Edirne: Defterdar Camii

Defterdar Camii; Edirne’nin Talat Paşa Mahallesi, Talat Paşa Bulvarı üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Cami, II. Selim döneminde Defterdar olan Mustafa Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Yapı, genişçe bir avlu içindedir.

Kaynaklarda, Defterdar Camii, Defterdar Mustafa Çelebi Camii, Defterdar Kara Mustafa Paşa Camii adlarıyla da anılmaktadır.

Evliya Çelebi, harim (cami) kubbesinin görkemli; minaresinin ise, bu kubbeye göre orantılı inşa edildiğini söylemektedir.

Caminin kubbesinin 1752 depreminde göçtüğünü; 1870’li yıllarda, Hacı Ruşen Efendi tarafından yaptırılan onarımda, harimin, ahşap bir çatıyla örtüldüğünü belirtmektedirler.

Vakıflar Genel Müdürlüğünün 1953 ve 1962 yıllarında yaptırdığı onarımlarda, kubbe, son cemaat yeri, taçkapı ve pencereler, aslına uygun olarak yenilenmiştir.

Paylaşın

Edirne’nin Mimarlık Harikaları ‘Camiileri’

Edirne gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor… Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Edirne, Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı niteliğindedir. Görkemli dini yapıları ve sivil mimarlık örnekleri ile ön plana çıkmıştır.

Edirne’de cami, mescit, tekke, türbe gibi dini yapılar; medrese, külliye gibi eğitim ve sosyo-kültürel yapılar; han, çarşı gibi ticari yapılar; kilise, sinagog gibi azınlık yapıları; köprü, çeşme gibi su yapıları yanı sıra çok sayıdaki sivil mimarlık örnekleri kente kimliğini kazandıran öğeler arasındadır.

Haber Kaos ekibi olarak Edirne ili sınırları içinde yer alan Camileri sizler için derledik.

Sittişah Sultan Camii

Fatih Sultan Mehmet’in Zevcesi ve Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in kızı olan Sitti Hatun tarafından 1482’de yaptırılmıştır. Tarihi kaynaklardan anlaşıldığı üzere 1743 yılına kadar ayakta olan sarayının bir bölümüne camii yaptırmıştır.

Cami halk arasında Sitti Şah Sultan Camii, Sitti Sultan Camii ve Hatuniye camii olarak da bilinmektedir. 1980 ve 1990’lı yıllarda onarıma girmiştir. Yapının 1520, 1530, 1574 tarihli üç vakfiyesi bulunmaktadır.

1530 tarihli vakfiyede, Keşan’ın Tavruk ve Kratoya köylerinin;1573-1574 tarihli vakfiyede ise, yukarıda adı geçen iki köye ek olarak Depeli Köyü’nün bu camiye vakfedildiği belirtilmektedir.

Defterdar Camii

Cami, II. Selim döneminde Defterdar olan Mustafa Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.Talat Paşa Caddesi üzerinde, Sitti Sultan Camii’nin kuzeybatısındadır. Yapı, genişçe bir avlu içindedir. Kaynaklarda, Defterdar Camii, Defterdar Mustafa Çelebi Camii, Defterdar Kara Mustafa Paşa Camii adlarıyla da anılmaktadır.

Evliya Çelebi, harim(cami) kubbesinin görkemli; minaresinin ise, bu kubbeye göre orantılı inşa edildiğini söylemektedir. Caminin kubbesinin 1752 depreminde göçtüğünü; 1870’li yıllarda, Hacı Ruşen Efendi tarafından yaptırılan onarımda, harimin, ahşap bir çatıyla örtüldüğünü belirtmektedirler. Vakıflar Genel Müdürlüğünün 1953 ve 1962 yıllarında yaptırdığı onarımlarda, kubbe, son cemaat yeri, taçkapı ve pencereler, aslına uygun olarak yenilenmiştir.

Gazi Mihal Camii

Edirne’nin batısına uzanan Talat Paşa Caddesi’nin bitiminde, Mihal bey köprüsünün karşı tarafında güneybatıda yer alır. Kuzey cephede taç kapının üzerindeki dikdörtgen bir taş levhada yapının, 1421 tarihli inşa kitabesi bulunmaktadır.

Eser tamamen kesme taşla inşa edilmiştir. Duvarlarda nadiren mermer kaplamalara da rastlanmaktadır. Derin bir niş( üstü kemerli duvar hücresi) biçimindeki kuzeydeki taş kapıdan; kuzey, güney aksında ilk olarak üzeri kubbeli orta sofa (hol) ile onun güneyindeki üzeri beşik tonozla(silindirik) örtülü esas ibadet mekânına ulaşılmaktadır.

Darül Hadis Camii

1435 yılında II. Murat tarafından Tunca nehri kıyısında yaptırılmıştır.. Caminin yanındaki türbelerde II. Murat’ın iki oğlu ile III. Mustafa ve III. Ahmet’in çocuklarının kabirleri vardır.

