Gün Ortası Kısa Uyku Molaları Bunama Riskini Azaltabilir

Uzun vadede beynin toplam hacminin daha büyük kalmasına yardımcı olan gün ortasında verilen kısa uyku molaları, ilerleyen yaşlarda demans (bunama) ve kalp sorunları başta olmak üzere, pek çok hastalığın ortaya çıkma riskini azaltıyor.

Gün ortası kısa uyku molaları kalp sağlığına da iyi geliyor. Bunun için haftada sadece bir ya da iki kez, gün ortasında kısa bir uyku molası vermek yeterli. Kendisini yorgun hissedenlerin, ara sıra gün ortasında 20 ila 30 dakika arasında kısa bir uyku molası vermesi, beyin ve kalp sağlığı için oldukça yararlı.

Sleep Health dergisine göre araştırmacılar, öğle uykusu ile beyin hacminin küçülmesi arasında nedensel bir ilişki kurmayı başardılar. Buna göre ara sıra şekerleme yapmak, uzun vadede beynin toplam hacminin daha büyük kalmasına yardımcı oluyor. Bu da ilerleyen yaşlarda demans (bunama) ve kalp sorunları başta olmak üzere, pek çok hastalığın ortaya çıkma riskini azaltıyor.

Çalışma için Uruguay Üniversitesi ve University College London’dan araştırmacılar, İngiltere’deki Biyobank Araştırması arşivinde kayıtlı olan ve yaşı 40 ila 69 arasında değişen 378 bin 932 kişinin verilerini analiz etti. Uzmanlar, uyuma alışkanlıkları ile genetik özellikler arasında bir bağ tespit etti.

Massachusetts General Hospital’da uyku üzerine uzmanlaşmış doktorlara göre, gün ortasındaki kısa uykunun özellikle önemli olduğu üç tip insan var: Çok erken kalkanlar, uyku bozukluklarından mustarip olanlar ve genetik olarak daha fazla uykuya ihtiyaç duyanlar.

Uzmanlara göre bazı insanlar, genetik özelliklerinden dolayı, dışarıdaki güzel havaya rağmen kendilerini yorgun hissedip uyumaya ihtiyaç duyabiliyor.

Öğle uykusunun, zihinsel yetenekleri geliştirip geliştirmediği henüz bilinmiyor. Michiganlı uyku araştırmacıları, uyku ile bilişsel yetenekler arasında neredeyse hiçbir bağ bulamadı. Uruguay’da yapılan çalışmada da uzmanlar, gün içinde kısa süreli uyuyanlarda refleks veya görsel algılama performansındaki artışa dair bir kanıta rastlamadı.

Diğer yandan Çin’de yapılan bir araştırmaya göre, yaşlılarda öğle uykusunun bilişsel yetenekleri geliştirdiği düşünülüyor. Ancak bu araştırmanın yöntem ve koşulları hakkında çok fazla ayrıntı bilinmiyor.

Öğle uykusu pek çok Batı ülkesinde hoş karşılanmazken, Japonya, Çin ve İspanya gibi ülkelerde hayli yaygın. Delaware Üniversitesi’nden Xiaopeng Ji, “Çin’de öğle uykusu, iş yerindeki birçok yetişkin ve okuldaki öğrenciler için öğle yemeği sonrası rutin programa entegre edilmiş durumda” diyor.

“Hipertansiyon” dergisinde yazılanlara göre, kısa öğle uykusu göründüğü kadar masum ve zararsız değil. Aksine: Yine Çinli uzmanlara dayandırılan bir araştırmaya göre, sık veya düzenli şekerleme yapmanın, hiç öğle uykusu uyumayanlara kıyasla, yüksek tansiyon riskinin yüzde 12 ve felç riskinin yüzde 24 daha yüksek olduğu belirtiliyor.

Ancak söz konusu araştırmanın denekleri arasında çok yüksek oranda erkek, düşük eğitim ve gelir düzeyine sahip katılımcılar, düzenli olarak sigara içen ve alkol alan, uykusuzluk çeken veya “gece kuşu” olma olasılığı daha yüksek kişiler bulunuyor. Bu nedenle araştırma sonuçlarına da temkinli yaklaşmak gerekiyor.

Yüksek tansiyon ve obezite de uykululuğa yol açabilir. Obez insanların genelde uykuya daha fazla meyilli oldukları biliniyor. Arizona Üniversitesi’nden uyku araştırmacısı Michael Grandner, sağlıksız yaşamın yol açtığı pek çok hastalığın sebebi olarak gün içindeki kısa uykuları göstermenin, doğru bir yaklaşım olmadığı görüşünde: “Örneğin kötü bir gece uykusu, vücut sağlığını olumsuz etkiler. Gün içinde kestirmek, gece uykusunu telafi etmek için yeterli değildir.”

Kalp sağlığına iyi geliyor

İsviçre’de yapılan bir başka araştırmaya göre ise arada bir kestirmek, kalp sağlığına iyi geliyor. Bunun için haftada sadece bir ya da iki kez, gün ortasında kısa bir uyku molası vermek yeterli. Bochum Ruhr Üniversitesi Herne Marien Hastanesi Direktörü Dr. Hans-Joachim Trappe, “Ara sıra yapılan bir ‘şekerleme’ kardiyovasküler riskleri önemli ölçüde azaltıyor. Ancak her gün düzenli yapılan öğle uykuları için aynı şeyi söyleyemeyiz” diyor.

