Önder’den Kılıçdaroğlu Açıklaması: Güç Vermemiz Gerekiyor

Yeşil Sol Parti Milletvekili adayı Sırrı Süreyya Önder, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ilişkin, “Sayın Kılıçdaroğlu omuzlarına tarihi bir sorumluluk aldı, önemli niyet ve irade beyanlarında bulundu” dedi ve ekledi:

“Bu irade beyanı demokratik bir dönüşüme yönelme kararlılığını sürdürürse, Kılıçdaroğlu’na güç vermemiz gerekiyor. Kılıçdaroğlu’nu sağcılığın olmayan vicdanına, fırsatçılığına, pazarlıkçılığına terk etmemek gerekiyor.”

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İstanbul 1. Bölge Milletvekili adayı Sırrı Süreyya Önder, bianet’ten Tuğçe Yılmaz’a konuştu. Önder’in açıklamalarından bir bölümü şöyle:

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, dün cumhurbaşkanlığı yarışından çekildiğini duyurdu. Sizce bu gelişme yarışı nasıl etkileyecek?

“Muharrem İnce Vakası”nı, ele alınış biçimini baştan beri sorunlu buluyorum. Daha önce bu konudaki düşüncelerimi “selde kütük” olarak özetlemiştim. Ne demek bu? Bir doğrultusu, bir iradesi yok. Gelişmelerin yönlendirdiği yere göre, çarpa çarpa, kıra döke gidiyor.

Bütün siyasi bakışların bu konuda tabiri caizse şavulladığını düşünüyorum. Çünkü bütün bakışlar apolitik gibi. Burada önemli ve aslolan Muharrem İnce’ye değil, bir ara sonuçlarda çıktığı söylenen yüzde on seçmen desteğine odaklanmak olabilirdi.

Politik ve doğru bakış ancak böyle bir şeyle mümkündü. Kimse bunun sosyolojisine, kimyasına dönük bir merakın içerisinde olmadı. Muharrem İnce’nin kendisi bir vaka olarak önemli değildir; ama onun olduğu söylenen ve bir arada gözlemlenebilen bu kitle önemlidir.

Bu da her seçim olabilecek bir kümeyi temsil eder aslında. Bugünlerde artık çok rağbet görmeyen, lümpen proleterya dediğimiz, üretim süreçlerine fazlaca dahil olmayan, gündemle bire bir sıcak bir alışveriş içinde olmayan bir kitle bu. Doğru, politik yaklaşımlarla bu kitlenin bir kısmı kazanabilirdi. Hâlâ da kazanılabilir.

Buradan kopan kitle ne olacak?

Buradan dağılan kitle muhtelif yerlere gidecek, kimse bundan beklediği hasılayı elde edemeyecek.

Anket sonuçlarında Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu görüyoruz. Ama Erdoğan ve Soylu’nun “darbe” açıklamaları da sürüyor. Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde Erdoğan’ın tutumunun ne olacağını düşünüyorsunuz?

Ben “Bu kadar sessiz duruyorlar, bir planları vardır, bir bildikleri vardır, niye bu kadar rahatlar?” gibi soruların iki kaynağı olduğunu düşünüyorum. Birincisi, bu soruları dolaşıma kendilerinin bizzat soktuğu. Çünkü herhangi bir planlarının olmadığını düşünüyorum. Niye? Bunun müstenidi neresi? Şurası: Tekli bir iktidar odağı yok.

AKP dediğimiz, şu an güçler savaşının had safhada yürüdüğü bir yapı. O kadar çok kümeler var, içeride o kadar çok birbirleriyle didişme ve çatışma halindeler ki, burada tekcil bir plan yapmanız mümkün değil. Uygulamanız hiç mümkün değil.

Kolluğu başka bir telden çalıyor, kolluğun başka kesimleri başka bir yaklaşım içerisinde. Siyasileri desen, beş dakika geçmiyor ki birinin dediğini diğeri yalanlamasın. Bu, bu yönüyle birinci müstenit. İkincisi, yerel seçimlerde gördük ki, bunların gitmesini isteyen demokratik irade, yani seçmen iradesi bunları destekleyen iradeden çok daha yüksek ve kararlı. Burası bir kartel gibi çalışıyor. Kâr dağıtmadığı zaman ortada kartel falan kalmaz.

Bunların gitmesini isteyenlerin çok katmanlı talepleri var. Bunun önünde durmak, bu değişim arzusuna ket vurmak mümkün değil. Böyle olunca alttan alta bu söylentileri dolaşıma sokuyorlar ya da gereksizin biri söyleyince onu köpürtmeye çalışıyorlar.

Partinizin parlamentodaki çoğunluğu sağlamasına dair pek çok çağrısı var ve 100 milletvekili hedefiniz var. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?

Bu ciddi bir hedef ve biz de bu hedefe odaklı bir çalışma yürütüyoruz. Millet İttifakı biraz sağ karakterli bir ittifak haline dönüştü. CHP’yi bir parça bunun dışında tutarsak orada sağ düşüncenin temsiliyeti baya yüksek. Sayın Kılıçdaroğlu omuzlarına tarihi bir sorumluluk aldı, önemli niyet ve irade beyanlarında bulundu.

Bizim bu irade beyanı demokratik bir dönüşüme yönelme kararlılığını sürdürürse, Kılıçdaroğlu’na güç vermemiz gerekiyor.

Hem anahtar hem kilit

Kılıçdaroğlu’nu sağcılığın olmayan vicdanına, fırsatçılığına, pazarlıkçılığına terk etmemek gerekiyor.

O anlamda bizim sayısal gücümüz çok önemli ve tarihsel bir işlev görecektir. Diyelim ki bu böyle olmadı ve tekrar müesses nizamın aynen devam etmesi yönünde bir sonuç ortaya çıktı. Bunu yerinde sayma bile değil, geriye gidiş olarak değerlendiririz. O zaman da sayısal çoğunluğumuz bu geriye dönüşün kapısını kapalı tutmaya yarayacak bir anahtar işlevi görecek. Bundan dolayıdır ki kendimizi hem anahtar hem kilit metaforuyla açıklıyoruz.

Sırrı Süreyya Önder’in açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Seçim Güvenliği Açıklaması: Bütün Sandıklarda Müşahitlerimiz Var

Millet İttifakı’nın Ankara mitinginde konuşan Kılıçdaroğlu, “Bütün Türkiye’de huzur ve barışı sağlayacağız. Tam 1,5 yıldır sandık güvenliği için çalışıyoruz. Bütün sandıklarda müşahitlerimiz, temsilcilerimiz var. Sizden ricam; bahar havasında sandığa gidin” dedi.

Haber Merkezi / 14 Mayıs seçimlerine saatler kala Millet İttifakı final mitinginin adresi Ankara’da, Tandoğan Meydanı oldu.

Mitinge, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal, cumhurbaşkanı yardımcısı adayları İmamoğlu ve Yavaş’ın da katıldı.

Mitingde konuşan Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu; “Bütün Türkiye’de huzur ve barışı sağlayacağız. Tam 1,5 yıldır sandık güvenliği için çalışıyoruz. Bütün sandıklarda müşahitlerimiz, temsilcilerimiz var. Sizden ricam; bahar havasında sandığa gidin” dedi.

