daha fazla iş yapabilmesine, daha hızlı kararlar alabilmesine ve daha kesin sonuçlar elde etmesine olanak tanır.

Yapay zeka, makine öğrenimi, doğal dil işleme, robotik, görüntü işleme, ses tanıma ve daha birçok teknolojik kategoride kullanılır.

Japon yetkililer, yapay zekanın toplumsal düzeni yok edebileceğini savunarak, bu teknolojiyle ilgili yeni düzenlemeler oluşturulmasını istedi.

Ülkenin en büyük telekomünikasyon şirketi Nippon Telgraf ve Telefon’un (NTT), Japonya’nın önde gelen gazetelerinden Yomiuri Şimbun’la ortak yayımladığı açıklamada, yapay zekanın kullanımına ilişkin yeni kurallar belirlenmesi gerektiği bildirildi.

ABD’nin tanınmış gazetelerinden Wall Street Journal’ın (WSJ) aktardığına göre açıklamada, “En kötü senaryoda yapay zeka, demokrasi ve toplumsal düzenin çökmesine neden olabilir, bu da savaşlara yol açabilir” dendi.

Açıklamada, Japonya hükümetinden 31 Ekim 2025’te düzenlenmesi planlanan genel seçimlerde güvenliğin sağlanması için yapay zeka teknolojisine dair denetimleri artıracak düzenlemeler yapması istendi.

NTT ve Yomiuri Şimbun’un yöneticileri, Tokyo’daki Keio Üniversitesi’nden bilim insanlarıyla yapay zeka teknolojisi üzerine son bir yıldır araştırma yürüttüklerini belirtti.

WSJ, NTT ve Yomiuri Şimbun gazetesinin sahibi Yomiuri Şimbun Grup Holding’in ülke politikasında önemli etkiye sahip olduğuna dikkat çekti. NTT’nin üçte biri Japonya devletine ait. Tokyo merkezli muhafazakar Yomiuri Şimbun’un günlük tirajıysa 6 milyona yakın.

Gazetede aralıkta yayımlanan başyazıda, ABD’den ülkeye ithal edilen yapay zeka programlarının deepfake videolar üretilmesine ve dezenformasyona yol açabileceği uyarısı yapılmıştı.

Yapay zeka alanında aktif araştırmalar yürüten NTT ise Amerikan teknoloji firması OpenAI’ın ürettiği ChatGPT’ye benzer bir yapay zeka programı hazırlamıştı. Firmanın iş sektöründeki ortaklarıyla paylaştığı “tsuzumi” adlı program, daha az işlem gücü gerektirdiği gibi Japonca komutlarla daha etkili çalışabiliyor.

Avrupa Parlamentosu, 13 Mart’ta dünyanın ilk yapay zeka yasasını kabul etmişti. Avrupa Yapay Zeka Yasası, 46’ya karşı 523 üyenin oyuyla parlamentodan geçmişti. Uygulama kapsamında özellikle güvenlik güçlerinin biyometrik tanımlama sistemlerini kullanmasında sınırlamalar devreye sokulmuştu.

Yasa kapsamında, deepfake video veya ses kayıtlarının da sahte olduğunun açıkça belirtilmesi zorunlu hale getirilmişti. Düzenleme gelecek ay itibarıyla iki yıl içinde kademeli olarak tüm Avrupa Birliği ülkelerinde uygulamaya konacak.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

18 Ülkeden ‘Yapay Zeka’ Anlaşması: Kötüye Kullanımının Önüne Geçilmesi

ABD ve Almanya’nın yanı sıra İngiltere, İtalya, Çekya, Estonya, Polonya, Avustralya, Şili, İsrail, Nijerya ve Singapur da aralarında bulunduğu 18 ülke yapay zekanın kötüye kullanımının önüne geçilmesi için anlaşmaya vardı.

Söz konusu anlaşma dünya genelinde yapay zekanın gelişimi konusunda birçok ülke hükümetinin geliştirdiği inisiyatifin en sonuncusu olma özelliğini taşıyor. Yapay zeka düzenlemelerinde Avrupa ülkeleri ABD’ye nazaran biraz daha önde. Fransa, Almanya ve İtalya kısa süre önce yapay zekaya dair düzenlemeler konusunda anlaşmaya vardığını duyurmuştu.

