Beş Avrupa Ülkesinden Filistin’in Bağımsızlığını Tanıma Hamlesi

İspanya, İrlanda, Slovenya, Malta ve Norveç, Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanıma eşiğinde. Beş ülkenin bu hamlesi, İsrail’in yoğun saldırılarda bulunduğu Gazze’deki sivil halkla dayanışmayı sembolize ediyor.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı ise son 24 saatte 70 artarak 35 bin 456’ya yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 110 artarak 79 bin 476’ya yükseldi.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

2024 yılının Mayıs ayı Filistin açısından önemli bir dönüm noktası olarak tarih sayfalarına geçebilir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, Filistinlilere geniş haklar tanıyan karar kabul edildi. Tam üyeliğin önünde tek engel kaldı: Oy verme hakkı.

Avrupa cephesinde de Filistinlilerin uluslararası diplomasi sahnesindeki konumunu güçlendirecek kritik gelişmeler yaşanıyor. Beş Avrupa ülkesi, Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanımanın eşiğinde.

Bu hamle, Gazze Şeridi’ndeki sivil halkla dayanışmayı sembolize ediyor. Ama aynı zamanda Ortadoğu ihtilafına iki devletli çözümü destekleyen bir pozisyonu temsil ediyor. Mevcut sağcı İsrail hükümeti ise bu çözüm yolunu gittikçe daha güçlü bir şekilde reddediyor.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’i hedef alan terör saldırılarının ardından Gazze Şeridi’ni yöneten militan İslamcı Hamas’ın yok edilmesini, bir savaş hedefi olarak ilan etmişti.

Bu arada İsrail hükümeti Filistinlilerin bu topraklarını daha uzun süreli olarak kontrol etmek istediği yönünde açıklamalar yapıyor.

Ancak terörle mücadele gerekçesiyle Gazze’de yürütülen askeri operasyonlarda Hamas kontrolündeki Gazze Sağlık Bakanlığının verilerine göre 35 binden fazla sivilin ölmesi ve korkunç boyutlara ulaşan insani durum, İsrail üzerindeki uluslararası baskıyı giderek artırıyor. Özellikle İspanya ve İrlanda, Filistin devletini tanıyarak bu baskıyı artırmak istiyor.

İspanya?

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, son aylarda Filistin devletinin tanınması için Avrupalı partnerleriyle yoğun görüşmeler gerçekleştirdi. Önce AB düzeyinde nabız yoklayan Sanchez, aralarında Almanya ve diğer bazı üye ülkelerin itirazları üzerine başka bir yola yöneldi, Filistin devletini tanımaya istekli üye ülkelerden bir koalisyon inisiyatifi başlattı.

Kendisi de İspanyol olan AB Dış Politika Yüksek Temsilci Joseph Borrell, İspanya, İrlanda ve Slovenya’nın bu yönde atacakları adımlar tarih açıkladı, 21 Mayıs’a işaret etti.

İspanya, başta Mağrip ülkeleri olmak üzere birçok Arap ülkesi ve Türkiye ile iyi ilişkilere sahip. Bu ilişkiler kısmen Franco diktatörlüğünden (1939-1975) bu yana devam etmekte. İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda bu ülkeler İspanya’yı Batı ve Doğu Bloku arasındaki ekonomik ve siyasi izolasyondan kurtardılar.

Franco diktatörlüğünün 1975 yılında sona ermesiyle birlikte İspanya İsrail ile ekonomik ilişkilerini geliştirdi, 1986 yılında da iki ülke arasında diplomatik ilişkiler tesis edildi. Bunu izleyen yıllarda İspanya kendini İsrail ile Arap devletleri arasında yapıcı bir arabulucu olarak konumlandırmaya başladı. Hatta 1991 yılında Madrid’de yapılan Ortadoğu Konferansı, İsrail ile Filistinliler arasındaki Oslo barış sürecinin başlangıcı olarak görülüyor.

İrlanda

Gazze savaşının ilk gününden itibaren Filistinlilerle en güçlü dayanışmayı sergileyen Avrupa ülkelerinin başında İrlanda yer alıyor.

Nisan ortasında yeni Başbakan Simon Harris görevine başladığında, İspanya Başbakanı Sanchez Dublin’e ilk devlet ziyaretini gerçekleştiren lider oldu. Görüşmenin ana gündem maddesi ise Ortadoğu’daki gelişmeler ve Filistin devletinin tanınması oldu.

İrlanda hükümeti, diğer tüm AB ülkelerinden daha uzun bir süredir, 1980’den itibaren, egemen bir Filistin devleti ile iki devletli bir çözümden yana olmakla övünüyor.

