Papa Francesco, 88 Yaşında Hayatını Kaybetti

Şubat ayından bu yana sağlık sorunları yaşayan Papa Francesco’nun hayatını kaybettiği duyuruldu. Arjantinli papa olarak bilinen Francesco, 12 yıldır papalık unvanını taşıyordu.

Haber Merkezi / Vatikan Papa Francesco’nun ölüm haberini yayınladığı bir video mesajı ile duyurdu. Françesko son olarak dün Paskalya Bayramı için düzenlenen törenlerde kameralar karşısına geçmişti.

Tekerlekli sandalye ile balkona çıkarılan Francesco, kalabalığa el sallayarak, “Sevgili kardeşlerim, Paskalya Bayramınız kutlu olsun” mesajı vermişti.

Papa Francesco, Cizvit tarikatına mensup ilk papa olmasının yanı sıra, Amerika kıtasından seçilen ilk papa olarak da tarihe geçmiştir.

Asıl adı Jorge Mario Bergoglio olan Papa Francesco, 17 Aralık 1936’da Arjantin’in Buenos Aires şehrinde dünyaya gelmiştir.

Papa Francesco, sade yaşam tarzı, alçakgönüllülüğü, sosyal adalet vurgusu ve çevre konularındaki duyarlılığıyla biliniyordu.

Özellikle yoksullara ve dışlanmışlara yardım etme çağrıları, göçmen hakları ve iklim değişikliği gibi konularda yaptığı açıklamalarla dikkat çekiyordu. En bilinen yazılarından biri, çevre sorunlarını ele alan “Laudato Si'” ansiklikasıdır.

Paylaşın

Katolik Kilisesi, Cinsel İstismar Mağdurlarına 323 Milyon Dolar Ödeyecek

Rockville Centre Katolik Kilisesi, çocukken rahipler tarafından cinsel tacize uğradıklarını iddia eden yaklaşık 530 mağdura 323 milyon dolardan fazla ödeme yapacak.

Son yıllarda yirmiden fazla kiliseye benzer davaların açılması, çocukların rahipler tarafından maruz kaldığı cinsel istismarın boyutunu gözler önüne seriyor.

ABD’nin New York eyaletinde bulunan Rockville Centre Katolik Kilisesi, rahipler tarafından tacize uğradığını iddia eden yaklaşık 530 kişiye 323 milyon dolardan fazla tazminat ödeneceğini duyurdu.

Rockville Centre, dört sigorta şirketinin 85 milyon 300 milyon dolarlık uzlaşma fonuna 234 milyon 800 bin dolar katkıda bulunmayı kabul etti. Rockville Centre Kilisesi, mağdurların açtığı davalar sebebiyle Ekim 2020’de iflas başvurusu yapmıştı.

Nassau ve Suffolk ilçelerinde yaklaşık 1 milyon 200 bin katoliğe hizmet veren kurum, bu yılın başında çocukluk çağında tacize uğrayan kişilere yaklaşık 200 milyon dolarlık anlaşma teklif etmiş, ancak şikayetçilerden olumsuz yanıt almıştı. Kilise, bu teklifin reddedilmesinin ardından yeni bir anlaşmanın mümkün olmadığını söylemişti.

Davayı denetleyen ABD İflas Hakimi Martin Glenn, kilise ile varılan yeni uzlaşmayı bu nedenle “muazzam bir ilerleme” olarak değerlendirdi.

Varılan uzlaşma emsal nitelik taşıyor. Hukukçular, bunun iflas etmiş kiliselerle ilgili yeni davaların önünü açabileceğini belirterek başka istismar şikayetlerinin de bulunduğuna dikkat çekti.

Aralarında New York’un da bulunduğu bazı eyaletlerde 2019 yılında çocukken istismara uğradığını iddia eden mağdurların dava açmalarına olanak tanıyan bir yasa kabul edildi.

Yasanın yürürlüğe girmesinin ardından 20’den fazla katolik kilisesi iflas başvurusunda bulundu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Papa ‘İlahiyat Fakültelerinde İbnelik Havası Var’ Sözleri Nedeniyle Özür Diledi

Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francis, katıldığı bir toplantıda kullandığı, ‘İlahiyat fakültelerinde ibnelik havası var’ sözleri nedeniyle özür diledi.

Vatikan sözcüsü Matteo Bruni, Francis’in 20 Mayıs’ta İtalyan piskoposlara kapalı kapılar ardında yaptığı açıklamalarla ilgili olarak medyada çıkan söylentileri kabul eden bir açıklama yaptı.

