MEB, Çocukları “Ucuz İşgücü” Yapmakta Kararlı

2025 – 2026 eğitim – öğretim yılında organize sanayi bölgeleri içinde ve dışında bulunan özel mesleki ve teknik Anadolu lisesi patronlarına kamu bütçesinden öğrenci başına 77 bin 626 TL’ye varan para akıtılacak.

Devlet okullarına yeterli bütçe ayırmayarak okulların ihtiyaçları için velilerden para toplayan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), özel meslek lisesi patronlarına ve çocuk işçiliğine teşvik yağdırmaya devam ediyor. Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğe göre, 2025-2026 eğitim-öğretim yılında organize sanayi bölgeleri içinde ve dışında bulunan özel mesleki ve teknik Anadolu lisesi patronlarına kamu bütçesinden öğrenci başına 77 bin 626 TL’ye varan para akıtılacak.

Tebliğde, organize sanayi bölgeleri içinde açılan okullarda öğrenim gören öğrenci başına yıllık eğitim desteği tutarları 48.948 TL’den başlayıp, 77.626 TL’ye kadar değişen oranlarda belirlendi. Organize sanayi bölgeleri dışında açılan okullara ise öğrenci başına 36.482 TL ile 48.894 TL arasında destek verilecek.  2024-2025  eğitim öğretim döneminde bu teşviğin üst limiti 57 bin TL idi. Yeni yılda patronlara verilecek teşviğe yüzde 35 zam yapılmış oldu.

Yeni zamla birlikte teşvik adı altında milyarlarca TL’lik kamu kaynağı da patronlara akacak. 2025-2026 eğitim-öğretim yılı için geçerli olacak tebliğ, yayımlandığı tarihten itibaren yürürlüğe girdi.  5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında, bu okullarda okuyan öğrenciler için devlet tarafından belirlenen eğitim-öğretim desteği, resmi okullardaki öğrencinin devlete maliyetinin bir buçuk katını geçmeyecek şekilde sağlanacak.

Kamu okullarına yeterli ödenek ayırmayıp ‘kaynak yok’ yalanına sarılan MEB, patronlara ucuz iş gücü yetiştirmek için her biri birer ticari işletme olan özel meslek liselerine kesenin ağzını açmayı ihmal etmiyor. Birçok kamu okulunda yeterli temizlik ve güvenlik görevlisi istihdam edilmezken, her 4 çocuktan 1’i okula aç giderken bu ihtiyaçları karşılamayan MEB, özel okul patronlarının cebini dolduruyor.

MEB’in 2022-2023 istatistiklerine göre, mesleki ve teknik ortaöğretimde Türkiye genelinde toplam 337 özel okul var. Bu okullarda toplamda 151 bin 655 öğrenci bulunuyor. Bu sayı mesleki ve teknik ortaöğretimdeki öğrenci sayısının yaklaşık yüzde 10’nuna denk geliyor.

Paylaşın

Patronlardan “Çocuk İşçiliğinin Önünü Açın” Çağrısı

MÜSİAD Genel Başkanı Burhan Özdemir, “Mevcut eğitim modeli her bireyi aynı kalıba sokuyor. 21’nci yüzyılın ihtiyaçlarına bu şekilde cevap veremeyiz” dedi ve ekledi:

“Her çocuk aynı akademik başarıyı gösteremez. Eğitim içeriği yeniden tasarlanmalı. Yani bir kere 12 yıllık kesintisiz eğitim sistemi çok yanlış bir uygulama. Ülkeye herhangi bir faydası yok.”

Türkiye’de MESEM’ler (Mesleki Eğitim Merkezi) aracılığıyla yüzbinlerce çocuk sanayi sektöründe çocuk işçi olarak çalıştırılıyor. Resmi verilere göre 1.3 milyon (15-17 yaş arasındaki istihdam ve MESEM’li çocukların sayısı), kayıt dışı çalışan çocuklarla beraber ise bu sayının 3.5 milyona yakın olduğu tahmin ediliyor.

Çocuklarının eğitimden koparılarak işçileştirilmesi MÜSİAD (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) için yeterli gelmedi.

MÜSİAD Genel Başkanı Burhan Özdemir zorunlu eğitim süresinin kısaltılmasını önererek, İstihdamda artış için eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması gerektiğini ifade etti: “Gençlerimiz iş gücüne daha erken katılmalı. Eğitim zorunluluğu esnetilmeli, gençlerimiz pratik becerilerle piyasaya daha hızlı adapte olmalılar.”