Kılıçdaroğlu, konuşmasında ayrıca şu ifadeleri kullandı:

“Bu ülkeye demokrasiyi, barışı getirmeye hazır mısınız? Huzur içinde birlikte yaşamayı getirmeye hazır mısınız? Söz veriyorum, ben de hazırım. Birlikte yapacağız. Bu ülkenin gençleri ve kadınları otoriter bir yönetimi, demokratik yollarla değiştirecekler. Gençleri ve kadınları yürekten kutluyorum. Mustafa Kemal’in başkentindeyiz.

Mansur Başkan gerçekten de Ankara’yı, Mustafa Kemal’in Ankarası yapmak için elinden gelen her türlü çabayı gösteriyor. Ama şimdi bütün Türkiye’yi Mustafa Kemal’in Türkiye’si yapacağız. Bütün Türkiye’de huzur ve barışı sağlayacağız.

Sinan Ateş’in katillerini bulacağım ve onların kulaklarından yakalayıp, adalete teslim edeceğim.

Benim saraylarda oturma gibi alışkanlığım yok. Saray maray bize vız gelir. Ankara’nın seymenleriyle, oyun havalarıyla beraber Gazi Mustafa Kemal’in Çankaya Köşkü’ne gideceğiz. Çankaya Köşkü halkın köşküdür. Çankaya’da mütevazı bir hayat var.

Sizler gibi olacağım, sizler gibi dertleneceğim, sizler gibi sevineceğim. Varsa bir yerde sorun, soruna kilitleneceğim ve mutlaka çözeceğim.

Sınırları yol geçen hanına döndürdüler. En geç 2 yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi kendi ülkelerine uğurlayacağız. Türkiye’yi 5’li çetelerden kurtaracağım. Benim cumhurbaşkanı olmamam için her oyunu denediler, her iftirayı attılar.

Ben size güveniyorum. Bu ülkeye barışı getireceğim. Huzuru getireceğim. Bu ülkenin sorunlarına talibim saraylara değil. Kızılay’dan bir kez daha söylüyorum. Allah nasip ederse hep beraber Gazi Mustafa Kemal’in Çankaya Köşkü’ne çıkacağız.

Bu ülkeyi adalete getireceğim. 450 kilometreyi yürüdüysem o bir başlangıçtı. Şimdi ayın 15’inde önemli bir aşamayı daha kat etmiş olacağız. Bu ülkenin bütün coğrafyasına adaleti, hakkı ve hukuku getireceğim. En ufak endişeniz olmasın.”

Paylaşın

18 Anketin 15’inde Kılıçdaroğlu Önde; 7 Ankette İlk Turda Bitiyor

18 firmanın yaptığı anketin 15’inde Kemal Kılıçdaroğlu önde giderken üç ankette Erdoğan ilk sırada bulunuyor. 18 anketten 7’sinde seçim ilk turda bitiyor. 11 ankette ise ikinci tura kalıyor.

18 firmanın açıkladığı son anketlerin ortalamasına göre Kılıçdaroğlu yüzde 48,9; Erdoğan ise yüzde 45,8 oy alıyor.

14 Mayıs’ta gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimi için araştırma firmaları son anketlerini açıkladı. Anketlerin büyük bir kısmı Muharrem İnce’nin seçimden çekildiğini açıklamasından önce gerçekleşti.

Anket sonuçlarını değerlendirirken bu durumun da dikkate alınması gerekiyor. Kararsızlar dağıtıldıktan sonra 18 anketin ortalamasına göre Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 48,9 oy alıyor. Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın oy oranı ise yüzde 45,8.

ATA İttifakı adayı Sinan Oğan yüzde 3 oy alırken Memleket Partisi lideri Muharrem İnce yüzde 2,3’te kaldı.

18 anketin 15’inde Kılıçdaroğlu önde

18 firmadan 15’inde Kemal Kılıçdaroğlu önde giderken üç ankette (Optimar, SONAR ve HBS) Erdoğan ilk sırada bulunuyor.

7 ankete göre ilk turda bitiyor

Kararsızlar, cevap vermeyenler ve oy kullanmayacağını söyleyenler orantısal olarak dağıtıldıktan sonra 18 anketten 7’sinde seçim ilk turda bitiyor. 11 anket ise ikinci tura kalacağını gösteriyor.

Sadece Optimar anketi Erdoğan’ın ilk turda kazanacağını gösteriyor.

Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçileceğini tahmin eden 6 firma ise şöyle: PİAR, ALF, Artıbir, MAK, Avrasya ve ORC

Hangi firmalar yer alıyor?

Ortalama hesaplamasına dahil edilen 18 firma şöyle: KONDA, Optimar, Metropoll, Türkiye Raporu, PiAR, ALF, Artıbir, AREA, Mak, AR-G, HBS, SONAR, SAROS, Yöneylem, Gezici, Avrasya, ORC, PanaromaTR.

Bu firmalardan HBS açıkladıkları anket sonucunda kararsız, cevap vermeyen ve oy kullanmayacağını söyleyenleri orantısal olarak dağıtmadı. Euronews Türkçe’nin hesaplamasında bu firmanın sonuçlarında yer alan bu gruptakiler orantısal dağıtıldı.

GENAR firması sonuç açıklamasına rağmen listede yer almadı çünkü firma sadece seçimin ikinci tura kalması durumundaki olası sonucu açıkladı.

Aksoy ve TEAM’in araştırmaları da nisan ayında tamamlandığından bunlara ortalamada yer verilmedi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’nun Rusya İddialarına Kremlin’den Yanıt: Reddediyoruz

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Rusya’nın seçimlere müdahale ettiği iddiasına yanıt veren Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov “Bu açıklamaları güçlü bir biçimde reddediyoruz” diyerek “Resmi olarak açıklıyoruz: Herhangi bir müdahale söz konusu olamaz” dedi.

Haber Merkezi / “Eğer birisi Sayın Kılıçdaroğlu’na böyle bir bilgi iletmişse, onlar yalancıdır” diyen Peskov Moskova’nın Ankara ile ilişkilere büyük değer verdiğini söyledi. Peskov “Türkiye’nin karşı karşıya olduğumuz bir dizi bölgesel ve küresel soruna ilişkin son derece sorumlu, egemen ve iyice düşünülmüş bir pozisyonu var” diye konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin yer aldığı iddia edilen cinsel içerikli görüntülerin gündeme gelmesinin ardından Twitter mesajında bunların arkasında Rusya’nın olduğunu öne sürmüştü.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu paylaşımında, “Sevgili Rus Dostlarımız, Dün bu ülkede ortaya saçılan montajlar, kumpaslar, Deep Fake içerikler, kasetlerin arkasında siz varsınız. Eğer 15 Mayıs sonrası dostluğumuzun devamını istiyorsanız, elinizi Türk’ün devletinden çekin. Biz hala iş birlikten ve dostluktan yanayız” yazmıştı.

Kılıçdaroğlu, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Eğer sağlam kanıtımız olmasaydı tweet atmazdım” dedi. Partisinin bu konuyla ilgili Türkiye’deki Rusya Büyükelçiliği’yle iletişime geçmediğini eklemişti.

