‘Yeniden Yargılanma’ Talebi Reddedilen Osman Kavala’dan Bir Başvuru Daha!

Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala, avukatlarından Hilal Zengin aracılığıyla yaptığı kanun yararına bozma talebinin reddedilmesinin ardından bir başvuru daha yaptı.

Osman Kavala’nın yeni başvurusunun gerekçeleri içinde “Ülkemizin hukuk alanında normalleşmesine zemin hazırlamak, bu anlamda genel bir iyileşmeye katkıda bulunmak ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kripto yapılarla mücadelesinde ufak da olsa katkıda bulunmak içindir. Zaman içinde bu cümlenin anlamı daha iyi anlaşılacaktır.” ifadeleri yer aldı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada iş insanı Osman Kavala ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs’ suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çaptırıldı. Kavala’ya verilen bu ceza, Yargıtay tarafından da onandı.

Gezi Davası’nda Kavala yönünden çıkan onama kararının ardından, avukat Hilal Zengin ilk olarak nisan ayının başında yeniden yargılama talep etti. Bu talep reddedildi. Ret kararının ardından 18 Nisan’da itiraz eden avukat Zengin, 25 Nisan’da da ret yanıtı aldı. Avukat Zengin’in son olarak 3 Mayıs’ta verdiği dilekçede dikkat çekilen nokta, 16 Nisan 2017’de yapılan referandumdu.

Referandumun sonucunda parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş yapıldığına vurgu yapan avukat Zengin, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 311. maddesine göre ‘yeni olay – yeni olgu’ tartışması başlattı.

CMK’nın 311. maddesi şöyle: “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.”

Avukat Zengin, açılan davada mağdurların başbakanlık ve bakanlar kurulu olduğunu, hükümet sisteminin 16 Nisan 2017’de yapılan referandumla değiştiğini belirtti. Başbakanlık ve bakanlar kurulunun kaldırılarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş yapıldığını ifade eden Zengin, ‘yeni olay – yeni olgu’ prensibi nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerektiğini savundu.

Bu talebi de reddedilen Zengin, daha sonra Adalet Bakanlığı’na başvurarak ‘kanun yararına bozma’ talep etti. Zengin’in bu başvurusu hakkında da ret kararı verildi. Zengin, bu ret kararının ardından 8 Temmuz’da bir dilekçe daha yazarak Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvurdu. Zengin’in dilekçesinde, Kavala’nın hiçbir kitlesel eylemin organizasyonunda yer almadığının, finansman sağlamadığının, Gezi eylemlerinin mutabakatla sonuçlanması için gayret gösterdiğine dikkat çekildi ve “Masak Kayıtları da bu doğrultudadır. Kaldı ki; müvekkilin durumunu en iyi bilecek kuruluş, Milli İstihbarat Teşkilatı’dır” ifadelerine yer verildi.

“Osman Kavala tertemiz bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Yaratılmak istenen algının aksine müvekkil Osman Kavala siyasal veya askeri casus değildir” denilen dilekçede Gazete Duvar’dan Can Bursalı’nın aktardığına göre ayrıca, başvuruda detaylı açıklamalar yapılmasının gerekçesi şöyle anlatıldı:

“Yargılamanın yenilenmesi başvurumuzda bu açıklamaları yapmamızın nedeni; ülkemizin hukuk alanında normalleşmesine zemin hazırlamak, bu anlamda genel bir iyileşmeye katkıda bulunmak ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kripto yapılarla mücadelesinde ufak da olsa katkıda bulunmak içindir. Zaman içinde bu cümlenin anlamı daha iyi anlaşılacaktır. Ne var ki sorumluluk mevkiinde olanların; umulur ki, bu sürece bigane kalmamaları, gerçek vatanseverlerin cesaretini biraz daha artıracaktır. Bu bakımdan hukukçu olan Adalet Bakanı’mıza büyük görev düştüğü izahtan varestedir.”

sonuç kısmında yargılamanın yenilenmesi, Kavala’nın tahliyesi ve beraati talep edildi ve dilekçenin bir örneğinin Cumhurbaşkanlığı’na sunularak, şikayetlerinin olup olmadığının sorulması talep edildi. Kavala’nın avukat Zengin aracılığıyla yaptığı başvuru, şu ifadelerle noktalandı:

“Eski hükümet sistemi olan parlamenter sistemin bir şekilde yeni sistem içerisine alınıp alınmadığı, gizli bir şekilde yaşatılıp yaşatılmadığı, Bakanlar Kurulu’nun mevcut olup olmadığının da gerçeğin ortaya çıkarılması bakımında mümkünse, öncelikle yazılı görüş alınmasını talep etmek zarureti de hasıl olmuştur.”

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Yeniden Yargılama Talebi Reddedilen Osman Kavala’dan İlk Açıklama

Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala, yeniden yargılama talebinin reddedilmesi sonrası yaptığı açıklamada, “Ülkemizde temel hukuk ilkelerinin egemen olacağı günlerin uzak olmadığına inanıyorum” dedi ve ekledi:

“Yurttaşların özgür ve güvenli biçimde yaşama hakkının korunması devletin temel yükümlülüğüdür. Her yurttaşın hayatı eşit derecede değerlidir.”

Açıklamasında, keyfi cezalandırmanın bir süre daha devam edeceğini belirten Osman Kavala, ” Yine de, Anayasa Mahkemesi’nin önümüzdeki günlerde başvurularımızı değerlendirerek AİHM kararları doğrultusunda karar vereceğini ümit ediyorum” dedi.

Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala, yeniden yargılama talebinin reddedilmesi sonrası yazılı açıklama yayınladı. Kavala, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Gezi davasında hukuk ve demokrasi değerlerine bağlı insanlar suç işlediklerine dair delil olmadan yargılandılar, ağır cezalara çarptırıldılar. Benim de yakında cezaevinde yedinci yılım tamamlanmış olacak.

Yerel Mahkemelere ve Adalet Bakanlığı’na yapmış olduğumuz davanın yeniden görülmesi taleplerinin reddedilmesi, keyfi cezalandırmanın bir süre daha devam edeceğini göstermektedir. Yine de, Anayasa Mahkemesi’nin önümüzdeki günlerde başvurularımızı değerlendirerek AİHM kararları doğrultusunda karar vereceğini ümit ediyorum.

Ülkemizde temel hukuk ilkelerinin egemen olacağı günlerin uzak olmadığına inanıyorum. Yurttaşların özgür ve güvenli biçimde yaşama hakkının korunması devletin temel yükümlülüğüdür. Her yurttaşın hayatı eşit derecede değerlidir.”

Paylaşın

Adalet Bakanlığı, Osman Kavala’nın Yeniden Yargılanma Talebini Reddetti

Adalet Bakanlığı, Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini “hükümete karşı suçlar” hatırlatılarak reddetti.

13. Ağır Ceza Mahkemesi de Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini reddetmişti. Mahkeme kararında, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ceza Muhakemeleri Kanununun (CMK) 23/3’üncü maddesi uyarınca “yargılamanın yenilenmesi halinde önceki yargılamada görev yapıp karar veren hakimin yargılanmanın yenilenmesi işleminde görev alamayacağı”na işaret etmişti.

Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen ve cezası onanan Osman Kavala’nın avukatları tarafından yapılan kanun yararına yeniden yargılama talebi de reddedildi.

T24’ten Murat Sabuncu’nun haberine göre, “hükümete karşı suçlar” başlığı altında yer alan 312. maddeye atıfta bulunulan kararda şu ifadelere yer verildi:

Ayrıca, sanık müdafiin hem yargılamanın yenilenmesi hem de kanun yararına bozma talebini içeren dilekçelerinde suçun maddi unsurunu oluşturan mağdurun, Anayasal düzenleme ile ortadan kaldırıldığı ileri sürülmüş ise de; Sanığın üzerine yüklenen “Hükümete karşı suçlar” başlığı altında yer alan 312. maddesi ile Devletin yürütme gücünün icra organı olan hükumetin bir bütün olarak varlığına ve fonksiyonlarına yönelen saldırılardan korunmanın amaçlandığı, suçun mağdurunun Türkiye Cumhuriyet Hükümeti olduğu, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yürütme yetkisi ve görevi” başlıklı 8. maddesinde yapılan değişiklikle yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanına verildiği, yapılan değişikliğin suçun mağdurunu değiştirmediği gibi sanık müdafii tarafından yargılamanın yenilenmesi talebine dayanak yapılan iddiaların istinaf ve temyiz aşamalarında da ileri sürüldüğü ve olağan kanun yolu denetiminden geçerek anılan kararın kesinleştiği cihetle, dosya kapsamına, dayandığı gerekçeye ve mahkemenin takdirine nazaran, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/04/2024 tarihli ve 2024/65 değişik iş sayılı kararı aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilmemiştir.

Ne olmuştu?

Özgür Özel ve Recep Tayyip Erdoğan 2 Mayıs’ta bir araya geldi. Özel’in gündeminde Kasım 2017’den beri hapiste tutulan Osman Kavala ve Gezi davası kapsamında hapiste olan Can Atalay, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman ve Mine Özerden vardı. Özel, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının uygulanması gerektiğini söyledi, daha sonra yaptığı açıklamalarda da “Bir yol bulunsun, bu cendereden çıkılsın” dedi.

AK Parti Ankara Milletvekili ve Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi Türkiye Delegasyonu Başkanı Tuğrul Türkeş de bu görüşe destek verdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise grup toplantısında Özgür Özel’i “CHP Genel Başkanı, Avrupa Parlamentosu’na ziyarete gittiğinde saati sorunca ‘Sen önce Kavala’yı çıkar’ yanıtını almış. Sayın Özel’in kolunda saati yok mudur? Saati sormak yerine PKK ve FETÖ’ye verilen destekleri muhatapların yüzüne vurması gerekmez miydi? Sayın Özel, saati merak ederse bana sorabilir, köstekli saatimi açar kendisiyle açık açık paylaşırım” diyerek hedef aldı.

Paylaşın

Avrupa Konseyi, Demirtaş Ve Kavala İçin ‘Tahliye’ Çağrısını Yineledi

Avrupa Konseyi, Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala için ‘serbest bırakma’ çağrısını yineledi.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de geçen hafta yaptığı toplantılarda Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğini kayda geçirdi.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvurunun işleme alınmadığını belirterek, bu sürecin daha fazla geciktirilmeden bir an önce başlatılması gerektiği çağrısında da bulundu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye Raportörü Stefan Schennach, 11-14 Haziran tarihlerinde Ankara ve İstanbul’daki temaslarında Türkiye’ye, Demirtaş ve Kavala başta olmak üzere AİHM kararlarına uyulması gerektiği uyarısını yineledi.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de geçen hafta yaptığı toplantılarda Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğini kayda geçirdi.

