Özel’den ‘Murat Kurum’ Yorumu: İstanbul’un Felaketi Olmasına İzin Vermeyeceğiz

CHP Lideri Özgür Özel, “Murat Kurum diyor ki ‘ÇED raporu ile bunun (İliç faciasının) bir ilgisi var mı?’ Olmaz olur mu? Sen o dağın yapılmasına imzayı attın, felaketten sorumlusun. İliç’teki felaketten sorumlu olan Murat Kurum’un İstanbul’un felaketi olmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Haber Merkezi / CHP Lideri Özel ayrıca, “Ekrem Başkanın yüzünü güldürmediği birileri var, o da çıkar ve rant çevreleri. Onların değil halkın başkanlığını yapıyor Ekrem Başkan” ifadesini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, seçim çalışmaları kapsamında Sultangazi’de düzenlenen Halk Buluşması’nda konuştu. Özel, şunları söyledi:

“Benim açımdan gelip burada İstanbullulara Ekrem Başkanı anlatmak hem çok keyifli ama çok da ihtiyaç yok. 31 Mart’ta ne olabilir biliyor musunuz? Allah muhafaza bu helikopterler gelebilir. Bu helikopterde 5 yıl öncesine kadar ne vardı? Tayyip Erdoğan oturuyordu, yanında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Pata pata pata geziyorlar. ‘Bu arsa nerenin?’ ‘Efendim bizim.’ Dönüyordu bu tarafa, özel kalem müdürü Hasan Beye. ‘Hasan, bunu Katarlılara verelim. Bu arsa kimin?’ ‘Efendim bu da İBB’nin.’ ‘Tamam bunu da ben geçenlerde Birleşik Arap Emirliklerine söz verdim, yaz oraya verelim.’

İstanbul’daki kupon arsaları İstanbul’un üstünde uçup teker teker Araplara, Katarlılara, şeyhlere, emirlere yazıyordu. 5 senedir helikopter yok. 5 senedir İstanbul’un üzerinde kabus helikopterleri uçmuyor. O arsaları ne yapıyor Ekrem Başkan? Katarlılara değil İstanbullulara veriyor. Park yapıyor, hizmet yapıyor. Ekrem Başkanın 5 yıldır yüzünü güldürmediği kimse kalmadı. Küçük çocuğu olan anneleri güldürdü, yaşlıları güldürdü, emeklileri güldürdü, emekçileri güldürdü, gençleri güldürdü.

Bak teyzem diyor, ‘Beni güldürdü.’ Ekrem Başkanın yüzünü güldürmediği birileri var, o da çıkar ve rant çevreleri. Onların değil halkın başkanlığını yapıyor Ekrem Başkan. Şimdi, istiyorlar ki helikoptere binsinler, yanına Murat Kurum’u alsın, İstanbul’un tepesinde yine dolaşsın. Öyle yağma yok. Ekrem Başkan’dan memnun muyuz? Ona bu sefer, ona geçen sefer ikinci seçimde verdiğimizden daha büyük bir desteğe hazır mıyız? Emin olun 31 Mart’ta Ekrem Başkan kazanacak, İstanbul kazanacak. 31 Mart’ta Ferhat Başkan kazanacak, Sultangazi kazanacak.

Ekrem Başkanın İstanbul’a yaptıklarını bir Trabzonlu hemşerisi ile konuşuyoruz. Allah için dedi, Ekrem Başkan İstanbul’da çalıştı. Hemşerisi birazcık gönlü öbür tarafta, inkar da edemiyor Ekrem Başkanın yaptıklarını. Dedim ki yahu Allah aşkına, gel bir hesap yapalım seninle. İstanbul’da Ekrem Başkan görevdeyken, Trabzon’da kaç milletvekili var AK Parti’nin? Dedi, 4. Kaç tane bakanı vardı? Dedi o da 4. Etti, 8. Ortahisar, yani Trabzon Belediyesi kimde? Dedi AK Parti’de, 9. Büyükşehir kimde? Dedi AK Parti’de 10. Dedim ki 10 tane Trabzonlu Trabzon’a bir tane metro yapamadı, bir tane Trabzonlu İstanbul’a 10 tane metro yaptı yahu.

Daha ne yapsın. Ekrem Başkan geldiğinde o 10 metronun 10’u da durmuştu. Geçtiğimiz yıl görevi bırakana kadar Ulaştırma Bakanlığı yapan genel sekreter yardımcısı ‘Para yok’ deyip metroları durdurmuştu. Ekrem Başkan Japonya’dan işin ehlini, çok başarılı bir Türk kadınını getirdi, işin başına koydu, ulaşımdan sorumlu genel sekreter yardımcısı yaptı, bütün dünyadan İstanbul’a metro için yatırım aktı, para aktı. Helal olsun onlara. Sonra ne diyor, efendim diyor.

Hatay’da utanmadan, sıkılmadan diyor ki ‘Eğer iktidardan olmazsa Hatay Beleyesi, hizmet gelmez, geldi mi, Hatay mahzun kaldı.” Yani Hataylıların geçen seçimde verdikleri oy ile depremzedeleri cezalandırdığını söylüyor, gelecek seçimde vereceği oy için de şimdiden tehdit ediyor. Vallahi İstanbul gibi dünyanın en büyük metropollerinden birinde sen yoktun, Ekrem Başkan vardı ama senin yaptıklarının çok üstünde, 4-5 katı hizmet yapıldı. Gölge etme, başka bir şey istemiyoruz.

Şunu gördük, yapılan işler, harcanan para onların harcadığının yarısı. Yapılan iş tam iki katı. Yani israf etmeyince, çalmayınca, çaldırmayınca birilerine peşkeş çekmeyince 4 kat artırılabiliyor bu işler. İşte o artan 4 kat yarı yarıya tasarruf, 2 kat iş, işte bunun marifeti bu çalışkan, bu sizin evladınız, bu İstanbul sevdalısının kendinde ve ekibinde marifet. Şimdi beyefendi, Murat Kurum’u getirmiş, Murat Kurum İstanbul’da bir göreve talipmiş. Murat Kurum’un önceki görevinde attığı imza ortada.

Biz ‘Aman ha İliç’te siyanür var, çevre katliamı var, insanların sağlığına, bebeklerin sağlığına büyük zarar verir, annelerin düşük yapmasına ya da engelli çocuk doğurmasına sebebiyet verir’ dedik, dinlemediler. ‘Atma’ dedik attı imzayı. Daha sonra 4-5 katına çıktı orası, bir yandan şirket paraları istiflerken, bir yandan çıkan toprak bir yere istiflendi, işçiler dedi ki bu dağ bir gün hepimizi götürecek, o dağ geldi, 9 canımızı götürdü, şimdi Murat Kurum diyor ki ‘ÇED raporu ile bunun bir ilgisi var mı?’ Olmaz olur mu? Sen o dağın yapılmasına imzayı attın, felaketten sorumlusun.

İliç’teki felaketten sorumlu Kurum’un İstanbul’un felaketi olmasına izin vermeyeceğiz. Ben bir konuda hakkını teslim edeyim. Murat Bey çok zor bir işi başardı. İstanbul gibi bir belediyenin, böyle bir metropolün, büyükşehir belediyesinin performansını belirlemek kolay değil. Biz araştırmaları, çalışmaları yaptırdık, bütçe tasarruflu kullanıldı, 2 kat iş yapıldı filan. Uzun uzun sayfalarca rapor var. Ama Murat Bey muhteşem bir tespit yapmış.

Demiş ki ‘5 yıllık Ekrem İmamoğlu’na karne vermiş, 100 üzerinden 87 not vermiş. Tebrik ediyoruz Murat Beyi. Vallahi ben Ekrem Başkana, 100 üzerinden 90 mı vereyim diyordum, 95 mi ama rakibi 87 verdiyse, bu en değerlisidir. Tebrik ediyoruz başkanı. Helal olsun. Rakibinden 87 aldı, inşallah 31 Mart’ta 100 üzerinden 100’ü İstanbullulardan alacak. Şurada bir güzel kızımız var, sen onu kameralara göster. Diyor ki, ‘Sen mi yapacaksın, sen mi edeceksin dediler, yaptım yüzde 87 verdiler.’ İşte burada. Sen ileride reklamcılık, iletişim oku. İşin bizde. Gel CHP’de iletişimin başına sen geç güzel kızım.

Sultangazi’nin güzel insanları, Ferhat Bey benim takip ettiğim çok aktif bir siyasetçi, insan hakları meselesinde duyarlı, hak yemeyen, mağdurun hakkını savunan, son derece etkili bir siyasetçi. TEMA Vakfında uzun yıllar çalışmış, çevreci, yeşili seven ve koruyan. Kent suçlarına karşı mücadele eden, Sultangazi ve insanları seven bir siyasetçi. Eğer ona görevi ve yetkiyi verirseniz, Ekrem Başkan ile kol kola, Sultangazi’nin çehresini değiştirecek. Biz Ferhat Başkana kefiliz, Sultangazi’den Ferhat Başkana destek bekliyoruz. Onu seviyor, güveniyoruz.

Bu kente emeği olan bu çalışkan, dürüst, namuslu, erdemli insana verin Sultangazi’nin anahtarını, Sultangazi’yi 5 yılda bambaşka bir noktaya getirelim. Oy kullanmaya gidin, sandığa gitmeyecek birinden haberdar olursanız, onu mutlaka ikna edin. Mutlaka hastayı, engelliyi, yaşlıyı koluna girin sandığa götürün. Ekrem Başkana sahip çıkın, Ferhat Başkana sahip çıkın. Sultangazi’ye, İstanbul’a sahip çıkın. Ben Ferhat Başkanımı, Ferhat Epözdemir’i ve Ekrem Başkanımı sizlere emanet ediyorum. Sizi de Allah’a emanet ediyorum.”

“Bu ayıp AK Parti’ye, MHP’ye yeter”

Halk buluşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özel, bir siyasi parti genel başkanının kendisi hakkındaki sözleri için, “Dini siyasete alet etmek, insanların dini duygularını kullanarak, bir şey istemektir. Bizim yaptığımız bu dini yaşayanların, yaşatanların, öğretenlerin ve ibadeti yaptıranların yüzde 80’inin bu liyakatsizlikten, bu torpilcilikten yaka silktiğini hatırlatmaktır. Bu ayıp AK Parti’ye, MHP’ye yeter. Ama bahsedilen kişi adını anmaya bile değmez” dedi. Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in İzmir’de CHP’ye yaptığı eleştiriye ilişkin ise “Canı sağ olsun” yanıtını verdi.

Paylaşın

Özel, Seçimler Sonrasını İşaret Etti: Acı Reçete Geliyor

Antalya’da partisinin aday tanıtım toplantısında konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Seçimlere gidiyoruz. İki tane ittifak yarışıyor. 30 parti var ama 2 ittifak yarışıyor” dedi ve ekledi:

“Biri Cumhur İttifakı, eski bir ittifak. Renkleri koyu gri ve memleketin üstüne kara bulut gibi çökmüşler. Bu bir korku ittifakı. Diğer tarafta çok sayıda parti var ama Cumhur İttifakı’nın bu tehdit dili karşısında tek bir parti yok. Adı Millet İttifakı değil, o seçimlerde kaldı. Cumhur İttifakı’nı yenmek için kimseyi dışlamayan bir ittifaka ihtiyaç var. Bunu başaracak olan bizim ittifakımızdır, adı Türkiye ittifakıdır.”

Seçimlerin ardından ekonomide ‘acı reçete’ uygulamasının başlayacağını dile getiren Özel, “1 Nisan’dan sonra hepinizi çok büyük bir tehlike bekliyor. Sıkı maliye politikası, yani acı reçete bekleniyor. Kime? KKM’den zengin olanlara, gökdelen sahiplerine değil. Emekliye, Ayşe teyzeye. Zamlarla, enflasyonla, vatandaşın gelirine yapılması gereken zamlardan kısacak bir acı reçete geliyor. 1 Nisan’da yine vatandaşın sırtına binmeyi planlıyorlar. Bundan 31 Mart’ta kurtulabilirsin.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Antalya’da partisinin aday tanıtım toplantısında konuştu.  CHP Lideri Özel, konuşmasında özetle şunları söyledi:

“Aday belirleme süreçleri her zaman süreçler. Kırgını mutsuzu olmadan tamamlanması mümkün olmayan süreçler. Belediye başkanlarımıza 3 ayda bir halkın memnuniyet anketlerinin tek bir merkezden ortak sorularla yapıldığı doğru örneklem ve yöntem konusunda herkesin mutabık olduğu ölçme değerlendirme sistemiyle milletimizin görevlendirdiği belediye başkanlarına karne vereceğiz.

Gelecek 5 yılın sonuna gelindiğinde önlerine konulan anketler bir sürpriz değil 5 yıllık bir trendin bildikleri yönettikleri kötüye giden bir şey varsa tedbir aldıkları güçlü yönlerini kuvvetlendirdikleri belgeler olacak. Antalya’da göreve devam ettiğimiz belediye başkanlarımız var gelecekte partiye katkılarını ümit ettiğimiz arkadaşlarımız var.

