Fibrosarkom nedir? Belirtileri, Tedavisi

Nadir görülen bir kanser türü olan Fibrosarkom, kas, yağ, bağ dokusu, damar, sinir gibi her tür yumuşak doku yapısından köken alan kanserleri içerir. Fibrosarkom ortaya çıktığı zaman, fibroblastlar kontrolünü kaybeder ve tümör tüm vücuda yayılmaya başlar.

Sarkomlar yumuşak dokularda meydana gelirse ”yumuşak doku sarkomu”, kemiklerde ortaya çıkarsa kemik sarkomu veya ”osteosarkom” olarak adlandırılır. Sarkomlar çocukluk çağında daha sık görülür. Yetişkinlerde nadirdir. Sarkomlar çocukluk çağı kanserlerinin % 15’ini oluşturur. Sarkomlar sıklık sırasına göre kol ve bacaklarda, karında ve baş-boyunda daha çok görülür.

Belirtileri;

  • Vücudun çeşitli yerlerinde ağrılı şişlikler
  • Koyu renk dışkı
  • Öksürük, nefes kesilmesi
  • Kan kusmak,
  • Karın bölgesinde acı

Nedenleri;

  • Zayıflamış, zarar görmüş lenf sistemi
  • Radyasyona maruz kalmak
  • Kimyasallara maruz kalmak
  • Genetik anomaliler

Teşhisi;

Eğer vücudunuzda ele gelen bir kitle varsa doktorunuz biyopsiyi uygun bulabilir. Tümörün tipinin belirlenmesi ve evrelendirilmesi için biyopsi büyük önem taşır. Biyopsi doğrudan, ultrason altında veya tomografi eşliğinde yapılabilir. Yumuşak doku sarkomları en iyi MR ile görüntülenebilir. Direkt grafi, tomografi, PET, kemik taraması ve ultrason uygun bulunan durumlarda hastadan istenebilir. Osteosarkomda hastaların %50’sinde kanda serum alkalen fosfat, %25’de ise serum laktat dehidrogenaz (LDH) yüksek olarak tespit edilir. Direkt radyografi tanı koydurur. (Radyografik görüntüde; kemikte yapım ve yıkımın birlikte olduğu litik ve sklerotik lezyon mevcuttur).

Tedavisi;

Kanserin hangi evrede olduğuna bağlı olarak değişmektedir. 1. evrede tümörün çıkarılıp radyasyon terapisi verilmesi yeterli olurken, 4. evrede tümör alındıktan sonra kemoterapi tedavisi uygulanmaktadır. Hastalığın tedavisi ve kurtulma olasılığı, hastalığın evresine ve süregelen tedaviye bağlı olarak değişmektedir. Hastalığı önlemek için risk faktörlerinden olabildiğince uzak durmak ve genel vücut sağlığı için gerekli olan beslenme şekline uymak gerekmektedir.

Tedavisini kimler yapar?

Sarkom, yani yumuşak doku kanserlerinin tedavi ve takibini ortopedist, cerrah, tıbbi onkolog, radyasyon onkoloğu ve patologdan oluşan bir ekip yapar.

 

 

 

Paylaşın

Lohusalık nedir? Detaylar

Postpartum dönem veya puerperiyum dönemi olarak da ifade edilen Lohusalık, gebelikte ortaya çıkan değişikliklerin kaybolduğu, vücudun önceki halini aldığı dönemdir. Lohusalık dönemi ortalama 6 hafta sürmektedir.

Lohusalık döneminde anne ve bebeğin hastalıklardan korunması için özenli bir bakıma ihtiyacı bulunmaktadır.

Sağlıklı anne ve bebek için;

  • Annenin doğumunu hastanede yapması
  • Normal doğumda 24 saatten önce hastaneden taburcu olmaması
  • Sezaryen doğumda ise 48 saatten önce hastaneden taburcu olmaması
  • Annenin doğum sonu izlemlerinin belirtilen aralıklarda 6 kez yapılması gerekmektedir

Lohusanın birinci, ikinci ve üçüncü izlemleri hastanede: doğumu takip eden ilk 0-24 saatleri arasında yapılmalıdır.

  • Birinci izlem; Lohusanın doğumu takip eden ilk 0-1 saatleri arasında
  • İkinci izlem: Lohusanın doğumu takip eden ilk 1-6 saatleri arasında
  • Üçüncü izlem: Lohusanın doğumu takip eden ilk 6-24 saatleri arasında olmalıdır.

Lohusanın İlk 24 saat bakımı çok önemlidir.

İlk 24 Saat;

  • Doğumdan sonra annenin ateş, nabız ve kan basıncı (tansiyon) normal olana kadar çok sık takip edilmelidir
  • Anneye uterus (rahim) masajını nasıl yapması gerektiği ve yararları anlatılmalıdır
  • Anneye bebeğini emzirmesi için yardım edilmelidir. Bebeğini nasıl emzireceği  öğretilmelidir.-Meme bakımı öğretilmeli ve ilk günlerde memelerin acıyabileceği bilmelidir
  • Doğumdan sonra 20-30 dakika içerisinde 2-3’ten fazla peti kirletecek kanaması olması, sürekli kan gelişi, pıhtı çıkışı veya renginin açık/ parlak kırmızıya dönmesi normal olmayan fazla miktardaki kanamaya işaret eder
  • Annenin  idrar yapması kontrol edilmelidir
  • Tuvalete gittiğinde önden arkaya doğru taharet alması, en geç 6 saate bir pet değiştirilmesi gerekir
  • Dolaşımı kolaylaştırmak için hareket etmelidir
  • Bol sıvı ve hafif yiyecekler içeren bir diyetle beslenmelidir
  • Taburcu olmadan once lohusalık süresince yapacaklarınız konusunda mutlaka sağlık personelinden danışmanlık hizmeti alınız
  • 24 saat içinde annenin ateşi 37,5 dereceden yüksek olmamalı, kan basıncı ve nabzı normal olmalı, idrar yapmalı, kanaması belirgin olarak azalmalı ve bebeğini emzirmiş olmalıdır

Anne taburcu olduktan sonra;

  • Doğum sonu izlemine mümkünse özellikle eşiyle birlikte katılmalıdır
  • Dördüncü, beşinci ve altıncı izlemlerinin bir sağlık personeli tarafından  ev veya sağlık kuruluşunda yapılması gerekir
  • Dördüncü izlem; Doğumu takip eden 2.-5. günler arasında
  • Beşinci izlem; Doğumu takip eden 13.-17.günler arasında
  • Altinci izlem; Doğumu takip eden 30-42. günleri arasında yapılmalıdır

Perine bakımı;

  • Eller sık sık yıkanmalı
  • Dikişlere pansuman için (batticon solüsyonu) ilaçlı su kullanılmalı. Temizlik önden arkaya doğru tuvalet kağıdı ile yapılmalı
  • Kullanılan pedler emici, yumuşak, temiz, renksiz ve kokusuz olmalı
  • Pedler sık sık değiştirilmeli, pamuklu iç çamaşırı tercih Normal doğum yapanlarda, dikişli doğumlarda, ilk birkaç gün  bölgede şişlik, gerginlik ve rahatsızlık olabilir, oturmada güçlük yaşanabilir. Dikiş ipleri alınmaz, kendiliğinden düşer. Yara temiz tutulduğunda 1-2 hafta içinde iyileşir.
  • Kanama ortalama 40 gün kadar devam eder. İlk bir hafta, kanama miktarı adet kanaması kadar olabilir. Daha sonra ise, sırayla kahverengi, sarı ve beyaz bir akıntı halinde devam ederek 40 gün sonunda Adet kanamasından daha yoğun bir kanama olması, ateşin yükselmesi veya akıntıdan pis koku gelmesi durumunda sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
  • Sezaryen olan kişilerde, dikiş bölgesinde şişlik kızarıklık ve akıntı olması durumunda vakit kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Meme bakımı;

  • Meme temizliği için günde 1 kez duş alınmalı,
  • Her emzirme öncesi eller yıkanmalı ve meme başı bir miktar anne sütü ile ıslatılmalı,
  • Emzirme bittikten sonra göğüs pedi kullanılabilir.

Beslenme;

  • Her tür besinden yeterince alınmalı ve öğün atlanmamalı.
  • Doğum sonrasında birkaç kez büyük tuvalete çıkana kadar gaz yapıcı yiyeceklerden (kuru fasulye, nohut, mercimek, gazlı içecekler vd.) kaçınılmalı.
  • Bol sıvı tüketilmesi hem bağırsakların düzenli çalışması hem de sütün artması için faydalıdır. Acılı, ekşili, baharatlı ve gaz yapıcı gıdalar sütle bebeğe geçeceği düşünülerek tüketirken dikkatli olunmalı.
  • Sigara, alkol gibi maddeler kullanılmamalı, fazla çay ve kahve tüketmekten kaçınılmalı.

Doğum sonrası cinsel yaşam;

İster normal doğum, ister sezaryen doğum olsun bebek doğduktan sonraki ilk 6 hafta, yani lohusalık döneminde vajinadan “löşi” denilen akıntı gelir. Rengi önce açık kırmızı, daha sonraki haftalarda giderek açılıp sarıya dönen bu akıntı, bebeğin yerleştiği yer olan uterus yani rahimin kendini toplaması ve iyileşmesi sırasında rahim içinden gelmektedir. Ayrıca normal doğum yapanlarda vajina içinde oluşan yırtıklar veya doğum sırasında bebeğin başının kolay çıkması için yapılan kesiye (epizyotomi) bağlı atılan dikişlerin iyileşmesi de yine bu dönemde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla dikişlerin kolay iyileşmesi ve rahimin enfeksiyona maruz kalmaması için genel olarak lohusalık döneminde cinsel ilişkiye girilmesi pek önerilmemektedir. Lohusalık dönemi boyunca (42 gün) cinsel ilişki ertelenmelidir. İlk ilişkide gebe kalınabileceği unutulmamalıdır. Anne ve bebek sağlığı için 2 yıldan daha kısa sürede gebelik sakıncalıdır.

Uyku ve dinlenme;

Doğum sonrası anne; yorgunluk, ağrılar, bebeğin beslenmesi, bakımı nedeniyle dinlenme ve uykuya yeterince zaman ayıramaz. Ancak uyku anne sağlığı açısından don derece önemli olduğundan:

  • Aile büyüklerinden yardım alınmalı ve ziyaretçiler kısıtlanmalı.
  • Geceleri emzirme nedeni ile uyku sık sık bölündüğünden gün içinde en az 2 saat dinlenme ve uykuya zaman ayrılmalı.
  • Lohusalık döneminde ağır işlerden kaçınılmalı.
  • Dolaşımı artırdığı için sırt üstü istirahat

Postpartum hüzünle baş etme;

Annede, hormonal değişiklikler veya annenin bebek bakımında kendini yetersiz hissetmesi gibi durumlar sonucu ağlama, mutsuzluk ve kaygı görülebilir. Bu durum annelik hüznü olarak tanımlanmakta ve yeni annelerin pek çoğunda yaşanmaktadır. Belirtiler benzerlik gösterse de depresyonla karıştırılmamalıdır. Annelik hüznü, genellikle doğum sonrası 3. veya 4. günde ortaya çıkar, semptomlar geçici olup 1-2 gün veya 1-2 hafta sürer. Duygusal destek bu dönemde önemlidir. Annelik hüznü döneminin 10-14 günden uzun sürmesi halinde post partum depresyon gelişme olasılığı nedeniyle bir uzmana başvurulması gereklidir.

Lohusalık egzersizlerinin yararları;

  • Gebelik süresince gerilmiş olan karın ve perine kaslarını güçlendirir.
  • Gebelikte bozulmuş olan beden imajının düzelmesini sağlar.
  • Bel ağrılarını ve olası damar sorunlarını önler.
  • Fazla yağların yakılmasına yardımcı
  • Göğüs şeklinin muhafaza edilmesini sağlar.
  • Psikolojik durumunun düzelmesine yardım

Lohusalık egzersizleri konusunda bilinmesi gereken önemli noktalar;

  • Egzersiz yaparken oda iyi havalandırılmalı, rahat elbiseler giyilmeli, mesane ve göğüsler boşaltılmalı.
  • Egzersizlere doğumdan 6 hafta sonra başlanmalı.
  • Pelvik taban egzersizlerine (Kegel) 6 hafta sonra başlanabilir.
  • Her egzersize günde en az iki kez (sabah-akşam) olmak üzere iki tekrarla başlanmalı,
  • Egzersizler yavaş ve ani hareketlerden kaçınarak yapılmalı, bir egzersiz aşaması tolere edilince diğerine geçilmeli.

Lohusalık komplikasyonu;

Kanama; Normal bir doğumdan sonra 500 ml kanama anormal kabul edilir. Bu tür kanamanın nedeni atoni denilen, doğumdan sonra rahmin kasılmaması, dolayısıyla da açıkta olan damarların kapanmaması durumudur. Kısa zamanda aşırı kanama olursa bu, çok ciddi ve hayati bir durumdur. Bu durmda acil olarak doktora görünmekte fayda vardır.

Emboli; Lohusalık komplikasyonlarından bir diğeri de amniyon sıvı embolisi. Bebeğin amniyon sıvısının annenin kan dolaşımına geçmesi, oradan da akciğerlere ve beyne giden damarları tıkamasıdır. Tanı ve tedavisi zordur bu yüzden bu dönemde rutin kontroller önemlidir.

Lohusalık humması; Doğumdan sonraki ilk 24 saatte ortaya çıkar. Yüksek ateşle kendini gösterir. Üreme, idrar yolları ve memelerin enfeksiyon kapması nedeniyle olur. En sık görülen enfeksiyon ise endomerit denilen, rahim içi enfeksiyonudur. Genellikle 3. günde meydana gelir, ateş 40 derecenin üstüne çıkar. Löşi kötü kokulu olur. Antibiyotik tedavisi ile birlikte dinlenmek gereklidir.

İdrar yolları enfeksiyonu; Genelde 2. ya da 3. günde belirtiler ortaya çıkar. Vajinada olan yaralar idrar yolu enfeksiyonu için riski arttırır. İdrara çıktığında yanma olması, kasık ve bel ağrıları, yüksek ateş hastalığın en önemli göstergeleridir.

Paylaşın

Bigoreksiya Nedir? Teşhis ve Tedavisi

21.Yüzyılda popülerliği artan vücut geliştirme sporuna paralel, hasta sayısı artış göstermektedir.  Bigoreksiya (Kas Dismorfisi) bireyin yapısı normal, hatta olağanüstü büyük ve kaslı olmasına rağmen kendi bedenini küçük, zayıf ve yetersiz olarak tanımlaması durumudur.

Bigoreksiya henüz yapılmış bir klinik araştırma olmadığı için fizik tedavi uzmanları tarafından teşhis edilemez.
Yakın zamanda, psikiyatristler tarafından “Anoreksiyanın zıttı” olarak ifade edilmiştir. Bigoreksiya artık yüzlerce, binlerce kişiyi etkilemektedir.

Vücut geliştirmek, bazı insanların zihnini o kadar çok kurcalamaktadır ki bu kişiler, bir çok önemli olayla ilgilenmezler, ağrıları ya da kırık kemikleri olmasına rağmen çalışmaya devam ederler ve hatta fiziksel gelişim programlarına uymak uğruna işlerini bile kaybedebilirler.

Vücut Geliştirme Nedir?

Vücut geliştirme kaslı bir beden sahibi olabilmek için bir takım ağırlık çalışmaları ve uyarlanmış beslenme programlarının tümünü içerir. Her ne kadar bayan vücut geliştiricileri olsa da daha çok erkek ağırlıklı bir aktivitedir. Vücut geliştiren bireyler vücutlarını bir panelde sergiliyorlar. Bu durum da spor içerisinde rekabete neden olmaktadır. Vücut geliştirmedeki estetik kaygılar, bu sporu diğer güç sporlarından ayırmaktadır. Güç sporlarındaki ana hedef mümkün olan en büyük ağırlığı kaldırmak iken, vücut geliştirme de estetik kaygılar ön plandadır.

Bigoreksiyanın belirtileri;

Bigoreksiyalı bireyler zamanlarının büyük bir çoğunluğunu egzersiz yaparak ,spor merkezlerinde geçirirler ve bu kişiler vücutlarının güçsüz olduklarını düşündükleri için  başkalarının kendi vücutlarını örmelerini istememektedirler.

Semptomlarında bu kişilerin profesyonel hayatlarındaki başarılarına da tesir ettiği ve fiziksel gelişim programları uğruna işlerini aksattıkları hatta işlerini kaybettikleri gözlemlenmiştir.

Kas dismorfunda en çok görülen tutumlardan biri ise sürekli olarak bedenlerini kontrol etmeleridir. Ayna ve benzeri metaryallerle bedenlerinde mevcut olan kaslarını sürekli kontrol etme ve tetkik etme davranışında bulunurlar.

Bu bireyler daha cüsseli görünmek için de çoğu kez kat kat giyinmeyi tercih etmektedirler. Ayrıca  bu kişiler spor takviyelerine çok miktarda para harcamaları, proteinli besinleri daha çok tercih etme, anormal yeme davranışları ve hatta bazı maddelerin kötüye kullanımınıda belirtiler arasında gösterilebilir.

Bigoreksiya oluşumunu etkileyen faktörler;

Bigoreksiya gelişiminde etkili olan faktörler; sosyokültürel baskılar, psikolojik ve fizyolojik faktörler, ailenin rolü ve çeşitli baskılar gibi faktörler arasındaki etkileşim bigoreksiya oluşumuna yol açabilir.

Ayrıca erkek bireylerin medyada ve fitness dergilerinde bulunan erkek modelleri örnek almaları bununla birlikte kişilerin kendi vücutlarından memnun olmama, kendi bedenleri ile ilgili takıntılar oluşturma bigoreksiya oluşumunda etkilidir.

Yapılan bir çalışmada gelecekteki dönemlerde kas dismorfik bozukluğu oluşumunda çocukluk döneminde yaşanan istismarların ilişkili olduğu kabul edilmiştir.

Bigoreksiyanın tedavisi;

Bigoreksiya teşhisi konulmuş kişiler genellikle tedavi olmayı kabul etmemektedirler. Bu bireyler için tedaviyi kabul etmek yenilgiyi kabul etmek anlamına gelir. Bu yüzden bireyleri tedaviye ikna etmek zor olabilir. Tedavileri ilaç tedavisi ve psikolojik tedavi şeklinde olup bireyler için olumlu sonuçlar vermektedir.

Paylaşın

Anoreksiya Nervosa Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

İnce kalmak konusunda aşırı takıntıya sahip olan kişilerde görülen Anoreksiya Nervosa, psikolojik bir hastalıktır. Anormal vücut ağırlığı ile tanımlanan ve hayati tehlikeye sahip bir yeme bozukluğu olan Anoreksiya Nervosa, genellikle 12-20 yaş arası gen kızlarda yaygın olarak görülür.

Haber Merkezi / Ayrıca sporcular, dansçılar ve aktörler gibi az vücut ağırlığıyla daha iyi performans göstermek isteyen kişilerde de görülebilir.

Anoreksiya Nervosa belirtileri nelerdir?

Fiziksel belirtiler:

Aşırı kilo kaybı
Kansızlık
Düzensiz kalp ritmi
Yorgunluk
Uyku bozukluğu (İnsomnia)
Erkeklerde testis oranında düşüş
Kadınlarda adet düzensizliği ya da adet görememe
Baş dönmesi ve bayılma
Tırnaklarda mavimsi renk değişikliği

Saçlarda incelme ve azalma
Kabızlık
Kuru ya da sarımsı cilt
Kemik erimesi
Kol ya da bacakların şişmesi
Böbrek sorunları

Duygusal ve davranışsal belirtiler:

Sürekli besinlerle ilgilenme,
Açlık hissini reddetme,
Kilo alma korkusu,
Sosyal hayattan geri çekilme,
Sinirli olmak,
Depresif ruh hali ve depresyona girme.

Anoreksiya Nervosa nedenleri?

Anoreksiya nervosanın kendine özgü bir nedeni yoktur. Ergenlik döneminde görülen bir hastalık olan anoreksiyanın gençlerin ergenlik değişimlerine uyum sağlamada karşılaştığı gülüklerden dolayı ortaya çıktığı söylenebilir. Çevresel, psikolojik ve biyolojik faktörlerin bir araya gelmesi sonucu ilerleyen hastalık tedavi edilmediğinde hastanın hayatını kaybetmesine neden olabilir.

Biyolojik nedenler; Anoreksiya nervosa hastaları genellikle duyarlı, azimli ve mükemmeliyetçi kişiliğe sahiptir. Genetik yatkınlığı olduğuna dair kesinleşmiş çalışmalar olmamasına rağmen ailesinde anoreksiya hikâyesi olanlarda hastalığın görülme riski yüksek olabilir.

Psikolojik nedenler; Bebeklik ve çocukluk dönemindeki yanlış beslenme davranışları ilerleyen dönemlerde anoreksiya gelişimi için risk yaratabilir. Utangaç, depresif, boyun eğen, obsesif kompülsif kişilik bozukluğuna sahip gençlerde hastalık daha sık görülür.  Ebeveynleri ile arasında sevgi bağı düşük olanlarda ve geçmişte cinsel istismara uğramış kadınlarda anoreksiya nervosa görülme riski yüksektir.

Çevresel faktörler; Moda dünyasında zayıf vücudun popüler olması özelikle ergenlik dönemindeki gençleri olumsuz etkiler. Zayıf bir bedene sahip olmak amacıyla gençler diyet yapmaya başlar ve ince görünmek konusunda takıntılı bir ruh haline bürünür. Dansçılar, balerinler, mankenler, jokeyler iş yaşamlarındaki rekabetten ve beklentilerden dolayı sürekli kilolarını korumak zorundadır. Bu meslek grubundakilerde yeme bozuklukları görülme riski yüksektir.

Anoreksiya için ne zaman doktora başvurmak gerekir?

Anoreksiya, diğer yeme bozuklukları gibi ömür boyu sürebilen bir hastalıktır. Anoreksiyalı kişiler hastalığın en başından itibaren tedavi olmayı reddeder. Kişide fiziksel ve duygusal belirtilere ek olarak aşağıdaki durumlarda varsa anoreksiyadan şüphelenerek doktora başvurmak gerekir:

Öğün atlamak,
Yemek porsiyonlarını küçültmek,
Yemek yememek için bahaneler üretmek,
Besinlerin yağ ve kalorilerini sürekli hesaplamak ve bu değerlere göre beslenmek,
Lezzetli yemeklerden kaçmak,
Sürekli kaç kilo olduğunu tartmak,
Toplum içinde yemek yemeyi reddetmek,

Ayna karşısında kendini çok sık kontrol etmek,
Ne kadar ince olursa olsun kilolu olduğunu savunarak şikayet etmek,
Bol kıyafetler giyerek vücudu saklamak,
Kimsenin kendileri hakkındaki görüşüne önem vermemek.

Anoreksiya nervoza tedavi yöntemleri

Anoreksiya nervosanın tedavisi uzman bir psikiyatrist, diyetisyen, psikolog, ortopedi, endokrinoloji, fizyoterapist, hemşire gibi sağlık personelinin katkısıyla oluşturulan ekip çalışması gerektirir. Hastanın ve ailesinin tedaviye katılımı tedavinin başarısı açısından oldukça önemlidir.  Hastanın uygun bir beden ağırlığa gelmesinin fiziken ve ruhen etkileri açıkça anlatılabilmelidir. Hastanın ikna edilmesi ve hastalığının etkilerini fark etmesi sağlanmalıdır.

Hasta olması gereken vücut ağırlığının %30’unu kaybetmişse genellikle tedavi için hastaneye yatırılır ve kilo alımı kontrol altında tutulur. Bireyin kimlik duygusunu ve öz saygısını geri kazanmasını sağlamak amacıyla psikoterapi seansları ailesi ile birlikte düzenlenebilir. Hasta istenilen ağırlığa geldiğinde hastaneden taburcu edilebilir ancak hastalığın nüksedebilme oranının yüksek olması nedeniyle sürekli kontrol altında tutulması önemlidir.

Paylaşın