AP Türkiye Raportörü Amor: Kayyım Demokrasiye Darbedir

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, “Kayyım sitemi demokrasiye bir darbedir. Ben kayyım sitemini gündeme getirdiğimde Türk yetkililerin yanıtı hep şu oluyor; ‘Bu bizim yasalarımızda var.’ Hayır yok. ‘Var’ dediğiniz yasa tamamen kendi anayasanıza aykırıdır” dedi ve ekledi:

“Çünkü siz mahkeme kararı olmadan bir belediye başkanını görevden alamazsınız. Şu anda Türkiye’de olan belediye başkanlarının hukuki bir sürecin sonunda mahkeme kararıyla değil idari kararla görevden alınmasıdır. Bir diğer büyük sorun da görevden alınan belediye başkanının yerine daima iktidar partisinin temsilcisinin atanıyor olmasında. Yapılması gereken orada birinci gelmiş parti hangisiyse onun temsilcisine görev verilmesidir.”

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor, Türkiye’de son dönemlerde artan gözaltı ve tutuklamaları, belediyelere atanan kayyımları ve Türkiye’nin şu an en önemli gündem maddesi PKK lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere ilişkin soruları yanıtladı.

T24’ten Cansu Çamlıbel’e konuşan Amor, son dönemlerde artan gözaltı ve tutuklama operasyonlarına değindi. “Bu gidişle Türkiye nüfusunun yarısı terörizmle suçlanabilir” dedi. Türkiye’ye hak ihlallerine dair çok defa mesaj verildiğini ancak Türkiye’nin bu uygulamalardan vazgeçmediğini söyleyen Amor, Türkiye toplumunun da olan bitenler karşısında sessiz kaldığını ifade etti:

“Dışardan bakınca insanların düşündüğü şeylerden biri de Türkiye toplumunun hükümetin bu yaklaşımları konusundaki teslimiyetçiliği. AKP yeniden seçildiğine göre aslında toplumun çoğunluğu böyle bir yönetim modelini onaylıyor. ‘Demek ki Türkiye’de de insanlar Rusya tipi bir yönetim modelini onaylıyor’ diye bakılıyor belki. Çünkü görüyoruz ki demokrasi mücadelesi şehirli seçkinler ve eğitimli insanlarla sınırlı.”

Amor, Ankara’nın kayyım uygulamasına dair eleştirileri de “bizim yasalarımızda var” diyerek savunduğunu belirtti ve şöyle devam etti:

“Ülkenizde olan şeyler, takip edilmesi kolay şeyler de değil. Bu son tutuklama dalgası öncesinde de zaten bir kayyım dalgası yaşanıyordu geçen yıldan beri. Ben zaten bahsettiğiniz ziyarette bu konuda mesajlar vermeye çalıştım, keza AB de verdi benzer mesajları. ‘Lütfen bu kayyım sistemine geri dönmeyin’ dedik. Ama maalesef her hafta yeni bir kayyım ataması haberi alıyoruz. Hatta şu anda biz konuşurken yeni bir belediyeye kayyım atanmış olabilir. Bir de tabii bazı vakalarda çok tuhaf prosedürler uygulanıyor.

Mesela Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasında on yıl öncenin telefon dinlemeleri kanıt olarak sunuldu. Acaba o dinlemeler mahkeme kararıyla mı yapılmıştı, bunu bile bilmiyoruz. Bir kişinin on yıl boyunca dinlenmesini mümkün kılan bir yasal zemin var mı mesela? Bütün bu yanıtı olmayan soruların dikkate dahi alınmıyor oluşu bugünün Türkiye’si açısından normal bir şey.

Buradaki asıl konu şu; kayyım sitemi demokrasiye bir darbedir. Ben kayyım sitemini gündeme getirdiğimde Türk yetkililerin yanıtı hep şu oluyor; ‘Bu bizim yasalarımızda var.’ Hayır yok. ‘Var’ dediğiniz yasa tamamen kendi anayasanıza aykırıdır. Çünkü siz mahkeme kararı olmadan bir belediye başkanını görevden alamazsınız. Şu anda Türkiye’de olan belediye başkanlarının hukuki bir sürecin sonunda mahkeme kararıyla değil idari kararla görevden alınmasıdır. Bir diğer büyük sorun da görevden alınan belediye başkanının yerine daima iktidar partisinin temsilcisinin atanıyor olmasında. Yapılması gereken orada birinci gelmiş parti hangisiyse onun temsilcisine görev verilmesidir.”

“Çözüm zemini parlamento olmalıdır”

Amor, PKK lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere ilişkin ise, “En azından önümüzdeki aylarda veya yıllarda bir şeyler olabileceğine dair bir umut var ve bu her halükârda iyi bir şey. Gerginliği azaltacak her konuşma, her barış süreci, bu yöndeki her politika bence iyi bir şeydir” yorumunda bulundu.

Ancak görüşmelerin “şeffaf” olması gerektiğini söyleyen Amor, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama bunun kişiler arasında, kapalı kapılar ardında şeffaf olmayan bir anlaşmaya dönüşme durumu da olabilir. O nedenle de Öcalan’ın önerisi her ne olacaksa bunun zeminin parlamento olduğunu düşünüyorum. Demokrasilerde olması gereken böyle kritik bir konuyu o ülkenin parlamentosunun ele almasıdır. O açıdan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yaklaşımını doğru buluyorum. Elbette kamuoyu önünde konuşulmayacak boyutları da olacaktır konunun ama çözüm zemini parlamento olmalıdır. Parlamento zemini bütün seçmenlerin iradesinin sürece dahil olması açısından çok önemli. Şu ana kadar süreç daha ziyade MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin iradesiyle ilerledi. AKP örtülü bir yeşil ışık yaktı.

Bu aşamada Avrupa Birliği olarak bizim yapabileceğimiz tek şey gerilimin azaltılmasına yönelik her adımı desteklemek olur. Bizim yardımımıza ihtiyaç olursa, buradayız. Ama özel olarak kendimize bir rol istemiyoruz yanlış anlaşılmasın. Bakın, ben bir İspanyol olarak terörizm nedir bilirim, biz de 40 yıl terörle yaşadık. Dolayısıyla da kimsenin bana terör konusunda ders vermesine ihtiyacım yok. Ekim ayındaki TUSAŞ saldırısını büyük bir üzüntüyle izledim. Çalışanların öldüğü böyle bir saldırıyı da güya isminde ‘işçi’ geçen bir örgütün yapması da ayrıca hazin. Süreci boykot etmeye yönelik bu tür hamleler her zaman olabilir. Her iki tarafta da konuya yeşil ışık yakmaya hazır olmayan insanlar var. Ama ne olursa olsun ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve hükümeti kadar CHP’yi de bu konuyu en barışçıl ve kesin şekilde çözmek için her yolu denemeye teşvik etmek isterim.”

Söyleşinin tamamını okumak için TIKLAYIN.

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden Gazetecilerin Gözaltına Alınmasına Sert Tepki

Mezopotamya Haber Ajansı ile JINNEWS’e çalışan 12 gazeteci gözaltına alınmasına ilişkin açıklama yapan, Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Nacho Sanchez-Amor, “Bu, Türkiye’de temel özgürlüklerin, özellikle de medya özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün daha da kötüye gittiğinin bir başka örneği” dedi.

Nacho Sanchez-Amor, konuya ilişkin Euronews Türkçe‘ye gönderdiği yazılı açıklamada şunları söyledi:

“Bu gözaltı ve baskınların kısa süre önce yasalaşan ‘dezenformasyon yasası’ kapsamında gerçekleşip gerçekleşmediği hala belirsiz. Eğer öyleyse, bu durum Türk sivil toplumunun Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin ve Avrupa Parlamentosu’ndaki pek çok kişinin dile getirdiği korkuları doğrulayacaktır.”

Her halükarda bu, Türkiye’de temel özgürlüklerin, özellikle de medya özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün daha da kötüye gittiğinin bir başka örneği ve özellikle önümüzdeki kritik seçim süreci çerçevesinde düşünüldüğünde, ciddi bir durum.”

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “Ankara, İstanbul, Van, Diyarbakır, Urfa ve Mardin’de düzenlenen operasyonlarda 10 meslektaşımız tutuklandı” denildi.

Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamada “25.10.2022 günü PKK/KCK terör örgütünün basın komitesi altında faaliyet yürüten Mezopotamya Haber Ajansı bünyesinde örgütsel faaliyet yürüttükleri, halkı kin ve düşmanlığa sevk edici içerikte haber yaptıkları teknik çalışmalar neticesinde tespit edilen 14 şahsa yönelik gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonda 11 şüpheli yakalanarak gözaltına alınmıştır” ifadeleri kullanıldı.

Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün sosyal medya hesabından yapılan bir video paylaşımında gazetecilerin ters kelepçe takılarak gözaltına alındıkları görülüyor.

Mezopotamya Haber Ajansı’na göre şu ana kadar 3’ü JINNEWS’e olmak üzere 12 gazeteci gözaltına alındı.

Gözaltına alınanların isimleri “Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Zemo Ağgöz, Berivan Altan, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Mehmet Günhan ve Ceylan Şahinli ile JINNEWS muhabirleri Habibe Eren, Derya Ren ve Öznur Değer” olarak açıklandı.

Söz konusu gözaltılar, kimi uzmanlarca ‘sansür yasası’ olarak nitelenen dezenformasyon yasasının yürürlüğe girmesinden birkaç gün sonra geldi.

Haziran ayında Diyarbakır’da yapılan operasyonlarda 16 gazeteci “terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Uluslararası kuruluşların hazırladığı 2022 basın özgürlüğü endeksine göre Türkiye 180 ülke arasında 149. sırada yer alıyor.

Paylaşın

ABD ve AP’den ‘HDP ve Gergerlioğlu’ açıklaması

HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekiliğinin düşürülmesi ve Yargıtay tarafından HDP hakkında AYM’de açılan kapatma davası sonrası ABD ve AP’den konuya ilişkin açıklamalar geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Price, “Türkiye’deki olayları yakından takip ediyoruz” açıklamasında bulunurken, AP’nin Türkiye konusundaki iki önemli ismi, Türkiye’yi kendi Anayasa’sındaki değerlere uymaya çağrısında bulundu.

Haber Merkezi / HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekiliğinin düşürülmesi ve Yargıtay Başsavcılığı tarafından Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) açılan kapatma davası sonrası ABD ve Avrupa Parlamentosu’ndan (AP) konuya ilişkin açıklamalar geldi.

AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ve TBMM-AP Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Eş-Başkanı Sergey Lagodinsky, Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesini ortak bir bildiriyle kınayarak Türkiye’ye Anayasa’sını anımsatırken, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, yaptığı yazılı açıklamada, HDP’nin kapatılmasına ilişkin süreci de yakından izlediklerini, bu adımı ‘Türk seçmeninin iradesini haksız yere yok saymak’ ve ‘Türk demokrasisinin altını oymak’ olarak nitelendirdi.

Sözcü Price, “Türk hükümetine, Anayasa’da yer alan güvencelere ve Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine paralel olarak ifade özgürlüğüne saygı göstermesi çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.

“Türk yetkilileri, Anayasası ile aynı çizgide olduğunu savundukları değerlere, Avrupa standartlarına bağlılıklarına ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uymaya çağırıyoruz.” diyen Nacho Sanchez Amor ve Sergey Lagodinsky, kısa süre önce açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’nı da anımsattıkları bildirileri şöyle:

“İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü”

“Cumhurbaşkanı’nın insanlık onuru, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü merkezine alan İnsan Hakları Eylem Planını sunmasından sadece iki hafta sonra, Gergerlioğlu’nun Parlamento’dan azledilmesi, gerçekliğin sancılı bir kontrolüdür. Yapılanlar, söylenenden daha önemlidir ve özellikle de bu konuda, herhangi bir yasal reform vaadinden ve AB’ye yönelik iyi niyet söylemlerinden daha yüksek sesle çıkmaktadır.”

Gergerlioğlu’nun, bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesi ve tutuklanacak olmasının ciddi bir insan hakları ihlali olduğunu belirten parlamenterler ortak açıklamalarında, “Bu adım, Türkiye’nin parlamenter demokrasisine güveni daha da zedelemiştir” dedi.

Bildiride, Gergerlioğlu’nun ateşli bir insan hakları savunucusu olduğu ve “asılsız gerekçelerle, keyfi şekilde mahkum ve hapsedilmiş kişilerin sesini duyurduğu” belirtildi. “Hedef alınması ve yargılanması tesadüf değil” diyen iki parlamenter, Gergerlioğlu ile dayanışmalarını vurgularken demokrasi isteyen sivil toplum kuruluşları ve Türk vatandaşlarını desteklemeye devam edeceklerini belirtti.

TBMM Genel Kurulu’nda, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında mahkemece verilen ve kesinleşmiş cezaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi okunmuştu. Genel Kurul’da okunan tezkerenin ardından Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşmüştü. Gergerlioğlu, ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası almıştı. Gergerlioğlu’nun cezası, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından onanmıştı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açmıştı. HDP, Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar imzasıyla bir açıklama yayımlayarak karara sert tepki göstermişti.

Paylaşın