Depremzedelere Gönderilen Dört Aylık Elektrik Faturaları Meclis’e Taşındı

Emek Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, seçimden sonra depremzedelere gönderilen 4 aylık elektrik faturalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşıdı.

Haber Merkezi / Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Karaca, depremde yıkılan binalarda sayaç okumalarının nasıl yapıldığının açıklanmasını istedi.

Karaca, “Evlerine 4 aylık birikmiş elektrik faturası gönderilen depremzedelerin işsiz, yoksul ve taksitle bile ödeyemeyecek olanlarının borçlarının silinmesi için bir çalışma var mıdır?” diye sordu.

Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, depremin etkilediği 11 ilde büyük oranda yıkımın ortaya çıktığını ve bu illerde “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edildiğini hatırlattı.

Depremler sonrası yapılan çalışmalarda 6 ilde daha hafif, orta ve ağır hasarlı binalar olduğu tespit edildiğini kaydeden Karaca, on binlerce insanın hayatını kaybederken, yüz binlercesinin yaralandığını ve milyonlarca insanın evsiz kaldığını ifade etti. Milyonlarca yurttaşın yıkılan ya da zarar gören evleri nedeniyle hâlâ çadır ve konteynerlerde yaşam mücadelesi verdiğini belirten Karaca, soru önergesinde şu ifadelere yer verdi:

“Yaşanan deprem nedeniyle pek çok işyeri çalışamaz duruma gelerek kapanmak zorunda kaldı. Emekçi aileler depremin yıkımının ardından yaşadıkları işsizlik ve yoksulluk nedeniyle bir kez daha yıkıma maruz bırakılıyor. Köylüler yaşadıkları sağlık ve ekonomik sorunlar nedeniyle tarımsal üretime devam edemiyor.

Depremzede yurttaşların büyük bir kısmı yıkık ya da hasarlı evlerinin bahçesine ya da yollara kurduğu çadırlarda kalırken dayanışma duygusuyla evlerden çadırlara çektikleri elektriği bile paylaştı. Hal böyleyken Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 23 Mart 2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan elektrik faturalarını erteleme kararı dahi gecikmiş ve eksik bir kararken bugün depremzede halkın evlerine 4 aylık elektrik tüketiminin faturaları gönderilmektedir.

Deprem illerinde yaşanan işsizlik ve yoksulluğu da göz önünde bulundurduğumuzda birikmiş elektrik faturasının 6 aya taksitlendirilmesinin çözüm olmayacağı açıktır. Depremin üzerinden 120 gün geçmesine rağmen temiz su ve temel gıda için hala yardım bekleyen halkın hasarlı evinde ya da çadırda kullandığı elektriğin biriken faturalarını ödemesi olanaklı değildir.”

Karaca’nın deprem bölgesindeki elektrik dağıtımı, abonelikler ve yüksek faturalara ilişkin iki bakana yönelttiği sorular şöyle oldu:

“Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edilen illerde faal veya kullanılabilir durumda olan elektrik abonelerinin kaçı işyeri, kaçı konut abonesidir, tespit edilmiş midir?

Hasarlı binalarda elektrik tüketiminin ölçümlendirilmesi sağlıklı yapılabilmiş midir? Elektrik sayaçlarının deprem nedeniyle hasarlı veya hasarsızlık tespiti yapılmış mıdır?

Bu nedenle afet bölgesindeki illerde sayaç kalibrasyonu kontrolü yapılmış mıdır?

Deprem öncesi ve sonrası kayıp ve kaçak oranları tespit edilmiş midir? Depremzede yurttaşlara gönderilen faturalara bu oranlar yansıtılmakta mıdır?

Depremden zarar gören illerde konut elektrik abonelerinin aktif çalışma durumları, gelir durumları ve temel ihtiyaçlarını karşılayabilme yeterlilikleri tespit edilmiş midir?

Depremin yaşandığı illerde 6 Şubat 2023’e kadar olan faturalandırılmış ve ödenmemiş elektrik borçları silinirken, deprem sonrası evlerde ve çadırlarda karanlıkta kalmamak ve soğuktan korunmak gibi insani ihtiyaçlar için kullanılan elektrik borçlarının silinmemesinin nedeni nedir?

Evlerine 4 aylık birikmiş elektrik faturası gönderilen depremzedelerin işsiz, yoksul ve taksitle bile ödeyemeyecek olanlarının borçlarının silinmesi için bir çalışma var mıdır?

Afet bölgesinde yer alan dağıtım şirketlerinin 2022 yılında gerçekleşen yıllık kârı nedir ve hangi vergi teşviklerinden yararlanmıştır?

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı deprem raporuna göre özel sektöre ait elektrik dağıtım tesislerinde toplam 7.8 milyar TL (416,7 milyon dolar) olan hasar, depremzede yurttaşlara yüklenen ağır faturalarla mı karşılanmak istenmektedir?

Paylaşın

EMEP Lideri Akdeniz, Partideki Görevinden Ve Parti Üyeliğinden İstifa Etti

Sosyal medya hesabından bir açıklama yayınlayan EMEP Lideri Ercüment Akdeniz, açıklamasında, “14 Mayıs seçimlerine giden süreçte parti merkezi içinde baş gösteren kimi tartışma, tutum ve eğilimler hem Genel Başkanlık hem de parti üyeliğinden istifa etme kararı vermeme neden olmuştur” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / EMEP’den konuya ilişkin yapılan açıklamada ise, “Bu kararın partimiz açısından üzücü olduğunu bütün kamuoyu ile paylaşmak isteriz. Aynı zamanda istifanın biçiminin parti tüzüğümüz ve işleyişi açısından izahı mümkün değildir. Partimiz açısından Genel Başkanlık görevi her parti görevi gibi değerli ve önemli bir görevdir.

Ama hiçbir zaman özel bir makam olmamıştır. Partimizin her üyesi ve yöneticisi esas olarak bir parti işçisidir ve bu bilinçle işçi sınıfının devrim ve sosyalizm davasına hizmet eder. Bundan sonra da öyle olmaya devam edecektir” ifadelerine yer verildi.

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, genel başkanlıktan ve parti üyeliğinden istifa ettiğini açıkladı. Akdeniz’in açıklaması şöyle:

“Bu metin, gecikmiş bir istifa beyanıdır. 14 Mayıs seçimlerine giden süreçte parti merkezi içinde baş gösteren kimi tartışma, tutum ve eğilimler hem Genel Başkanlık ve parti görevlerimden hem de parti üyeliğinden istifa etme kararı vermeme neden olmuştur.