Üç Şerefeli Camii

1433-1447 yılları arasında. II.Murat’ın yaptırdığı Cami Osmanlı Sanatının erken ve klasik dönem üslubu arasında yar alır. Burada ilk kez uygulanan bir planla karşılaşılmaktadır. 24 m. çapındaki büyük merkezi kubbe, ikisi paye, dördü duvar paye olmak üzere altı dayanağa oturur.

Yanında daha küçük ikişer kubbe ile örtülü kare bölümler vardır. Yapı, bir yenilik olarak enine dikdörtgen bir yapıdır. Böylece enine gelişen mekâna ulaşılmak istenmiştir. Bu planı Mimar Sinan İstanbul camilerinde daha gelişmiş biçimiyle uygulamıştır.

Ayrıca, Osmanlı mimarisinde revaklı avlu ilk kez bu camide kullanılmıştır. Avlunun dört köşesine minareler yerleştirilmiştir. Üç Şerefeli Cami, bu özellikleriyle sonraki camilere öncü olan anıtsal bir yapıdır. Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri Osmanlı camilerindeki en eski örneklerdendir.

Camiye adını veren üç şerefeli anıtsal minare, 67,62 m. yüksekliğindedir. Her şerefeye ayrı yollardan çıkılması ilginçtir. Minare kırmızı taştan zikzaklar ve ak karelerle devinim kazanmıştır.

Selimiye Camii

Mimar Sinan‘ın 80 yaşında yarattığı ve “ustalık eserim“ diye nitelediği yapıt olan Selimiye Camii, Osmanlı-Türk mimarlık tarihinin olduğu kadar, dünya mimarlık tarihinin de başyapıtları arasında gösterilmektedir. Edirne’nin ve aynı zamanda Osmanlı Döneminin simgesi olan cami; 1569-1575 yılları arasında II. Selim’in emriyle yaptırılmıştır.

Çok uzaklardan dört minaresi ile göze çarpan yapı, kurulduğu yerin seçimiyle Mimar Sinan’ın aynı zamanda usta bir şehircilik uzmanı olduğunu da gösterir. Kesme taştan yapılan cami iç bölümüyle 1620 metrekare, tümüyle ise toplam 2475 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Selimiye Camii, yerden yüksekliği 43.28 metre olan 31.30 metre çapındaki kubbesiyle ilgi çeker.

Kubbe, 6 metre genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan 8 büyük payeye oturur. Mimar Sinan’ın yarattığı 8 dayanaklı cami planının en başarılı örneğidir. Caminin 3.80 cm çapında, 70,89 m yüksekliğindeki üçer şerefeli dört zarif minaresi vardır. Giriş yönündeki her şerefeye ayrı ayrı yollardan, diğer ikisine ise tek yolla çıkılmaktadır.

Cami, mimari özelliklerinin erişilmezliği yanında taş, mermer, çini, ahşap ve sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemlidir. Mihrap ve mimberi mermer işçiliğinin başyapıtlarındandır.
Ortasındaki 12 mermer sütuna oturan müezzin mahveli, altın varaklı edirnekari kalem işleriyle klasik dönemin en güzel örneklerindendir. Yapının çini süslemelerinin, Osmanlı ve dünya sanatında ayrı bir yeri vardır. 16. yy. çiniciliğinin en güzel örnekleri olan bu çiniler, sıratlı tekniğinde olup İznik’te yapılmıştır.

Selimiye Camii’nin taş duvarlarla çevrili geniş dış avlusunda, Dar-ül- Sübyan, Dar-ül-Kurra ve Dar-ül-Hadis yapıları bulunmaktadır. Bu yapılardan Dar-ül-Hadis bölümü Türk-İslam eserleri müzesi olarak kullanılmaktadır.

Dar-ül Kura bölümü ise Vakıf Eserleri müzesidir. Cami terasının altında yer alan Arasta çarşısı, III.Murat zamanında Selimiye’ye gelir sağlaması amacıyla yaptırılmıştır. İlk sırası Mimar Sinan tarafından yapılmış, daha sonra Mimar Davut Ağa tamamlamıştır.

Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi, UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin 19-29.06.2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen 35. Dönem Toplantısında alınan 35 COM 8B.37 sayılı karar ile 1. ve 4. kriterler kapsamında kültürel varlık olarak Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.

Eski Cami

Yıldırım Bayezid Han oğlu Emir Süleyman tarafından 1403 senesinde yapımına başlanmıştır. Ölümünün ardından cami inşası 1414 yılında Çelebi Mehmet zamanında tamamlanmıştır. Caminin yan kapısı üzerinde yer alan kitabeye göre Mimarı Konyalı Hacı Alâeddin ve kalfası İbrahim oğlu Ömer’dir.

Kare plan iç mekân 2116 m2’dir. Üzeri dokuz kubbeyle örtülüdür. Bu bakımdan çok kubbeli camiler gurubuna girmektedir. Caminin kuzey köşesinde, camiyle birlikte yükselen tek şerefeli minare camiyle birlikte düşünülmüştür.

Caminin batı köşesinde diğerinden daha yüksek ve iki şerefeli olarak tasarlanan müstakil minare sonradan Çelebi Sultan Mehmet Han tarafından yaptırılmıştır. Bu minarede şerefelere ayrı merdivenlerden çıkılmaktadır.

Cami, Üç Şerefeli Cami’nin yapılmasının ardından Eski Cami adını almıştır. Mermer minberin yan yüzleri rumi ve geometrik desenlerle süslenmiştir. Ayrıca bir tarafında ayet yazı kuşağı bulunmaktadır. Şehrin ilk ulu camii olması bakımından minberinde hep fethin sembolü olarak sancak asılı olmuş ve protokol törenleri burada yapılmıştır.

Osmanlı Padişahlarından III. Mustafa ve II.Ahmet bu camide kılıç kuşanmışlardır. Bu geleneği simgesel de olsa yaşatmak için bugün bile Cuma Hutbelerine imamların Kılıç ile çıkma sebebi budur. Hacı Bayram Veli II. Murat döneminde Edirne’yi ziyaret etmiş ve Eski Camide vaaz vermiştir. Hacı Bayram Veli’nin anısına duyulan saygı nedeniyle Vaaz Kürsüsü imamlarca kullanılmaz.

Edirne kısa tarihi

Edirne tarihi bir kent olup tarih boyunca da önem ve değerini korumuştur. Edirne’nin ilkçağlarda Orta Asya’dan göç edip buraya yerleşen Traklar tarafından kurulduğu bilinmektedir. Sonradan Büyük İskender buraları Makedonya İmparatorluğu’nun uçsuz bucaksız sınırları içine katmıştır. Daha sonra Romalılar’ın hakim olduğu bu topraklar 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasıyla Doğu Bizans’ın payına düşmüştür.

Roma İmparatorlarından II.Hadrianus tarafından yeniden kurulmuşcasına imar edilen kent, onun adına izafeten (Hadrianapolis) adıyla anılmıştır. 586 yılında Avar Türkleri burayı kuşatmışlar ancak alamadan geri dönmüşlerdir. Bulgar Türkleri ise 914 yılında kenti ele geçirmeyi başarmışlardır.

Daha sonra tekrar Bizans’a geçen, 1050 ve 1078 yıllarında Peçenek Türkleri tarafından ikinci kez kuşatılan bu kent nihayet 1361 yılında I. Sultan Murat tarafından fetih edilerek, Osmanlı İmparatorluğu’nun taht (baş) şehri olmuş ve 1453 yılında İstanbul fethedilinceye kadar 92 yıl payitaht (başkent) olarak kalmıştır. Bu yıllar içinde de tarihinin en görkemli günlerini yaşamıştır.

Edirne, Osmanlı İmparatorluğu döneminde “Paşa Sancağı” adıyla Rumeli Beylerbeyine bağlı bir vilayetti. Beylerbeyliğinin merkezi ise Sofya’da bulunuyordu. Edirne, imparatorluğun üniversite şehri olarak tanınmaktaydı. XVII. Yüzyılda dünyanın en büyük birkaç şehrinden biri haline gelen kent, XVIII. Yüzyılda gerileme dönemine girdi. 1745 ve 1751 yıllarında çıkan iki büyük yangın Edirne’yi büyük oranda ortadan kaldırdı.

22 Ağustos 1829 yılında Rusların şehre girip birkaç ay kalmaları Edirne’nin uğradığı ilk işgal felaketi olmuştur. Edirne, 20 Ocak 1887’de tekrar Rusların 13 ay, 26 Mart 1913’te Bulgarların dört ay, 1920’li yıllarda Yunanlıların iki yıllık işgallerine de sahne olmuştur. Bugün yurdumuzun karayoluyla Avrupa’ya açılan sınır kapılarına sahip Edirne şehri, 25 Kasım 1922 yılında düşman işgalinden kurtarılmıştır.

Edirne, Anadolu’yu Avrupa’ya birleştiren bir konumda olması nedeniyle zengin bir kültüre de sahiptir. İl genelinde Osmanlı Türk kültürünü yansıtan 612 tarihi eser vardır. Bu eserlerden bir bölümü (ki bunlar Selimiye Camii, Üç Şerefeli Cami, Kervansaray, Meriç Köprüsü, Eski Cami v.b.) sağlamlılığını korumakta olup halen kullanılmaktadır. Bunlara benzer bir bölüm tarihi yapı da restore edilmektedir.  Ayrıca il genelinde 29 adet SİT alanı mevcuttur.

Paylaşın