AKPM Türkiye Raportörü Avusturyalı siyasetçi Stefan Schennach geçen hafta Türk yetkililerle, AİHM kararlarının uygulanması ve Avrupa Konseyi ile yüksek düzeyli diyaloğun devam etmesi konusunda görüşmeler yaptı.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre, temaslarına ilişkin 18 Haziran Salı günü bir açıklama yapan Stefan Schennah, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş ile cezaevinde görüşme olanağı bulduğunu söyledi. Schennah, bunun için de Türkiye’nin AKPM heyeti başkanlığını yürüten AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş’e teşekkür ettiğini kaydetti.

Avusturyalı raportör, Türkiye’de Dışişleri ve Adalet Bakanlığı yetkililerinin yanı sıra Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleriyle de görüştüğünü açıkladı.

AKPM Türkiye Raportörü Schennach açıklamasında “Türk yetkililerle yaptığım görüşmelerde, Strasbourg’da bulunan mahkemenin (AİHM) kararlarının infazının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) yer alan hukuki bir yükümlülük olduğunu hatırlattım. Yetkililere, Sayın Kavala ve Sayın Demirtaş hakkındaki kararların uygulanması için gerekli tüm tedbirleri gecikmeksizin almaları yönünde güçlü bir çağrıda bulundum” dedi.

Osman Kavala’nın Ekim 2017’den bu yana hapiste olduğunu, AİHM’in Kavala’nın serbest bırakılması için iki karar aldığını anımsatan raportör, Demirtaş’ın da Kobanê davasında 42 yıl hapis cezasına çarptırılmasını güçlü bir şekilde kınadığını söyledi.

Raportör, Kavala ve Demirtaş davalarında çözümün Türk yargısında olduğunu, Bakanlar Komitesi’nin gündeminde olan bu iki davaya yasal çözüm bulunabileceğini kaydetti.

Ziyareti sırasında görüşme olanağı bulduğu sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden ceza infaz kurumlarının aşırı kalabalık olması ile hapis ve tutukluluk sürelerinin çok uzun olması konusundaki kaygılarını dinlediğini aktaran Schennach, “Ziyaretimin, Avrupa Konseyi ile örgütün en eski üyelerinden biri olan Türkiye’nin yetkilileri arasındaki diyalog açısından önemli bir adım olduğuna inanıyorum“ dedi. Schennach, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayrıca ülkenin insan haklarını koruma sisteminin ve ortak Avrupa değerlerimizin güçlendirilmesine yönelik iyi işbirliğimizi sürdüreceğimizi umuyorum.”

Bakanlar Komitesi ‘tahliye’ çağrısını yineledi

Avrupa Konseyi, Türkiye’nin Kavala’nın serbest bırakılmasını içeren AİHM kararlarını uygulamaması nedeniyle 2022 yılı başında ihlal prosedürü başlatmış ve konunun takibatını yürütme organı olarak görev yapan Bakanlar Komitesi’ne iletmişti.

Konsey, Türkiye’nin AİHS’in 46. maddesinde yer alan yükümlülüklerini yerine getirmediği hükmüne varmış ve Kavala’ya ilişkin kararın uygulanmaması durumunda yaptırım uygulamak durumunda kalacağını kaydetmişti.

Komite, 2 yılı aşan süreçte Türkiye ile diyaloğa öncelik vermiş ve yaptırım sürecini ötelemişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu konudaki son açıklamasını İspanya ziyareti sırasında basın toplantısında bir soru üzerine yapmış ve ‘terörist’ olarak tanımladığı Kavala ve Demirtaş hakkındaki kararların yargı tarafından verildiğini söylemişti. Bakanlar Komitesi ‘serbest bırakma’ çağrısını yineledi.

Kavala ve Demirtaş davaları, Bakanlar Komitesi’nin 11-13 Haziran günleri arasında yaptığı toplantılarda da bir daha ele alındı ve Türkiye’ye aynı çağrılar yinelendi.

AİHM’nin 2019 ve 2022’de Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına ilişkin kararlarının halen uygulanmadığını, davalının Gezi olayları ve darbe girişimine katıldığına ilişkin herhangi bir kanıt bulunmadığını anımsatan Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin AİHS’ten kaynaklanan yükümlülüklerini ciddi şekilde ihlal ettiğini vurguladı.

Komite, AYM yargılamalarının Kavala’nın serbest bırakılması için önemli bir fırsat oluşturabileceğini ancak Kavala’nın 2 yıl önce yaptığı başvurunun hala işleme alınmamış olmasının kaygı verici olduğunu da kaydetti ve AYM’nin bu konuyu bir an önce ele alması uyarısında bulundu.

Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın davalarını da görüşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türk makamlarından eski HDP eş başkanları hakkında verilen hükümler konusunda ayrıntılı bilgi istedi. Komite, Demirtaş ve Yüksekdağ’ın Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvurunun işleme alınmadığını belirterek, bu sürecin daha fazla geciktirilmeden bir an önce başlatılması gerektiği çağrısında da bulundu.

Paylaşın

Mahkeme, Osman Kavala’nın Yeniden Yargılanma Talebini Reddetti

13. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini oybirliğiyle reddetti. Davaya bakan 13. Ağır Ceza Mahkeme’sinin heyeti değiştirilmişti.