Özetle: Kendisini yorgun hissedenlerin, ara sıra gün ortasında 20 ila 30 dakika arasında kısa bir uyku molası vermesi, beyin ve kalp sağlığı için oldukça yararlı. Ancak uzmanlar, özellikle geceleri uykusuzluk çekenlerin, öğle uykusundan uzak durmalarının daha sağlıklı olacağını vurguluyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Yastıksız Uyumanın Faydaları

Geceleri huzurlu ve dinlendirici bir uyku çekenler ertesi güne huzuru ve dinamik başlarlar. Birçok kişi uyurken yastığa ihtiyaç duyarken birçok kişi de yastıksız uyumayı tercih ediyor.

Haber Merkezi / Uyurken yastık kullanmamanın faydalı olduğu gibi yastıksız uyumanın da birçok faydası var.

Baş ağrısı

Yastıkla uyuyorsanız, sabahları hafif bir baş ağrısıyla uyandığınızı sıklıkla fark etmişsinizdir. Bunun nedeni yastığınızdır. Ertesi gün yastıksız uyumayı deneyin, başınız ağrımayacaktır. Yumuşak bir yastıkla yattığınızda, kan akışı başınıza kolayca ulaşmaz, bu gerekli olan oksijen arzını azaltır. Bu durum baş ağrısına neden olur.

Stresi azaltır

Yastık nedeniyle yanlış bir pozisyonda yatarsanız, uyurken kendinizi huzursuz hissedersiniz ve düzgün uyuyamazsınız,  sürekli oraya buraya dönersiniz. Bundan dolayı stresli hissedersiniz. Yastıksız uyursanız, stres hormonlarınız azalır, bu sayede tek pozisyonda huzur içinde uyuyabilirsiniz.

Sırt ağrısı oluşmaz

Birçoğumuz omurgamızı desteklemeyen yastıklar kullanırız. Birden fazla yastık kullanırsanız, boynunuz vücudunuzun geri kalanının üzerinde yükselir ve bu da duruşunuzu bozar. Sizin için doğal olmayan bir uyku hali haline gelir. Yastıksız uyumak sırtınızın ağrımasını önleyebilir.

Boyun ağrısını hafifletir

Yastıkların çoğu boynumuz için gerekli desteği sağlamaz ve bu da boyun ağrısına neden olabilir. Yastık kullanmazsanız, vücudunuzun geri kalanıyla birlikte başınız da doğal bir şekilde uyur, bu da boynunuzdaki sinirlerin zarar görmesini önler. Bu nedenle yastıksız uyumak sizi boyun ağrısından kurtarabilir.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Erken Uyuma Eğilimi Olan Erkekler Dikkat: Kalp Hastalığı Belirtisi Olabilir

Yeni yapılan bir araştırma, erkeklerde erken uyuma isteğinin kalp hastalığının bir işareti olduğunu gösteriyor. Erken yatmanın yüksek tansiyonla bağlantılı olduğu ve hatta vücudun biyolojik saatini etkileyebileceği belirtildi.

Haber Merkezi / Herkes uyumayı sever. Çoğu, ne kadar erken uyuyabilirse, o kadar erken uyumak ister. Ancak, erken uyuma eğiliminde olan erkeklerin birkaç şeye dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü bu durum bir hastalık belirtisi olabilir.

Yeni bir araştırma, erkeklerde erken uyuma isteğinin kalp hastalığının bir işareti olduğunu gösteriyor. Araştırmada, erken yatma eğilimine yüksek tansiyonun neden olabileceği belirtiliyor. Araştırmada yer alan bilim insanları, bu konuda uyarıyorlar.

2400 yetişkin üzerinde yapılan araştırmada yüksek tansiyonu olanların, sağlıklı olanlara göre en az 18 dakika daha erken yattıkları tespit edilmiştir.

Kan basıncının olması gereken ideal değerlerin üzerinde olması olarak tanımlanan yüksek tansiyon, kalp krizlerinin ana nedenlerinden biridir. Yüksek tansiyon, aynı zamanda felce de yol açar.

Japonya’dan araştırmacı Nubuo Sasaki, erken uykunun yüksek tansiyonla bağlantılı olduğunu ve hatta vücudun biyolojik saatini etkileyebileceğini söyledi.

Yüksek tansiyona ne sebep olur?

Aşırı tuz tüketimi: Yüksek tansiyona yol açan nedenlerden biridir.
Hareketsiz yaşam biçimi: Hareketsizlik yüksek tansiyon görülme olasılığını artırır.
Sigara-alkol tüketimi: Yüksek tansiyon görülme sıklığı artar.
Stres: Yüksek tansiyonun ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir.

Yüksek tansiyon kaç olunca tehlikeli?

Kan basıncının 120-129/80-84 mmHg olması normal, 130-139/85-89 mmHg olması yüksek normal tansiyon olarak adlandırılır. Kan basıncının 140/90 mmHg’nın üzerinde olması hipertansiyondur. Hastaların % 90-95’inde yüksek tansiyona neden olabilecek altta yatan başka bir hastalık yoktur.