İstifa kararımı açıklamayı bilerek geciktirdim ve 14 Mayıs seçimleri sonrasını bekledim. Çünkü hem Cumhurbaşkanı hem de milletvekili seçimlerinin aynı anda yapıldığı bir seçim sürecinde; parti, Emek Özgürlük ittifakı ve devrimci demokratik kamuoyu nezdinde bu gündemle anılmak olmazdı. Nitekim, bu süreçte var gücümüzle hep beraber çalıştık. Tek adam yönetiminin son bulması için kararlılıkla mücadele eden emekçi halkımızı ve demokrasi güçlerini selamlıyorum. Halkın parlamentoya gönderdiği ittifak vekillerini tebrik ediyor, başarılar diliyorum.

Peki, istifayı gerektirecek ağırlıkta nasıl bir sorun yaşanmış olabilir? Herkesin merak ettiği husus, haklı olarak bu olacaktır. Konuyu çok uzatmadan açıklamaya çalışayım;

Genel Yönetim Kurulu’nda, GYK toplantısında Emek Partisi’nin (EMEP) Yeşil Sol Parti listelerinden seçime katılma kararını savunan GYK üyeleri kürsüde ölçüsüz bir şekilde baskı altına alınmıştır. Yeşil Sol Parti listelerinden girme kararının alınması sonrasında ise, bazı Sekreterya üyeleri tarafından, demokratik şekilde alınan bir karar söz konusu olmasına rağmen “bu karar örgütlendi” şeklinde bir suçlama ortaya atılmış, bu suçlama MYK toplantısında da dile getirilmiştir. Bu suçlamalar, partide kendisini GYK’nın ve MYK’nın üzerinde gören triumvir bir yapının eseri olup böyle bir yapıyla yol yürümek benim açımdan mümkün değildir.

Milletvekili adaylarının belirlenmesi sürecine gelindiğinde ise parti içi demokrasiye aykırı müdahaleler farklı biçimlerde ortaya çıkmıştır. Parti merkezi nezdinde aday belirleme sürecine ilişkin prensiplerin henüz oluşmadığı esnada kendisini partiden üstün gören bu yapı, “örgüt/taban eğilimini alma faaliyeti” adı altında, aday belirlenmesine ilişkin olarak henüz belirlenmemiş bazı prensipleri sanki parti merkezi nezdinde ortaklaşa belirlenmiş gibi örgüt tabanına sunmuştur. Buna göre;

Bazı yönetici ve üyelere, Genel Başkan’ın başka partiden aday olmaması yönünde bir parti kararı olduğu bildirilmiştir. Oysa ki ortada bu yönde herhangi bir parti kararı yoktur. Son parti kongresinde böyle bir karar alınmadığı gibi parti tüzüğünde de böyle bir düzenleme yoktur. Üstelik gerçekte var olmayan bu kararın konusu olan kişinin, yani Genel Başkan’ın da bu karardan haberi yoktur. Daha vahimi, DİSK Genel Başkanlarının genellikle Meclis’e aday gösterilmesi örneği, bu bilinmeyen tuhaf “karara” gerekçe olarak gösterilmiştir. EMEP eski Genel Başkanlık görevinde bulunan yoldaşların adaylık, vekillik vb konularda “alınganlık gösterdikleri iddiası” dahi örnek gösterilmiştir. Daha da ileri gidilerek, kimi üyelere “HOP bunu yarın önümüze koyar, EMEP’in başkanını biz belirledik der” şeklinde garabetle melul izahatlar yapılmıştır.

İl yöneticileri ve üyelerden adaylık için öneri alınırken, Genel Başkan’ın haberi olmaksızın, birçok yerde “Başarılı Genel Başkan + yanında 2 Milletvekili” formülü, sanki parti merkezi tarafından önceden belirlenmiş bir prensipmiş gibi aktarılmıştır. “Genel Başkan zaten tanınıyor, vekil gibi çalışıyor” denmiştir. Parti merkezinin bilgisi ve önceden konuşulmuş gündemi olmaksızın yapılan bu söylemlerle, üyelerin sunacağı isim önerilerine, gerçekle bağdaşmayacak şekilde, dolaylı etki ve yönlendirme yapılmıştır. Böylesi yönlendirmelerin olmadığı illerde büyük çoğunluk Genel Başkan’, önermiştir. Yönlendirmenin ve algı yönetiminin yapıldığı yerlerde de Genel Başkan yüksek oranla önerilmiştir ama şapkadan “Başarılı Başkan+ 2 vekil” formülü çıkarılınca, üye ve yöneticiler Genel Başkan’ın dışında iki isim önerisi yapmışlardır. Bu durumun kendisi hem büyük bir çelişkiye hem de “triumvira”yı andıran yönetim şeklinin vahametine işarettir. Ayrıca kimi illerde tüm il yönetiminden, kimi illerde sadece sorumlu bir yöneticiden, kimi illerde ise üyelerden öneri alınması demokratik merkeziyetçilik ilkesinin çiğnendiğini göstermektedir.

15 Nisan tarihli MYK toplantısında vekil adayı için tartışılan isimler konusunda özellikle not düştüğüm bir “şerh kararım” bulunmaktadır. Bu şerh, yalnızca ve yalnızca, iki vekil adayından birinin dahi işçi olmamasına dairdir. EMEP’in çeyrek asrı aşan mücadele tarihinde ve nihayet bugününde işçi kökenli Genel Başkan ve işçi milletvekili çıkaramaması üzücüdür, hepimizin sorumluluğundadır. 14 Mayıs seçimlerine doğru devrimci işçi partisi kimliği taşıyan bir parti olarak EMEP’in iki vekil çıkarma imkanı varken hala bunlardan birini bir işçiden veya işçi kökenli bir devrimciden yana tercih etmemesi benim açımdan kabul edilemez. Nitekim bu özelliği haiz çokça işçi yoldaşımız vardır. Ne yazık ki bu şerh kararım, tüm uyarılarıma rağmen, GYK üyelerine, il ilçe yöneticilerine ve üyelere ulaştırılmamıştır.

Aynı toplantıda, “Meclise şimdiki Genel Başkan gitmeyecekse, EMEP adına gidecek iki vekil arkadaştan biri mutlaka Genel Başkan olmalıdır. Gerekirse bunun için hızla olağanüstü genel kongre toplanmalıdır” şeklindeki önerim ve uyarım da dikkate alınmamıştır, bilgilendirme yapılırken bu uyarım yine yönetici ve üyelere ulaştırılmamıştır. Zira, önemli olan parlamentoya gidecek isimden ziyade, Meclis’te Genel Başkanlık’ın temsil edilmesidir. Meclis’te grubu bulunmayan bir partinin parlementoda etkin olması için de bu tercih elzemdir. Ayrıca, İttifak bileşeni parti ve örgütlerin başkan, eş başkan ve sözcülerinin Meclis’teki hareket alanı için de vekillerden birinin Başkan olmasında mutlak fayda vardır. Dolayısıyla “Genel Başkan+ 2 vekil” şeklinde bir formülün ortaya atılmasının hiçbir faydası ve işlevi yoktur. isimler değil, parti bakımından kürsü ve temsiliyet önemlidir. Bununla birlikte, bizzat MYK üyelerimizi, yazılı olarak uyarmama rağmen; “Başkan + 2 vekil formülünü doğru bulmuyorum, örgüte böyle izah edilmesin” dememe, tersinin yapıldığı örnekler çokça görülmüştür.

“Genel Başkan tanınıyor, o milletvekili gibi” şeklindeki söylemler üyelerin masum duygularını istismar için de kullanılmıştır. Nitekim sözünü ettiğim triumvir yapı, ben seçim kampanyası dahilinde il mitinglerini dolaşırken, bilgim dahilinde olmadan kendince “sorunlu” kentleri dolaşmıştır ve aday yapılmadığım için tepki gösteren üye ve yöneticileri “ikna” turuna çıkmıştır. Bu ilginç faaliyetle ilgili ne öncesinde ne de sonrasında, sekreterya üyesi olan Genel Başkan’a, herhangi bir bilgi verilmemiştir. Daha vahimi bu görüşmelerde “Genel Başkan aslında görevinde çok başarılı ama biz kolektif çalışmaya daha uygun ve Meclis ortamından etkilenmeyecek arkadaşları önerdik” mealinde sözler sarf edilmiştir. Yani “başarılı” (!) bir Genel Başkan olarak benim kolektif çalışmaya daha uzak olduğum, Meclis ortamına girince olumsuz sapma ya da eğilimlerde bulunabileceğim üstü kapalı olarak ima edilmiştir. Bu hem şahsıma hem de EMEP’in Genel Başkanlık makamına hakarettir. Bu durumda istifa kararım sadece şahsi onuruma değil, Genel Başkanlık makamına da saygının bir ifadesidir.

Kimi yönetici ve üye yoldaşlardan adaylık tartışmalarına gelen itirazlara verilen ilginç gerekçelerden biri de “Genel Başkanlık aslında bizde yasal zorunluluk, dolayısıyla sembolik” şeklindeki cümledir. Elbette bu saptama da Genel Başkan’ın bilgisi dahilinde değildir. Birbiriyle tamamen çelişen bütün ifade ve izahatlar, aslında adaylık belirleme sürecinin nasıl bir oldu bittiye getirilmek istendiğini göstermektedir. Tel tel dökülen bu acelecilik ve acemilikle üzeri alelacele örtülmek istenen karambol duruma elbette izin vermem söz konusu olamazdı. Sadece, ülkedeki seçim sürecinin geçmesini ve 15 Mayıs’ ı bekledim.

Örnekler uzatılabilir ama uzatmak gerekmiyor.

Kısa çerçevesini çizmeye çalıştığım bu tablo, sürece dair “parti kararları”nın gerçekte nasıl “alındığının” tipik fotoğrafıdır. Ayrıca bu tabloda, “yoldaşın yoldaş için canını vermeye hazır olduğu” devrimci sosyalist bir parti geleneğinden “yoldaşın yoldaş arkasından iş çevirmeye başladığı” bir partiye geçişin dramatik hikayesi vardır. Lobicilik, kulisçilik sosyalist bir partide yer bulamaz, bulursa o parti devrimci olmaz. Çıkar ilişkilerine kapı aralayan inceltilmiş lobi organizasyonları yakın geçmiş ve geleceğin en büyük tehlikesidir. Sovyet partisi ve sovyet yönetiminin çöküşü bunun sayısız örnekleriyle doludur.

Bununla asla uzlaşmayacağını, asla bir parçası olmayacağım. EMEP’in kuruluşundan bugüne gerek Emek Gençliği gerekse parti örgütlerinin birçok kademesinde görev aldım. Hiçbir zaman aklımda makam ya da koltuk olmadı. Bu mücadeleye milletvekili olmak için de katılmadım. Böylesi bir heves, her şeyden önce can vermiş yoldaşlara, onların ailelerine en büyük saygısızlık olurdu ve asla yüzlerine bakamazdım. Evet, o acılı ailelerin yüzlerine bakmak, ellerinden tutmak için bu istifa beyanını yazıyorum. Beni tanıyan yüzlerce, binlerce mücadele arkadaşım, halktan insanlar samimiyetimi teslim edeceklerdir. Bu istifa beyanıyla kendimi ortaya koyuyorum. Partinin tercihi ve değişimin gücü artık benim elimde değil. istifa kararım partiye verilen bir zarar değil, tersine katkı olarak görülmeli. Elbette takdir partinin kongre delegelerine, GYK, MYK, MDK başta olmak üzere organlarına, üyelerine ve gençliğine aittir. Bir şey diyemem, bu saatten sonra da söylemem.

Peki bundan sonra süreç nasıl işleyecek, ne olacak?

EMEP Parti Tüzüğü’nün 32. maddesi şu şekildedir: “Genel başkanlığın herhangi bir nedenle boşalması halinde, genel kongre toplanıncaya kadar GYK, Partiyi temsil yetkisini, kendi içinden seçeceği bir üyeye tevdi eder. En geç 45 gün içinde genel kongreyi toplantıya çağırır.” İstifamın akabinde süreç bu şekilde ilerleyecektir. Dolayısıyla olağanüstü parti kongresi, 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur Başkanlık seçimlerinin çok sonrasına kalacak ve iki seçim arasında partiyi yormayacaktır. Parti üyeliğinden istifa ettiğim için benim olağanüstü kongreye katılmam söz konusu değildir.

Partilerde esas birlik program birliğidir. Fakat bu yeterli değildir. Çünkü devrimci özünü yitirmiş pratik, devrimci teori ve programı teslim alıyor ve içini boşaltıyorsa orada gönüllü bir birliğin kalmayacağı benim açımdan açıktır. “Kol kırılır yen içinde kalır” çıtası çoktan ve fazlasıyla aşılmıştır. Gelinen yerde parti merkez yönetiminde duygu, gönül, vicdan, irade ve güven birliğini kaybetmiş bulunuyoruz. Bana bugüne kadar yoldaşlık etmiş olan ve bugün hala partide samimi olarak mücadele eden genç ve yaşlı yüzlerce mücadele arkadaşımı elbette bunun dışında tutuyor, her birine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Alıngan değilim, istifa kararını da bir anlık öfke ile almadım. 15 Mayıs’a kadar var gücümle çalıştım. Fakat kökleriyle parti merkezine yerleşmeye başlayan böylesi triumvirlik bir yapının gölgesi altında, benim için bir kurul toplantısına daha katılmak hem faydasız hem de katlanılmazdır. Bu yüzden bilinçli bir tercih olarak istifa gerekçemi hem parti kamouyunun hem de demokratik kamuoyunun bilgisine sunuyorum.

Türkiye’nin geleceğinde emek, demokrasi, özgürlük ve halk güçlerinin birliğine her zaman olduğu gibi değer vereceğim. Harcında bir kum tanesi olursam ne mutlu bana. Sosyalizm, kalbimizi her daim ışıtan bir güneş bizim. Umutsuzluğa yer yok, tek adam düzeni son bulacak. İşçi sınıfını, emekçi halkımızı, bütün devrimci, demokratik parti ve örgütleri selamlıyorum.”

EMEP MYK’dan açıklama

EMEP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Akdeniz’in istifasına ilişkin yazılı açıklama yaptı:

“9. Kongremiz’de Genel Başkanlık görevine getirilen parti üyemiz Ercüment Akdeniz GYK’mız ve parti kamuoyumuz açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bir tutumla görevlerinden ve parti üyeliğinden istifa ettiğini açıklamıştır. Partimiz Akdeniz’in istifasını bütün kamuoyu gibi kendi kişisel sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla öğrenmiştir. Bu kararın partimiz açısından üzücü olduğunu bütün kamuoyu ile paylaşmak isteriz.

Aynı zamanda istifanın biçiminin parti tüzüğümüz ve işleyişi açısından izahı mümkün değildir. Partimiz açısından Genel Başkanlık görevi her parti görevi gibi değerli ve önemli bir görevdir. Ama hiçbir zaman özel bir makam olmamıştır. Partimizin her üyesi ve yöneticisi esas olarak bir parti işçisidir ve bu bilinçle işçi sınıfının devrim ve sosyalizm davasına hizmet eder. Bundan sonra da öyle olmaya devam edecektir.”

Paylaşın

Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan Kılıçdaroğlu’nu Destekleme Kararı

Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı, seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerini duyurdu.

Haber Merkezi / 14 Mayıs 2023’te yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerini duyuran Emek ve Özgürlük İttifakı, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Türkiye; siyasi, toplumsal ve ekonomik krizlerin bir arada yaşandığı çoklu kriz şartları altında tarihinin en önemli seçimine doğru ilerlemektedir. Türkiye halkları bu çoklu krizin zorlukları, siyasi baskılar ve her türlü eşitsiz propaganda koşullarına rağmen geleceğini kurtarma mücadelesini 14 Mayıs sandıklarında bir kez daha başarıya ulaştırmaya odaklanmıştır. Türkiye halklarının ve ezilenlerinin geleneği bugüne kadar otoriter ve faşist anlayışlara karşı direnişi ve zaferi öğretmiş ve örgütlemiştir.

Bilindiği üzere Türkiye halklarının devrimci, demokrat ve ezilenleri olarak Emek ve Demokrasi İttifakı adıyla bir araya geldik. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmama, parlamento seçimlerine ise ittifak çatısı altında girme kararı aldık.

Türkiye siyasetinin bu kırılma aşamasında, üzerimize düşen tarihi görevi hem geleneğimize hem de gelecek kuşaklara borcumuz kapsamında yerine getirme konusunda mutabık kaldık. Bu kapsamda 14 Mayıs 2023’te yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararımızı tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Bilinmelidir ki Türkiye siyasi tarihinin en önemli seçiminde faşizme karşı zafer elde etmenin tek yolu cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaktan geçmemektedir. Bilakis, faşizmi geriletmenin en önemli mecralarından biri TBMM’de çoğunluğu sağlayacak aritmetiği sağlamaktır.

Bu durumu sağlamak için tüm Türkiye halklarını, 14 Mayıs 2023 Milletvekilliği Seçiminde Emek ve Özgürlük İttifakı’na oy vermeye çağırıyoruz. Tüm ezilenleri, yok sayılanları, hak gaspına uğrayanları ve sömürülenleri parlamentoda temsil etmenin tek yolu Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında toplanmak ve parlamentoda söz, yetki, karar sahibi haline gelmektir.

Bu tarihi seçimde; Türkiye halklarını bir kez daha milletvekilliği seçimlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı’na, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeye çağırıyoruz.”

Paylaşın

EMEP Lideri Akdeniz: En Geniş Halk İttifakına İhtiyaç Vardı Olmadı

EMEP Lideri Ercüment Akdeniz, Sosyalist Güç Birliği adıyla ittifak oluşturan diğer sol cephedeki partilerle “en geniş halk ittifakı” oluşturulması gerektiğini ancak bunun “halen bagajlar var” olduğu için gerçekleşmediğini söyledi.

Ercüment Akdeniz, Kemal Kılıçdaroğlu’na ise parlamenter sisteme geçiş süreciyle ilgili soruları olduğunu belirterek, ancak sorularına yanıt aldıktan sonra açıkça Cumhurbaşkanlığı seçimi için destek verebileceklerini açıkladı.

Türkiye’de 14 Mayıs günü Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 28. Dönem TBMM genel seçimi için geri sayım sürerken, Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın yanı sıra parlamento temsilinde Emek ve Özgürlük İttifakı iddialı.

Ancak Anayasa Mahkemesi’nde kapatılması talepli dava devam ettiği için HDP’nin Yeşiller ve Sol Partisi kısa adıyla Yeşil Sol Parti’den seçime girme kararı almasına karşın ittifak içerisinde tek, ortak milletvekili aday listesinde uzlaşılmaması gündemdeki yerini koruyor.

Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP), 81 il 87 seçim bölgesinden 53’ünde milletvekili aday çıkarmasıyla birlikte Hatay, Muğla, İstanbul gibi pek çok noktada sol cephedeki oylarda bölünme olacağı tartışılıyor. İktidarca yapılan seçim yasası değişikliği nedeniyle ittifak içerisinde “artık oy” ile vekil çıkarılması mümkün olmadığından Yeşil Sol Parti ile TİP’in adayları arasındaki yarış nedeniyle TBMM’de daha az sayıda vekil temsili olacağı konuşuluyor. Son günlerde HDP’li Selahattin Demirtaş gibi isimlerce TİP’e yönelik eleştirilerde bulunması gündemde.

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çatısı altında olmaları için diğer sol partiler ile uzlaşma sağlanamamasından dolayı rahatsız ancak gelecekte ön yargılar aşılabilirse geniş halk ittifakı olabileceğini söylüyor.

VOA Türkçe’den Yıldız Yazıcıoğlu ve Murat Karabulut’un sorularını yanıtlayan Ercüment Akdeniz ise, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sunduğu ilk protokol itibariyle ortak, tek listede anlaşılamadığı için EMEP’in de kendi logosuyla seçime girme kararı aldığını anımsattı.

TİP’in kararına yönelik eleştirileri ise haksızlık olarak gördüğünü belirten Akdeniz, en başta EMEP olarak listelerde karşılıklı alan boşaltılmasını önerdiklerini ancak HDP’nin de kapatma davasıyla birlikte tutumunu anlaşılabilir bulduğunu söyledi.

Ancak anlaşılabilir olsa da doğru bulmadığını da belirten Akdeniz, “Kötü senaryoya göre, 10 ile 13 arasında bir milletvekili kaybı yaşanırsa bunun sonuçları iyi olmaz. Çünkü biz bir yandan tek adam yönetimi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi gitsin diyoruz ama bir yandan da o sistemi savunan partilere ve bloka (Cumhur İttifakı) tek milletvekili gitmemesi gerekiyor” ifadesini kullandı.

Akdeniz, Sosyalist Güç Birliği adıyla ittifak oluşturan diğer sol cephedeki partilerle “en geniş halk ittifakı” oluşturulması gerektiğini ancak bunun “halen bagajlar var” olduğu için gerçekleşmediğini aktardı.

Akdeniz, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ise parlamenter sisteme geçiş süreciyle ilgili soruları olduğunu belirterek, ancak sorularına yanıt aldıktan sonra açıkça Cumhurbaşkanlığı seçimi için destek verebileceklerini açıkladı.

Röportajın tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Yeşil Sol Parti 81, TİP 49 İlde Kendi Logosuyla Seçime Giriyor

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bileşenlerinden Yeşil Sol Parti 81 ilde, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ise 49 ilde seçimlere kendi logosuyla gireceği açıklandı.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, 81 il 87 seçim bölgesinden 80’ninde uzlaşma sağlandığını söyledi ve ekledi:

“Türkiye’de 87 seçim bölgesi var. Türkiye İşçi Partisi bu seçim bölgelerinin 52 tanesinde seçimlere katılacak. Özellikle vurgulamak istediğim bir şey var çok ayrıntılı yapılan çalışmalar neticesiyle sadece 7 seçim çevresinde, HDP’nin daha önce milletvekili çıkardığı seçim bölgesinde Türkiye İşçi Partisi seçimlere girecek. Bu şöylede yorumlanabilir, 87 seçim çevresinin 80’ninde mutabakat sağlandı.”

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın ise, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 14 Mayıs’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine ilişkin yürüttükleri çalışmaların sonuca ulaştığını belirtti.

Emek ve Özgürlük İttifakı, seçime yönelik tutum ve politik mutabakat metnini Mülkiyeler Birliği’nde düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

Toplantıya Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eş Sözcüsü İbrahim Akın, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, Sosyalist Meclisler Federasyonu’ndan (SMF) Barış Kayıoğlu, Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Sözcüler Kurulu üyesi Perihan Koca ve Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz katıldı.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçime yönelik tutum ve politik mutabakat metnini Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın açıkladı.

Akın, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 14 Mayıs’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine ilişkin yürüttükleri çalışmaların sonuca ulaştığını belirtti.

Akın, 22 Mart’ta Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nasıl bir tutum alacaklarını açıkladıklarını, bugün de milletvekili seçimlerine dair tutumlarını açıklayacaklarını söyledi.

Akın, ittifakta yer alan EHP, EMEP, HDP, SMF ve TÖP’ün, 81 ilde Yeşil Sol Parti listesinden seçime gireceğini, TİP’in ise seçimlere 49 il ve 52 seçim çevresinde kendi logosuyla gireceğini belirtti. Ayrıca TİP’in diğer tüm il ve seçim bölgelerinde Yeşil Sol Parti’yi destekleyeceğini ifade etti.

“Milletvekili sayısını arttıracak bir yöntemde uzlaştık”

Yeşil Sol Eş Sözcüsü konuşmasının devamında şöyle dedi:

“Tüm seçim bölgeleri tek tek incelenmiş, geçmiş dönemde HDP’nin kazandığı milletvekillikleri temel alınmış, hem oy sayısı hem de milletvekilliği bakımından bunun üzerinde bir kazanıma ulaşmak hedeflenmiştir.

Bu değerlendirmeler sonucunda, milletvekili sayısını artırma hedefini gerçek kılacak bir yöntemde uzlaşıya varıldığını bildirmek isteriz. Emek ve Özgürlük İttifakı olarak varmış olduğumuz bu ortak sonuçla güçlü bir seçim kampanyası yürütmek üzere çalışmalarımızı yeni bir aşamaya taşıyoruz.

Bu kararımızın tek adam rejimine karşı sömürülen, ezilen halkların, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve bütün halk kesimlerinin, tüm bileşenleriyle birlikte Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçimlerden kazanarak çıkmasına hizmet edeceğine inanıyoruz. Bütün işçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere ve halklarımıza hayırlı olsun. Birlikte kazanacağız. Halklarımız kazanacak.”

“87 seçim çevresinin 80’ninde mutabakat sağlandı”

TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise; 81 il 87 seçim bölgesinden 80’ninde uzlaşma sağlandığını söyledi ve ekledi:

“Türkiye’de 87 seçim bölgesi var. Türkiye İşçi Partisi bu seçim bölgelerinin 52 tanesinde seçimlere katılacak. Özellikle vurgulamak istediğim bir şey var çok ayrıntılı yapılan çalışmalar neticesiyle sadece 7 seçim çevresinde, HDP’nin daha önce milletvekili çıkardığı seçim bölgesinde Türkiye İşçi Partisi seçimlere girecek. Bu şöylede yorumlanabilir, 87 seçim çevresinin 80’ninde mutabakat sağlandı.”

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: Kürtler Nasıl Bir Rol Oynayacak?

Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı, 6 Şubat’taki depremlerinden önce cumhurbaşkanı adayı çıkaracağını açıkladı.

Ancak Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklanmasının ardından Emek ve Özgürlük İttifakı aday çıkarılmayacağı duyuruldu. Kılıçdaroğlu’na fiilen destek anlamına gelen bu açıklamanın ardından Kürtlerin siyasette oynayacağı rol daha fazla tartışılmaya başladı.

VOA Türkçe’den Mahmut Bozarslan’ın aktardığına göre Merkezi Diyarbakır’da bulunan Dicle Toplumsal Aramalar Merkezi (DİTAM) isimli düşünce kuruluşu da bu tartışmalara katıldı. DİTAM tarafından düzenlenen “Türkiye Siyasetinde Kürtler ve Seçimler” konulu toplantıda Kürtlerin siyasette nasıl bir rol oynayacakları sorusuna yanıt arandı.

Toplantıya Fransa’nın başkenti Paris’ten online olarak katılan siyaset bilimci ve tarihçi, Paris Sosyal Bilimler Yüksek Okulu (EHESS)Öğretim üyesi Prof. Dr. Hamit Bozarslan, Türkiye’nin çok kritik bir noktada olduğunu belirterek, “Uzun yıllardır böyle bir beklenti söz konusu değildi” dedi.

“Altılı Masa demokratik bir masa değil”

HDP’nin fiilen destek olacağı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olduğu altılı masaya değinen Bozarslan, altılı masanın demokratik bir masa olmadığını savundu. İyi Parti için “Susurluk geleneğinden gelmekte” ifadesini kullanan Bozarslan, “CHP, İttihat ve Terakki ile ilişkilerini koparmayan bir parti” yorumunu yaptı.

Altılı masanın çözmesi gereken sorunlar arasında Kürt sorununun bulunmadığını hatırlatan Bozarslan, “Bu söylediklerim altılı masanın desteklenmemesi anlamına gelmemekte. Ama altılı masanın mutabakat metninde çözülmesi gereken 2 bin küsur sorun sayılıyor ama bunların içinde Kürt meselesi yok” şeklinde konuştu.

Türkiye’de büyük bir değişim beklentisi olduğunu vurgulayan Bozarslan, “Değişim beklentisi en azından şimdilik demokrasi beklentisi değil. Demokratik hareketin ve Kürt hareketinin değişim beklentisini demokrasi beklentisine dönüştürmesi gerekiyor. Demokrasi beklentisinin oluşturulması için Kürt meselesinin kendi başında meşru bir mesele olarak kabul edilmesi zorunluluğu var. Bu aynı zamanda azınlık haline getirilen diğer Türkiye halklarının meşruluğu anlamına geliyor” şeklinde konuştu.

“Her şey seçimlere indirgenemez”

Bütün beklentilerin seçimlere indirgenemeyeceğini ifade eden Bozarslan, Türkiye’yi demokratikleştirecek faktörler üzerinde yoğunlaşılmasını önderdi. Bozarslan Türkiye’de baskı rejimine rağmen direniş sahalarının da olduğuna dikkat çekerek, “Direniş sahalarının korunması, güçlendirilmesi, uzun bir zaman dilimine yayılması gerekmekte. Türkiye’deki dengeler iktidarın değil direniş sahalarının lehine çalışmakta” dedi.

HDP neden cumhurbaşkanı adayı çıkarmadı?

AK Parti yıllarca Kürt siyasetinin temsil ettiği partilerle birlikte bölgede Kürt seçmenden en fazla oy alan parti oldu. Ancak son aylarda yapılan anketler AKP’nin oylarının düştüğünü gösteriyor. Bozarslan’dan sonra söz alan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Vahap Coşkun da, Kürt seçmenle AKP arasındaki makasın açıldığına dikkat çekti.

AK Parti oylarının erozyona uğradığını söyleyen Coşkun, CHP’nin iktidar umudu olmasıyla birlikte, HDP’nin oylarının bir kısmının CHP’ye gidebileceğini savundu. Seçim barajının yüzde 7’ye indirilmesinin HDP seçmeni arasında motivasyon bozukluğuna yol açabilme ihtimali olduğuna da vurgu yapan Coşkun, ilk kez oy kullanacak seçmenlerin de HDP için avantaj olduğuna değindi.

Coşkun, HDP’nin cumhurbaşkanı adayı çıkarmamasını beş neden bağladı. HDP’nin 2015’ten bu yana sürdürdüğü AK Parti karşıtlığının tabanda hissiyat yarattığını savunan Coşkun, “HDP istese de artık kendi tabanında AK Parti karşısında nötr ya da destekleyecek pozisyona giremez” dedi.

AK Parti’nin Kürt karşıtı siyasetinin aday çıkarılmamasında önemli bir etken olduğunu dile getiren Coşkun, diğer nedenleri şöyle sıraladı:

“HDP ile ittifak yapan özellikle sol grupların aday hiç çıkartılmaması konusundaki yaptıkları deklarasyon. Kılıçdaroğlu’nun Kürt seçmenin,cumhurbaşkanlığı adayları içerisinde kendisine en yakın adamı olarak görmeleri. Demirtaş gibi gösterebileceği popüler bir adayın olmaması bunlar önemli nedenler. HDP aday göstermiş olsaydı dahi, seçmelerin önemli bir kısmı ilk turda Kılıçdaroğlu’nu tercih edebilirlerdi, bu parti yönetimi açısından doğru bir tablo olmazdı” dedi.

“Kürtler çaba içerisine”

14 Mayıs seçimlerinden iktidar değişimi olacak mı? Toplantının ardından soruları yanıtlayan DİTAM Başkan Yardımcısı Sedat Yurtdaş, iktidar değişiminin sağlanabileceği görüşünde. Peki bu değişim Kürtlere ne getirir? Cumhur ittifakının yerini alması beklenen ve Kürtlerin de destekleyeceği varsayılan Millet İttifakı Kürt sorununu çözebilir mi? Yurtdaş’a göre Millet İttifakı Kürtlerin taleplerine açıkça cevap vermiyor.

Ancak Yurtdaş, Millet İttifakının çabalarına dikkat çekerek, “Genel gidişat bu iktidarın, Erdoğan’ın Kürt karşıtlığı politikasının Kürtler de artık bir karşılığının olmadığıdır. Millet İttifakı’nın her ne kadar Kürtlerin genel özgürlük, hak taleplerine açıkça cevap veren bir konumda olmasa da genel demokrasiyi, hukuk, özgürlükler konusunda ortak bir çaba içerisinde hareket edilebileceğini, dolayısıyla iktidar değişimi sağlanabileceği konusunda genel bir yaklaşım var” diye konuştu.

Kürtlerin de kendi hakları için çaba içinde olduğunu anlatan Yurtdaş, “Şunu gördük ki tek tek bireyler, kurumlar, katılımcıların hepsi bu süreçte en etkili bir şekilde dil, kimlik hakları, yönetime katılma hakları için bir çaba içerisinde olduğunu gösteriyor” dedi.

Paylaşın

Emek Ve Özgürlük İttifakı Seçim Stratejisini Belirledi

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine sayılı haftalar kala ittifaklarda stratejilerini de netleştiriyor. Seçimlerde cumhurbaşkanı adayı çıkarmama kararı alan Emek ve Özgürlük İttifakı, genel seçimlere dair stratejisini belirledi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) oluşan ittifak, yürütülen müzakereler sonucunda tam uzlaşı sağladı.

Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında seçimlere tek parti ve tek listeyle kararını ittifak toplantısına taşıyan HDP, bu ısrarını sürdürdü. Ancak TİP ve EMEP, aynı toplantıda seçimlere kendi logolarıyla girme eğilimi gösterdi.

MYK’nin müzakere için tam yetki verdiği HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ile görüştü.

Müzakere görüşmesinin ardından genel başkanlar, parti kurullarıyla görüşmek için süre istedi. Parti kurullarıyla görüşen Baş ve Akdeniz, ittifak masasına kararlarını bildirdi. Kararların bildirilmesinin ardından partiler arasında seçim stratejisine dair formül netleşti

İttifak çatısı altında seçimlere giriliyor

Anayasa Mahkemesi’nde devam eden kapatma davasının seçim sonrasına bırakılması talebi reddedilen HDP, seçimlere ittifak çatısı altında Yeşil Sol Parti ile girecek. TİP ve EMEP de ittifak çatısı altında kendi logolarıyla seçimlere gidecek. İttifakta yer alan TÖP, EHP ve SMF ise Yeşil Sol Parti listesinden seçimlere girecek.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Emek ve Özgürlük İttifakı’nda “Kılıçdaroğlu” İsmi Ne Zaman Dile Getirilecek?

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair aday kararını açıkladı.

HDP’nin öncülüğünde bir araya gelen Emek ve Özgürlük İttifakı, ocak ayında aldığı cumhurbaşkanı adayı çıkarma kararından vazgeçtiğini duyurdu.

İttifak deklarasyonunu okuyan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı deklere ediyoruz, bu kararı paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Deklarasyon metninde Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil herhangi bir isim ifade edilmedi, ancak açıklamada Kılıçdaroğlu “tarif” edildi.

20 Mart görüşmesi ilk adım

Deklarasyonda yer verilen “Türkiye’nin en temel ihtiyacı halkın egemenliğine dayanan gerçek ve güçlü bir demokrasidir”, “Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözüm için Meclis’in asli bir irade olarak görüldüğü, tüm muhatapların şeffaf bir diyalog ekseninde özgür bir tartışma yürütebildiği, yurttaşların eşit, özgür ve barış içinde bir geleceği kuracağı günler bütün vicdan sahibi insanlarımızın özlem ve talebidir” gibi ifadelerin Kılıçdaroğlu’nun 20 Mart’ta HDP ile görüşmesinde dile getirdiği görüşlerle benzerlikler taşıdığı şeklinde yorumlandı.

DW Türkçe’den Kıvanç El’in haberine göre Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesinde verdiği mesajların ittifak paydaşları tarafından desteklendiği, ayrıca TİP ve EMEP gibi partilerin de Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini beklediği kaydediliyor.

Kılıçdaroğlu ismi ne zaman dile getirilecek?

İttifak açıklamasında Kılıçdaroğlu’nun ismi açıkça ifade edilmese de “demokrasi” mesajıyla genel bir tarif yapıldı. İttifak temsilcileri de toplantı sonrası yaptıkları değerlendirmelerde “Kılıçdaroğlu’nu demokrasiyi geliştirebilecek bir güç olarak görüyoruz. Ancak bu açıklamadan ‘Kılıçdaroğlu’na destek verildi’ gibi bir anlam çıkmamalıdır. Süreçte bu isimlendirme ittifak partilerince yapılacaktır. Çok fazla seçenek olduğunu da zaten düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.

Alınan bilgilere göre Kılıçdaroğlu’nun adı daha çok sahada ve mitinglerde dillendirilecek. Kılıçdaroğlu’nun “demokratikleşme”, “Kürt sorunu” başlıklarında verdiği mesajlar yakın takipte olacak. HDP, 2019 yılındaki İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yapılan seçimlerinde de aday çıkarmayarak fiilen Ekrem İmamoğlu’nu desteklemişti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de benzeri bir yol izlenecek.

“İsim vermenin anlamı yok”

Toplantıyı izleyen Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Ahmet Türk de gazetecilerin “Kılıçdaroğlu’na destek verecek misiniz?” sorusuna, “Biz demokrasiye destek veriyoruz. Demokratik bir Türkiye mücadelesi veriyoruz. Adres göstermenin bir manası yok zaten seçenekler ortadadır. Demokratik bir seçenek desteklenecektir. Bizim için Türkiye’nin geleceği, demokratik siyasetin güçlü hale gelmesi, halk iradesinin tanınması, iradeye saygı gösterilmesi gerekmekte. Bu ülkede kayyumlar atanıyor, Kürt siyasetçiler kıskaca alınıyor. Bu hukuksuzluğa haksızlığa karşı demokratik bir gelecek mücadeledir. Bir isim vermenin anlamı da yok” ifadelerini kullandı.

Ahmet Türk, Kılıçdaroğlu’nun HDP görüşmesindeki açıklamalarını da “Doğru bir yaklaşımdır, bunu destekleriz” sözleri ile değerlendirdi.

“Siyasi stratejimiz net”

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da toplantı sonrası yaptığı açıklamada “Siyasi stratejimiz net; biz bu iktidarı göndereceğiz, bu düzeni değiştireceğiz. Bu bizim Türkiye halklarına karşı tarihi sorumluluğumuz ve demokratik görevimizdir. Hep birlikte başaracağız, hep birlikte kazanacağız” dedi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise “Bu açıklama bir irade beyanıdır. Bütün muhaliflere sorumluluk çağrısıdır. Gün hiçbirimizin kendisini, partisini, ittifakını düşünme günü değil” diye konuştu. EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de “İttifakımız değerli bir çalışma yaptı. Adayın belirlenmesi sürecinde adayımızın çekilmesi üzerine milyonlarla görüşerek bu irade ortaklaştı. Deklarasyonda milyonların iradesi var. Bizim için esas olan şey başkanlık yetkileri ve bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin lağvedilmesidir” dedi.

Paylaşın

Emek Ve Özgürlük İttifakı Aday Çıkarmayacak: Sorumluluğumuzu Yerine Getireceğiz

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı, 14 Mayıs seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacaklarını açıkladı.

Haber Merkezi / Emek ve Özgürlük İttifakı liderleri, Ankara Dünya Ticaret Merkezi’nde bir araya geldi. Toplantı sonrası ittifakın tutum belgesini HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan okudu.

AK Parti iktidarının 21 yılda ekonomik ve sosyal politikalarının yarattığı yıkıma değinen Buldan, “AKP’nin yarattığı yıkım ve ağır bunalıma karşı Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini” belirtti.

Buldan’ın açıkladığı deklarasyon şöyle:

“Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden birine iki aydan az bir zaman kaldı. Ülkenin ve toplumun geleceğini belirleyecek tarihsel bir andan geçiyoruz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının eşiğinde, ülkenin 13. Cumhurbaşkanı seçilecek ve parlamento yeniden oluşturulacak.

AKP iktidarının son yirmi bir yılda uyguladığı ekonomik ve sosyal politikalar hayatın her alanında büyük bir yıkım yaratmış; özgürlükleri kısıtlayan, baskı ve hukuksuzluklara dayalı uygulamalar sınır tanımamıştır. Yaşadığımız çoklu sorunlar, çözümsüzlük ve ağır bunalım her geçen gün derinleşmektedir. AKP-MHP iktidarı, toplumun bugününü çalmıştır ve yarınını da tehdit etmektedir.

“15 Mayıs sabahına umutla uyanacağız”

Ülkeye bir kâbus gibi çökmüş olan bu siyasi iktidar, her türlü tahakküm pratiklerini uygulayarak tek adam yönetimini ülkenin her bir karışına yaymış durumdadır. ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ Türkiye halklarını nefessiz bırakmaktadır.

Türkiye’nin en temel ihtiyacı halkın egemenliğine dayanan gerçek ve güçlü bir demokrasidir. Evrensel hak ve özgürlüklerin tanındığı ve anayasal güvence altına alındığı, demokratik hukuk ilkelerinin geçerli olduğu, sosyal ve ekonomik hakların yaşam bulduğu bir düzen istiyoruz. Yerel katılım mekanizmalarının işlediği güçlü bir yerel demokrasi olmadan bu hedefe ulaşmak mümkün değildir.

Ülke ve toplum olarak 15 Mayıs sabahına umutla uyanacağız. Demokratik değişimi gerçekleştirecek güçlerin parlamentoda çoğunluğu kazandığı, Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözüm için Meclis’in asli bir irade olarak görüldüğü, tüm muhatapların şeffaf bir diyalog ekseninde özgür bir tartışma yürütebildiği, yurttaşların eşit, özgür ve barış içinde bir geleceği kuracağı günler bütün vicdan sahibi insanlarımızın özlem ve talebidir.

Emek ve Özgürlük İttifakı, emekçilerin ve tüm ezilenlerin taleplerinin sözcüsüdür. Demokratik değişimin gücü ve inşa iradesidir. Halklarımızın haklarının yegane temsilcisi ve teminatıdır. Doğanın talanına karşı mücadelenin adresidir. Gençlerin özgür yaşamının güvencesidir. Türkiye’nin geleceğinin demokrasiyle buluşmasının anahtarıdır.

Emek ve Özgürlük İttifakı olarak kadın özgürlükçü bir yaşamı kuracağız. Kadınların yok sayılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Kadınların yaşamın tüm alanlarında eşit ve özgür olacağı yarınların teminatı biziz. Kadınların, eşit temsiliyet ilkesiyle siyasette özne olmasının en güçlü savunucusuyuz.

İttifakımız İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar yürürlüğe sokacak ve kadınların tüm kazanımlarını anayasal güvence altına almak için var gücüyle mücadele edecektir. Ve bizler, on yıllardan gelen mücadele birikimi, deneyim ve ferasetimizle Türkiye halklarının demokratik egemenliğinin tesis edildiği günlere kavuşmak için kararlıyız.

Türkiye’nin demokratikleşmesinin yolu Meclis’te emek, adalet ve barışta ısrar edenlerin, demokratik değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek olanların, yani bizlerin önemli bir gücü elde etmesinden geçmektedir. Tek adam sistemi ve restorasyon arasında sıkıştırılmak istenen halkımızın gerçek alternatifi bizleriz.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam yönetimine karşı tarihsel sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Ülkede demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, toplumsal adaletin gerçekleşmesi için yoksulluğa, yolsuzluğa, talana ve ranta dayalı bir yönetimi sürdürmüş olan bu iktidardan, büyük tahribatın sorumlularından hesap sorma konusunda kararlıyız.

Bu nedenlerle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. Halkın çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesinin, kamu yönetiminde adaletin sağlanmasının, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, doğaya saygının, gençlere özgür yaşamın, barışçıl bir dış politikanın, tarafsız ve bağımsız bir yargının, özgürleşen kimliklerin ve en önemlisi de bütün bunları içeren demokratik bir anayasanın tesis edildiği bir siyasal iklimi inşa etmek acil hedefimiz ve mücadele sebebimizdir.

“Umudu büyüteceğiz”

Türkiye’nin çatışmaya değil aklı selim olanı uygulayarak barışmaya; toplumsal ve siyasal sorunlarımıza kalıcı, gerçekçi ve kapsayıcı çözümler üretmeye ihtiyacı var. Toplumu kutuplaştıran, gerginlik çıkaran, iç ve dış düşmanlar yaratarak huzursuzluğu büyüten, milyonlarca yurttaşın taleplerini ve özlemlerini görmezden gelen bir kişinin kazanma şansı olmayacaktır.

Hep birlikte aydınlık bir geleceğe yürümenin, siyasal demokrasiyi inşa etmenin yolu birlikte mücadeleyi ve umudu büyütmekten, cesaretle yeni bir yaşam için adımlar atmaktan ve toplumun özlemlerini, ihtiyaçlarını karşılayacak politikaları kararlılıkla savunmaktan ve uygulamaktan geçiyor. Hepimize kolay gelsin ve yolumuz açık olsun.”

Paylaşın

HDP, TİP Ve EMEP Arasında Uzlaşma Sağlandı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ve Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz arasında müzakere görüşmesi gerçekleştirildi. Yapılan görüşmenin ardından uzlaşı sağlandı.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturan partilerden seçime katılma yeterliği olan TİP, EMEP tek liste yerine, ittifak listesinden kendi bayrak ve amblemleriyle seçime girmeyi istiyordu.

HDP ise aynı seçim bölgelerinde ittifak partilerinin birbirine karşı seçime giriyor olmasının esasen HDP seçmen kitlesinin belirleyici olacağı koşullarda en çok sayıda milletvekili çıkarılmasını engelleyeceğini savunuyordu.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Halkların Demokratik Partisi (HDP) ev sahipliğinde toplantı gerçekleştirildi.

Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimler gündemiyle gerçekleştirilen toplantıda, HDP’nin seçimlere bir listeyle girilmesi önerisine karşı, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Emek Partisi’nin (EMEP) kendi listelerinden girme önerisi üzerine uzlaşmazlık yaşanmıştı.

MA’da yer alan habere göre; HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz arasında müzakere görüşmesi gerçekleştirildi.

“Genişleyerek bir seçim ittifakı haline de getirmek üzere bir irade ortaya çıktı”

Yapılan görüşmenin ardından uzlaşı sağlandı. Emek ve Özgürlük İttifakından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Mücadele ittifakı olarak başlattığımız süreci, genişleyerek bir seçim ittifakı haline de getirmek üzere bir irade ortaya çıktı. Seçime, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak girme kararı alındı. Teknik çalışmalarda HDP başta olmak üzere ittifakın bileşeni olan tüm güçlerin kazanımlarını koruyup geliştirecek yol ve yöntemler esas alınacak.”

Gündem başlıklarımızdan biri olan cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili geniş çaplı bir tartışma yürüttük. Depremden sonra cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecini tekrar değerlendirme kararı almıştık. Bugün yürüttüğümüz tartışma neticesinde oluşan ortak tutumumuzu en kısa zamanda bir basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaşma kararı aldık.”

Ne olmuştu?

Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturan partilerden seçime katılma yeterliği olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Emek Partisi (EMEP) tek liste yerine, ittifak listesinden kendi bayrak ve amblemleriyle seçime girmeyi istiyor.

HDP ise aynı seçim bölgelerinde ittifak partilerinin birbirine karşı seçime giriyor olmasının esasen HDP seçmen kitlesinin belirleyici olacağı koşullarda en çok sayıda milletvekili çıkarılmasını engelleyeceğini savunuyor.

Paylaşın