Türkiye İçin En Büyük Güvenlik Tehditleri “Ekonomik Kriz Ve Terörizm”

PANORAMATR’nin araştırmasına katılan katılımcılar, Türkiye için en büyük güvenlik tehditlerinin ekonomik kriz, terörizm, yabancı müdahaleler ve göç ve göçmenler olduğunu söyledi.

Türkiye’de güvenlik politikalarının seçmen davranışları üzerindeki etkisini ve demokratik işleyişe yönelik algıları inceleyen PANORAMATR araştırması, kamuoyunda geniş yankı uyandıracak bulgular ortaya koydu.

Karar’dan Berfu Kargı’nın aktardığına göre; Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Evren Balta’nın katkılarıyla hazırlanan “Demokrasi ve Güvenlik” başlıklı rapor, 9-16 Ocak 2025 tarihleri arasında 2093 katılımcıyla gerçekleştirildi.

Araştırma sonuçları, Türkiye’de güvenlik kaygılarının demokrasi algısını derinden etkilediğini ve siyasi kutuplaşmayı daha da derinleştirdiğini gözler önüne seriyor.

Araştırma, 11 Eylül 2001 saldırılarından bu yana dünya genelinde güvenlik politikalarının güçlenmesine paralel olarak bireysel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına yönelik eğilimlerin arttığını vurguluyor.

Özellikle 2015 göç krizi ve popülist liderlerin yükselişi, küresel ölçekte olduğu gibi Türkiye’de de demokrasi ve güvenlik arasındaki gerilimi artıran unsurlar arasında yer alıyor.

Türkiye özelinde, güvenlik kaygılarının sürekli ön planda olduğu ve bu durumun demokratik hakların gelişimini sınırladığı belirtiliyor. Araştırma, 1980 askeri darbesi sonrası oluşturulan anayasanın bu durumu kurumsallaştırdığına da dikkat çekiyor.

Araştırmaya göre, katılımcıların büyük çoğunluğu demokrasiyi önemli bulurken, mevcut demokratik işleyişe yönelik değerlendirmeleri oldukça olumsuz.

Türkiye demokrasisine verilen ortalama puan 4 (0-10 ölçeğinde).

2023 yılına kıyasla, 2025 yılında en düşük puanı (0) verenlerin oranı arttı.

En yüksek puanı (10) verenlerin oranı ise düştü.

Siyasi partilere göre demokrasi algısı farklılaşıyor:

AK Parti ve MHP seçmenleri, demokrasiye daha yüksek puan verirken, CHP, İYİ Parti ve DEM Parti seçmenleri, demokrasiye daha düşük puan veriyor.

Buna rağmen katılımcıların %70’i, demokrasinin diğer yönetim biçimlerinden daha iyi olduğunu düşünüyor. Ancak ulusal güvenlik adına demokratik özgürlüklerin kısıtlanmasını destekleyenlerin oranı yüzde 44, buna karşı çıkanların oranı ise yüzde 43.

Araştırma, güvenlik algılarının seçmen tercihleri üzerinde belirleyici bir rol oynadığını gösteriyor.

Katılımcıların yüzde 53’ü, devletin güvenliğinin bireysel haklardan önce geldiğine inanıyor.

Türkiye’nin en büyük güvenlik tehditleri ekonomik kriz (yüzde 23) terörizm (yüzde 23) yabancı müdahaleler (yüzde 12) ve göç ve göçmeneler (yüzde 10) olarak görülüyor.

Türkiye’nin göç ve sınır güvenliğini kötü yönettiğini düşünenlerin oranı yüzde 51.

Seçmenlerin yüzde 66’sı, güvenlik endişelerinin oy verme davranışlarını doğrudan etkilediğini belirtiyor.

Sınır ötesi operasyonların iç güvenliği olumlu etkilediğini düşünenlerin oranı yüzde 52, olumsuz etkilediğini düşünenlerin oranı yüzde 22.

Kararsız ve oy vermeyi düşünmeyen seçmenler arasında güvenlik kaygılarının seçim tercihleri üzerindeki etkisi daha da yüksek. Bu durum, seçim süreçlerinde güvenlik politikalarının önemli bir belirleyici faktör olduğunu ortaya koyuyor.

En büyük tehdit İsrail

Türkiye’nin dış politika yönelimi konusunda katılımcılar arasında farklı görüşler mevcut:

Yüzde 25’i Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yakın ilişki kurması gerektiğini düşünüyor.

Yüzde 24’ü Türk Dünyası ile, yüzde 22’si ise İslam Dünyası ile yakın iş birliği yapılmasını destekliyor.

Yabancı güçlerin Türkiye siyasetine etkisine verilen ortalama puan 6.3 (0-10 ölçeğinde).

Araştırmada, Türkiye için en büyük tehdit olarak görülen ülkeler arasında ilk sırayı İsrail (yüzde 36.9) ve ABD (yüzde 31.4) alıyor.

Araştırma, Türkiye’de güvenlik kaygılarının demokrasi algısını şekillendirdiğini ve seçmen davranışlarında kritik bir faktör haline geldiğini ortaya koyuyor.

İktidar ve muhalefet seçmenleri arasındaki demokrasi algısı farkı, siyasi kutuplaşmayı derinleştiriyor.

Güvenlik politikalarının siyasi kararlar üzerindeki etkisi, kamuoyunun yönelimini belirleyici bir faktör haline getiriyor.

Ekonomik kriz, göç ve terör gibi güvenlik tehditleri, toplumun genel endişe seviyesini artırarak politik tercihlere doğrudan etki ediyor.

Araştırma, Türkiye’de demokratikleşme sürecinin güçlendirilmesi ve güvenlik politikalarının toplumsal meşruiyet kazanması adına önemli bir yol haritası sunduğunu ortaya koyuyor.

Paylaşın

Siyasetçilere Karşı Güvensizlik Yüzde 83

Ekim ayında yapılan ‘Siyasi yabancılaşma’ araştırmasına göre, seçmenlerin yüzde 83’ü siyasetçilerin vatandaşın ihtiyaçlarından çok kendi çıkarlarını düşündüğünü ifade etti.

PANORAMATR’nin Ekim ayında yaptığı ‘Siyasi Yabancılaşma’ araştırmasında seçmen tutumları, siyaseti takip etme, siyasi kurum ve aktörlere güven, seçmen talepleri analiz edildi. Araştırmaya göre ülkemizin seçmen kitlesinde ağırlıklı olarak siyasi ilginin zayıfladığı, kararsızlığın arttığı ve siyasi aktörlere ve kurumlara güvenin azaldığı görüldü. Seçmenlerin yüzde 44,4’ü ortaya/merkeze yakın. Aynı zamanda seçmenlerin sağa ve aşırı sağa yakınlık, sola ve aşırı sola yakınlık oranından fazla.

Araştırma, her 10 katılımcıdan 3’ünün siyasi tercihleri net olmadığı tespit edildi. Siyaseti çok yakından takip ettiğini ifade eden seçmenlerin dahi yüksek oranda siyaset kurumlarına ve aktörlerine güvensizlik duyduğu görüldü. Seçmenlerin yarısından fazlası ise hiç güvenmemekte. Bu oran ağırlıklı olarak muhalefet seçmeninde hakim olsa da iktidar partisi seçmenlerinin yüzde 53’ü siyaset kurumlarına güvenmediğini ifade etti.

Seçmenlerin yüzde 83’ü siyasi aktörlerin yalnızca kendi ikballeri için çabaladığını halkı önemsemediklerini düşünüyor. Siyasetin halkın görüşlerine uygun olarak değil bir grup elitin düşünceleri doğrultusunda yönetildiğini düşünen seçmenler de katılımcıların yüzde 60’ını oluşturuyor.

Araştırmaya katılan seçmenlerin yarısından çoğu siyaset kurumlarına karşı güvensizlik duyuyor. Ağırlıklı olarak oy kullanmayan seçmenin siyaset kurumlara güvenmediği, oy kullanan seçmen içerisinden en fazla İYİ Parti seçmeni, kurumlara güvenmemekte. Muhalefet seçmenlerinin güvensizliği iktidar partisine nazaran daha fazla olsa da tüm parti seçmenleri siyaset kurumlarına güven duymuyor.

Araştırmaya göre siyaset kurumlarına güvensizliğin siyasi aktörler için de geçerli olduğu görüldü. Seçmenlerin yüzde 83’ü siyasetçilerin vatandaşın ihtiyaçlarından çok kendi çıkarlarını düşündüğünü ifade etti. Tüm parti seçmenleri için ağırlıklı olan görüş bu olsa dahi yine oy vermeyecek olanların güvensizliği en yüksek orana sahip.

Aynı şekilde siyasal seçimlerin vatandaş için bir değişiklik yaratmayacağı düşüncesi iktidar partisinden muhalefet partisi seçmenine kadar yoğun olan görüş. Bu durum kamuoyunun partiden bağımsız olarak seçimlerin toplum adına bir değişim yaratmayacağı inancının hakim olduğunu gösterildi.

İktidar partisine oy veren katılımcılar, ülkemizde seçmenlerin siyasi kararlara etki edebileceğine inanırken muhalefet seçmenleri etkisiz olduğuna inanıyor. Araştırmaya göre vatandaşın yüzde 60’ı ülke siyasetine bir grup siyasal elitin etkili olduğu kanaatinde.

Yalnızca bir grubun etkili olduğunu düşünmeyen katılımcılar ağırlıklı olarak sağ ve aşırı sağ görüşteki seçmenler.

Tüm parti seçmenleri siyasetin şeffaf olmasını takip edilmesi için kolaylaştırıcı bir etken olacağını düşünüyor. Muhalefet partilerine oy veren katılımcıların yanı sıra iktidar partisine oy veren katılımcılar siyasetin şeffaf olması konusunda daha çekimser durmakta.

Araştırma sonucuna göre vatandaşlar siyasetin daha şeffaf olması ve güçlü bir liderle toplumun iyileşeceğine inanıyor. Köklü bir değişimin lidere bağlı olduğunu ifade eden CHP seçmeni ağırlıklı iken MHP ve AKP seçmeninin de aynı görüşte birleştikleri ifade ediliyor.

Bu rapor 7-14 Ekim aralığında 2012 kişiyle yapılmıştır.

(Kaynak: Karar Gazetesi)

Paylaşın