Yüksek Tansiyonu Ne Düşürür?

Başınızı soğuk su ile yıkamanız yüksek tansiyonunuzu düşürmek için doğru bir adım olacaktır. Çünkü soğuk su sinirlerinizi uyardığı için tansiyonunuzun düşmesine ön ayak olacaktır.
Kekik tüketimi ya da kekik suyu kaynatılması, düşürmekte yararlı olacaktır.
Yoğurt veya ayran tüketebilirsiniz.

Limon tüketimi doğru bir tercih olacaktır. Çünkü limon suyu damarların tıkanmasına neden olan bazı maddeleri vücudumuzdan temizleme görevini üstleniyor. Her sabah bir bardak suya yarım limon sıkarak sizde bu maddelerin vücudunuzdan uzaklaştırılmasını sağlayabilirsiniz.

Sarımsaklı ürünler tercih edebilirsiniz. Sarımsak tansiyonunuzun düşmesini hızlı bir şekilde sağlayacaktır. Her gün 1-2 diş sarımsak tüketimine özen gösterin.
Pancar suyu içeriğindeki nitrat sayesinde kanın damarlardan rahat rahat geçmesini sağladığı için etkili bir tansiyon düşürücüdür.

Muz içerdiği zengin potasyumlu içeriği ile kan akışınızı hızlandırır ve tansiyonunuzun düşmesini sağlar. Ayrıca damarlarda tıkanıklık yaratabilecek maddelerin birikmesini önlemede birebirdir.

Kudret narı çoğu hastalığa şifalı geldiği gibi yükselen tansiyonunuzu düşürmek için doğru bir çözüm olacaktır.
Tuz tüketimini indirgemeniz hipertansiyon için çok mühimdir.
Kuşburnu çayı ile tansiyonunuzu düzene sokma yoluna gidebilirsiniz.

Paylaşın

Her Yaştan İnsanın Günlük Kaç Saat Uykuya İhtiyacı Var?

Yiyecek ve suyun insanın hayatta kalması için yeterli olduğu düşünülür. Ancak yiyecek ve içecekle birlikte sürekli uyku da insanın hayata kalması için gereklidir. Bir kişi arka arkaya on bir gün uyumazsa, o kişinin ölmesi muhtemeldir.

Haber Merkezi / Doktorlar, genellikle bir kişinin her gün sekiz saat uyuması gerektiğini söyler. Ancak herkesin günde sekiz bardak su içmesi gerektiği hesabı doğru olmadığı gibi günde sekiz saat uyku hesabı da doğru değildir.

Herkesin vücudu farklıdır. Yaş, kilo, günlük aktiviteler ve sağlık durumu dikkate alınarak günlük kaç saat uykuya ihtiyaç olduğunu belirlenmeli.

Örneğin Dünya Uyku Vakfı’na göre, yetişkinler (20 ila 65 yaş arası) 7 ila 9 saat, 65 yaş üstü yaşlılar 7 ila 8 saat, 7 ila 19 yaş arası 9 ila 11 saat, 7 yaşından küçük çocuklar 10 ila 13 saat, ay ve yaş arasındaki çocuklar 17 saat uyumalı.

Dünya Uyku Vakfı, ihtiyaç olunan uyku miktarının her gün ne yapıldığına bağlı olarak artabileceğini veya azalabileceğini söylüyor.

Bunun dışında sağlık problemlerine göre de ekstra uykuya ihtiyaç olabilir.

Ne kadar uykuya ihtiyacınız olduğunu anlamanıza yardımcı olacak bazı sorular:

Yorgunluğa neden olan herhangi bir sağlık sorununuz var mı?, İşiniz çok çalışma gerektiriyor mu? İyi uyumanıza rağmen gün içinde uykunuz geliyor mu? Kahve ve çay olmadan çalışamaz mısınız?

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir.

Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Nasıl Uyuduğunuz ‘Ne Zaman Öleceğinizin’ En Güçlü Göstergesi Olabilir

Yeni bir incelemeye göre, artan uyku bölünmesi “ölümün en güçlü belirtisi”. Yakın zamanda Digital Medicine akademik dergisinde yayımlanan araştırma, bireylerin çene ve bacak hareketi, nefes alma ve kalp atışı dahil uyku sırasındaki özelliklerini araştıran 12 bin çalışmayı değerlendirdi.

Stanford Üniversitesi’nden Emmanuel Mignot’nun da aralarında bulunduğu bilim insanları, bir kişinin “uyku yaşını” tahmin etmek ve ölümle en yakından bağlantılı uyku türlerini belirlemek için makine öğreniminden faydalanarak bir sistem geliştirdi.

Bilim insanları uyku yaşının bir kişinin sağlığıyla ilintili uyku kalitesine dayanan tahmini yaşı olduğunu söylüyor.

Önceki araştırmalar uykunun birçok hastalıkta ilk bozulan şeylerden biri olduğunu belgeledi.