Bunların her birisinin kendilerine ait ayrı hikayeleri var. Ben özellikle bugüne kadar partimize hizmet etmiş 1 nisandan sonra partimize kentimize farklı alanlarda katkı sağlayacak, göreve devam etmeyecek arkadaşlarımıza yürekli arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Ne Antalya’da ne de Türkiye’nin başka yerinde adaylaştırmadığımız arkadaşlarımız birilerinin adaylaştırmadıkları gibi “metal yorgunluğu var”, “FETÖ’cülükle suçlanan” kişiler gibi değiller.  Bizim göreve devam edenlerin de etmeyenlerin de vatan severliğinden dürüst yönetici olduklarından, çalışkanlıklarından ve partililiklerinden şüphemiz yoktur.

Sayın başkan bana partinin yetkili organlarına teşekkür etti. Ancak sayın başkanı adaylaştıran ne Özgür Özel’dir ne MYK’dır. Muhittin Böceği adaylaştıran yaptığı hizmetlerin Antalya halkından gördüğü teveccühtür.

Yola devam ettiğimiz arkadaşlarımız yapılan memnuniyet anketlerinde seçildiği günden ilerde partinin oyundan ilerde olan arkadaşlarımızdır. Göreve devam edemediklerimiz seçimi kaybedecekleri için değil yapılan anketlerde ilçede beldede talebin değişim yönünde bir frekans alınan halkın değişim istediği ve bu nedenle de yapılan profil anketlerine göre aday çalışmalarının yapıldığı yerlerdir.

Göreve devam etmediğimiz arkadaşlarımız var ama bir arkadaşımız göreve kendisi bizim onun memnuniyet anketini ifade etmemizi istedi. Sevgili Şükrü Sözen görevi bırakıyor ama biz onu bırakmıyoruz.

Beka sorunu var diyorlar. Beka sorunu nedir? Dış güçler gelecekler, bayrağı indirecekler, vatanı böldürecekler. O beka sorunlarını bu memleket çok gördü. Beka sorunu olduğunda kimin ne olduğunu da gördü. Bu ülke işgal altındayken ‘Geldikleri gibi giderler de’ diyenleri de gördü. İşgal orduların gemilerinin altına halı serenleri de gördü.

O yüzden beka sorunu olur da bu ülke yine dış güçler olursa herkes emin olsun. Recep Tayyip Erdoğan geliyor diye  il başkanlığından görevlendirilen altı tane gencin kot üstüne perdelik kumaştan kefen giyip beklemesiyle olmaz. Öyle olursa Çanakkale’de kefensiz yatanlar var burada.

Bu memlekete biz sahip çıkarız. Öyle Afrin operasyonundan sonra kamuflaj bir yanına Cumhurbaşkanlığı forsu, gidip orda fotoğraf çektiriyor. 8 gazetede manşet. ‘Erdoğan’a kamuflaj ne de yakışmış.’ Bir kamuflaj yakışacaktıysa niye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakışıyor? Bilal Erdoğan’, Burak Erdoğan’a yakışaydı da göreydik.

“1 Nisan’da yine vatandaşın sırtına binmeyi planlıyorlar”

Bir kişiye bir borcumuz var. Biz CHP olarak mevcut belediyelerin olduğu yerlerde memnuniyet anketleriyle ilerliyoruz. Antalya’da hem de memnuniyet anketi de iyi olmasına rağmen bizim ilçemizin kültüründe ön seçim var önseçimle geldim göreve devam etmek için de sandıktan çıkmayı yeğlerim diyen Gazipaşa Belediye Başkan’ımıza Mehmet Ali Yılmaz’a teşekkür ediyorum.

1 Nisan’dan sonra hepinizi çok büyük bir tehlike bekliyor. Sıkı maliye politikası, yani acı reçete bekleniyor. Kime? KKM’den zengin olanlara gökdelen sahiplerine değil. Emekliye, Ayşe teyzeye. Zamlarla, enflasyonla, vatandaşın gelirine yapılması gereken zamlardan kısacak bir acı reçete geliyor. 1 Nisan’da yine vatandaşın sırtına binmeyi planlıyorlar. Bundan 31 Mart’ta kurtulabilirsin.

10 kişiden 8’nin memleketin adaletine güvenmediği bir yerde Erdoğan ‘Adalet yoksa refah yok’ diyor. Bu ülkede vergide, toplumsal yaşamda, inançlarda, mezheplerde ve bunlara devletin verdiği hizmetlerde, yargıda adalete ihtiyaç var

Milli takım gol atınca ayağa kalkıp sevinen herkesin oyuna talibiz. Bu ittifakın adı Türkiye İttifakı. Türkiye İttifakı’nın renkleri, Cumhuriyet Halk Partisi’yle aynı. Kırmızı beyaz. Bizim logomuz da öyle ama rengini partimizden almadı. Al bayraktan aldı.”

Paylaşın

CHP Lideri Özel: Seçmen, Tehdit, Şantaj Kabul Etmez

Erdoğan ve AK Parti’nin seçimlerde “Biz varsak yatırım var, yoksak yok” söylemine ilişkin CHP’nin nasıl bir strateji izleyeceğine dair CHP Lideri Özgür Özel, “Seçmen, tehdit, şantaj kabul etmez. 2019’da seçim yenileme hatasını nasıl yaptılar hayret etmiştim. Şimdi de bizim seçmene her şey de ama böyle şeyler yapma. Kenan Evren yapamamış Recep Tayyip Erdoğan 2019’da yapamamış. Şimdi 2024’te nasıl böyle bir şeyin işleyeceğini düşünüyorlar. Ben anlamıyorum” dedi.

2019 yerel seçimlerinde HDP’nin hiçbir talebi olmaksızın AK Parti’ye kaybettirmek için her şeyi yaptığını ifade eden Özgür Özel, 31 Mart seçimlerinde ise tablonun farklı olduğunu söyledi. Özel, “Bu seçimde gücünü AK Parti’ye değil biraz da muhalefete göstermek talebinde ve görünürde baktığımızda DEM Parti’nin izlediği stratejide kendi sözcüleri, milletvekillerinden okuduğumuz ve yalanlanmayan bir şekilde AK Parti ile 1 Nisan sonrasına yönelik, yani kayyum atama meselesi başta olmak üzere, çeşitli görüşmeler yapılıyor. Bize kazandırmak değil, gerekirse kaybettirmek üzerine bir strateji var. Bu çok ortada” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti ve diğer muhalefet ile de ortaklık sağlanamadığını belirten Özgür Özel tüm bu tabloya karşın seçmende 2019 yılındaki “Erdoğan ve saray karşıtlığının” sürdüğünü savundu. 2019 seçimlerinde iktidarın “CHP’li belediyelerin sosyal yardımları keseceği”, “teröristlerin su faturası getireceği” gibi iddiaların ortaya atıldığını hatırlatan Özel, bunların seçmen nezdinde artık geçerliliği olmadığını bu açıdan seçilen başkanlara dair memnuniyetin yüksek olduğunu da sözlerine ekledi ve “seçildikleri noktanın gerisinde olan belediyemiz neredeyse yok” dedi.

1989 yerel seçimlerinde sol partilerin başarı yaşamasının ardından 1994 seçimlerinde İstanbul, Ankara başta olmak üzere birçok kenti sol partilerin kaybetmesinin hatırlatılarak, “Bu hezimet yeniden yaşanabilir” iddiasına dair Özel, “89-94 benzetmesi benim endişe etmem gereken değil, Türkiye’deki bütün seçmenlerin endişe etmesi gereken bir benzetme. Çünkü Melih Gökçek belediyeciliği o zaman başladı. Bunlar belediyeleri aldıktan sonra Türkiye’ye nasıl bir süreç yaşatıyorlar, görmek lazım. Tayyip Erdoğan İstanbul’a geldiğinde 4 gökdelen vardı, bıraktığında 256 gökdelen vardı, sonra ‘biz İstanbul’a ihanet ettik’ dedi. 89-94 eğer yaşanırsa bu benim için değil kentler için kötü olur” değerlendirmesi yaptı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM’deki grup toplantısı sonrasında bir grup gazeteci ile sohbet toplantısı gerçekleştirdi. VOA Türkçe’den Yıldız Yazıcıoğlu‘nun aktardığına göre; Özel, sorular kapsamında şu değerlendirmelerde bulundu:

CHP yine 1994 hezimeti mi yaşayacak?

“Birincisi, şimdi 1994 benzetmesi benim endişe etmem gereken bir şey değil, Türkiye’deki bütün seçmenlerin endişe etmesi gereken bir benzetme. Çünkü Melih Gökçek belediyeciliği o zaman başladı. Bunlar belediyeleri aldıktan sonra Türkiye’ye nasıl bir süreç yaşatıyorlar? Kentlere hangi süreçleri yaşatıyorlar? Görmek lazım. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 1994’te aldığında İstanbul’un yeşil alanına, yabancılara konut arsa satışına, kent suçlarına bakılmalı. Mesela (Erdoğan) ‘Biz İstanbul’a dikey mimariyle ihanet ettik’ dedi. Tayyip Erdoğan geldiğinde dört gökdelen vardı. Tayyip Erdoğan bıraktığında 256. Ve dedi ki, ‘Biz İstanbul’un böğrüne hançer çapladık’ dedi. O yüzden 1989 iyi, 1994 kötü. 1994 yaşanırsa bu benim için kötü olmaz. Bu kentler için kötü olur çünkü kurtuluş kolay olmadı.

İkincisi, bizim bir önceki seçim ile bu seçim arasında şöyle bir fark var: HDP bir talebi olmaksızın AK Parti’ye kaybettirmek için her şeyi yapıyordu. Bu seçimde ise gücünü AK Parti’ye değil biraz da muhalefete göstermek istiyor. DEM Parti’nin izlediği stratejiye baktığımızda kendi sözcüleri, milletvekilleri AK Parti ile 1 Nisan sonrasına yönelik, kayyum atama meselesi başta olmak üzere çeşitli görüşmeler yapılıyor. Bu iddialar yalanlanmadı.

Ayrıca bize kazandırmak değil, gerekirse kaybettirmek üzerine bir başka strateji var. İYİ Parti ve diğer ittifak ortaklarımızla biz ittifak yapmak, ittifak değilse de ikili işbirlikleri yapmak için gayret gösterdik. Ama bunlar çok sınırlı kalabildi. O yüzden şartlar çok lehimize değil gibi gözüküyor. Ancak diğer yandan seçmende ve refleksinde bir değişiklik yok. 2019 başarısını bize yaşatan seçmenin Saray’a, Bahçeli’ye, kent suçlarına, israfa itirazı devam ediyor.

Ve 2019’dan farklı olarak bir takım olumsuz iddialar ise ortadan kalktı. Birincisi, 2019’da CHP’ye geçerse İstanbul’da İSPARK PKK’nın olacak, Ankara’da su faturalarını teröristler toplayacak diyorlardı. Vatandaş gördü artık böyle bir korkunun karşılığı yok. Bunun bir kara propaganda olduğu ortaya çıktı. İkincisi ve en büyüğü “CHP gelirse sosyal yardımlar kesilir” kaygısı vardı. Oysa pandemide beş kata çıkan sosyal yardımlar oldu ve devam ediyor.

Şimdi bizim oy aldığımız İYİ Parti’li, milliyetçi demokrat seçmenler ya da eski merkez sağ seçmen ya da Devlet Bahçeli’ye itiraz eden seçmen ya da diğer partilerin seçmenleri için ne İstanbul’da ne Ankara’da ne büyükşehirlerde bir hayal kırıklığı yaratmadığımız ortada. Anketlerdeki memnuniyete göre, seçildiği noktanın gerisinde olan belediyemiz neredeyse yok.

Mesela 1999’da, 1994’te ittifak yoktu. Ama CHP, 1989’da bu kadar çok belediye kazanmaya hazır değildi. Bazı yönetimsel hatalar oldu, bazı problemler yaşandı. Ama [2019 sonrası ] bence çok önemli bir başarı elde ettik ve seçmen değişmedi. İlave seçmen var. O seçmende de bütün partiler, üçte iki seçmenin muhalif olduğunu, bu iktidarla birlikte hareket etmediğini gösteriyor.

Açık söyleyeyim [Kasım 2023’te] parti yönetimine geldiğimizde ortadan kalkmış bir ittifak kapasitesi vardı. Çok sert şekilde bizi eleştiriyorlardı. Ben beyaz çiçeği aldım gittim ama eski ortakları ittifaka razı edemedim. Elimden geleni yaptım. Ama özenli bir dil kullanmaya ve muhalefete muhalefet etmeye, çatışmamaya devam edeceğiz. Yerel seçim olduğu için seçmenin burada kendini ve kentini düşüneceğini düşünüyorum.”

CHP içinde 1 Nisan’da neler olacak?

“İlk aday olduğumda da söyledim, defalarca söyledim: Cumhuriyet Halk Partisi’nde Genel Başkanı, delegeler ya da parti içi dengeler değil kamuoyu belirlemektedir. Eğer siyaseti okuyorsam, kurultay havasına girildiği günlerde delegelerimizde kamuoyu baskısı, sokaktaki duygu hâkim olur. Eğer biz kamuoyu desteğini kaybedersek her şey olur. Ama biz kamuoyu desteğini kaybetmeyiz. Parti içinde geçtiğimiz kurultayı hazmedememiş birkaç arkadaş ve etkilerindeki bir grup medyanın yaratmaya çalıştığı algıyı görüyoruz. İktidarın bunu sahiplendiğini ve köpürttüğünü görüyoruz.

Buradaki korku şu; Biz parti içinde değişimi gerçekleştirdik. Mesela geçmiş döneme göre 25 kat fazla anket yaptırdık. Erdoğan’ın ölçme-değerlendirme en güçlü yanı. Birilerinin “hata” yaptığımızı düşündüğü şeyin doğru olduğunu görüyor Erdoğan. Recep Tayyip Erdoğan günün birinde metal yorgunluğu diye belediye başkanlarını pat pat pat istifa ettirdiği süreçte sahada ne ölçtüğünü görüyor? Benim İzmir’de ne yaptığımı da görüyor. Benim İzmir’de 14 genç, dokuz kadın belediye başkan adayı görevlendiriyor olmamda ve bunun sahada yarattığı etkiyi görüyor.

1 Nisan’dan sonraki korku, bu değişimci, dinamik ölçme-değerlendirmeye dayanan, yurt dışıyla ilişkisi olan, Türkiye’nin çıkarlarını yurt dışında farklı dilde anlatacak genç sosyal demokrat liderin başına dert açabileceklerini görüyor. Şimdi Sosyalist Enternasyonel’e gidiyorum. Sonra 1 Nisan’a kadar yurt dışı yok. Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nı tebrik etmeye gitmek için randevu alan, 15 Nisan’da Ramallah’a gidecek olan, dünyadaki bütün sol sosyal demokrat akrabalarıyla sıkı ilişkiler kuracak olan genç bir sosyal demokrat lideri görüyor.

O yüzden iktidar medyası, parti içindeki birkaç hazımsızın, saçma sapan tavır içinde olan azınlığın sesini duyurabilmek için mücadele gösteriyor Üç saat boyunca CHP konuşuyorlar. İliç varken CHP konuşacak kadar şuurunu kaybetmiş ve bizden korkulan bir süreç var. O yüzden 1 Nisan’ı bekleyenler, ama Recep Tayyip Erdoğan ama parti içindeki üç beş hazımsız avuçlarını yalar. Çok güçlü, çok dinamik bir kadromuz var. Ekibimizin örgütte inanılmaz bir karşılığı var ve sahada da yaptığımız işlerin çok olumlu yansımalarını görüyoruz. Tertemiz pırıl pırıl, gencecik ve kadınlara hakkını veren siyasete milletimiz de hakkını verir.”

Filistin ziyaretinizin detayları nedir?

Filistin’de Mahmut Abbas ile görüşeceğiz. İsrail’deki, Filistin’deki yakınlarını kaybetmiş olan birkaç aileyle görüşeceğiz. Ramallah’ta tedavi gören yaralılarla, aileleriyle görüşeceğiz. Oradan bütün dünyaya ve Türkiye’ye önemli bir çağrı yapacağız. Aslında bu ay içinde planlanıyordu. Bir erteleme olmuştu. Sonra da yerel seçim gündemi geldiği için 15 Nisan’a ertelendi. Son yazışmamız 15 Nisan tarihi üzerinden.

Mesela rehin aileleriyle görüşmeniz talep edildi mi?

“Talep ettiler. O konuda [Emekli Büyükelçi] Namık Tan çok başarılı bir diplomasi yürüttü. Bizim Filistin’e desteğimiz açısından dünya ve Türkiye kamuoyunda çarpıtılmaya müsait bir angajmana girmedik.”

Erdoğan’ın “oy yoksa hizmet yok” stratejisi:

“Birincisi bence seçmen, tehdit, şantaj kabul etmez. Bu daha önce defalarca sınanmış bir şey. Mesela 2019’da YKS kararıyla [İBB] seçimi iptal ettikleri gün [6 Mayıs] şaşkınlık içindeydim. Sonuçta rakibimizdir ama “Recep Tayyip Erdoğan gibi önemli bir siyasi deneyim ve akıl bu hatayı nasıl yaptı” dedim. O gün dedim ki “1 milyon fark yerler, bu büyük hataydı”. Şimdi de tehdit bizim seçmende etki yapmaz. [1983’teki seçimler öncesindeki açıklamaları kastediyor] Kenan Evren tehdit ile sonuç alamamış, yapamamış. Recep Tayyip Erdoğan 2019’da yapamamış. 2024’te böyle bir şeyin işleyeceğini nasıl düşünüyorlar, anlamıyorum.

Yalan tarafı da var, onu da deşifre ediyoruz şimdi. Acaba Çankaya’ya, Karşıyaka’ya, Beşiktaş’a Recep Tayyip Erdoğan doğalgazıne zaman getirmiş ya? Doğalgaz şirketiyle yerel yönetim anlaşır getirir. Ben yoksam, doğalgaz yok ne demek? Gerçek dışı bir şey söylüyor. Hem işin tehdit boyutu sökmez. Hem bu koca bir yalana kimse inanmaz.”

Kent uzlaşısı ile DEM Parti ile işbirliği mi?

Bu ‘kent uzlaşısı’ denilince ‘DEM ile CHP anlaştı’ ifadesi kullanılıyor. Kent uzlaşısını biz şöyle okuyoruz: Bizim de oy verebileceğimiz aday varsa destekleriz. Bazen sanki protokol yapılmış gibi DEM Partili seçmenler de oy verecek gibi yorumlar yapılıyor. Eğer DEM Parti bir yerde adayı kent uzlaşısı, kriterlerine müsait görüyorsa aday çıkarmıyor. Bunu da bizimle bir protokol kapsamında yapmıyor. Mesela Mersin’de, Adana’da anlaştık iddiası vardı. Nerede anlaştık? DEM Parti, Adana’da, Mersin’de aday çıkarıyor diye biliyorum. Onlar bakıyorlar. Bu mevzuda şimdi DEM’li çayları içme zamanı Erdoğan ile Bahçeli’nin. Şimdi Erdoğan ile Bahçeli’nin Türkiye’yi meşgul eden ifadelerinden bu süreci nasıl savunacaklarını merak ediyoruz.

Anketler şunu gösteriyor: Hatay’da bir Hatay ittifakına ihtiyaç var. Aramızda Adalet ve Kalkınma Partisi ile üç dört puan bir fark var. Bazen önde, bazen geride ölçülüyor. Bunun sebebi de Hatay’da duygular çok yüksek seviyede. Hatta ölçme-değerlendirme ekibi bize ‘bu şartlarda aslında bu şehirde anket yapılamaz’ görüşünü de aktardı. Saygın anket kuruluşları çalışmalarının kiminde üç puan öndeyiz, kiminde dört puan gerideyiz. Hatay’da şu gerçek var: AK Parti ile CHP arasındaki yarışta, muhalif partiler, TİP, DEM Parti, diğer sol partiler taraf seçerlerse biz seçimi kazanıyoruz.

Lütfü Savaş’a şunu dedim, ‘Sizi dışarıda bırakmayacak bir formüle ihtiyacımız var.’ Çünkü Lütfü Savaş’ın anket kırılımlarında AKP ve MHP seçmeninden çok ciddi oy alıyor. Bu bütün anketlerde böyle. Zaten yüzde 25’e, yüzde 75’lik bir sosyoloji var orada. Sadece kendi oyumuzu almaya çalıştığımızda yüzde 25 alırız. Dolayısıyla ‘Lütfü Savaş’sız da olmayacak. Bu şartlarda risk var, Savaş ile de olmayabilir mi?’ Lütfi Bey ile görüştük ve devam ediyoruz. AK Parti’nin karşısındaki en güçlü seçenek olarak bir başka alternatif yok orada.

Lütfü Savaş seçimi kazanır ancak CHP’den ayrılırsa: Görüşmemizden ayrılırken en son Lütfü Bey, ‘Çok zor bir süreci birlikte geçirdik ama siz bana hiç haksızlık yapmadınız’ dedi. Çünkü işin esas sorumlusunun hükümet olduğunu görerek, Lütfü Bey’in günah keçisi ilan edilmemesine, Lütfü Bey’e ‘vurun abalıya’ dememeye, bütün sorumluluğu ona yıkmamaya dikkat ettim. Kendisiyle de kurduğumuz yapıcı bir diyalog var. Benim iktidarla kurduğum, kamuoyu önündeki ilişkilerde böyle işte sert polemikler falan oluyor. Ama ben parti içinde birlikte çalıştığım arkadaşlara karşı nezaket dilini hiç terk etmeyen ve yöneticiliği pozitif motivasyonla düşünen birisiyim.

Lütfü Bey, hiç ihtiyaç yokken döndü, ‘Bu süreçte beni herkes çok üzdü ama benim kadar üzülen ikinci bir kişi sizi gördüm. Teşekkür ederim. Ben 1 Nisan’da size buraya bizzat gelip teşekkür edeceğim. Borcumu ödeyeceğim’ dedi. Ben kazandığımız takdirde herhangi bir risk görmüyorum. Lütfü bey, bu seçimi kazanırsa çok ciddi bir siyasi başarı elde etmiş olacak. Kaybederse anlaşılır bir sonuçtu. Ama şu anda kazanmaya yakın bir noktadayız. 1 Nisan’dan sonrasına bir sürpriz olmaz. Bir de ben 1 Nisan günü Hatay’ı AK Parti’ye emanet edeceğime Lütfü Savaş’a emanet etmeyi tercih ederim.

Seçim kampanyasında miting programı: 2019’da 41 ilde 249 aday tanıtmıştım. Sadece il mitingleri değil, ilçe mitingleri de yapmayı istiyorum. Özellikle kritik ilçelerde. Şimdi rastgele bütün şehirleri gezmek yerine risk ve fırsat analizi yaparak, o fırsatın yüksek olduğu ya da riskin olduğu yerlere, yani kazanma çizgisinin hemen altında ve hemen üstünde olduğumuz yerlere ağırlık vereceğiz. Büyük il mitingleri de tabii ki yapılacak ama daha çok bir günde birden çok kritik ilçede miting yapacağız.

Mesela Kırıkkale’de, Kastamonu’da, Malatya’da mutlaka yapacağım. Çünkü bu üçünde çok ciddi fırsat var. Bu üçünde parti oyu çok üzerinde fırsatlar var. Milletvekili adaylarımız, Kırıkkale’de Ahmet Önal, Kastamonu’da Hasan Baltacı ve Malatya’da Veli Ağbaba’yla parti oyunun çok üzerinde fırsatlar var. Ölçme-değerlendirme birimi başındaki arkadaş, Malatya anketi için ‘Hani asrın felaketi deniyor ya, asrın sürprizi bekliyor bu seçimde’ dedi.

Eğer gerçekleşirse, tek başıma girdiğimizde parti oyumuz yüzde 18,5, altı parti [Millet İttifakı] birlikte girdiğimizde oyumuz yüzde 21 ama ankette yüzde 34 Veli Ağbaba yani o kadar net. Niye Veli Ağbaba diye sorulduğunda, en yaygın cevap ‘depremde bir tek o vardı’ şeklinde. Bunun yanında yarın Antalya’dayız. Sonra Muğla, Aydın, Trakya, Balıkesir, Bursa, Mersin, Adana, Samsun, Giresun, Trabzon, Artvin’de takvimlendirildi. Kazanmakta iddialı olduğumuz ve mutlaka Genel Başkan’ın bulunması gereken yerler diye. Mesela İstanbul’da birden çok kez ilçe mitinglerini yapacağız.

İstanbul’da Sarıyer ilçesindeki kriz: “Şükrü Genç ile dün [19 Şubat] konuştuk, kararını bugüne bıraktı. Bugünde grup toplantısından 10 dakika önce konuştum. Ama ikna edemedik.”

Paylaşın

Özgür Özel’den Meral Akşener’e Yanıt: Canı Sağ Olsun

CHP Lideri Özgür Özel, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in sözlerine verdiği yanıtta, “Ona karşı vereceğim cevap çok  sert ve iki kelime: Canı sağ olsun” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Özgür Özel, Lütfü Savaş’ın tekrar aday gösterilmesinde Hatay’ın AK Parti’ye kaybedilmemesi, örgütün talepleri ve anket sonuçları gibi unsurların etkili olduğunu söyledi.

Erzincan İliç’te geçen hafta yaşanan maden faciasına da değinen Özel, bölgeye giden parti heyetinin yazdığı rapordan bahsetti. İktidar medyasının gösterdiğinin aksine bölgede bir doğal afet/heyelan yaşanmadığını vurgulayan Özgür Özel, insan hayatını hiçe sayan şirketlerin maden atıklarını bir bölgeye dağ gibi yığması nedeniyle 9 işçinin para kazanma hırsının kurbanı olduklarını söyledi.

Arama-kurtarma çalışmalarını da yakından takip ettiklerini belirten Özel, Soma’da 2014’te 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayı hatırladığını söyledi.