ABD ve Almanya’nın da aralarında olduğu 18 ülke, yapay zekanın kötüye kullanımının önüne geçilmesi için ilk kez uluslararası bir anlaşma üzerinde uzlaştı. 20 sayfalık anlaşmada 18 ülke, şirketlerin yapay zekayı müşterileri ve kamuoyunu istismar edecek şekilde geliştirmesini ve kullanmasını engellemeyi öngörüyor. 18 ülke arasında ABD ve Almanya’nın yanı sıra İngiltere, İtalya, Çekya, Estonya, Polonya, Avustralya, Şili, İsrail, Nijerya ve Singapur da bulunuyor.

ABD Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı Direktörü Jen Easterly, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, “İlk kez sadece havalı özellikler ve bunları ne kadar hızlı biçimde pazara sunabileceğimizin önemli olmadığının kabul edildiğini görüyoruz” dedi.

Uzlaşmaya göre tasarım aşamasında en önemli nokta güvenliğin göz önünde bulundurulması olacak. Ancak bağlayıcılığı bulunmayan anlaşma daha çok yapay zeka sistemlerinin kötüye kullanımının izlenmesi, verilerin manipülasyondan korunması ve yazılım sağlayacılarının incelenmesi gibi genel tavsiyeleri içeriyor. ABD’li yetkili Easterly’nin verdiği bilgiye göre buna rağmen bu kadar çok ülkenin yapay zeka sistemlerinde güvenliğin en önemli konu olduğunu desteklemesi önemli.

Söz konusu anlaşma dünya genelinde yapay zekanın gelişimi konusunda birçok ülke hükümetinin geliştirdiği inisiyatifin en sonuncusu olma özelliğini taşıyor. Yapay zeka düzenlemelerinde Avrupa ülkeleri ABD’ye nazaran biraz daha önde. Fransa, Almanya ve İtalya kısa süre önce yapay zekaya dair düzenlemeler konusunda anlaşmaya vardığını duyurmuştu.

Yapay zeka nedir?: Literatürde yapay zekanın tanımı, teknolojinin gelişmesiyle değişim göstermektedir.

Yapay zeka, bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü robotun, genellikle akıllı varlıklarla ilişkili görevleri yerine getirme yeteneğidir. Terim sıklıkla akıl yürütme, anlam keşfetme, genelleme veya geçmiş deneyimlerden öğrenme gibi insanlara özgü entelektüel süreçlerle donatılmış sistemler geliştirmek amacıyla kullanılmaktadır. [1]

Yapay zekanın faydaları nelerdir?: Yapay zeka, bir insanın yapabileceği bazı görevleri daha fazla veriyle daha hızlı bir şekilde yapılmasına imkân tanıyarak, hayatımızı kolaylaştırmaktadır. Bu sebeple, yapay zeka; sesli asistanlar, dil çevirileri, öneri sistemleri, navigasyon, sosyal güvenlik, sağlık hizmetleri, e-ticaret ve yardımcı robot uygulamalarıyla günlük hayatımızda yer almaktadır. Siber güvenlik ve savunma sanayi gibi sektöre özel stratejik çalışmalarda da kullanılmaktadır.

Yapay zeka terimi ilk defa ne zaman ve kim tarafından kullanıldı?: 1950’li yılların başında Alan Turing’in “Makineler düşünebilir mi?” sorusuyla makine öğrenmesi kavramı ortaya çıkmış, Bilgisayar Bilimci ve Bilişsel Bilimci “John McCarthy” tarafından ‘Yapay Zeka’ terimi ilk kez düzenlenen yapay zekâ konferansı olan “Dartmouth Konferansı”nda 1956 yılında kullanılmıştır.