Parkinson hastaları örneğine atıfta bulunan bilim insanları, çoğu vakada hastaların diğer semptomlar ortaya çıkmadan yaklaşık 5 ila 10 yıl önce rüyalarını şiddetle dışa vurduklarını söyledi.

Bireylerin uykusunun farklı özelliklerini değerlendiren yeni çalışma, kişilerin geceleri sonradan hatırlamadan birkaç kez uyandıkları uyku bölünmesinin ölümün “en güçlü belirtisi” olduğunu ortaya koydu.

Araştırmacılar, bu tür bir uyku bozukluğunun, bir kişinin uyandığını fark ettiğini bildirdiği insomnia ve uyku apnesi gibi uyku bozukluklarından farklı olduğunu belirtiyor.

Ancak bilim insanları, uyku bölünmesinin ölüm riskiyle bağlantısının belirsiz olduğunu söylüyor.

Dr. Mignot yaptığı açıklamada, “Uyku bölünmesinin sağlığa neden bu kadar zararlı olduğunu belirlemek gelecekte üzerinde çalışmayı planladığımız bir şey” dedi.

Bilim insanları araştırmada belirli bir yaşta ortalama uykunun nasıl göründüğünü belirledi.

Daha sonra araştırmacılar, 12 bin çalışmadaki bireylerin verilerinde bulunan örüntüleri değerlendirmek için bir makine öğrenimi sisteminden yararlandı ve bunu bireylerin uyku yaşlarını tahmin etmek için kullandı.

Kişilerin kronolojik yaşıyla uyku yaşı arasındaki farkı kullanan araştırmacılar, daha sonra daha yüksek uyku yaşının bir sağlık sorununun göstergesi olduğu varsayımına dayanarak ölüm ihtimalini tahmin etti.

Araştırmada bilim insanları, daha yüksek uyku yaşının çoğunlukla “artan uyku bölünmesine” yol açtığını ve bunun gelecekteki sağlığın göstergesi olduğunu öne sürdü.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Uykunun Düzenlenmesi

Uykunun düzenlenmesi, uyanık olma ve uyku arasındaki geçişi kontrol etmek için önemlidir. Uyku, iki geniş aşaması olan, hareketsizlik ve azalmış tepki verme ile işaretlenmiş bilinçsiz bir durumdur: hızlı göz hareketi (REM) uykusu ve hızlı olmayan göz hareketi (NREM) uykusu. 

Haber Merkezi / Beyin REM uykusu sırasında aktiftir, oysa beyin NREM uykusu sırasında senkronize nöronal aktivite dönemlerinden geçer. Birey NREM uykusuyla başlar ve daha sonra rüya görebileceği REM uykusuna geçer.

Kişi uyanana kadar iki evre arasında geçiş yaptığı için uyku sırasında sürekli bir döngü vardır. Uyanıklık ve uykunun düzenlenmesi tam olarak anlaşılmamıştır, ancak şu anda bilindiği gibi ana yollar aşağıda özetlenmiştir.

Nörotransmitter düzenlemesi

Beyinde uyku ve uyarılmanın düzenlenmesinde rol oynadığı düşünülen birkaç nörotransmitter vardır. Bunlar şunları içerir:

  • VLPO çekirdeğinden gelen GABA uykuyu teşvik eder
  • LC çekirdeğinden gelen norepinefrin, uyarılmayı teşvik eder ve uykuyu engeller
  • Raphe çekirdeğinden gelen Serotonin, uyarılmayı teşvik eder ve uykuyu engeller
  • TMN çekirdeğinden gelen histamin, uyarılmayı teşvik eder ve uykuyu engeller
  • LHA çekirdeğinden gelen oreksin, oreksin salgılar ve uykuyu engeller

LC, Raphe ve TMN, uyarılmayı teşvik eden çekirdeklerdir ve serebral korteks boyunca bağlantılar kurarlar. Norepinefrin, serotonin ve histamin nörotransmitterlerini serbest bıraktıklarında, uyanıklığı teşvik etmek ve uykuyu önlemek için serebral korteks aktive olur.

VLPO çekirdekleri, beyindeki ana inhibitör nörotransmiter olan GABA’nın salınmasından sorumludur. Bu, uyarılmayı teşvik eden çekirdeklere engelleyici bağlantılar kurarak, uyarılma sistemlerinin askıya alınmasına ve NREM uykusunun teşvik edilmesine yol açar. Uykuyu teşvik eden ve uyarılmayı teşvik eden çekirdekler, uyku ve uyanıklık hali arasında hızlı ve tam geçişlere yol açan doğrudan rekabet halindedir.

Orexin uyku döngüsünde önemli bir rol oynar ve uyarıcı bağlantıları yapan LHA çekirdeği en çok uyarılma sırasında aktiftir. Merkezi sinir sistemindeki bu nörotransmitterin anormallikleri, bir uyku bozukluğu olan narkolepsi ile ilişkilendirilmiştir.

Hipotalamik düzenleme

Uyku ayrıca, vücuttaki sirkadiyen ritimleri kontrol eden beynin hipotalamusundaki suprakiazmatik çekirdek (SCN) tarafından da düzenlenir.

SCN, optik sinir yoluyla çevredeki ortamdan gelen ışık sinyallerini algılar ve belirli uyku düzenleyici hormonların salınımını tetiklemek gibi çeşitli işlemler yoluyla yanıt verir.