Kemal Kılıçdaroğlu şöyle devam etmişti: Başka bir ülkenin Türkiye’deki seçim sürecine bir parti lehine müdahale etmesi kabul edilemez. Bütün dünyanın bunun farkında olmasını istiyorum, bu nedenle açıkça tveet attım.

Kılıçdaroğlu’nun Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak seçimlere Rusların müdahale ettiklerine dair duyumlar aldıklarını söylemişti.

Toprak, “Devletlerin iç işlerimize bu süreçte müdahale etmesini veya partilerden birini tercih etmesini doğru bulmayız” demişti. Toprak “Şöyle yapıldı’ demiyorum ama altını çiziyorum: Bu süreçteki duyum ve davranışları CHP olarak yakından takip ediyoruz. Aldığımız duyumlar konusunda tabi ki bazı şeylerimiz var. Bunun doğru olmamasını temenni ediyoruz” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Be Gafiller, Be Şerefsizler, Be Akılsızlar, Be Müptezeller, Be Çakallar…

Sosyal medya hesabından yeni bir video yayınlayan Kılıçdaroğlu, “Ve artık son aşamaya geldik. Silah ve suikast tehditleri. Son uyarılarını yapıyorlar akıllarınca. Be gafiller, be şerefsizler, be akılsızlar, be müptezeller, be çakallar. Siz mi beni korkutacaksınız? Sizin önünüze diz çöküp yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Hodri meydan, gelin görüşelim. Allah nasip eder de yaşarsak hayatınız boyunca görüp göreceğiniz en büyük kabus olmaya devam edeceğim. Eğer bana bir şey olursa halkıma emanetimdir. O 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz. Her kuruşunu tahsil edeceksiniz. 85 milyona tahsil edeceksiniz o parayı. Benim size vasiyetim budur.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yeni bir video paylaştı. Kılıçdaroğlu yayınladığı videoda şunları söyledi:

“Silahlı insanların olduğu reklamla güya beni tehdit ediyorlar. O resimdeki mesaj net. Sizin için geleceğiz diyorlar. Bu paramiliter artıklar daha büyük bir resmin sadece bir parçası. Her şeyin temelinde aslında tek bir şey var. Para, çok para, doymayacakları kadar para.

Halkımızdan çalınan bu para ve bu parayı çalan beşli çeteler var. Bunların kod ismi beşli. Aslında bunların sayısı binlerce. Bu iktidar döneminde çetelerin çaldı. Mafya arttıkların çaldı. Uyuşturucu baronların çaldı. 418 milyar dolar.

Sonra çıktım çok açık ve net bir şekilde söyledim. Defterinize yazın, sizden 418 milyar doları iktidarımızda tahsil edeceğiz ve alacağız. Önce benimle konuşmak istediler. Anlaşmak istediler. Kapıyı yüzlerine kapattım. Her türlü operasyona başvurdular.

Ve artık son aşamaya geldik. Silah ve suikast tehditleri. Son uyarılarını yapıyorlar akıllarınca. Be gafiller, be şerefsizler, be akılsızlar, be müptezeller, be çakallar. Siz mi beni korkutacaksınız? Sizin önünüze diz çöküp yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim.

Hodri meydan, gelin görüşelim. Allah nasip eder de yaşarsak hayatınız boyunca görüp göreceğiniz en büyük kabus olmaya devam edeceğim. Eğer bana bir şey olursa halkıma emanetimdir. O 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz. Her kuruşunu tahsil edeceksiniz. 85 milyona tahsil edeceksiniz o parayı. Benim size vasiyetim budur.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan 15 Temmuz vurgusu

Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından, “Hangi saldırılarla karşılaşırsak karşılaşalım, milletin iradesine ve demokrasimize gölge düşürmeyiz. Gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, hayatımız pahasına istiklâl ve istikbalimize sahip çıkarız” demişti.

Paylaşın

Avrupalı Sosyalistler Partisi’nden Kılıçdaroğlu’na Destek

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine saatler kala, Avrupa Birliği’nde (AB) temsil edilen en büyük ikinci siyasi birlik olan Avrupalı Sosyalistler Partisi’nden (PES), Kılıçdaroğlu’na destek geldi.

Avrupalı Sosyalistler Partisi (PES), internet sitesinde yayınladığı açıklamada PES’in Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin “AB ile vize serbestisi süreci için gerekli reformları tamamlama taahhüdünü” desteklediklerini duyurdu.

AB vize serbestisi sürecini hızlandırma taahhüdü

“PES, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye yurttaşları için AB vize serbestisi sürecini hızlandırma taahhüdünü destekliyor” başlıklı açıklamada, PES’in Türkiye’deki demokratik muhalefetin, ülkeyi Avrupa değerlerine yaklaştırabilecek ve yeniden AB üyelik süreci yoluna sokabilecek hayati unsurlar olan demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları için mücadele etme çabalarını her zaman desteklediği vurgulandı.

“Temel değerlere yaklaştıracak adımları destekliyoruz”

PES Genel Sekreteri Giacomo Filibeck ise açıklamasında “Vize serbestisi için geriye kalan kriterlerin başarılmasına yönelik ilerlemeye devam edeceği konusunda CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’nun liderliğine güvenmekten memnuniyet duyuyoruz. Biz Avrupalı ​​sosyal demokratlar ve ilericiler için Türkiye çok önemli bir ortak. Ülkemizi paylaştığımız temel değerlere yaklaştıracak tüm adımları destekliyoruz” dedi.

“Kılıçdaroğlu kararlı”

PES’in Türkiye’deki ortak üye partileri CHP ve HDP’nin Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü mücadelesini her zaman desteklediği hatırlatılan açıklamada, “Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi güçlü bir Avrupa demokrasisine dönüştürmeye kararlıdır” denildi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’nda Rusya’ya Uyarı: Elinizi Türk’ün Devletinden Çekin

Deep Fake (sahte) videolarla ilgili Rusya’yı adres gösteren Kılıçdaroğlu, “Sevgili Rus Dostlarımız, Dün bu ülkede ortaya saçılan montajlar, kumpaslar, Deep Fake içerikler, kasetlerin arkasında siz varsınız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Eğer 15 Mayıs sonrası dostluğumuzun devamını istiyorsanız, elinizi Türk’ün devletinden çekin. Biz hala işbirlikten ve dostluktan yanayız.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, günlerdir dile getirdiği Deep Fake videolarla ilgili ilk kez adres gösterdi.

Rusya’yı işaret eden ve iki ülke arasındaki ilişki adına kritik sözler sarf eden Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Sevgili Rus Dostlarımız, Dün bu ülkede ortaya saçılan montajlar, kumpaslar, Deep Fake içerikler, kasetlerin arkasında siz varsınız. Eğer 15 Mayıs sonrası dostluğumuzun devamını istiyorsanız, elinizi Türk’ün devletinden çekin. Biz hala işbirlikten ve dostluktan yanayız.”

“Biz bu ülkeyi zengin edeceğiz!”