Haber Merkezi / Heyet değişikliği, CMK’nın 23’üncü maddesinde yer alan ‘Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz’ hükmü gereği yapılmıştı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Ceza Muhakemeleri Kanununun (CMK) 23/3’üncü maddesi uyarınca “yargılamanın yenilenmesi halinde önceki yargılamada görev yapıp karar veren hakimin yargılanmanın yenilenmesi işleminde görev alamayacağı”na işaret etmişti. Bundan dolayı Başkan olarak Mesut Özdemir ve üye hakim Murat Bircan’ın yargılanmanın yenilenmesi talebinin değerlendirilmesi ve incelenmesi aşamasında görev alamayacağı kaydetmişti.

İstanbul 14’üncü Ceza Mahkemesi, davaya bakmak üzere 24. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Senal Kartal’ın Başkan olarak, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde halihazırda görev yapan, ancak Kavala dava dosyasında görev almamış üye hakimler Mücahit Kemal Yamak ve Enes Budak’ın görevlendirilmeleriyle yeni bir heyet oluşturulmasına oy birliğiyle karar verilmişti.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyareti sonrası sonrası “Gezi davasında cezaevinde olanlar nasıl tahliye olabilir” sorusu gündeme gelirken davanın hükümlülerinden Osman Kavala, yeniden yargılanmayı talep etmişti.

Osman Kavala, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bariz hak ihlalleri içeren, delillere dayanmayan mahkûmiyet kararlarının verildiği, suçsuz insanların yıllar boyu hapis kalmalarına yol açan davaların yeniden görülmesi temel hukuk ilkelerinin ve insan haklarına saygının gereğidir. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları sadece başvuranların değil her yurttaşın adalet talep etme hakkıyla doğrudan ilgilidir. Adalet herkes için gereklidir. Her yurttaşın hayatı ve hakları eşit derecede değerlidir” ifadelerini kullanmıştı.

Anadolu Kültür Derneği’nin kurucusu ve işinsanı Kavala, Gezi Davası sürecinde üçüncü kez yargılanması sonucunda, 25 Nisan 2022’de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Davada tutuksuz yargılanan diğer sanıklar Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ile Yiğit Ali Ekmekçi’nin de 18’er yıl hapis cezasına çarptırılmalarına ve tutuklanmalarına karar verilmişti.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi ise, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gezi Davası’nın üçüncü yargılanmasında verdiği bu hapis cezalarını 28 Aralık 2022 tarihinde onamıştı. Ardından Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise, 28 Eylül 2023’te aldığı kararıyla Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku hakkındaki hapis cezası kararlarını onadı ancak Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı hakkında verilen hapis cezalarını bozmuştu.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından Gezi Davası’yla ilgili bu üçüncü yargılama sonucundaki onama kararı, Türkiye’de Can Atalay’ın milletvekilliği durumu nedeniyle Türkiye’de “anayasa krizi” sürecine yol açmıştı.

Paylaşın

Gezi Davası’nda Çarpıcı Gelişme: Osman Kavala’nın Talebi Kabul Edildi

Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebinin arından davaya bakan 13. Ağır Ceza Mahkeme Heyeti değiştirildi. Değişiklik, CMK’nın 23’üncü maddesinde yer alan ‘Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz’ hükmü gereği yapıldı. 

Osman Kavala, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyareti sonrası başlayan “yeniden yargılama” tartışmasına ilişkin yaptığı açıklamada, bazı koşullarda yeniden yargılamanın temel hukuk ilkelerinin ve insan haklarına saygının gereği olduğunu belirtmişti.

Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen ve bu cezası Yargıtay tarafından onanan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı gereği yeniden yargılama talebinde bulunmasının hemen ardından çarpıcı bir gelişme yaşandı.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Avukat Gül Çiftçi, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Gezi Parkı Davası’nda yeniden yargılama talebinin arından davaya bakan 13. Ağır Ceza Mahkeme Heyeti değiştirildi. Değişiklik, CMK’nın 23’üncü maddesinde yer alan ‘Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz’ hükmü gereği yapıldı. Dava sürecinin başından bu yana dediğimiz gibi; hukuk bir siyasi hesaplaşmanın öznesi olamaz. Gezi Davası’ndaki tüm sanıkların yeniden yargılanma talebi kabul edilmeli, adalet yerini bulmalıdır” dedi.

Heyet değişikliğini duyuran gazeteci İsmail Saymaz şu bilgileri verdi: “Osman Kavala’nın avukatı Hilal Zengin, Gezi Parkı yargılamasında karar heyetinde yer alan başkan ve üyelerin yeniden yargılama talebine bakacak mahkeme heyetinde yer almaması talebinde bulunmuştu. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 9 Mayıs’ta bu talebi kabul etti ve yeni bir heyet oluşturulmasına karar verdi.

Bu karara göre ilk yargılamayı yapan ve ceza kararlarının altında imzası bulunan 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üyelerinden Mesut Özdemir ve Murat Bircan heyetten çıkartıldı. 24. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şenol Kartal, başkan olarak görevlendirildi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yer alan ancak Gezi Parkı kararına katılmayan hakimlerden Mücahit Kemal Yamak ve Enes Budak ise üye hakim olarak değerlendirildi. Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini yeni oluşturulan bu heyet değerlendirecek.”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyareti sonrası sonrası “Gezi davasında cezaevinde olanlar nasıl tahliye olabilir” sorusu gündeme gelirken davanın hükümlülerinden Osman Kavala, yeniden yargılanmayı talep etmişti.

