Rusya’nın Varlık Fonu, Türk Lirası Almayı Planlıyor

Rusya Merkez Bankası’ndan Cuma günü yapılan açıklamaya göre Rusya Ulusal Varlık Fonu için Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ‘dostane’ ülkelerin para birimlerinin satın alınması planlanıyor.

Kurumun açıklamasına göre bu kararın arkasında yaptırımlar dolayısıyla daha fazla dolar ve euro satın alınamamasının etkisi var.

Reuters’ın haberine göre ruble için halen serbest piyasa koşullarının hakim olduğunu vurgulayan Rusya, petrol gelirlerinin zor günlerde değerlendirilmek üzere bir fona aktarılmasına ilişkin bütçe kuralı getirilmesinin mühim olduğunu ifade etti.

Rusya Merkez Bankası’nın 2023-2025 için öngürdüğü para politikasına ilişkin yayımladığı raporda yeni maliye politikasının nasıl uygulanması gerektiğine yönelik çalışmaların yapıldığı aktarıldı.

Rusya Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Alexei Zabotkin, para politikası raporuna dair Cuma günü gerçekleştirdiği sunumda Çin yuanı ve ruble arasındaki ticaret hacminin Moskova’daki piyasada neredeyse euro-ruble hacmine denk geldiğini ifade etti.

Daha önceki bütçe kuralına göre Rusya, ulusal varlık fonu için dolar ve euro satın alıyordu; diğer para birimlerini alamıyordu.

Ancak kurum döviz alımlarını 2022’nin başında rubledeki yüksek oynaklık dolayısıyla durdurdu.

Ancak Reuters’a konuşan uzmanlara göre açıklanan bu para birimlerinde yeterli likiditenin bulunmaması sıkıntı olabilir.

Türkiye’de enflasyonun yüzde 80’e dayanması uzmanlara göre bu engellerden biri.

Rusya Ulusal Varlık Fonu, Maliye Bakanlığı tarafından yönetilse de ülkenin merkez bankası döviz rezervlerinin bir parçası.

Şubat ayında merkez bankası döviz rezervlerinin miktarı 640 milyar dolara ulaştı; bu miktarın yarısı Batı’nın uyguladığı yaptırımlar dolayısıyla dondurulmuş durumda.

Rusya Merkez Bankası aynı zamanda 24 Şubat’ta başlatılan sermaye kontrollerini uygulamak için artık bir neden görmediğini de açıkladı.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

“Madeni 10, Kağıt 500 Ve 1000 Lira Geliyor” İddiası

Türk Lirası’nın değeri enflasyonla erirken, kâğıt ve madeni paraları basma maliyeti de hammadde nedeniyle uçuyor. Hükümetin madeni ve kağıt parada yeni çalışma başlattığı öne sürüldü. İddialara göre 10 TL madeni para olacak, 500 ve 1000 TL’lik banknotlar basılacak.

Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’ın haberine göre Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Uşak Milletvekili Özkan Yalım, yüksek enflasyon, Türk Lirası’nın değer kaybı ve dövizdeki yükseliş nedeniyle artan madeni para maliyetlerinin Merkez Bankası’nı harekete geçirdiğini belirtti.

Merkez Bankası ve Darphane’nin hem madeni hem de kâğıt paralara ilişkin yeni hazırlıklar içinde olduğunu iddia eden CHP’li Yalım, şunları söyledi: “Tedavülde bulunan bozuk paraların artık hiçbir hükmü kalmadı. Bir ekmeğin 4-5 liraya satıldığı ülkemizde 1.5-10 ve 25 kuruşların tedavülden kalkması gerekiyor. MB bu paraların tedavülden kalkması, yeni 500 ve 1000 liralık kâğıt banknotların basılması, 2.5 lira, 5 lira ve 10 liranın demir para olması için çalışmalar yapıyor” dedi.

Paraların kalıplarının bile hazır olduğunu öne süren Yalım, “Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni para basımının, enflasyonun arttığına ilişkin verileri güçlendirmesinden, seçim arifesinde aleyhine kullanılmasından korkuyor” dedi.

“Özel hurdacılar türedi”

CHP’li Yalım, madeni paraların maliyetini de, içerdikleri madenlerin fiyatları üzerinden hesapladı. Buna göre, 5 kuruş için 1 lira 56 kuruş, 10 kuruş için 1 lira 70 kuruş, 25 kuruş için 2 lira 16 kuruş, 50 kuruş için 3 lira 66 kuruş ve 1 lira için 4 lira 42 kuruş ham metal harcaması yapılıyor. Son dönemde basılan demir paraların, darphaneden çıkar çıkmaz hurdacıların eline geçtiğini söyleyen Yalım, “Paralar eritiliyor ve hurdacılara satılıyor. Aslında bu bir suç” diye konuştu.