İtalyan medyası, Papa Francis’in psikoposlarla yaptığı görüşme sırasında İtalyanca konuşurken şaka yollu “ibnelik” (frociaggine) terimini kullandığını aktarmıştı.

İtalyan medyasının bildirdiğine göre Papa, 20 Mayıs’ta İtalyan piskoposlarla yaptığı toplantıda kilisenin ‘eşcinsel erkeklere kapalı’ pozisyonunu teyit ederken ilahiyat fakültelerinde “zaten bir ibnelik havası var” ifadesini kullandı.

Papa Francis bu terimi, Vatikan’ın eşcinsel erkeklerin ruhban okullarına girmesine ve papaz olarak atanmasına izin verme yasağını teyit ederken kullanmıştı.

Sözcü Bruni, Papa’nın basında çıkan haberleri duyduğunu ve uzun zamandır Katolik Kilisesi’nde “herkese yer olduğu” konusundaki politikasını hatırlattı.

Bruni, “Papa hiçbir zaman homofobik terimlerle kendisini ifade etmeyi ya da rencide etmeyi amaçlamamıştır ve bu terimin kullanılmasından rahatsız olanlara özürlerini iletmektedir” dedi.

Papa Francis, geçtiğimiz günlerde İtalyan papaz adaylarının eğitimine ilişkin psikoposların katıldığı toplantıda bir konuşma yaptı.

Vatikan, “eşcinselliği uygulayan, eşcinsel eğilimler gösteren veya sözde eşcinsel kültürünü destekleyen” erkekleri ilahiyat fakültelerine kabul edemeyeceğini veya papaz olarak atayamayacağı eğilimini benimsemişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Katolik Kilisesi Lideri Papa: Göçmen Ölümleri İnsanlığın Açık Yarası

Vatikan’daki Pazar duası sonrası konuşan Katolik Kilisesi Ruhani Lideri Papa Francesco, “Birkaç gün önce Akdeniz’de trajik bir tekne kazası daha meydana geldi: 41 kişi hayatını kaybetti. Onlar için dua ettim” dedi ve ekledi:

“Acı ve utançla söylemek zorundayız: bu yılın başından beri neredeyse 2 bin erkek, kadın ve çocuk Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken bu denizde öldü. Bu insanlığımızın açık yarasıdır.”

BBC Türkçe’den Övgü Pınar’ın aktardığına göre, “Dayanışma ve kardeşlik duygularıyla, bu yarayı sarmaya yönelik siyasi ve diplomatik çaba” gösterilmesi çağrısı yapan Papa, ayrıca göçmenleri kurtarmak için çalışanların kararlılığını desteklediğini de vurguladı.

İtalya’da Ekim 2022’de iktidara gelen aşırı sağ liderliğindeki koalisyon hükümeti, Akdeniz’de göçmenleri kurtarmak için çalışan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini zorlaştırmaya çalışmakla suçlanıyor. Hükümetin, STK’ların kurtarma gemilerine en yakın limanları açmak yerine bu gemileri daha uzak limanlara yönlendirme gibi uygulamaları eleştiriliyor.

İtalya hükümetinin girişimleri üzerine Avrupa Birliği bu yaz, düzensiz göçü önlemek amacıyla Tunus ile bir anlaşmaya varmıştı. Bu yıla kadar Orta Akdeniz hattından İtalya’ya ulaşan göçmenler ağırlıkla Libya’dan denize açılıyordu. Bu yıl ise Tunus, göçmenlerin en sık kullandığı kalkış limanı haline geldi.

İtalya’ya bu yıl deniz yoluyla ulaşan göçmen sayısı, geçen yıla kıyasla iki katın üzerine çıkarak 94 bine yaklaştı. Orta Akdeniz hattını kullanarak Avrupa’ya ulaşmaya çalışan yaklaşık 2 bin göçmen de hayatını kaybetti.

Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Göç Örgütü, Orta Akdeniz’i “dünyanın bilinen en ölümcül göç rotası” olarak tanımlıyor. Denizde hayatını kaybedenlerin yanı sıra, bu göç rotasının önceki ayağı olan Kuzey Afrika’da göçmenlerin sıklıkla kötü muameleye tabi tutulduğuna dair haberler de gündemde.

Papa Francesco da geçen hafta yaptığı bir açıklamada bu unsura da dikkat çekmiş ve göçmenlerin Kuzey Afrika’daki “lager’lerde” (toplama kampı) suiistimal edildiklerini söylemişti. Geçen Pazar günü Portekiz seyahatinden dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Papa, “Göçmenlerin sömürülmesi suçtur… Kuzey Afrika’daki lager’lerdeki göçmenlerin yaşadıkları korkunç” demişti.

Daha önce Akdeniz’in gittikçe bir mezarlığa dönüştüğü uyarısı yapan, “Mare nostrum’un (bizim denizimiz) kasvetli bir ‘mare mortuum’a (ölü deniz) dönüşmesine izin vermeyelim” diyen Papa, bu kez bu konuda şunları söyledi: Akdeniz bir mezarlık, ama en büyük mezarlık değil. En büyük mezarlık Kuzey Afrika.

Paylaşın

Papa Francesco’dan Tarihi Karar: Kadınlar İlk Kez Oy Kullanacak

Katolik Kilisesi’nin ruhani lideri Papa Francesco bir sonraki Piskoposlar Meclisi’nden itibaren kadınların da oy kullanma hakkına sahip olmasına karar verdi. Değişiklikle piskopos olmayan üyelere de oy kullanma hakkı tanındı.

Papa Francesco, daha önce de kadınların Vatikan Devlet yönetiminde üst düzeyde roller alması konusunda adımlar atmıştı.

Papa Francesco, gelecek Ekim’de yapılacak Piskoposlar Meclisi toplantısında ilk kez kadınların da oy kullanmasına karar verdi.

Dünya çapındaki piskoposlardan oluşan dini meclis (sinod) toplantısında, piskopos olmayan din insanları, sivil kişiler ve kadınlara da oy hakkı tanınacak.

Papa, Ekim’deki sinodda piskopos olmayan 70 kişinin de oy kullanmasına, bunların yarısının kadın olmasına hükmetti.

Bu kararla, yaklaşık 370 kişilik sinodda kadınlar, yüzde 10 civarında oya sahip olacak.

1960’larda tesis edilen sinod Katolik Kilisesi’nin öğretilerini, tartışmalı konuları ele alıyor ve Papa’ya tavsiyelerde bulunan bir danışma kurulu işlevi görüyor.

Geçmişteki sinodlarda aile, eşcinsellik gibi konular görüşülmüş, boşanma gibi konularda ‘’reform’’ niteliğinde kararlar alınmıştı.

Piskoposlar Meclisi’ne bugüne kadar kadınlar en fazla gözlemci olarak katılabilmişti.

Katolik Kilisesi’nde kadınların piskoposluk gibi mevkilere erişimi ise bulunmuyor. Gelecek sinodda kadınların kilise içindeki rolünün de tartışılması bekleniyor.

Papa Francesco’nun sinodu piskopos olmayan kişilere, sivillere ve kadınlara da açması, kilise için kritik karar süreçlerine yalnızca üst düzey din adamlarının değil cemaatin de dahil edilmesi girişimi olarak değerlendiriliyor.

“Devrim değil, normal değişim”

Sinodda ilk kez kadınlara oy hakkı tanınması İtalya’da ve dünya basınında tarihi bir adım olarak ilgiyle karşılandı.

La Repubblica gazetesi haberi, ‘’Papa sinoda kadın kotası getirdi’’ başlığıyla duyurdu.

Corriere della Sera bugün baş sayfasından ‘’Papa Francesco’dan dönüm noktası’’ diye yazdı.

İtalyan Katolik Kilisesi’nin gazetesi Avvenire de baş sayfadan ‘’tarihi dönüm noktası’’ ifadesini kullandı.

Bu dönüm noktasını dün gazetecilere açıklayan Sinod Baş Raportörü Kardinal Jean-Claude Hollerich ise “Bu önemli bir değişim ama devrim değil: hayatta ve tarihte değişimler normaldir’’ dedi.

Papa 2021’de de Piskoposlar Meclisi’ne müsteşar olarak ilk kez bir kadını atamıştı. Fransız rahibe Nathalie Becquart’ın oy hakkı bulunan bu pozisyona atanması o dönem, yeni adımların habercisi olarak görülüyordu.

Piskoposlar Meclisi Genel Sekreteri Kardinal Mario Grech 2021’de bu atamayla ilgili olarak, “Becquart’ın atanması ve oy hakkına sahip olmasıyla bir kapı açıldı, gelecekte bunu ne gibi adımların takip edeceğini göreceğiz” demişti.

Papa, geniş kapsamlı bir sinod toplantısı için 2021’de ilk adımı atmıştı. 2 yıllık danışma sürecinin ardından 4-29 Ekim tarihlerinde Vatikan’da Piskoposlar Meclisi’nin ilk genel kurul toplantısının yapılması ve sinodun bir yıl sonra, Ekim 2024’te sona ermesi planlanıyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Katoliklerin Ruhani Lideri Papa’dan Rahip Ve Rahibelere ‘Porno’ Uyarısı

Katolik Kilisesi’nin ruhani lideri Papa Francis, “Bu benim dünyam değil ama siz onu dikkatle kullanmalısınız. Her şey elinizin altında. Yardım maksatlı kullanılmalı. Bu tamam. Ama bir de iyi biliyorsunuz ki, dijital pornografi diye bir şey var” dedi ve ekledi:

“Ne yazık ki bu, rahipler, rahibeler, dindarlar dahil pek çok kişinin sahip olduğu bir kusur. Bu, ruhu zayıflatır. Şeytan oradan girer. Rahiplerin kalbini zayıflatır. Sevgili kardeşlerim, dikkatli olun.”

Vatikan’a yakın basın yayın organlarında yer alan habere göre, Papa Francis, Katolik Kilisesi’nde ilahiyat eğitimi alan öğrenciler, rahip ve rahibeleri kabulünde dijital ve sosyal medyanın kullanımına ilişkin soruları yanıtlandırdı.

Sputnik’teki habere göre Papa kendisinin bu dijital dünyanın insanı olmadığını ve hatta zamanında kendisine hediye gelen bir telefonu da iade ettiğini belirterek, “Bu benim dünyam değil ama siz onu dikkatle kullanmalısınız. Her şey elinizin altında. Yardım maksatlı kullanılmalı. Bu tamam. Ama bir de iyi biliyorsunuz ki, dijital pornografi diye bir şey var. Ne yazık ki bu, rahipler, rahibeler, dindarlar dahil pek çok kişinin sahip olduğu bir kusur. Bu, ruhu zayıflatır. Şeytan oradan girer. Rahiplerin kalbini zayıflatır. Sevgili kardeşlerim, dikkatli olun” ifadelerini kullandı.

Papa, dijital ve sosyal medya dünyasında çok zaman kaybetmemek gerektiğine de dikkati çekti. Kilise öğretisi, pornografiyi ‘iffete karşı işlenmiş suç’ olarak kabul ediyor.

Papa Francis kimdir?

Papa I. Franciscus (17 Aralık 1936’da Buenos Aires, Arjantin) taşıdığı papa unvanıyla dünya çapında 1,2 milyar üyesi bulunan Katolik Kilisesi’nin en büyük ruhanî lideridir. 13 Mart 2013’te saat 18:09 (UTC) papa olarak seçildiği, dünyaya Sistine Şapeli’nin bacasından yükselen beyaz dumanla duyurulmuştur.

İki gün gibi kısa bir seçim süreci sonunda 115 kardinal arasından seçilmiştir. 266. papa olarak seçilen I. Franciscus, Latin Amerika doğumlu olup Amerika’dan ve Güney Yarıküre’den gelen ilk papadır. İtalyan kökenlidir.

Temel eğitimden sonra kimyager olan Bergoglio, 1958’de Cizvitler’e katıldı. Önce Şili’de beşerî bilimler tahsil eden Bergoglio, Buenos Aires’e döndükten sonra San Miguel’deki Máximo San José Yüksek’sinde felsefe tahsilini 1960’ta bitirdi. Katolik ilahiyat tahsilini de 1970’de tamamladı. 1969’da papazlık sakramentini alarak aynı üniversitede ilahiyat doçenti oldu.

Tersiatı için bir yıl İspanya’ya giden Bergoglio, 1973’ten itibaren mürit ustası ve ilahiyat doçenti olarak San Miguel Yüksekokulu’nda çalıştı. Bu görevi 1979’a kadar devam ettirdi. 1980-86 yılları arasında San Miguel Yüksekokulu’nun rektörüydü. Müteakkiben Frankfurt am Main yakınlarındaki Philosophisch-Theologische Hochschule Sankt Georgen’e araştırma için gitti. Fakat doktora projesi yarım kaldı. Bundan sonra Córdoba’de rûhânî eşlikçiydi.

20 Mayıs 1992’de Papa II. Ioannes Paulus tarafından Buenos Aires’e yardımca piskopos, Auca’nın da îtibârî piskoposu olarak tayin edildi. Birkaç değişik unvan ve pozisyonlardan sonra II. Ioannes Paulus, onu 2001’de kardinal papazı ünvanını vererek Kardinal Heyeti’ne alınmış oldu.

115 kardinalin seçme hakkına sahip olduğu 2005 Konklavı’nda Bergoglio, adı bilinmeyen bir kardinalin günlüğündeki notlara dayanan bazı gazete haberlerine göre birinci seçimde 10, ikinci seçimde 35 ve üçüncü seçimde 40 oy almış.[16] Daha sonra adaylıktan çekilmiş.

8. Kasım 2005’te üç yıllığına Arjantin Episkoposlar Konferansı’nın başkanlığına seçildi.

Papa XVI. Benedictus’un 28 Şubat 2013’te 12 Mart 2013’te yine 115 kardinalin seçme hakkına sahip olduğu 2013 Konklavı başladı. Konklavın ikinci gününde ileri yaşı ve yıpranmış sağlığı yüzünden[17][18] pek favori olarak görülmemesine rağmen beşinci seçimde gerekli üçte iki çoğunluğu alarak 266. papa ve mukaddes Petrus’un 265. halefi oldu.

Âdet üzere papa olarak Latince Franciscus adını alan Bergoglio’nun adıyla beraber “I.” eki, Vatikan sözcüsü Federico Lombardi’ye göre aynı adı taşıyan ikinci bir papa seçilirse kullanılacak. (Buna mukabil I. Ioannes Paulus, hemen “I.” ekini kullanmıştır.) Bir basın toplantısında[19] Papa Franciscus, adını Cizvit Tarikatı’nın kurucularından olan Franciscus Xaverius’a atfen değil, mukaddes Assisili Francesco’ya atıfla aldığını belirtti.

Paylaşın

Hatay: Katolik Kilisesi

Katolik Kilisesi; Hatay’ın Antakya İlçesi, Kurtuluş Caddesi, Kurtuluş Sokak üzerinde yer almaktadır.

1852 yılında dönemin sultanlarından bir Antakya’da Katolik Kilisesi kurulması için izin alındı. Antakya’ya gelen Fransız Rahipler, eski bir evi kiliseye dönüştürerek ibadete açmışlardır.

 

Paylaşın

Giresun Çocuk Kütüphanesi: Katolik Kilisesi

Giresun, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Giresun’un Çınarlar mahallesinde bulunan ve Çocuk Kütüphanesi olarak kullanılan yapı aslen Fransız Katolik Kilisesidir. 1800’lü yılların sonlarında inşa edilmiştir.

Kilise kesme taş duvarlarla çevrili bir bahçe içerisinde yer alır. Yapının kuzey cephesi oldukça gösterişli olup, cephe ortasında sivri kemerli girişi vardır. İki kanatlı ahşap kapısı Giresun’daki en güzel 19’uncu yüzyıl kapı örneklerinden biridir.

Doğu cephesinde, kare kesitli çan kulesine geçiş veren düz atkı taşlı ikinci bir kapısı vardır. İç mekânı özgün şeklini günümüze kadar korumuş olup, mahfil kısmı aslına uygun olarak sonradan yenilenmiştir.

Naos zeminini kaplayan karo mozaik döşeme özgün olmakla birlikte üzerindeki bitkisel ve geometrik karakterli süslemeler oldukça dekoratif bir görünüme sahiptir. Cephe düzenlemesi, iç mekan zemin döşemesi, pencere biçimleri ve dekoratif tavanı ile Giresun’daki gayrimüslüm yapılarının en güzel örneklerinden birisidir.

1967 yılından itibaren Çocuk Kütüphanesi olarak kullanılan kilise binası, 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Çocuk Kütüphanelerini İyileştirme Projesi’’ kapsamında tadilat ve onarım görmüş, tüm donanım malzemeleri çocukların ilgisine yönelik olarak yenilenmiştir.

Giresun’un kısa tarihi

Şehrin nerede kurulduğu ve kimler tarafından iskan edildiği konusu tartışmalıdır. Bu tereddüt M.Ö. 350 yıllarına ait kaynaklarda da yer almaktadır. Coğrafyacı Strabon, Farnakia dediği şehrin; bugünkü Giresun kentinin olduğu yerde kurulduğu üzerinde durmuştur. Romalı idareci Arrien Farnakia´nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinoplular tarafından kurulduğunu yazmıştır.

Şehir hakkında Roma, Bizans ve Rum Pontus İmparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler yoktur. Eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde dil incelemeleri sonucunda, bu bölgede M.Ö. 2000´li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

M.Ö. 7.y.y.da İskitlerin Karadenize göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç´ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur.

Karadeniz bölgesinde, ilk ve orta çağlarda, İskit, Kimmerler, Hun, Hazar, Bulgar, Uz, Peçenek göçlerinin sonucu Türk iskanının olduğu, Karadeniz ağızlarının fonetik ve morfolojik yapısıyla birlikte yer adlarından da anlaşılır. Giresun´un batı yakasındaki Çıtlakkale mahallesinin adının Deliorman ve Selanik civarından gelerek buraya yerleşmiş olan Türk topluluğu Çıtaklardan geldiği, bölgede konuşulan lehçenin ve kültür unsurlarının Çıtak ve Gagavuz Türklerinin ki ile benzerlik gösterdiği görülür.

Hitit İmparatorluk dönemi tabletlerine dayanan tarihi kaynaklarda, Giresun´un Azzi Bölgesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Karadeniz bölgesinde 90´a yakın koloni şehri kuran Miletoslular, Giresun ve Tirebolu şehirlerinin de kurucularıdır. Amaçları bu bölgeyi kendilerine yurt edinmek olmayıp, buraların her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmekti. Bu yüzden yerleşim birimlerinin korunabilecek kısımlarını alıp buralara yerleşmişlerdir.

Çevresinde önemli gümüş ve demir üretim yerleri olan Giresun´a Romalılar tam bir hakimiyet kurmamışlardır. Onların döneminde bu bölgede para basıldığı rivayet edilmektedir. Roma idaresinin ilk dönemlerinde Romalı yazarlardan Ammianus Marcel´e göre Romalı komutan Lucullus buraya geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görmüş ve bu ağacın fidanlarını Roma´ya götürmüştür. Bu bilgi kirazın dünyaya Giresun´dan yayıldığı inancının kaynağı olmakla birlikte Roma´da daha önce de kirazın varolduğu belirtilmektedir. Giresun Romalıların ardından Bizanslıların denetimine geçmiştir.

Bizans egemenliği döneminde Yunan medeniyetinin büyük bir hızla gelişip yayılmasına karşılık, Yunan soyu gittikçe zayıflamıştır. Bu sebeple, Bizans İmparatorları, ülkelerinin içerisinde yaşayan ve başka soydan gelen insanları asimle etmeye çalışmışlar ve bu yolda en çok dil ve dinden yararlanmışlardır. Doğu Karadeniz´in ormanlık alanlardaki kabileleri itaat altına almak için ormanlar kesilerek yollar açılmış, yol boylarına muhafız kulübeleri yapılmış, hatta bir miktar Hıristiyan Bulgar Türk´ü de getirilip bölgeye yerleştirilmiştir. Bizanslılar bu yolda çaba harcarken 705 yılında ilk kez Müslüman Arap orduları bölgeye gelip İslamlığı tanıtmaya başlamıştır.

Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244´te Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir. Trabzon´a bağlı bulunan Giresun ve çevresi Moğol nüfuzu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan biri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Bayram Bey, Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin beyidir. Oğlu Hacı Emir Bey döneminde bu bölgeye “Bayramlu Beyliği” denilmeye başlanmıştır. O da aynı şekilde Trabzon Rum İmparatorluğunu sıkıştırmaya devam etmiş olup, Hacı Emir Beyin Oğlu Emir Süleyman Bey de, 1397´de Giresun´u fethetmiştir.

Böylece onun zamanında Giresun ve çevresinin fethi ve Türkleşmesi tam manasıyla sağlanmıştır. Bu beylik iç ve dış çatışmalar sonucu zayıflayıp Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin´in hakimiyetine girmiş ve dolayısıyla Giresun da bu devletin sınırları içinde kalmıştır.

Bugüne kadar yanlış bir kanaat olarak Giresun´un Türkleşmesi Fatih Sultan Mehmet´in 1461´de Trabzonu fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun´un Osmanlı Devletine bu tarihte katıldığı doğrudur. Oysa Giresun´un Türkleşmesi 1397´de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Beyin Giresun´u fethetmesiyle gerçekleşmiştir. Bu yanlış kanaat yüzünden Giresun´da onun adını taşıyan hiçbir eser bulunmamaktadır. Dolayısıyla Giresun´un ilk fatihi tanınmamaktadır.

Paylaşın