Sabahları gözlerin yoğun ışık sinyallerine maruz kalması SCN’nin vücut ısısını yükseltmesine, kortizol hormonunun üretimini artırmasına ve melatonin hormonunun salınımını geciktirmesine neden olur.

SCN, bireyler uyku için ışık ipuçları olmadan tamamen karanlıkta kalsalar bile günlük uyku döngüsünü düzenlemeye devam eden içsel bir kalp piline sahiptir.

İlaç yönetmeliği

Normal fizyolojik sürece ek olarak, uyku döngüsünü düzenlemek için farmasötik bileşikler de kullanılabilir.

Uyarıcılar, örneğin narkolepsili bireylerde olduğu gibi, gün içinde aşırı uyku hali içeren durumların yönetiminde kullanılabilen, uyarılma ve uyanıklığı artıran bileşiklerdir. Uyarıcılar genellikle dopamin, norepinefrin ve amfetamin ilaçları ve kafein gibi serotonin aktivitesini arttırır.

Hipnotikler ise uykuya yardımcı olmak için birçok uyku bozukluğunun tedavisinde faydalı olabilen GABA’nın aktivitesini artırarak uykululuğu artırır. Hipnotik ilaç örnekleri arasında benzodiazepinler ve diğer GABA güçlendirici maddeler bulunur.

Homeostatik düzenleme

Uykunun homeostatik düzenlenmesi, kişinin uykudan mahrum kaldığı bir sonraki fırsatta uykuyu artırarak uykunun telafi edilmesini ifade eder.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Ghrelin Ve Uyku

Leptin ve grelin, iştah modülasyonu yoluyla enerji metabolizmasını düzenleyen iki anahtar peptit hormonudur. Ayrıca uyku süresine yanıt olarak vücut kütlesinin düzenlenmesinde de hayati bir rol oynarlar.

Haber Merkezi / Ghrelin oreksijenik bir hormondur, ancak iştahı arttırmak sahip olduğu tek işlev değildir. Bunun yerine, bu hormonun insan vücudunun çeşitli yerlerinde birçok metabolik ve anabolik etkisi vardır.

Obezitenin (yani bir kişinin aşırı miktarda vücut yağı biriktirdiği bir durum) oluşumunda, Sirkadiyen saati, yeme düzenini ve uykuyu azaltmayı içeren çok sayıda farklı çevresel faktör incelenmiştir .

Çoğu sanayileşmiş ülkede, günlük uyku süresi bir buçuk saat azalmıştır. Bu, geçici olarak obezite insidansındaki keskin bir artışla bağlantılıdır ve uykunun bozulmasının beslenme davranışının biyolojik ritmini değiştirebileceği ve bunun da kilo alımı ve obeziteye yol açabileceği hipotezine güven vermiştir.

Birçok çalışan, günlük ortalama uyku süresi 7,7 saatten az olduğunda, tüm yaş gruplarındaki bireylerin daha yüksek bir ortalama VKİ gösterdiğini, ayrıca yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak leptin azalmaları ve ghrelin artışları gösterdiğini bildirmektedir. Bu hormonal değişiklikler, zayıf enerji alımı veya kilo kaybı ile meydana gelen ve artan yemeye yol açanlara benzer. Bu, zayıf uykuya eşlik eden artan BMI için biyolojik olarak makul bir mekanizmadır.

Ghrelin, açlık hissini uyarmak ve beslenmeyi teşvik etmek için hipotalamik-hipofiz ekseni ve beynin diğer alanları üzerinde hareket eder. Bir kişi uyuduğunda, leptin seviyeleri normalde yükselir ve beyne enerji rezervlerinin zaman için yeterli olduğuna dair güvence vererek yemek yeme ihtiyacını azaltır.

Ancak uyku yoksunluğu ghrelin düzeylerini artırırken aynı zamanda kandaki leptin düzeylerini düşürür. İkinci fenomen, beyne sınırlı bir enerji kaynağının bir işaretidir. Daha sonra mide-bağırsak yoluna gönderilen mesaj açlıktır ve sonuç olarak kişi yemeye başlar (gerçi buna gerçekten gerek yoktur).

Akut yoksunluk

Ghrelin seviyeleri öncelikle akut uyku yoksunluğuna yanıt olarak yükselirken, leptin seviyeleri kronik uykusuzluk ile düşer. Tek bir gecelik kötü uyku, ghrelin seviyelerinde akut yükselmelere neden olur, ancak leptin konsantrasyonları esasen aynı kalır. Mekanizma, proopiomelanokortin veya kokain/amfetamin tarafından düzenlenen transkript nöronlarını salgılayan nöronların baskılanmasına yol açan nöropeptid Y (NPY) ve aguti ile ilişkili peptit (AgRP) aracılığıyladır.

Bunlar, beslenmeyi teşvik eden olumlu bir sinyal verir. Kısacası, bu, tek bir gecelik uyku kaybının, normal enerji homeostazını derinden bozduğu ve yüksek bir obezite riskine neden olduğu anlamına gelir.