Yeni Şafak gazetesinden Mehmet Ali Parto’ya konuşan Özdemir, “Mevcut eğitim modeli her bireyi aynı kalıba sokuyor. 21’nci yüzyılın ihtiyaçlarına bu şekilde cevap veremeyiz. Her çocuk aynı akademik başarıyı gösteremez. Eğitim içeriği yeniden tasarlanmalı. Yani bir kere 12 yıllık kesintisiz eğitim sistemi çok yanlış bir uygulama. Ülkeye herhangi bir faydası yok” dedi.

İngiltere ve Almanya gibi ülkelerdeki ikili mesleki eğitim sistemlerini örnek gösteren Özdemir, Türkiye’de de benzer modellerin yaygınlaştırılması gerektiğini ifade etti.

Özdemir, “Üniversite zorunluluğu olmadan, çocuklarımız çağın mesleklerine yönlendirilmeli. Bu konuda bir model geliştirdik, bakanlıklarla paylaşmayı planlıyoruz” açıklamasında bulundu. Sanayide nitelikli personel bulmakta zorluk yaşandığını aktaran Özdemir, “Tornacı, teknisyen, kalifiye eleman bulunamıyor. Ara eleman krizi var. Bu da üretimi doğrudan etkiliyor” dedi.

Paylaşın

MESEM Kapsamında Çalıştırılan Çocuk İşçi Sayısı 2 Milyonu Aştı

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Kemal Irmak, “Meslek liseleri, çıraklık ve MESEM gibi politikalarla çalıştırılan çocuk sayısı toplamda 2 milyonu geçmiş durumdadır” dedi.

2016 yılında, örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan Mesleki Eğitim Merkezi veya kısaca MESEM ile çırak, kalfa yetiştirme adı altında çocuk işçi çalıştırılmaktır, işverenlere bedava işgücü sağlanmaktadır.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasının (Eğitim Se) Genel Başkanı Kemal Irmak, “2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı Birinci Yarıyılında Eğitimin Durumu” raporunu kamuoyuyla paylaştı.

Evrensel’in aktardığına göre; Bir yarıyılda daha eğitimin yapısal sorunlarına çözüm üretilemezken eğitimde ticarileşme ve dinselleştirme uygulamalarının artarak devam ettiğini belirten Kemal Irmak “2024/25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yıllardır çözüm bekleyen okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri giderilmemiş, kalabalık sınıflar ve  ikili öğretimden kaynaklı sorunlara yenileri eklenmiştir. Özellikle deprem bölgelerinde okul binalarının yeniden inşası ve güçlendirilmesi çalışmaları yetersizdir. Kalabalık sınıflar ve eksik derslikler, öğrencilerin sağlıklı bir eğitim ortamına erişimini zorlaştırmıştır” dedi.

Dönem başında ‘tasarruf tedbirleri’ kapsamında taşımalı eğitimden yararlanan bir milyonu aşkın öğrencinin yüzde 30’una yakınının taşımalı eğitim kapsamından çıkarıldığını hatırlatan Kemal Irmak “Bazı bölgelerde servisler tamamen kaldırıldı. Başta kız çocukları olmak üzere, çok sayıda öğrencinin eğitime erişim hakkı bizzat devlet eliyle engellenmiştir” ifadelerini kullandı.

Eğitim dışındaki çocuk sayısının yüzde 38.4 artarak yaklaşık 612 bin 814’e yükseldiğini kaydeden Kemal Irmak, “Geçici koruma altındaki Suriyeli çocuklar, mesleki eğitim merkezi (MESEM) öğrencileri ve açık öğretime kayıtlı 18 yaş altı öğrenciler de bu sayıya dahil edildiğinde örgün eğitimin dışında bırakılan çocuk sayısı 1 milyon 578 bin 941 olmaktadır. Bu veriler ile eğitim dışındaki çocuk sayısı son üç yılın en yüksek seviyesine çıkmaktadır. İSİG Meclisinin raporuna göre 2023 eylül -2024 ağustos döneminde en az 66 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. Tarım sektöründe 24 çocuk, sanayi sektöründe 17 çocuk, inşaat sektöründe 13 çocuk ve hizmet sektöründe 12 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiği belirtilmiştir” bilgisini verdi.

Okullarda çeşitli dini vakıf ve derneklerin etkinliklerinin artırıldığına işaret eden Kemal Irmak, “2023/’24 eğitim öğretim yılı boyunca ÇEDES kapsamında 21 bin 372 okulda 996 bin 886 öğrenci, 1 milyon 993 bin 772 veliye ulaşılmış. ÇEDES ile  imamlar, vaizler okullara ‘manevi danışman’ olarak görevlendirildi. Din derslerinde uygulamalı hac eğitimi verilmekte, sınıfın ortasına kurulan Kâbe maketi etrafında tavaf eden öğrenciler, ihram giyimini öğrenip şeytan taşlama pratiği gerçekleştirilmektedir” dedi.

Bornova’da 99 okula cami imamı görevlendirildiğini, Konya’da bir öğrencinin IŞİD militanı gibi giydirilip eline oyuncak silah verilerek arkadaşlarına ateş ettirildiği bir gösteri yaptırılmasına tepki gösteren Eğitim Sen Başkanı Irmak “MHP’nin yan kuruluşu olan Ülkü Ocakları ile ‘okullarda mesleki ve teknik kurslar düzenlenmesi’ için protokol imzalanmıştır” ifadelerini kullandı.

Müfredatta yapılan değişikliklerle bilimsel gerçeklerden uzak, ideolojik eğilimlerle şekillenmiş ve öğrencilerin öğrenme süreçlerini olumsuz etkileyen yanlış ve yanıltıcı bilgilerin eğitim alanına boca edildiğini belirten Kemal Irmak, “Hayat bilgisi dersinde çevre bilinci eksik veya yüzeysel ele alınmış, fen bilimleri dersinde evrim konusu tamamen kaldırılmıştır. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde farklı inanç ve mezheplerin yer aldığı çoğulcu yapı göz ardı edilerek, yalnızca Sünni İslam anlayışı esas alınmıştır. Türkçe ve edebiyat derslerindeki dil ve anlatım sorunları dikkat çekicidir” dedi.

“Eğitimde devrimci bir atılım kaçınılmaz”

MESEM kapsamında olan 12 çocuğun (öğrencinin) iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini hatırlatan Kemal Irmak, “Mesleki ortaokullar açarak MEB, MESEM’ler ile 15 yaş altına indirilen çocuk işçiliği yaşı fiili olarak 10 yaşa indirilmiştir. Meslek liseleri, çıraklık ve MESEM gibi politikalarla çalıştırılan çocuk sayısı toplamda 2 milyonu geçmiş durumdadır” ifadelerini kullanarak eğitimde devrimci bir atılımın kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Paylaşın

11 Yılda 754 Çocuk İş Kazalarında Hayatını Kaybetti

Emek Gençliği MYK üyesi Bilgesu Kiper, “Son 11 yılda en az 754 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu çocukları iş cinayetlerine sürükleyen koşullar gün gibi ortadadır; uzun çalışma saatleri, yetersiz güvenlik önlemleri ve patron baskısı” dedi.

Emek Gençliği, Mesleki Eğitim Merkezlerinde (MESEM) yaşanan ihlalleri ve iş cinayetleriyle ilgili raporunu Milli Eğitim Bakanlığı önünde açıkladı. ‘MESEM programı iptal edilsin, çocuk işçiliği son bulsun’ yazılı pankartın açıldığı eylemde, “çocuk işçiliğe son” sloganı atıldı. Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın aktardığına göre; Emek Gençliği adına açıklamayı, MYK üyesi Bilgesu Kiper yaptı.

Hazırladıkları raporla çocukların MESEM eliyle ucuz bir emek gücü olarak sömürüldüklerini gözler önüne serildiğini belirten Kiper, “2002’den bu yana sürdürülen eğitim politikalarıyla gençler, beceri geliştirmekten uzak ve bilim dışı içeriklerle kuşatılmış, kapitalistlerin ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamaya hizmet eden bir eğitim anlayışına mahkûm edilmiştir” dedi.

MESEM programının çocuk emeğinin sömürülmesini ‘yasal’ bir eğitim programıyla meşrulaştırarak her yaştan öğrenciyi ağır çalışma koşullarına sürüklediğini belirten Kiper, “Adeta ‘eti de kemiği de sizin’ denilerek, çocukların sağlıkları, çocuklukları ve gençlikleri sermayenin kâr hırsına feda ediliyor” açıklamasında bulundu. MESEM programının, küçük ve orta ölçekli işletmelerden Türkiye’nin en büyük sermaye gruplarına kadar geniş bir kesimin ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamak için yürürlüğe konulduğunu aktaran Kiper, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Haftanın 4 günü işyerinde, sadece 1 günü okulda teorik eğitim alan öğrenciler, düşük ücretlerle çalıştırılıyor. Hatta patronların çoğu bu mevzuata uymuyor, MESEM öğrencileri pek çok işletmede haftanın 6 günü, 7 günü çalıştırılıyor. Ücretlerin işsizlik sigortası fonundan karşılanması ise bu programı sermaye için ‘bedava iş gücü’ haline getiriyor. Emekçi aileler, ekonomik zorunluluklar nedeniyle ve mesleki gelecek beklentisiyle çocuklarını bu programa yönlendirmek zorunda kaldığını ifade ediyor.”

MESEM’lerde çalışan çocuk işçilerle yapılan görüşmeler ve sahadan elde edilen verilerle raporun hazırlandığını belirten Kiper, tek adam rejiminin eğitim politikalarına karşı parasız, bilimsel ve demokratik eğitimi savunan kesimlere aynı zamanda bir mücadele çağrısı olduğunu söyledi. Raporda MESEM’lerin en temel sorunlarını sıralayan Kiper, bunların arasında; alınmayan işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri, denetimsizlik, sermayeye aktarılan kaynaklar, yolsuzluklar ve usulsüzlükler olduğunu söyledi. Kiper, şöyle devam etti:

“Raporumuz MESEM’lerde yaşanan üç temel sorunu öne çıkarıyor. Son 11 yılda en az 754 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2023 yılında ise MESEM kapsamında çalışan 9 çocuk işçi yaşamını yitirdi. Bu çocukları iş cinayetlerine sürükleyen koşullar gün gibi ortadadır; uzun çalışma saatleri, yetersiz güvenlik önlemleri ve patron baskısı. MESEM öğrencilerin mesai saatleri çoğu zaman ihlal ediliyor, patronların keyfi kararlarına göre çalıştırılıyorlar, tatil ve dinlenme hakları dahi gasp ediliyor.”

MESEM öğrencilerinin büyük bir kısmının, meslek edinmekten ziyade, ailelerinin geçimine katkıda bulunmak zorunda kaldığı için bu programa kaydolduğunu belirten Kiper, aldıkları ücret ise ne kendilerinin ne de ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini vurguladı. Kiper, “MESEM programının ‘mesleki eğitim’ iddiası, bakanlığın yalanlarının aksine bir iddiadan ibarettir. Bu programın mesleki eğitimle hiçbir ilgisi yoktur. Öğrenciler, işyerlerinde fiilen bir işçi gibi çalıştırılıyor ve mesleki eğitimden koparılıyor. Eğitimcilerin desteğinden yoksun, iş kazalarına maruz kalıyor ve hatta fiziksel şiddet, dayak ve taciz gibi sorunlarla karşılaşıyorlar” dedi.

Kiper, mesleki eğitim politikalarının ortaokullara doğru genişletildiğini belirterek, “Milli Eğitim Bakanlığı, meslek liseleri bünyesinde ‘mesleki ortaokullar’ ve ‘zanaat atölyeleri’nin açılacağını müjdeliyor. MESEM programı başta olmak üzere mesleki eğitime yönelik her karar, sermaye örgütlerinin “sömürü cenneti Türkiye” hayalinin adım adım hayata geçirilmesinin aracı haline getiriliyor” dedi. Kiper, sömürü düzenine karşı mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı.

Kiper, daha sonra çağrılarının net olduğunu belirterek, taleplerini sıraladı:

MESEM programı amasız ve fakatsız, derhal iptal edilmelidir.
Öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verecek uygulama ve bilim odaklı, nitelikli mesleki eğitim sağlanmalıdır.
Öğrencilerin örgün eğitime devamını sağlamak için gerekli adımlar atılmalı ve her yurttaşın en temel hakkı olan eğitime erişimini güvence altına almak amacıyla, ihtiyacı olan tüm öğrencilere burs desteği verilmelidir.

“Sermaye işçi sınıfına kölelik, çocuklarımıza ölümü dayatıyor”

Daha sonra konuşan EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, hazırlanan raporun MESEM’de çalıştırılan çocukların yaşadıkları sorunları açık bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek, “MEB görevi ve sorumluluğu bütün çocukların bilimsel demokratik laik ve anadilde eğitim görmesini sağlamak üzere sorumluluk almalıdır” dedi. Bakanlığın sorumluluk almadığını belirten Aslan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bugün MESEM’lerle Türkiye’deki sermayeye küçük ve orta ölçekli işletmelerde çocukların sınırsızca sömürülebileceği alanlar açıyorlar. Çocuklarımız o izbe atölyelerde baskı, şiddet ve iş cinayetleriyle karşı karşıya kalıyorlar. MEB, sermaye bizden ne istiyorsa, biz MESEM’li öğrencileri onlara işgücü olarak vermeye hazırız. Yeter ki üretim olsun, para kazanılsın, fabrikalar üretim yapsın. Bu çocuklar o izbe atölyelerde hangi koşullarda çalışıyorlar, neler yaşıyorlar. Denetime gelince bir şey yok. Yüzlerce çocuğun can vermesi son 9 ayda 10’a yakın çocuğun hayatını kaybetmesi pek ilgilendirmiyor MEB’i.”

Çocuktan işçi olmayacağını belirten Aslan, 10-11 yaşındaki çocukların atölyelerde işsizlik sigortasından parasını verdiği ücretlerle patronların kasalarını doldurdukları bir sistemle karşı karşıya olduklarını söyledi. Aslan, “Sermaye işçi sınıfına kölelik dayatıyor çocuklarımıza ölümü dayatıyor. Çocuk yaşta köle olmayı dayatıyor. Bir an önce MESEM projelerini iptal edin. Meslek edindirme adı altında çocuklarımızın vahşice çalıştırılmasını, iş cinayetlerinde katledilmesini asla kabul etmiyoruz” açıklamasında bulundu.

Her çocuğa bir öğün ücretsiz yemek hakkını vermek yerine tekellere çok büyük kaynaklar aktarıldığını belirten Aslan, okullarda eğitim sisteminin temizlik işleri bütünüyle ailelerin sırtına yüklendiğini söyledi. Aslan, “Buna itiraz ediyoruz, buna karşı mücadele çağrısı yapıyoruz. Türkiye’deki bilim insanlarına, sendikalara, emek örgütlerine, akademisyenlere çağrımız şudur; çocuklarımızın geleceği ya MESEM’lerde karartılıyor ya da mahalle uyuşturucu çetelerin ellerine düşerek hayatları karartılıyor. Bunu karşı birleşik, örgütlü bir mücadeleyi vermemiz gerekiyor” dedi.

Paylaşın

Sayıştay, MESEM Projesi’nin Makyajını Döktü

Sayıştay’ın MEB’e yönelik denetimleri, iş kazalarında yaşamını yitiren çocuklar nedeniyle tartışılan MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) Projesi’nin makyajını döktü.

Sayıştay denetçileri, MESEM Projesi kapsamına alınan bazı işletmelerin e-Okul sisteminde yer alan personel sayılarının gerçeği yansıtmadığını belirledi. Denetçiler, e-Okul sisteminde personel sayısı bir olarak görünen bir işletmeye 87 öğrenci için katkı ödemesi yapıldığını fark etti.

Proje kapsamındaki diğer bir işletmenin ise personel sayısını bir okulun sistemine sıfır, başka bir okul sistemine 450, bir başka okulun sistemine ise bin 250 olarak girdiği bildirildi. Denetçiler, personel sayısının devlet katkısı ödemelerini doğrudan etkilediğinin altını çizerek MEB’i uyardı.

Sayıştay’ın MEB’e yönelik denetimleri, MESEM Projesi’nin makyajını döktü. Sanayide çalışırken yaşamını yitiren öğrenciler ve örgüt eğitimden kopartan uygulamalar ile tartışılan projede çok sayıda usulsüzlük yaşandığı öğrenildi.

BirGün’den Mustafa Bildirci’nin haberine göre; Sayıştay denetçileri, MESEM Projesi kapsamına alınan bazı işletmelerin e-Okul sisteminde yer alan personel sayılarının gerçeği yansıtmadığını belirledi. Denetçiler, e-Okul sisteminde personel sayısı bir olarak görünen bir işletmeye 87 öğrenci için katkı ödemesi yapıldığını fark etti.