Osman Kavala, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bariz hak ihlalleri içeren, delillere dayanmayan mahkûmiyet kararlarının verildiği, suçsuz insanların yıllar boyu hapis kalmalarına yol açan davaların yeniden görülmesi temel hukuk ilkelerinin ve insan haklarına saygının gereğidir. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları sadece başvuranların değil her yurttaşın adalet talep etme hakkıyla doğrudan ilgilidir. Adalet herkes için gereklidir. Her yurttaşın hayatı ve hakları eşit derecede değerlidir” ifadelerini kullanmıştı.

2019 yılında başlayan Gezi davası, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 28 Eylül 2023’te verdiği kısmi onama kararıyla son bulmuştu. Daire, “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçundan Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile “darbeye yardım” suçundan 18’er yıl hapis cezasına çarptırılan TİP Hatay milletvekili Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’nun cezalarını onaylanmıştı.

Böylece 5 sanık yönünden Gezi davasındaki mahkumiyetler kesinleşmişti. Bu süreçte Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkında milletvekili olduğu için iki kez verdiği hak ihlali kararları da Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından uygulanmamıştı.

Paylaşın

‘Gezi Davası’ Hükümlülerinden Osman Kavala’dan ‘Yeniden Yargılanma’ Talebi

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP Lideri Özel görüşmesi sonrası “Gezi davasında cezaevinde olanlar nasıl tahliye olabilir” sorusu gündeme gelirken davanın hükümlülerinden Osman Kavala, yeniden yargılanmayı talep etti.

Haber Merkezi / Osman Kavala, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Adalet herkes için gereklidir. Her yurttaşın hayatı ve hakları eşit derecede değerlidir” ifadelerini kullandı.

2019 yılında başlayan Gezi davası, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 28 Eylül 2023’te verdiği kısmi onama kararıyla son buldu. Daire, “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçundan Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile “darbeye yardım” suçundan 18’er yıl hapis cezasına çarptırılan TİP Hatay milletvekili Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’nun cezalarını onadı.

Böylece 5 sanık yönünden Gezi davasındaki mahkumiyetler kesinleşti. Bu süreçte Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkında milletvekili olduğu için iki kez verdiği hak ihlali kararları da Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından uygulanmadı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 2 Mayıs’ta AKP Genel Merkezi’nde görüştüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Gezi davasındaki mahkûmiyet kararları ve Can Atalay’a ilişkin uygulanmayan AYM kararını anımsattı. Bu görüşmenin ardından “Gezi davasında cezaevinde olanlar nasıl tahliye olabilir” sorusu gündeme geldi.

Yeniden yargılanması gündemde olan iş insanı Osman Kavala, yazılı açıklama yaptı. Kavala, kısa açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Bariz hak ihlalleri içeren, delillere dayanmayan mahkûmiyet kararlarının verildiği, suçsuz insanların yıllar boyu hapis kalmalarına yol açan davaların yeniden görülmesi temel hukuk ilkelerinin ve insan haklarına saygının gereğidir.

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları sadece başvuranların değil her yurttaşın adalet talep etme hakkıyla doğrudan ilgilidir. Adalet herkes için gereklidir. Her yurttaşın hayatı ve hakları eşit derecede değerlidir.”

Paylaşın

AİHM, Türkiye’den Osman Kavala İçin Savunma İstedi

Osman Kavala’nın yaptığı ikinci başvuruyu önceli olarak inceleme kararı alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’den savunmasını 16 Temmuz 2024 tarihine dek mahkemeye sunmasını istedi.

AİHM’in 10 Aralık 2019 tarihli kararı Osman Kavala’nın tutukluluğunun keyfi olduğunu ve siyasi saiklere dayandığını tespit etmiş ve bu nedenle Osman Kavala’nın derhal salıverilmesi gerektiğine hükmetmişti.

Osman Kavala, 1 Kasım 2017’den bu yana tutuklu. Kavala’nın, 5 Nisan 2022’de “casusluk” suçlamasından beraat ve tahliyesine, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçundan ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına hükmedilmişti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 18 Ekim 2017’den beri (2 bin 352 gün) hapiste tutulan Osman Kavala’nın yaptığı ikinci başvuruyu önceli olarak inceleme kararı aldı.

Kavala’nın AİHM’ne ikinci başvurusu, mahkemenin Kavala lehine verdiği 10 Aralık 2019 tarihli hak ihlali kararına rağmen devam eden ihlal iddialarını içeriyor.

Osman Kavala’nın avukatları “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Osman Kavala’nın derhal salıverilmesini gerektiren 2019 ve 2022 tarihli kararların icrasını denetlemeye devam etmektedir. Türkiye hukuken bağlayıcı olan bu kararlara uymakla yükümlüdür. Mahkemeye yapılan yeni başvuru, Bakanlar Komitesi’nin denetim süreci ve Türkiye’nin AİHM’in kararından doğan ve devam eden hukuki yükümlülükleri üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Yeni başvuru, AİHM’in 2019 yılında verdiği ihlal kararından beri devam eden ve yeni hak ihlallerini dile getirmektedir” diye açıklama yaptı.