Böylece hem metabolizma hem de nöronal mekanizmalar beslenme ve uyku düzeninin temelini oluşturur. Bir örnek, gündüzleri maksimum uyanıklıkla aynı anda açlık duygularının ortaya çıkması, ancak karanlık çöktüğünde tokluk ve uykululuk duygularının ortaya çıkmasıdır.

Kronik Uykusuzluk

Kronik uyku yoksunluğunun etkileri çoktur ve sabah saatlerinde yorgunluktan zihinsel yavaşlamaya ve uzun süreli yorgunluk hissine kadar uzanır. Nihai sonuç, fiziksel çalışma veya egzersiz yapma isteksizliğidir.

Akşam saatlerine yönelik bir tercih, bazı sirkadiyen ritimleri kodlayan belirli alellerde daha sık görülür. Ghrelin, muhtemelen büyüme hormonu salgılatıcı hormon (GHRH) reseptörü aracılığıyla hızlı olmayan göz hareketi (NREM) uykusunu artırır. Bu bilgi, normal fizyolojiye daha uygun olan uyku yardımcılarının formüle edilmesine yardımcı olma potansiyeline sahiptir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Beslenmenin Uyku Üzerindeki Etkileri

Uyku, optimal sağlık ve performansı teşvik etmek için gereklidir, ancak beslenme de dahil olmak üzere uyku kalitesini ve miktarını etkileyen bir dizi faktör vardır. Beslenmenin, uykuyu iyileştirmek veya kötüleştirmek için uyku döngüsünü düzenleyen nörotransmitterler üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir.

Haber Merkezi / Beslenme ve uykunun bazı önemli bulguları şunlardır:

  • Yüksek glisemik indeksli (GI) yiyecekler, yatmadan bir saatten fazla bir süre önce tüketildiğinde uykuyu iyileştirmeye yardımcı olabilir.
  • Yüksek karbonhidratlı diyetler daha kısa uyku gecikmelerine neden olabilirken, yüksek proteinli diyetler daha yüksek uyku kalitesi ile ilişkilidir.
  • Katı yemekler, uykuyu teşvik etmek için sıvı yemeklerden daha faydalı olabilir.

Nörotransmitterlerin rolü

Uyku-uyanıklık döngüsünün düzenlenmesinde yer alan nörotransmitterler arasında serotonin, gama-aminobütirik asit (GABA), oreksin, melanin konsantre edici hormon, kolinerjik, galanin, noradrenalin ve histamin bulunur.

Birkaç gıdanın vücuttaki bu nörotransmitterler üzerinde etkisi vardır ve sonuç olarak uyku-uyanıklık döngüsünü etkileyebilir. Bu, vücuttaki nörotransmiterlerin sentez ve işlevini değiştiren diyet öncüleri tarafından meydana gelebilir.

Karbonhidratlar

Karbonhidrat tüketimi ve uyku miktarına ve kalitesine etkisi birçok bilimsel çalışmada ele alınmıştır. Yatmadan kısa bir süre önce karbonhidrat içeriği yüksek bir yemek tüketiminin hızlı göz hareketi (REM) uykusunda artışa, hafif uyku ve uyanıklıkta azalmaya neden olduğu öne sürülmüştür . Bununla birlikte, bu etkinin tüketilen öğündeki kalorilerden mi yoksa karbonhidratlardan mı kaynaklandığı belirsizliğini koruyor.

Ek olarak, bazı araştırmalar tüketilen yemek türü üzerinde bir etki olduğunu göstermiştir. Örneğin, katı öğünler uykuya başlama gecikmesini iyileştirirken, sıvı bir öğün içme suyundan biraz daha iyiydi. Bununla birlikte, bunun uyku kalitesi üzerinde bir etkisi olduğu görülmedi.

Yiyeceklerin GI’sinin de uyku üzerinde etkisi olabilir. Yüksek GI’li yemekler, düşük GI’li yemeklere kıyasla gelişmiş uyku başlangıcı gecikmesi ile ilişkilendirilmiştir. Ek olarak, yüksek GI yemeğinin tüketilmesinin yatmadan 1 saat öncesine göre 4 saat önce daha etkili olduğu bulundu.

Protein

Yüksek proteinli diyetler uyku sırasında artan huzursuzlukla ilişkilendirilirken, düşük protein alımı düşük yavaş dalga uykusuyla bağlantılıdır. Buna rağmen, toplam uyku süresi değişmedi ve bu bulguların pratik uygulamaları belirsiz.

Yemek bileşimi

Diyetlerin çoğu ya protein açısından yüksek, karbonhidrat açısından yüksek ya da yağ açısından yüksektir. Farklı yemek kompozisyonlarının uyku kalitesi ve miktarı üzerindeki etkisi incelenmiştir.

Yüksek karbonhidratlı diyetler, daha kısa uyku başlangıcı gecikmeleriyle ilişkilendirilirken, yüksek proteinli diyetler birkaç uyanıklık dönemiyle bağlantılıydı. İlginç bir şekilde, yüksek yağlı diyetler uyku üzerinde belirgin bir etkiye sahip görünmedi, ancak genel uyku miktarını azaltabilir.