İliç’te facianın uzun süredir beklendiğni ve gerekli uyarıların bölge halkı tarafından defalarca yapıldığını belirten Özgür Özel, “Nasıl bir felaketin daha kenarından geçtiğimizin de hepimizin bilincinde olması lazım. Bu mesele aslında herhangi bir demokraside turnusol kağıdı gibidir ve bu yaşandığında iktidarın özrü, özeleştirisi onu kurtarmaz. Başka ülkede bakan, başbakan istifa eder” diye konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

“Siyaset, haklı çıkanın söylediği doğru olanın karşılığını gördüğü, haksız çıkanın da hesabını verdiği bir müessesidir esasen. Ama öyle bir medya düzeni, öyle bastırılmış sesler ve öyle haksız şekilde gündemin değiştirilmesiyle karşı karşıyayız ki grup kürsümüzün hemen tüm televizyonların yayında olduğu ilk dakikalarında bunları ifade etmeyi çok önemli görüyorum.

Kıymetli vatandaşlarımız, AKP’nin MHP’nin değerli seçmenleri; yıllarca hain dedikleri, provokatif dedikleri, marjinal gruplara CHP destek veriyor dedikleri o Çevre Mühendisleri Odaları, akademik odalar, CHP’liler o tehlikelere hep dikkat çekti.

Bundan yaklaşık 3 yıl önce orada siyanür sızıntısı oldu. Buna karşılık ortalık ayağa kalktı, göstermelik 3 aylığına durdurdular madeni. O günkü durdurmalar kapatmaya dönüşse bu felaket oluşmayacak. O madeni durdurdular, incelediler, suçlu buldular, o madene 16 milyon TL para cezası kestiler. İlk duyunca büyük para, caydırıcı diye düşünüyorsun. Sadece aylar sonra bu Meclis’te plan bütçe komisyonunda bazı şirketlere vergi affı getirdiklerinde bu şirket de yararlandı.

Bu şirkete kesilen ceza 16 milyon, affedilen vergisi 222 milyon lira. İliç’i zehirlemenin, siyanür sızdırmanın ve İliç’te insanların hayatına kastetmenin cezası 16 milyon, birkaç ay sonra burada kendilerine yapılan kıyak 222 milyon lira.

Recep Tayyip Erdoğan, onun haberi olmadan 222 milyon değil 2 milyon lira Türkiye’de el değiştiremez. 222 milyon lira bunların cebine para koyulan maden İliç’i zehirleyen madendir.

Bu madenler önce izin alıyorlar. Almış. ÇED raporu düzenlenmiş. Sonra küçük bir izni büyütüyorlar. 4 kat 5 kat büyümek için başvuruyorlar. Büyümek için başvurulduğunda bir çevresel etki değerlendirme raporu hazırlanmış, o raporun altında bir imza var Bakan Murat Kurum. Ve biz Murat Kurum’a bu sorumluluğunu hatırlatıyoruz. Murat Kurum hiç üstüne alınmıyor.

Onu atayan Recep Tayyip Erdoğan hiç bu konulara girmiyor, en nihayetinde bugün Bahçeli gelmiş diyor ki, ‘Murat Kurum görevini layığı ile yapmıştır, oradaki, verilen raporu düzenleyenlerde izin için altına imza atanlardandır, Murat Kurum’un konuyla alakası yoktur.

İstanbul’u yönetmeye talip, Cumhur İttifakı’nın adayı Murat Kurum söz konusu olunca sayın Bahçeli Kurum’un konuyla alakası yok dedi.

Bunu basın aracılığı ile sayın Bahçeli’nin dikkatlerine ve Türkiye’nin vicdanına sunuyorum. BU oradaki madenin 5 kat büyümesine izin veren bugünkü felakete onay veren rapor. Altında, Devlet Bey’in dediği gibi, ÇED Denetim Müdürü’nün imzası var. Bakın bu kırmızıyla kare içine aldığımız yerde ne yazıyor: İmzayı ‘Bakan adına’ Genel Müdür atıyor.

Ey Devlet Bey, siz devleti bilen, devlet geleneğini bilen bir partinin genel başkanı olarak, bakanın benim adıma imzayı sen at dediği genel müdürün imzasından, bakan Murat Kurum’un sorumlu olmadığını söylüyorsun. Oysa belge imzanın Murat Kurum adına atıldığını ve buradaki meselenin tek sorumlusunun Murat Kurum olduğunu söylüyor.

31 Mart akşamının yoksullar için, emekliler için eğer bu iktidar gücüne güç katacak olursa, ya da beklemediği bir hezimetle cezalandırılıp ‘noluyoruz ya’ diye sert bir uyarı almazsa, bu gidişata bir kırmızı ışık yakılmaz, bu hükümete bir sarı kart gösterilmezse 1 Nisan’dan sonrası felakettir.

Osmangazi Köprüsü Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı köprüden, ceberrut devlet 290 lira geçiş ücreti alıyor. Cumhurbaşkanımızın açtığı Avrasya Tüneli’nden tek geçiş devleti yöneten lanet adamlar yüzünden 80 liraya çıkmış.

Sayın Akşener’in açıklamalarını dikkatle takip ettim. Ona karşı vereceğim cevap çok  sert ve iki kelime: Canı sağ olsun.

Biz geçtiğimiz seçimde cumhurbaşkanlığına layık gördüğümüz belediye başkanlarımızın da, geçtiğimiz seçimde cumhurbaşkanlığına layık gördüğümüz büyükşehir belediye başkanlarımızın sayın genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da liyakatlerine kefiliz, verdiğimiz her oy da helal olsun.

Çok incele eledik sık dokuduk. En çok üzerine titizlendiğimiz il oldu. 10 Ocak tarihi geldiğinde diğer kentlerimizin belediye başkanları açıklanırken, anketlerde en üst seviyede yer alan belediye başkanımızı yeniden Lütfü Savaş’ı adaylaştırdık. Daha sonra bu konuda bir kısmı Hatay’dan bir kısmı yurdun diğer illerinde yaşayan vatandaşlardan çeşitli eleştiriler ve tepkiler yükseldi.

Hatta 6 Şubat’ta oradaydık yandaş basın ortadaki 100 protestodan 99’u oradaki bakanlara ve hükümeteyken sayın Lütfü Savaş’a yapılan protestolara ki haklı eleştirilerin hepsi başımızla beraberdir. Ama son 22 yılda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin cumhuriyet tarihinde topladığı vergilerin tam 4 katını toplamış, topladığı deprem vergilerinin hiçbirini doğru yere harcamamış, hükümetin bütün sorumluluğu bir yere yüklenmesi doğru değildi ama biz oradaki mesajı aldık

Sayın Lütfü Savaş reklam filminde oynamayayım dedi. Geçtiğimiz günlerde lansman toplantısı geliyordu biz son güne kadar sahada olan anket istedik. Lütfü Savaş da anlayış gösterdi. Lansman toplantısında da müziğin olduğu yerde olmadı. Ertesi gün genel merkezimizde toplandık.

Bütün anketler değerlendirildi, bir yanda AKP’nin tehdit ettiği, şantaj yaptığı depremzedeler, bir yanda anket sonuçlarımız ve örgütümüzün talepleri doğrultusunda dün gece saat 3’e gelirken biz CHP olarak üzerimize düşen bütün özeleştiriyi yaparak Lütfü Savaş’ın deprem sonrası kendisinin de yakınlarını, akrabalarını kaybetmiş bir depremzede olarak ilk günlerde kullandığı bazı ifadelerden kendisinin de duyduğu üzüntüyü not ederek ama bir yandan da Hatay’ı ele geçirip demografisini değiştirmek isteyen ve o kadim medeniyeti Hatay’ı alıp da AKP’nin suntasına alıp Hatay’ı Hatay olmaktan çıkaracaklara karşı bütün veriler, bütün bilgiler örgütümüzün talebi, inancı ve anketlerdeki seyre baktığımızda Hatay’da yola Sayın Lütfü Savaşla yola devam etmeye karar verdik.

Hayat AK Parti’nin eline geçerse ne olacağı bellidir. Hatay’a bir belediye ne yapacaksa daha fazlasını yapacağımıza söz veriyoruz. Hatay’ı mahzun bırakmakla, verdikleri oyun cezasını çekmekle itham edenlere boyun eğmeyecek bir şehir varsa o da Hatay’dır. Bunu da Recep Tayyip Erdoğan 31 Mart’ta görecek.

“Erdoğan’ı yenme vakti”

Bugün saat 17.01’den itibaren artık tartışmanın konuşmanın değil, hep birlikte Recep Tayyip Erdoğan’ı yenmenin vaktidir. Yarından itibaren bu partinin üyelerinin görevi 31 Mart seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’a, Devlet Bahçeli’ye, çevreye, kente, yoksula, işçiye, sendikaya düşman bu anlayışa karşı büyük bir mücadeleye davet ediyorum.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a “Alternatifsiz Değilsiniz” Yanıtı

“Alternatifsiz değilsiniz” sözleriyle CHP seçmenine seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yanıt veren Kemal Kılıçdaroğlu, “85 milyon vatandaşımıza sesleniyorum” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “5’li çeteler eliyle hayatınızı çalmış, ahlaksızlığı, yolsuzluğu kurumsallaştırmış, faiz lobilerine ülkeyi teslim etmiş, vatan sevgisi olmayan, iktidarını sahte ve montaj videolara borçlu olan Erdoğan’a mecbur değilsiniz! Umutsuz olmayın.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP seçmenine seslenen AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sosyal hesabından yayınladığı mesajla cevap verdi. Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Sen CHP’lilere seslenmişsin Recep Tayyip Erdoğan, ben ise;

Açlık sınırının altındaki asgari ücretliye,
Atanamayan öğretmenlere,
Geçinemeyen, torununa mahçup bakan emekliye,
Umutsuz gençlerimize,
Mutsuz anne babalara,
Ürünü harmanda kalan çiftçimize,
Geçinemeyen memurumuza, işçimize esnafımıza…

85 milyon vatandaşımıza sesleniyorum;
5’li çeteler eliyle hayatınızı çalmış, ahlaksızlığı, yolsuzluğu kurumsallaştırmış, faiz lobilerine ülkeyi teslim etmiş, vatan sevgisi olmayan, iktidarını sahte ve montaj videolara borçlu olan Erdoğan’a mecbur değilsiniz! Umutsuz olmayın…”

Erdoğan ne demişti?

Sosyal medya hesabından CHP seçmenine seslenen Erdoğan, şu ifadeleri kullanmıştı:

“CHP’li kardeşlerimizin, partilerine ve siyaset kurumuna yönelik umutlarını giderek kaybettiklerini üzülerek görüyoruz. Buradan siyasi parti fark etmeksizin tüm vatandaşlarıma samimiyetle sesleniyorum Başta CHP olmak üzere muhalefete bakıp da asla umutsuzluğa kapılmayın. Alternatifsiz değilsiniz.

AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak hiçbir vatandaşımızın kendini dışlanmış, ötelenmiş, yok sayılmış hissetmesine gönlümüz razı değildir. Şayet siyasetten beklentiniz hizmet ve eser görmekse hiç uzağa gitmenize gerek yok, AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak biz buradayız. “Gerçek Belediyecilik” vizyonumuz, güçlü kadromuz ve projelerimizle sizin için varız, hazırız. Sizin kaygılarınızı istismar edenlere…

“Bizim istediğimiz adaya tıpış tıpış oy vereceksiniz” dayatmasında bulunanlara… Fikrinize, taleplerinize, hassasiyetlerinize saygı göstermeyenlere… “Belediye başkanı olarak kimi görmek istersiniz” sorusunu bile millete değil de yapay zekâya soranlara, gelin bu seçimde hep birlikte esaslı bir ders verelim.

Şahsi ikballeri için kapalı kapılar ardında bölücü örgütün uzantılarıyla demlenenlere… Size rağmen siyaset yapan kibir abidelerine hür iradenizin hiç kimsenin tapulu mülkü olmadığını, gelin 31 Mart’ta hep beraber gösterelim.”

Paylaşın

Erdoğan, CHP Seçmenine Seslendi: Alternatifsiz Değilsiniz

Sosyal medya hesabından CHP Seçmenine seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “CHP’li kardeşlerimizin, partilerine ve siyaset kurumuna yönelik umutlarını giderek kaybettiklerini üzülerek görüyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Buradan siyasi parti fark etmeksizin tüm vatandaşlarıma samimiyetle sesleniyorum. Asla umutsuzluğa kapılmayın. Alternatifsiz değilsiniz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) seçmenine seslendi. Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

“CHP’li kardeşlerimizin, partilerine ve siyaset kurumuna yönelik umutlarını giderek kaybettiklerini üzülerek görüyoruz. Buradan siyasi parti fark etmeksizin tüm vatandaşlarıma samimiyetle sesleniyorum Başta CHP olmak üzere muhalefete bakıp da asla umutsuzluğa kapılmayın. Alternatifsiz değilsiniz.

AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak hiçbir vatandaşımızın kendini dışlanmış, ötelenmiş, yok sayılmış hissetmesine gönlümüz razı değildir. Şayet siyasetten beklentiniz hizmet ve eser görmekse hiç uzağa gitmenize gerek yok, AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak biz buradayız. “Gerçek Belediyecilik” vizyonumuz, güçlü kadromuz ve projelerimizle sizin için varız, hazırız. Sizin kaygılarınızı istismar edenlere…

“Hep birlikte esaslı bir ders verelim”

“Bizim istediğimiz adaya tıpış tıpış oy vereceksiniz” dayatmasında bulunanlara… Fikrinize, taleplerinize, hassasiyetlerinize saygı göstermeyenlere… “Belediye başkanı olarak kimi görmek istersiniz” sorusunu bile millete değil de yapay zekâya soranlara, gelin bu seçimde hep birlikte esaslı bir ders verelim.