Yeni başvuruda şu şikâyetler öne sürülüyor:

Osman Kavala’nın 10 Aralık 2019 tarihinden bugüne kadar süren tutukluluğu bir bütün olarak hukuka aykırıdır (AİHS’in 5. maddesi);

Yerel mahkemeler Osman Kavala’nın tutukluluğunun hukukiliğini süratle denetlememişlerdir (AİHS’im 5(4). maddesi);

Osman Kavala’nın adil yargılanma hakkı ağır bir şekilde ihlal edilmiştir (AİHS’in 6(1), 6(2) ve 6(3)(d) maddeleri);

Osman Kavala’nın Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesi (Hükümeti devirmeye teşebbüs etmek) uyarınca mahkûm edilmesi öngörülebilirlik şartına uygun değildir (AİHS’in 7. maddesi);

Osman Kavala’nın tutuklanması, kovuşturulması ve hapis cezasına çarptırılması kendisinin bir insan hakları savunucusu olarak susturulması ve cezalandırılması amacını taşımaktadır ve ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü haklarını ağır bir biçimde sınırlandırmaktadır (AİHS’in 10. ve 11. maddeleri);

Osman Kavala siyasi bir amaçla tutuklanmış, mahkûm edilmiş ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu siyasi amaç, onu susturmak ve cezalandırmaktır (AİHS’in 18. Madde ile beraber 5, 6, 7, 10, 11. maddeleri);

Masum bir insanın aşırı derecede uzun, keyfi, siyasi saiklere dayalı ve hukuka aykırı bir şekilde tutuklanması ve hakkında verilen müebbet hapis cezasının gözden geçirilme imkanının bulunmaması AİHS’in 3. maddesini ihlal etmektedir.

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Osman Kavala Ve Selahattin Demirtaş Kararı

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararlarını görüşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Osman Kavala için Ankara ile “diyaloğu sürdürme”, Selahattin Demirtaş için derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Avrupa Konseyi, Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla 1949’da kurulmuş hükümetlerarası bir kuruluştur. Avrupa Konseyi’ne Rusya, Belarus, Kosova, Kazakistan ve gözlemci Vatikan hariç tüm Avrupa ülkeleri üyedir.

DW Türkçe’den Kayhan Karaca’nın haberine göre, Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen iş insanı ve insan hakları aktivisti Osman Kavala hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından 10 Aralık 2019 tarihinde açıklanan ve 11 Temmuz 2022 tarihinde de onaylanan kararın uygulanma süreci Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından bu hafta Strasbourg’da bir kez daha ele alındı.

Bakanlar Komitesi, AİHM kararları gündemli toplantısı sonunda AİHM’nin Osman Kavala kararının uygulanış sürecinde Ankara ile teknik diyaloğu ön plana çıkaran politikasını sürdürdü. Komite, Ankara ile yürütülen üst düzey siyasi ve teknik görüşmelerin devam etmesini kararlaştırdı.

Kavala’nın tutukluluğuna ilişkin hak ihlali kararı veren ve Kavala’nın serbest bırakılmasını talep eden AİHM’nin kararını uygulamayan Türkiye, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin denetimine girmişti. AİHM kararı gereği Kavala’nın ‘derhal serbest bırakılması’ için Ankara’ya yeniden çağrıda bulunan ve diyalog vurgusu yapan Komite, Ankara’ya yönelik bir yaptırım kararı almadı. Komite, Kavala’nın avukatları ve kimi uluslararası sivil toplum kuruluşlarının Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) Kavala dosyasında devreye girmesi için yaptıkları çağrılara da olumlu yanıt vermedi.

Kavala dosyası 13 Kasım 2023 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic-Buric ile Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ankara’da gerçekleşen görüşmelerinde ele alınmış, Bakanlar Komitesi bu ziyaret sonrası Aralık 2023’teki toplantılarında Mart 2024’e kadar üst düzey teknik temasların devam etmesi yönünde karar almıştı. Bu karar kapsamında Avrupa Konseyi’nden üst düzey bir heyet ‘Kavala’nın serbest bırakılması için Türk yargı sistemindeki mevcut yolları’ görüşmek üzere 15 Şubat 2024 tarihinde Ankara’da temaslarda bulunmuştu.

Bakanlar Komitesi’nin aldığı kararda geçen yıl her düzeyde başlatılan diyalog sürecinin ‘yapıcı’ ve ‘sonuç odaklı’ devam etmesi çağrısı yer aldı. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi’nin Osman Kavala tarafından yapılmış bireysel başvuruları AİHM kararları temelinde ivedilikle inceleyip karara bağlamasına özellikle vurguda bulunuldu. Komitenin kararında, Osman Kavala serbest bırakılmadıkça Türkiye’nin ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan yükümlülüklerini ve hukuk devleti ilkelerini ihlale devam edeceği’ de özellikle not edildi.

Komite, AKPM’nin Kavala dosyasında devreye girmesine şimdilik sıcak bakmıyor. Kavala’nın avukatları ve kimi uluslararası sivil toplum kuruluşları (Human Rights Watch, The International Commission of Jurists, Turkey Human Rights Litigation Support Project) AKPM’nin 12 Ekim 2023 tarihli Osman Kavala kararı gereği Bakanlar Komitesi ile ‘Ortak Tamamlayıcı Prosedür’ adı verilen sürecin başlatılması çağrısında bulunmuştu.