Diğer maddeler

Triptofan, vücutta serotonin sentezinde öncü olduğu için uykuda önemli bir rol oynar. Birçok çalışma, triptofan takviyesinin uyku kalitesi ve miktarı üzerindeki etkisini araştırmıştır. Bu önerilen iyileştirmelerin sonuçları, uyku gecikmesi ve kalitesi. Triptofanın diyet kaynakları arasında hindi ve kabak çekirdeği bulunur.

Melatonin, vücudun sirkadiyen ritimlerinde karmaşık bir şekilde yer alır ve vücut üzerinde yatıştırıcı veya hipnotik bir etkiye sahip olduğu düşünülür. Melatonin, uykuya geçiş gecikmesini iyileştirmeye yardımcı olabilir ve kullanımı güvenli görünmektedir, ancak kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Diyet melatonin kaynakları arasında vişne suyu bulunur.

Kediotu, vücut üzerinde sakinleştirici bir etki yaratmak için GABA reseptörlerine bağlanan bir bitkidir. Kediotu takviyesi uyku kalitesini iyileştirmeye yardımcı olabilir, ancak toplam uyku süresini uzattığı düşünülmemektedir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Hipnotikler Ve Uyku

Hipnotikler, uyku halini artıran, kişinin uyumasına veya kısmi bilinç kaybına neden olabilen maddelerdir. Bu nedenle, uykusuzluk çekenler gibi uyumakta zorluk çeken kişilerde uykuya yardımcı olmak için hipnotikler çok yararlı olabilir.

Haber Merkezi / İki geniş hipnotik ilaç grubu vardır: benzodiazepinler ve benzodiazepin olmayanlar. Melatonin ayrıca bir tür hipnotik olarak önerilmiştir ve uyku güçlüğü çeken bazı hastalarda etkili olduğu görülmektedir.

Benzodiazepin Hipnotikler

Benzodiazepin hipnotikleri, uykuya yardımcı olmak ve uykusuzluğu tedavi etmek için nispeten güvenli ve etkili bir tıbbi tedavi seçeneğidir. Örnekler;

  • Triazolam
  • Lorazepam
  • Alprazolam
  • Temazepam
  • Oksazepam
  • Prazepam
  • Estazolam
  • Flunitrazepam
  • Flurazepam (uzun etkili)
  • Klonazepam (uzun etkili)
  • Quazepam (uzun etkili)

Bununla birlikte, uzun süreli kullanıldığında, bazı insanlar ilaçlara karşı tolerans ve bağımlılık geliştirebilir. Alkol veya diğer yatıştırıcı ilaçlarla birlikte kullanıldıklarında da tehlikeli olabilirler.

Benzodiazepin olmayan hipnotikler

Benzodiazepin olmayan hipnotikler uykuya yardımcı olmak ve uykusuzluğu tedavi etmek için kullanılabilir ve genellikle benzodiazepin hipnotiklerinden daha az yan etki ile ilişkilidir. Bunlar;

  • Zaleplon
  • Zolpidem
  • Eszopiklon
  • Ramelteon

Bu ilaçlar, hala uykudayken yemek yemek ve araba kullanmak gibi tehlikeli olabilecek garip davranışlarla ilişkilendirilmiştir. Benzodiazepin ilaçlarına benzer şekilde, bağımlılığın gelişmesini önlemek için kısa süreli kullanımları önerilir.

Hipnotik olarak melatonin

Melatonin, uykululuk duygularının en yoğun olduğu, bireylerin yatma saatine yakın vücutta en yüksek konsantrasyonlarda bulunan bir hormondur. Bunun bir sonucu olarak, bazı tıbbi araştırmalar, doğal bir hipnotik olarak kullanılma potansiyeline sahip olabileceğinden, melatoninin uykuyu indükleme etkisine odaklanmıştır.

Bazı sirkadiyen ritim uyku bozukluklarında (örneğin jet lag sendromu, vardiyalı çalışan bozukluğu, gecikmiş uyku fazı sendromu) ve melatonin konsantrasyonunda tanımlanmış bir azalma olan yaşlı hastalarda uykuyu etkili bir şekilde iyileştirdiği kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, diğer psikotrop ilaçlarla etkileşim ve uyku-solunum bozukluklarının kötüleşmesi potansiyeli olduğundan melatonin araştırmasını izleyen klinik öneriler net olarak tanımlanmamıştır.

Bu nedenle, uyku bozukluğu olan bireylerde uykuya yardımcı olmak için kullanıldığında ilacın terapötik etkilerini ve hasta tolere edilebilirliğini araştırmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Uyarı

Hipnotik ilaçlar uyku ile ilgili sorunları yönetmek için çok faydalı olsa da, olumsuz sonuçlardan kaçınmak için onları en iyi şekilde kullanmak önemlidir.

Depresyon veya anksiyete gibi uykuyu etkileyebilecek herhangi bir altta yatan sağlık durumu varsa, bunlar hipnotik ilaçlar uygulanmadan önce ele alınmalıdır. Davranışsal veya psikolojik müdahaleler bazen uyku alışkanlıklarını yeterince iyileştirebilir ve uyku bozukluklarını hipnotiklere ihtiyaç duymadan tedavi edebilir.