Şahsi ikballeri için kapalı kapılar ardında bölücü örgütün uzantılarıyla demlenenlere… Size rağmen siyaset yapan kibir abidelerine hür iradenizin hiç kimsenin tapulu mülkü olmadığını, gelin 31 Mart’ta hep beraber gösterelim.”

Paylaşın

CHP Lideri Özel’den, Partiden İstifa Edenlere Sert Eleştiriler

Partisinin 31 Mart Yerel Seçimleri Aday Tanıtım Toplantısı’nda konuşan CHP Lideri Özgür Özel, aday belirleme süreci ve partide yaşanan istifalara ilişkin, “Adaylarımızı belirlerken örgütümüzü dinledik, seçmenimizi dinledik, aday adaylarımızı dinledik, sokağın sesine kulak verdik, kanaat önderleriyle görüştük, partililerimizi görevlendirdik, onların raporlarını aldık, 3 bin araştırma yaptırdık, 339 bin tekil anket sonucuyla adaylarımızın belirlenmesi için çok önemli veriler elde ettik” dedi ve ekledi:

“Memnuniyet anketleri olumlu olması durumunda adaylığa devam sürecini gerçekleştirdik. Bazı özel durumlarda 5 ankete kadar sahadan veri toplamayı seçmenin taleplerini okumayı tercih ettik. Sonuç olarak burada karşınızda adaylarımız var. Aday adayı olup da adaylaşamayanlar oldu. Son günlerde bazı televizyonlarda bazı gazetelerde 3,5, 10 memnuniyetsiz arkadaşımızın partiden ayrıldığını eleştirel açıklamalarını görüyoruz.”

Özel açıklamasının devamında, “Hepsine sonuna kadar saygı duyuyorum ama esas konuşulması gereken benim gönlümde manşette olan benim gönlümün kahramanı kendisi aday olmadığı günün ertesi sabahı adaya telefonu açıp, çok istedim olmadı sizi belirlediler ben çalışmaya hazırım dediği telefonda görevine başlayanlar var, kampanya için kendisine ayırdığı bütçeyi ilçe başkanına teslim edenler var. 3-5 kişi partiyi tartıştırıyor ama partililiğini kimseye tartıştırmayanlar var. Partinin başarısını kendi başarısı sayan var” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Ankara Spor Salonu’nda 31 Mart Yerel Seçimleri Aday Tanıtım Toplantısı’na katılarak konuşma yaptı. Özgür Özel’in açıklamaları şöyle:

“Bugün 18 Şubat, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk seçimine 42 gün kaldı. 81 ilden belediye başkan adaylarımızı tanıtmak ve seçim bildirgemizi açıklamak için büyük bir hazırlığın ardından hep birlikte huzurunuzdayız. Bugün bu salonda bulunan arkadaşlarımız, bundan 3,5 ay önce yine bu salondalardı. Hep beraber dünyada konuşulan Türkiye’nin göğsünü kabartan bir parti içi demokrasi örneği ile büyük bir olgunlukla kurultayımızı gerçekleştirdik. O gün de söylemiştim, CHP’nin kurultayları görev veren kurultaylardır.

1919’da Sivas’ta CHP Sivas Kongresi’ni gerçekleştirdikten sonra CHP’nin Kurucu Genel Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ikinci ilk kurultayın yapıldığı düşünülen günlerde, CHP’nin ilk kurultayının Sivas Kongresi olduğunu ifade etmiş ve o kurultayın CHP’lilere önce kurtuluşu, sonra da kuruluşu öğütlediğini ifade etmişti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları Samsun’a çıktılar, Sivas’a gittiler, Erzurum’a gittiler, Türkiye’nin dört bir yanında katıldıkları ve katılmadıkları kongrelerle rıza ürettiler, tartıştılar, önce kurtuluşu, sonra da kuruluşu örgütlediler.

100 yılın ilk çeyreğinde, 25 yıl boyunca CHP yoklukları var etmeyi, açlığı, salgın hastalıkları bitirmeyi, tek adam yönetimi ile kötü bir yönetimle, tebaa halindeki, yokluk halindeki bir halktan yönetenleri seçecek özgür cumhuriyet bireylerini yaratmayı, onların önce karnını doyurmayı, hastalıklara engel olmayı, sonra onlara çalışacakları fabrikalar kurmayı ve en nihayetinde çok kısa sürede Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle 10 yılda 15 milyon her yaştan genç yaratarak, hem kültür devrimini, hem eğitim devrimini, hem sanayi devrimini ve tüm devrimleri peşi sıra gerçekleştirip, bunu seçmenlerine değil bütün bir halka içselleştirip, Türkiye’yi tek yumruk halinde bir büyük şahlanışa inandırdılar ve ortak ettiler.

Maalesef CHP ilk 100 yılın son çeyreğinde, son 25 yılda iktidardan uzaktı ve Türkiye CHP’li iktidarlardan mahrumdu. Böyle bir sürecin sonunda girdiğimiz ikinci yüzyılda kurultayımız bize bir kez daha CHP’yi sadece üyeleri ile değil, sadece CHP’lilerle değil içinde bulunduğumuz şartlar göz önüne getirildiğinde, Türkiye’yi yeniden tek yumruk yapacak, yeniden kucaklayacak, Türkiye’yi yeniden birlikte bir dirilişe, şahlanışa, tek kişinin, bir zümrenin, bir ailenin, bir partinin çıkarları ile değil tüm toplumun çıkarlarını önceleyen bir şekilde yönetilebilecek olduğuna inandıracak bir birliktelik için bizleri görevlendirdi.

Ben bugün burada iki sayın genel başkanımın huzurunda ve ilk günden bugüne kadar partimize hizmet etmiş bütün genel başkanlarımı, hayatta olmayanları rahmetle, aramızda olmayan iki genel başkanımızı minnetle ve buradaki değerli genel başkanlarımızı şükranla, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sağ olsunlar, var olsun. Zaman zaman siyasette vefa tartışmaları oluyor. Elbette parti kültürümüz gereğince kendimizden önceki genel başkanlarımıza büyük bir vefa duyuyor ve en yüksek saygıyı gösteriyoruz. Ama bu salona hatırlatmak istediğim bir şey var. O da bir partinin önceki genel başkanlarına vefa göstermek onlardan alınan emaneti, onların partisini, CHP’yi iktidar yapmakla olur. Bunu başaracağız.

Bugün huzurunuza en doğru isimlerle çıkmak için çok çalıştık. İnce eledik, sık dokuduk. 11 parti meclisi toplantısı yaptık. Neredeyse kurultaydan bugüne kadar her hafta bir parti meclisi toplantısı yaptık. Toplamda 1127 aday belirledik. Belediye başkanlıkları için 100 kadın adayımız, 2019’a göre tam 2 katına çıkmış kadın aday sayımız var. Açıkçası bu CHP için, Türkiye için önemli bir adımdır ama asla yeterli değildir.

Kadın ve erkek eşitliğini önceleyen, kadının siyasette eşit temsili için kanun teklifleri veren, kendi tüzüğünde cinsiyet kotası olan bir parti olarak bu adımı büyük bir adım değil küçük ve ilk bir adım olarak görüyoruz. Anlamlandırıyoruz. Bundan sonra her kademede kadınların eşit temsili için, bundan sonraki yerel seçimlerde kadınları çok daha fazla sayıda adaylaştırabilmek için, Türkiye’nin Cumhuriyetçi, Atatürkçü, ülkesine hizmet etmek isteyen, 81 ildeki, tüm coğrafyadaki Atatürk’ün kadınlarını ve kızlarını CHP’de siyaset yapmaya davet ediyorum. Bu iradenin arkasında CHP’nin Genel Başkanı olarak bizzat duracağım. Söz veriyorum.

1127 adayımızdan 196 tanesi genç adayımız. Bu konuda da çok önemli ve çok büyük bir adım attık. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de aday tanıtım toplantısındaydım. Orada İzmir tarihi boyunca altı kadın belediye başkan adayımız varken, bugün hepsi seçilecek yerden dokuz kadın adayı İzmirlilerin önüne çıkardık. Yine 40 yaş altında 14 belediye başkan adayımızla İzmir’in huzurundaydık. İzmir’de CHP’de kadın ve genç aday sayısı, bu konudaki hem talep, hem de örgütün bu konudaki motivasyonu çok kıymetliydi.

Ben dokuz kadın adayımızı, 12 genç adayımızı İzmirlilere emanet edip geldim. Şimdi sizlerden tüm genç adaylarımıza, tüm kadın adaylarımıza sahip çıkmanız ve bundan sonra gençlerin ve kadınların Atatürk’ün istediği ve onun açtığı yolda ilerleyebilmeleri için hepsini siz değerli örgütümüze emanet ediyorum. Aday belirleme süreçleri bazı partilerde kapalı kapılar ardında oluyor. Listeler basına geçildiğinde ya da aday tanıtımı yapılırken görülüyor. Oysa CHP’de hep böyledir ama bu dönem objektif kriterleri ve çok önemli yöntemleri benimsedik ve sürdürdük. Adaylarımızı belirlerken seçmenimizi dinledik, örgütümüzü, aday adaylarımızı dinledik. Sokağın sesine kulak verdik. Kanaat önderleri ile görüştük.

Parti Meclisi üyelerimizi ve milletvekillerimizi görevlendirdik. Onların detaylı raporlarını aldık. 3 bin araştırma yaptırdık. Sonuçta 339 bin tekil anket sonucu ile adaylarımızın belirlenmesi için çok önemli veriler elde ettik. Mevcut belediye başkanlarımız hakkında memnuniyet anketleri, memnuniyet anketlerinin olumlu olması durumunda adaylığa devam sürecini gerçekleştirdik. Ardından aday değişikliği olan yerlerde 1-2-3 ve hatta bazı özel durumlarda 5 ankete kadar sahadan veri toplamayı, seçmenin beklenti ve taleplerini okumayı tercih ettik. Sonunda burada karşımızda adaylarımız var.

Aday adayı olup da 16 bin başvurudan, 3 bin 500’ün üzerindeki doğrudan belediye başkan adaylığı içindi, adaylaşamayanlar oldu. Son günlerde bazı televizyonlarda, gazetelerin kiminin manşetinde, kiminin eteğinde, kiminin iç sayfasında, 3-5-10 memnuniyetsiz arkadaşımızın partiden ayrıldığını ya da başka taraflardan aday olmak istediklerini ve eleştirel açıklamalarını görüyoruz.

Hepsine sonuna kadar saygı duyuyorum. Hiç kötü söz söylemeyeceğim. Ama esas mesele, esas konuşulması gereken benim gönlümde manşette olan, benim gönlümde alt yazılardan geçen, benim gönlümün kahramanları, kendisi aday olmadığı günün ertesi sabahı adaya telefonu açıp, ‘Çok istedim olmadı ve sizi belirlediler, ben çalışmaya hazırım’ dediğinde, daha adayın kahvaltısını yapmadığı saat 08.00’de aday adayı arkadaşının telefonu ile güne başlayanlar var.

Kendisi için giydirdiği aracı aday olan arkadaşına teklif edenler var. Kampanyanın koordinasyonunu üstlenenler var. Kampanya için kendisine ayırdığı bütçeyi ilçe başkanına teslim edenler var. Yani 3-5 kişi partiyi tartıştırıyor ama partililiğini kimseye tartıştırmayan, adayımızın arkasında duran, partinin başarısını kendi başarısı sayanlar var. Şimdi birazdan adaylarımızı ayrı ayrı tanıtacağız. Ekrana yansıyacak. Bol bol alkışlayacağız. Adaylar burada alkışlanacak, gidecekler illerinde alkışlanacaklar, otobüsün üstünde alkışlanacaklar.

Platformlarda alkışlanacaklar, köylerde, kahvelerde alkışlanacaklar, mazbata töreninde alkışlanacaklar, açılış yapacak alkışlanacaklar ama şimdi kimse alkışlamasın. Sadece aday gösterdiğimiz arkadaşlarımızdan ve belediye başkan adayı arkadaşlarımızdan tüm aday adaylarımıza kuvvetli bir alkış istiyorum. Bu alkış kahraman CHP’lileredir. Bu alkış kendini değil partisini düşünenleredir. Bu alkış kentini Recep Tayyip Erdoğan’a teslim etmek istemeyenleredir. Bu alkış Cumhur İttifakı değil Türkiye ittifakı diyenleredir. Bu alkış gerçek Cumhuriyetçilere, demokratlara, Atatürkçüleredir. Bu alkış Cumhuriyetin ikinci yüzyılında CHP’yi iktidar yapmayı her şeyden çok isteyen aday adaylarımızadır. İyi ki varsınız. Hepinizi çok seviyoruz, hepinizi yürekten alkışlıyoruz.

Niye kazanmak zorundayız? Çünkü bizim akşam evine ekmek götüremeyenlere borcumuz var. Çünkü bizim ülkeyi terk etmeyi düşünen, bavullarını kafasında toplamış, ‘Gitmek istiyorum’ diyen güzelim gençlerimize borcumuz var. Çünkü bizim mavi, beyaz, gri yakalı emekçilerimize borçlarımız var. Çünkü bizim bundan sonraki süreçte bu ülkede yaşamanın nasıl olacağı endişe ile bekleyen, gelecekten kaygı duyanlara borcumuz var. İliç’te toprak altında yakınlarını bekleyenlere borcumuz var. Atanamayan öğretmenlere, taşeron işçilere, 10 bin liraya geçim mücadelesi veren emekliye, açlık sınırında yaşayan emekçilere borcumuz var.

Bizim bu ülke için toprağa düşen şehitlerimize, açta ve açıkta bırakılan depremzedelere, Atatürk emanet etmiştir, kimsesizlerin kimsesiyiz, Hepsine birden borcumuz var. Bunun için çalışmak ve iktidar olmak zorundayız. Biz CHP’yiz. Bu topraklara sosyal belediyecilik anlayışını getiren, bu topraklara sosyal devlet anlayışını taşıyan, sosyal demokrasiyi getiren partiyiz. Bir büyük mirasın sahibiyiz. Türkiye’de yerel yönetimler tarafından ilk kez yapılan pek çok uygulamayı hayata geçiren partiyiz. Kentsel dönüşüm, toplu konut, metro, metrobüs, hafif raylı istem, biyolojik arıtma ve daha pek çok projenin ve bu projeleri hayata geçirenlerin mirasçılarıyız.

Biz belediyeciliği İstanbul’da ilk tercihli yol uygulamasını hayata geçiren Aytekin Kotillerden, 1992 yılında ilk doğalgaz projesini yapan Nurettin Sözenlerden, halk ekmek fabrikasını kuran Ahmet İsvanlardan, bugün aramızda bulunan ve bir yerel yönetim efsanesi olan, önceki genel başkanımız Murat Karayalçın’ın ilk metro temeli atmasından, metrolardan tramvaylara, üretim merkezlerinden öğrenci yurtlarına, kooperatiflerden kreşlere, Türkiye’yi sosyal belediyecilikle tanıştıran Vedat Dalokaylardan, Celal Altınaylara, Yüksel Çakmurlardan Ali Dinçerlere, Ahmet Piriştinalardan Anadolu’da bozkırın ortasında bir cennet yaratan Yılmaz Büyükerşenlerden öğrendik.

Bu iktidar 25 yıl boyunca ülkeyi kötü yönetti. Şehirlerimizin tarihi dokularını tahrip etti. Şehirlerimizi düzensizliğe, karmaşaya, kötü yapılaşmaya teslim etti. Doğal afetlere karşı dirençsiz hale getirdi. Şehirlerimiz depremlerde yıkılan, sellerde boğulan, yangınlarda korunamayan güvensiz ortamlara dönüştü. Belediyeler yıllarca toplumun tamamının değil belli çıkar gruplarının faydalandığı kurumlar haline getirildi. Ankara’nın nasıl parsel parsel satıldığını, İstanbul’a nasıl ihanet edildiğini şehirlerimize bu kötülükleri yapanların bizzat kendi ağızlarından dinledik.

Biz 2019 seçimlerine sosyal demokrat belediyeciliğin mirası ile şehirlerimizdeki kötü yönetimlere son vermek için girdik. Hep birlikte çok önemli bir başarı elde ettik. İstanbul’u, Ankara’yı, Adana, Mersin’i hep birlikte kazandık. 5 yılın sonunda daha net görüyoruz ki bu hepimize iyi geldi, şehirlere iyi geldi, Türkiye’ye iyi geldi. Belediyelerde yaptığımız en önemli hizmet şudur, milletin parasını millet için harcadık. Biz, milletin parasını millete yönlendirdik. İsraf etmedik, tasarruf ettik. Doğal afetlerde, yangınlarda, sellerde, depremlerde tüm belediyelerimizin gücüyle vatandaşlarımızın yanında durduk. Dayanışmayı örgütledik.

Pandemide iktidarın vatandaşı 5 maskeye muhtaç ettiği dönemde hükümetin veremediği hizmetleri halkımıza ulaştırdık. Belediyelerimizin bağış hesaplarına bile el koyan iktidarın çıkardığı tüm engelleri halkımızla birlikte aştık. Su borcunu ödemeyen 1 milyon 173 bin abonenin suyunu partimizin aldığı kararla kesmedik, bu borçları önce erteledik ve sonra çok önemli bir kısmını affettik. Belediyelerimize ait on binlerce işyerinin kirasını almadık, önce erteledik ve daha sonra affettik. İhtiyaç sahiplerine gıda kolisinden sıcak yemeğe, hijyen setlerinden maske ve dezenfekten ürünlerine kadar her türlü hizmeti belediye başkanlarımız ve kahraman ekipleri tarafından ulaştırıldı.

Askıda fatura ve veresiye defteri gibi uygulamalarla dayanışmayı örgütledik. Vatandaşın sokağa çıkamadığı günleri fırsata çevirdik. O günlerde kimilerimiz canıyla uğraşıyordu. Kimilerimiz hastalarını yaşatmak için kendi canlarını ortaya koyuyordu. Çoğumuz korku ve endişe içinde bekliyorduk. Adalet ve Kalkınma Partili belediyeler hazırlıksızlığın, koordinasyonsuzluğun paniği halindeydiler. CHP’li belediye başkanları hızla organize olarak, hızla sokağa çıkılmayan günleri gelecekteki halk sağlığı problemlerini önlemek için bir fırsat olarak gördüler. Kilometrelerce, on binlerce metre atık su borularını değiştirdiler. Asbestli boruları değiştirdiler. İstanbul’da her selde, viyadüklerde insanların can vermesine sebebiyet veren, plansız altyapı eksiklerine karşı büyük bir mücadele başladı.

Şimdi görüyorsunuz. Yağmur yağıyor, Üsküdar Meydanı eskisi gibi denize dönüşmüyor. Bir damla su taşkını yok. Şimdi görüyorsunuz, pandemiden beri İstanbul’da hiçbir viyadüğün içinde arabalar yüzmüyor. Ankara’da, tüm büyükşehirlerimizde pandemi sırasında yapılan altyapı yatırımları insanların görünmeyen bir şekilde hayatlarını kurtarıyor, hepimizin hayat seviyesini artırıyor. Herkes korku ve panik içindeyken, sakin kalan, yoksula sahip çıkan, o gün eli tutulması gerekenin elini tutan, karnı doyurulması gerekenin karnını doyuran, yanlarında olan ve şehirlerimizi geleceğe hazırlayan kahraman belediye başkanlarımıza, çalışkan belediye başkanlarımıza bir kez daha sizlerin huzurunda teşekkür ediyoruz.”

Bugün yapılan tüm araştırmalarda en yaşanılabilir kentler CHP’li kentler, CHP’li belediye başkanlarının yönettiği kentler. Öğrencilerin üniversite sınavlarında tercih ettiği kentlerin en başında yüzde 85 oranıyla CHP’li belediye başkanlarının olduğu kentler geliyor. İnsanlarımız CHP’li belediyelerin olduğu kentlerde yaşamaktan keyif alıyor. Yaşamayanlar ise buralarda bir hayat kurabilmenin hayalini kuruyorlar. Tatile bizim kentlere geliniyor. Göç için CHP’li belediyeler göç alıyor, göçü AK Partili, Cumhur İttifakı’nın belediyeleri veriyor. CHP’li belediye başkanına oy vermek demek aslında hem geçmişi ödüllendirmek hem geleceğe umutla bakmak demek. Türkiye’deki herkesi CHP’li belediyelerde ağırlayamayız ama Türkiye’deki herkes CHP’nin belediye başkan adaylarına oy vererek, bugün hayranlıkla uzaktan izlediği, tatile gitmek istediği, evladının üniversite okumasını istediği, kendisinin yaşamak istediği o CHP’li belediyeleri kendi kentine getirebilir.

O yüzden çağrım buradan bütün Türkiye’yedir. Çağrımız, Bursa, Denizli, Manisa, Uşak, Samsun, Malatya, Tokat, Tunceli, Türkiye’nin dört bir yanındaki CHP’li belediyelerden mahrum vatandaşlarımızadır. 31 Mart’ta oyu atın, halkçı, çalışkan, sizi gözetecek belediye başkanlarını kentinizde iktidara getirin. Biz onlara inanıyoruz. Onlara güveniyoruz. Bir yola çıkıyoruz. Ehliyetli ve liyakatli, kadının gücünün, gençliğin enerjisinin hakim olduğu kadrolarımızla, şehirlerimizi afetlere karşı dirençli hale getirmek için, daha fazla sosyal yardımı daha adil ulaştırmak için, esnafımızın sırtındaki yükü azaltmak, gençlerimize yeni sosyal alanlar sunmak için, daha fazla kreş ve yurt yapabilmek için, belediyeleri halkın söz sahibi olduğu kurumlar haline getirmek için, güvenli ve özgür şehirleri inşa etmek için yeni bir yola çıkıyoruz. Daha güçlü ve zengin bir Türkiye için yola çıkıyoruz.

CHP belediyeleri kaynaklarını halktan yana kullanacak. Kaynakları, mesleği olmayan gençler için, geliri olmayan ev kadınları için, karnını doyuramayan çocuklar, başını sokacak yurt bulamayan öğrenciler, yaşam mücadelesi veren emekliler için kaynakları kullanacaklar ve kullanmaya devam edecekler. Şehirlerimizi kadınlar, gençler, yaşlılar, emekliler, çocuklar için yaşanması zor olmayan, rahat ve huzurlu yerler haline getireceğiz. Şehirlerimizde bir yerden bir yere gitmeyi, caddelerinde, sokaklarında güvenli ve huzurlu şekilde dolaşabilmeyi olanaklı kılacağız. Bu iktidar, 2002 yılında geldiğinde 3 bin 225 belediye vardı Türkiye’de. 2014 yılında yaptığı değişikliklerle, büyükşehir yasasıyla belli nüfusun altındaki belde belediyelerini kapatarak bu sayıyı 3 bin 225’ten 1393’e düşürdü. Binlerce belediye kapandı. Bu durum belediye hizmetlerinin vatandaştan uzaklaşmasına neden oldu. Gelişmiş ülkeler belediye sayılarını artırmakla övünürken bizimkiler azaltmakla övündüler.

Örneğin nüfusu bize yakın olan Almanya’da 11 binin üzerinde belediye var. Nüfusu bizden düşük olan Fransa’da 36 bin 700 belediye var. Avrupa’da belediye başına düşen kişi sayısı 10 binin daha altındayken bizde bu rakam 60 bin sayısına ulaşmış durumda. Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılında bu değişikliği yaparken bir sonraki adım olarak kendisini büyükşehir belediye başkanlarının sadece seçilmesini, geriye kalan tüm ilçe belediyelerinin atanmasını planlıyordu. Geldiğimiz noktada da bakıldığında bütün yetkileri merkezileştirerek, kendinden olmayan belediye başkanlarını yok sayarak, Hatay’da bile Hataylıların, depremzedelerin gözlerinin içine bakarak, bu tehdidi, şantajı ifade etmekten çekinmedi. Açıkça ve netçe şunu söyledi. ‘Hatay mağdur, masun oldu çünkü belediyesi bizde değildi’ dedi.

Bu söze siyaseten cevap verebilecek söz bulamadım, bu söze söyleyecek söz bulamadım. Çünkü karşımızdaki, depremzedeyi geçmişte verdiği oydan dolayı cezalandıracak, gelecekte vereceği oya göre şantaj yapabilecek bir taş kalpliliğe bağlıydı. Onun kalbinde taş var. Onun kalbinde vicdan, insaf yok. Ancak onun karşısında Hatay’ı da Türkiye’yi de çok seven CHP’liler var. Bunu öğrenecek. Vatandaşlarımıza özellikle şunu ifade etmek isterim. Biz CHP olarak ‘Oyu bize verin’ diyoruz. Ama bize vermeyeni cezalandırmakla asla tehdit etmiyoruz. Biz CHP olarak bize oy verenlerin oylarını alıyoruz. Ama asla ve asla oy vermeyenlere hizmet etmeyip, hizmette ayrıcalık yapmıyoruz. Çünkü biz belediyecilik hizmetinin bir kamu hizmeti olduğunun ve bu hizmeti yapmanın CHP’li belediyelerin vatan borcu olduğunun farkındayız.

Kıymetli CHP’liler, çok değerli vatandaşlarımız. Bizim bir seçim bildirgemiz var. Seçim bildirgemiz kalkınma, refah ve dayanışma belediyeciliğini önceleyen, 3 bölümden 15 alt başlıktan ve 105 sayfadan oluşan etkili bir bildirge. Bu bildirgeyi basıp burada dağıtsaydık, 14 ağaç kesecektik. Eğer basıp bütün üyelerimize yollasaydık, 2 bin 157 ağaç kesilecekti. Bildirgeyi partimize oy verenlere ulaştırmaya kalksak, 20 bin ve bütün seçmenlere yollamaya çalışsak 80 bin ağacın hayatına mal olacaktı.

O yüzden bildirgeyi basıp dağıtma alışkanlığından vazgeçip, bütün siyasi partileri de buna davet ederek, bildirgemizi internet sitemizden ekrana yansıyan, isimizgucumuz.org ve isimizgucumuz.net sitelerinden takip etmenizi sizlerden rica ediyoruz. Kampanyamızın ana sloganı ‘İşimiz Gücümüz Türkiye.’ Bu slogan CHP’li belediye başkanlarımız tarafından kendi şehirlerinde, kendi kentlerinde İşimiz Gücümüz Ankara, İşimiz Gücümüz Malatya, İşimiz Gücümüz Trabzon, kendi ilçelerinde İşimiz Gücümüz Kadıköy, İşimiz Gücümüz Yenişehir, İşimiz Gücümüz Çankaya olarak kullanılacak. Bu sloganla ilgili son günlerde önemli bir gündem var.

Diyor ki bir parti, ‘Bizim 3 hafta önce bir adayımız kullandı.’ Bir parti diyor, ’10 gün önce billboard giydirdik.’ Tabii bu önemli bir hazırlık ama şimdi o arkadaşlara şu çağrıyı yapıyorum. Hemen bilgisayarları başına geçsinler ve İşimiz Gücümüz Bursa sitesine bir baksınlar. İşimiz Gücümüz Denizli sitesine bir baksınlar. İşimiz Gücümüz Sivas sitesine bir baksınlar. Bu isimlerin başvuru hakları bundan 2 ay önce kampanyanın başladığı günde yapıldı ve alındı. Slogan güzel, sloganı diğer partilerin adaylarının da kampanya sürecince benimsediklerini görüyoruz ama şunu biliyoruz, 9 Ocak tarihinde başvurusunu yaptığımız, domain isimlerini aldığımız, tescillerini yaptığımız bu sloganımızı beğenenler varsa, o beğenen arkadaşlara İşimiz Gücümüz Türkiye diyen CHP’nin kurumsallığına saygı duymalarını bekliyoruz.

Çok değerli vatandaşlarımız önümüzdeki günlerde sandık başına gideceksiniz. 31 Mart’ta belediye başkanlarını seçeceksiniz. Şüphe yok, gönül öyle ister ama hepsi seçimi kazanmayacak bizim aday adaylarımızın, çok sayıda aday adayımız bundan sonra hizmet ederken CHP’de çok yeni bir mekanizma tarafından iyi hizmetlerde ortaklaştırılacaklar, yani yeni belediye başkanları Amerika’yı baştan keşfetmeyecek. Elimizdeki hazır projeler CHP Projeler Ofisi tarafından yeni belediye başkanlarımıza derhal sunulacak. İyi örneklerde ortaklaşacağız. Aynı hizmeti farklı farklı yapıyorsak onun bir standardını sağlayacağız. Bunun devamında CHP’nin yaptığı ve verdiği belediyecilik hizmetini düzenli olarak ölçme ve değerlendirme yapacağız.

Başkanlarımıza tek tip, her birinin ayrı ayrı yaptırdığı memnuniyet anketleri ile değil, tek tip bir memnuniyet anketini 3 ayda bir ulaştıracağız. Kendi karnelerini, eksiklerini, fazlalarını, güçlü ve zayıf yönlerini, eleştirilen taraflarını o karnede görüp ona göre ilerleyecekler. 5 yılın sonu geldiğinde hepsinin bildiği, mutabık olduğu objektif kriterlerle artık aday olup olmayacaklarını bilecekler. Bundan sonra CHP’nin belediye başkanı devam edip etmeyeceğini 3 ayda bir aldığı karnede görecek. Değişecekse yeni gelen seçmenin taleplerini, itirazlarını görecek. Bundan sonraki süreçte CHP’nin Yerel Yönetimler Koordinasyon Birimi olacak. Bu birimin başında hepimizin çok sevdiği, çok güvendiği birisi olacak. Onu biz seviyoruz ama en çok eski öğrencileri seviyor. Önceden yetiştirdiği 6 basın yayın öğrencisinin onun için hazırladığı bir sürpriz var.

Böyle bir kent yarattığı için, CHP’li sosyal demokrat belediyeciliğin ne olduğunu gösterdiği için, sadece bir şehre hizmet etmek değil bir ülkeye, yerel yönetim anlamında vizyon kattığı için ve arkasında bu hizmetleri aynen artırarak devam ettirebilecek kadroları hazırlayıp, yetiştirip şehri onlara emanet ettiği için, 31 Mart’ta seçilecek bütün belediye başkanlarımıza en sevdiği deyimle hocalık yapacağı için, CHP’nin bu hizmetlerinin tüm Türkiye’ye taşınmasına yapacağı yeni katkılarla en gencimizin hepinizi adına ellerinden öpüyorum. İyi ki varsınız, sizi seviyoruz. Bu filmi hocamın çeşitli zamanlarda Eskişehir İletişim’den mezun ettiği 6 öğrencisi hazırladılar. Ben izlediğimde bayıldım. Her gece yatmadan önce 2-3 kere izliyorum. Buradaki bütün belediye başkan adaylarımıza bu film ilham oldu. Tüm belediye başkanlarına, tüm yerel yöneticilere görev bıraktıktan sonra böyle bir kent geride bırakmak ve böyle anılmak nasip olsun.”

“Dürüstlükten, şeffaflıktan asla taviz vermeyeceğiz”

Şimdi yavaş yavaş sona geliyoruz. Sona gelirken biz aslında 5 yıl öncesinden farklı olarak Türkiye’ye bir şey vaat etmiyoruz. Tek şeyi vaat ediyoruz. 5 yıl önce sizin güvenip bize emanet ettiğiniz belediyelere nasıl baktıysak, bundan sonraki 5 yılda da mevcut belediyelerde bunu artırarak devam ettireceğiz. Diğer belediye başkanlarımız yeni seçeceklerini, öncekilerin tecrübe, destek ve dayanışmaları ile aynı iyi uygulamaları sizin kentinize getirecekler. Dürüstlükten, şeffaflıktan asla taviz vermeyeceğiz. 5 yıl önce Mansur Başkan müjdeleyene kadar AK Parti’nin aklında ve fikrinde yoktu. Hemen ardından ilk belediye meclis toplantısını İstanbul Büyükşehir, Ankara Büyükşehir ve ardından diğer belediyelerimiz belediye meclis toplantılarını canlı yayınlamaya başladılar. Gün oldu normal televizyonlardan çok izlendiler. Arkadaşlarımız şeffaflığı bu boyutuyla bırakmayıp özgüvenleri ile birlikte CHP’li belediyelerde ihaleleri canlı yayınladılar.

Birileri ihaleleri eşe, dosta peşkeş çekmek için adrese teslim yaparken, çok kısa sürede yapılacak işler ortaya koyup, birilerine önceden başlama talimatını verip, girecek başka müteahhit bırakmayacak gibi cin fikirlerle Ankara’yı birilerine parsel parsel satarken, Mansur Başkan, Ekrem Başkan, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, Tekirdağ, İzmir, Eskişehir ve tüm il belediyelerimiz büyük bir özgüvenle ihalelerini olanca şeffaflıkla yaptılar. Kimse kamu kaynaklarını hortumlayamadı. Kimse garibanın hakkı olan parayı cebine indiremedi. İsraf etmek yerine tasarruf ettiler, bu tasarrufu hizmete çevirdiler. Bundan sonraki süreçte de CHP’li belediyeler bu uygulamaları artırarak ve zorunlu olarak CHP kriterleri ile devam ettirecekler. Pandemide dayanışmayı örgütlediler. Askıda fatura uygulaması ile dünya tarihine geçecek bir dayanışma örgütlemesi yaptılar.

Ardından biriken, çalışılamadığı için kabaran veresiye defterlerini kapattılar. Öğrencilere sıcak yemek, çalışanlara sıcak çorba gibi küçük görülen ama hizmeti alanın hem karnını doyurduğu, hem vicdanına dokunan, hem içini ısıtan, hem gönlünde önemli bir yer tutan işleri hep beraber yaptılar. Ege’de topuklu efemiz, Türkiye’de efsane oldu. Bugün büyükşehir belediye başkanları arasında bir kadın belediye başkanımız varken, hepimizin çok sevdiği Özlem Çerçioğlu varken onun yolundan yürüyen ve onun gibi bulundukları bölgelere damga vuracak olan 5 kadın büyükşehir belediye başkan adayımız var, onlarla gurur duyuyor ve onlara güveniyoruz.

Önce 15 belediye başkanımızı, içlerinden 6’sı daha ön planda ama gelecek hafta diğer 6’sını, sonra diğer belediye başkanlarımızı göreceğiniz, öyle korkuyu filan değil umudu örgütleyen, tüyleri diken diken eden değil insanın içini ısıtan ‘Aman duymayım bu sesleri’ değil bir daha bir daha izleyeceğiniz, öyle senaryo filan olmayan, daha doğrusu elbette her reklam filminin bir senaryosu var, bunun da var. Ama senaristi bir yazar değil, fikir bir reklamcının değil. Senaryoyu kendileri yazdılar. Ne yaptılarsa onu filmleştirdik. Ne yapacaksak onu filmleştirdik.

Birincide bazen olmuyor diye arkadaşlar dedi ki ‘İki filmi de ikişer kez izleyelim.’ Şimdi hepinizi CHP’nin İşimiz Gücümüz Türkiye kampanyasının tanıtım filmi ile baş başa bırakıyorum… Filmin bu senaryosunu 5 yıl boyunca şehirlerinin sokaklarında yazan, oturmadan, dinlenmeden, durmadan çalışan bütün başkanlarıma yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Filmde oynayan küçük kızın adı Eda. Rol yapmıyor çünkü bizi seviyor, beni tanıyor, başkanların hepsini biliyor. Billboarda bakınca gerçekten gözünün içi gülüyor. Bir kerede çektiler Ela’nın sahnelerini çünkü Ela orada Ekrem Başkana bakınca gülüyor. Tek tek soruyorsun, neredeyse bütün başkanların ismini biliyor. İşte bizim gücümüz de tam buradan geliyor.

Birileri gibi birisinin iki dudağının arasından çıkan ya da varlıklarını dolma kalemin mürekkebine borçlu olan belediye başkanlarımız yok bizim. Bizimkiler siyasetin içinden, halkın, hizmetin içinden geliyorlar. Bizim belediye başkanlarımız yaptıkları işi iyi biliyorlar çünkü evlatlarına bakar gibi şehirlerine bakıyorlar. Bizim başkanlarımız belediyeciliğin içine sevgi katıyor. Bizim başkanlarımız ile halkın arasına başka hesaplar girmediği için, halkın parasını halka harcamayı kendi parasına, evladına harcamak kadar doğal gördükleri için, kendi parasını korur gibi halkın bütçesini, kendi malını korur gibi kentin mallarını, kendi namusunu korur gibi o kentin haklarını koruyan belediye başkanları işte CHP’li belediye başkalarıdır.”

Gücümüz onların gücüyle yarışamaz. 100 billboardları var, bizim bir tane. Onların 10 tane otobüsü geçecek, bizim bir tane. Onların 50 kat propaganda imkanları olacak, bizim 50’de biri. Onların reklamları çok dönecek, bizimki daha az ama bu seçimi geçen sefer olduğu gibi CHP’liler kazanacak çünkü onların ittifakının adı Cumhur İttifakı, birbirine benzeyen iki partiden oluşuyor, ikisi de çok sert, kaba, kimseyi beğenmeyen, yukarıdan bakan, iftira eden, kızınca seçmeni azarlayan, soru soran gazeteciyi iten kakan.

Bizim bu tarafta başka bir şey var. Elbette partileri var ama bir de ittifakları var. Cumhur İttifakı’nın karşısındaki ittifakın adı Türkiye İttifakı. Buradan şunu ifade etmek isterim. 5 yıl önce CHP’nin içinde bulunduğu ittifak, bugün aynı isimle seçimlere girmiyor. Bu ittifak ortaklarımızın verdiği ve bizim de saygı duyduğumuz bir karar. Bizim işimiz genel siyasette iktidara muhalefet etmek. Muhalefete muhalefetin iktidara yaradığının bilincindeyiz. O yüzden muhalefetle uğraşmayız. Bugün geçmişte beraber olduklarımız ayrı adaylarla, listelerle karşımızda olabilirler.

Buna da saygı duyacağız. Ama gücümüzü aldığımız, yetkimizi aldığımız, biraz önce anlatamaya çalıştığım hizmetleri yaptıklarımız değişmedi. Aksine o günden bugüne yeni oy kullanacak çok sayıda seçmenimiz var. Hepsi genç, hepsi de dayanışmacı belediyeciliği biliyor, sosyal demokrat belediyeciliğin getirilerini yaşıyor. Her birisi CHP’nin belediye başkanlarına memnuniyet anketlerinde diğer yaş gruplarına göre çok yüksek oy verdiler. O yüzden geçen seçimde saraya itiraz edenler yine buradalar. MHP’nin ‘U’ dönüşüne itiraz edenler yine seçmenler. Geçen seçimde, ‘İsraf bitsin, tasarruf olsun’ diyenler yine buradalar. Geçen seçimde bizimle birlikte olan iyi insanlar hala iyi insanlar.

Geçen seçimin muhafazakar demokratları yine burada kendi değerlerine saygılı belediye başkanlarımızın arkasında. Geçen seçimlerde bizim belediye başkanlarımıza destek veren milliyetçi demokratlar, onların vatan, millet, bayrak sevgisine 5 yıl boyunca şahit oldular. O yüzden buradan sonra hep birlikte CHP’nin seçime ittifaksız girdiğini kimse kabul etmesin. Biz bir ittifakın bir parçasıyız, bileşeniyiz. İçindeyiz, bu ittifakın adı Türkiye İttifakı’dır. Partimizin bayrağı var mı, var. Ama Türkiye İttifakı’nın bayrağı Ay Yıldızlı Al Bayraktır, Türkiye İttifakı’nın renkleri kırmızı ile beyazdır.

“Bu seçimi Türkiye kazanacak, bu seçimi Türkiye İttifakı kazanacak”

Türkiye İttifakı’na inanıyor musunuz? O zaman şunu görelim. Bundan sonra her miting, toplantı, çağrıda bir araya geldiğimizde elbette elimizde CHP’nin bayrağı ama hemen yanında şanlı Türk bayrağını birlikte göreceğiz. Renklerimiz kırmızı, beyaz ve her mitingimizde şunu duymak istiyorum. Kırmızı, beyaz. En büyük Türkiye. Bu seçimi Türkiye kazanacak, bu seçimi Türkiye İttifakı kazanacak.

Buna inanıyor ve güveniyoruz. Yerime geçerken sizlerden duymak istediğim bir tek şey var. Adaylarımızı hepiniz gördünüz. Bu adaylara güveniyor musunuz? Bu adaylar için gece gündüz çalışacak mısınız? Bu seçimi hem onlara, hem memleketlerine, hem Türkiye’ye kazandıracak mısınız? Adayları destekliyor muyuz? Adaylar için çalışıyor muyuz? Onlara güveniyor muyuz? O zaman bütün salon adaylar için ayağa kalkıyor, bütün ışıkları kapatıyoruz, kampanya şarkısını alıyoruz.”

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’a Bayram İkramiyesi Tepkisi: Yazıklar Olsun

Erdoğan’ın, “Bütçeyi zorlayarak emekli bayram ikramiyesini 3 bin TL yapacağız” açıklamasına tepki gösteren CHP Lideri Özel, “Bayram ikramiyesine yapa yapa yaptıkları zam bin TL. Yazıklar olsun. 10 bin liraya emeklinin geçinmesini bekliyor” dedi.

Haber Merkezi / 31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçimlere sayılı günler kalırken, partiler de seçim çalışmalarına hız verdi. Bu kapsamda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir’in Bergama ilçesinde halka seslendi.

Özel’in konuşmasından öne çıkan bölümler şu şekilde; “Bergama’da 5 sene önce yüzümüz asıldı. 5 sene sabrettik. 5 senedir Bergama halkçı belediyecilikten uzak, rantçı belediyeciliğe teslim. Bu meydanda eyleme geldim. AK Partili belediye geldi. 2014’te çıkan kanunla köylümüzün alın teriyle emek emek biriktirdiği mallarını, taşınmazlarını, tarlalarını belediyeye ücretsiz devretti. Bizim başkanlar bu işleri yapmazken AK Partili başkan geldi deyim yerindeyse köylünün malını parsel parsel sattı. 2,5 milyon metrekare tarlaları çatır çatır sattılar.

Başkan adayı değişti. Dışarıdan bir tane ithal aday getirmişler. Bergamalı’nın seçtiği adaya sanki kayyum atamışlar gibi… Dün belediyede TİS var. HAK-İŞ’i çağırmışlar mevcut başkan yok AK Parti’nin adayı dışarıdan gelen aday masada… O koltukta kimin oturacağına kimse karar veremez Bergamalılar karar verir. Bergama, Tayyip Bey’in kayyumuna geçit vermez. Yeni aday “Bergama kalkınacak, Bakırçay kalkınacak” diyor.

Kardeşim bundan önceki başkanı da seni de gönderen aynı kişi. Ne oldu 5 yılda başkanın kendisi kalkındı. Ben değil kız kardeşi konuştu. Mal varlığına bakın. Bizim böyle malımız yok. O yüzden temiz belediyeciliğe ihtiyaç var. İthal adaya değil Bergama’nın evladına ihtiyaç var. 25 günlük değil Bergamalı’ya 25 yıldır emek veren birine ihtiyaç var. Bergama’nın evladı burada.

Partide herkese yer var. Herkes görev yapacak, görev alacak. Bu parti hepimizin baba evidir. Herkes baba evinde doğar. AK Partili, MHP’li kardeşlerime sesleniyorum: Hepimiz Bergamalı’yız, CHP sizin dedenizin, babanızın evi. Gün gelir kimi uzağa taşınır, kimi yakında oturur. Ama herkes bilir ki başım sıkışırsa evin bacası tütmektedir. Senin yerin başımızın üzeridir. Bu baba evi kimindir? Tapusu bende değil. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk… Bu babaevi hepimizin. Mağdur, mazlum kim varsa baba evinde birleşmeye davet ediyorum.

Ankara’da çok istedik, genel merkezde çok istedik. İttifak yapamadık. Eski ittifak ortaklarımız ittifak yapmak istemediler. Geçtiğimiz seçimde bir arada duranların hepsi burada. İyi insanlar, güzel insanlar burada… Biz kimseyi uzakta tutmak istemiyoruz. Ankara’da ittifak kuramadıysan Bergama’da sandık başında kuracağız. Bergama’daki tüm demokratları birleşmeye davet ediyorum. AK Parti’nin, Cumhur İttifakı’nın talan belediyeciliğine karşı duralım, Bergama’yı bu zulümden kurtaralım.

“10 bin liraya emeklinin geçinmesini bekliyor”

Emekliye 3 bin TL emekli ikramiyesi verdiler. Bu kadar yoksulluk varken bir kilo et 600 lira olmuşken bayram ikramiyesine yapa yapa yaptıkları zam bin TL. Yazıklar olsun. 10 bin liraya emeklinin geçinmesini bekliyor. Bu ülkede 10 bin lira emekliye zam veriliyor. Açlık sınırıysa 15 bin TL. Asgari ücretli bile açlık sınırında… Bu memlekette insanlardan oy alırken sandığın arkasında milleti unutuyorlar.

Bergama’daki MHP’li, AK Partili kendisine 2 bin TL’yi, 5 Bin TL artırmayana 31 Mart’ta oy verirse bunlar böyle devam ederler. Sarı kart verirlerse, görün bakalım, sizin sesinizi bakın dinliyorlar mı, dinlemiyorlar mı? Cemil başkan çok güvendiğimiz, inandığımız, hızlı karar alan, anketlerde en yüksek memnuniyet oranlarımızı yakalayan, İzmir’de en iyi seçim sonucunu alacağını, Bergama’nın sorunlarını tek tek çözeceğini hepimiz biliyoruz, onu size emanet ediyoruz.”

Paylaşın

“CHP’de İstanbul Seçimlerinin Kaybedilmesini İsteyenler Var” İddiası

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçimlere sayılı günler kalırken, herkesin sonucunu merak ettiği İstanbul seçimlerine ilişkin dikkat çeken bir iddia öne sürüldü: CHP’de bazı önemli isimler, İstanbul’da seçimlerin kaybedilmesini istiyor.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, bugünkü köşe yazısında CHP’deki bazı önemli isimlerin İstanbul’da seçimi kaybedilmesini istediğini belirterek, “CHP koridorlarını uzun yıllardır soluyan bir isimden duydum bunu. Ne üzücü bir iddiaydı. Ülkenin kurucu partisinde sırf istediği koltuğa oturmak için, İstanbul’u yeniden yağma düzenine sokmayı arzulayanlar vardı.

Kırgınlıkların, suçlamaların ve istifaların vaatlerden daha çok konuşulduğu bir seçim süreci yaşıyor CHP. Parti içinde hangi cepheden biriyle konuşsam, en büyük ortak noktaları memnuniyetsizlik. İşin daha acı yanı, yaşanan mutsuzluğun kaynağı memleketle değil parti içindeki güç dengesiyle ilgili” diye yazdı.

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır‘a yerel seçim sonrası olağanüstü kurultay iddialarını yönelten Pehlivan, “Bu partide 13 sene boyunca kaç seçim kaybedildi? Kim kaybettiği için kurultayı topladı? Bakın, İstanbul’dan Ankara’ya kadar tüm illeri yine alacağız. Ona rağmen kurultaya gitmek isteyenler olacaktır. İşte tüzük orada” yanıtını köşesine taşıdı.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

CHP Lideri Özel’den Yerel Seçimler Mesajı: Kentleri Tek Adamdan Koruyun

İzmir’in Dikili ilçesinde halka seslenen CHP Lideri Özgür Özel, “Bütün demokratlar, birleşin kentlerini tek adamdan koruyun, cumhuriyeti koruyun. Birleşiyoruz ve hep birlikte kazanıyoruz” dedi.

Haber Merkezi / 31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçimlere sayılı günler kalırken, partiler de seçim çalışmalarına hız verdi. Bu kapsamda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir’in Dikili ilçesinde halka seslendi.

Özel’in konuşmasından öne çıkan bölümler şu şekilde; “Dünden bugüne Dikili ‘ye hizmet eden hangi partiden olursa olsun hizmet eden belediye başkanlarına, şimdiki duygusu ne olursa olsun Dikili’nin efsane başkanı Osman Özgüven’e yürekten teşekkür ediyorum.

Bir siyasi partiyiz ve belediye başkanı tercihte bulunacağız. 11 belediye başkan aday adayı başvuruda bulundu. Hepsi bu göreve layıklar, yarın hepsinin bu kente faydaları olacak. Biz bir tercih yapmak zorundayız ve genel kural memnuniyet anketi. İzmir’de memnuniyet anketi belediye başkanları açısından güç… Çünkü seçmenin beklentisi yüksek ve notu kıt.

Ancak Dikili’de baktığımızda anketlerde ilk 3’de yer alan bir performans gösterdi. Ankete baktık konuşacak tartışacak bir şey yok dedik. Üstünde en kısa konuştuğumuz ilçe Dikili’ydi. Adil Kırgöz, 5 yılda boyunca mali tabloyu düzeltmiş, yeni projelere başlamış bitirmiş, bunu sizlere iyi anlatmış, sizlerden de seçildiğinde çok yüksek seviyede destek almış durumdaydı. Ben kendisinin ve ekibini kutluyorum.

CHP profil anketlerinde ortaya çıkan işi gücü İzmir olacak, Konak, Karşıyaka, Balçova, Dikili olacak, sorunları doğru tespit edecek, sakin, kararlı, büyük projeleri kararlılıkla iyi planlayarak yapacak, en üst düzeyde hizmet vermesi istenen, geçmişi başarılı birini belirlemek için Cemil Tugay karşınızda. Bundan sonra daha önce olduğu gibi Kırgöz’ün işi gücü Dikili, Tugay’ın işi gücü İzmir olacak. Çalışacak, başaracak, yüzleri güldürtecekler.

Artık İstanbul’da halkçı belediyecilik yapan, arsaları Katarlılara vermek yerine alanları yeşil alana çeviren, halkın istediği gibi işleri yapıp çıkar çevrelerinin elini boş bırakan bir anlayış geldi… Ankara’yı parsel parsel satan, Melih Gökçek belediyeciliği gitmiş önceliğinin 4 katı sosyal yardım yapan, veresiye defterindeki borçları kapatan bir sosyal belediyecilik anlayışı gelmişti.

“Bir anlaşma yapamadık”

Tayyip Erdoğan, ‘büyük kentleri ve belediyeleri alırım bundan sonra beni kimse durdurmaz’ diyordu. 12 yaşımda çadır kurduğum kentten, ilk şehir dışı mitingi yapmaya geldiğim Dikili’de, gör bakalım Recep Tayyip Erdoğan, millet teslim oluyor mu olmuyor mu?

İttifak, Ankara’da yok. Bir anlaşma yapamadık. Bu seçimlere kendi adaylarımız ile giriyoruz ancak geçen seçimleri kazandığımız seçmen yerli yerinde duruyor. O seçmen yüreğinde vatan, millet sevgisi olan, saraya itirazı olan, tek adam rejimine itirazı olan seçmen. O seçmen hala Dikili, İzmir, Ankara, İstanbul ve 81 ilde.

Bütün demokratlar, birleşin kentlerini tek adamdan koruyun, cumhuriyeti koruyun. Birleşiyoruz ve hep birlikte kazanıyoruz. İzmir, Dikili gençlerin kadınların her saatte kadınların ve gençlerin duyabildiği kimsenin kimseye kötü gözle bakmadığı güvenli kentler olmaya devam edecek. Bunun teminatı sizlersiniz. Biz iyi insanlara güveniyoruz. Geçtiğimiz seçimlerde bizimle olan Dikili, İzmir ittifakını kuranlara güveniyoruz. Türkiye ittifakına güveniyoruz.

Cemil Tugay, tanıyan herkesin hem sevdiği hem güvendiği, tanıdıkça da bu kadar iş bitirici, iyi planlayan ve tuttuğunu koparan biri olduğunu her tanıyanın göerdüğü benim yol arkadaşım. Sevgili Cemöil Tugay’ı size emanet ediyorum.”

Paylaşın