Proje kapsamındaki diğer bir işletmenin ise personel sayısını bir okulun sistemine sıfır, başka bir okul sistemine 450, bir başka okulun sistemine ise bin 250 olarak girdiği bildirildi. Denetçiler, personel sayısının devlet katkısı ödemelerini doğrudan etkilediğinin altını çizerek MEB’i uyardı.

Mesleki eğitim kapsamında stajını okulda yapan ortaöğretim öğrencileri için bazı özel okullara devlet katkısı ödendiği de denetimler ile açığa çıkarıldı. E-Okul sisteminde, “Beklemeli öğrenci” durumunda olan ve fiilen staj yapmayan bazı öğrenciler için de devlet katkısı ödendiği kaydedildi.

MESEM Projesi’ndeki usulsüzlükler bunlarla da sınırlı kalmadı. Organize Sanayi Bölgeleri’nde bulunan proje kapsamındaki bazı işletmelerin, MEB’den aldıkları eğitim ve öğretim desteği ödemelerine yönelik fatura düzenlemediği belirtildi. Öte yandan kesilen faturalarda da KDV farklılıkları bulunduğu Sayıştay’ın denetim raporunda vurgulandı.

Paylaşın

Patronlar İçin Bedava İşgücü: MESEM

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) görevi, çocuk ve gençlerimizi bir makinenin dişlisi durumuna indirgemek ve sıkıştırmak, işletmecilerin işçisi / hizmetçisi olarak tanımlayıp onlar için ucuz işgücü hazırlamak değildir.

Haber Merkezi / Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM), çırak kalfa yetiştirme adı altında çocuk işçi çalıştırmaktır, işverenlere bedava işgücü sağlamaktır.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubu, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) uygulamalarında çocuk işçi çalıştırılması ve iş cinayetlerine ilişkin açıklama yaptı.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Ülkemizde işçi ölümleri olağanmış gibi davranılıyor. Her gün en az 5 işçiyi işyerlerinde kaybediyoruz. Bu ölümlere ‘kaza sonucu kayıp’ diyemeyiz. Tüm ölümler bilinen, tekrar eden nedenlerle meydana geliyor. İşyerlerinde hemen her gün yüksekten düşme, elektrik akımına kapılma, iş ekipmanına sıkışma, iş ekipmanının altında kalma sonucu ölümler meydana geliyor. Bu ölümlerin her biri basit teknik tedbirlerle önlenebilir ancak önlenmiyor. Çünkü ölüm, yaralanma, sakat kalma öncesinde işyerleri denetlenmiyor, sonrasında da işyerlerine, işverenlere yaptırım uygulanmıyor. Bile bile gelen bu ölümlere kaza’ demek mümkün değil. Bunlar iş cinayetidir, işveren cinayetidir.

İşyerlerindeki ölümleri 7’den- 70’e ölüm olarak ifade edebiliriz. Evet, her yaştan işçi, emekçi ölüyor. Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) adı altında işyerlerinde çalıştırılan çocuklar ölüyor.

Arda Tonbul, Ulaş Dumlu, Zekai Dikici, Ömer Çakar, Ömer Girgin, Murat Can Eryılmaz, Erol Can Yavuz, Alperen Enes Ural, Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) adı altında çalıştırılırken son 1 yılda ölüme gönderilen çocuklardı.

En son çocuk işçi ölüm haberi Konya’dan geldi; Konya Karapınar MESEM Öğrencisi Eren Dağ, çalıştığı sondaj firmasının Akören mevkisinde saat 20.00 sularında bir tarlada kuyu açmak için sondaj çalışması yapılırken elektrik akımına kapıldı Eren Dağ, doktorların müdahalesine rağmen kurtarılamadı, yaşamını yitirdi.

Ulusal mevzuatta ya da başka uluslararası sözleşmelerde farklı kabuller olsa da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde 18 yaşından küçük herkesin çocuk sayılacağı belirtilmektedir.

Sözleşmeye göre; Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.

MESEM kapsamı dışında da işyerlerinde çocuk işçi çalıştırılmakta, çocuk işçi ölümleri meydana gelmektedir. Ancak MESEM çocuk işçiliğe uydurulan bir yasal kılıftır. MESEM 4+4+4 olarak tanımlanan zorunlu eğitimin 9. Sınıftan itibaren sürdürülen parçasıdır. Haftada 1 gün okulda teorik eğitim olarak tanımlanan müfredatta; haftada 2 ‘şer saat Türk Dili ve Edebiyatı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Matematik dersleri zorunlu derstir. Sadece 9. Sınıfta ayrıca Kuranı Kerim, Peygamberimizin Hayatı, Seçmeli Beden Eğitimi ve Spor, Güzel Sanatlar dersleri de 2 saat seçmeli ders olarak alınmaktadır. Bu dersler, eğitim olarak değerlendirilemez, çocukları hayata hazırlayan dersler değildir.

3308 sayılı Meslek Eğitim Kanununda, İşletmelerde Mesleki Eğitim; “mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumları öğrencilerinin beceri eğitimlerini işletmelerde, teorik eğitimlerini ise mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında veya işletme veya kurumlarca tesis edilen eğitim birimlerinde yaptıkları eğitim uygulamaları” olarak tanımlanmıştır.

Hemen hemen tüm İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin WEB sayfalarında yer alan kamu spotları, bilgilendirme metinleri, videolar, afişler, broşürler, dokümanlarda, MESEM şöyle tanıtılmakta; Mesleki eğitim merkezleri, ülkemizin meslek sahibi insan ihtiyacını karşılayabilmek adına çalışmalarını sürdürmektedir.

Çıraklık eğitiminin örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınması ile ekonomimizin temel yapı taşı olan işletmelerin çırak ihtiyacının karşılanması ve çırak öğrencilerimizin ahilik kültüründen gelen usta çırak ilişkisiyle mesleklerini işbaşında öğrenmeleri amaçlanmıştır. Mesleki eğitim merkezi öğrencileri haftada 1 gün okulda teorik eğitim, 4 gün işletmelerde pratik eğitim alır.

Ortaokulu bitirenlere zorunlu lise eğitimini mesleki eğitim merkezlerinde tamamlayabilme fırsatı 9. sınıftan itibaren iş kazaları, meslek hastalıklarına karşı sigorta 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az %30’u, 12. sınıftaki kalfalara asgari ücretin en az yarısı kadar maaş imkânı Ustalık belgesi, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi diploması ve kendi iş yerini açma fırsatı Çalışma yaşamına ilişkin bireysel ilişkileri düzenleyen 4857 sayılı İş Kanunu’nda; 14 yaşını bitirmiş 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişi çocuk işçi, 15 yaşını tamamlamış ancak 18 yaşını tamamlamamış kişi de genç işçi olarak tanımlanmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu’na dayanılarak çıkartılan Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılmalarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte, çocuk ve genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işler belirtilmiştir. Bu işlerin tamamı hafif işlerdir. Oysa çocuklar MESEM kapsamında çok tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadırlar. MESEM çıraklık eğitimi değil, çocukların ker türlü işte doğrudan çalıştırılmasıdır, çocuk işçiliğidir.

MESEM’de çocukları, gençleri hayata hazırlayan temel bilgiler, bilim, beceri, duyarlılık ve yeterliliklerin geliştirilmesi yoktur. Çocuk ve gençler bir makinenin dişlisi durumuna indirgenmekte, adına öğrenci denilse de işletmelerin işçisi olarak çalıştırılıp, ucuz işgücü olarak kullanılmaktadırlar. MESEM’deki uygulama eğitim değildir. Bu tam tersine, çocukları, gençleri daraltan bir durumdur. MEB’in görevi bu olamaz. Çocuk ve gençlerin her tür temel bilgi, bilim, beceri, duyarlılık yeterliliklerinin kazandırılması olmak zorundadır.

14 yaşındaki çocukları bir işyerinde çalıştırmak eğitim değil, kendini geliştirme ve gerçekleştirme hakkının ihlalidir. Çocuklar, temel bilimlerdeki eğitimlerden yoksun kalmakta, yaşıtları ile oyun oynayamamakta, kültürel hiçbir etkinliğe katılamamaktadır.

MEB’in görevi çok genişleyen bilgi çağında çocuk ve gençlerin her tür temel bilgi, bilim, beceri, duyarlılık yeterliliklerinin kazandırılmasıdır. Çocuk ve gençlerimizi bir makinenin dişlisi durumuna indirgemek ve sıkıştırmak, işletmecilerin işçisi/hizmetçisi olarak tanımlayıp onlar için ucuz işgücü hazırlamak değildir.

MESEM, çırak kalfa yetiştirme adı altında çocuk işçi çalıştırmaktır. İşverenlere bedava işgücü sağlamaktır. Önceki Milli Eğitim Bakanı 24 Mayıs 2023 tarihinde yaptığı açıklamada Mesleki Eğitim Merkezlerindeki öğrenci sayısının 1.405.000 olduğunu belirtmişti. Bu da göstermektedir ki; mesleki eğitim adı altında çocuk işçi çalıştırılan işyerlerinin işverenleri adına işsizlik fonundan aylık 8 Milyar TL. den fazla kaynak aktarımı yapılmaktadır.

Çocuk işçiliği ya da MESEM’lere ısrarcı olma nedenleri arasında, yoksulluk önemli bir rol oynamaktadır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Mesleki Eğitim Kanunu’nda gerçekleştirilen değişiklikle mesleki eğitim merkezlerine kayıtlı öğrenci sayısının yüzde 784’lük artış olduğunu söylemiştir.

Basın-yayın organlarında yer alan haberlere göre, çocuklara devlet tarafından ödenen ücretin bir kısmı, bazı işletmeler tarafından istenilmekte, usta ve işverenler tarafında mobbing uygulanmakta, yoğun mesai ve hatta tatil yapamadan cumartesi günü dahil çalışılmakta, işçi sağlığı güvenliği önlemleri olmadan, gözetimsiz bir şekilde her türlü tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadırlar.

14 yaşındaki Arda Tonbul sac büküm makinasına sıkışarak, 17 yaşında Alperen Enes Ural inşaatta doğalgaz borusu döşerken yüksekten düşerek, 17 yaşındaki Muratcan Eryılmaz inşaatta yüksekten düşerek , 15 yaşındaki Erol Can Yavuz üzerine sunta bloklarının devrilmesi, 17 yaşındaki Ömer ÇAKAR klima tesisatı döşerken 2. Kattan aşağı düşerek, 16 yaşındaki Zekai Dikici inşaatta yüksekten düşerek, 17 yaşındaki Ulaş Dumlu, atık havuzuna düşerek, 15 yaşındaki Alperen Kocayavuz inşaatta yüksekten düşerek öldü. Bu ölümler çıraklık eğitimindeki ölüm olarak adlandırılamaz, Çocukların normalde çalıştırılmaları yasak olan işlerde çalıştırılırken meydana gelen ölümlerdir.

Yaşanan ölümler üzerine Millî Eğitim Bakanlığı 02.02.2024 tarihinde 81 İl Valiliğine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, İçişleri Bakanlığına, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonuna “Mesleki Eğitimde İş Sağlığı Güvenliği” başlıklı bir genelge gönderdi. Valiliklere, il ve İlçe Milli Eğitim müdürlüklerine, İşletmelere okullara görevler verildi. Ancak ölümler bitmedi. Bitmez de.

Farklı kültürlerde çocukluk gerek yaş gerekse işlevler açısından farklı şekillerde tanımlansa da çocukların fiziksel, sosyal, zihinsel ve psikolojik yönlerden yetişkinlerden farklı birer birey oldukları ve bu yönlerdeki gelişimlerinin sağlıklı biçimde gerçekleşmesi için yetişkinlerden daha farklı sağlık, bakım, koruma ve destek hizmetlerine ihtiyaç duydukları bir gerçektir. Ölümlerin önlenmesi için, çocukların fiziksel, sosyal, zihinsel ve psikolojik açıdan gelişebilmeleri için MESEM adı altında yürütülen çocuk işçiliğine son verilmelidir.

Uygulamaya son verilinceye kadar, MESEM uygulaması yapılan işyerleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerince çalışma koşulları, işçi sağlığı ve güvenliği açısından özel bir program çerçevesinde denetlenmeli, sonuçları kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Bugüne kadar MESEM kapsamındaki işyerlerinde meydana gelen iş cinayetleri ÇSGB müfettişlerince incelenmeli, kaza nedenleri kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Çocuk işçiliği ile etkin mücadele konusunda ILO, sadece bakanlık ile değil sendikalar ve meslek örgütleri ile de işbirliği yapmalıdır. Okullarda En az 12 yıl Örgün Eğitim zorunlu olmalı, MESEM uygulaması tamamen kaldırılmalı, yoksul ailelerin çocuklarına eğitim bursu verilmelidir.”

Paylaşın