Uykuya yardımcı olmak için alındığında hipnotiklerin yan etkileri şunları içerebilir:

  • Artan ani uyanma
  • Hafıza kaybı (yaşlılarda)
  • Değişen davranışlar

Düzenli olarak hipnotik ilaç almak, uykuya dalmakta zorlanmaya ve ilaca güvenmeye neden olabilir. Bu nedenle haftada üç gün veya daha az hap alınması tavsiye edilir. Ek olarak, hipnotik ilaçların kesilmesi gerekiyorsa, yoksunluk belirtileri ve uyku sorunlarının tekrarlama riskini azaltmak için dozun yavaş yavaş azaltılması önemlidir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Uyarıcılar Ve Uyku

Uyarıcılar, merkezi sinir sistemi ve vücut üzerinde etkisi olan, uyanıklığın artmasına ve uykuya dalma güçlüğüne neden olan maddelerdir. Bu nedenle, uyarıcılar genellikle uyanıklıkla ilişkilendirilir ve gün içinde ruh halinin ve stres tepkisinin iyileştirilmesine yardımcı olabilir. 

Haber Merkezi / Uyarıcılar, özellikle işlevi iyileştirmek için gün içinde dozlarda verildiğinde, bazı hastalarda uykuyu iyileştirmek için de kullanılabilir.

Uyarıcı nedir?

Uyarıcı, fizyolojik veya sinirsel aktiviteyi artırmak için vücut üzerinde etki gösteren herhangi bir maddedir. Zihinsel uyanıklığı ve beyin işlevini artırmak için genellikle merkezi sinir sistemi üzerinde hareket ederek uykululuk hissini azaltırlar.

Kafein, birçok insanın gün boyunca aşırı uykululuğu kendi kendine yönetmek için kullandığı yaygın olarak bulunan bir uyarıcıdır. Zihinsel uyanıklığı artırmaya yardımcı olur ve hafif uykululuk vakaları için etkili bir uyarıcı etki sunabilen düşünme yollarını iyileştirebilir.

Bununla birlikte, narkolepsi veya uyku apnesi gibi daha ciddi vakalar için uyarıcı ilaçlar daha derin bir fayda sağlayabilir. Uyarıcı örnekleri şunları içerir:

  • Armodafinil (Nuvigil)
  • Metilfenidat (Ritalin)
  • Amfetaminler (Adderall)
  • Modafinil (Nuvigil)

Aşırı uyku halini iyileştiren uyarıcılar

Durum için tedaviye başlarken öncelikle aşırı uyku halinin altında yatan nedeni düşünmek önemlidir. Bu genellikle uyku programı, rutinler, stres ve uyku ortamındaki değişiklikleri içerir.

Bazı uyarıcılar da dahil olmak üzere bazı ilaçlar aşırı uykululuğun tedavisinde faydalı olabilir. Bunlar, bireylerin uyanık kalmasına ve her zamanki gibi günlük aktivitelere katılmasına yardımcı olmak için reçete edilebilir.

Ek olarak, kesintiye uğramış bir uyku programı olan vardiyalı çalışanlar genellikle işte uykulu hissederler ve uyku alışkanlıklarını değiştirmek gibi diğer yöntemler başarılı olmadığında uyarıcı ilaçlardan yararlanabilirler.

DEHB olan yetişkinlerde uykuyu iyileştiren uyarıcılar

Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB), artan uyku gecikmesi ve gündüz uyku hali ve azalmış REM uykusu gibi semptomlarla bağlantılıdır. Yetişkin hastalar, uykuya yardımcı olmak için metilfenidat gibi merkezi sinir uyarıcılarının kullanımından yararlanabilir. Uyku, DEHB’li birçok yetişkin için önemli bir sorundur ve kötü uyku alışkanlıkları, gündüz semptomlarını kötüleştirebilir ve bir kısır döngü yaratabilir.

Bir çalışma, uyarıcının uygulanmasının polisomnografik kayıtlar, uyku gecikmesi ve gece uyanmaları dahil olmak üzere uykuyu iyileştirmeye yardımcı olduğunu ileri sürdü. Bununla birlikte, genel uyku kalitesi ve bildirilen dinlenme memnuniyeti, metilfenidat grubu ve kontrol grubu arasında benzerdi.

Olumsuz etkileri ve güvenlik

Gündüz uyanıklığı artırmak veya gece uykuya yardımcı olmak için uyarıcılar kullanırken karar verme sürecinde birkaç husus dikkate alınmalıdır.

Uyarıcıların olumsuz etkileri şunları içerebilir:

  • Hipertansiyon
  • Sinirlilik
  • Titreme
  • Uykusuzluk hastalığı
  • Baş ağrısı
  • Mide bulantısı ve ishal
  • Endişe
  • Baş dönmesi
  • Burun tıkanıklığı
  • Sırt ağrısı

Yaşanan yan etkiler, kullanılan spesifik ilaca, dozajlara ve hastanın bireysel özelliklerine bağlıdır. Uyarıcı ilaçların, alışkanlık değişiklikleri veya anksiyete yönetimi gibi diğer yönetim teknikleriyle birlikte kullanılması gerektiğini anlamak önemlidir.

Paylaşın