Bugüne kadar somut olarak kullanılmayan bu yöntem, Bakanlar Komitesi’nde daha ziyade teknik düzeyde yürütülen diyalog sürecinin siyasi bir platform olan AKPM gündemine daha yoğun biçimde taşınması anlamına geliyor.

Geçtiğimiz haftalarda Kavala hakkında Strasbourg’a ayrıntılı bir dosya ileten uluslararası sivil toplum kuruluşları Bakanlar Komitesi’ne AKPM’nin 12 Ekim 2023 tarihli kararını olduğu gibi benimsemesi çağrısında bulunmuştu. AKPM kararında, Avrupa Konseyi ve AB ülkelerinin, Osman Kavala hakkındaki AİHM kararının yerine getirilmemesi halinde ‘Magnitsky mevzuatları’ ya da benzeri hukuksal araçları kullanarak Ankara’ya spesifik yaptırımlar uygulamaları da istenmişti.

AİHM kararlarının infazı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetleniyor. Bakanlar Komitesi, AİHM’nin 10 Aralık 2019 tarihli Osman Kavala kararı yerine getirilmediği gerekçesiyle 2 Şubat 2022 tarihinde Türkiye hakkında “ihlal prosedürü” adı verilen süreci başlatmış, bu kapsamda Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini AİHM’ye sormuş, AİHM 11 Temmuz 2022 tarihinde Osman Kavala kararının yerine getirilmediğine hükmetmişti.

Kavala’nın avukatları bu yıl Ocak ayında AİHM’e yeni bir dava başvurusunda bulundu. Başvuru AİHM’nin 2019 yılında verdiği kararla ilgili ihlal sürecinin devamı ve Kavala hakkında Türk mahkemeleri önünde 28 Eylül 2023 tarihinde kesinleşmiş mahkumiyet kararına ilişkin hak ihlali iddialarını kapsıyor. Başvuru henüz AİHM tarafından Türk hükümetine tebliğ edilmedi.

AKPM’nin her yıl insan hakları aktivistlerine verdiği Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü’ne geçen yıl Osman Kavala layık görülmüş, ödülü 9 Ekim 2023 tarihinde Strasbourg’da düzenlenen bir törenle Kavala adına eşi Ayşe Buğra Kavala almıştı.

Selahattin Demirtaş için tahliye çağrısı

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bu hafta Selahattin Demirtaş hakkındaki son AİHM kararını da ele aldı. Komite, AİHM kararı gereği Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması çağrısını yineledi ve durumunda değişiklik olmaması halinde Haziran 2024’teki oturumlarında ikaz niteliğinde bir ara karar alacağı mesajı verdi.

Paylaşın

Osman Kavala: Bu Kadar Hukuktan Kopma Beklemiyordum

Altı yılı aşkın süredir hapiste tutulan iş insanı Osman Kavala, “AİHM’in 2019 yılında verdiği kararda belirttiği gibi ilk tutuklanmam delile dayanmıyordu, siyasi saiklerle yapılmış bir hak ihlaliydi” dedi ve ekledi:

“Gezi davasının beraatle sonuçlanmış olması, geç de olsa adalet mekanizmasının çalıştığını gösterdi, inancım boşa çıkmamış oldu. Beraat kararından sonra yaşananların, yargının siyasallaşması ve yasaların keyfi kullanılması sürecinde ileri bir aşamaya geçildiğini yansıttığını düşünüyorum. Bu kadar gözü kara bir şekilde hukuktan kopma beklemiyordum.”

Artı Gerçek’ten İrfan Aktan’a konuşan Osman Kavala’nın röportajından bir bölüm şöyle:

Hapishane koşullarının ağırlığına haksız, hukuksuz bir biçimde içeride tutuluyor olmanın duygusu ve ülkedeki genel gidişatın karamsarlığı eklenince sorması ayıp oluyor ama, altı yıllık mahpusluk karşısında genel olarak nasılsınız?

Sanırım vücut ve ruh sağlığımda ciddi bir hasar yok. İnsan organizması koşullara adapte oluyor. Eşimden, ailemden gördüğüm destek, dostlardan, bir kısmıyla daha önce tanışmadığım duyarlı insanlardan gelen dayanışma mesajları moralimi güçlü tutmamı sağlıyor. Sadece hapiste olmam değil, ülkemin ve dünyamızın hali de mutlu olmama pek izin vermiyor. Gene de umudumu koruyorum, umudu koruyabilmenin ruh sağlığı için gerekli olduğunu düşünüyorum.

1+1 Express dergisinin 2022 Güz sayısına verdiğiniz söyleşide şöyle demiştiniz: “Sadece delilsiz değil, son derece mantıksız da olan suçlamalarla beş yıla yakın cezaevinde bulunmak insanın yaşadığı toplumla ilişkisini sorgulamasına neden oluyor. Bunun olağanüstü bir hukuksuzluk vakası olduğunu düşünüyorsunuz, bu ve benzerleri yaşanırken, insanların özellikle de sizi tanıyanların, her şey normalmiş gibi davranıyor olmalarını yadırgıyorsunuz.” Sizinle söyleşi yapacağımı söylediğim bir arkadaş, “Kavala bütün bu olanlardan sonra hepimizden nefret etmemeyi nasıl başarıyor” diye sormamı istedi. Bu soruya yanıtınız ne olur?

Size bu soruyu soran arkadaşınız belli ki her şey normalmiş gibi davranmayanlardan. Aksi takdirde, böyle bir soru sormak aklına gelmezdi. Express dergisindeki söyleşide sadece benim başıma gelene değil, başka vahim hukuksuzluklara da daha fazla tepki gösterilmesini beklediğimi belirtmiştim. Bunların birbirleriyle ilişkisinin kurulması durumunda hukuk devletinin temellerine yönelik tehdit tam manasıyla anlaşılabilir. Ancak maalesef hukuk ihlallerinin yaygınlaşması bir tür kanıksamaya, “bizde böyle” tavrının benimsenmesine yol açıyor. Bu da durumu normalleştirmeye hizmet ediyor.

“Bu kadar gözü kara şekilde hukuktan kopma beklemiyordum”

İlk başlarda adalet mekanizmasının çalışacağına dair inancınızı ifade ediyordunuz. Sizin bu yaklaşımınızı şekillendiren iyimserliğinizin kaynağı ne tür bir öngörüydü? Şu anda bu yaklaşımınıza dair ne düşünüyor, ne hissediyorsunuz?

AİHM’in 2019 yılında verdiği kararda belirttiği gibi ilk tutuklanmam delile dayanmıyordu, siyasi saiklerle yapılmış bir hak ihlaliydi. Gezi davasının beraatle sonuçlanmış olması, geç de olsa adalet mekanizmasının çalıştığını gösterdi, inancım boşa çıkmamış oldu. Beraat kararından sonra yaşananların, yargının siyasallaşması ve yasaların keyfi kullanılması sürecinde ileri bir aşamaya geçildiğini yansıttığını düşünüyorum. Bu kadar gözü kara bir şekilde hukuktan kopma beklemiyordum.

Geriye dönüp baktığınızda, savunma stratejinizle ilgili ne düşünüyorsunuz? Yapılandan farklı bir yöntem izlenseydi, içeride ve uluslararası alanda daha büyük bir kamuoyu yaratılsaydı, kampanyalar düzenlenseydi, sizce sonuç farklı olmaz mıydı?

Geçenlerde Dışişleri Bakanı’nın da belirtmiş olduğu gibi, yurt dışından gelen, AİHM kararına uyulması ve benim serbest bırakılmam ile ilgili talepler, siyasi müdahaleler olarak ilan edildi, böyle bir propaganda yapıldı. Bu da yargının siyasi tercihlere uygun biçimde davranmasını meşrulaştırmaya, AİHM kararlarını değersizleştirmeye hizmet etti. İçeride daha ciddi bir kamuoyu tepkisi etkili olabilirdi. Ancak, toplumun bir kısmı iktidarın söylemlerini sorgulamıyor, bir kısmı da önceki cevabımda değindiğim gibi, bu tür sorunların vaka-i adiyeden olduğu şeklinde bir düşünceye kendilerini inandırıyor.

“Gezi protestolarının bir kumanda merkezi, beyni yoktu, ama kalbi vardı”

İktidarın Gezi olaylarıyla ilgili özel bir hesaplaşma programı olduğunu ve sizlerin de bu çerçevede cezalandırıldığını görüyoruz. Öyle ki, Anayasa Mahkemesi’nin Gezi davasından tutuklanmış olan Hatay Milletvekili Can Atalay lehine kararı Yargıtay’ın sopasıyla karşılık buldu, iktidar içinde de büyük bir çatlak oluşturdu. Sizce iktidar cephesi açısından Gezi olayları ve Gezi davası neden bu kadar net bir kırmızı çizgi?

Kırmızı çizgi uygun bir tanım mı, emin değilim. Bence iktidar Gezi davasının kendisine siyaseten fayda sağladığına inanıyor. Bu davayla sivil toplum kuruluşlarına iktidarı rahatsız edecek türden faaliyetlerde bulunmamaları yönünde güçlü bir mesaj verildi, verilmeye devam ediyor.

İddianamedeki suçlamalar ve sonunda verilen mahkûmiyet kararları Gezi’nin dış güçlerin hükümeti devirmeye yönelik kalkışma teşebbüsü olduğu şeklindeki siyasi söyleme dayanak olma işlevini görüyor. İlk başından beri hapiste bulunmam da bu kalkışmanın dış güçlerin bir komplosu olduğuna dair kurgunun kanıtı gibi sunuldu. Bu kurgu sadece Gezi olaylarıyla kısıtlı kalmadı, kitlesel protestoları ve muhalefeti dış güçlere hizmet etmekle itham eden söyleme destek olma işlevi de gördü.

Taha Akyol’un Karar gazetesindeki bir yazısında “AK Parti son on yıldaki yanlışlarını dış güçler kavramıyla ve muhalefete yönelik ‘ihanet’ suçlamasıyla örttü” tespiti çok yerinde. Bu kavramın ve suçlamanın otoriterleşmeye meşruiyet kazandırmak için de kullanıldığına işaret etmek gerekir. Gezi protestoları hızlı bir şekilde birçok şehre yayılmış, beklenilmeyen bir kitleselliğe ulaşmıştı. İnsanların protestolara katılmak için farklı motivasyonları vardı, ancak parkın korunması birleştirici ve gösterilere anlam ve meşruluk kazandıran ortak talepti.

Daha önce de söylemiştim, Gezi protestolarının bir kumanda merkezi, beyni yoktu, ama kalbi vardı, kalbi Gezi Parkı’ydı.

Röportajin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın