Babacan: Terörle Mücadele Sadece Silahla Sonuç Vermez

DEVA Lideri Babacan, “Terör örgütüyle mücadeleyi çok önemsiyoruz. Ama bu mücadelenin sadece silahla sonuç vermeyeceğini biliyoruz. Terör örgütünü yalnızlaştırmak ve varlık sebeplerini iyi analiz edip, ortadan kaldırmak gerekiyor. Bölgesel bir yaklaşımla konuya bakmak gerekiyor” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk TV’de Fatih Altaylı ile Teke Tek programında gündemi değerlendirdi. Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Fahiş etiketle mücadele cumhurbaşkanının görevi değil. Cumhurbaşkanı’nın devreye girmesi Rekabet Kurumu’yla ilgili mevzuata aykırı. Cumhurbaşkanı bağımsız bir kurumun alanına karışamaz. Marketler bir araya gelip fiyatı sabitliyorsa, Rekabet Kurumu bağımsız bir şekilde girip incelemeli ve bir yanlış varsa ceza kesmeli. Cumhurbaşkanı’nın ‘Beş marketin üzerine gidin’ talimatı başlı başına enflasyonun kaynağıdır. Ülkede cumhurbaşkanının keyfine göre birilerine ceza kesme, üzerine gitme varsa, veya başka birilerine alan açma, para kazandırma varsa, o ülkeye sermaye girmez. Sermaye girmeyince kur artar. Kurun artışı da enflasyonu artırır. Öte yandan, döviz kurunun ne olacağını üç dakika, üç saat, üç gün önceden bilip ona göre para kazanan varsa, SPK bunun üstüne gidip ceza vermeli.

Sayın Erdoğan artık rahatça çarşı pazar dolaşamıyor. Gerçek hayat çarşıda sokakta pazarda. Eskiden daha iç içeydi toplumla, daha iyi nabız tutabiliyordu. Şu anda öyle bir imkânı kalmadı. Bunu kaldıracak bir sabrı falan da yok. Uğraşmak da istemiyor olabilir. 20 seneden sonra zor da geliyor olabilir. İnsanlar eleştirecek. Eleştiriye tahammül ayrı bir şey. İnsanlarla araya mesafe koyup, koruma duvarları çevirip, külliyeye kendini hapsedip sorunları inkâr etmek bu ülkeye faydalı bir şey üretmiyor.

ABD’den gelen giden insanlarla görüştüğümüzde ‘Biz NATO müttefiki değil miyiz? Bizim güneyimizde risk varken, hava savunma sistemimizin zafiyeti varken ‘Patriot’ları bize niye vermediniz de Türkiye’yi S-400 meselesine adeta ittirdiniz’ diyorum. Ama S-400 de çözmüyor. İdlib’deki askerlerimizi korumak için S-400 kullanabilir miyiz? Hangi ülkeden aldık? Orada asıl riskli muhatap kim? ‘Putin’in bize bir yanlışı olmadı’ diyor ama 34 şehit verdik. Onu herhalde yanlıştan saymıyor.

Doğu Akdeniz’de aktiftik, NATO’daki ikili görüşmeden sonra birden ortalık sessizleşti. Hangi pazarlık döndü, bilemiyoruz. Devletin arşivine girmemiş olabilir. Biden ile Erdoğan’ın görüşmesinde devlet yetkilisi bir kişi yoktu. Kaydı kim yazdıracak? Kim anlatacak? Görüşmenin içeriği de o taraflardan alındı. Bu tür görüşmelerde mühim olan devlet kayıtlarına girmesidir. En azından bir büyükelçi, bir not tutucu oturur. Fotoğrafta göremedik.”

“Terörle mücadele sadece silahla sonuç vermez”

“Kürt meselesi varlığını kabul ediyoruz. Çözüm siyasettedir. Kürt meselesinin çözümünü kendi içimizde görüyoruz. Bütün vatandaşlarımızın eşit ve birinci sınıf vatandaş olmasını derhal sağlamamız lazım. İnsan haklarını pazarlıksız, müzakeresiz tanımak lazım. Bu sorun demokratik, meşru siyaset zemininde çözülecektir. Terör örgütüyle mücadeleyi çok önemsiyoruz. Ama bu mücadelenin sadece silahla sonuç vermeyeceğini biliyoruz. Terör örgütünü yalnızlaştırmak ve varlık sebeplerini iyi analiz edip, ortadan kaldırmak gerekiyor. Bölgesel bir yaklaşımla konuya bakmak gerekiyor. Bir de dünyada ‘çatışma çözümü’ diye çok ciddi bir alan var. Bu alanın incelenmesi lazım.

Her toplum kesiminde sayıca az ama sesi çok çıkan insanlar var. Her toplum kesimi içerisindeki azınlık olarak görmek lazım ama sesleri çok çıkıyor ve etkililer. Onların verdikleri mesajlar başka toplum kesimlerini ürkütebiliyor. Diyelim ki kendisini liberal, Kemalist, sosyal demokrat olarak tanımlayan insanların söylediği sözler muhafazakâr, dindar kesim üzerinde olumsuz etkiler oluşturabiliyor. Yine dindar, muhafazakâr kesim içerisinde yine az sayıda ama sesi çok çıkan insanların söyledikleri de diğer kesimler üzerinde bir korkuya sebep olabiliyor. Bunların tamamının bitmesini istiyoruz.

Özgürlükçü demokrasi, her vatandaşımızın kendi yaşadığı hayat tarzını olduğu gibi kabul etmek ve o hayat tarzını yaşayacağı özgürlüğü ona sağlamaktır. Bizim savunduğumuz demokrasi özgürlükçü bir demokrasidir. Kimsenin kendi ideolojisini, kendi hayat tarzını bir başkasına dayatması diye bir şey söz konusu olamaz.

Geçmişle ilgili iddialar hukuk çerçevesi içerisinde idari denetime ve bağımsız ve tarafsız bir yargı denetimine mutlaka tabi tutulur. Siyasette rövanşist hislerin çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Bir yanlış, bir başka yanlışla düzeltilmez. Biz devri sabıka karşıyız. Siyaset yarınlara bakacak. Geçmiş, biraz yargının biraz idari denetimin işidir. Hataların tekrar etmemesi açısından çok önemlidir. Ama rövanşist yaklaşım yok, devri sabık yok.”

Paylaşın

Babacan: Fahiş Fiyatların Nedeni Erdoğan’ın Ekonomi Yönetimi

Partisinin Çekmeköy ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan, son dönemde gündemin önemli başlıklarından olan ‘fahiş fiyatlar’ üzerinden iktidara yüklenerek, “Fahiş fiyatların nedeni Sayın Erdoğan’ın ipe sapa gelmez ekonomi yönetimi. Başka yerde aramayın” dedi. 

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘zincir market’ açıklamalarını da değerlendiren Babacan, “Belli ki birileri kulağına bir şeyler fısıldamış. Artık küçük ortak bakmış, ‘Bisküvi fiyatları arttı, şu marketleri suçlayın’ mı demiş, ne demiş orasını bilemiyoruz” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Çekmeköy ilçe kongresinde konuştu. Babacan’ın gündeminde zincir market tartışması, açılan terör soruşturmaları ve KHK’lar vardı. 2016-2020 yılları arasında silahlı terör örgütü suçundan en az 1 milyon 576 bin 566 adet soruşturma başlatıldığını söyleyen Babacan şu ifadeleri kullandı:

Türkiye’de birileri, terörle mücadele ediyoruz diye diye, kendi vatandaşıyla kavgaya tutuşmuş. Terör örgütleriyle mücadele etmek, devletin en tabii ve en öncelikli görevidir. Bunlar kırmızı çizgidir. FETÖ’ye, PKK’ya karşı verilen haklı mücadelede bakıyoruz, kurunun yanında yaş da yanıyor. Terörle mücadeleyi sulandıran bir tablo. Temel ceza hukuku prensiplerinin görmezden gelindiğine şahit oluyoruz. Birtakım anayasal haklarını kullanan vatandaşlarımızın terörle suçlandığını görüyoruz.

Sayın Erdoğan, tüm istihbarat birimleri kendisine bağlı olduğu halde; doğru veya yanlış, eksik veya fazla, istihbarat bilgisinin her türlüsü önünde olduğu halde kendisine soranlara ‘Kandırıldım’ diyor, konuyu kapatıyor. Konu vatandaşa gelince durum hiç umurunda değil. Sayın Erdoğan’a soracak olursanız; 1,5 milyondan fazla kişi, terör örgütü şüphelisi. Kendisine sesleniyorum. 1,5 milyon teröristin olduğu bir ülke olabilir mi? Siz insanların aklıyla dalga mı geçiyorsunuz? Sizin gücünüz postacı Ömer’e, öğretmen Ayşe’ye, esnaf Mehmet’e, akademisyen Şebnem’e mi yetiyor? Bu mu sizin gücünüz? Bu mu sizin adaletiniz? Mazlumların ahını alan bir iktidar oldunuz.

“Nöbetleşe zorbalığa son vereceğiz”

Biz hukukun, adaletin peşindeyiz. 1,5 milyondan fazla insanın terörle suçlandığı bir ülkede, ciddi bir adalet problemi olduğunu söylüyoruz. Biz, bu hukuksuz düzene son vereceğiz. Türkiye’nin, gücü ele geçirenin zayıfı ezdiği bir ülke olmasına, bir daha asla müsaade etmeyeceğiz. Zayıfların, mazlumların, garibanın tepesinde o yargı kılıcını sallayanların ellerinden o kılıçları alacağız ve kırıp atacağız. Nöbetleşe zorbalığa son vereceğiz.

Bir devletin, idari bir kararla, sorgusuz sualsiz, vatandaşını işsizliğe, açlığa, yokluğa mahkûm etmesi hangi kitapta yazıyor? Bağımsız ve tarafsız yargı kararı olmadan, kimin nasıl hazırladığı belli olmayan listelerle, yüzbinlerce insanın kamudan ömür boyu menedilmesi, sosyal güvencelerinin ellerinden alınması, ailelerin itibarsızlaştırılması hangi kitapta yazıyor? Yargı kararı olmadan vatan haini olarak fişlenip dışlanmaları, özel sektörde dahi iş bulamamaları hangi vicdana sığar? KHK’lılar kimseden merhamet dilemiyor. Sadece adalet istiyorlar. Sayın Erdoğan ne diyor? ‘KHK meselesi yargının konusudur’ diyor. Yargının konusuysa, yargıdan beraat eden ya da takipsizlik kararı verilenlerin hakları niçin iade edilmiyor?

Marketleri düşman ilan ediyorlar. Gerçekten Allah akıl fikir versin. Bu aklı kimden alıyorsa, gerçeklerle bağı tamamen kopmuş durumda. Belli ki birileri kulağına bir şeyler fısıldamış. Artık küçük ortak bakmış, ‘Bisküvi fiyatları arttı, şu marketleri suçlayın’ mı demiş, ne demiş orasını bilemiyoruz. Şimdi de haftanın düşman panosuna marketleri, fiyatları oturttular.

“Fiyatların artışının temelinde kur artışı var”

Sayın Erdoğan’a sormak lazım: Fiyatlar düşükken başarı hükümetin de yükselince mi suçlusu marketler oluyor? Ben gittiğim her ilde, her ilçede esnafımızla sohbet ediyorum. Esnafımız ‘Zincir marketler az sayıda üründe fiyatı düşürüyor, bizi zora düşüyoruz’ diyorlar. Küçük esnafımızın zincir marketlerden şikâyeti, fiyatların yüksek olması değil, düşük olması. Fiyatların artışının temelinde kur artışı var.

Taraflı cumhurbaşkanının göreve başlamasından bu yana köprü geçiş ücretleri %309, otoban geçiş ücretleri %76 arttı. Elektrik tarifelerindeki artış %168’e, doğalgaz tarifelerindeki artış %196’ya ulaştı. Fahiş etiketler arıyorsanız, asıl fahiş etiketler burada. Bu zamları yapan kim? Sayın Erdoğan, kendi belirlediğiniz fahiş köprü ve otoyol fiyatlarıyla mücadele etmek için kimi görevlendireceksiniz? Haydi, marketlere Ticaret Bakanlığı’nın müfettişlerini saldınız, peki fahiş elektrik ve doğal gaz tarifeleriyle mücadele etmek için hangi müfettişleri görevlendireceksiniz? Fahiş fiyatların nedeni Sayın Erdoğan’ın ipe sapa gelmez ekonomi yönetimi. Başka yerde aramayın.

Artık bu iktidar döneminin sonuna geliyoruz. Bu iktidarın büyük ortağı da küçük ortağı da müsait bir yerde inecekler. Sayın Bahçeli’nin 2001’de ortak olduğu kriz tablosunu, bu ülke yeniden yaşamadan, emaneti teslim alacağız.  Aynı 2002 ve 2009’da olduğu gibi, ülkemizi bu krizden de çıkartmak hayırlısıyla yine hep beraber bizlere nasip olacak.”