Neden yapay zekaya ihtiyacımız var?: Yapay zekâ hayatın birçok noktasında yansız, eşitlikçi uygulamalarla toplumun refah düzeyini arttırabilme yetenekleri dolayısıyla ihtiyaçtır. Güncellenebilen ve kişiselleştirilebilen yapay zekâ destekli araçlar, bireylerin ve toplumun kalkınmasına etki edecek uygulamalardır. Örneğin, navigasyon, sesli asistan, e-ticaret gibi uygulamalar bireylerin hayatını kolaylaştırmaktadır.

Günlük hayatta kullanılan yapay zeka uygulamaları nelerdir?: Yapay zekâ birçok alanda insanların karar alma süreçlerine yardımcı olabilmektedir. Böylece, hizmetler daha kaliteli ve hızlı bir şekilde sunulabilmektedir. Bu kapsamda, yapay zekâ uygulamaları ve bu uygulamaların sağlamış olduğu hizmetlere gün geçtikçe daha fazla ihtiyaç duyulacaktır.

Paylaşın

Yapay Zeka, Pankreas Kanseri Riskini Önceden Tahmin Etti

Dünyada genelinde en ölümcül kanser türleri arasında yer alan pankreas kanserinin semptomları fark edilmezse, erken teşhisi ve dolayısıyla tedavisi oldukça zordur. Ancak yapay zeka, hastaların sağlık kayıtlarını değerlendirerek pankreas kanseri riskini önceden başarıyla tahmin etti.

Erken evrelerde pankreas kanseri teşhisi konan hastaların büyük bir bölümü erken teşhisle birlikte başlayan tedaviyle hayatta kalıyor. Sağlık uzmanları, yapay zekanın önümüzdeki günlerde kanser teşhisi ve tedavisinde devrim niteliğinde pek çok değişiklik getirebileceğini söylüyor.

Nature Medicine dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma, potansiyel pankreas kanseri vakalarının yapay zeka tabanlı bir popülasyon taraması kullanılarak tespit edilebileceğini gösterdi.

Popülasyon taraması, tıp uzmanlarının bir grup insan arasında bulunan belirli bir özelliğin yaygınlığına bakmak için genetik testler veya benzer yöntemler uygulamasıdır. Belirli hastalıkların belirli bir biyobelirtecinin belirlenmesine yardımcı olabilir.

“Uzun bir yol kat edebilir”

Harvard Tıp Fakültesi profesörlerinden çalışma danışmanı Chris Sander, açıklamasında, “Klinisyenlerin her gün karşılaştığı en önemli kararlardan biri, kimin bir hastalık için yüksek risk altında olduğu ve kimin daha ileri testlerden yararlanacağıdır; bu da kendi risklerini taşıyan daha invaziv ve daha pahalı prosedürler anlamına gelebilir.

Pankreas kanseri açısından en yüksek risk altında olan ve daha ileri testlerden en fazla fayda sağlayacak kişileri belirleyebilecek bir yapay zeka aracı, klinik karar verme sürecini iyileştirme yolunda uzun bir yol kat edebilir.” dedi.

Teknoloji henüz çok yeni

Çalışmada araştırmacılar, Danimarka ve ABD’den 9 milyon hastadan elde edilen klinik verilere bir yapay zeka algoritması uyguladı.

Yapay zeka öğrenme modellerini, hasta verilerindeki tanı kodlarını okuyabilecek ve bunları pankreas kanserine bağlayabilecek şekilde eğittiler.

Araştırmacılar, farklı zamanlarda (altı ay, bir yıl, iki yıl ve üç yıl) potansiyel tanı için YZ modellerinin farklı versiyonlarını denediler ve yöntemlerinin “kimin pankreas kanseri geliştireceğini tahmin etmede, hastalık insidansının mevcut nüfus genelindeki tahminlerinden önemli ölçüde daha doğru” olduğunu buldular.

Ancak bu teknoloji henüz ilk aşamalarında ve daha pek çok testten geçmesi gerekiyor.

Çalışma Harvard Tıp Okulu, Kopenhag Üniversitesi, VA Boston Sağlık Sistemi, Dana-Farber Kanser Enstitüsü ve Harvard TH Chan Halk Sağlığı Okulu’ndaki araştırmacılar tarafından yürütüldü.

Paylaşın

Tıpta Ve Biyolojide Devrim Yaratacak Gelişme!

Google’ın yapay zeka şirketi DeepMind’ın geliştirdiği program, tıpta ve biyolojide devrim yaratacak bir gelişmeye imza atarak, bilim insanlarının bildiği hemen hemen her proteinin yapısını ortaya çıkardı.

Firma, protein katlanması denen çok önemli bir bilimsel problemi insanlardan çok daha iyi çözebilen AlphaFold isimli bu programı 2018’de geliştirmişti.

2021’de faaliyete geçtiği açıklanan AlphaFold, insan vücudundaki 20 bin proteinin de dahil olduğu 20 türün yapısını tahmin ederek büyük yankı uyandırmıştı.

Program artık görevini tamamladı ve varlığı bilinen 200 milyondan fazla protein için öngördüğü yapıları yayımladı.

AlphaFold, protein yapılarını tahmin etmek için amino asit dizileri ve bunların etkileşimine dair bilgi toplayarak çalışıyor. Algoritma 4 yılın sonunda artık protein şekillerini atom seviyesine kadar doğru biçimde dakikalar içinde tahmin edebiliyor.

DeepMind’in kurucusu Demis Hassabis,  “Aslında, bunu tüm protein evrenini kapsayan bir gelişme olarak düşünebilirsiniz” diye konuştu.

AlphaFold’un çalışması bitkiler, bakteriler, hayvanlar ve diğer birçok organizma için tahmine dayalı yapıları içeriyor. Sürdürülebilirlik, gıda güvenliği ve ihmal edilen hastalıklar gibi önemli konularda etkisi olabileceği büyük fırsatlar açıyor.

Proteinlerin yapısını çözmek neden önemli?

Proteinler küçük, karmaşık bulmacalara benzetiliyor. Bakterilerden bitkilere ve hayvanlara kadar çeşitli organizmalarda üretilen bu malzemeler yaşamın yapı taşlarından.

Bunlar üretildikten sonra milisaniyeler içinde katlanmaya başlıyor. Ancak yapıları o kadar karmaşık ki hangi şekli alacaklarını tahmin etmek neredeyse imkansız. Öte yandan bunların yapısını çözmek, her türden hastalığa çare bulunması için kilit önemde.

Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’nden Prof. Dr. Cem Say, “Bütün canlıların vücutları değişik değişik proteinlerin birbirine belirli şekillerde legolar gibi takılmasından oluşuyor. Bu proteinlerin hangi parçalardan oluştuğunu laboratuvarda anlamak kolay. Ama bir ilaç geliştirmek istiyorsanız ya da genel olarak tıpla ilgili herhangi bir şey yapmak istiyorsanız proteinin şeklini de anlamak gerekiyor” ifadelerini kullanmıştı.

Daha önce AlphaFold’un başarısını Independent Türkçe’ye değerlendiren Say, sözlerini şöyle sürdürmüştü: Çok küçük şeylerden bahsediyoruz, yani şekillerini anlamak aylar, yıllar süren zor bir iş. Yüz milyonlarca protein cinsinin sadece küçük bir kısmının şekli 60 yıllık çalışmayla anlaşılabilmiş. Şeklini anlayabilirseniz her türden tuhaf hastalığa ilaç yapabilirsiniz.

Say ayrıca, proteinlerin yapısının çözülmesinin bilimkurguyu andıran gelişmelere kapı aralayabileceğini belirtmişti: Aynı zamanda hiç insan vücudunda görülmemiş veya doğada olmayan birtakım yeni proteinler imal edebilirsiniz. Bilimkurgusal bir gelişmeden bahsediyoruz.

DeepMind’ın konuyla ilgili basın açıklamasında görüşlerine yer verilen, ROME Therapeutics CEO’su Rosana Kapeller da programın ilaç keşfine damga vuracağını belirtiyor: Yeni ilaçları hastalara daha hızlı ulaştırma etkisini fark etmenin henüz ilk aşamasındayız.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın