İpek Yolu’nun Mücevheri: Buhara

Özbekistan’ın Buhara şehri, sanki tarihin sayfalarından fırlamış gibi… İyi korunmuş ortaçağ mimarisi ve tarihi İpek Yolu ile olan derin bağlarıyla bilinen Buhara, geçmişe eşsiz bir bakış sunuyor.

Haber Merkezi / Buhara, sadece bir varış noktası değil; her caddesi her sokağı bir zaman yolculuğudur.

Ark Kalesi: Ark Kalesi, Buhara’nın zengin tarihine açılan anıtsal bir kapı olarak karşımıza çıkıyor. Zamanın yıpranmalarına maruz kalmış bu kale, ziyaretçilerine bir zamanlar burayı evleri olarak gören kraliyet ailesinin yaşamlarına dair eşsiz bir bakış açısı sunuyor.

Geniş alanlarını keşfederken, Buhara’nın köklü geçmişini anlatan eserlerle dolu müzelerle karşılaşacaksınız. Bu sadece bir ziyaretten çok daha fazlası; yüzyıllardır süregelen masallara bir dalış.

Kalyan Minaresi: Kalyan Minaresi görülmeden Buhara’ya yapılan hiçbir ziyaret tamamlanmış sayılmaz. Kasvetli tarihi nedeniyle Ölüm Kulesi olarak bilinen minare, günümüzde mimari harikaların sembolü olarak karşımıza çıkıyor.

Üzerine çıkılamıyor ama aşağıdan bakıldığında ihtişamı inkar edilemez. Yukarı baktığınızda sadece taş görmüyorsunuz; mimarisinde ayrıntılarıyla işlenmiş asırlık tarihe tanıklık ediyorsunuz.

Lyabi – Hauz: Buhara’nın hareketli merkezinde, tarihi medreseler ve hanlarla çevrili sakin bir vaha olan Lyabi – Hauz Topluluğu yer almaktadır. Göl kenarındaki bu dinlenme tesisi, gezginleri arkalarına yaslanıp antik binaların arasında dingin atmosferin tadını çıkarmaya davet ediyor.

Yolculuklarında huzur arayanlar veya yakınlardaki çay evlerinden gelen geleneksel Özbek çayını yudumlarken İslam mimarisini daha derinlemesine incelemek isteyenler için ideal bir nokta.

Antik kervansaraylar: İpek Yolu ticaretinin canlı tanıkları olan Buhara kervansarayları, tüccarlara ve develerine barınak sağlıyordu. Bu tarihi hanlar, uzak diyarlarda refah hayaliyle bu yolu kat edenlere somut bir bağ sunuyor.

Bugün, gezginleri taşlara kazınmış, antik sokaklarda esen rüzgarların fısıldadığı hikayeleri keşfetmeye davet ediyorlar ve Buhara’nın ticaret ve kültürdeki zamansız rolünü sergiliyorlar.

Paylaşın

Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi: Fotoğraflar, İllüzyonlar, Gerçekler

Özbekistan’ın Semerkant kentinde 15-16 Eylül’de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) 22. Devlet Başkanları Zirvesi’nde bir araya gelen liderlerin verdiği mesajlar kadar dikkat çekici bir şey daha varsa o da şüphesiz liderlerin verdiği fotoğraflar ve fotoğrafların verdiği mesajlardı.

Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yer aldığı iki fotoğraf, Türkiye kamoyunda özellikle çok konuşuldu. Bu fotoğraflardan ilki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirveye katılan diğer liderler ile birlikte ayakta verdiği toplu fotoğraftı.

Neredeyse tüm hafta sonu boyunca sosyal medyada önümüze düşen diğer fotoğrafta ise Erdoğan, aralarında Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Tacikistan Devlet Başkanı İmamali Rahman, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin olduğu kalabalığa bir şey anlatırken görülüyordu.

Pek çokları için bu ikinci fotoğraf, Erdoğan’ın nasıl da bir “dünya lideri” olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Tevekkeli değil, fotoğrafı okurlarıyla paylaşan Yeni Akit, haberi de şu başlıkla vermeyi uygun gördü: “Laf olsun diye ‘dünya lideri’ denmiyor! Güne damga vuran fotoğraf.”

Pakistan hükümetinin “Tüm gözler Pakistan Başbakanı Muhammed Şahbaz Şerif’in üzerinde” mesajıyla paylaştığı fotoğrafla olan ironik benzerliği şimdilik bir tarafa bırakarak önce ilk fotoğrafa dönelim…

Aynılar aynı yere mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 ülkenin liderleriyle birlikte ayakta verdiği poz, Türkiye’nin özellikle temel haklar ve özgürlükler alanında bir süredir dünyada durduğu yeri sembolize ettiği – ya da ediyor olabileceği – acı gerçeği sebebiyle ağızlarda kekremsi bir tat bıraktı.

Semerkant’taki Şanghay Zirvesi’ne hangi ülkelerin liderlerinin katıldığını kısaca hatırlamak gerekirse, bu isimler şöyleydi:

  • Batı’ya karşı denge unsuru oluşturmak amacıyla 1996 yılında kurulan örgüte üye Rusya Devlet Başkanı Putin, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman, Pakistan Başbakanı Şerif, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve ev sahibi Özbekistan Devlet Başkanı Şevket Mirziyoyev
  • Gözlemci ülkeler Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko, Moğolistan Cumhurbaşkanı Ukhnaagiin Khurelsukh, İran Cumhurbaşkanı Reisi
  • Davetli liderler Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Serdar Berdimuhammedov, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev

Dolayısıyla, fotoğrafta da bu ülkelerin liderleri vardı.

Peki, bu fotoğrafla ilgili rahatsız edici olan neydi?

Bianet’ten Selay Dalaklı değerlendirdi.

Ülkelerin hak ve özgürlükler açısından dünyada nerede durduğunu ölçmenin pek çok yolu ve kıstası var. Biz ise şimdilik Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi ve Freedom House’un 2021 Küresel Özgürlük Haritası ile yetinelim.

Önce RSF’nin 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi…

Yukarıda adı geçen ülkelerin endeksteki yerleri şu şekilde:

  • Rusya – 155.
  • Çin – 175.
  • Kazakistan – 122.
  • Kırgızistan – 72.
  • Tacikistan – 152.
  • Pakistan – 157.
  • Hindistan – 150.
  • Belarus – 153.
  • Moğolistan – 90.
  • İran – 178.
  • Türkiye – 149.
  • Turkmenistan – 177.
  • Azerbaycan – 154.
  • Özbekistan – 133.

Diğer bir deyişle, Moğolistan ve Kırgızistan’ı bir kenara bırakırsak “dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkesi” Çin de dahil bu ülkelerin herhangi birinde gerçek anlamda basın özgürlüğünden bahsetmek güç.

Peki, ülkeleri “özgür”, “kısmen özgür” ve “özgür değil” olarak üç kategoriye ayıran Freedom House bu ülkeler için ne diyor?

  • Rusya – Özgür değil (19/100)
  • Çin – Özgür değil (9/100)
  • Kazakistan – Özgür değil (23/100)
  • Kırgızistan – Özgür değil (27/100)
  • Tacikistan – Özgür değil (8/100)
  • Pakistan – Kısmen özgür (37/100)
  • Hindistan – Kısmen özgür (66/100)
  • Belarus – Özgür değil (8/100)
  • Moğolistan – Özgür (84/100)
  • İran – Özgür değil (14/100)
  • Türkiye – Özgür değil (32/100)
  • Turkmenistan – Özgür değil (2/100)
  • Azerbaycan – Özgür değil (9/100)
  • Özbekistan – Özgür değil (11/100)

Tevekkeli değil, Türkiye’nin eski ABD büyükelçilerinden Namık Tan’ın (belki de kinayeli bir dille) “Dünya demokrasisinin parlayan liderleri” mesajıyla paylaştığı fotoğrafı alıntılayan başka bir kişi “Fotoğrafa bakınca ifade özgürlüğünden tutuklanıyorsunuz” demekten kendini alamamıştı.

Avukat Zülfü Bozdaş da aynı paylaşımı alıntılayarak şöyle soruyordu: “Peki dünyanın bundan haberi var mı?”

Fakat bu bağlamda belki de en önemli ve yerinde soruyu aynı fotoğrafı sosyal medya hesabından paylaşarak Atilla Yeşilada sordu: “Aklıma ilginç bir soru geldi: Kadınlardan diktatör çıkmaz mı?”

Gerçekten de dünya çapında bu kadar ülkenin temsil edildiği uluslararası bir zirvede neden bir tane bile kadın lider yoktu?

Herkesin “dünya lideri” kendine

Dünya demişken… Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesi, aynı zamanda kimin daha çok “dünya lideri” olduğunu kanıtlama yarışına sahne oldu. Elbette bizim “dünya liderimiz” ve şürekası da bu yarıştan geri kalmayacaktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anlattıklarını etrafındaki liderlerin gülerek, ilgiyle dinlediğini gösteren fotoğraf, hem devletin haber ajansı Anadolu Ajansı (AA) hem de Cumhurbaşkanlığı tarafından paylaşıldı.

Bu paylaşımları ise bu yazının girişinde değindiğimiz, hükümete yakın medyanın ve bazı sosyal medya kullanıcılarının “dünya lideri” güzellemeleri izledi. Erdoğan, daha sonra Semerkant’tan dönüş yolunda uçağındaki gazetecilere fotoğraftaki sahneyi şöyle anlatacaktı:

“İlham Bey o koltuğu bana bıraktı, kendisi yandaki koltuğa geçti. Çoğu Rusça bildiği için tercüman da konuştuklarımızı Rusça’ya çeviriyordu. Oradaki sohbetimiz tabii hepsinin bayağı hoşuna gitti. Güzel bir anı oldu.”

Uluslararası bir zirvede konuşan bir lideri dinlemenin her şeyden önce diplomatik bir nezaket göstergesi olduğunu hatırlatan sesler ne kadar duyuldu bilinmez. Zaten sonra öğrendik ki dünyanın asıl lideri hangi çerezden yemek istediğine karar verirken elini çenesine koyarken fotoğrafı çekilen Pakistan Başbakanı Muhammed Şahbaz Şerif’miş.

Öte yandan, sosyal medyada Erdoğan’ın Şanghay Zirvesi’nde çekilen bu fotoğrafıyla birlikte paylaşılan başka bir fotoğraf, en azından şimdilik tarihin tozlu raflarına kalkmış bir geçmişi hatırlatıyor gibiydi.

Bu fotoğrafın akıllara getirdiği günü hatırlamak gerekirse; Avrupa Parlamentosu üyeleri, 15 Aralık 2004’te Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin başlamasına ellerindeki “Evet” pankartlarıyla onay vermişti.

AB… Hatırladınız mı?

Başta mülteci politikası olmak üzere bir dizi sebepten ötürü temsil ettiğini öne sürdüğü “evrensel değerleri”, hak ve özgürlükleri ne kadar benimsediği her geçen gün biraz daha şüpheli hale gelen Avrupa Birliği ve bu değerleri, hak ve özgürlükleri – en azından görünüşte – benimsemeye ve bunun için gerekli adımları atmaya bir süreliğine hevesli görünen Türkiye…

Neyse… Anlaşılan biz bir süre daha “dünya demokrasisinin parlayan liderleri” ile devam!

Selay Dalaklı: Mart 2018’den bu yana bianet İngilizce editörü. Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim bölümünden 2015 yılında mezun oldu. Yüksek lisansını Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve Berlin Humboldt Üniversitesi’nin birlikte yürüttüğü Türk-Alman Sosyal Bilimler Uluslararası Ortak Yüksek Lisans Programında tamamladı.

Paylaşın