Kağıtlar da uçtu

Yalım, madeni paraların yanı sıra kâğıt paraların maliyetini de hesapladı. Buna göre, 5 Türk Lirası’nın kâğıdı 0.30 Sterlin, TL cinsinden değeri ise 6 lira 60 kuruş. 10 Türk Lirası’nın kâğıdı 0.35 sterlin, TL cinsinden değeri 7 lira 70 kuruş. 100 Türk Lirası’nın kâğıdı 0,52 sterlin, TL cinsinden 11 lira 44 kuruş. 200 Türk Lirası’nın kâğıdı 0.57 sterlin, TL cinsinden ise 12 lira 54 kuruş.

Paylaşın

Dünyanın En Fakir Ülkelerinin Parası TL Karşısında Yüzde 100 Değer Kazandı

Türk lirasının (TL) değer kaybı devam ederken bir yandan dolar endeksi de son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Türk lirası dolar, Euro, Sterlin dışındaki diğer para birimleri karşısında da değer yitirdi. Öyle ki dünyanın en fakir üç ülkesinin para birimleri TL değer kaybedince iki kata kadar değerlendi. 

Cumhuriyet’ten Bora Erdin’in haberine göre; enflasyon baskısı ile birlikte 2003 yılındaki 100 TL’nin gücü bugün 9 TL’ye geldi. Dünyanın en fakir ülkesi Burundi Frangı bir yılda TL karşısında yüzde 90 değer kazandı. TL halen Burundi Frangı karşısında değerli bir pozisyonda konumlanıyor. 11 milyon nüfusa sahip Burindi’de kişi başına sadece 275 dolar düşüyor.

n fakir ikinci ülke de yüzde 63 değer kazandı

Geçen yıl 9 Temmuz’da 0,0044 olan Burundi Frangı bir yılda yüzde 93 değerlenerek 0,0085 seviyesine geldi. Dünyanın en fakir ikinci ülkesi konumunda olan Orta Afrika Cumhuriyeti’nin para birimi de ‘Frank’. Milli geliri 1,5 milyar dolar olan ülkede kişi başı gelir 306 dolar seviyelerinde seyrediyor.

Ülkenin para birimi son 5 yılda neredeyse tüm para birimleri karşısında zayıflarken son bir yılda TL karşısında değerlenmeye başladı. Ülkenin para birimi hala TL’den değersiz. Ancak TL’nin en düşük seviyede olduğu 20 Aralık 2021’de 0,028 seviyesine yükselen Orta Afrika Frangı 9 Temmuz 2022’de 0,027’ye ulaştı. Ülkenin para birimi halen TL karşısında değersiz ancak bir  yılda TL karşından yüzde 63 değer kaydetti ve 0,016’dan 0,027’ye geldi.

Somali şilini yüzde 115 değerlendi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin son on yılda 1 milyar dolardan fazla yardım yaptığını duyurduğu Somali şilini de bir yılda TL karşısında yüzde 115 değer kazandı. Yönetim şekli cumhuriyet olan ülkede milli gelir 5,95 milyar dolar seviyesinde ve ülkenin nüfusu yaklaşık 11 milyon.

(Kaynak: Cumhuriyet)

Paylaşın

Dolardaki Düşüşe İlişkin Dikkat Çeken İddia

Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez, BDDK’nin ticari kredi kullanımına getirdiği yeni koşullara ilişkin haber akışı sonrası düşüşe geçen dolar/TL kuruna ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Türkiye’de şirketlerin bankalardaki döviz mevduatlarını satmalarına yönelik baskılara bir yenisi eklendi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) akşam saatlerinde, bankada altın veya döviz cinsinden varlığı 15 milyon TL’yi aşan ve yıllık cirosu 150 milyon liranın altında olan şirketlere TL kredi verilmeyeceğini duyurdu. Karar sonrası uzun süre dar bantta hareket eden dolar/TL 16.47’ye kadar geriledi.

“Rezervden satışla sağlanan düşüş”

Dolardaki beklenmeyen düşüş gündemde önemli bir yer edinirken İş insanı Şemsettin Bozkurt Twitter’dan Eğilmez’i etiketleyerek “Dövizdeki bu sert düşüşü neye yormalıyız sevgili hocam? Dolar: 16,56 TL Euro: 17,52 TL” sorusunu sordu.

Eğilmez, Bozkurt’un sorusunu “BDDK’nin kararı: 15 milyon TL’nin üzerinde döviz mevduatı olana kredi yok. Ama piyasa kapandığı için bu tamamen rezervden satışla sağlanan düşüş gibi görünüyor” diyerek yanıtladı.

Paylaşın

Ünlü Ekonomistten Dolara İlişkin Üç Senaryo: 50 TL Olabilir

Yeniçağ yazarlarından Ekonomist Esfender Korkmaz, bugünkü ‘Dolar nereye kadar?’ başlıklı yazısında, dolar kuruna ilişkin olası üç senaryodan bahsetti. Korkmaz, yazısında, “Türkiye dış borçlarında temerrüde düşerse, dolar kuru bir gecede 50 lira olur” ifadelerini kullandı.

“TL’nin değer kaybının dolar kurunu tetiklediğini” belirten Korkmaz, “Merkez Bankası TÜFE-2003 yılı bazlı reel kur endeksine göre, dolar/TL kuru 17,3476 iken, TL yüzde 49,5 oranında daha düşük değerdedir. Eğer Endeks denge kuru olan 100’de kalsaydı, dolar kuru yaklaşık 9 lira olacaktı. Dolar/TL reel kur endeksinin 100 olarak kalması için, kısaca doların TL enflasyonu eksi dolar enflasyonu kadar artması gerekir. Türkiye’de 2018 kur şoku ve arkasından gelen kur artışları, enflasyon farkından daha yüksek olduğu için, TL aşırı değer kaybetti” dedi.

“Yabancı yatırımcıda Türkiye’den çıkıyor”

“Fed’in faiz artırımının Türkiye’yi daha fazla etkilediğini” belirten Korkmaz, ” Doğrudan yabancı yatırım sermayesi artık gelmiyor. Türkiye’de olanlar da çıkıyor. Söz gelimi eBay yabancı sermayeli şirket de Gitti-Gidiyor’u kapatarak Türkiye pazarından çıkıyor. Doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmediği gibi sıcak para da çıkıyor. Borsada yüzde 66,1 olan yabancı payı yüzde 37,91’e geriledi. Portföy yatırımlarında Ocak-Nisan arasında ilk 4 ayda, 5,5 milyar dolar net çıkış olmuştur. Dahası artık yerli yatırımcı da dış borsalara gidiyor” ifadelerine yer verdi.

“İflas risk pirimi 818 baz puana çıktı”

Korkmaz, “Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken dış borç tutarı, 181,4 milyar dolardır. 2022 cari açığını 50 milyar dolar olarak tahmin ediyorum. Bu şartlarda Türkiye’nin bir yılda 231 milyar dolar dış borç çevirmesi gerekir. Ancak Türkiye’nin uluslararası piyasalarda işlem gören beş yıllık tahvillerinin iflas risk primini gösteren CDS oranı 818 baz puana çıktı. Bu durum dış borçlarda temerrüt riskini artırdı” dedi.

“Dolar 50 lira olur”

“Bu şartlarda yıl sonu dolar kuru belirli şartlar altında tahmin edilebilir” diyen Korkmaz, “Siyasi iktidar, istikrar programı hazırlayıp, IMF’ye giderse veya erken seçim kararı alırsa, dolar kuru 15 liranın altına düşer. Siyasi iktidar hiçbir önlem almazsa ve Türkiye dış borçlarında temerrüde düşerse, dolar kuru bir gecede 50 lira olur. Yıl sonuna kadar, kayıt dışı emanet döviz girişi olursa, dolar kuru 25 liranın altında kalır” dedi.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

TL’deki Kayıplara Karşı Korunmanın Maliyeti Rekor Kırdı

Türkiye’de yükselen enflasyona karşın para politikasında değişikliğe gidilmeyeceği beklentisi Türk lirasında düşüş yönündeki pozisyonların rekor seviyeye yükselmesine neden oldu.

Bloomberg HT’nin haberine göre; dolar/TL ’de 3 aylık satım opsiyonlarının primi ile alım opsiyonlarının primi arasında, “25 Delta risk reversal” olarak bilinen fark bu ay 16 yüzde puanın üzerine tırmandı ve o zamandan bu yana bu seviyeye yakın seyrediyor.

Bu, Bloomberg’in söz konusu verileri derlemeye başladığı 2005’ten bu yana en yüksek farka işaret ediyor.

Dolar/TL Haziran ayında TL’deki değer kaybı ile sonuçlanan sert yükselişlerin ardından rekor tazelemişti. 20 Aralık günü görülen 18,36 tarihi zirvenin ardından en yüksek seviyeye çıkan kur 10 Haziran günü 17,50 TL’nin üzerini görmüştü. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın duyurusuyla önce 16,70’e gerileyen dolar, ardından tekrar 17,50 üzerine çıkmıştı.

Bakanlıktan gelen duyuruda, spekülasyonlarla serbest piyasa ilkelerinin sorgulanmasının hedeflendiğine dikkat çekilmiş, enflasyon ile döviz kurunun yükselişine Yeni Ekonomi Modeli ile müdahale edileceği açıklanmıştı. Ayrıca, ortak kurumlarla birlikte hızlı adımlar atılacağı belirtilmişti.

Bakan Nebati “20 Aralık’tan bu yana uygulamakta olduğumuz KKM’ye ilaveten GES’in ihraç edileceğini açıkladık. GES’ler bireysel yatırımcılara yönelik. 15 Haziran’dan itibaren talep toplanacak. Yıllık bileşik getiri yüzde 23,04 olacak. GES’lere konu olan KİT’lere aktarılan hasılat performansı beklenenin üzerinde geldiğinde yatırımcılara ilave getiri sağlayacak” dedi.

Paylaşın

Ücretler Geçen Yılın Gerisine Düştü

Dolar kurundaki yükseliş Türkiye’de reel ücretlerin erimesine yol açtı. Asgari ücretli, memur ve emeklinin bu yıl aldığı zamlı maaşlar, dolar üzerinden hesaplandığına geçen yılki maaşların gerisinde kalıyor.

DW Türkçe’den Pelin Ülker’in haberine göre; Türkiye gibi dış finansmana bağımlı ülkelerde dolardaki yükseliş her vatandaşı yakından ilgilendiriyor. Kur artışları, maliyetler üzerinden enflasyonu tırmandırırken, asgari ücret ve diğer ücretler reel anlamda eriyor.

Türkiye’de çalışanların yarısından fazlasını ilgilendiren asgari ücret görüşmeleri Aralık 2021’de kur ve enflasyon artışlarının gölgesinde yapılmıştı.

Asgari ücret eridi

İlk toplantısını 1 Aralık’ta yapan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, dördüncü toplantı sonrasında 16 Aralık’ta bu yıl için asgari ücreti 4 bin 253 lira 40 kuruş olarak belirlediklerini açıklamıştı. Bu rakam Türk Lirası (TL) bazında yüzde 50’ye yakın bir artış anlamına geliyordu.

Ancak kur artışları bu zammın erimesine yol açtı.

Geçen yıla 7,43 TL’den başlayan dolar kuru, Mart 2021’de 8 TL’yi görmüş, uzun süre bu seviyelerde işlem gördükten sonra ekimde 9 TL geçmişti. Kasım 2021’de 11 TL civarına ulaşan dolar kuru, 20 Aralık’ta 18 TL’yi geçerek tüm zamanların rekorunu kırmıştı.

2021 yılında asgari ücret 2 bin 825 TL 90 kuruş seviyesindeydi. Aynı yıl ortalama dolar kuru ise 8,86 olarak gerçekleşti. Buna göre asgari ücretin karşılığı 319,1 dolar ediyordu.

Dolar kuru 17,20’nin üzerinde

Doların rekor seviyeleri görmesinin ardından 21 Aralık 2021’de Kur Korumalı Mevduat uygulaması devreye alındı. Uygulamayla birlikte dolar, Aralık sonunda 10-11 TL seviyelerine kadar çekilse bunun etkisi uzun sürmedi. Bu yıla 13,4 TL seviyesinden başlayan dolar kuru, yılbaşından bu yana yüzde 28 yükseldi. Mart’ta 14, Mayıs’ta 16 TL’yi geçen kur, dün 17,20 seviyesinin üzerinden işlem gördü.

Son verilere göre bu yıl ortalama dolar kuru 14,51 seviyesinde bulunuyor. Buna göre 4 bin 253 TL’lik asgari ücretin karşılığı 293,1 dolar ediyor. Bu durum, asgari ücretin geçen yıla göre 26 dolar az olduğuna işaret ediyor.

Asgari ücret dolar bazında erirken diğer ücretlerde de durum farklı değil.

Memur zammı havaya uçtu

Ocak ayında emekli ve memura yılın ilk yarısı için enflasyon farkı ödemesi ve yüzde 7,5’lik toplu sözleşme zammı yapılmıştı.

Buna göre yıl başında aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşı 4 bin 881 TL’den 6 bin 429 TL’ye, en düşük memur emekli aylığı da 3 bin 276 TL’den 4 bin 289 TL’ye yükseltildi. Ancak yılın ilk yarısı için yapılan zam, kur artışıyla havaya uçtu.

Geçen yılın ikinci yarısında 4 bin 881 TL’lik en düşük memur maaşı 495,8 dolara denk gelirken 6 bin 429 TL’lik zamlı maaş 443 dolar ediyor.

En düşük memur emekli aylığı da zam öncesinde 332,8 dolar ederken, zam sonrası 295,6 dolara denk geliyor.

Buna göre yapılan zamma rağmen, artan kur karşısında en düşük kademedeki memurun maaşı 52,8 dolar, en düşük kademedeki memur emeklisinin aylığı da 37,2 dolar eridi.

SSK ve Bağ-Kur emeklisi için de durum değişmedi. SSK, 2000 öncesi en düşük emekli maaşı 2 bin 624 TL’den 3 bin 292 TL’ye çıktı. Ancak dolar bazında 266,6 dolardan 226,9 dolara geriledi.

2000 sonrası SSK emekli maaşı bin 626 TL’den 2.041 TL’ye çıkarılırken bu maaşı alanlar dolar bazında 24,6 dolar kaybetti.

Bu yılın başında 2 bin 350 TL’den 2 bin 949 TL’den yükseltilen Bağ-Kur esnaf emeklisi maaşı da dolar bazında 238,7 dolardan 203 dolara indi.

Doktor ve polis de zararda

Öte yandan geçen yıl 8 bin 277 TL’lik 1/4 derecesinde avukat maaşıyla 841 dolar alınırken bu yıl zamlı 10 bin 551 TL’lik maaşla 727 dolar alınabiliyor.

Yılbaşında 1/4 derecesinde uzman doktor maaşı 2 bin 773 TL artışla 10 bin 93 TL’den 12 bin 866 TL’ye çıkarken dolar bazında 1025,3 dolardan 866,7 dolara indi. Bu maaşı alan doktorların kur kaybı yaklaşık 159 dolar oldu.

8/1 derecesinde polis memuru maaşı 7 bin 431 TL’den 9 bin 473 TL’ye çıktı, ancak maaştaki 2 bin 42 TL’lik artış, dolar bazında 102 dolar zarara döndü.

1/4 derecesinde öğretmen maaşı ise yılbaşında 6 bin 586 TL’den 8 bin 594 TL’ye çıkarılmıştı. Zam öncesinde öğretmen maaşıyla 669 dolar alınıyorken, zamlı maaşla 592,3 dolar alınabiliyor. Öğretmen maaşının da 76,7 doları kur farkına gitti.

Kur da enflasyon da artacak

Ekonomistler dünyadaki merkez bankalarının faiz arttırımına gittiği bu dönemde dolar/TL’de yükselme eğiliminin artacağına işaret ediyor. Maaşlar bir yandan kur artışıyla erirken diğer yandan yükselen enflasyondan da olumsuz etkileniyor.

Mayıs verilerine göre yıllık enflasyon yüzde 73,5 artarken, aynı dönemde Üretici Fiyat Endeksi’ndeki artış yüzde 132,2 oldu. Üretici fiyatlarındaki yüksek seyrin gelecek aylarda artan maliyetler üzerinden tüketici enflasyonuna yansıması bekleniyor.

Kur artışlarının etkisiyle aralık ayından bu yana gıda, elektrik, doğal gaz ve akaryakıt başta olmak üzere temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları katlandı. Yılbaşında vergi, harç ve cezalar zamlanırken, Temmuz ayında yapılması beklenen ÖTV artışı da erkene çekildi. Böylece kur artışıyla maaşı tırpanlanan ücretliler, daha yüksek maliyetle karşı karşıya kaldı.

Paylaşın

Ekonomistler TL’deki Değer Kaybı Hakkında Ne Söylüyor?

Türk Lirasının Mayıs başından bu yana devam eden değer kaybı bu hafta hız kazandı. Mayıs’ta 14,7 seviyesinde olan dolar/TL kuru bugünün ilk saatlerinde 16,92’ye kadar yükseldi.

Reuters’ın hesaplamasına göre TL bu yıl değerinin yüzde 22’sini yitirdi. Twitter hesaplarından paylaşımda bulunan Türkiye ve dünyadan ekonomistler TL’nin değer kaybını Türkiye’nin düşük faiz politikasına ve CDS risk priminin rekor seviyeye yükselmesine bağladı.

ABD’li ekonomist Mohamed El-Erian, TL’nin dünkü değer kaybının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faizlerin artmayacağı, hatta düşebileceği yorumunun ardından geldiğini hatırlattı.

Allianz ve Barclays’te yöneticilerinden El-Erian “Ekonomi açısından, yaşananlar ekonominin temel bir yasasının yok sayıldığı bir deneyin devamı” ifadelerini kullandı.

Bloomberg ve Financial Times’ta köşe yazarlığı da yapan El-Erian “Türkiye’nin para birimi zayıflamaya devam ediyor” dedi.

Türkiye’nin beş yıllık CDS primi (devlet tahvillerinin temerrüde karşı sigorta primi) dün 740 puanla 2008 krizinden beri en yüksek seviyeye çıktı.

Bunun ardından dolar/TL kuru akşam ve gece saatlerinde yükselmeye devam etti.

Ekonomist Atilla Yeşilada bunun dolar/TL için kritik bir gece olduğunu söyledi ve ekledi:

“TCMB bu gece NYC-Asya seansında müdahale etmek zorunda, yoksa Aralık 2021 yeniden yaşanabilir.”

Türk lirası Aralık 2021’de tarihinin en değersiz seviyesine düşmüş, dolar/TL kuru 18,36’ya yükselmişti.

Finansal piyasalar yöneticisi İris Cibre de CDS priminin 14 yılın zirvesine çıktığını belirterek “Dolar borçlanma maliyetimiz yaklaşık yüzde 10,9 yükselmiş durumda, hayırlı olsun” dedi ve ekledi:

“Dövizde tekrar parabolik hareketlere neden olmasından korkuyorum.”

Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Baş Ekonomisti Robin Brooks da Türkiye’nin CDS priminin geçmişte Brezilya ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkelere paralel hareket ettiğini fakat 2018’den bu yana uygulanan ekonomi politikaları nedeniyle ayrıştığını yazdı.

Brooks “Tekrarlanan kredi teşvikleri, büyük cari açık ve devalüasyon Türkiye’nin risk primini çok daha yüksek bir seviyeye taşıdı” dedi.

Brooks bu üç ülkenin 2017’den günümüze CDS primi değişiminin grafiğini de paylaştı:

‘Tekrar büyük bir değer kaybı kaçınılmaz’

IIF Baş Ekonomist Vekili Sergei Lanau da “Geçen Kasım’daki [TL’nin] büyük değer kaybına rağmen Türkiye’nin dış ticaret açığı büyüdü. Petrol ve altın harici ithalatta bile kayda değer bir düşüş yok” dedi ve ekledi:

“Merkez Bankası rezervlerinin düşük seviyesi ve dışardan gelen paranın az miktarda olması göz önünde bulundurulunca TL’nin tekrar büyük bir değer kaybı yaşaması kaçınılmaz gözüküyor.”

‘Son sürat raydan çıkma’

ABD’li yatırım fonu yöneticisi Will Slaugher ise “Erdoğan’ın rezervi bitti ve yakında liranın kontrolünü kaybedecek. Yıl sonuna kadar Türk lirası büyük ihtimalle olağanüstü değer kaybedecek ve Türkiye’nin temerrüde düşmesi de mümkün” ifadelerini kullandı.

Slaughter “Temerrüdü sermaye kontrolü ve vatandaşların dövizlerine el koyarak önlemeleri mümkün” dediği paylaşımına şöyle devam etti:

“Fakat ne olursa olsun Türkiye makroekonomik olarak son sürat raydan çıkmaya doğru ilerliyor.

“Erdoğan ve çevresindeki zır cahil dalkavuk zümresi iktidardan düşmediği müddetçe Türkiye için işler iyiye gitmeyecek.”

Slaughter’ın paylaşımını alıntılayan gelişmekte olan ülkeler ve para birimleri uzmanı Paul McNamara ise temerrüt ihtimali görmediğini fakat yorumların geri kalan kısmına katıldığını söyledi.

Slaughter’ın paylaşımını alıntılayan bir diğer ekonomist olan Renaissance Capital Baş Ekonomisti Charlie Robertson, “Türkiye için işler iyi gitmiyor. Fakat turist otelleri için umut ışığı olabilir” dedi.

İngiltere’de tüketicilerin kıyafet harcamalarını kıstığını ve bunun Asya’daki Bangladeş, Sri Lanka, Vietnam ve Türkiye gibi tekstil ihracatçılarını etkileyebileceğini yazan Robertson Bangladeş takasının da dolar karşısında değer kaybettiğini, Nisan başında 86 civarında olan kurun 92,3’e yükseldiğini aktardı.

Merkez Bankası Eski Baş Ekonomisti Hakan Kara ise Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin yaptığı açıklamalar hakkında “Ekonomi yönetimi büyüme için enflasyona göz yumulduğunu ima etmiş. Yani bu politikaların enflasyona yol açacağı önceden biliniyormuş diye anlıyorum” dedi ve ekledi:

“Eğer öyle ise “enflasyon görünümündeki bozulma geçici” denilirken bilinçli şekilde yalan mı söylenmiş?”

Dünya Bankası’ndan stagflasyon uyarısı

Öte yandan Dünya Bankası da dün küresel ekonominin 1970’lerdekine benzer bir stagflasyon, yani enflasyonla eş zamanlı ekonomik küçülme riskiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu.

Yıllık büyüme tahminini yüzde 4,1’den 2,9’a çeken Dünya Bankası, dünyanın büyük kısmında yatırımların düşük seviyede seyrettiğini ve bunun da önümüzdeki 10 yıldaki ekonomik büyümenin potansiyelinin altında seyretmesine yol açacağını belirtti.

Dünya Bankası Başkanı David Malpass, stagflasyonun düşük ve orta gelirli ülkelerde siyasi istikrarsızlığa da yol açabileceğini söyledi.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Dolarizasyon Yüzde 72’ye Ulaştı!

Dolardaki hızlı yükselişin önüne geçmek ve düşük faiz politikası nedeniyle tercih edilmeyen TL mevduatı daha cazip hale getirip döviz talebini azaltmak için devreye alınan kur korumalı TL mevduat hesabı bankacılık sektöründe mevduatta dolarizasyonu arttırdı.

KKM devreye girdiği ilk hafta TL mevduatın KKM hariç toplam mevduat içindeki payı 37,35 seviyesinde iken Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) 27 Mayıs haftası verisinde KKM hariç TL mevduatın payı yüzde 28,15’e geriledi. KKM dövizdeki değişime duyarlı olduğu ve mevduat getirisi kurdaki değişime göre mudilere sunulduğu için dövize endeksli olarak değerlendiriliyor. Döviz mevduatının payı ise KKM devreye girdiği ilk hafta KKM ile birlikte yüzde 62,05 seviyesinde iken 27 Mayıs itibariyle KKM ile birlikte döviz mevduatının toplam mevduat içindeki payı yüzde 71,84’e çıktı. Yani KKM’nin devreye girdiği ilk haftadan bu yana TL mevduatın payı 9.2 puan azalırken dövize endeksli mevduatın payı 9 2 puan artmış oldu.

KKM ile Rusya Ukrayna savaşının başladığı şubat ayı sonuna kadar döviz kurlarında bir stabilizasyon sağlanmış ve dolar/ TL 13.5-14 lira seviyesinde kalmıştı. Özellikle şirketlere sağlanan vergi avantajı ile dövizden KKM’ye dönüş hızlanmıştı. Ancak son dönemde kurlardaki hızlı yükseliş ve şirketlerin maliyetler nedeniyle artan döviz ihtiyacı KKM’ye geçişlerin ivme kaybetmesine neden oldu.

KKM’nin payı yüzde 13,68’e yükseldi

Dünya’dan Şebnem Turhan’ın haberine göre; KKM her ne kadar TL mevduat olarak adlandırılsa da vade sonu getirisi döviz kurlarındaki değişime göre belirlendiği için analistler dövize endeksli mevduat olarak değerlendirilmesini daha uygun görüyor. KKM ilk olarak 20 Aralık’ta devreye alındı ve ilk veriyi 24 Aralık 2021 haftasında karşıladık. İlk haftasında 29 milyon lira giriş sağlanırken 24 Aralık haftasında KKM’nin toplam mevduattaki payı yüzde 0,6, KKM hariç TL mevduatın toplam bankacılık sektörü mevduatındaki payı yüzde 37,35, döviz mevduatının payı yüzde 62,05, KKM ile beraber dövize endeksli mevduatın payı ise yüzde 62,64 seviyesindeydi. KKM’ye katılım arttıkça KKM hariç TL mevduatın toplam mevduattaki payı düşüş eğilimine girdi. 27 Mayıs haftasında KKM’nin payı toplam mevduatta yüzde 13,68’e çıkarken KKM hariç TL mevduatın payı da yüzde 28,15’e indi. KKM ile birlikte döviz mevduatının payı da yüzde 71,84’e yükseldi. Analistler KKM’nin her ne kadar döviz talebini azaltmayı hedefl ese ve liralaşma stratejisinin bir parçası olsa da dövize endeksli olması nedeniyle yine dolarizasyonu artırıcı yönde etki yaptığına dikkat çekti.

KKM’nin Merkez Bankası’na olan yükü veriler açıklanmadığı için bilinmiyor. Ancak Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçe sonuçlarında KKM dönüşleri için ne kadar ödediğini açıklıyor. Buna göre mart ve nisan aylarında KKM dönüşleri için 16,3 milyar lira ödendi.

Paylaşın

Reuters: Türkiye’de Tekrar Bir Kur Krizi Yaşanabilir

Türk Lirası bu yıl dolara karşı yüzde 20 değer kaybederken, Nisan ayında yıllık enflasyon yüzde 70 seviyesine dayandı. Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervlerinin eksi 55 milyar dolar seviyesine düşmesi yüzünden ekonominin bir sonraki kur şokuna hazır olamayabileceği uyarısı yapılıyor.

Reuters haber ajansı bugün yayımladığı analizde Türkiye ekonomindeki son gelişmeleri değerlendirdi.

BBC Türkçe’nin Reuters’tan aktardığı habere göre, geçen yıl yaşanan kur krizinin ardından Türk Lirası’nın tekrar hızla değer kaybetmesi ihtimali, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar seçilip seçilmemesinde belirleyici olacak.

Türk Lirası bu yıl dolara karşı yüzde 20 değer kaybetti.

Dünya çapında yükselen enerji ve gıda fiyatları halihazırda bir enflasyon sorunu yaşayan Türkiye ekonomisini daha da zora soktu.

Nisan ayında yıllık enflasyon yüzde 70 seviyesine dayandı.

Reuters’a göre Türkiye’de yetkililer ekonomideki patlamayı, Aralık ayında rezerv satarak ve kur korumalı mevduat hesabı uygulamasını devreye sokarak önledi.

Ajansın analizinde buna rağmen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervlerinin eksi 55 milyar dolar seviyesine düşmesi yüzünden ekonominin bir sonraki kur şokuna hazır olamayabileceği uyarısı yapılıyor.

Türkiye’deki kredi büyümesinin yüzde 50 oranına ulaştığı vurgulanırken bu yüzden enflasyonun üç haneli sayılara varabileceği aktarılıyor.

Ancak bu kadar ciddi bir şekilde yükselen enflasyona rağmen TCMB politika faizini yüzde 14 seviyesinde tutmaya devam ediyor.

‘Yatırım bankaları rezervler yüzünden endişeli’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasına karşı çıkması yüzünden Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin daha da gerilmesinin gündemde olduğu aktarılan analizde, yatırım bankalarının ise rezervlerdeki düşüşten endişelendiği dile getiriliyor.

ABD merkezli Citi Bankası, enerji ve gıda ithalatının cari açığı milli gelirin yüzde 5’ine çıkarabileceğini aktardı.

Diğer yandan yatırımcılar kur korumalı TL vadeli mevduat hesaplarına bireylerin ve kurumların ilgisinin devam etmesinin önemli olduğunu düşünüyor.

Reuters için hesaplamayı yapan dört ekonomiste göre bu hesaplarda Temmuz’da geri ödemesi gelecek olan 10 milyar dolar, Ağustos’ta geri ödemesi gelecek 20 milyar dolar değerinde mevduatın bulunduğu tahmin ediliyor.

‘Türkiye’deki istikrarsızlık seçim sonuçlarını belirleyebilir’

Reuters’a konuşan JPMorgan analisti Zafar Nazım, negatif reel faiz yüzünden bireylerin bu hesaplara olan ilgisini canlı tutmanın mühim olduğunu belirtiyor.

İsviçre merkezli yatırım bankası Mirabaud’ın gelişmekte olan piyasalar şefi Daniel Moreno’ya göre bu sistemin sürdürülebilmesi mümkün değil.

Mirabaud, elinde kalan Türk tahvillerini geçen yıl yaşanan kur krizi sırasında satmıştı.

Moreno, “İşlerin her geçen gün kötüye gittiği görülüyor. Ancak yine de Türkiye’nin mücadele vermeden düşeceğini sanmıyorum” diyor.

Reuters’ın haberinde atıfta bulunduğu yabancı yatırımcılar, Erdoğan’ın seçimleri kaybetmesi takdirinde ortodoks ekonomi politikalarına dönüş ihtimalinin artması nedeniyle piyasaların yükselebileceğini dile getiriyor.

Gelişmekte olan piyasalar fonu Gramercy’den Petar Atanasov, “Türkiye’deki istikrarsızlık seçim sonuçlarını belirleyebilir” yorumunda bulunuyor.

Atanasov ise “Piyasalar son ana kadar şüpheli yaklaşacaktır. Sonuçları hiç belli olmayan bir seçim olacak, her şey gerçekleşebilir” diyor.

Paylaşın