 

Paylaşın

Babacan’dan ‘Kürt Sorunu’ Açıklaması: Kürtlere Sorulabilir

Partisinin Eyüpsultan ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan, “Kürt meselesi var mı, yok mu diye papatya falı açmaya gerek yok. Kürt meselesinin olup olmadığını merak edenler, bu soruyu bu ülkede yaşayan Kürtlere sorabilirler” dedi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Eyüpsultan ilçe kongresinde konuştu. Konuşmasına vefatının 9. yıl dönümünde Neşet Ertaş’ı anarak başlayan Babacan’ın gündeminde Kürt meselesine ilişkin tartışmalar, fiyat artışları ve öğretmen atamaları vardı. Babacan şu ifadeler kullandı:

“Kürt meselesi var mı, yok mu diye papatya falı açmaya gerek yok. Kürt meselesinin olup olmadığını merak edenler, bu soruyu bu ülkede yaşayan Kürtlere sorabilirler. Krizlerin ortağı Bahçeli ikide bir bu lafı ediyor. Şöyle bir çıksın Şemdinli’de, Bağlar’da dolaşsın, Cizre’nin çarşısında yürüsün. Ondan sonra Ankara’ya gelip ‘Böyle bir sorun yoktur’ diye tekrar etsin de göreyim.

Sayın Bahçeli, Türkiye sizin öfke dolu dilinizden bıktı. Bağırıp çağırıp durmanızdan bıktı. Biraz sakin olun ya. Oturduğunuz yerden ahkam kesmekten kolay bir şey yok. Ülkeyi biraz gezin, görün. Merak etmeyin, biz ülkemizi çok seviyoruz. Ülkemizi sizin zihniyetinize bırakacak göz yok bizde. Biz bu ülkeyi sizin nefretinizden korumaya kararlıyız. Biz bu ülkeyi sizin ayrıştırıcı, ötekileştirici dilinizden korumaya kararlıyız.

‘2005’teki sözümün arkasındayım’ diyor. Sadece oradakilerin anlayacağı şekilde, adeta şifreli bir şekilde, eski konuşmasına referans veriyor. Artık kimden korkup çekiniyorsa onu anlamak çok zor değil. Diyarbakır’da, Dicle’nin kenarındaki kuzuyu hatırlıyor. Ankara’da kurdun yanı başında hepsi buharlaşıyor, demiştim. Tam dediğim gibi oldu. Üç gün New York’ta ne diyor? Aradan iki ay geçmiş, Dicle’nin kenarındaki kuzuların yanında değil, Ankara’da kurtların yanına gelmiş. ‘Böyle bir sorun yok’ diyor. Durum kurdun yanında farklı, kuzunun yanında farklı. İki ayda yön değiştiriyor.

“Kürt meselesinin çözüm adresi meşru demokratik siyasettir”

Bu iktidar, Kürt meselesini diriltti. Konunun özü bu. Eğer bu ülkede çocukların oynadığı alanlarda, panzerler geziyorsa, bir mesele var burada. Yoğunlukla Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı şehirlerde, belediyelere kayyumlar atanıyorsa, burada bir mesele var. Türkiye’de hâlâ anadili hakkı tartışılıyorsa bir mesele var. Koskoca bir ülkede, yılda ancak birkaç Kürtçe öğretmeni atanıyorsa, kadına karşı şiddetle mücadelede İçişleri Bakanlığı’nın geliştirdiği uygulamada beş yabancı dil varken Türkiye’de en çok konuşulan ikinci dil yoksa ortada bir mesele var. Bu meselenin adı Kürt meselesidir. Kürt meselesinin çözüm adresi meşru demokratik siyasettir.

Vatandaşlarımızın analarından emdikleri ak süt kadar helal olan bütün haklarını koşulsuz, pazarlıksız, müzakeresiz derhal tanımak zorundasınız. Tüm ayrımcı uygulamalarla mücadele edeceğiz. Eşit vatandaşlık ilkemizden asla sapmayacağız. Her vatandaşımı birinci sınıftır, başka sınıf yoktur. Ayrıştırıcı zihniyet bu ülkenin beka sorunudur.

“Haftanın düşmanı fahiş fiyat etiketleri”

Bu iktidarın bir ‘haftanın düşmanı’ panosu var. Oraya bir Anayasa Mahkemesini yazıyorlar, bir Avrupa’yı. Bir sağlık çalışanları haftanın düşmanı oluyor, bir akademisyenler. Bir patates soğan depoları düşman oluyor, bir pazarcı esnafı. Bir Kanal İstanbul’u istemeyenleri yazıyorlar tahtaya, bir üniversite öğrencilerini. Sayın Erdoğan geçen gün ilginç bir şey yapmış. Haftanın düşmanı panosunu teker teker dolduruyordu. Bu defa topluca bazı zincirleri, marketleri, kasapları topluca fahiş fiyat etiket diye doldurmuş. Haftanın düşmanı panosunda yer kalmadı. Düşman aramayı bırakın da biraz kendinize bakın. Sizin hiç mi kabahatiniz yok? Siz ne iş yapıyorsunuz?

2020’deki sınav sonuçlarıyla 2021’deki sınav sonuçlarını aynı sepete attılar. Daha önce yayınladıkları kararnamelere de aykırı, kendi koydukları kuralları çiğnediler. 2020’de KPSS’de kendi alanında Türkiye birincisi olan bir öğretmen yerine, ertesi sene kendisinden az daha yüksek puan alıp yirminci olan bir öğretmen atanabilecek. Tabii o da atanabilirse… Bu engelli koşu yarışında bir de mülakat engeli var. İlgili bakanlığa ve taraflı Cumhurbaşkanı’na çağrı yapıyorum: Hem üniversitelerdeki kontenjanları artırıp hem de bu bölümlerden mezun olanların atamasını yapmamak kabul edilebilir bir şey değil. Gençlerin umudu sizin oyuncağınız değil. Öğretmenlerimizin atamasını 2020 ve 2021 KPSS sınavlarına göre ayrı bir takvim oluşturarak yapın.”

Paylaşın

Babacan, Ekonomi Üzerinden İktidara Yüklendi

Partisinin İnegöl ilçe kongresinde konuşan DEVA Partisi Lideri Babacan, “Ülkenin ekonomisinin direksiyonunda da Sayın Erdoğan oturuyor. Zaten ‘Benim alanım ekonomi’ diyor. Görüyoruz, maşallah sonuçlar oldukça harika. Direksiyona geçti, bütün bir ülke kelle koltukta gidiyoruz” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Bursa’da partisinin İnegöl ilçe kongresinde konuştu. Merkez Bankası’nın politika faizi indirimini değerlendiren Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Yaşadığımız krizin adını koymamız gerekiyor. Enflasyon hedeflerinde Merkez Bankası ile hükûmet programının birbiriyle uyuşmadığı, devlet kurumları arasındaki bağlantının koptuğu, bilimi reddeden çoklu bir krizin ortasındayız. Bu krizi yaşayan ülkenin ekonomisinin direksiyonunda da Sayın Erdoğan oturuyor. Zaten ‘Benim alanım ekonomi’ diyor. Görüyoruz, maşallah sonuçlar oldukça harika. Direksiyona geçti, bütün bir ülke kelle koltukta gidiyoruz.

Şundan kimsenin şüphesi olmasın. Tüm bu kâbustan bu ülke rahatlıkla, hızlı bir şekilde uyanır. Bu korkulu rüya çok çabuk sona erer. Hep beraber derin bir nefes alırız… Artık yolun sonuna geldiler. Bunu onlar da çok iyi biliyor. O yüzden şimdi seçim yasalarıyla oynuyorlar. Yirmi yıldır aklınız neredeydi? Birdenbire demokrasiyi çok sever hâle mi geldiniz de barajlarla, şunlarla bunlarla oynuyorsunuz. Amaçları, ‘ben mevcut kurallara göre seçimi kazanamam, kuralları değiştirerek acaba seçimi nasıl kazanabilirim’, bunu sağlamak. Bir hükümet zaten bunun peşine düştüyse o hükümetin gitme vakti çoktan gelmiş geçmiş demektir. Hiç merak etmeyin, ilk seçimde emanet emin ellere geçecek.

“Biz bu ülkeyi, bu krizden de çıkartacağız”

Ben ve arkadaşlarım seneler evvel Türk Lirası’ndan 6 sıfırı atmıştık. Anlaşılan Sayın Erdoğan ve her krizin ortağı olan Sayın Bahçeli bu gidişle paramıza yeni sıfırlar eklemeye başlayacak. Sayın Bahçeli alışık. Ben ve arkadaşlarım 2002’de göreve geldiğimizde ortağı olduğu koalisyon hükûmetinin sebep olduğu büyük bir kriz vardı. 20 banka batmış, faizler gecelik yüzde 7500’ü görmüştü. Bu krizi hızlıca çözdük. Bakıyoruz Bahçeli şimdiki krize de ortak. Merak etmesin, biz buradayız. Biz bu ülkeyi, bu krizden de çıkartacağız evelallah. Müsterih olalım, seçimi bekleyelim.

Sayın Erdoğan, seçimden önce ‘Faizi düşüreceğim’ demişti. Dün düşürdü, gördük. Türkiye hâlâ Avrupa’da en yüksek faiz uygulayan ülke. Peki indirimin sonucunda ne oldu? Dolar arttı, euro arttı. Kurdaki bu artış hemen enflasyona yansıyacak. Yine zam üstüne zam gelecek. Sonra Erdoğan ‘Etiketlerle savaşacağım’ diyecek. Gerçekten akla ziyan bir durum. Dürüst bir yaklaşım değil bu. Kendi sebep olduğu enflasyonun suçlusu olarak, esnafı işaret edip, vatandaşla esnafı karşı karşıya getirmek gerçekten ayıp.

Bunca sene bu ülkenin ekonomisini yönettim. Ben hayatımda bu kadar kötü bir ekonomi yönetimi görmedim. Türkiye daha evvel krizlere girdi. Daha kötü durumlar, daha yoksul günler yaşadık. Çok şükür, ülkemizi o krizlerden çıkartmak, beraber çalıştığım ehil ve dürüst kadrolarla birlikte bize nasip oldu. Ama şimdiki zihniyet hem kuru hem faizi hem de enflasyonu arttırmayı başardı. Hem de kendilerine bıraktığımız dolu kasaya rağmen yaptılar bunu. Tarihte ilk kez ülkenin Merkez Bankası’nı borca batırdılar.

Merkez Bankası’nın dünkü kararı hiçbir ekonomik analize dayanmıyor. Tamamen siyasi talimatla alınmış bir karar. Sayın Erdoğan’a bir çağrıda bulunmak istiyorum. Sayın Erdoğan, hiç boşuna getir götürle, gece yarısı atamalarıyla uğraşmayın. Merkez Bankası başkanlarının adını mevsimsel başkana çıkardınız. Kendi kendinizi atayın şu Merkez Bankası’nın başına. Alışıksınız zaten Varlık Fonu’ndan. Yine yapın olsun bitsin. Gölgenizle yönetmek yerine, buyurun o koltuğa da oturun. Zaten talimatınız neyse onu yapmak zorunda kalıyorlar. Niye kendini atamıyor diye düşünürseniz, işler kötüye gittiğinde kulağından tutup ‘laf dinlemiyordu’ diyecek biri lazım. Bu doğru değil ki, yazık! Olan bu millete, bu esnafa, bu işçiye, çocuklarımızın yarınlarına oluyor.

“Başım dik, alnım açık”

Geçtiğimiz yıllarda, sanayi ile inşaat sektörü arasındaki dengenin bozulması, ekonomimizi darmadağın etti. Ben ve ekibim sanayiye, üretime daha çok kaynak ayrılmasından yana hep tavır koyduk. Bunları söyledikçe bana ‘fren Ali’ dediler. Kolay rant oluşumunu, kontrolsüz harcamaları, engellemeye çalıştıkça laf saydılar. Ben bu milletin parasını hesapsızca, kitapsızca harcamak isteyenlerden olmadım. Onlara hep karşı çıktım. Başım dik, alnım açık. Bugünkü tablo, o hesapsız harcamacıların ‘Gaza basalım’ demelerinin eseri.

Sanayimize önem vermeyenler itirafta bulundular. Sayın Erdoğan’ın imzaladığı bir belge bir itirafname niteliğinde. Belgenin adı 11. Kalkınma Planı. ‘Kaynakların, sanayi sektöründen ziyade, dış ticarete konu olmayan sektörlere yönelmesiyle; üretkenlik arz eden alanların yatırım kompozisyonu içindeki payı görece azalmıştır’ yazıyor. Yani ‘Üretime yatırım yapmadık’ diyor. Günaydın! Yıllar sonra ‘Sanayiyi ihmal ettik, Ali Babacan haklıymış’ dediler.

İnşaata bu kadar kaynak aktarıldı, ama günün sonunda, geldiğimiz noktada, Marmara Bölgesi depreme hazırlanamadı. Kiralar aldı başını gitti. Şimdi de öğrenciler ‘Barınamıyoruz’ diyor. Son haftalarda, kaç anne babayla, kaç gencimizle karşılaştım: ‘Üniversiteyi kazandım ama kaydımı yaptıramadım’ diyor gençlerimiz.”

Paylaşın

Babacan: Bütçeyi Faiz Ve Rant Transferine Çevirdiler

Partisinin Polatlı ilçe kongresinde konuş DEVA Lideri Babacan, iktidara ekonomi üzerinden yüklenerek, “Gitmeden önce büyük ihaleleri verelim, rantları dağıtalım’ mı diyorlar? Kimse endişe etmesin, bütün bunların hepsi idari ve yargı denetimine tabi tutulur. Bütün bir ülke, kötü yönetimin yakıcı bedelini ödüyor. Bütçeyi faiz ve rant transferine çevirdiler.” dedi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kullandığı “Yoksul toplum kesimleri salgın karşısında kaderlerine terk edildi” ifadelerini kürsüye yansıtan Babacan, Erdoğan’ı şu sözlerle eleştirdi:

“Sayın Erdoğan nihayet günün sonunda aynaya bakmış. Bizim ülkemizde de yoksul toplum kesimlerini salgın karşısında kaderlerine terk edildiğinin itirafında bulunmuş. Bu; Türkiye’nin salgın döneminde vatandaşına milli gelire oranla en az destek sağlayan ülkelerden birisi olduğunun itirafıdır. Salgın döneminde vatandaşı borçlandırmakla övünülmeyeceğinin itirafıdır. Vatandaşa hibe vermeyip, borcu faiziyle geri almanın ayıp bir şey olduğunun itirafıdır.

Salgın dönemi boyunca ‘Çiftçiyi, esnafı, işçiyi borçlandırmayın. Gelirini kaybeden veya geliri ciddi anlamda düşen vatandaşlara doğrudan hibe desteği verin. Gündelik kazanıp geçinen vatandaşlarımıza destek olun’ dedik. Pandeminin ortasında Kanal İstanbul’u gündeme getirip, olmayan kanalın üzerinden geçecek köprünün ayağının temelini attılar. ‘Gitmeden önce büyük ihaleleri verelim, rantları dağıtalım’ mı diyorlar? Kimse endişe etmesin, bütün bunların hepsi idari ve yargı denetimine tabi tutulur. Bütün bir ülke, kötü yönetimin yakıcı bedelini ödüyor. Bütçeyi faiz ve rant transferine çevirdiler.”

“Vatandaş geçinmek için borçlanıyor”

Takibe düşen bireysel kredilerdeki artışın grafiğini de kürsüden gösteren Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Artık borç, borçla da dönmüyor. Son üç ayda yeni takibe düşen kredilerin rakamı 2 milyar 246 milyona çıkmış durumda. Takibe düşen bireysel krediler, geçen senenin nisan, mayıs, haziran ayı ile bu yılın nisan, mayıs haziran ayını karşılaştırdığımızda 18 kat artmış. Geçen seneye göre altı kat daha fazla vatandaşımız kredisini ödeyememiş ve takibe alınmış. Kredi pompalamasının yansıması bu. Ekonomideki çarpık zihniyetin sonucu bu. Vatandaşlarımız geçinmek için borçlanıyor. Normalde ev alırsınız, araba alırsınız borçlanırsınız ve borcunuzun karşısında bir varlık olur. Sürekli tüketmek, harcamak için borçlanıyorsa vatandaşımız bu yolun sonu yok.

DEVA Partisi’nin de bu millete bir borcu var: Yoksulluğun, işsizliğin ve enflasyonun üstesinden gelmek de bizim boynumuzun borcudur. Türkiye’de aç ve açıkta kimseyi bırakmamak için gece gündüz çalışmak bizim boynumuzun borcudur. Haysiyetli bir yaşam, insan onuruna yaraşır bir hayatı bu topraklardaki insanlar hak eder.

Yanlış kararlar al; aklın bilimin dışında işler yap; akraba bakanla beraber Merkez Bankası rezervlerini eksi 52 milyar dolara düşür; dövizin kontrolünü elinden kaçır… Ondan sonra ‘Fiyatlarla, etiketlerle mücadele edeceğiz’ deyip esnaf ile vatandaşı karşı karşıya getir. Bu dürüst bir yaklaşım değil. Aldatan olmayacaksın. Maliyet artışlarının da fahiş fiyatların da sebebi yüksek kurdur. Kurun kontrolünü elinden kaçıran hükûmettir. Bu hükûmetin başındaki kişidir.

DEVA ekonomisi, yatırımları Türkiye’ye çeken bir mıknatıs işlevi görür. Büyüme hızını ve istihdamı artıracağız. Hiç kimse yardım bağımlı hale gelmesin diye koruyup kollayacağız.

İstedikleri kadar ben ve arkadaşlarımın yönetimde olduğu dönemin başarılarıyla övünmeye çalışsınlar. Artık yolun sonuna geldiler. Onlar da çok iyi biliyorlar, onun için panik yapıyorlar. Mevcut iktidar panik halinde çekmeceleri açıp, eski başarılarla övünüyorlar. Bizim başarılarımızla göz boyamaya kalkıyor. O başarılar; dürüst, çalışkan, işin ehli, tertemiz kadroların başarısıydı. DEVA Partisi şimdi yepyeni bir hikâye yazıyor. Geçmiş başarılarımızın üstüne yepyeni başarılar ekleyeceğiz.

Kamu kaynaklarını kendilerine bağlayan, on yerden, on beş yerden huzur hakkı alanlara kötü bir haberimiz olacak. Onların huzurunu kaçıracağız. Çünkü 84 milyonun hepsi için çalışacağız. Topyekûn bir zenginleşme görmek istiyoruz.”

Paylaşın

DEVA Partisi’nden Zam Tepkisi: Milletin Tahammülü Kalmadı

DEVA Partisi Sektörel Politikalar Başkanı Birol Aydemir, yapılan zamlar üzerinden iktidarı eleştirerek, “Milletin artık yeni zamlara tahammülü kalmadı. İktidar artık vakit kaybetmeksizin boş gündemlerle uğraşmaktan vazgeçmeli ve vatandaşlarımızı rahatlatacak önlemler almalı. Kötü sonuçlardan gerekli dersleri çıkarmalı, orta ve uzun vadeli yerinde adımlar atmalı ve sorumluluklarının farkında olmalı. Ya da kötü yönettiğini kabul ederek artık yol açmalı.” dedi.

Haber Merkezi / Dünyada yükselen emtia fiyatları ile yüksek dolar kurunun elektrik ve doğal gaz faturalarını artıracağını ve iktidarı emtia fiyatlarındaki düşüş dönemini kaçırmakla eleştiren Birol Aydemir “Enerji sektöründe daha rutin işleri bile yürütemeyen iktidardan iyi kaptan olmasını beklemek mantık dışı” ifadelerini kullandı. “İktidar kötü yönetimde sınır tanımıyor” diyen Aydemir, şöyle konuştu;

“İktidar; yatırım ortamını bozarak, piyasayı siyasete alet ederek yeterli yatırımların yapılmasına engel olmuş ve vatandaşımızı elektrikte ve doğal gazda zam yağmuruna ve elektrik kesintilerine maruz bırakmıştır. Son olarak Temmuz 2021’de elektrik tarifelerine yapılan %15’lik zam ile Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminden bu yana sanayi, ticarethane ve tarımsal sulama tarifelerindeki artış %168’e, mesken tarifesindeki artış ise %105’e ulaşmıştır. Yine doğal gazda Eylül 2021’de doğal gaz tarifelerine yapılan son zamlarla Ocak 2018’den bu yana elektrik üretici tarifesindeki artış %196’ya, sanayi tarifesindeki artış %156’ya ve mesken tarifesindeki artış %95’e varmıştır.

Bu iktidar bir şeyde sınır tanımıyor: Kötü yönetim. Zamlar kötü yönetimin sonucu. İktidarın bu konudaki performansını sürekli artırması ‘Yok artık! Bu kadarı da olmaz!’ denilen her şeyi olduruyor, olduracak. Örnek vermekte hiç zorlanmıyoruz; elektrik ve doğal gazda gelen zam yağmurlarına rağmen yeni zamlar gelir mi? Ne yazık ki evet. Umarız haklı çıkan biz olmayız da vatandaşlarımızın üzerine ek yük binmez. Ancak korkarız ki son dönemde dünyada yükselen emtia fiyatları ile (özellikle kömür ve doğal gazda) ülkemizdeki yüksek dolar kuru enerji faturalarımızı daha da kabartacak. Ülke içindeki sıkıntılar konusunda gerekli iradeyi ortaya koymayan, aksiyonları almayan iktidar, küresel bazda yaşanan artışlar konusunda da zamanında alabileceği önlemleri almamış ve vatandaşımızı göz göre göre yeni zamlarla karşı karşıya bırakmıştır.

“Milletin artık yeni zamlara tahammülü kalmadı”

Ne yapabilirdi iktidar? En azından 2020’de yaşanan emtia fiyatlarındaki düşüş dönemini değerlendirerek, bu dönemde alıcı bulmakta sıkıntı yaşayan tedarikçiler ile bugüne kıyasla oldukça iyi şartlarla alım anlaşmaları yapabilirdi. İktidar zamanında gerekli adımları atmadığı için yüksek fiyatla ithal edilecek olan doğal gazın bedeli gerek elektrikte gerekse doğalgazda; sanayiye, tarım sektörüne, ticarethane ve konutlara yani tüm vatandaşlarımıza yansıyacak. Önümüzdeki dönemlerde de global düzeyde fırtınalar olabilir. İyi kaptan fırtınada belli olur. Enerji sektöründe daha rutin işleri bile yürütemeyen iktidardan iyi kaptan olmasını beklemek mantık dışı.

Milletin artık yeni zamlara tahammülü kalmadı. İktidar artık vakit kaybetmeksizin boş gündemlerle uğraşmaktan vazgeçmeli ve vatandaşlarımızı rahatlatacak önlemler almalı. Kötü sonuçlardan gerekli dersleri çıkarmalı, orta ve uzun vadeli yerinde adımlar atmalı ve sorumluluklarının farkında olmalı. Ya da kötü yönettiğini kabul ederek artık yol açmalı.”

Paylaşın

Babacan, “DEVA’ya En Çok Hangi Partiden Oy Geldiğini” Açıkladı

Partilerine üye olan vatandaşlar arasında yaptıkları anketin sonuçlarını açıklayan DEVA Partisi Lideri Babacan, en çok kaymanın yüzde 30 ile AK Parti’den olduğunu söyledi. Babacan, Türkiye genelinde ise bir anket çalışması henüz yapmadıklarını ifade etti.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Haber Global’de yayınlanan Candaş Tolga Işık ile Az Önce Konuştum programına konuk oldu. Program kapsamında parti politikalarını ve yaptıkları çalışmaları anlatan Babacan, merak edilen anket rakamlarına da değindi.

Partilerine üye olan vatandaşlar arasında yaptıkları anketin sonuçlarını açıklayan Babacan, en çok kaymanın yüzde 30 ile AK Parti’den olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Bize üye olmak isteyen vatandaşlarımıza bir baktığımızda bir araştırma yaptık ve şunu gördük. Türkiye geneli yaptığımız bir anket henüz yok. Siyasi görüş olarak bize ilgi gösteren vatandaşların yüzde 30’u daha önceden AK Parti’ye oy vermiş insanlar.

“Her siyasi görüşten ilgi görüyoruz”

Yüzde 20’si de daha önceden CHP’ye oy vermiş insanlar. Her kesimden ilgi görüyoruz. Yüzde 10 daha önce MHP, yüzde 10 HDP, yüzde 10 İyi Parti, yüzde 20 de daha önce hiçbir siyasi partiye oy vermemiş insanlar. Teşkilatta görev almak istiyorlar. Bu Türkiye’de bir ilk. Daha önceden hiçbir siyasi parti her siyasi görüş ve her siyasi partiden hiç bu kadar aynı derecede ilgi görmemişti.”

 

Paylaşın

28 yıllık Vartinis Davası’nda Zamanaşımı Uyarısı!

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Yargıtay’ın bozma kararı vermesinin ardından bugün Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen Vartinis Davası’nda zaman aşımı riskine dikkat çekti.

Haber Merkezi / 3 Ekim 1993’te Muş’un Vartinis (Altınova) Beldesi’nde dokuz kişinin yanarak can verdiği olayı hatırlatan Yeneroğlu şunları söyledi:

“1993 yılından beri sürüncemede kalan soruşturma ve yargılama süreci nedeniyle dosya halen kesinleşmedi. Eğer 3 Haziran 2023’e kadar karar verilmezse dosya zamanaşımına uğrayacak. Bu elim olayın sorumlularının cezalandırılabilmesi için geç kalındı. En azından emri verenin cezalandırılabilmesi için Yargıtay’ın bozma kararı derhal kesinleştirilmeli.

Askeri mercilerin intikam hissiyle hareket etmesi, masum insanları hedef alması asla kabul edilemez. Köylerin yakılması ve insanların yanarak ölümüne sebep olunması vicdanları yaralayan ağır bir suçtur. Görevsizlik, yetkisizlik kararları ile güvenlik gerekçeleri gösterilerek farklı illere taşınan ve oldukça yavaş işleyen yargılamalarla olayın üzerinden 30 yıl geçirilmesi ve zamanaşımına yaklaşılması devletin askeri mercileri ile yargı organlarının adeta iş birliği içerisinde emri veren kişileri ve suçu işleyen kişileri koruma güdüsüyle hareket ettiği izlenimi vermektedir. DEVA Partisi olarak bugün duruşması gerçekleşen dosya hakkında en kısa sürede karar verilerek, dosyanın kesinleştirilmesi çağrısında bulunuyoruz.”

“Yetkisizlik kararları ve dosyanın sümenaltı edilmesiyle aradan 10 sene geçti”

Yaptığı açıklamada 3 Ekim 1993’te yaşanan olaya ve ardından görülen yargı sürecine dair bilgiler de paylaşan Yeneroğlu şu ifadeleri kullandı:

“2 Ekim 1993 tarihinde yakalanmış bir teröristin Altınova Beldesi’nde terör örgütü PKK’ya ait depoların yerini göstereceğini ifade etmesi üzerine beldeye giden Korkut İlçe Jandarma Komutanı Bülent Karaoğlu ve Astsubay Mustafa Uçar pusuya düşürülmüş ve Astsubay Mustafa Uçar şehit edilmiştir. Bunun üzerine Yargıtay kararının gerekçesine göre; Jandarma Komutanı Bülent Karaoğlu beldeden araçla ayrılırken ‘Bu gece gelip köyünüzü yakacağız!’ söyleminde bulunmuştur. O gece saat 3 sularında köye gerçekleştirilen askeri operasyon sırasında ise köyde birçok yer ateşe verilmiş, rastgele atış yapılmıştır. Çıkarılan yangınlar sonucunda Öğüt ailesinin evi de yanmış ve yangın sırasında evde bulunan Öğüt ailesinin 9 ferdi Mehmet Nasır Öğüt, Eşref Oran, Sevim Öğüt, Sevda Öğüt, Mehmet Şakir Öğüt, Mehmet Şirin Öğüt, Cihan Öğüt, Aycan Öğüt ve Cinal Öğüt feci şekilde can vermişlerdir.

Olay ile ilgili yürütülen soruşturmalar önce Devlet Güvenlik Mahkemeleri Cumhuriyet Başsavcılıklarında başladı. Yetkisizlik kararları ve dosyanın sümenaltı edilmesiyle aradan 10 sene geçti. 2003 yılında savcılığa yeniden şikâyet dilekçesi verildi. Bunun üzerine Muş Cumhuriyet Savcılığı 2004 yılında görevsizlik kararı verdi. Görevsizlik kararının ardından dosyayı inceleyen Elâzığ Askeri Savcılığı ise 7 yıl bekletti. Neticede yasa değişikliği ve görev uyuşmazlıklarının giderilmesi üzerine ancak 2011 yılında Muş Cumhuriyet Savcılığı konuyu soruşturmaya başladı. Muş Cumhuriyet Savcılığı’nın 3 Haziran 2013 tarihinde düzenlediği iddianame ile zamanaşımı süresi kesildi. Tam 20 yıllık süreçte dosyanın gereği devlet organlarınca yerine getirilmedi.”

Paylaşın

Ali Babacan: Erdoğan Hayal Aleminden Konuşuyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “2023 hedeflerimizle Türkiye’yi her alanda olduğu gibi çalışanlarımızın gelir seviyeleri konusunda da en üst sıralara çıkarmayı planladık” sözlerini değerlendiren DEVA Lideri Babacan, “Laf oyunları yaparak kişi başı millî gelir hesabından kaçıyor. Ekonomiyle ilgili bazı konuları Sayın Erdoğan bir hayal aleminden konuşuyor” dedi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Trabzon’da partisinin Yomra ilçe kongresinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sunduğu ekonomik rakamları kürsüye yansıttığı video ve grafiklerle eleştiren Babacan şunları söyledi:

“İstedikleri kadar geçmişin başarılarıyla avunsunlar. İstedikleri kadar bizim başarılarımızla övünsünler, nafile. O başarılar; dürüst, çalışkan, işin ehli, tertemiz kadroların başarısıydı. Ortak aklın ve istişarenin başarısıydı onların hepsi. Biz o hikâyeyi kapattık. Biz yepyeni bir hikâye yazmak için kolları sıvadık. Çünkü biz daha asıl eserimizi yapmadık. Daha asıl hikâyemizi yazmadık. Türkiye’nin en başarılı olduğu dönemlerden çok daha iyisini yakalarız. Türkiye’yi en kısa sürede refah ve özgürlük rotasına sokarız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye’nin son 19 yılda istihdam sayısı 9,5 milyon arttı” ifadelerini kürsüde gösteren Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Artan ne azalan ne muhasebesini yapalım. 2002-2021 döneminde istihdama katılan, yani iş sahibi olan her 100 kişiden en az 75’i biz işin içindeyken oluşmuş. 2018’de taraflı cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtik. Erdoğan ipleri eline aldı. Son üç yıl üç ayda 1 milyona azaldı. Her sene işgücü piyasasına 1 milyon gencin girdiği bir ülkede işsizliği sabit tutmak için 1 milyon artırmanız lazım. Düştü… Makyajlı da olsa yüzde 23 olarak açıklanan geniş tanımlı işsizlik var. Yüzde 13’ten yüze 23’e sıçradı. İstihdamı değil, işsizliği artırdılar.

Sayın Erdoğan’a üç yıl üç aya bakmasını tavsiye ediyorum. Bütün yetkiyi elinde topladığı dönemde, çalışanların geliri düştü. Emekli maaşı eridi. Kişi başı düşen millî gelir en önemli refah göstergesidir. 2002-2008 arasında çok nitelikli bir artış var. Saçma talimatları yerine getirmedik, basamak basamak yükseldi. 2011’de 2023 hedeflerini açıkladık; hedefimiz 23 bin dolar dedik. 2013 zirve. 2018’de taraflı cumhurbaşkanı ve akraba bakan el ele veriyor; millî gelir düşüyor. Şu an geldiğimiz noktada 8 bin dolarlardayız.”

“Erdoğan hayal aleminden konuşuyor”

Babacan, Erdoğan’ın “2023 hedeflerimizle Türkiye’yi her alanda olduğu gibi çalışanlarımızın gelir seviyeleri konusunda da en üst sıralara çıkarmayı planladık” ifadeleri üzerine şunları söyledi:

“Laf oyunları yaparak kişi başı millî gelir hesabından kaçıyor. Ekonomiyle ilgili bazı konuları Sayın Erdoğan bir hayal aleminden konuşuyor. 2023’te kişi başı millî gelirde 25 bin dolar hedef koymuşuz; Cumhurbaşkanı’nın hedefi 10 bin 700. Gayrisafi yurtiçi hasılada 2 trilyon 200 milyar dolar hedef koyduk; son açıklanan hedef 925 milyar dolar. Çok övündükleri ihracata 2023’te 500 milyar dolar hedef koyduk. Şu anda 242 milyar dolar. Bu ülkenin hedeflerinin nasıl küçültüldüğü ortada. 2023’te işsizlik oranı hedefimiz yüzde 5’ti. Son açıklanan programda hedef yüzde 11,4.”

Erdoğan’ın “Eğer bu ülkenin kazancından 84 milyonun tamamının faydalanmasını temin etmeyeceksek, bunca gayrete, bunca mücadeleye, bunca kavgaya ne gerek var?” ifadelerini de izleten Babacan şunları söyledi:

“Vallahi doğru. Bu ifade iç sezişin dışa yansıması. Anlaşılan Sayın Cumhurbaşkanı, bu sözleriyle, artık siyasete devam etmekle ülkeye fazla bir şey kazandıramayacağını anlıyor herhalde. Ülkenin kazancından 84 milyonun tamamı faydalanmayacaksa ve bunu görüyorsa tadında bırakmayı bilmek lazım.”

Babacan, Erdoğan’ın “Büyük ve güçlü Türkiye silueti ufukta gözükmüştür” ifadeleri üzerine ise şu ifadeleri kullandı:

“Acaba ne tarafa, hangi ufka bakıyor? Külliye’den çıkıp Kızılay’da, Ulus’ta 5-10 vatandaşımıza ‘Ben ufukta bir şey görüyorum, sen de görüyor musun?’ dese öyle bir şey olmadığını anlayacak. Artık halk içine çıkmıyor. Biz sokağa bakıyoruz. Çarşıya, pazara bakıyoruz. Gençlerimizle konuşuyoruz. Emeklilerimizle konuşuyoruz. Biz ekonomide gerileme ve zayıflama görüyoruz. İnsanlarımızın umudunun tükendiğini görüyoruz. Gençler ufka baktığı zaman derin bir karanlık görüyor. Baktığı ufukta hiç ‘demokratik, özgür ve adil bir Türkiye’ silueti de görüyor mu? Göremez, çünkü demokrasiyle ilgili bir yere başlarını çevirip bakmıyorlar.”

Paylaşın

Babacan: Yöneten Zihniyette Kapasite Eksik, Kibir Fazla

Giresun’da partisinin il başkanlığı binasının açılışında konuşan DEVA Partisi Lideri Babacan, iktidarı sert sözlerle eleştirerek, “Türkiye’yi yöneten zihniyette ne eksik ne fazla diye muhasebe yapalım. Liyakat eksik, tevazu eksik, akıl eksik, planlama eksik, kapasite eksik. Adalet eksik, kalkınma eksik. Haksızlık etmeyelim, fazlaları da var: Torpil fazla. Yalan fazla. Kibir fazla. Ego fazla. İsraf fazla. Keyfilik fazla. Kayırmacılık fazla. Say say bitmez. Zararlı ne varsa, bu iktidarda fazla. Memleketimizi tüm bu lüzumsuz fazlalıklardan arındıracağız.” dedi.

Haber Merkezi /

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Giresun’da partisinin il başkanlığı binasının açılışında konuştu. Konuşmasına “DEVA Partisi’yle birlikte; zenginlik ve insanca bir yaşam ülkemizde ete kemiğe bürünecek. Ben bu toprakların bereketine inanıyorum. Bu toprakların insanına güveniyorum. Ülkemizin üstüne çöken tüm kara bulutları hep beraber dağıtacağımıza yürekten inanıyorum” cümleleriyle başlayan Babacan, konuşmasının devamında şunları söyledi;

İktidar yoksulluğu adeta yeni yaşam tarzı olarak benimsemiş durumda, yoksulluğu yönetmenin çabasında. Neredeyse kendisine bağımlı bir seçmen kitlesi oluşturmak isteyen bir yönetim zihniyetiyle karşı karşıyayız. Hükûmetin sosyal yardımları bir bağımlılık aracı haline getirmesi son derece yanlış.

Uydurulan dedikodular var. ‘İktidar değişirse sosyal yardımlar kesilir’ diyorlar. Hiç kimse kulak asmasın. Kimse vatandaşın bu hakkına göz dikemez. Sosyal yardımlar, destekler bir haktır. İktidar değişikliğinde sosyal yardımlar azalmaz. Tam tersine, vatandaşımızın hakkı fazlasıyla teslim edilir. DEVA iktidarında daha adil ve daha yaygın bir biçimde, ihtiyaç sahibi tüm vatandaşlarımıza ulaşacağız. Isınma desteğini arttırarak devam ettireceğiz. İhtiyacı olan ailelerin, yeni doğan bebeklerinin, bir yıl boyunca süt ve bebek maması başta olmak üzere her türlü ihtiyacına destek olacağız.

“Vatandaşlarımızı 42 kapı dolaşmak zorunda bırakmayacağız”

Sosyal güvenlik hizmetlerinde köklü bir değişime gideceğiz. Yoksul yurttaşlarımıza aile bazlı ‘asgari gelir desteği’ sağlayacağız. Bir ailenin toplam gelirine bakacağız, o ailenin geçimi için asgari ne kadara ihtiyacı varsa aradaki farkı devlet olarak biz ödeyeceğiz. Yoksul vatandaşlarımız şu an 42 ayrı kapı gezmek zorunda kalıyor, o da adresi biliyorlarsa. Bunu tek çatı altında toplayacağız. Vatandaşlarımızı 42 kapı dolaşmak zorunda bırakmayacağız.

Türkiye’yi yöneten zihniyette ne eksik ne fazla diye muhasebe yapalım. Liyakat eksik, tevazu eksik, akıl eksik, planlama eksik, kapasite eksik. Adalet eksik, kalkınma eksik. Haksızlık etmeyelim, fazlaları da var: Torpil fazla. Yalan fazla. Kibir fazla. Ego fazla. İsraf fazla. Keyfilik fazla. Kayırmacılık fazla. Say say bitmez. Zararlı ne varsa, bu iktidarda fazla. Memleketimizi tüm bu lüzumsuz fazlalıklardan arındıracağız.”

Paylaşın