İrlanda’nın Filistin ile kurduğu güçlü özdeşleşme tarihle açıklanabilir: Bu süreç 19. yüzyılın sonlarında Büyük Britanya tarafından sömürgeleştirilen ve kendi kendini yönetmesine izin verilmeyen İrlanda’dan sorumlu olan İngiliz hükümet yetkilisi Arthur Balfour ile başlıyor.

Balfour 1917’de, İngiltere Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı esnada Balfour deklarasyonunu kaleme aldı. Bu deklarasyonda Balfour, İngiliz hükümeti adına Osmanlı kontrolündeki Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasına destek açıkladı. Bölge, kısa bir süre sonra İngiliz himayesine geçti ve burada jandarmalar görev aldı. Jandarma olarak görev yapanların büyük çoğunluğunu da daha önce İrlandalı isyancılara karşı acımasızca savaşan “Black and Tans” olarak adlandırılan paramiliter gruplar oluşturdu.

Yahudilerin, çoğunlukla Müslüman nüfusun yaşadığı Ortadoğu’ya akını, Katolik İrlanda’da İngiliz Protestanların adanın kuzeyine yerleşmesine benzetiliyor. Zira bazı İrlandalılar, bu gelişmeler üzerine yaşanan Kuzey İrlanda ihtilafının, Ortadoğu ihtilafına benzediğini düşünüyor.

Slovenya, Malta ve Norveç

İspanya’nın solcu ve İrlanda’nın merkez sağ hükümetleri, Filistin hamlelerine daha fazla ağırlık kazandırmak için başka destekçiler de buldu: Slovenya, Filistin’i Haziran ortasına kadar tanıma hedefini açıklamıştı. AB dışişleri temsilcisi Borrell’e göre artık bu hedef öne, yani 21 Mayıs’a çekildi. Malta da harekete geçebilir. Malta, Nisan ayında BM Güvenlik Konseyi’ndeki oylamada Filistin’in BM’ye tam üyeliği lehinde oy kullanmış, ancak karar ABD’nin vetosu nedeniyle onaylanmamıştı.

AB üyesi olmayan NATO ülkesi Norveç de bahar aylarında Filistin’i tanıyabileceğini gündeme taşıdı. Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide, bu hamlenin “Hamas devleti” yerine siyasi olarak birleşmiş bir Filistin devletin tesisine yol açacağını umduğuna dikkat çekiyor.

Günümüzde AB’de Filistin devletini tanıyanların çoğunluğu Orta ve Doğu Avrupa devletleri. Bunun gerisinde, söz konusu devletlerin sosyalist geçmişi ve o dönem FKÖ’nün lideri Yaser Arafat ile var olan ideolojik yakınlıkları yatıyor. Ancak başta Çek Cumhuriyeti ve Macaristan olmak üzere bu ülkelerden bazıları Filistinlilerle tam diplomatik ilişkilerini sürdürseler de artık İsrail’in destekçisi olarak görülüyor.

Filistin’i tanıyan ülkeler AB üyesi olmadan önce bu adımı atmışlardı. AB’ye üye olduktan sonra Filistin devletini tanıyan tek bir ülke oldu. O da İsveç.

İspanya ve İrlanda’nın öncülük ettikleri koalisyonun genişleyip genişlemeyeceği henüz belirsiz. Belçika’da hükümet bunun zamanlaması ile ilgili değerlendirmelerini sürdürüyor. Muhafazakarların iktidara geldiği Portekiz şimdilik geri adım atmış görünüyor.

Almanya ise Filistin Özerk Yönetimi ile ilişkilere sahip olmakla birlikte bir Filistin devletini ancak İsrail de bu yönde adım attığı takdirde tanımak istiyor. İsrail’in tasfiye etmek istediği, AB ve ABD tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılan Hamas Filistin topraklarında siyasi bir güç unsuru olmaya devam ettiği müddetçe bu mümkün görünmüyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Esrarı Yasallaştıran İlk Avrupa Birliği Ülkesi ‘Malta’ Oldu

Malta, esrarın kişisel amaçlarla yetiştirilmesi ve kullanılmasını yasallaştıran ilk Avrupa Birliği (AB) ülkesi oldu. Malta Parlamentosu’nda Salı akşamı oylanan yasa, 27’ye karşı 36 oyla kabul edildi. Yetişkinlerin evlerinde en fazla dört bitki yetiştirmesi, üzerlerinde de en fazla yedi gram esrar taşımasına izin verilecek.

Fakat esrarın kamusal alanda veya çocukların önünde içilmesi yasa dışı olacak. Yasa uyarınca 7-28 gram arası esrar taşıyanlara 100 Euro’ya, kamusal alanda içenlere 235 Euro’ya, çocukların önünde içenlere ise 500 Euro’ya kadar ceza verilebilecek. Bitki tohumlarının dağıtılması ve esrar satışı için de yeni kurumlar kurulacak.

Muhalefet karşı çıktı

BBC Türkçe’nin haberine göre, Eşitlik Bakanı Owen Bonnici, bunun az miktarda esrar içen kişilerin yasal suçlamalarla karşılaşmasının önüne geçilmesi için tarihi bir an olduğunu söyledi ve yasa dışı uyuşturucu ticaretinin azalacağını belirtti.

Muhalefetteki Milliyetçi Parti ise yasa aleyhinde oy kullandı. Yasa teklifi ilk olarak gündeme geldiğinde destek veren Milliyetçi Parti’nin lideri Bernard Grech, Ekim ayındaki konuşmasında ise bunun yasa dışı uyuşturucu pazarını güçlendireceğini savundu. Bazı muhalifler de Malta Cumhurbaşkanı George Vella’nın yasayı imzalamaması çağrısında bulundu.

Dünya esrara ne diyor?

Geçen yıl Birleşmiş Milletler (BM) de esrara yönelik tutumunu değiştirerek, bunun tedavi amaçlı kullanımlarının incelenmesi gerektiğini belirtmişti. BM Uyuşturucu Maddeler Komisyonu da Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tavsiyesi üzerine 2020 tarihli kararıyla kenevir ve türevlerinin en tehlikeli uyuşturucular kategorisinden çıkartılmasına karar verdi.

Esrarın serbestçe içilmesiyle meşhur olan Hollanda’da ise esrar teknik olarak hala yasa dışı. Fakat ülkede bu yasağın çiğnenmesine tolerans gösterilmesini düzenleyen başka hukuki düzenlemeler var.

İtalya’da bu konuyla ilgili önümüzdeki yıl bir referandum yapılacak. Almanya, Lüksemburg ve İsviçre’nin de Malta’dakine benzer planları bulunuyor.

Esrarın yasal ya da kısmen yasal sayıldığı diğer ülkeler şöyle:

  • Uruguay: Uruguay, esrar üretiminden satışına ve tüketimine uzanan zinciri tamamen yasallaştıran ilk ülke olmuştu. Yasa ile, marijuana satın almak ya da yetiştirmek isteyen kişilerin 18 yaşını doldurmuş olması ve resmi mercilere başvuru yapması şartı koşuluyor.
  • Çekya: Kişisel kullanım için 15 grama kadar taşımak ve 2013’ten itibaren tıbbi vakalarda kullanılması yasal.
  • Ekvador: Kişisel kullanım için 15 grama kadar taşımak yasal.
  • Jamaika: Kullanmak (25 Şubat 2015) itibariyle serbest bırakıldı.
  • Kolombiya: Kişisel kullanım için 22 grama kadar taşımak yasal fakat satışı yasa dışı.
  • Kuzey Kore: Kuzey Kore’de marijuana kullanmak, satmak, yetiştirmek ve nakletmek üzerinde bir yasak bulunmuyor.
  • Peru: Kişisel kullanım için 8 grama kadar taşımak yasal.
  • Kanada: Kanada’da, esrarın keyif amaçlı kullanılması, 2018 yılında, Senato’da 29 oya karşı 52 oyla yasallaştırılmıştır. Yasa, esrarın ne şekilde yetiştirileceğini, dağıtılacağını ve satılacağını düzenliyor. Kullanıcıların kamusal alanlarda esrar içip içemeyeceğine eyalet yönetimleri karar verecek.
  • ABD’de üç eyalette: ABD’nin California, Nevada ve Massachusetts eyaletleri 2016’da keyif için esrar kullanılmasının yasallaştırılması yönünde karar verdi.

Esrar nasıl yasadışı hale geldi?

Her devletin kendi yönetmeliği olmasıyla birlikte esrar/marijuana kullanımının uluslararası düzeyde kontrol altına alınması 1915 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, Çin, Honduras ve Norveç arasında imzalanan Uluslararası Afyon Sözleşmesi ile başladı. 1919 yılında Versay Anlaşmasına dahil edilen düzenleme ile birlikte uluslararası alanda yürürlüğe girmiş oldu.

Paylaşın