Kılıçdaroğlu, ayrıca, euronun düşmesiyle ilgili sosyal medya hesabından yeni bir paylaşım yaptı. Kılıçdaroğlu, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

“Euro düştü. Borsa uçtu. Siz daha 15 Mayıs’ta Bay Kemal gelince bir görün olacakları. Biz bu ülkeyi zengin edeceğiz!”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan İnce’ye “Türkiye’nin Sofrasına Bekliyoruz” Çağrısı

İnce’nin cumhurbaşkanı adaylığından çekilmesinin ardından Kılıçdaroğlu’ndan ilk açıklama geldi. Sosyal medya hesabından İnce’ye “Türkiye’nin sofrasına bekliyoruz” çağrısında bulunan Kılıçdaroğlu, paylaşımına Barış Manço’nun “Halil İbrahim Sofrası” şarkısını ekledi.

Haber Merkezi / Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanı adaylığından çekilmesinin ardından Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ilk açıklama geldi.

Kılıçdaroğlu Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Benim çağrım hala geçerli. Eski kırgınlıkları, dargınlıkları bir kenara bırakalım artık. Sayın İnce’yi Türkiye’nin sofrasına bekliyoruz. Buyursun lütfen gelsin…” diye belirtti.

Kılıçdaroğlu paylaşımına Barış Manço’nun “Halil İbrahim Sofrası” şarkısını ekledi.

Cumhurbaşkanı adaylığından çekildiğini açıklayan Muharrem İnce cumhurbaşkanlığı yarışında herhangi bir aday lehine çekildiğini ifade etmedi.

Muharrem İnce adaylıktan çekildi

“Memleket Partisi mutlaka Meclis’te olmalıdır. HDP var, Saadet Partisi, Gelecek Partisi var. Atatürkçüler azınlıkta olacak Meclis’te. Bu nedenle Meclis’te olması lazım” diyen İnce, lideri olduğu Memleket Partisi için her evden bir oy istedi.

Cinsel ilişki sırasında çekilen fotoğrafları olduğu iddia edilen görseller hakkında da konuşan Muharrem İnce, bu görsellerin sahte olduğunu, Gülen yapılanması tarafından üretildiklerini ve devlet ile basının bir cumhurbaşkanı adayı olarak kendi itibarını korumadığını savundu.

MP Lideri Muharrem İnce, basına yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Olmayan görüntüler, olmayan fotoğraflar… İsrailli bir porno sitesinden alıyor görüntüyü, benim kelleyi kesiyor koyuyor, bunu FETÖ’cüler yapıyor. 45 gündür itibar suikasti yapılıyor. Emniyet bunların sorumlularını bulmuyor, gazeteciler ‘Muharrem İnce’ye iftira atılıyor’ demiyor. ‘Özel hayatın gizliliği’ diyor. ‘Özel hayatın gizliliği’ diye yazanlar FETÖ’cülerin ortağıdır. ‘Özel hayatın gizliliği’ olması için benim böyle görüntülerimin olması lazım.

Geçmişte yaşananlarda böyle görüntüler vardı ama gizlice çekilmişti. Benim böyle bir görüntüm yok. Bunlar iftira. Yazıyor gazetecinin birisi ‘gerçek ya da montaj’. ‘Gerçek ya da montaj’ diyemezsin. Türkiye Cumhuriyeti devleti, benim itibarımı koruyamamıştır. Bir cumhurbaşkanı adayının itibarını korumakla görevlidir devlet. Bu ülkenin emniyeti, bu ülkenin savcıları, bu ülkenin gazetecileri benim itibarımı korumakla görevlidir.”

‘Saray’dan para aldı çekilemez’ diyenlere, bu alçaklığı yapanlara sesleniyorum. Benim bu kumpaslardan, montajlardan, sahte dekontlardan korktuğum falan yok. 45 gündür buna direniyorum zaten. Adaylıktan çekiliyorum.”

Memleket Partisi mutlaka Meclis’te olmalıdır. HDP var, Saadet Partisi, Gelecek Partisi var. Atatürkçüler azınlıkta olacak Meclis’te. Bu nedenle Meclis’te olması lazım. Memleket Partisi’ne her evden bir oy istiyorum.”

Muharrem İnce’nin çekilme kararının ardından parti önünde göz yaşlarını tutamayan partililer oldu. Gazetecilere tepki gösterenler yayın organlarını suçladı. “Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğim” diyenlerin yanı sıra, “Siz bu işi bozdunuz. Hepiniz bunu yaptınız. Gerçekleri haykırmadınız” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu Sivas’ta Konuştu: Haramilerin Saltanatını Bitireceğim

Sivas’ta halka seslenen Kılıçdaroğlu, “Sinan Ateş’in katillerini unutmadım; kulaklarından yakalayacağım, yargıya teslim edeceğiz. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun oğlu geldi, ziyaret etti; ‘Babamın hakkını, hukukunu savun.’ dedi. Ona da söz verdim, o olayı da bütün ayrıntılarıyla ortaya koyacağım ve bu millete bilgi vereceğim. Gizli, kapaklı bir şey olmayacak” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, “Bir şey söylüyorlar; ‘Yok masanın altı yok, yok masanın üstü, yok terör örgütleri, yok iş birliği…’ Açık ve net söylüyorum. Terör, bir insanlık suçudur. Nereden gelirse gelsin, hep beraber mücadele etmek zorundayız. Teröre destek verenin de, teröristin yanında duranın da, seyyar mahkemeler kuranların da Allah bin belasını versin. Biz milliyetçiyiz. Bizim milliyetçiliğimiz onlarınkine benzemez. Onlarınki mevsimlik milliyetçilik. Biz, kökten milliyetçiyiz. Biz, Kuvâ-yi Milliyeciyiz” ifadelerini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasının sonuna doğru, “Allah nasip eder, sizlerin oylarıyla cumhurbaşkanlığına seçildiğimde, gideceğim yer saray olmayacak. Asla olmayacak. Gazi Mustafa Kemal’in mütevazı Çankaya’sına gideceğim” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim mitingleri kapsamında bugün Sivas’taydı. Kılıçdaroğlu’na mitingde, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan eşlik etti.

Kılıçdaroğlu, mitingde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Sivas hazır mı? Değişime hazır mı? Alın terine değer verme yönünde hazır mı? Herkesin kazandığı, her evde huzurun olduğu bir ortam için hazır mı? Bay Kemal de hazır. Beraber yapacağız. Birlikte yapacağız.

Ama benim Sivaslı kardeşlerime soracaklarım var. Soru bir; bir dönem Sivas, 14 milletvekili çıkarırdı, şimdi 5 milletvekili çıkarıyor. Neden? Hiç acaba Sivaslı kardeşlerim düşündü mü? Yahu Sivas, Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı bir kent. Anadolu’nun göbeğinde. Bereketli toprakları var. Cumhuriyet döneminde yapılan büyük ve güzel yatırımları var. Bir anlamda Türkiye’de demir yolunun merkeziydi burası. Ne oldu da 14 milletvekili çıkaran Sivas, şimdi 5 milletvekili ancak çıkarabiliyor? Ne oldu?

Bu soruyu vicdan sahibi her arkadaşıma soruyorum, her Sivaslı kardeşime soruyorum. Neden biliyor musunuz? Ben söyleyeyim. ‘Yahu nasıl olsa Sivas oyları çantada keklik. Efendim fabrika yapsak da yapmasak da, demir çeliği satsak da satmasak da, nasıl olsa oylar çantada keklik, bize oy veriyorlar, önemli değil.’ Siz, önemli bir kentsiniz. Güzel bir kentsiniz. Sivas coğrafyası, sıradan bir coğrafya değil. Benim size sözüm var. Göreceksiniz, Sivas Demir Çelik Fabrikası’nı kamulaştıracağım. Binlerce işçi orada çalışacak, binlerce Sivaslı.

22 yıldır yapmıyorlar. Yapamıyorlar. Sizi düşünmüyorlar, evlatlarınızı düşünmüyorlar. Herkes nerede? İstanbul’a gidiyor, Ankara’ya gidiyor, İzmir’e gidiyor, Denizli’ye gidiyor, Bursa’ya gidiyor; ‘Acaba asgari ücretle bir iş bulabilir miyim’ diye. Neden arkadaşlar? Baba toprağı burası. Burada çalışın, burada iş yaratın. Burası bizim toprağımız değil mi? Yapamadılar. Bay Kemal, altı ay içinde o fabrikayı kamulaştıracak ve Sivaslılara tahsis edecek. Göreceksiniz.

Bir şey daha. Ayrımcılık benim kitabımda yoktur. İnsan, insandır; başımın üstünde yeri vardır. Görüşü ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun benim başımın üstünde yeri vardır. İnsana saygı duyarım ve onun dertleriyle dertlenmesini bilen birisiyim. O nedenle ayrımcılığa karşı çıkmak lazım. Ayrımcılık sadece insanlar arasındaki ilişkide değil, yatırım yapıyorsanız orada da ayrımcılık olmaması lazım. Bir sanayi bölgesi var, yeni açılan bir başka sanayi bölgesi var, iki sanayi bölgesi arasında teşvikler farklı.

Niye farklı? Çünkü diyorlar ki ‘önce yatırım yapanları cezalandıracağız, sonra yatırım yapanları da ödüllendireceğiz’. Böyle bir anlayış, devlet yönetiminde olmaz. Devlet, adaletle yönetilir. Devlet, liyakatle yönetilir, devlet bilgiyle yönetilir, devlet birikimle yönetilir. Bütün bunlar olmadığı takdirde, böyle farklı kararlar ve rahatsız edici uygulamalar çıkıyor ortaya. Onun da sözünü Sivaslı sanayicilere, Sivaslı yatırımcılara veriyorum; bütün teşvik, Sivas’ın tamamını kapsayacak, sadece bir bölgeyi değil.

Bir şey daha. Büyük bir coğrafya, güzel bir coğrafya… Bereketli toprakları var. Soru… Ya arkadaş buğdayı niye dışarıdan alıyoruz, arpayı niye dışarıdan alıyoruz, yulafı niye dışarıdan alıyoruz, soğanı niye dışarıdan alıyoruz, canlı hayvanı niye dışarıdan alıyoruz, eti niçin dışarıdan alıyoruz? Neden? Toprak mı yok? Var. İnsan mı yok? Var. Güneş mi yok? Var. Su mu yok? O da var. Neden dışarıdan alıyoruz? Neden üreticiyi, çiftçiyi toprağa küstürdük.

Barıştıracağım, barıştıracağım. Yurt dışından değil; burada üretecek insanımız, burada kazanacak insanımız. Her şeyi biz üreteceğiz. Felsefem ne? Türkiye, dünyayla yarışacak. Dünyanın işsizlik deposu olmayacak burası. Dünyanın göçmen deposu olmayacak burası. Dünyanın çöp deposu olmayacak burası. Burası, yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti; bilgiyle, birikimle, kalkınmayla dünyayla rekabet eden bir devlet haline gelecek. Bunun sözünü veriyorum. Dünyayla rekabet edeceğiz. Hep birlikte bu rekabeti yapacağız göreceksiniz.

Ayrıca bir şey daha. Bu taşeron işçisi belası hâlâ bitmiş değil. Taşeron işçilerin tamamına… Yaklaşık 150 bin taşeron işçisi var, onlara kadro verilmedi. Bu kardeşiniz adaletten yanadır. Adaleti her yerde, her ortamda savundum. Taşeron işçilere de kadro vereceğiz. Onlar da evlerine huzur içinde, iş güvenceleri olarak her zaman gidecekler iş başı yapacaklar, kazanacaklar, üretecekler ve sizlere hizmet sunacaklar. İnsanı koru ki, devleti yaşatabilesin. Biz, insanı koruyacağız. Hiç endişe etmeyin.

Benim umudum da sizlersiniz gençler, hiç endişe etmeyin. Daha gençlere de geleceğim. Daha kadınlara da geleceğim.

Bakınız şunu sakın unutmayın; köy okullarını yeniden açacağız, bütün köylerde öğretmenimiz olacak. Bütün köylerdeki okulları açacağız. Cumhuriyetin 100. yılında 100 bin öğretmenin atamasını gerçekleştireceğiz. Köyler boşaldı ya. Baba, evladını okutmak için köyü terk ediyor, gidiyor. Taşımalı eğitime son vereceğiz. Öğretmen gidecek. Yüzlerce çocuğu taşıyacağına bir öğretmen atayacaksın, iki öğretmen atayacaksın.

Dışarıda atama bekleyen 100 binler var. Niye bunu yapmıyoruz? Köylerde sadece öğretmen değil, sadece imam değil, ziraat mühendisi olacak, ziraat teknisyeni olacak. Hayvancılık yapılıyorsa veteriner hekim olacak. Bütün bunların tamamının atamalarını yapacağız. Yeni bir anlayış, üreten bir anlayış, alın terine değer veren bir anlayış ve her evde huzurun, bereketin olması gereken bir anlayış… Bunu yeniden inşa etmek beraber ve birlikte olacak. O açıdan desteğinizi istiyorum. Söz mü?

Kadın kardeşlerim; size de bir çift sözüm var. Eğer bir evde, bir anne çocuğunu okula gönderirken beslenme çantasına koyacak bir şey bulamıyorsa, eğer bir anne üniversiteyi bitirmiş evladına iş bulamıyorsa, eğer bir anne pazara çıktığında pazardaki yangını mutfağa taşıyıp mutfaktaki yangınla karşılaşıyorsa ve binlerce çocuğumuzun kaldığı hanelerde sular kesiliyorsa, milyonlarca evde elektrikler kesiliyorsa, milyonlarca evde doğalgaz kesiliyorsa, kışın ortasında çocuklar, aile soğuğa terk ediliyorsa; buna sessiz kalamayız.

Benim size sözüm var, hanımlar size sözüm var, Aile Destekleri Sigortasını getireceğiz. Emin olun göreceksiniz. Geliri olmayan veya geliri asgari ücretin altında olan bütün evlere, bütün ailelere devlet yardım yapacak. Sizlerin, hanımların, bankada hesabı olacak. Dolayısıyla sosyal hizmet uzmanı gelip sizi ziyaret edecek. 20 bin sosyal hizmet uzmanı atanacak, sizin evinize gelecekler. Ev kiralık mı değil mi, engelli var mı yok mu, hanede kaç çocuk var, yaşlı var mı yok mu; bütün bunların tespiti yapılacak.

Geliriniz var mı, yok mu? Gelirinizin ana kaynağı nedir, bunlara bakacaklar. Ve size belli bir rakam belirleyecekler, o rakam üzerinden – asgari ücretin altında olmamak kaydıyla – kadının banka hesabına parayı her ay düzenli yatıracaklar. Gideceksiniz, emekli gibi, işçi gibi, memur gibi paranızı çekeceksiniz; çoluk çocuğunuzun rızkı sağlayacaksınız. Sizi, ele güne muhtaç etmeyeceğim. Hiçbir kadını, ele güne muhtaç etmeyeceğim.

Ben bunu söylediğimde bazı kadın kardeşlerimiz dediler ki, ‘Acaba katılım bankasından da hesap olabilir mi, altın hesabı olabilir mi?’ Söz verdim; elbette olabilir, katılım bankasında altın hesabı açarız, size yapılacak ödemeyi de oraya yatırırız. Hiç endişe etmeyin. Bay Kemal gelince göreceksiniz; hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, hiçbir ailenin elektriği kesilmeyecek, hiçbir ailenin doğalgazı ve suyu kesilmeyecek. Huzuru getireceğim, huzuru. Bereketi getireceğim, bereketi. Birlikte yaşama sevincini getireceğim.

Ziraat mühendisleri atama istiyorlar. Söyledim, köylerde ziraat mühendisleri olacak, ziraat teknisyenleri olacak, veteriner hekimler olacak. ‘20 bin atama’ demişsiniz, bizim köylerin sayısı 20 binden fazla. Alacağız, yeni mezunları da alacağız. Oralara atamalar yapacağız, göreceksiniz. Çiftçinin toprak analizini yapacaksınız siz, hayvanların aşılarını yapacaksınız siz. Öğretmene nasıl maaş veriliyorsa sizlere de aylık ödenecek ve siz köylerde yaşayanlara, üretenlere, alın teri dökenlere yardımcı olacaksınız. Temel hedefimiz bu.

Bir soru daha. Kendi ülkemizde huzur içinde yaşamak istiyoruz. Dışarıdan geldiler. 3 milyon 600 bin Suriyeli kardeşimiz geldi. Afganların sayısını bilmiyoruz. Ama en geç 2 yıl içinde hepsini kendi ülkelerine uğurlayacağız. Bunu gittiğim her yerde söylüyorum. Sivaslı kardeşlerim siz de bunu bir tarafa kaydedin. En geç 2 yıl içerisinde bunları kendi ülkelerine göndereceğiz. Türkiye, bir göçmen deposu olmayacak. Avrupalı rahat etsin diye burada tutuyoruz. Avrupalının keyfi olsun diye burada tutuyoruz. Derdi biz çekiyoruz, keyfi onlar yaşıyorlar. Olmaz. Bay Kemal buna izin vermez. Emin olun izin vermez. Beraber, gelecekler beraber çözeceğiz.

Yoksa… ‘’ O zaman kusura bakmayın arkadaş’ diyeceğiz. Burası senin depon mu? Burada olacak, ben bakacağım, sıkıntıyı ben çekeceğim; beyler keyif sürecekler. Türkiye’de itibar sahibi olduğunuz zaman, Türkiye’de halkınıza güven verdiğiniz zaman, Türkiye’de verilmeyecek hesabınız olmadığı zaman, dünyada da verilmeyecek hesabınız olmadığı zaman; çok rahat konuşabilirsiniz. Çok rahat kükreyebilirsiniz. Türkiye’nin itibarını her yerde koruyabilirsiniz. Yeter ki verilmeyecek hesabınız olmasın.

Diyeceksiniz ki bu verilmeyecek hesaptan kastettiğiniz nedir? Kastettiğim şu; malum, Trump dedi ki ‘Bak ha beni kızdırma, senin mal varlığını açıklarım kamuoyuna.’ Tek bir cümle çıkmadı, tık bile çıkmadı. Oysa aynı soru Bay Kemal için söylenseydi, ‘Bak ha beni kızdırma, senin mal varlığını araştırırım’ deselerdi, Bay Kemal şunu söylerdi: ‘Araştırmazsanız namertsiniz!’

27 buçuk yıl devlette çalıştım. Devletin ne olduğunu bilirim. Her zaman, her yerde dürüst görev yapmaya özen gösterdim. Hiç kimsenin hakkını, hukukunu ihmal etmemeye özen gösterdim. Herkese yardımcı olmak gibi geleneksel bir aile yapısından geliyorum zaten.

Bir şey daha. Sinan Ateş’in katillerini unutmadım; kulaklarından yakalayacağım, yargıya teslim edeceğiz. Hiç endişe etmeyin. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun oğlu geldi, ziyaret etti; ‘Babamın hakkını, hukukunu savun.’ dedi. Ona da söz verdim, o olayı da bütün ayrıntılarıyla ortaya koyacağım ve bu millete bilgi vereceğim. Gizli, kapaklı bir şey olmayacak.

Bir şey söylüyorlar; ‘Yok masanın altı yok, yok masanın üstü, yok terör örgütleri, yok iş birliği…’ Açık ve net söylüyorum. Terör, bir insanlık suçudur. Nereden gelirse gelsin, hep beraber mücadele etmek zorundayız. Teröre destek verenin de, teröristin yanında duranın da, seyyar mahkemeler kuranların da Allah bin belasını versin. Biz milliyetçiyiz. Bizim milliyetçiliğimiz onlarınkine benzemez. Onlarınki mevsimlik milliyetçilik. Biz, kökten milliyetçiyiz. Bu ülkenin hakkını ve hukukunu sonuna kadar koruruz. Birilerine boyun eğmeyiz. Birilerinin önünde diz çökmeyiz. Düne kadar küfrettikleri adamın kapısına gidip de, onun önünde para dilenmeyiz. Biz, Kuvâ-yi Milliyeciyiz.

Çiftçiler, üreticiler, kırmızı mazotu vereceğiz size, göreceksiniz.

Emekliler içinde bir sözüm var. ‘Emekliye, Ramazan ve Kurban Bayramı’nda asgari ücret kadar ikramiye verilsin.’ dedik. Önce ‘Para yok’ dediler. Sonra bin lira verdiler. Şimdi seçim yaklaşıyor; bin lirayı, 2 bin liraya çıkardılar. Ben ne söylemiştim? ‘Asgari ücret kadar.’ Bir bayramda bir asgari ücret, ikinci bayramda ikinci asgari ücret. 2 bin lira verdiler, oradan alacağınız var, bir de Kurban Bayramı’nda alacak olacak; topladım, 15 bin lira yapıyor. Emekliler, Kurban Bayramı’nda bankaya gittiklerinde, analarının ak sütü kadar helal olan 15 bin lirayı çekecekler ve harcayacaklar.

Şimdi ben bunu dedim ya, gene koro başlıyor; ‘Parayı nereden bulacaksın, para nerede?’ Sen yandaşlar için para buluyorsun, Beşli Çeteler için para buluyorsun, ihale takipçileri için para buluyorsun, Amerikalarda villalar alıyorsun, gökdelenler yaptırıyorsun. Oralara para var, vatandaşa gelince ‘Parayı nereden bulacaksın?’ Alacağım, alacağım. Kaçırdıkları 418 milyar doları alacağım ve size vereceğim. Onlar yandaşlara çalışıyorlar, Bay Kemal vatandaşa çalışıyor. Sizin için çalışacağım.

Hiç meraklanmayın; hakkı, hukuku ve adaleti sağlayacağım hiç endişe etmeyin. Benim görevim zaten o.

Ben, saraylarda oturan birisi değilim. Mütevazı evimde oturuyorum. Çoluk çoğumla beraber oturuyorum. E benim mutfağımı da siz biliyorsunuz, ne olduğunu da biliyorsunuz. Huzur içinde yaşıyoruz. İsterim ki her evde huzur olsun, her evde bereket olsun. İnsanlar huzur içinde akşam evlerine gelsinler. Evlatlarıyla, çoluk çocuğuyla beraber huzur içinde yaşasınlar. En büyük arzum bu. Allah nasip eder, sizlerin oylarıyla cumhurbaşkanlığına seçildiğimde, gideceğim yer saray olmayacak. Asla olmayacak. Gazi Mustafa Kemal’in mütevazı Çankaya’sına gideceğim. Sizler gibi yaşayacağım. Sizler gibi yaşıyorum zaten.

Bir şey daha söyleyeyim. Sizler gibi bir aileden geliyorum ben de aslında. 7 kardeşiz. Rahmetli annem okuma-yazma bilmezdi. 7 kardeşten üniversiteye giden sadece benim. 7 kardeşe, babamın bir bayramda ayakkabı aldığını da hayatım boyunca hiç görmedim. Çünkü geliri düşüktü. Bir bayramda iki kişiye, bir bayramda üç kişiye ayakkabı alırdı. Bazen ayakkabılarımızı değiştirirdik. Küçükler büyüdüğü zaman, büyük olanların elbiselerini giyerdi, ayakkabılarını giyerdi. Böyle bir aileden geliyorum, sizler gibi bir aileden geliyorum. Lüksüm yok, şatafatım yok.

Öyle millete tepeden bakmak gibi bir alışkanlığım da yok. Herkesi seviyorum. Herkese saygı duyuyorum. Bana oy versin vermesin, söz verdim; 85 milyonun cumhurbaşkanı olacağım, 85 milyonu kucaklayacağım. Hiç ayrımcılık yapmayacağım, asla ve asla. Benim kitabımda ayrımcılık yoktur. Herkesi kucaklayacağız. Birisinin bir derdi varsa o derdi çözmek için yollara koyulacağız. Çünkü çok kutuplaştık. Kavga eder noktaya getirdiler memleketi. Buradan çıkmamız lazım. Beraber çıkmamız lazım. Huzura ihtiyacımız var, beraberliğe ihtiyacımız var.

Sandığa gideceksiniz değil mi? Oy kullanacaksınız değil mi? O zaman şunu yapacağız… Sandığa tek başınıza gitmeyeceksiniz. Komşunuzu alacaksınız, akrabanızı alacaksınız, beraber bir bayram havası içinde gideceksiniz. Oylarınızı kullanacaksınız. Akşam sayım yapıldığında orada olacaksınız. Tutanaklara bakacaksınız. Doğru aktarılıp aktarılmadığına bakacaksınız ve otoriter bir yönetimi demokratik yollarla değiştireceğiz. Allah, bunu bize nasip edecek inşallah. Göreceksiniz.

Yazıyor, ‘Bay Kemal gelecek, haramiler gidecek.’ Haramilerin saltanatını bitireceğim. Hiç endişe etmeyin. Söyledim, yine söyleyeyim; kul hakkı yemem ama kul hakkı da yedirmem. Açık ve net söylüyorum; kul hakkı yemem, kul hakkı yedirmem. Yedirmeyeceğim kimseye.

‘Hak, hukuk, adalet ülke sana emanet’ diyor. Ülke hepimize emanet. Beraber ve birlikte, güzel Türkiye’yi inşa edeceğiz.

Efendim bizim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın seçimlerde kullandığı güzel bir slogan vardı. O sloganla isterseniz hep birlikte bitirelim. Her şey çok güzel olacak. İnanın her şey çok güzel olacak, inanın. Birlikte bu ülkeye huzuru, birlikte bu ülkeye bereketi getireceğiz. Hiç endişe etmeyin. Sizleri seviyorum, sizlere hizmet etmek benim için onur olacaktır. 27,5 yıl kamuda çalıştım, bundan sonraki bütün görevim de bu ülkeye hizmet etmek, bu ülkenin güzel insanlarına hizmet etmek olacak.

‘Sivaslı gençlere silikon vadisi’ diyor. Sözü vermiştik. Yapacağı, yapacağız. Bilime, teknolojiye önem vereceğiz. Sivas’ı Orta Anadolu’nun en güçlü kentlerinden birisi haline getireceğiz, hiç endişe etmeyin. Sivas’ın içinin boşaldığını biliyorum. Hepsini biliyorum. Göreceksiniz; Sivas’ın nasıl şaha kalktığını göreceksiniz, Anadolu’nun nasıl şaha kalktığını göreceksiniz. Zaten hedefimiz, 5 yıl içinde İstanbul’un nüfusunu 2,5 milyon azaltmak ve o insanları Anadolu’ya getirmek. Anadolu’da onlara, çok ama çok iyi imkânlar sağlayacağız.

İki kelime daha edeyim. Bizim güvenliğimizi sağlayan polis kardeşlerimiz var. Onlara da yürekten teşekkür ederim. Polis kardeşlerimin derdini biliyorum, sorunlarını da biliyorum. Günde 12 saat, 13 saat, 14 saat çalıştıklarını da biliyorum. Bazen 24 saat evlerine gitmediklerini de biliyorum. Büyük sıkıntılar çektiklerini de biliyorum. Onu da çözeceğim bu ülkede. Çünkü polisi sokakta gördüğünüz zaman devleti görüyorsunuz. Onlar devletimizi temsil ediyorlar. Güzel ülkemizde, her vatandaşın huzur içinde yaşamasını istiyorlar. Hayatlarını yeri geldiğinde bizler için tehlikeye atıyorlar.

Toplumun her kesiminin sorunlarına talibim ve bütün bu sorunları ahlakla, erdemle, bilgiyle, birikimle, liyakatle çözeceğiz. Sağ olun, var olun.”

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri; Kılıçdaroğlu: Tek Adam Sistemini Bitireceğiz

14 Mayıs seçimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, “Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek istiyoruz. Bilginin paylaşılması, karar mekanizmasında çoğulluğun sağlanması, hiyerarşinin azalması, liyakatin yönetim mekanizmasına geri dönmesi, devletin yozlaşmadan kurtulması için. Ülke yönetiminde sivil toplumun gücünden daha fazla yararlanabilmek için” dedi ve ekledi:

“Daha esnek ve daha etkili bir müdahale mekanizması üretebilmek, daha fazla hayat kurtarmak, yaraları daha hızlı sarmak için. Bina yapmayı marifet sanan ama hayatları o binaların altında bırakan bu tek adam sistemini 14 Mayıs’ta bitireceğiz. İnsana ve hayata saygı duyan, kültürel birlikteliğimizi öne çıkaran, vatandaşımıza inisiyatif veren, onu yaşadığı kentte karar mekanizmasına davet eden bir şehircilik anlayışına geçeceğiz.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Önce devleti onaracağız’ başlığıyla Cumhuriyet’e yazdığı mektupta seçmelere seslendi. Kılıçdaroğlu’nun mektubunun bir kısmı şöyle:

“Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğini bitirmek üzere olduğumuz bugünlerde dünya hâlâ istikrarsız ve güvensiz. Belirsizlik ve endişe küreselleşmiş durumda. Çare ise içe kapanma, kendi çıkarını kollama; küresel sorunlar karşısında kaçış yolları üreterek kendini aldatmak değil. Küresel sorunlar küresel cevapları, dolayısıyla küresel işbirliğine bizi davet ediyor.

Bu da karşılıklı anlayış, özveri, güven ve birlikte sürdürülecek akılcı çaba demek. Önümüzdeki dönemde Türkiye bu ortaklaşmanın taşıyıcı güçlerinden biri olacak. Küresel meselelerin çözümü, ekonomik, kültürel ve siyasi bir yeniden inşa faaliyetidir ve Türkiye bu inşa faaliyeti içindeki yerini alacak. Üniversiteleriyle, bilim insanlarıyla ve yeni nesil bir siyasetçi kuşağıyla.

Dünyanın parçası olmak bir cesaret işidir; özgüven gerektirir. Hamasetle yoğrulmuş, kerameti kendinden menkul yönetimlerin harcı değildir. Nitekim bugün birçok ülkede dünyayı kavramaktan uzak, dar ve pazarlıkçı kalıplara sığınmış, hayali düşmanlar üreterek ayakta kalmaya çalışan yönetimler var. Bu tür ülkelerde kuşatıcı ve zenginleştirici bir milliyetçilik göremezsiniz.

Aksine toplumu bölen, iç düşman yaratan, kutuplaştıran, ilkel bir milliyetçiliğin hortladığına tanık olursunuz. Çünkü bu ülkelerde iktidarlar ancak sanal gerçeklikler ve karşıtlıklar sayesinde ayakta kalabilirler. Ülkemiz de çok farklı değil; toplum kamplara bölündü. Kültürel kimlikler arasında sahte hiyerarşiler oluşturuldu. Toplumun içinde ayrışma çizgileri üreterek kuşatıcı bir vatandaşlığın inşası engellenmeye çalışılıyor.

Hayalim kimsenin kendisini dışlanmış, yabancılaşmış hissetmediği, herkesin bir diğeriyle ortaklaşma duygusuna sahip olduğu, demokratik işleyiş içinde ve hukukla kayda alınmış bir devlet-toplum ilişkisinin ülkemizde yerleşmesi, hayata geçmesidir. Hiç kuşku yok ki bu, devletin evrensel ilkeler üzerinde yeniden inşası demektir. Nedir bu evrensel ilkeler? Bu ilkeleri başka ülkelerden, kültürlerden almak zorunda değiliz.

Bu ilkeler esasen sahip olduğumuz ama kıymetini bilmediğimiz yol gösterici nitelikler olarak kendi tarihimizde var. Toplumun hizmetkârı olduğunu bilen bir devlet, kendisini toplumsal denetime açan bir devlet, karar mekanizmalarına toplumu davet eden bir devlet. Dolayısıyla şeffaflığı öne çıkaran, hesap veren bir devlet. Millet İttifakı’nın değerli paydaşları, yol arkadaşlarım; siyasi partilerle birlikte bu devlet anlayışını kalıcı hale getireceğiz.

“Devlet geleneğimiz bu değil”

Devlet yozlaştığında toplum da kişiliksizleşir, karakterini kaybeder. Rant üretip kendi içinde bölüşen, illegal yapılanmalarla iç içe geçmekte mahsur görmeyen bir devlet, başlı başına bir beka sorunudur. Yozlaşmayı kanıksayan, normalleştiren, yaygınlaştıran bir devlet, topluma ayak bağıdır. Oysa bizim devlet geleneğimiz bu değil. Ne Osmanlı’da ne de Cumhuriyet’te…

Şu anki iktidarın rant, güç, yandaşı gözetme, liyakate bakmama sevdası devletin içine girmiş bir virüstür. İhale-rüşvet mekanizması, illegal yollarla toplumsal servetin kapalı kapılar ardında bölüşülmesi, mafyatik unsurların devlete sokulması ve bütün bunların üzerine iktidar yandaşlığının meslek haline gelmesi yozlaşmayı topluma yayıyor, bir pandemiye dönüştürüyor.

Bu yozlaşmanın acilen durması, durdurulması lazım. Ve bunun için de devlet lazım; siyasetin devletle birlikte yürümesi, onu doğru yöne sevk etmesi lazım. Bu mümkün! Çünkü karşımızda sadece bu iktidarın üretmiş ve öne çıkarmış olduğu yozlaşmış unsurlar yok. Devletin içinde hâlâ özverili, bilgili, namuslu, liyakatli, kaliteli ama sessiz kalmaya mahkûm edilmiş bir çoğunluk var. Yeni bir devlet anlayışı işte bu ana damar üzerinden inşa edilecek. Şu an devlet adına yapılanlara bakıp kimse endişe etmesin!

Kamu bürokrasisinin her kademesinde işinin ehli, liyakatli kadrolar kendilerine görev verilmesini bekliyor. Kurumlar, bu vatansever kadrolarla ve bu kadrolara katılacak yeni isimlerle birlikte yeniden inşa edilecek. Nepotizmi, yani kayırmacılık, iltimas, torpil, akraba ve arkadaş ilişkilerini devletten uzaklaştıracağız. İşte o zaman devlet tekrar saygın ve herkesin devleti olacaktır.

Yozlaşmanın, bilimi, aklı ve liyakati devre dışı bırakmanın bedelini halkımız ödüyor. İşte son depremde yaşananlar; depremin her an olabileceğini, muhtemel gücünü, yaratacağı tahribatı bilen ama tedbir almayan, sonra da bunu ‘kaderin oyununa’ bağlayan bir sorumsuzluk ve aymazlık abidesi, yitip giden hayatların geride bıraktığı manevi dokuya, yüreklere dokunmaktan aciz; bina yapmayı yara sarma için yeterli sanan bir bakış. Uzun uzun anlatmaya gerek var mı? Yöneticileri birbirlerine akraba olan, depremzedelere yardım etmek yerine, depremzedelere yardım eden sivil toplum kuruluşlarına çadır ve yiyecek satan Kızılay gerçeği her şeyi anlatıyor.

“Bu tek adam sistemini 14 Mayıs’ta bitireceğiz”

İşte bu nedenle güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek istiyoruz. Bilginin paylaşılması, karar mekanizmasında çoğulluğun sağlanması, hiyerarşinin azalması, liyakatin yönetim mekanizmasına geri dönmesi, devletin yozlaşmadan kurtulması için. Ülke yönetiminde sivil toplumun gücünden daha fazla yararlanabilmek için.

Daha esnek ve daha etkili bir müdahale mekanizması üretebilmek, daha fazla hayat kurtarmak, yaraları daha hızlı sarmak için. Bina yapmayı marifet sanan ama hayatları o binaların altında bırakan bu tek adam sistemini 14 Mayıs’ta bitireceğiz. İnsana ve hayata saygı duyan, kültürel birlikteliğimizi öne çıkaran, vatandaşımıza inisiyatif veren, onu yaşadığı kentte karar mekanizmasına davet eden bir şehircilik anlayışına geçeceğiz.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın